A

MİLLÎ

“Millete mahsus, milletle ilgili” anlamlarına gelen kavram.

  • MİLLÎ
    • İlim Heyeti
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 22.10.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/milli
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    MİLLÎ
MİLLÎ

“Millete mahsus, milletle ilgili” anlamlarına gelen kavram.

  • MİLLÎ
    • İlim Heyeti
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 22.10.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/milli
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    MİLLÎ

Millî sözcüğü, millet kelimesinden türetilmiştir. Kur'an-ı Kerim'de "aynı dine inanan insan topluluğu" anlamında geçen millet (Âl-i Îmrân, 95), Osmanlı siyaset literatüründe de bu anlamda kullanılmıştır. Bu çerçevede klasik dönemde Osmanlı Devleti tebaası olan ve her biri farklı dinlere mensup kitleleri tanımlamıştır. "Millet-i İslamiye, millet-i gayrimüslime, millet-i Îseviye, millet-i Mesîhiye, millet-i hıristiyan, millet-i nasârâ, millet-i Rûmiyân, millet-i Ermeniyân, millet-i Yezîdiye, millet-i Mûseviye, millet-i Yehûdiye, millet-i Nestûrî, millet-i Katolikan, Süryânî Katolik milleti, Süryânî ve Yâkubî milletleri" şeklindeki kullanımlar bu cümledendir. Herhangi bir savaş ortamında Osmanlı tarafını ifade için kullanılan "millet-i Osmâniye" ibaresi ise Osmanlıcılık politikası bağlamında yeni bir mâna yüklenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran 1921 tarihli Teşkîlât-ı Esâsiye Kanunu'nda (1921 anayasası) geçen "Hâkimiyet bilâ kayd ü şart milletindir" (md. 1) ifadesi zımnen "millet-i İslâmiye'yi" işaret etmektedir. Keza "Büyük Millet Meclisi" de böyledir. Zor koşullarda yürütülen Millî Mücadele sürecinde aynı muhtevada bir söylem kullanan Mustafa Kemal Paşa da mücadelesini sıklıkla "dinî, millî ve vatanî mücahede" kavramlarıyla sürdürmüştür.

XIX. yüzyılda siyasî ve sosyolojik açıdan kısmen yeni anlamlar kazanan millet kavramının talim, terbiye, kültür, sanat, iktisat, müdafaa vb. sahalardaki etkisini ve tezahürünü anlatmak üzere "millî" sıfatı üretilmiştir. "Hâkimiyet-i milliye, kuvâ-yı milliye, müdâfaa-yı milliye, teşkîlât-ı milliye, hey'et-i milliye, millî iktisat, millî bayram, millî eğitim" bunlardan sadece birkaçıdır. Türkiye Cumhuriyeti'nin, başında millî sıfatı olan iki bakanlığından biri eğitim bakanlığıdır.

Yaygın bir kullanım alanına sahip olmasına rağmen "millî" sıfatının gerek tanımının gerekse kavram tarihinin girift ve kısmen muğlak olduğu söylenebilir. Bunda Osmanlı modernleşmesinde imparatorluğu oluşturan kitlelerin tanımlanması için Avrupa'daki benzer kavramların alınmasında yaşanan bazı anlam değişiklikleri ve kaymaları etkili olmuştur. 1789 Fransız İhtilali sonrasında Avrupa'da ulus-devlet"in vatandaşlarını tanımlamak üzere yeni bir kavram olan "nation" devreye sokulmuştur. Nation ve türevleri daha çok kültürel ve seküler bir anlam dünyasına sahip olarak modern devletlerin ortak tarihî geçmişe sahip olup ortak gelecek beklentisi içindeki kitleleri ifade etmek üzere kullanılan siyasî bir kavramdır. Modernleşme sürecinde kendine bir üst ideoloji ve toplumsal kimlik oluşturmaya çalışan Osmanlı aydınları, nation kelimesine karşılık millet kelimesini kullanmaya başladılar. Bu doğrultuda millet, giderek Osmanlı tebaasına ait, Osmanlı ile ilgili, Osmanlı'nın ruh, zihin, tarih ve davranış tarzını ifade eden bir sıfat halini aldı. Kavram, Osmanlı'da sivil matbuat piyasasının zenginleşmesiyle başlamasıyla iyice gündeme yerleşti. II. Meşrutiyet'in ilk senelerinden itibaren "millî terbiye, millî talim, îd-i millî (millî bayram), millî iktisat, millî irade, hâkimiyet-i millîye" gibi kavramlar sıklıkla basında kendini gösterdi.

1860'ların sonlarında etkili olan Yeni Osmanlı düşünce hareketi içinde millet ve ümmet ile ilgili kavramlarla örülen çok sayıda tartışma yapıldı. Millî terbiye kavramı ise muhtemelen 1890'lardan sonra kullanılmaya başlandı. Söz konusu kavramın mahiyetine dair başta Ziya Gökalp olmak üzere Akçuraoğlu Yusuf, Ahmet Ağaoğlu, İsmayıl Hakkı Bey gibi isimler tartışmaya başladılar. Ziya Gökalp'e göre millet "Ne coğrafî ne ırkî ne siyasî ne de iradî bir zümre değildi. Millet, dilce müşterek olan, aynı terbiyeyi almış fertlerden müteşekkil kültürel bir zümreydi." Buradaki kritik kavram Osmanlı Türkçesi'nde karşılığı olmayan kültürdü. Kültürün birleşenleri ve tanımlanması millet ve millînin tanımını da daha açık hale getirebilirdi. Kültürün en önemli iki birleşeni dil ve din olarak benimsendi. Şu halde örtük olarak millî terbiye kavramında din ve dilin öne çıkarıldığı görülmektedir. Bu muhteva II. Meşrutiyet döneminde yaygın biçimde kabul gördü. Bu arada yoğun bir şekilde tartışılan "millî talim ve terbiye" bazı dergi ve gazetelerin adı olarak kullanıldı.

"Millî eğitim" kavramı yerine II. Abdülhamid döneminden beri "terbiye-yi milliye" terkibi kullanılıyordu. Eğitim yerine kullanılan maarif kavramı ise "bilimler ve sanatlar" anlamında bir şemsiye kavram bütünlüğüne sahipti ve talim ve terbiyeyi de içeriyordu. II. Meşrutiyet döneminde yaygınlaşan "millî terbiye" kullanımı ilerleyen yıllardaki "millî eğitim"in geçmişini teşkil etti. Bu yönüyle millî eğitim maarifin karşılığı değil, onun alt birleşenlerinden sadece biridir. Dolayısıyla millî eğitim, pedagojik sahada bilgi, öğrenme, öğretme ve davranışla ilgili millete ait unsurları ifade eden bir kavramdır. Ancak kavram, 1920 yılının başından itibaren ciddi tartışmalara sebep oldu ve ilerleyen süreçte farklı anlamlara büründürülerek bir yönüyle muğlak hale getirildi.

Millî Mücadele'nin ilk günlerindeki eğitim tartışmalarında eğitimde millîlik tartışması sıklıkla gündeme geldi. Büyük Millet Meclisi, İcra Vekilleri Heyeti'nin 9 Mayıs 1920 tarihinde Maarif Vekili Dr. Rıza Nur tarafından okunan programında, "çocuklara verilecek terbiyedeki temel gayenin her mânasıyla dinî ve millî olacağı" vurgulandı. Maarif vekili, Büyük Millet Meclisi'nin "bütün mektepleri en ilmî ve en asrî (çağdaş) esaslara dayalı olarak yeniden tanzim" etmeyi planladıklarını söyledi. Bu programdan sonra, millî terbiyenin millî, dinî ve asrî (çağdaş) olacağına yönelik söylemler kabul gördüyse de "millî ve dinî" kavramlarının mahiyetine yönelik tartışmalar başladı. Bu dönemde başta Ziya Gökalp olmak üzere dönemin önde gelen terbiyecileri, millî ve dinî terbiye kavramlarının birbirine mündemiç olduğunu belirttiler. Buna göre, millî eğitim aynı zamanda dinî olanı da kapsıyordu. "Millî terbiye dinî terbiye" demekti, muhtevasında dinî eğitim olmayan bir eğitim millî de olamazdı. 15 Temmuz 1921 tarihinde Maarif Vekili Hamdullah Suphi'nin önderliğinde Ankara'da toplanan Maarif Kongresi'nin açılış konuşmasında Mustafa Kemal, "dikkat ve itina ile işlenmiş bir millî terbiye programı vücuda getireceklerini ve mevcut maarif teşkilatını daha verimli hale getirmek için çalışacaklarını" dile getirdi ve "millî terbiye programının eski devrin hurafatından ve evsâf-ı fıtriyemizle hiç de münasebeti olmayan yabancı fikirlerden, Şark'tan ve Garp'tan gelen bilcümle tesirlerden tamamen uzak, seciye-yi milliye ve tarihiyemizle mütenasip bir kültürden" bahsetti.

Maarif Vekili İsmail Safa (Özler) zamanında kamuoyuna duyurulan mîsâk-ı maârifte maarifin ilk amacı "millî ve asrî eğitimi yurdun en uzak köşelerine kadar yaymak, gençlere kuvvetli bir millî his vermek, onları çalışkan ve üretici, kuvvetli ve azimli bireyler olarak yetiştirmek" olarak açıklandı. Meşhur andın devamında "ilköğretimin amacının 'çocukta dinî kişiliği, dinî bilgi ve duygu'yu oluşturmak" olduğu vurgulandı (bk. Mîsâk-ı Maârif).

Ziya Gökalp'in başkanlığında 15 Temmuz 1923 tarihinde toplanan I. Hey'et-i İlmiye'de (bk. Millî Eğitim Şûraları) maarifin "millîlik ve asrîlik" yönüne yeniden dikkat çekildi. Millî terbiyenin dinî terbiyeyi muhtevî bir unsur olduğuna vurgu yapıldı, ikisinin toplamının asrî olduğu dile getirildi. Millî kavramına yapılan bu vurgudan sonra maârif-i umûmiyenin millî kültür, millî sözlük, millî müzik, millî dil ve edebiyat, millî tarih kitaplığı, millî coğrafya enstitüleri, millî müze vd. konuları görüşüldü. 15 Eylül 1923 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi IV. İcra Vekilleri Heyeti Programı'nın maarif bölümünde maarifin "millî ve asrî" yönüne tekrar değinildi, terbiye ve talimin millî kültüre ve asrî medeniyete dayalı olacağı ifade edildi. Nitekim 23 Nisan 1924 tarihinde toplanan II. Hey'et-i İlmiye'de ele alınan yeni İlk Tedrisat Talimatnamesi'nde çocuklara hayat için en çok lazım olacak bilgileri kazandırmak için onların aynı zamanda gayretli, çalışkan, "dindar ve vatanperver" insanlar olarak yetiştirilmesine değinildi. Kur'an-ı Kerim, mâlûmât-ı dîniye gibi dinî dersler programda yer almaya devam etti (bk. Hey'et-i İlmiye).

1924 yılının yaz aylarında millî terbiye ve maarifin amaçlarına dair tartışmalar yeniden gündeme geldi. Bu dönemde Türkiye'ye, geleceğin eğitim felsefesi ve programına katkı vermesi beklenen yabancı uzmanlar da davet edilmişti. Maarifin millîlik vasfında mündemiç dinî mahiyet sorgulanmaya başlandı. Mustafa Kemal, Kasım 1924'te Samsun'da "Türk Cumhuriyeti'nin yeni nesle vereceği terbiyenin millî terbiye olduğunu katiyetle ifade ederim. (…) Millî terbiyenin ne olduğunu bilmekte artık bir gûna teşevvüş kalmamalıdır" diyerek millî terbiyenin anlam değişimine işaret etti. Başbakan İsmet İnönü 1925'te toplanan Muallimler Birliği Kongresi'nde konuşurken "Millî terbiye istiyoruz, bu ne demektir? Bunu zıddıyla daha vâzıh anlarız. Millî terbiyenin zıddı nedir derlerse söyleyebiliriz: Bu belki dinî terbiye yahut beynelmilel terbiyedir. Sizin vereceğiniz terbiye dinî değil millîdir. Sizin vereceğiniz terbiye dinî değil, beynelmilel değil millîdir." Böylece "millî eğitim" için bir sene öncesinin zıddı bir anlam, zemin ve muhteva belirlenmiş oldu. Maarifin ya da terbiyenin mahiyetinde dinî unsurun olamayacağı vurgulandı. Bu söylem hızla yaygınlık kazandı. Ali Haydar Taner'in Millî Terbiye ve Reşit adında bir öğretmen ile 1927 yılında yayımladıkları Millî Terbiye ve Hedefleri başlıklı kitaplarında daha ileri boyuta taşındı. Reşit'e göre "Millî terbiye, millî bünyemize dayanacaktır. Millî bünyemizin yapısı nedir? Teokrasi ve despotizmin aksi. O halde millî eğitimimiz, teokrasinin amaçlarına karşıt olacaktır." Bu gelişmelerden sonra eğitimin programcıları marifetiyle, eğitim öğretim sürecinden başta dersler ve ders kitapları olmak üzere dinî olan her türlü söylem, sembol, davranış vb. çıkarıldı. 1926 yılından sonra hazırlanan programlarda ilkokul hariç din dersine yer verilmedi, yabancı dil olarak Arapça ve Farsça da kaldırıldı. Arap alfabesinin dini çağrıştırmasından dolayı alfabe devrimi, eğitimin mahiyetindeki dinîliği iyice yok eden inkılaplardan biri olma işlevini gördü. 1930'lardan sonra dinî hayat üzerinde yapılan bazı tasarruflar da eğitimde dinî unsurların iyice "temizlenmesine" yardımcı oldu.

1936 yılında hazırlanan ilköğretim programına Cumhuriyet Halk Fırkası'nın programı büyük oranda yansıtıldı ve parti-devlet, millî eğitim bütünleşmesinin örneklerinden biri ortaya çıkarıldı. Halk eğitiminin temeli ilköğretimin amacı "çocukların kuvvetli cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, laik, inkılapçı yurttaşlar olarak yetiştirilmesini" sağlamak şeklinde belirlendi. İlerleyen senelerde kapsamlı program değişimleri olsa da ilköğretim ve ortaöğretim için belirlenen bu paradigma ruhunu büyük ölçüde korudu. 1990'lardan sonra daha çok edebiyat, sanat ve ticarî ürün sahalarında kullanılan "yerli" kavramı, 2015'ten sonra millî kavramıyla birleşerek Cumhuriyet'in 100. yılında en çok kullanılan söylemlerden biri olan "yerli ve millî" terkibini oluşturdu.

Kaynakça

Gökalp, Ziya. Millî Terbiye ve Maarif Meselesi. Diyarbakır 1964.

Meşeci Giorgetti, Filiz. “Erken Cumhuriyet/Atatürk Dönemi Eğitim (1920-1938). Kronolojik ve Tematik Türk Eğitim Tarihi. ed. M. Gündüz. İstanbul 2018, s. 117-150.

Ortaylı, İlber. “Millet (Osmanlılar’da Millet Sistemi)”. DİA. 2020, XXX, 66-70.

Palazoğlu, Ahmet Bekir. Başöğretmen Atatürk I: 1919-1928. Ankara 1991.

Reşid. Millî Terbiye ve Hedefleri. İstanbul 1927.

Sarıhan, Zeki. 1921 Maarif Kongresi. Ankara 2009.

Şentürk, Recep. “Millet”. DİA. 2020, XXX, 64-66.

Taner, Ali Haydar. Millî Terbiye. İstanbul 1926.

Turan, Şerafettin. İsmet İnönü: Yaşamı, Dönemi ve Kişiliği. Ankara 2000.

Özcan, Azmi. “Milliyetçilik”. DİA. 2020, XXX, 84-87.

Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/milli

Görüş, öneri ve yorumlarınız için tıklayınız.

Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.

MİLLÎ

“Millete mahsus, milletle ilgili” anlamlarına gelen kavram.