A

EMİR bi'l-MA'RÛF NEHİY ani'l-MÜNKER

İyiliği öğütleyip kötülükten sakındırma için kullanılan dinî terim.

  • EMİR bi'l-MA'RÛF NEHİY ani'l-MÜNKER
    • Cemal TOSUN
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 23.11.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/emir-bil-maruf-nehiy-anil-munker
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    EMİR bi'l-MA'RÛF NEHİY ani'l-MÜNKER
EMİR bi'l-MA'RÛF NEHİY ani'l-MÜNKER

İyiliği öğütleyip kötülükten sakındırma için kullanılan dinî terim.

  • EMİR bi'l-MA'RÛF NEHİY ani'l-MÜNKER
    • Cemal TOSUN
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 23.11.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/emir-bil-maruf-nehiy-anil-munker
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    EMİR bi'l-MA'RÛF NEHİY ani'l-MÜNKER

"Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun" (Âl-i İmrân 3/104) âyetine dayanan emir bi'l-ma'rûf nehiy ani'l-münker ilkesi İslam düşüncesinin ve kurumsallaşmasının temel kavramlarından biridir. İyiliği yaşama ve yaşatma ile kötülükten uzak durma ve sakındırma ilkesi olarak bilinir. Arapça "a-r-f" kökünden türetilen mâruf sözlükte "bilinen, tanınan, benimsenen şey"; terim olarak ise "iyi ve doğru bilinip kabul gören inanç, düşünce ve davranışlar" anlamında kullanılır. Arapça "n-k-r" kökünden gelen münker ise "kabul görmeyen, yadırganan, tiksinilen şey" demektir. Terim olarak akla, İslam'a ve toplumsal kabullere uygun olmayan inanç, düşünce ve davranışları niteler.

İslam düşüncesinde akıl ve şeriat iyi/maruf ve kötünün/münkerin bilinmesinde temel ölçütlerdir. Yine de maruf ve münkerin bilinmesinde aklın ve şeriatın rolüne ilişkin olarak mezheplerin farklı yaklaşımlar sergilediğine işaret etmek gerekir. Bu tartışmalara girmeden, genel olarak bakıldığında; bir Kur'an kavramı olan emir bi'l-ma'rûf nehiy ani'l-münker bir ilke olarak İslam'ın kurucu değerleri arasında yer alır ve farklı âyetlerde çeşitli şekillerde geçer. Âl-i İmrân sûresinin 104. âyetinde, müslümanlardan hayra (iyi, güzel, doğru) çağıran, iyiliği emredip kötülükten sakındıran bir toplum olması emredilir. Bazı âyetlerde de müslümanlar ümmet olarak (Âl-i İmrân 2/110) ve mümin erkek ve kadınlar olarak iyiliği emredip kötülükten sakındıran kimseler şeklinde nitelendilir ve övülür (Tevbe 9/71). Buna karşın münafık erkeklerin ve kadınların ise kötülüğü emredip iyilikten engelledikleri vurgulanır (Tevbe 9/67). Emir bi'l-ma'rûf nehiy ani'l-münker ilkesi Hz. Peygamber'in sünnetinde de hem söz hem eylem olarak geniş yer bulur.

Emir bi'l-ma'rûf nehiy ani'l-münker ilkesi inanç, ahlak ve muamelat (karşılıklı ilişkiler) boyutlarıyla sırasıyla kelam, ahlak ve fıkıh gibi farklı İslam ilimlerine konu olmuş; uygulamada siyaset ve idareden ticaret ve ahlaka kadar uzanan geniş bir yelpazede etkisini göstermiştir. İdarecilerin bu ilkeye göre yönetmeleri ve bunu sağlayacak tedbirler almaları önemli idarî ve toplumsal meseleler arasında yer almıştır. Bu doğrultuda genel ahlakı, ticarî ilişkileri ve kamu düzenini koruyup gözetlemek üzere hisbe teşkilatı doğmuştur. Bugünkü belediye hizmetlerinin birçoğu yanında bu teşkilat eğitim kurumlarını da denetlemiş, ilgili bazı kaynaklarda öğretmenlerin çocuklara sert davranmamaları ve talebelerin güvenliğini sağlamaları vb. hususlarda uyarılması bu teşkilatın başında bulunan muhtesibin görevleri arasında sayılmıştır.

Emir bi'l-ma'rûf nehiy ani'l-münker aynı zamanda temel bir İslam eğitimi kavramı ve ilkesi olmakla ve İslam eğitiminin kavramları, amaçları, muhtevası, yöntemleri ve kurumları üzerinde açık veya örtük etkisi bulunmakla birlikte literatürde bir eğitim kavramı olarak yeterince kullanıldığı söylenemez. Tanım ve açıklamalarının geçtiği eserlerde daha çok dinî, ahlakî ve hukukî bir terim ve tabir oluşu vurgulanarak başlanmasının başlıca sebebi, İslam toplumlarında kişinin gerek Allah ile olan münasebeti (ibadet) gerekse insanların birbirleriyle ilişkilerini (muamelat) ele alan fıkıh ilminin günlük hayattaki baskın rolüdür. Kavramın ve ilkenin izleri bu yüzden daha çok fıkıh ve İslam hukuku ile ahlak ilmi üzerinde görülmüştür. İslam'da eğitime çok önem verilmesine rağmen, eğitimin müstakil bir ilim alanı olarak teşekkülünün gecikmesi de kavramın bu alanda yaygın ve etkili olmamasının bir diğer sebebi olarak anılabilir.

Türk-İslam geleneğinde eğitimle ilgili bazı temel İslamî kavramlar olan tebliğ, davet, irşat, inzar ve tebşir çoğunlukla emir bi'l-ma'rûf ve nehiy ani'l-münker ile ilişkilendirilmiş ve birbirlerinin yerlerine kullanılmıştır ve emir bi'l-ma'rûf nehiy ani'l-münker ilkesinin muhtevası hemen her şeyi kapsayacak şekilde anlaşılmıştır. Bu bakımdan iman, ibadet, ahlak, siyaset, ticaret gibi müslüman toplumu ve onun bireylerini ilgilendiren her türlü mesele bu ilke çerçevesinde değerlendirilmiştir denilebilir. Mesela Mûtezilî düşüncede emir bi'l-ma'rûf nehiy ani'l-münker usûlüddine yani dinin inanç esaslarına dahildir. Birçok İslam fırkasında siyaset ve yönetimle yakından ilişkili görülmüş, daha çok yöneticinin bu ilkeye uyup uymadığı ve bu ilkeye uyması için güç kullanılıp kullanılamayacağı çerçevesinde ilgi görmüştür. Gerek yöneticinin bu ilkeye uymasının sağlanması gerekse yöneticinin bu ilkeye uyulmasını temin için tedbirler alıp uygulaması gibi hususlar çok geniş anlamda eğitim çerçevesinde değerlendirilebilir. Buradan hareketle emir bi'l-ma'rûf nehiy ani'l-münker ilkesini eğitimin amaçları, muhtevası, metotları ve muhatapları açılarından da ele almak iktiza eder.

Eğitimde amaç her şeyin başıdır, başlangıcıdır. Eğitim amaçla başlar, değerlendirme ile sona erer. Emir bi'l-ma'rûf nehiy ani'l-münker ilkesi eğitimde amaç zaviyesinden değerlendirilebilecek başlıca iki temel kavramı ihtiva etmektedir: Maruf ve münker. Bu iki kavram eğitimin amacına ulaşmak için de oluşturulacak içeriğin belirlenmesinde yön gösterici işleve sahiptir. Maruf kavramı, insanın iyi olanı, münker kavramı ise kötü olanı bilmesini, bu bilgiye uygun yaşamasını eğitimin temel gayesi olarak belirler. Bu çerçevede marufu bilen ve ona göre yaşama ve yaşatma bilincine sahip, münkeri bilen ve münkerden kaçınarak yaşama bilincinde olan, müslüman topluma marufa uygun yaşamayı öğütleyecek ve münkerlerden sakındıracak nitelikli insan gücü yetiştirmek, kendi bilgi ve irfanı ile iyiyi ve güzeli görüp karar vererek eylemde bulunabilecek ve bunu yaparken konuya ilişkin Kur'an ve sünnet ölçülerini özümseyen insanlar yetiştirmenin de eğitimin gayeleri arasında olması gerektiğini ifade etmek mümkündür. Dolayısıyla bu yaklaşımda yani Kur'an ve sünnet ile bunlara dair oluşmuş geleneği bilen ve aklı kullanabilecek yetkinliğe sahip müminler yetiştirme amacı vardır.

Eğitimin muhtevası açısından yaklaşıldığında, zikredilen veya benzeri amaçlara ulaştıracak muhtevanın ne olacağı meselesi gündeme gelir. İlkenin amaç için yön gösterici olarak kabul edilebilecek iki kavramı (maruf ve münker) muhtevaya dair de yön gösterici boyut taşımaktadır. Buna göre iyinin, insanın hem kendisinin hem kâinatın yaratılış amacına uygun biçimde var olabilmesine yarayacak, bir başka ifadeyle faydalı olana yönelik bilgileri; kötünün ise söz konusu amacın engellenmeşine yol açacak, dolayısıyla insanın hem kendisine hem toplumun dirliğine ve tabiat düzenine zarar verecek bilgileri içerdiğini söylemek mümkündür. Bu iki alanda doğru bilgi sağlayan bütün bilgi alanları ve kaynakları, eğitimin amacına yönelik içerik oluşturulmasına zemin teşkil eder. Dolayısıyla emir bi'l-ma'rûf nehiy ani'l-münker ilkesi açısından özellikle tarihsel süreç dikkate alınırsa, söz konusu muhtevanın kapsamı oldukça geniştir. Kavramın ve ilkenin kendisi; anlamı, amacı, kaynakları, anlaşılma ve uygulama biçimleri vb. muhtevanın başında yer alır. Bunun yanında eğitime tâbi tutulanların bilmeleri, uymaları ve sorumluluk çevrelerinde uyulmasına örneklik ve rehberlik etmeleri gereken marufun tamamı muhtevaya dahildir. Çeşitli anlayışlara göre bu muhtevaya aklın ve örfün iyi gördükleri ve görmedikleri gibi doğrudan dinî kaynaklı olmayan konular da girebilir. Günümüz eğitiminde bu muhtevanın ne olacağının belirlenmesinde ülkelerin eğitim sistemleri, eğitim alanları, türleri, mekânları, seviyeleri etkili olacaktır. Benzer hususlar münker konusunda da geçerlidir: Eğitilenlerin kaçınması gerekenlerin bilgisi, duygusu ve tutumu münkerin muhtevasını oluşturur; bunların tespitinde de eğitim ortamları, türleri ve seviyeleri gibi hususlar belirleyicidir.

Eğitim yöntemleri açısından bakılacak olursa emir bi'l-ma'rûf nehiy ani'l-münkerin yöntemleri konusunda literatürde bazı bilgilere rastlanır. Bu yöntemler söz konusu ilkenin geniş ilişki alanına uygun olarak son derece çeşitlilik arzeder. Hisbe görevinin ifası bağlamında da yöntem üzerinde belirlemelere rastlanır. Şeyhülislam Haydarîzâde İbrâhim Efendi hisbe bağlamında bu ilkenin uygulama yöntemlerini aşamalı olarak şöyle belirtir: Tarif, yumuşak, tatlı söz söylenmesiyle nasihat, azarlama ve kınama, şiddet kullanarak menetmek, korkutma ve vurma suretiyle menetmek. Genel olarak bu ilkenin uygulama yönteminde bilgilendirme, uyarma, nasihat etme ve zor kullanmanın yöntem olarak önerildiği tespit edilir. Bunun yanında tergıb ve terhibin de (hayra yönlendirme/özendirme ve kötülükten sakındırma/korkutma) bir emir bi'l-ma'rûf ve nehiy ani'l-münker yaklaşımı olarak ortaya çıktığı da ifade edilir.

Kavrama ve ilkeye eğitimin muhatapları açısından yaklaşıldığında emir bi'l-ma'rûf ve nehiy ani'l-münkerin, Kur'an'da (Âl-i İmrân 3/104) müslümanlara eğitim sorumluluğu yükleyen bir görev olarak yer aldığı görülür. Bu eğitimin kimler tarafından kimlere verileceği meselesinde daha çok iman ve siyaset odaklı yaklaşım öne çıkmıştır. Mesela halkın âdil olmayan yöneticiyi güç kullanarak indirmeleri tartışmalarında yetki ve sorumluluk tartışması eğitimden farklı boyutlara ulaşmıştır. Genel olarak bakıldığında emir bi'l-ma'rûf nehiy ani'l-münker görev, sorumluluk ve/veya yetkisinin kimlere ait olduğu konusunda ise iki yaklaşım sergilenmiştir. Bir yaklaşıma göre bu görev bütün müslümanlara vâciptir; ancak farz-ı kifâye hükmünde olup müslümanlardan bir topluluk bu görevi yerine getirirse diğerlerinden sorumluluk düşmüş olur. Diğer yaklaşıma göre ise bu görev bu iş için eğitilmiş müslüman âlimlerin sorumluluğundadır. İslam düşüncesinde bu tür yorumların daha çok davet kavramı çerçevesinde yapıldığı tespit edilir. Toptan savaşa çıkılmayıp davet için bir grubun geride kalmasını öğütleyen âyetle (Tevbe 9/22) birlikte, iyiliği emretme ve kötülükten menetme görevi davet çerçevesinde ele alınmıştır. Oysa iyiliği emir kötülüğü men daha bütüncül olarak yaklaşılması gereken bir kavram ve ilkedir. Kur'an'a ve sünnete bütüncül olarak yaklaşılırsa iyiliği emretme ve kötülükten sakındırmanın, başta kendisine karşı olmak üzere, sorumlu olduğu kişiler ve görevler bağlamında her mümine görev olduğu söylenebilir. Nitekim bazı âyetlerde birey olarak mümin erkeklerin ve kadınların iyiliği emredip kötülüğü nehyeden kişiler olarak anıldığı dikkatleri çekmektedir (Tevbe 9/71). Sünnette de herkesin kendi sorumluluğu altındakilerden mesul olduğu (Buhârî, "Cum'a", 11, 893) ve bir münker görenin onu eliyle veya diliyle düzeltmesi, bunu yapma durumu olmazsa kalben ayıplayarak tavır koyması gerektiği (Müslim, "Îmân", 78) şeklinde hadisler yer almaktadır. Bazı hadislerde bir kişinin marufu işlemesinin ve kötülükten uzak durmasının sadaka olarak nitelendirilmesi, bu ilkenin kişisel görev boyutuna işaret etmektedir (Buhârî, "Zekât", 23, 30). Bütün bunlar birlikte değerlendirildiğinde emir bi'l-ma'rûf nehiy ani'l-münker ilkesinin müslümanlara kendi etki, sorumluluk ve görev alanlarında bir eğitim görevi yüklediği, ayrıca bu işte uzmanlaşmış insanların yetiştirilmesinin gerektiği anlaşılmaktadır. İslam kültüründe öğretmenlik bir meslek olarak kabul edilmiştir. Günümüzde de eğitimcilik, öğretmenlik farklı tür ve seviyelerde farklı isim ve nitelemelerle meslek olarak değer bulmaktadır. Başta yaygın ve örgün din eğitimcileri olmak üzere bütün müslüman eğitimcilerin, kendi eğitimsel görev, yetki ve sorumlulukları çerçevesinde iyiliği öğütleme ve kötülükten sakındırma ilkesinden sorumlu oldukları söylenebilir. Meseleye eğitilenler açısından bakıldığında ise, bir belirleme ve sınırlama olmadığı görülmektedir. Dolayısıyla eğitilen herkes emir bi'l-ma'rûf ve nehiy ani'l-münker ilkesinin muhatabıdır.

Kurumsallaşma açısından değerlendirildiğinde emir bi'l-ma'rûf nehiy ani'l-münker ilkesinin ortaya çıkardığı ve uzun süre yaşayan ve bazı İslam ülkelerinde yaşamaya devam eden kurumun hisbe teşkilatı olduğu görülmektedir. Bunun yanında eğitim bağlamında, özellikle de davet kavramı çerçevesinde çeşitli kurumlar ortaya çıkmıştır. Bunların önemli kısmı tebliğ çalışmalarını daha sistemli ve sürekli gerçekleştirebilmek amacıyla oluşturulmuştur. 1870 yılında Osmanlılar böyle bir teşkilat kurmuştur. 1908'de İstanbul'da kurulan Cem'iyet-i İlmiye-yi İslâmiye'nin amaçları arasında da emir bi'l-ma'rûf nehiy ani'l-münker öne çıkmaktadır. 1910'da da Kahire'de Dârü'd-Da've ve'l-İrşâd adını taşıyan bir eğitim kurumu açılmıştı. Bu kurumun amacı hem İslam'ı yayacak hem de müslümanların dinî yönden aydınlanmalarını sağlayacak davetçiler yetiştirmekti. Benzer kurumlara Güney Asya ülkelerinde daha çok rastlanmaktadır. Bazı İslam ülkelerinde İslam davetinin yaşatılmasını sağlayacak ehliyetli kadrolar yetiştirmek maksadıyla eğitim öğretim müesseseleri kurulmuştur. Kahire'deki Câmiatü'l-Ezher, Mekke'deki Câmiatü Ümmi'l-kurâ, Medine'deki Câmiatü'l-İslâmiyye ve Riyad'daki Câmiatü Muhammed b. Suûd'a bağlı Külliyyetü'd-Da've ve Usûlü'd-Dîn adlı fakülteler bunlara örnek olarak verilebilir.

Kaynakça

Ayhan, Halis. “Cem‘iyyet-i İlmiyye-i İslâmiyye”. DİA. 1993. VII, 332-333.

Buhârî, Muhammed b. İsmâil. Sâhîh-i Buhârî. Kütübü’s-Sitte içinde. Riyad 2000.

Çağrıcı, Mustafa. “Da‘vet”. DİA. 1994, IX, 16-19.

a.mlf. “Emir bi’l-Ma‘rûf Nehiy ani’l-Münker”. DİA. 1995, XI, 138-141.

Diler, Ramazan. “Emir bi’l-Ma‘rûf ve Nehiy ani’l-Münker İlkesinin Din Eğitimi Açısından Değerlendirilmesi”. İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi. 7/2 (2018), s. 980-994.

Dumlu, Ömer. Kur’an-ı Kerim’de Maruf ve Münker. İstanbul 1994.

İbn Haldun. Mukaddime. çev. S. Uludağ. I-II, İstanbul 1982-1983.

Müslim b. Haccâc el-Kuşeyrî. Sahîh-i Müslim. Kütübü’s-Sitte içinde. Riyad 2000.

Oral, Osman. “Şeyhlislâm Haydarizâde İbrahim Efendi’nin ‘Emir bi’l-Ma‘rûf ve Nehiy ani’l Münker’ Adlı Makalesi”. Kelâm Araştırmaları Dergisi. 14/1 (2016), s. 146-176.

Özbek, Abdullah. Bir Eğitimci Olarak Hz. Muhammed. İstanbul 1994.

Saka, Şevki. Kur’an-ı Kerim’in Davet Metodu. Ankara t.y.

Taşdelen, Mehmet. “Mâtürîdî’nin Düşüncesinde Emri bi’l-Ma‘rûf ve Nehyi ani’l-Münker’in Anlaşılma Şekli”. Adıyaman Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi İslami İlimler Araştırmaları Dergisi. 1/2 (2017), s. 75-98.

Topaloğlu, Bekir. “İrşad”. DİA. 2000, XXII, 454-455.

Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/emir-bil-maruf-nehiy-anil-munker

Görüş, öneri ve yorumlarınız için tıklayınız.

Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.

EMİR bi'l-MA'RÛF NEHİY ani'l-MÜNKER

İyiliği öğütleyip kötülükten sakındırma için kullanılan dinî terim.