A

HİTABET

Etkili ve güzel konuşma sanatı.

  • HİTABET
    • Mustafa İsmet UZUN
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 23.10.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/hitabet
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    HİTABET
HİTABET

Etkili ve güzel konuşma sanatı.

  • HİTABET
    • Mustafa İsmet UZUN
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 23.10.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/hitabet
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    HİTABET

Türkçe'ye Arapça'dan giren kelime sözlükte "güzel söz söyleme, vaaz ve nasihat etme, hitap etme" gibi anlamlara gelir. Türkçe'de bu işi yapanlara aynı kökten gelen hatip, söylenen söze hitabe, konuşmanın yapıldığı topluluğa muhatap denilmiştir. Batı dillerinde ise kavrama karşılık olarak daha çok eski Yunanca'dan gelen retorik (rhetoric) kavramı kullanılır.

İnsanlığın en eski devirlerinden itibaren bir sanat olarak kabul gören hitabetin felsefe, mantık gibi düşünce; inşat ve diksiyon, fesahat, belagat gibi dil ve edebiyat kavramlarıyla yakın ilgisi vardır. Hitabet muhtevasına göre dinî, askerî, siyasî, hukukî, ilmî (akademik), resmî veya özel törenlerde yapılanlar olmak üzere çeşitli kategorilerde ele alınmıştır.

Hatibin ses, diksiyon, jest, mimik, konuşma mekânı, kıyafet ve konuşmasını destekleyecek bazı aksesuarlar gibi çeşitli unsurları en iyi şekilde kullanabilmesi önemlidir. Bu bakımdan konuşmacı, sesine gereken tonu, âhengi, derinlik ve genişliği verebilmeli, fikirlerini doğru bir biçimde aktarmayı sağlayacak tonlama ve vurguları yapabilmeli, doğru telaffuz ve yanlışsız ifade kabiliyetine sahip olmalıdır. Ayrıca bilgili, kültürlü, konuştuğu dile vakıf olması, irticalen (doğaçlama) konuşması, doyurucu bir içeriği planlı, ölçülü ve edebî bir biçimde sunabilmesi gerekir. Kısa cümlelerle açık, sade ve kolay anlaşılır, tezatsız, etkileyici bir ifade biçimine sahip olması hatibin taşıması beklenen üslup özelliklerindendir. Bunların yanında hatip, dinleyicileri ile doğrudan ve ölçülü bir yakınlık kurarak onları sevk ve idare edebilecek niteliklere sahip, fert ve kitle psikolojisini, sosyolojiyi bilen ve kültürlü bir kişi olmalıdır. Bu özelliklere sahip pek çok hatibin, tarih boyunca içinde bulundukları toplumu yönlendirmede önemli roller oynadıkları görülmektedir.

Antik Yunan ve Roma gibi Batı, Arap ve Fars gibi Doğu kökenli büyük eski medeniyetler, hitabet sanatına öncülük yapmış isimler ve esaslarını belirleyen klasik eserlerle doludur. Nitekim ilk defa ücret karşılığında hitabet dersi veren ve bu konuda kitap yazan kişi, milattan önce V. yüzyılda yaşamış Sicilyalı Koraks'tır. Antik Yunan'ın önemli filozoflarından Sokrat, Eflâtun (Platon) ve Aristo da bu sanatla ciddi derecede ilgilenmişlerdir. Aristo İslam mantıkçılarının Kitâbü'l-Hatâbe adıyla tanıdığı Rhetorica'yı yazmış, ünlü hatip ve yazarların fikirlerini aktarmanın yanında mantığı hitabete uygulayarak alana yeni boyutlar kazandırmıştır. Eski Yunan'ın en şöhretli hatipleri ise Demostenes, Cicero ve Perikles'tir.

Arap hitabeti İslam öncesi ve sonrası olarak ikiye ayrılmış, Cahiliye döneminde hitabete büyük önem verildiğinden meşhur hatipler yetişmişse de konuşmalarının çoğu zamanımıza ulaşmamıştır. Sadece meşhur Cahiliye hatibi Kus b. Sâide'nin Ukâz panayırında yaptığı ve Hz. Peygamber'in de dinlediği rivayet edilen hitabesi eldedir.

Bütün peygamberler gibi, Hz. Peygamber'in nübüvvet vazifelerinin başında eğitimciliği, terbiyeciliği ve rehberliği geldiğinden, insanları İslam'a davet etmek ve güven veren kişiliği ile muhataplarını etkilemek üzere güzel konuşmaya önem verdiği ve bu sebeple "cevâmiu'l-kelim" (az, özlü ve güzel konuşan) diye anıldığı bilinmektedir. Peygamberliğinin ilk yıllarında Safâ tepesinde yaptığı konuşma İslam hitabetinin ilk önemli örneğidir. Onun bazı hutbeleri ile Arafat'taki Veda hutbesi günümüze ulaşan etkili ve özlü konuşmalarındandır. Ayrıca huzurunda çeşitli kabilelere mensup hatiplerin konuşmalarına, geleneğe göre onun adına cevap verilmesini "hatîbü'n-nebî" olarak anılan ashabın hatiplerine havale etmiştir.

İslam hitabet tarihinde ise Fârâbî, İbn Sînâ ve İbn Rüşd gibi düşünürler Rhetorica üzerinde günümüze kadar gelen çalışmalar yaparak konuyu felsefî ve pratik yönleriyle ele alan eserler hazırlamış, bunlar müslüman milletlerin hitabet alanındaki sonraki dönem (muahhar) çalışmalarını çok etkilemiştir.

Bilge Kağan'ın (VIII. yüzyıl) Orhon yazıtlarına geçmiş konuşmaları, Türkler'de hitabet geleneğinin köklü bir geçmişe sahip olduğunu göstermektedir. Türk hitabetinin hutbe, vaaz ve tasavvufî sohbetlerden oluşan dinî hitabet ile askerî, resmî ve siyasî hitabet türleri dışında edebî bir tür olarak ancak geç dönemlerde yaygınlaştığı ve örneklerinin yazıya geçtiği söylenebilir.

Türk toplum hayatında evlenme, ziyafet verme (toy), ad koyma, ant içme gibi merasimlerdeki gelenekselleşmiş konuşmalar, zengin bir tören hitabetinin varlığını ortaya koymaktadır. Dede Korkut hikâyeleriyle birçoğu günümüze ulaşan bu örnekler yanında bizzat Dede Korkut da "güzel sözler söylemiş bir hakîm, bilgin, güçlü bir ulus ozanı, sözde ve şiirde üstün bir kişiliğe sahip" gibi vasıflarla tanıtılmış güçlü bir hatiptir. Türk toplumunda şaman, baksı, ozan, evliya vb. kişiler de törenlerde etkileyici konuşmalar yapan birer hatip durumundaydılar.

Dinî hitabetin bir kolu olan "minber hatipliği" bütün İslam devletlerinde olduğu gibi Türk devlet teşkilatında da köklü bir geçmişe sahip bir kurumdur. Kaynaklarda Karahanlılar'dan başlayarak pek çok "cuma hatibi"nin isimleri zikredilmiştir. Osmanlılar'da cuma hatipliğinin yanında, daha serbest nitelikte bir meslek olarak kabul edilen vaizlik de bir kurum haline gelmiş, Katar şeyhliği adı verilen ve en üst rütbesi Ayasofya kürsü şeyhliği olan, hitabeti güzel tekke şeyhlerinin tayin edildiği bir ilmiye mansıbı ortaya çıkmıştır. Vaizler, XX. yüzyılın başlarına kadar Arapça okunan cuma hutbelerini namazdan sonra halka açıklar, ayrıca camilerde irşat hizmetlerini yürütürlerdi.

Tasavvufta bir eğitim metodu sayılan sohbet de hitabetin bir parçasıdır. XII. yüzyılın ünlü sufisi Ahmed Yesevî, sohbetin önemi ve esaslarını Cevâhirü'l-Ebrâr'da belirtmiştir. Diğer birçok tasavvufî kaynakta hem sohbetin adabı ve etkisi hakkında bilgiler hem de tanınmış sufilerin sohbetlerinden örnekler mevcuttur. Ayrıca birçok tanınmış meşayihin sohbetleri kitaplaştırılmış ve böylece tasavvuf literatüründe bir tür doğmuştur.

Türk askerî hitabetine en önemli örneklerden biri Büyük Selçuklu Hükümdarı Alparslan'ın Malazgirt zaferi öncesinde biri Hoy şehrinde iken kumandanlarına, diğeri savaş başlamadan önce askerlerine hitaben yaptığı iki konuşmadır.

Osmanlı padişahlarının bir kısmı, özellikle ordunun başında sefere çıkan ilk on padişah gerek Dîvân-ı Hümâyun'da gerek ordugâhlardaki harp meclislerinde gerekse savaş öncesi askerlerine konuşarak önemli örnekler ortaya koymuşlardır. Ancak çoğu tam metin halinde günümüze ulaşmamışsa da vakanüvis tarihlerinde özetleri yer almıştır.

Sultan II. Abdülhamid ve dönemi, Osmanlı meclisinin açılışıyla hitabet bakımından kayda değer gelişmelere sahne olmuştur. 19 Mart 1877 tarihinde padişah adına Küçük Said Paşa'nın okuduğu I. Meşrutiyet Meclisi'nin açılış nutku (Nutk-ı Pâdişâhî), Türk parlamento tarihinin ilk yazıya geçmiş hitabe metni kabul edilebilir.

II. Meşrutiyet'ten sonra ortaya çıkan serbestlik ve çeşitlilik ortamı içinde Türk hitabeti de çeşitlenerek gelişmiş, konuşma metinlerinin genellikle elde bulunması, zengin bir literatür oluşturmuştur. Bu dönemin başarılı hatiplerinden Midhat Cemal bilindiği kadarıyla hitabet konusundaki ilk Türkçe eser olan Hitâbet ve Münâzara Dersleri ile (İstanbul 1329) Hitâbet Dersleri (İstanbul 1330) adlı kitapları yazmıştır. İlyas Mâcid, hitabeti şiir okuma ile (inşat) birlikte ele alarak aralarındaki münasebeti inceleyen İnşâd ve Hitâbet (İstanbul 1330) adlı çalışmasıyla dikkat çeker. I. Büyük Millet Meclisi ve Cumhuriyet devri hatipleri arasında ise Mustafa Kemal Atatürk ve Nutuk eseri önemli bir yere sahiptir.

Akademik hitabet eğitim öğretimin ayrılmaz bir parçasıdır. Türk hitabet tarihinde bu alanda muhtemelen birçok isim bulunmasına rağmen konu müstakil olarak ele alınmadığından bunlar tespit edilememiştir.

Kaynakça

Elmalı, Hüseyin. “Hitâbet (Arap Edebiyatı)”. DİA. 1998, XVIII, 158-160.

Gökyay, Orhan Şaik. Dedem Korkudun Kitabı. İstanbul 1973, s. XLVI, CXXVII, CXXIX.

Kaya, Mahmut. “Hitâbet”. DİA. 1998, XVIII, 156-158.

Köymen, Mehmet Altay. Alp Arslan ve Zamanı. Ankara 1983, I, 55-61; II, 213, 548-549.

Sönmez, Nesim. Cahiliye Döneminde ve Sadru’l-İslâm Döneminde Hitabet. Dr.T, Atatürk Üniversitesi, 2013.

Uzun, Mustafa. “Hitâbet (Türk Edebiyatı)”. DİA. 1998, XVIII, 160-163.

Yılmaz, Serhat Sabri. Performans Teori Açısından Türkiye’de Dinî Hitabet Sanatı. Dr.T, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2019.

Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/hitabet

Görüş, öneri ve yorumlarınız için tıklayınız.

Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.

HİTABET

Etkili ve güzel konuşma sanatı.