A

MİLLÎ EĞİTİM

Eğitimin niteliği ile ilgili bir tanımlama.

  • MİLLÎ EĞİTİM
    • Selçuk UYGUN
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 15.09.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/milli-egitim
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    MİLLÎ EĞİTİM
MİLLÎ EĞİTİM

Eğitimin niteliği ile ilgili bir tanımlama.

  • MİLLÎ EĞİTİM
    • Selçuk UYGUN
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 15.09.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/milli-egitim
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    MİLLÎ EĞİTİM

Millî eğitim, eğitimin niteliği ile ilgili olup millî kavramı eğitimin niteliğini belirleyen bir ön sıfattır. Eğitimin nasıl olması gerektiğine işaret eder. Türk Dil Kurumu sözlüğünde (1988) millî kelimesi, "milletle ilgili olan, millete özgü, ulusal" kelimeleri ile açıklanma yoluna gidilmiştir. Millî eğitim "bir milletle, ulusla ilintili bir eğitim" demektir. Bu kavram artık bir terim özelliği kazanarak Türkçe'ye yerleşmiştir. İlk kullanıldığında "millî terbiye" olarak kuramsallaştırılmaya çalışılmış; ardından "millî eğitim", "ulusal eğitim" kavramlarıyla benzer ve farklı içerikler oluşturularak tarihsel bir gelişim seyri izlemiştir. İngilizce national education, Fransızca éducation nationale, Almanca nationale erziehung veya nationale bildung olarak adlandırılan "millî eğitim", bir ülkenin özgün eğitim kurumlarının tamamı, eğitim düzeni olarak da adlandırılabilir. Öncül'ün (2000) Eğitim ve Eğitim Bilimleri Sözlüğü'nde millî eğitim kavramı için gönderme yaptığı ulusal eğitim şöyle açıklanmıştır: "Ulusal eğitim, ulusal duygu ve bilinci yaratma görevi ile karşı karşıyadır. Bu bakımdan ulusal bilinç ve çıkarları ön planda pekiştirme amacını güder. Bu da halk içinde canlı olarak yaşayan dil, gelenek, sanat, şarkılar, yazın ve tarih gibi ürünleri aktarma ve ulusun kendine özgü değerlerini belirtme ile olur. Bu iş de adım adım aile ve yakın yurttan başlayarak tüm ülkede yaygın olan değerlerin kişilere mal edilmesiyle gerçekleştirilir. Ulusun değerlerini benimseme ve kendini ona adama, ulusal eğitimin temel taşıdır.".

Türk eğitim tarihinde eğitim sözcüğüne karşılık gelen kavramlar maarif, terbiye, edep gibi sözcüklerdir. Millî kavramı, zaman zaman bu kelimelerin önüne getirilen bir ön sıfattır. Kavramın terim olarak doğuşunda ve gelişiminde en çok kullanılan terim ise millî terbiyedir. Bu kavramı kuramsal boyuta Ziya Gökalp (1876-1924) taşımıştır. Dilin evrimsel gelişim seyri içinde bugün "millî terbiye" değil de "millî eğitim" kavramı kullanılmaktadır. İdarî açıdan bakıldığında Türk eğitim sisteminde kurumların adı "Millî Eğitim Bakanlığı, Millî Eğitim Müdürlüğü, Millî Eğitim Şûrası" gibi adlandırmalarla yasalaşmış ve uygulamaya sokulmuştur.

Millî eğitim kavramının tarihsel gelişimi, terimin anlaşılırlığı için önemlidir. Bu konuda millî eğitim düşüncesini irdeleyen, eğitim politika ve uygulamaları üzerinden bu kavramı betimlemeye çalışan kapsamlı araştırmalardan biri, Uygun (2018) tarafından yazılan Türkiye'de Eğitimde Millîlik Yönelim ve Yaklaşımları adlı çalışmadır. Bu eserde kavramın doğuşundan araştırmanın yayımlandığı tarihe kadar olan zaman dilimi içinde dönemsel olarak millî eğitim kavramı tarihsel gelişim seyri içinde irdelenmiştir.

Millî eğitim konusunda daha başka araştırma türünden çalışma ve yayınlar yapılmıştır. Mesela İsmail Kaplan'ın Türkiye'de Millî Eğitim İdeolojisi ve Siyasal Toplumsallaşma Üzerindeki Etkisi (1999), Serkan Turğut'un Cumhuriyet Dönemi Türk Modernleşmesi Bağlamında Millî Eğitim İdeolojisi ve Öğretmen (2012), Ramazan Bolat'ın Doğuşundan Günümüze Millî Eğitim Kavramına Yüklenen Anlamlar (2011) başlıklı tez, araştırma ve yayınlar bunlardan bazılarıdır.

İlk defa Meşrutiyet yıllarında kullanılmaya başlayan millî terbiye tamlamasıyla eğitimin millîleştirilmesi amacı ifade edilmek istenmiştir. Bunu ilk irdeleyenlerden biri Bahâ Tevfik'tir (1881-1914). O, eğitimde millîleşmeyi asrın getirdiği ideallere sahip olunması şeklinde düşünmüştür. Aslında Tanzimat'tan sonra eğitimi yenileşme ve asrîleşme politikalarının aracı olarak gören anlayışın takip ettiği Osmanlıcılık, İslamcılık siyasetinden sonra devreye giren Türkçülük akımının başladığı II. Meşrutiyet'in ikinci yarısında millî terbiye kavramı öne sürülürken milletin çağdaşlaşması ve yükselmesi bağlamında bu kavramın kullanıldığı görülmektedir. Ancak bu yıllarda "Türk milleti" anlayışına yönelik teoriler geliştirilirken buna paralel olarak Türk milletini doğrudan ilgilendiren millî terbiye kavramı, özellikle Türkçü kimliği ile bilinen Ziya Gökalp'in yazıları ile yeni bir boyuta taşınmıştır. Gökalp'in bu konudaki eğitimle ilgili yazıları Terbiyenin Sosyal ve Kültürel Temelleri (1997) başlıklı eserinde okunabilir.

Gökalp'e göre millî terbiye, millete ait kültürün çocukların ruhuna aşılanmasıdır. Milliyet, terbiyeye dayanmaktadır. Yani terbiye-eğitim ile bir millet olmak veya fert olarak bir millete aidiyet taşımak mümkündür. Onun için eğitim, millî olmalı ve millî ideallere yönelmelidir. Gökalp'in eğitimdeki asıl söylemi millî terbiye, asrî talimdir. Kültür ve medeniyet ayırımını yapmış, kıymet hükümleri olarak değerlendirdiği kültürün millî olması gerektiği üzerinde durmuştur. Ona göre millî terbiyeyi oluşturacak olan maariftir. Maarif millî kültür ile milletler arası medeniyetin toplamından ibarettir. Maarifin medeniyete yani müspet ilimlerle teknik ameliyelere olan kısmı, hiç bozulmadan Avrupa'dan alınmalıdır. Fakat maarifin güç yanı, kültür ile olan hissî ve vicdanî kısmıdır. Bu güçlük Türkiye gibi Batı kültürüne sahip olmayan toplumlar için söz konusudur. Oysa Batılı toplumlarda bir kültür ve medeniyet ahengi vardır. Çünkü medeniyetleri, kendi kültürlerinden doğmuştur. Türkiye'de ise durum farklıdır. Çünkü medeniyete ait olanlar, kültürel olanla tabii bir şekilde uzlaştırılamamıştır. Gökalp maarifin yani eğitimin kültürle medeniyete bakan yüzünün tabii bir şekilde güçlendirilerek millîleştirilmesi gerektiğine vurgu yapmıştır. Onun bu konudaki bir değerlendirmesi şöyledir: "Organize terbiye ile (okul eğitimi) alınan yabancı fikirler, yaygın terbiye ile alınan millî duygulara zıt olduğu için maarifimiz ile kültürümüz birbirine yan gözle bakarlar. Su ile zeytin yağı nasıl birbirine karışmazsa, bizim maarifimiz ile kültürümüz de daima birbirine temas etmekle beraber, şimdiye kadar karşılıklı intibaktan mahrum kalmışlardır" (Gökalp, 1997: 324).

Gökalp'e göre asrın getirdiği yeniliklerin kültüre intibakı gerekmektedir. Eğer bu yapılabilirse kültürel olan her kıymet hükmü hem millî hem de asrî olacaktır. Zira böyle bir hal, kültür ve medeniyet arasındaki ahengi de kuracaktır. Onun Türkleşmek, İslâmlaşmak, Muasırlaşmak (ilk baskı 1918, yararlanılan baskı 2014) adlı eserinde bu sentezi veya ahengi kurmaya çalıştığı da söylenebilir.

Gökalp millî terbiye konusundaki düşünceleri ile ulus-devletin yani Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ü de etkilemiştir. Atatürk'ün ve kendisinden sonra gelen diğer Cumhuriyet hükümetlerinin gayesi eğitim yoluyla bir millet tesis etmektir. Bunun için de eğitimin millî olması ortak amaçtır. Ama "nasıl?" sorusu noktasında farklı fikirler ve uygulamalar ortaya çıkmıştır.

Mustafa Kemal Atatürk millî eğitim konusundaki yaklaşımını ilk defa, daha devlet kurulmazdan önce Millî Mücadele'nin devam ettiği 15 Temmuz 1921 tarihinde Ankara'da toplanan I. Maarif Kongresi'ndeki konuşmasında ifade etmiştir. Ona göre yüzyıllardır süren felaketlerin asıl sebebi millî olmayan eğitimimizdir. Eğitim millî olmak zorundadır. Atatürk kongrede "Bir millî terbiye programından bahsederken yabancı fikirlerden, Şark'tan ve Garp'tan gelebilen bilcümle tesirlerden tamamen uzak, seciye-i milliye ve tarihimizle mütenasip bir kültür kastediyorum" demiştir (MESD, 1946: I, 4).

Ulus-devletin inşasında millî terbiye idealini öne süren Atatürk, bunun ancak millî maarifle gerçekleştirilebileceğini düşündüğü için eğitim işlerinin her yönüyle millî olması gerektiğini belirtmiştir. Ona göre millî terbiye eğitimin çağdaşlaşmasıdır. Daha Cumhuriyet ilan edilmeden önce, 8 Mart 1923'te Maarif Vekili İsmail Safa Özler, "Mîsâk-ı Maarif" (eğitim andı) olarak da adlandırılan bir genelge yayımlamıştır. Bu genelgeye egemen olan ruh, Mustafa Kemal'in çeşitli vesilelerle yaptığı konuşmalardaki görüşlerdir. Bu genelgede eğitim sistemi ile millî değerlere aykırı olmayan her görüşe saygılı olmakla birlikte ülke içinde bütün halkın millî duyguda birleşmesi, millî ekonomi için üretici ve her yönden güçlü insan yetiştirmesi amaçlanmıştır. "Mîsâk-ı maarif", "mîsâk-ı millî, mîsâk-ı iktisadî" kavramlarıyla birlikte mütalaa edilmiştir.

3 Mart 1924 tarihli Tevhîd-i Tedrisat Kanunu ile bütün eğitim öğretim işleri tek çatı altında toplanmıştır. Başka bir ifade ile Tevhîd-i Tedrisat Kanunu, eğitimde birliği sağlamak ve eğitime millî bir özellik kazandırmak için bakanlığı yetkilendirmiştir. Ancak bu kanuna rağmen pratikte millî eğitim düşüncesi, politika ve uygulamalarında bir mutabakatın sağlandığını iddia etmek oldukça güçtür. Bakanlık bu kanundan aldığı yetki ile eğitimin millîleştirilmesini laiklik, din, kültür, milliyet, insaniyet, çağdaşlık vb. kavramlarla ilişkilendirerek yorumlamıştır. Siyasî iktidarların bu türden yorumlarına bağlı olarak da millî eğitim politika ve uygulamaları tarihsel bir gelişim seyri içinde olmuştur. Dönemsel olarak bakıldığında eğitimde millîlik adına izlenen politika ve uygulamalar hakkında bazı tespitler şöyle özetlenebilir:

Buhran yılları olarak bilinen Kurtuluş Savaşı ve sonrasında millîlik, dışlayıcı ve çatışmacı değil uzlaşmacıdır. Burada İslamî ve çağdaş değerlerden güç alan bir Türklük bilinci oluşturulmak istenmiştir. 1924'teki Tevhîd-i Tedrisat Kanunu'na kadar kültürel yapı ve İslam'ın değerleriyle güçlendirilen millîlik, daha sonraki yıllarda din ile değil de laiklik ile ilişkilendirilerek kavramsallaştırılmaya çalışılmıştır. Bu anlayışla ilişkili olarak etno-kültürel milliyetçiliğe dayalı bir millîlik tanımı ve uygulaması içine girilmiştir. Millî şefli yıllar olarak bilinen İnönü döneminde ise, laiklik ekseninde hümanist değerlerin ortaya çıkarılmaya çalışıldığı bir millîlik anlayışı geliştirilmeye çalışılmıştır. 1946'da çok partili döneme geçildiğinde millîliğin manevi boyutu tartışmaya açılmış ve 1950'de Demokrat Parti'nin iktidara gelmesiyle birlikte millîlik maneviyatla birlikte anılır olmuştur. Maneviyat dinî değerlerin millî değerlerle bütünleşmesi anlamında kullanılmıştır. Bu dönemde "Türk-İslam sentezi, laik eğitim, Atatürkçü eğitim, faşist eğitim, dinî eğitim, çağdaş eğitim, devletçi eğitim, global eğitim, demokratik eğitim" vb. tartışmaların arasında millî eğitim, adı her zaman var olmakla birlikte sosyal, kültürel ve bilimsel boyutta ele alınıp olgunlaştırılamamıştır. Darbe dönemlerinde ise, devletin resmî ideolojisi olarak ileri sürülen Kemalizm veya Atatürkçülük çerçevesinde bir millîlik anlayışı tesis edilmeye çalışılmıştır.

Bütün dönemler genel olarak değerlendirildiğinde millî eğitim, evrensellik ve yerellik arasında sıkışmış ve bu düşüncenin politika ve uygulamasında modern ve geleneksellik arasında millî bir sentez oluşturulamamıştır. Millî eğitim politika ve uygulamalarında olduğu gibi bu konuda fikir yürütenlerin bazan birbirine zıt düşünce ve yaklaşımlar içerisinde olduğu da bir gerçekliktir. Cumhuriyet'in ilk yıllarında öğretmenlere bu konuda konferanslar veren ve bunu Millî Terbiye (1926) adı altında kitaplaştıran (1926) Ali Haydar Taner (1883-1956), imparatorluktan miras kalan yığınları bir millet yapabilmenin yolunu bir toplum mühendisliği şeklinde ele almıştır. Diğer yandan Halil Fikret Kanad (1892-1974), Milliyet İdeali ve Topyekûn Millî Terbiye kitabında laik ve nasyonalist milliyetçi bir eğitim anlayışı ile konuya yaklaşmıştır. Tek parti döneminde Hilmi Ziya Ülken ise (1901-1974), Millet ve Tarih Şuuru başlıklı eserinde ve diğer çalışmalarında milliyeti güçlendiren insaniyete dayalı modernist bir millî eğitim düşüncesinden yanadır.

Çok partili döneme geçildikten sonra yüksek sesle konuşulmaya başlanan Türk-İslam sentezi kapsamında Peyami Safa (1899-1961), Mümtaz Turhan (1908-1969), Nurettin Topçu (1909-1975) gibi düşünürler, maneviyat ve kültürle uzlaştırmaya çalıştıkları millî eğitim düşüncesini, kültürel ve dinî yönden takviye etmeye çalışmışlardır. İsmail Kaplan'ın Türkiye'de Millî Eğitim İdeolojisi (2013) çalışmasında olduğu gibi konuyu ideoloji ile ilişkilendiren araştırma ve yayınlar da az değildir. Aslında millî eğitim düşüncesini bir ideoloji olarak değerlendirmek onun milletle ilintili, özgün ve çağdaş özelliği ile bağdaşmaz. Ancak çeşitli düşünsel yaklaşımların etkisi altında zaman zaman ideolojik bir çağrışım içinde millî eğitimin ele alındığı ve uygulandığı da bir gerçektir. Bu gerçeklikten hareketle bu konuda tarihî derinliğine yönelik yapılan bir çalışmada millîlik yaklaşımlarının milliyetçi, kültürel, dinî, laikçi, modernist, sentezci şeklinde sınıflandırılabileceği sonucuna ulaşılmıştır.

Millî eğitim, milletle ilintili bir kavram olmakla birlikte milletin fikrî ve hissî birlikteliğini sağlayacak özgün ve dinamik bir süreçtir. Buna ilişkin daha istikrarlı ve sürekli bir millî eğitim ideali ve politikası için toplumun sosyal, kültürel, tarihî, ekonomik vb. temellerini esas alan bir millî eğitim felsefesinin oluşturulması da kaçınılmazdır. Bu felsefenin oluşturulmasında demokratik süreçler ve bilimsel yöntemler temel referans kaynakları olmalıdır.

Kaynakça

Akyüz, Yahya. Türk Eğitim Tarihi: M. Ö. 1000-M. S. 2020. Ankara 2020.

Binbaşıoğlu, Cavit. Türk Eğitim Düşüncesi Tarihi. Ankara 2005.

Ekinci, Emre. Atatürk Döneminde Türkiye’de Millî Eğitim ve İdeoloji. YLT, Cumhuriyet Üniversitesi 2013.

Gökalp, Ziya. Terbiyenin Sosyal ve Kültürel Temelleri. haz. Rıza Kardaş, İstanbul 1997.

MESD. Cumhurbaşkanları, Başbakanlar ve Millî Eğitim Bakanlarının Eğitimle İlgili Söylev ve Demeçleri. I-II, Ankara 1946.

Öncül, Remzi. Eğitim ve Eğitim Bilimleri Sözlüğü. İstanbul 2000.

Özkırımlı, Umut. Milliyetçilik Kuramları: Eleştirel Bir Bakış. Ankara 2016.

Taner, Ali Haydar. Millî Terbiye. İstanbul 1926.

TDK. Türkçe Sözlük. Ankara 1988.

Uygun, Selçuk. Türkiye’de Eğitimde Millîlik Yönelim ve Yaklaşımları. Ankara 2018.

Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/milli-egitim

Görüş, öneri ve yorumlarınız için tıklayınız.

Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.

MİLLÎ EĞİTİM

Eğitimin niteliği ile ilgili bir tanımlama.