A

FÂRÂBÎ(871/72-950)

Türk-İslam âlimi, filozof.

  • FÂRÂBÎ
    • Yahya AKYÜZ
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 15.09.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/farabi
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    FÂRÂBÎ
FÂRÂBÎ (871/72-950)

Türk-İslam âlimi, filozof.

  • FÂRÂBÎ
    • Yahya AKYÜZ
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 15.09.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/farabi
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    FÂRÂBÎ

Türkistan'ın Fârâb (bugün Kazakistan sınırları içinde kalan Otrar) şehrinde dünyaya geldi. Fârâb Sâmânîler'in eğitim, bilim ve kültür şehri olması bakımından oldukça hareketli bir yerdi. Fârâbî'nin ilk eğitimini nerede ve nasıl yaptığı hakkında kesin bilgi olmamakla birlikte ilim öğrenmeye Fârâb'da başladığı ve daha sonra Horasan ve İran bölgesinin önemli şehirlerine gittiği belirtilmektedir. Bağdat, Fârâbî için önemli bir merkez olmuştur. Burada İbn Serrâc'dan Arapça, Harranlı Haylân'dan da ileri düzeyde mantık ilimleri öğrenen ve bir taraftan da bu ilimleri başkasına öğreten Fârâbî, yirmi yıl kadar devam eden bu dönemden sonra 940 yılı civarında önce Halep'e ardından da Dımaşk'a (Şam) gitti. Burada üst düzey devlet adamlarıyla etkileşim halinde oldu, onlardan ihsan gördü. 948'de Mısır'a geçtiyse de kısa süre sonra Şam'a döndü ve 950'de seksen yaşlarında vefat etti. Bâbüssagîr Mezarlığı'na defnedilmiştir.

Fârâbî ilim öğrenmede mantık ilmine getirdiği yenilikler ve bu ilmi bütün kısımlarıyla felsefî öğretim müfredatına yerleştirmesi sebebiyle İslam bilim ve eğitim tarihiyle birlikte Batı dünyasında Aristo'dan sonra "muallim-i sânî/ikinci muallim" olarak şöhret kazandı. Toplum ve siyasetin ilmî, felsefî ve içtimaî temellerini anlattığı el-Medînetü'l-Fâzıla meşhur eserlerinin başında gelir. Keza Mûsîka'l-Kebîr hâlâ alanının en büyük eseri olarak kabul edilmektedir. 100'ün üzerinde eseri vardır. En başta felsefe ve mantık olmak üzere, ahlak, ruh, psikoloji, usul, fizik, kimya, astronomi, ilimler tarihi ve tasnifi, geometri, tabiat, tasavvuf, siyaset, toplum, yönetim bilimi, askerlik, din, kitabet, şiir, hitabet, dil, gramer ve müzik alanlarında yetkinliği ve şöhreti bu günlere kadar ulaşmış eserleri bulunmaktadır. Yukarıdakilerin yanında önde gelen eserleri şöyle sıralanabilir: es-Siyâsetü'l-Medeniyye, Kitâbü'l-Mille, İhsâü'l-Ulûm, Tahsîlü's-Saâde, et-Tenbîh alâ Sebîli's-Saâde, Fusûlü'l-Medenî, el-Cem' beyne Re'yeyi'l-Hakîmeyn, el-İbâne an Garazi Aristotâlis fî Kitâbi Mâ ba'de't-Tabîa, Meâni'l-Akl, Risâle fîmâ Yenbagî en Yükaddem Kable Teâllümi'l-Felsefe, Kitâbü'l-Hurûf ve el-Elfâzü'l-Müsta'mele fi'l-Mantık. Başta İbrâhim, İbnü's-Serrâc gibi meşhur âlimleri yetiştiren Fârâbî, kendisinden sonra modern zamanlara kadar farklı alanlardan çok sayıda âlimi etkilemiş, onlara ilham kaynağı olmuştur.

Fârâbî İhsâü'l-Ulûm adlı eserinde yeni bir ilimler tasnifi yapmıştır. Her ilmin tanımını, sınırlarını ve ilimler hiyerarşisindeki yerini belirlemiş, bunların eğitim öğretim hayatı için önemine değinmiştir. İlimler tasnifi ana hatlarıyla şöyledir: 1. Dil ilimleri (sarf, nahif, kıraat, kitabet, aruz vb.). 2. Mantık (Organon'un muhtevasındaki sekiz kitaptan müteşekkildir). 3. Matematik (aritmetik, matematik, optik, geometri, astronomi, mekanik, teknik ve müzik). 4. Fizik felsefesi (kevn ve fesat, sema ve âlem, hayvanlar, madenler, bitkiler ve meteoroloji). 5. Metafizik ve ontoloji (İlimlerin temel ilkeleri ve soyut cevher ilkelerini içerir). 6. Medenî ilimler (fıkıh ve kelam).

Fârâbî'nin eğitim düşünce ve faaliyetlerinde varlık, nefis, ruh ve bilgi teorilerinin önemli bir yeri vardır. Ona göre nefis, güç halindeki organik cismin yetkinliği şeklinde tanımlanmıştır. Nefis, bedendeki yönetme ve tasarruf ilişkisi sebebiyle belirgin bir suretten bağımsız manevi bir cevherdir. Bu sebeple nefis, bedenle birlikte yaratılmış olsa da onunla birlikte harap olmaz. İnsan nefsi; beslenme, üreme, büyüme gibi faaliyetleri yürüten bitkisel, duyusal idrak ve hareket güçlerini içeren hayvanî ve aklî idrak fiillerini sürdüren insanî nefis şeklinde kısımlara ayrılır.

Fârâbî, devlet ve toplum hayatında eğitime dair görüşlerini açık ve ayrıntılı biçimde dile getiren ilk büyük filozoflardan biridir. Onun Türk ve dünya eğitim tarihinde önemli yer tutmasının başlıca sebepleri şöyle sıralanabilir: 1. Antik Yunan felsefesi ile İslam'ın dünya görüşünü bir araya getirerek oradan özgün yeni bir felsefe üretebilmiş ve bunu çağının Türk, müslüman ve gayrimüslimlerine öğretebilmiştir. 2. Eğitim ve öğretim kavram ve fiilleri arasında tanım ve işlev bakımından belirgin ayırımlar yapmıştır. 3. Eğitimci ve öğreticileri tasnif etmiş ve öğretmenliğin nitelikleri üzerinde durmuştur. 4. Devlet yönetimi, hükümdar ve eğitim arasında sistematik ve hiyerarşik bir ilişki kurmuş, hükümdarların halka karşı siyasî eğitim görevlerinin olduğunu ayrıntılı bir şekilde ele almıştır. 5. Bilgi ve fazilet esaslarına dayalı ideal bir devlet ve toplum hayatı tasavvur etmiş, mutlu olmanın şartını bilgi ve fazilete sahip olmak şeklinde formüle etmiştir. 6. Öğretim, öğrenim ve araştırma usulleri hususunda yeni ve ilginç teklifler ortaya koymuştur.

Fârâbî Tahsîlü's-Saâde adlı kitabında eğitim ve öğretim faaliyetlerini birbirinden ayırmıştır. Ona göre öğretim, milletlerde ve şehirlerde nazarî erdemleri ortaya koymaktır. Eğitim ise milletlerde ahlakî erdemleri ve iş sanatlarını ortaya koyma işidir. Öğretim yalnız konuşmayla başlar, eğitim milletlerin ve şehirlilerin kendilerine bu işleri yapma azmini tahrik etmek suretiyle amelî durumlardan doğan işleri yapmakta alışkanlık yoluyla ortaya çıkar. Onlardan doğan huylar (melekeler) ve işler yeni nesillerin ruhlarına hâkim olmalıdır ve onlara âşıkmış gibi yapılmalıdır. Fârâbî'nin eğitim ve öğretim arasındaki farka dikkat çekerek yaptığı tanım, XX. yüzyılın başında Ziya Gökalp'in "talim ve terbiye" kavramlarını tanımlamasına da temel/referans olmuş gibidir (bk. Tahsîlü's-Saâde).

Fârâbî'ye göre toplumda, eğitim hayatının farklı hiyerarşik statülere sahip eğiticileri ve öğreticileri vardır. 1. Aile reisi: Ailenin eğitimcisidir ve bu babadır. 2. Muallim: Çocukların ve gençlerin eğitimcisidir. Fârâbî ideal bir öğretmenin hangi vasıflarda olması gerektiğine dair geniş açıklamalarda bulunmuştur. Ona göre muallim ne fazla sert ne fazla öfkeli ne fazla mütevazi ne de fazla yumuşak olmalı, Sokrat gibi muhataplarıyla tartışmayı ve onları tartıştırmayı bilmelidir 3. Hükümdar: Bütün bir milletin eğitimcisidir. Fârâbî, devlet başkanlarının bazı pedagojik nitelikleri taşıması gerektiğinin altını çizmiştir. Ona göre devlet adamı, temelde iyi bir muallim gibi daima itidalli olmalı, orta yolu izlemelidir. el-Medînetü'l-Fâzıla adlı meşhur siyaset felsefesi eserinde Fârâbî, eğitim ve öğretim açısından devlet başkanlarında asgari şu yeteneklerin bulunması gerektiğine dikkat çekmiştir. Bunların hepsi olmasa da büyük bir kısmı onlarda bulunmalıdır: Devlet başkanlarının vücudu tam, organları sağlam olmalıdır. Devlet adamı/başkanı, kavrayışı yüksek, hafızası güçlü, uyanık ve zeki olmalı, yüksek bir belagat ve hitabete sahip olmalı, öğretme ve öğrenmeyi sevmeli, bir şeyi kolayca öğrenme ve öğretme sabrına sahip olmalı, dünyevi zevklere düşkün olmamalı, yalan söylememeli, doğruyu sevmeli, yalancıdan nefret etmeli, dünya malına tamah etmemeli, adil ve mutedil davranışlı olmalı, adaletli hüküm vermeli, istibdat, zulüm ve zalimlerden nefret etmeli, kötülüklere karşı koymalı ve daima azimli, iradeli ve çalışkan olmalıdır. Fârâbî devlet adamlarının hakîm/bilge olması gerektiğini de söyler. Yöneticiler, öncekilerin koyduğu kanun ve kuralları bilmeli, onlara kendisi makul ilaveler ve yenilikler getirmeli, koyduğu hükümler milletin ve devletin çıkarlarına hizmet etmeli, ilkelerini açık ve anlaşılır şekilde halkına anlatmalı, savaş sanatını her yönüyle iyi bilmelidir.

Fârâbî'ye göre eğitim ve öğretimin, bilgi öğrenmenin temel amacı maddi ve manevi mutluluğu elde etmek ve saadet içinde yaşayan bir toplum meydana getirmektir. Mutlu bir toplum ve devlet inşa etmenin klasik eserlerinden birini yazan Fârâbî'ye göre "bilgi ve fazilet" dünya ve ahiret saadetinin temelidir. Ona göre ancak bilen, bilgi sahibi bir şehrin insanları hakiki mânada mutlu olabilir. Bilinmesi, öncelikle tanınması gereken ilk şey ise yaratıcıdır (Allah). Ona göre yaratıcısını tanıyan insanlar kendilerini ve başkalarını da tanırlar. Şüphesiz bilinmesi gereken başka pek çok ilim vardır. Fârâbî'ye göre farklı bilgi, yetenek ve sanatlara sahip olma durumuna göre insanlardan müteşekkil toplum "cahil, fâsık, değişmiş ve şaşkın" şehir halkları olarak dört sınıfa ayrılır. Bunlardan cahil şehir halkları, mutluluğu düşünmez, bilmez, kendisine öğretilse de kabul etmez. Onlar servet, şehvet, sağlık, saygı ve itibar kazanmak gibi dünyevi zevklere hayatın gayesi olarak bakarlar. Aslında bunlar, nefislerinin esiri olmuş insan yığınlarıdır. Böylesi toplumlarda şehirlerin yöneticileri de söz konusu menfi duruma ayak uydururlar ve ona göre bir yönetim tatbik ederler.

Fârâbî öğretim usulleri konusunda da önemli tavsiyelerde bulunmuş, talebeye bir konu öğretilirken, kolaydan zora gidilmesini, bilinenden bilinmeyene yol alınmasını salık vermiştir. Ona göre, bir şey tam öğretilmeden bir başka konuya, özellikle üst seviyeye geçilmemeli, soru(n)lar teker teker incelenmeli, meseleler kısımlara ayrılarak öğretilmelidir. Fârâbî'ye göre dersler arasında en kolay, sayılar ve hacimlerle ilgili olanlardır. Öğretimde önce aritmetik, sonra geometri gelmelidir. Bundan sonra ise sayı ve hacimlere dair diğer ilimlerin öğretimine geçilebilir. Bunlar da gök cisimleri, astronomi, müzik ve mekaniktir. Fârâbî'nin öğretim metodu olarak geliştirdiği ilkeler, kendisinden yüzyıllarca sonra Descartes tarafından da tekrar edilmiş ve bu ilkeler modern Batı dünyasında Fransız filozofa atfedilmiştir.

Fârâbî öğretim metotlarını sayarken, her öğretmenin mutlak olarak mantık ve felsefe bilmesini ve bu derslere müfredatta yer verilmesi gerektiğini belirtmiştir. Mantık, doğru düşünmenin kurallarını öğrettiği gibi, felsefe de kuşku duymayı, düşünmeyi, araştırmayı ve incelemeyi teşvik eden derslerdir. Fârâbî'ye göre, öğretmenin aslî vazifelerinden biri de öğrencide öğrenme isteği uyandırmak ve bunu sürekli hale getirmektir. Öğretmen, çocukları karar verme yeteneği güçlü ve sorumluluk duygusuna sahip şahsiyet sahibi insanlar olarak yetiştirmelidir. Ona göre, öğretim sırasında disiplin ne sert ne de çok yumuşak olmalıdır. Ilımlı bir yol izlemek idealdir. Çocuk sözle ikna edilemezse hafif surette cezalandırılabilir. Fârâbî'nin eğitim ve öğretime dair görüşleri kendisinden sonra gelen pek çok eğitimci için referans olmuştur. XXI. yüzyıldaki pedagojik ilke, tasnif ve tavsiyelere bakıldığında Fârâbî'den büyük bir mirasın devşirildiğini görmek zor değildir.

Kaynakça

Akyüz, Yahya. Türk Eğitim Tarihi: M.Ö. 1000 - M.S. 2021. Ankara 2021.

a.mlf. “Farabi’nin Türk ve Dünya Eğitim Tarihindeki Yeri”. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi. 15/2 (1982), s. 81-86.

Baykal, Bekir Sıtkı. “Fârâbî Devrinin Umumi Kültür Durumu”. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi. 8/4 (1950), s. 417-422.

https://islamdusunceatlasi.org/farabi/79

Jebrini, Alaeddin. “Fârâbî (Mûsiki)”. DİA. 1995, XII, 162-163.

Kaya, Mahmut. “Fârâbî”. DİA. 1995, XII, 145-162.

Sayılı, Aydın. “Fârâbî ve İlim”. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi. 8/4 (1950), s. 437-440.

Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/farabi

Görüş, öneri ve yorumlarınız için tıklayınız.

Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.

FÂRÂBÎ (871/72-950)

Türk-İslam âlimi, filozof.