İyiliği teşvik etmek, kötülükten sakındırmak üzere verilen öğüt.
İyiliği teşvik etmek, kötülükten sakındırmak üzere verilen öğüt.
Kalp temizliğini ve saflığını ifade eden nush ile aynı kökten gelen nasihat, "öğüt, akıl verme, yol gösterme, güzel tavsiyede bulunma; insanı iyiliğe teşvik ve dünyada ve ahirette zararlı şeylerden kurtulmasını sağlamak amacıyla yapılan öğüt ve uyarı; İslam'ın pratik hayata aktarılması, ahlakî ilke ve erdemlerin yaşanması, insanî değerlerin, görgü kurallarının öğrenilmesi amacıyla bilenlerin bilmeyenlere öğretmesi ve hatırlatması amacıyla verdiği öğütler" (İbn Manzûr, t.y.: IV, 436; İbnü'l-Esîr, 1979: V, 98-99) anlamlarında kullanılır. Nush ile benzer anlama gelmekle beraber, aynı zamanda insanları iyi ve yararlı olanlara davet, kötü olanlardan uzaklaştırıp arındırmak, doğru yola, faydalı olan şeylere, zararlı olanlardan kaçınmaya, yaratıcı önünde samimi olmaya çağrıdır.
Eğitim açısından bakıldığında, Kur'an'da, hadislerde ve İslam âlimlerinin eserlerinde nasihat kavramının, tebliğ, vaaz, öğüt, irşat, tezkir, davet, hidayet kavramlarını da kapsayarak, hem eğitim sürecinde aktarılacak içerik boyutunda hem de içeriğin aktarılmasını sağlayan yöntem boyutunda yer aldığı söylenebilir (bk. Eğitim).
Kur'an'da nasihatin isim ve fiil şeklinde geçtiği âyetler bir bütün olarak incelendiğinde nasihatin bir eğitim süreci ve faaliyeti olarak ele alındığı görülmektedir. İlgili âyetlerde hem Kur'an'ın bir nasihat kitabı olduğu hem de peygamberlerin bu nasihatleri vermekle sorumlu oldukları bildirilir. Mesela "… Hakikaten Allah bununla size ne güzel öğüt veriyor" (Nisâ 4/58) âyetinde Kur'an'ın bir nasihat, öğüt kitabı olduğu, "(Hûd kavmine dedi ki) Size rabbimin gönderdiklerini tebliğ ediyorum ve ben sizin için çok güvenilir bir nasihatçiyim" (nâsihun emin) (A'râf 7/68) âyetinde ise peygamberlerin ümmetlerine Allah'ın emirlerini tebliğ ve bunlara uymaya teşvik eden nasihatçiler oldukları buyrulmaktadır. Hz. Peygamber'den de insanlara nasihatte bulunması ve bunu yaparken de Kur'an'ı kaynak alması istenmektedir: "Gelecek azaptan korkanlara Kur'an'la öğüt ver" (Kaf 50/45).
Hadislerde hem nasihat kavramı hem de türevleri sıkça kullanılmaktadır. Hz. Peygamber'in "Din nasihattir…" (Buhârî, "Îmân", 42) hadisi, dinde nasihatin bu anlamdaki yerini de ortaya koymaktadır. Yine Hz. Peygamber, müslümanın müslüman üzerindeki haklarından birinin de onun yüzüne karşı nasihatte bulunması olduğunu belirtmiş (Tirmizî, "Edeb", 1) ve kendisine nasihat edilmesini isteyen bir kişinin bu isteğine de karşılık verilmesini emretmiştir (Buhârî, "Büyû'", 68).
İslam âlimleri âyet ve hadislerin içeriği ve yönlendirmelerden hareketle insanlara nasihat edilmesinin farz-ı kifâye olduğu hükmüne varmışlardır (Çağrıcı, 2006: 408). "Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir" (Âl-i İmrân 3/104) ve "İyiliği emredip fenalığı yasaklayan ve Allah'ın yasalarını koruyan müminleri de müjdele" (Tevbe 9/112) âyetlerinin gereğince nasihat etmeyi, "İyiliği emretme ve kötülükten sakındırma" ilkesi çerçevesinde bir görev kabul etmişlerdir (bk. Emir bi'l-ma'rûf nehiy ani'l-münker).
Âyet ve hadislerde İslam dininin nasihat dini olduğunun vurgulanması, İslam âlimlerini nasihat üzerinde önemle durmaya yönlendirmiştir. İslam âlimleri nasihati bir eğitim faaliyeti olarak değerlendirmiş, nasihatin ne olduğu ve nasıl olması gerektiği ile bu sürecin unsurları hakkında düşünceler üretmişlerdir. Gazzâlî'ye göre, "Nasihatteki/hitabetteki ve tezekkürdeki gaye, kalpleri harekete geçirmek, teşvik etmek ve gönülleri yumuşatmaktır. Bu bakımdan hüsn-i beyan önemlidir. Ne var ki, hitabette aşırı gitmek, garip kelimeler kullanmak, sırf 'beni iyi hatip bilsinler' diye bir anlayış içine girmek asla doğru değildir. Ayrıca gereksiz ayrıntılara dalarak şüphe ve tereddüt uyandıracak tavırlardan da kaçınmak gerekir" (Gazzâlî, 1968: III, 152). "Nasihat eden kişi, muhatabın haline göre konuşmalıdır. Bütün şer'î mev'izayı ve hikâyeleri herkese anlatmak mümkün olmadığı gibi muhatabın haline uymayan bir şey ile hitap edip durmak da boşuna zaman harcamaktan başka bir şey değildir. Bu durumdan kaçınmak için çoğunluğu ilgilendiren ortak konuları seçmeli ve onlar üzerinde durmalıdır. Ne yazık ki, bunlara dikkat eden hatipler pek kalmadı. Bu yüzden nasihat/hitabet hizmeti etkisiz hale geldi, isyan çoğaldı, fitne ve fesat arttı (Gazzâlî, 1968: IV, 70-71) (bk. Gazzâlî).
Tarihî kaynaklarda nasihat, eğitim faaliyeti çerçevesinde iletişim süreci olarak da ele alınmıştır. Bu süreçte özellikle kaynak, mesaj ve alıcı üzerinde özellikle durulmuş ve bunlarla ilgili bazı ilkeler belirlenmiştir.
İslam'da ilk nasihatçi Hz. Peygamber'dir. Ondan sonra ise nasihatte bulunabilme yeterliğine sahip olan âlimler, din görevlileri, öğretmenler, dinî konularda konuşan, fikirler ileri süren kimseler kaynak durumundadır. Nasihatin amacına ulaşabilmesi ile ilgili etkenlerin başında kaynağın özellikleri gelmektedir. Onun için kaynaklarda nasihat eden kişide bulunması gereken özelliklerin neler olması gerektiği üzerinde önemle durulur. Buna göre nasihat eden öncelikle araştırmacı-bilgin özelliğine sahip olmalı hem dinî ilimleri hem de nasihat edilenin içinde bulunduğu durumu ve özelikleri bilmelidir. Nasihatçi, nasihatinde samimi, ihlaslı ve güvenilir olmalıdır. Dinleyen kişi, samimi ve güvenilir bulmadığı hatibin görüş ve fikirlerine, verdiği bilgilere itibar etmez. Eksik ve yanlış bilgilere sahip, bir konuyu derli toplu bütünlük içinde açık ve anlaşılır biçimde anlatıp sunamayan hatip, güvenirliğini kaybeder. Hatip güvenilir olmasının yanı sıra inandırıcı da olmalıdır. Hatibin inandırıcılığı tarafsız olmasına, anlattığı konunun içerdiği anlamdan farklı niyet ve maksatlar taşımamasına, makam, mevki, çıkar, şöhret elde etmek amacı gütmemesine bağlıdır. Hatibin ahlakî tavırları, tutumu ve yaşantısı anlattığı dinî değerlerle uyumlu ve tutarlı olmalıdır. Muhataplar arasında ayırım yapmamalı, yeterli ve yetkili olmadığı konularda konuşmamalıdır. Nasihati açık, sade ifadelerle karşısındakinin anlayabileceği bir dil ile yapmalıdır. Nasihat esnasında tatlı, ikna edici birleştirici, müjdeleyici bir dil kullanmalı, yumuşak ve nazik olmalıdır. Suçlayıcı, ayrıştırıcı, nefret ettirici, aşırı bilgi yükleyici, korkutucu bir dil kullanmamalıdır. Çünkü sert tavırla yapılan nasihat üzüntü ve nefret uyandırır. Muhatapta eziyet ve nefret uyandıracak şekilde nasihatte bulunmak peygamberlerin usulüne aykırıdır
İletişimin diğer unsurlarından biri olarak mesajın nasihat kavramı özelinde öncelikli kaynağı Kur'an-ı Kerim ve Hz. Peygamber'in sünneti daha sonra bunlar üzerine yazılmış eserlerdir. Din hakkında nasihat veren bir kişinin önce bunları olabildiğince doğru anlamış olması sonra da anlaşılabilir, faydalı ve verimli bir şekilde iletmeyi başarabilmesi gerekir. Bu bakımdan dinî mesajın düzenlenmesi, nasihatte önemli bir yeterlik ve yetkinlik meselesidir. Kur'an-ı Kerim'de ilahî mesaj, çok farklı şekillerde kurgulanmış ve ifadelendirilmiştir: anlatımda herkesin kolayca anlayabileceği çok açık, net ve basit ifadeler kullanılır (Zilzâl, 99/7, 8). Bazan ifadeler açık olmasına rağmen konunun önemi benzetmelerle vurgulanır (Hucurât 49/12). Bazan ilahî mesaj hikâyeler ve kıssalar içinde verilir, temsiller, teşbihler ve mecazlar kullanılarak iletilir. Bazan akıl ve mantığa yönelik formlar, bazan da duygusal formlar kullanılır. İlahî mesajda müjdeler, teşvikler, ödüller şeklinde özendirici unsurlar bulunduğu gibi cezalar, tehditler şeklinde caydırıcı unsurlar da yer alır. Bazan da insanlardan kendi akılları, gözlemleri ve basiretleri ile gerçeği kavramaları istenir (A'râf 7/185; Yûsuf 12/109; Gaşiye 88/17-20). İlahî mesajın bu anlatım zenginliğindeki temel amaç, her anlatım şeklinin insanlara belli bir inancı, duyguyu, anlayışı, tutum ve davranışı kazandırıcı nitelikte olmasıdır. Aynı durum Hz. Peygamber için de geçerlidir. Dolayısıyla İslam âlimleri, din hakkında konuşan, nasihat verenin söylediklerinin ilahî mesajın mahiyetine, özelliklerine, amaçlarına uygun olması gerektiğini önemle vurgulamaktadırlar.
Nasihat ile ilgili üzerinde durulan bir diğer öğe de nasihat dinleyendir. Nasihatteki amaç, dinleyenlerin olumlu anlayış, tutum ve davranışları kazanmalarını sağlamak ise bunları kimin, nasıl edineceği sorusu önemlidir. Muhatabın kim olduğu sorusu, onun psikolojik, sosyal ve kültürel özelliklerini, kişiliğini, ihtiyaçlarını ve birikimlerini bilmeyi gerektirir. Muhatabın nasihatle amaçlanan kazanımları edinmesinin nasıl sağlanacağı sorusu da ona uygun yolları ve yöntemleri bilip yerli yerinde kullanmayı gerektirir. Dolayısıyla dinleyenlerin psikolojik, sosyal ve kültürel yapısını, anlayış ve kavrayış kapasitesini, genel özelliklerini dikkate almayan bir nasihatçinin nasihatinin amacına ulaşma şansı azdır.
Gereklerine uygun olarak yapılan nasihat insanlar arasında saygı, sevgi ve dostluğu geliştirir, kardeşlik bağlarını güçlendirir. Dürüst ve ahlaklı bireylerin oluşturduğu duyarlı bir toplumun oluşmasına katkıda bulunur (Beyhakī, 1410: VII, 524-525). Onun içindir ki, tarihî süreçte hem halka yönelik hem de aydınlara yönelik dinî, tasavvufî, siyasî, toplumsal konulu nasihat kitapları/nasihatnameler yazılmıştır (bk. Nasihatname).
Beyhakî. Şuabü’l-Îmân. nşr. M. Saîd b. Besyûnî Zağlûl. Beyrut 1410.
Çağrıcı, Mustafa. “Nasihat”. DİA. 2006, XXXII, 408-409.
Devellioğlu, Ferit. Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat. İstanbul 2014.
Gazzâlî. İhyâü Ulûmi’d-Dîn. Kahire 1968.
İbn Hazm. el-Ahlâk ve’s-Siyer fî Müdâvâti’n-Nüfûs. nşr. T. A. Mekkî. Kahire 1412.
İbn Hibbân. Ravzâtü’l-Ukalâ ve Nüzhetü’l-Fuzalâ. nşr. M. M. Abdülhamîd v.dğr. Beyrut 1397.
İbn Manzûr. Lisânü’l-Arab. nşr. A. A. el-Kebîr v.dğr. Kahire, t.y.
İbn Receb. el-Fark beyne’n-Nasîha ve Ta‘yîr. nşr. N. A. Halef. Kahire 1399.
a.mlf. Câmiu’l-Ulûm ve’l-Hikem. Beyrut 1408.
İbnü’l-Esîr. en-Nihâye fî Garîbi’l-Hadîs ve’l-Eser. Beyrut 1979.
Mâverdî. Edebü’d-Dünyâ ve’d-Dîn. nşr. M. es-Sekkâ. Beyrut 1978.
Şemseddin Sâmi. Kâmûs-ı Türkî. İstanbul 2000.
Şerefeddin. M. “Ebu’l-Berekât el-Bağdadî”. Dârü’l-Fünûn İlahiyat Fakültesi Mecmuası. 19 (1930), s. 29-43.
Zemahşerî. Keşşâf. nşr. A. el-Mehdî. Beyrut, t.y.
Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/nasihat
Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.
İyiliği teşvik etmek, kötülükten sakındırmak üzere verilen öğüt.