Ders veren, eğitimci, öğretici, muallim.
Ders veren, eğitimci, öğretici, muallim.
Öğretmen kelimesi Türkçe sözlüklere 1930'ların ortasında girmiştir. Bu tarihten önce öğretmen yerine "muallim, mürebbî, hoca, müderris" en çok kullanılan kelimelerdir. Bunlar arasında "muallim"in hususi bir yeri vardır. İslam kültürünün en muhkem kavramlarından biri olan ve "bilmek" anlamına gelen ilim (ilm) kökünden türeyen âlim, alîm, allâm ve allâme, ma'lûm, ma'lûmât, muallim, müteallim, muallem kelimeleri bilgi anlamıyla bağlantılı olarak kullanılmaktadır. Bunların hepsi, Allah'ın sıfatlarından olan "ilm"in farklı anlamlarıdır. İlm kökünden türeyen muallim, "öğreten, işaret eden, doğru yolu gösteren, eğiten, terbiye eden" gibi anlamlara gelmektedir.
Muallim Hz. Peygamber'e de izafe edilen sıfatlardan biridir. Kur'an-ı Kerim'de "Aranızdan size âyetlerimizi okuyan, sizi arındıran, size kitabı, hikmeti ve daha önce bilmediklerinizi öğreten bir peygamber gönderdik" (Bakara 2/151) âyetinin açıklayıcı ilavesi olarak Hz. Peygamber, "Ben bir muallim olarak gönderildim" (İbn Hanbel, Müsned, III, 328) buyurmuştur. Hz. Peygamber tebliğ ve eğitimde "takrir, telkin, soru cevap, kıssa anlatma, temsili anlatım/örnek olay, rol model olma" gibi yöntemleri kullanmıştır. Sevgi, merhamet, şefkat, hoşgörü, bireysel farklılıkları gözetme, yumuşak üslupla kolaylaştırıcı ve müjdeleyici olma, zorlaştırmama, tedrîcî öğretme, olumsuzlukları kızmadan, utandırmadan düzeltme, cezalandırma yerine mükâfat ve affı tercih etme, eleştiriye açık olma, karşısındakileri dinleme" (Yılmaz, 2020: 47-77) gibi vasıflarla, İslam kültürünün ve medeniyetinin ilk ve ebedî muallimi kabul edilmiştir.
Her ne kadar âyette ve hadiste geniş içerikli bir anlam dünyasıyla muallim kelimesi kullanılmış olsa da ilerleyen zamanlarda gerek medresede ilim öğreten gerekse tekke, zaviye, sıbyan mektebi vb. yerlerde öğretim işiyle uğraşanlara şeyh, üstat, müderris, mükettip ve yaygın olarak da hoca/hâce, ata, koca ve mürebbî gibi sıfatlar kullanılmıştır. Selçuklu ve Osmanlı ilim ve medrese geleneğinde daha çok müderris, üstat ve hoca kelimeleri tercih edilmiştir. Muallim kelimesi, Türkçe'de belirgin olarak Tanzimat/modernleşme yıllarından itibaren yeni okulların eğitimci personelini, daha öncekilerden ayırt etmek üzere kullanılmaya başlanmıştır. Bu süreçte muallim kelimesinin, dinî ve metafizik gelenekle irtibatının zayıfladığı söylenebilir. Buna göre muallim XIX. yüzyıl devlet, siyaset ve sosyolojisine uygun olarak, devrin eğitim, bilgi ve becerileriyle donatılmış yeni eğitimci tipine verilen addır. Tanzimat, II. Meşrutiyet ve Cumhuriyet'in ilk yıllarında yaygın bir kullanım alanına ulaşan muallim ilköğretim ve ortaöğretimin her düzeyindeki eğitimcileri kapsamıştır. Yeni eğitici tipinin adı olarak muallim, pek çok dergi, kitap, broşür ve meslekî örgütlenmenin adı da olmuştur.
Öğretmen kelimesi ise 1930'larda öztürkçe ve dilin sadeleştirilmesi çalışmaları başladığında muallim, hoca, koca, müderris, atabeg, mürebbî, bilge gibi farklı sözcüklerin yerine kullanılmıştır. Dil reformu sırasında dilden atılan kelimelerin karşılıklarını bulmak için ya Türkçe'nin antik dönemine (İslam öncesi çağlar) müracaat ediliyor ya Batılı örneklere bakılıyor ya da yeni sözcükler üretiliyordu. Öğretmen kelimesi de yeni üretilen sözcüklerden biridir. Batı dillerinde isim+man birleşimiyle üretilen ism-i fâil (watt-man) yapısı Türkçe'ye de uyarlandı ve uzman, öğretmen, yazman, okutman, seçmen gibi kelimeler üretildi (Lewis, 2016: 151). 1935'ten itibaren kullanıma giren öğretmen kelimesi hızla yaygınlaştı. Ancak hâlâ, hoca ile öğretmen arasında toplum şuurunda belli bir farkın olduğunu söylemek mümkündür. Nihad Sâmi Banarlı "Öğretmen" başlıklı yazısında öğretmen kelimesinin "hocalığı küçük düşürücü" (Banarlı, 1995: 191) bir icat olduğunu belirtmiştir. Ona göre, öğretmenin aslı hocadır. Hoca kelimesini Türkler, Farsça'daki hâce kelimesinin mâna ve kutsiyetiyle kullanmış, eski Türkçe'de "üstat adam, mukaddes adam" mânasındaki "koca" kelimesinin bir devamı olarak yaşatmışlardır. Her ne kadar 1935'ten sonra muallim yerine öğretmen kullanılmaya başlanmış olsa da bu iki kavramın üretilme gerekçesi, anlam ve içerik dünyası büyük ölçüde aynıdır.
İslam-Türk, dünyasında muallim/öğretmen kavramının gelişimine karşın Batı dünyasında daha farklı bir tarihî süreç vardır. Antik Yunan'da soyluların çocuklarını eğitim için okula götürenlere pais agoges ya da paedagogus denmiştir. Çocuk bakıcılığı Antik Yunan'da kölelere verilmiş bir iştir. Efendilerinin çocuklarını onların rızası doğrultusunda eğitmek, daha çok da jimnastik ve müzik öğretmek için bir ustaya götürmek pedagogların işidir. Seçkin aristokrat bir zümre bu iş ile ilgilendiğinden tabiatı gereği burada bir ücretlendirme söz konusu değildir. Yüksek düzeyli felsefe, teoloji ve sanat eğitimi ise istisnalar olmakla birlikte çoğu kere ücretliydi. Eğitimin ücretlilik durumunu, felsefenin, sanatın ve gramer, retorik, diyalektik, astronomi, aritmetik, geometri ve müzikten meydana gelen yedi hür bilginin (septem artes liberales) alınıp satılması olarak değerlendirmemek icap etse de bilginin paraya tahvilini milattan önce V. yüzyılda sofistlerin başlattığı söylenebilir. Sofistler insan tabiatının değiştirilebileceğini ve eğitilebileceğini savunarak eğitimi araçsallaştırmışlardır. Atina sitelerinin genişlemesi sürecini de sofistler ilimlerin ve sanatların öğretimini paraya bağlamış ve parası olanlara hitabetin temeli olan trivium (gramer, retorik ve diyalektik) derslerini vermeye başlamışlardır. Bu sayede belli düzeyde eğitim alanlar Atina vatandaşı olma vasfına ulaşabilmiştir. Böylece bilgi elde etme ve eğitim Antik Yunan'da giderek alınıp satılan bir metaya dönüşmüştür.
Antik Yunan ve Helenistik dönem, gerek ilimlerin öğretilmesi ve filozofların toplumdaki saygınlığı gerekse eğitim öğretimin daha da kurumsallaşması bakımından önemli gelişmelerin yaşandığı bir dönemdir. Antik Yunan'da ilimlere dair gelişen tasnifler ve sınırlamalar, Ortaçağ boyunca devam etmiştir. Hıristiyanlığın kutsal kitabı İncil'de Hz. Îsâ'nın başmuallim ya da sadece muallim olarak zikredildiği belirtilmiştir. Batı hıristiyan manastırlarında ve şövalye okullarında teoloji, felsefe ve hukuk dersi verenlerle zenginlerin ve din adamlarının çocuklarını eğiten, onlara basit düzeyde okuma yazma ve aritmetik öğreten kişiler birbirinden ayrı tutulmuştur. Çocuk eğiticilerine "pedagog" denirken, teoloji tahsili yaptıranlara magister, master, schoolar, teacher gibi sıfatlar verilmiştir.
İngilizce'de öğretmen sözcüğünün karşılığı "öğretme, gösterme, işaret etme (index finger), beyan etme ayrıca talimat verme ve ikna etme" gibi anlamlara gelen teach köküne dayanarak üretilmiş teacher kelimesidir. Bunun yanında educate köküne dayanan educator ve instructor, lector, school master sıfatları da kullanılmaktadır. Öğretmen veya resmî olarak eğitimci olarak da adlandırılan öğretmen, öğrencilerin bilgi, yeterlilik veya erdem edinmelerine yardımcı olan kişidir.
Doğu ve Batı kültür ve medeniyeti ile eğitim dünyasında zengin ifade biçimleri ve derin anlamları olan öğretmen, XIX. yüzyıldan itibaren devlet tarafından yetiştirilen, belirlenmiş yasalara ve ilkelere göre farklı düzeylerde (yükseköğretim ve dinî eğitim öğretim hariç) öğretme işi yapan kişiye verilen isimdir. Ulus-devletlerin bilgi ve kültür iktidarının taşıyıcısı ve aktarıcısı sıfat ve rolüyle muallim/öğretmen son iki yüzyılda her bakımdan önemsenmiş, siyasî ve hukukî bakımdan hem çerçevelenmiş hem de korunmuştur. Bunun için öğretmen yetiştirilmesi, tayini ve çalışma tarzı devletler tarafından belirlenmiştir. 1794'te Paris'te Ecolé Normale adında öğretmen yetiştirme okulu açılmıştır. 1848'de Osmanlı Devleti'nde de öğretmen yetiştiren Dârülmuallimîn açılmıştır.
Osmanlı'nın son döneminde "herkesin muallimlik yapamayacağı" (Sâtı Bey) ve muallimliğin bir meslek olduğuna (Emrullah Efendi) işaret edilerek öğretme işinin bilme eyleminden farklılığına ve öğretmenliğin profesyonel bir meslek olduğuna vurgu yapılmıştır. Özellikle II. Meşrutiyet döneminden itibaren öğretmenlerin devlet ve toplum içinde kuvvetli ve önemli statüye sahip bir memuriyet olduğu belirtilerek onlara "muallim ordusu, fikir ordusu, nur ordusu, irfan ordusu" gibi sıfatlar verilmiştir. I. Dünya Savaşı ve İstiklal Savaşı'na her bakımdan katkı veren öğretmenler Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda yüksek payı olan bir zümredir. 1920'de açılan ilk mecliste yirminin üzerinde öğretmen vekil görev almıştır.
1924'te çıkan 439 sayılı Orta Tedrisat Muallimleri Kanunu'nun ilk maddesinde "Muallimlik devletin umumi hizmetlerinden talim ve terbiye vazifesini üzerine alan müstakil sınıf ve derecelere ayrılan bir meslektir" denilerek muallimlik bir meslek kabul edilmiştir. Bu yasaya göre öğretmenlik, ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretim düzeylerinde olmak üzere üçe ayrılmıştır. 1926'da kabul edilen 789 sayılı Maarif Teşkilatı Hakkında Kanun'da da "Maarif hizmetinde asıl olan muallimliktir" (md. 12) ifadesine yer verilerek bu teşkilatta çalışan herkesin öncelikli vasfının öğretmenlik olduğu kesinleştirilmiştir. Öğretmenliğin devlet ve toplum nezdindeki vasfı ve yasal dayanakları ilerleyen tarihlerde genişleyerek devam etmiştir. 14 Şubat 2022 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanan 3 Şubat 2022 tarih ve 7354 sayılı yasa ile Türk Millî Eğitim sisteminde ilk defa Öğretmenlik Meslek Kanunu kabul edilmiştir. Söz konusu kanunda öğretmenlik mesleği daha önce olduğu gibi özel bir ihtisas mesleği olarak tanımlanmış ve "öğretmenlerin nitelikleri ve seçimi", "aday öğretmenlik" ve "öğretmenlik kariyer basamakları" ile ilgili düzenlemelere yer verilmiştir.
Öğretmenlik mesleğinin hukukî dayanaklarını belirlemeye paralel olarak, öğretmenlerin meslekî gelişimi için farklı tarihlerde birçok yeni düzenleme yapılmıştır. Yüksek öğretmen okulları, Eğitmen okulları, Eğitim enstitüleri, Köy enstitüleri, Yüksek Eğitim enstitüleri, Öğretmen liseleri ve Eğitim fakültelerinin kuruluşu bu alanda yapılan başlıca çalışmalardır. Türkiye'de Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde "Öğretmenlerin nitelikleri ve yeterliklerinin belirlenmesi ve geliştirilmesine yönelik politikaları oluşturmak ve bu amaçla ilgili birim, kurum ve kuruluşlarla iş birliği yapmak" üzere Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Bu genel müdürlük öğretmenlere yönelik birçok hizmet öncesi ve hizmet içi eğitim faaliyeti düzenlemesi yanında, "Öğretmen Strateji Belgesi" ve "Öğretmenlik Mesleği Genel Yeterlikleri" başta olmak üzere öğretmenlik mesleğini ilgilendiren birçok temel metni hazırlamıştır.
Türk-İslam geleneğinde muallim/öğretmen daima saygıyla anılan bir meslek olmasına karşın bu daha çok yüksek rütbeli ulemaya yönelik olmuştur. Çocuklara okuma yazma ve basit düzeyde bilgiler öğreten sıbyan mektebi hocaları gerek toplumsal statü gerekse kazanç bakımından çok da yüksek bir düzeyde olamamıştır. Ancak medrese ve tasavvuf dünyasının hocaları, şeyhleri, müderrisleri ilme ve hikmete sahip oldukları gerekçesiyle daima yüksek hürmet görmüşlerdir. İlim, hikmet, sanat ve insan birlikteliğinin sağlanabilmesi büyük ölçüde bir muallime/öğretmene, ustaya dayandığından öğrenme ve öğretme adabı, yöntemi konulu kitapların kahir ekseriyetinde muallimin vasıflarına dair ayrıntılara yer verilmiştir. Sırf bu konuya münhasır "âdâbü'l-muallimîn" (öğretmenlik adabı vb.) başlıklı kitaplar ve bölümler kaleme alınmıştır. İbn Sînâ, Fârâbî, İbn Haldun, Kınalızâde Ali, Amasyalı Hüseyinoğlu Ali gibi pek çok âlim eğitim öğretime dair eserlerinde öğretmene hususi yer ayırmışlardır. Örneğin Kınalızâde Ali, Ahlâk-ı Âlâî eserinde bir muallimin sahip olması gereken hususları müstakil paragraflarda ele almıştır (bk. Kınalızâde Ali Efendi). Bu usul Tanzimat ve Cumhuriyet dönemlerinde de "ideal öğretmen" arayışı tarzında devam etmiştir.
Akyüz, Yahya. Türkiye’de Öğretmenlerin Toplumsal Değişmedeki Etkileri (1839-1950). 2021.
Banarlı, Nihad Sami. Türkçenin Sırları. İstanbul 1995.
Encyclopedia of Education. ed. J. W. Guthrie. V. 8, New York 2004.
Lewis, Geofry. Trajik Başarı, Türk Dil Reformu. çev. M.F. Uslu. İstanbul 2016.
McCoy, John W. “The Teaching Methods of Jesus”. The Journal of Biblical Foundations of Faith and Learning. 1/1 (2016).
Öğretmenlik Mesleği Genel Yeterlikleri. Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü, 2017.
Öğretmen Strateji Belgesi. Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü, 2017.
Pekin, Nermin Suner (haz.). Nihad Sami Banarlı: Hayatı, Şahsiyeti ve Eserleri. İstanbul 2007.
Yılmaz, Hüseyin. “Hz. Peygamber ve Öğretmenlik”. Geçmişten Geleceğe Öğretmen ve Öğretmenlik. ed. A. Güneş. Ankara 2020.
Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/ogretmen
Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.