 
Adalet kurumuna memur ve hukukçu yetiştirme süreci.
Adalet kurumuna memur ve hukukçu yetiştirme süreci.
Cumhuriyet öncesi İslamiyet'ten önceki Türk toplumunda verilen eğitim içerisinde hukukun payı ve önemine dair doyurucu bir çıkarım yapmaya imkân verecek ölçüde bilgi kaynağı bulunmamaktadır. Fakat törenin hukuk, toplum ve siyasette merkezî bir yeri olmasından yola çıkarak eğitim faaliyeti içinde töreye de yer verilmiş olmasından bahsedilebilir.
X. yüzyılın ortalarında Karahanlılar İslam dinine geçtikten sonra Bağdat'taki eğitim kurumlarını model almıştır. Yeni dini yaymak için Türkistan ve İran coğrafyasında okullar açmışlardır. İslam dünyasında ilk medresenin nerede ve ne zaman açıldığı konusu kesinlik kazanmamış olsa da eğitim kurumları açısından en önemli teşebbüslerden biri XI. yüzyılda Büyük Selçuklu Devleti'nin başveziri Nizâmülmülk'ün önderliğinde görülmüştür.
Çağında ve sonraki dönemlerde etkisi büyük olan Nizamiye medreselerinde ilim, hukuk ve eğitim dili Arapça idi.
Büyük Selçuklu Devleti'nden sonra ortaya çıkan devletler Nizamiye medreselerini model almıştır. Eyyûbîler, Anadolu Selçukluları, Artuklular ve diğer Türk devletleri de fıkıh, tıp, astronomi, matematik gibi birden çok program barındıran medreseler kurmada önemli girişimler yapmıştır. Nûrettin Mahmud Zengî ve Selâhaddîn Eyyûbî Irak'ın kuzeyi, Suriye ve Mısır'da medreseler kurarak medrese sistemini batıya doğru yaymıştır. Hatta Nûreddin Mahmud Zengî Suriye'deki köylere kadar medreseler kurmuştur. Diğer yandan Mardin'de günümüze kadar yaşayan Kasımiye Medresesi, Artuklular zamanından kalma önemli bir eğitim yapısı ve kurumudur.
Fıkıh eğitimi veren medreselerde ise çoğunlukla belli bir mezhebin usul ve fürû konuları okutulurdu. Diğer yandan iki veya daha fazla mezhebin öğretildiği kurumlar da mevcuttu. Mesela Kahire medreselerinin on dördü Şâfiî, onu Hanefî, altısı Hanefî-Şâfiî, dördü Mâlikî, üçü Mâlikî-Şâfiî, biri Hanefî-Mâlikî, dördü ise dört Sünnî mezhebin fıkhını kapsamına almaktaydı. Yine Memlükler döneminde Şam'da otuz altı Şâfiî, yirmi Hanefî, beş Hanbelî ve üç Mâlikî medresesi bulunmaktaydı. Fıkıh medreselerinde reis, müftü, kadı, şahit, mutasaddır, müfit gibi görevliler de bulunmaktaydı.
Osmanlı ilim dünyası üzerinde etkisi tartışılmaz olan Memlükler dönemi fıkıh eğitimindeki süreklilik unsurunu kendinde barındırır. İslam eğitim tarihinin genelinde olduğu gibi Memlükler döneminde de hukuk eğitimi müderris-talebe ilişkisi üzerine kuruludur. Osmanlı Devleti'nde XVI. yüzyılın ikinci yarısından sonra Anadolu ve Rumeli'de Hanefî mezhebinin resmî mezhep olması itibariyle sadece bu mezhepten kadılar atanırken Memlükler'de dört mezhepten de kadılar atanması sebebiyle her mezhep için medrese kurulması ve bunların ayrı uzmanlarının yetiştirilmesi önemlidir.
Osmanlı medreselerinde hukuk eğitimi Hanefî mezhebine ait eserler çerçevesinde yürütülürdü. Eğitim müfredatı içerisinde sadece hukuk programı bulunmamaktaydı. Medreselerde eğitimi verilen aklî ve naklî ilimleri genel hatlarıyla şöyle özetlemek mümkündür: Hendese, hesap, heyet ve hikmet dersleri; Arapça sarf ve nahiv, Arapça edebiyat, mantık, belagat, kelam dersleri; tefsir, hadis ve fıkıh dersleri.
Ders programları kitap eksenliydi. Kitapların neredeyse hepsi Arapça kaleme alınmış olmakla birlikte Türkçe eğitim yapılırdı. Müderrisler takrir metoduyla ders anlatırdı.
Osmanlı örfî hukuk kuralları medreselerde okutulan dersler arasında değildi. Medrese mezunları bu kurallara ilişkin bilgilerini daha ziyade hukuk mesleklerini icra ederken edinmekteydiler. Diğer yandan örfî hukuk kuralları sadece hukuk eğitimi almış olanları değil bürokrasinin muhtelif kademelerinde görev yapan başka kişileri de ilgilendirmesi hasebiyle onların da formel olan ve olmayan yollarla bilgi sahibi oldukları kurallardı.
Osmanlı Devleti'nin Son Döneminde Açılan Modern Hukuk Okulları: Tanzimat döneminde şer'î mahkemelerin yanında nizamiye mahkemelerinin teşkil edilmesiyle beraber yargı teşkilatında ikilik meydana gelmiştir. Bu durum hukuk eğitimine de yansımakla beraber medreseler giderek genel hukuk eğitiminin ve yargı alanının çerçevesinden çıkarak dinî eğitim kurumu halini almıştır. Osmanlı son döneminde İstanbul'da açılan modern hukuk okulu daha sonra bir model telakki edilerek Osmanlı topraklarına yayılmıştır.
İstanbul'da 1855'te açılan Muallimhâne-yi Nüvvâb, Osmanlılar'da modern anlamda yargıç yetiştirmek maksadıyla hukuk eğitimi veren ilk okuldur. Bu okul 1885'te Mekteb-i Nüvvâb, 1908'de ise Medresetü'l-kudât adıyla anılmaya başlanmıştır. Bunun dışında, nizamiye mahkemeleri için ihtiyaç duyulan yargıçları eğitmek amacıyla açılan (1870) dershaneden sonra hukuk alanında yüksek öğrenim sunmak amacıyla Maarif Nezareti'ne bağlı ve Dârülfünûn-ı Sultânî bünyesinde Mekteb-i Hukuk-ı Sultânî açılmıştır (1874). Dört yıllık bir eğitim sunan, mezuniyet ve ihtisas diploması verebilecek şekilde hazırlanan, hukuk alanında gerçek anlamda yüksek öğrenim sunan bu hukuk okulu 1877'de eğitime ara vermiştir. Verilen dersler arasında fıkıh, Roma hukuku, ticaret hukuku, Mecelle, Roma İdare Mahkemesi tarihi, ceza ve ceza usul hukuku, fıkıh usulü, medenî usul hukuku, hukuka giriş, maliye, anayasa hukuku gibi başlıklar vardı.
Bu okul Adliye Nezareti bahçesinde 1878 yılında Mekteb-i Hukuk-ı Şâhâne adıyla açılan ve 1880'den itibaren eğitime başlayan hukuk okuluyla 1881'de birleştirilmiştir. Türkçe ve Fransızca dersler okutulan okulda 1881 yılında bir doktora tezi de kabul edilmiştir. Üç yıllık eğitim dört yıla çıkarılmıştır. Verilen dersler zaman içinde değişiklik göstermekle beraber şu derslerin ilk programda yer aldığı zikredilmektedir: Mecelle, ceza hukuku, kara ticaret hukuku, deniz ticaret hukuku, arazi hukuku, hukuka giriş, Türk edebiyatı, adlî yazı, Fransızca, medenî usul hukuku, ticarî yargılama usulü, ceza usul hukuku, devletler hukuku, devletler hukuku tarihi, hukuk felsefesi, hukuk felsefesi tarihi, Türkçe dil bilgisi, hitabet, Roma tarihi, muhasebe, anayasa ve idare hukuku, vasiyet hukuku, miras hukuku, vakıf hukuku, kitâbü'd-diyât, şer'î yargılama, Fransızca retorik, Fransızca yazı, genel tarih, İslam tarihi, Osmanlı anayasa hukuku. Diğer yandan zamanla programa eklenen dersler arasında adlî tıp, karşılaştırmalı ticaret hukuku, Roma hukuku, Fransız kanunları, maliye, istatistik, siyaset bilimi, diplomasi, devletler özel hukuku, felsefe, psikoloji, ahlak, mantık, karşılaştırmalı hukuk, Osmanlıca dil bilgisi, Arap edebiyatı, aile hukuku, fıkıh usulü, kapitülasyonlar ve muhtelif seviyelerde edebiyat dersleri bulunmaktaydı.
Dârülfünun'un 1900 yılında yenilenmesiyle beraber bu hukuk okulu da Dârülfünûn-ı Şâhâne'nin Hukuk Şubesi olarak adlandırılmıştır. İdarî olarak bağımsızlığını koruyan okul 1908'de Dârülfünûn-ı Osmânî Hukuk Fakültesi/Medresesi/Şubesi gibi adlarla anılmıştır; 1890'lardaki eğitim programı da ana hatlarıyla devam etmiştir. 1924'te okul İstanbul Dârülfünunu Hukuk Fakültesi adını almıştır. 1925'teki müfredatta medenî hukuk, ceza uygulamaları, kamu hukuku, hukuk uygulamaları, İslam hukuku, hukuk tarihi dersleri de yer almaktaydı. Hukuk tarihi, hukuk felsefesi, hukuk sosyolojisi dersleri 1954'te seçimlik hale getirilmiş, ancak 1982'den sonra tekrar zorunlu dersler arasına alınmıştır.
1933'teki üniversite reformuyla birlikte İstanbul Dârülfünunu ve Hukuk Fakültesi dahil bağlı eğitim kurumlarının ilga edildiği mevzuatta zikredilmiştir. Fakat bazı eksikler dışında aynı eğitim kadrosu, aynı bina ve aynı öğrencilerle bu hukuk okulu İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi adıyla yaşamaya devam etmiştir. Bugün fakültenin verdiği eğitimin esasları, 1874'te açıldığı dönemde verilen eğitimde genel olarak yer almaktadır.
Selanik Hukuk Okulu (1907-12), Dârülfünun'un Selanik'teki şubesidir. Hükümet konağında eğitime başlamış, I. Balkan Savaşı'nda Selanik'teki Osmanlı egemenliği sona erince okul da kapanmıştır. Öğretim kadrosu ve eğitim malzemelerinin bir kısmı Beyrut Hukuk Okulu'na nakledilmiştir.
Bağdat Hukuk Okulu (1908), 1919 yılında kapanmış, Osmanlı egemenliğinin sona ermesinden sonra tekrar eğitime başlayarak 1958'de Bağdat Üniversitesi bünyesine katılmıştır. Bu anlamda Osmanlı döneminde açılan hukuk okulları arasında İstanbul'daki okul dışında kurumsal varlığını devam ettiren diğer hukuk okulu Bağdat'taki bu okuldur.
Konya Hukuk Okulu (1908-19), İstanbul'daki tek hukuk okulunun özellikle yeterli sayıda yargıç mezun edememesi sebebiyle Bâbıâli, ülkenin üç şehrinde daha hukuk okulu kurulması hususunda bu üç vilayete yazı yazmıştır. Konya'daki bir konakta 1908'de açılan okulun yeri 1909'da değişmiştir. Lise mezunlarını kabul eden okulun eğitim süresi dört yıldı. İstanbul'daki hukuk okuluna benzer dersler verilmekteydi: Hukuk bilimine giriş, Mecelle, fıkıh usulü, miras hukuku, vasiyet hukuku, aile hukuku, ceza hukuku, devletler hukuku, anayasa hukuku, ticaret hukuku, vakıf hukuku, idare hukuku, adlî yazı, kara ticaret hukuku, deniz ticaret hukuku, ekonomi, maliye. Okul mütareke döneminde kapanmış (1919), öğrencilerin çok azı İstanbul'daki hukuk okuluna nakledilebilmiştir.
Beyrut Hukuk Okulu (1912-19), Roma İmparatorluğu döneminde önemli bir hukuk okuluna ev sahipliği yapan şehirde Dârülfünun'un bir şubesi açıldı. Şam'a taşınan okul I. Dünya Savaşı sonunda kapatılmış ve mevcut öğrencilerin bir kısmı İstanbul ve Konya Hukuk okullarına nakledilmiştir. Bu okuldan başka, 1913'te Lyon Üniversitesi ile bağlantılı bir Cizvit kurumu olan Saint Joseph Üniversitesi, Beyrut'ta Fransız hukuku öğreten bir hukuk okulu açmıştır.
Cumhuriyet öncesi Türkler'de hukuk eğitimi Nizamiye medreseleriyle kurumsal eğitim içerisinde merkezî bir yer edinmişti. Osmanlı öncesi diğer Türk devletleri ve Osmanlılar bu medreseyi model alarak hukuk eğitimine gereken değeri vermeye devam etmişlerdir. Modernleşme döneminde Osmanlı coğrafyasında Avrupa'daki fakülte yapılanmaları esas alınarak modern hukuk okulları kurulmuştur. Bu yapı Cumhuriyet dönemindeki hukuk okullarının da temelini teşkil etmiştir.
Cumhuriyet'in ilanından sonra 1924'te İstanbul'da Dârülfunûn-ı Osmânî Hukuk Fakültesi, İstanbul Dârülfünun Hukuk Fakültesi adını almıştır. 1925'teki müfredatta medenî hukuk, ceza uygulamaları, kamu hukuku, hukuk uygulamaları, İslam hukuku, hukuk tarihi dersleri de yer almaktaydı. Hukuk tarihi, hukuk felsefesi, hukuk sosyolojisi dersleri 1954'te seçimlik hale getirilmiş, ancak 1982'den sonra tekrar zorunlu dersler arasına alınmıştır. 1933'teki üniversite reformuyla birlikte İstanbul Dârülfünunu ve Hukuk Fakültesi dahil bağlı eğitim kurumlarının ilga edildiği mevzuatta zikredilmiştir. Fakat bazı eksikler dışında aynı eğitim kadrosu, aynı bina ve aynı öğrencilerle bu hukuk okulu İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi adıyla varlığını sürdürmüştür. Fakültede II. Dünya Savaşı öncesinde Avrupalı, özellikle E.E. Hirsch gibi Alman kökenli öğretim üyeleri görev yapmış ve hukuk eğitimi müfredatının Batı geleneği ile şekillendirilmesinde önemli rol oynamıştır. Bu hocaların Türkçe bilmemeleri sebebiyle fakülte içi iletişim yanında kürsülerin yerli ve yabancı hocalar arasında paylaşımı da tartışma konusu olmuştur. Fakültenin eğitim yılı 1936-37 akademik yılından itibaren üç yıldan dört yıla çıkarılmış, 1937 Lisans Tedrisat ve İmtihan Talimatnamesi gereğince eğitimde ders, uygulamalı ders ve bilimsel araştırmalar yer almıştır. Dersler zorunlu ve seçmeli olarak ikiye ayrılmış, bir seçmeli dersin seçilmesi mecburi kılınmıştır. Zorunlu derslerin uygulamalı kısımları mevcuttur. Seçmeli derslerde öğrenci yıl boyunca en az iki adet kompozisyon yazmak zorunda idi. Bilimsel araştırma seminer çalışması olarak tasarlandığından mecburi değildi. Her dersin ait olduğu seminerine katılan öğrenci sertifika almaya hak kazanırdı. Fakültede sınıf geçme esaslı bir anlayış vardı. Final sınavlarından başarısız olan öğrenci bütünleme sınavlarına alınır, yıl sonunda bir dersten dahi başarılı olamayan öğrenci sınıfta kalırdı. Böylece bütün derslerden başarısız sayıldığından sonraki yıl bütün sınıfın derslerini tekrar alırdı. Yazılı ve sözlü yapılan her bir sınavdan on üzerinden en az beş almak ve bütün derslerden ortalama on üzerinden en az yedi almış olmak başarı için gerekliydi. Fakültede ekonomi dersleri de verilmekteydi. Bu derslerde ekonominin genel konuları işlenmekteydi. Fakülte bünyesinde işin tabiatı gereği ekonomi profesörü bulunmamaktaydı. Ekonomi biliminin giderek artan değeri ve ulusal ekonomik kalkınma diğer fakültelerdeki ekonomi hocalarıyla bir İktisat Fakültesi kurulması kararı 1936'da alınmıştır. Birinci sınıftaki Hukuk Fakültesi öğrencilerine de bu yeni fakülteye nakil yaptırabilme izni verilmiştir. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde verilen eğitimde ders içeriği, ders sayısı, notlandırma gibi hususlarda dünden bugüne bazı değişiklikler yaşanmış olsa da bugün fakültenin verdiği eğitimin ana esasları, son Osmanlı döneminde verilen eğitimin genel çerçevesi içinde yer almaktadır.
İstanbul'daki hukuk okulu öğretime devam ederken ülkenin başşehrinde de bir hukuk okulunun açılması gündeme gelmiştir. İlk planda Adliye Vekâleti'ne bağlı bir yüksek hukuk okulu açılması kararı verildi. Okulun bütçesi hakkındaki meclis görüşmelerinde yatılı eğitim, uygulanacak ders programı ile akademik kadronun nasıl oluşturulacağı konuları da ele alındı. Okulun İstanbul Hukuk Fakültesi ile tamamen aynı müfredatı takip etmesi görüşünün yanında Cumhuriyet fikrinin getirdiği yenilikleri taşıması fikri arasında ihtilaf da yaşandı. Ankara Adliye Hukuk Mektebi adıyla eski Türkiye Büyük Millet Meclisi binasında eğitime başlayan okul bir ay sonra kendi binasına taşındı. 1927'de Ankara Hukuk Fakültesi adını aldı; 1941'de Millî Eğitim Bakanlığı'na bağlandı. 1946'da Ankara Üniversitesi'nin kurulmasıyla birlikte üniversiteye bağlı bir fakülte yapısına kavuşmuştur. Okul açıldığında şu derslerin okutulması planlanmıştır: Anayasa hukuku, siyasî tarih, ceza ve ceza usul hukuku, Roma hukuku, ekonomi, devletler hukuku, maliye, adlî tıp, ekonomi teorisi, ekonomi ekolleri, ticaret hukuku, Türk hukuk tarihi, idare hukuku, devrim tarihi, fıkıh tarihi, medenî hukuk. Daha sonra medenî usul hukuku, kamu hukuku, deniz ticaret hukuku, devletler özel hukuku da eklenmiştir. Bunlardan fıkıh tarihi okutulmamış, devrim tarihi ise bilahare kaldırılmıştır. Temelde İstanbul'daki hukuk okulunun programıyla benzerlik arzetmiştir. Fakat Türk hukuk tarihi dersi İstanbul'da zorunlu ders olarak okutulmadığı dönemde Ankara Hukuk Okulu bu dersi kaldırmamasıyla farklılık kazanmıştır. Üç yıllık eğitim 1940-41 akademik yılından itibaren dört yıla çıkarılmış, dersler arasına hukuk felsefesi ve sosyolojisi ile hukuk başlangıcı dersleri girmiştir. Okulun yatılı kısmını bitirenlerin Adalet Bakanlığı'nda çalışması geleneği bir süre daha devam etmiştir. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ndeki derecede olmasa da yabancı bir hocanın ders verdiği ve derslerin aynı anda öğrenciye çevrildiği de vakidir. Okulda 1945'te doktora eğitimine başlanmıştır.
Ege Üniversitesi (Dokuz Eylül) Hukuk Fakültesi (1977): Ege Üniversitesi'ne bağlı bir Hukuk Fakültesi olarak kurulması 1950'li yıllardan beri planlanan okul ancak 1977'de kurulabilmiştir. 1980'de eğitime başlayan okulda şu kürsülerin verdiği dersler okutulmaktaydı: Hukuk Tarihi ve Roma Hukuku, Medenî Hukuk, Ticaret Hukuku, İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku, Medenî Usul Hukuku ve İcra İflas Hukuku, Anayasa ve İdare Hukuku, Ceza Hukuku ve Devletler Hukuku. Son kürsü daha sonra Devletler Umumi Hukuku, Devletler Hususi Hukuku ile Ceza ve Ceza Yargılama Hukuku adlarıyla üç ayrı kürsü olarak yapılandırıldı. İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku ise Ticaret Hukuku Kürsüsü'ne bağlandı. Okul, Yükseköğretim Kurulu'nun kurulmasından sonra ihdas edilen Dokuz Eylül Üniversitesi'ne bağlanarak Ege Üniversitesi bünyesinden ayrıldı (1982). Okulun kuruluş aşamasında nasıl bir eğitim verileceği yönünde arayışlar devam ederken İstanbul ve Ankara'daki hukuk okullarının tecrübesi göz önüne alınmıştır. İzmir'deki resmî kuruluşlar, meslek birlikleri ve sivil toplum örgütlerinin görüşlerine de başvurulmuştur. Basın toplantılarının yanı sıra 1978'de konu hakkında bir sempozyum düzenlenmiştir. Okulun eğitime başladığı ilk yıla ait programda şu dersler mevcuttu: Hukuk başlangıcı, medenî hukuk, Roma hukuku, ekonomi, anayasa hukuku. Fakat okul zaten kısa süre sonra Dokuz Eylül Üniversitesi'ne bağlandığından müfredatta reformcu bir anlayışı sürdürememiştir.
Yükseköğretim Kurulu'nun Kurulmasından İtibaren Türkiye'de Hukuk Fakültelerinin Yaygınlaşması: Yükseköğretim Kurulu'nun teşkiliyle beraber devlet üniversiteleri içindeki fakülteler arasında müfredatın yeknesaklığını teşvik eden bir yapı oluşmuştur. Diğer yandan fakülte sayılarının artış hızının yükselmesi de bu yönelişe katkı vermiştir. Özellikle fakülteler arasında yatay geçiş kontenjanlarının artmasıyla beraber müfredatlar arasında ahengin sağlanmasına daha fazla özen gösterilmektedir. Bu sebeple halihazırda fakültelerin ders programları, ders isimleri ve ders planları birbirine önemli oranda benzemektedir.
İlk safhada (1982-87) Diyarbakır (Dicle), İstanbul (Marmara), Konya (Selçuk) ve Erzincan şehirlerinde kurulan üniversitelerde Hukuk fakülteleri açıldı. Böylece kurumsal devamlılık bulunmasa da kapanışından altmış üç yıl sonra Konya'da bir hukuk okulu yeniden açılmış oldu. Daha sonra (1992-95 arasında) Antalya (Akdeniz), Ankara (Gazi), Kocaeli, Eskişehir (Anadolu), İstanbul (Galatasaray), Kırıkkale ve Bursa'da (Uludağ) yeni devlet üniversitelerinin kurulmasıyla birlikte Hukuk fakültelerinin sayısı da bir hayli arttı.
2000'li yıllardan itibaren gerek yeni üniversiteler bünyesinde gerekse mevcut üniversiteler dahilinde Hukuk fakülteleri kurulması yoluna gidildi. Bu bağlamda 2003-12 yılları arasında Kayseri (Erciyes), Ankara (Hacettepe ve Yıldırım Beyazıt), Erzurum (Atatürk), Adana (Çukurova), Trabzon (Karadeniz Teknik), Isparta (Süleyman Demirel), Samsun (Ondokuz Mayıs), Yalova, Malatya (İnönü), Ayfonkarahisar (Kocatepe), Gaziantep, İstanbul (Medeniyet ve Türk-Alman), Sakarya, Rize (Recep Tayyip Erdoğan) şehirlerinde yeni Hukuk fakülteleri açıldı.
2015'ten bu yana devam eden son safhada ise Konya (Necmettin Erbakan), Tekirdağ (Namık Kemal), Tokat (Gaziosmanpaşa), İzmir (Bakırçay, Demokrasi), Kırklareli, Denizli (Pamukkale), Yozgat (Bozok), Sivas (Cumhuriyet) Ankara (Sosyal Bilimler), Bolu (Abant İzzet Baysal), Eskişehir (Osmangazi), Muğla (Sıtkı Koçman), Çankırı (Karatekin), Balıkesir ve İstanbul'da (İstanbul 29 Mayıs ve Boğaziçi üniversiteleri) Hukuk fakülteleri kurulmuştur. Devlet üniversitelerinin yanında vakıf üniversiteleri bünyesinde de çok sayıda Hukuk Fakültesi bulunmaktadır. 2022 yılı itibariye kırk bir devlet üniversitesi ve kırk vakıf üniversitesinde Hukuk Fakültesi mevcuttur.
Türkiye'de hukuk eğitimine ilişkin öteden beri reform düşünceleri mevcuttur. Mesela II. Meşrutiyet'in ilanından sonra gündemde olan millî ekonomi anlayışı sebebiyle hukuk eğitiminde ekonominin yerinin genişletilmesi fikri eğitim bürokrasisinde yaygındı. Diğer yandan Cumhuriyet'in ilanından sonra İstanbul'daki hukuk okulundan ayrı olarak Ankara'da bir hukuk okulu kurulmasında özellikle hukuk reformuna fikrî ve pedagojik destek sağlanması maksadının da yeri bulunmaktaydı. Fakat hukuk eğitiminin dışsal sebepler kadar içsel sebeplerle revize edilmesine yönelik fikirler de ortaya konulagelmekteydi. Bunlardan Tuğrul Ansay'ın hukuk eğitimindeki reforma ilişkin düşüncelerinden bahsedilebilir. Onun fikirlerinin üç yönü vardır: Dersler, öğretim yöntemi ve sınavlar. Ona göre fakültelerin amacı, hukuk mesleğini icra edecek olsa da olmasa da hukukçuları yetiştirmektir. Eğitimde teknik bilgi ve hukukî formasyon birlikte hedeflenmelidir. Dolayısıyla teknik bilgi dışında hukukçunun hukukun düşünsel ve toplumsal yönünü tanımasını sağlayacak formasyonu da edinmesi gerekir. Bu sebeple kültür derslerine yer verilmesi faydalı olacaktır. Ansay'a göre teknik bilgi veren derslerin elden geldiğince birleşik, hukukî formasyon veren derslerin ise mümkün olduğunca bölünmesi uygundur. Pozitif hukukun çok genişlemiş olması hasebiyle, ayrıntılı teknik bilginin seçimlik derslere havale edilmesi dört yıllık eğitimin haddinden fazla yoğun olmasını engelleyecektir. Ansay'ın öğretim tekniğine ilişkin görüşü, takrir usulünü fakültenin ilk yıllarında devam ettirmek yönündedir. Daha sonraki yıllarda ise daha küçük gruplarla pratik çalışmalar yürütülmesi ve öğrencilerin mezun olmadan önce en az iki ödev hazırlamış olması ona göre uygundur.
Güven Dinçer hukuk öğreniminde kültürel alt yapı sorunlarının yerini vurgulamaktadır. Ona göre Türkçe Avrupa dil ailesine mensup olmadığından bir Avrupalı hukuk öğrencisine kıyasla Türkiye'deki hukuk öğrencisinin Avrupa hukuk dilini edinmesi ve kavramlarını özümsemesi daha güçtür. Diğer yandan lise eğitiminin yetersizliği ve üniversite yapılanmasının genel sorunları hukuk öğrenimine yansımaktadır. Fakülteye ait sorunları Dinçer şöyle sıralamaktadır: Açık öğretim benzeri eğitim, yatay geçiş imkânının sınırlılığı, öğrenci etkinliklerinin azlığı, haddinden fazla öğrenci yükü, yabancı dil eğitiminin yetersizliği, öğrenim süresinin dolu geçmemesi, kültür derslerinin azlığı, yüksek lisans ve doktora çalışmalarına ait bürokrasinin sosyal bilimler enstitülerine devredilmesi, seçimlik derslerin azlığı.
Türkiye'de 1874'te başlayan modern yüksek hukuk eğitimi otuz yıldan fazla yalnız bir okulda icra edilirken Dârülfünun'un yeniden düzenlenmesiyle birlikte kısa bir süre de olsa beş okulda birden verilmekteydi. I. Dünya Savaşı sebebiyle bir süre yine tek okulda verilen eğitim, 1925 yılı itibariyle elli yılı aşkın bir süre iki okulda uygulandı. 1970'lerin sonlarında üçe çıkan ve 1980'lerden itibaren daha da artan fakülte sayısı, yeni kurulan devlet ve vakıf üniversiteleri Hukuk fakülteleriyle beraber bugün önemli bir sayıya ulaşmıştır. İstanbul'daki hukuk okulunun ders planı yıllar boyunca hem bu okula hem de sonraki diğer hukuk okullarına temel oluşturmuştur. Dönemsel olarak ders programları bazı değişiklikler arzetmiştir. Fakat özellikle Yükseköğretim Kurulu'nun teşkilinden sonra fakülte sayısının hızla artmasına rağmen fakülteler arası temelli program farklılıklarının oluşması yine bu kurulun varlığı sebebiyle beklenen ölçüde gerçekleşmemiştir.
Akman, Mehmet. “Türkiye’de Hukuk Alanında Yapılan İlk Doktora Tezi”. Türk Hukuk Tarihi Araştırmaları. sy. 1 (2006), s. 65-86.
Akyıldız, Ali. “Tanzimat”. DİA. 2011, XL, 1-10.
Ansay, Tuğrul. “Hukuk Eğitiminde Reform: Bir Deneme”. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi. 26/1-2 (1969), s. 261-321.
Arıtürk, Ramazan. “Tarihte Hukuk Eğitimi”. İstanbul Medeniyet Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi. 5/8 (2020), s. 43-78.
Bozkurt, Gülnihal. “Türkiye’de Hukuk Öğretiminin Tarihçesi”. Hukuk Öğretimi Sempozyumu (13-14 Mayıs 1993, Ankara). ed. A. Güriz. Ankara 1993, s. 51-69.
Duran, Lutfi. “Hukuk Fakültesi Programlarında Yer Alan İdare Hukuku ve İdarecilik ile İlgili Dersler Hakkında Rapor”. Kamu Personelinin Eğitimi Konferansı: Raporlar ve Tartışmalar (30 Mayıs - 2 Haziran 1966, Ankara). Ankara 1967, s. 89-102.
Ekinci, Ekrem Buğra. “Konya Hukuk Mektebi ve Osmanlılarda Hukuk Öğrenimi”. Tarih ve Medeniyet Dergisi. 58 (1999), s. 50-52.
Ergin, Osman [Nuri]. Türkiye Maarif Tarihi. İstanbul 1939.
Esen, Ahmet Bahtiyar. “Hukuk Mektepleri, Hukuk Fakültesi”. Aylık Ansiklopedi. 1946, II, 627.
Gedikli, Fethi. “İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ne Zaman Kuruldu?”. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası. 69/1-2 (2011), s. 91-104.
Gözler, Kemal. “Hukuk Eğitiminde Ders Kitapları Nasıl Olmalıdır? Institutiones’in Yaklaşımı”. Terazi: Aylık Hukuk Dergisi. 15 (2007), s. 99-103.
Hirsch, Ernst Eduard. Dünya Üniversiteleri ve Türkiye’de Üniversitelerin Gelişmesi. Ankara 1998.
İpşirli, Mehmet. “Medrese (Osmanlı Dönemi)”. DİA. 2003, XXVIII, 327-333.
Kantar, Baha. “Ankara Hukuk Fakültesi’nin Geçmiş 25 Yılı”. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi. 7/3-4 (1950), s. 1-6.
Kayak, Sevgi. “Kuruluşundan Bugüne İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Roma Hukuku Dersleri”. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası. 70/1 (2012), s. 453-463.
Koyuncu, Nuran. “Hukuk Mektebinin Doğuşu”. Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi. 16/3 (2012), s. 163-186.
Mumcu, Ahmet. Ankara Adliye Hukuk Mektebi’nden Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne (1925-1975): Ankara Hukuk Fakültesi’nin Yarım Yüzyıllık Tarihi. Ankara 1977.
Özcan, Mehmet Tevfik. “İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinin Kurumsallaşmasının Tarihçesi”. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası. 61/1-2 (2003), s. 85-174.
Üçok, Coşkun. “Türkiye’de Hukuk Eğitimi ve Araştırmaları”. Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi. 2/2 (1989), s. 11-16.
Yörük, Ali Adem. Mekteb-i Hukuk’un Kuruluşu ve Faaliyetleri (1878-1900). YLT, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, 2008.
Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/hukuk-egitimi
Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.
Adalet kurumuna memur ve hukukçu yetiştirme süreci.
 
                        
                        
                     
                    