Bir dilin söz varlığını esas alan başvuru kaynağı.
Bir dilin söz varlığını esas alan başvuru kaynağı.
Sözlük bir dilin kelimelerinin tarifi, anlamdaşı, yakın anlamlısı veya başka dildeki karşılıklarıyla eşleştirildiği listedir. Sözlükte kelimelerin abece sırasıyla dizilmesi usulü tercih edilirken; dilin kullandığı yazı sistemine göre Arapça'da olduğu gibi kök kelimelerin aslî harflerine göre elifba sıralamasıyla kelimenin baş veya son harfi esas alınarak dizilmesi veya Eski Çince imlada kullanılan fırça darbeleri veya Hititçe gibi çivi yazısı kullanan sistemlerde çivi izlerinin sayısı esas alınarak (tek vuruşlu, iki vuruşlu, üç vuruşlu kelimeler…) dizilmesi tercih edilir. Sözlükte verilecek bilgilerin tertibinde önce kelime, sonra kelimenin bir iki kelimelik karşılığı veya cümle şeklinde tarifi, yani göstergeden ne anlama geldiğine doğru bir sıra takip edilir. Sözlük kullanıcıların ana dilinden olsun yabancı dilden olsun bildikleri kelimelerin bilmedikleri anlamlarını keşfetmelerini sağlar. Madde başlarının tertibinde kullanıcının aradığı kelimeye kolayca ulaşabilmesi için, bir madde başının nerede bulunacağını tahmin edebileceği en uygun sistem takip edilir. Sözlükte kelimelerin anlamları ve tarifleri yanında telaffuz şekillerinin verildiği de görülür; bunlara uygun kullanılışları cümlelerle örneklenir. Bazı sözlükler kelimenin köken bilgisini ve dilin tarihî seyri içindeki ses ve mâna değişmelerini verirken, kullanıldığı eseri ve yüzyılını, kelimeyi kullanan müellifi de göstererek örneklerle (emsal) ve şahitlerle (şevâhid) belgelendirir. Sözlük dilin kendi söz varlığını esas alarak tek dilli hazırlanabileceği gibi, bir dilin kelimelerinin başka dil veya dillerdeki söz varlığı karşılıklarını vermek üzere iki dilli veya çok dilli olarak da hazırlanabilir.
Alıp işledikleri söz varlığına göre sözlükler, genel ve özel sözlükler olarak ikiye ayrılır. Genel sözlüklerin yaşayan dilin bütün söz varlığını ihtiva edip bunlarda mefhumu tarifle eşleştirmesi; özel sözlüklerin de yalnızca o sahaya has kelimeleri dizip kelimeyi tarif etmesi (tahdit) ve ıstılahın (terim) o sahada kazandığı mânayı ve adlandırmayı açıklaması (tayin) gerekir.
Hazırlanış yaklaşımı, amacına ve biçimine göre sözlüklerin kuralcı ve tasvirî sözlükler; genel sözlük, özel sözlük, tek dilli (madde başları ile açıklamaları aynı dilden), iki veya çok dilli (madde başları ile açıklamaları farklı dillerden), öğretici, resimli, konuşturan; köken, kavram alanı, biyografi, deyim, atasözü, alıntı, hezliyat (argo), meslek dili (jargon), kafiye, lehçe, anlamdaş, yakın ve zıt anlamlı kelimeler, mecaz; cep veya parmak sözlükleri; genel ağ sözlükleri, elektronik ve açıklamalı ansiklopedik sözlük türleri vardır.
Hazırlanış biçimine göre Türkçe'de genel sözlük olarak adlandırılan "sözlük" kelimesinden başka, türlerine göre "açıklamalı sözlük"e karşılık gelen ve o metindeki bilinmeyen, zor bilinen kelime ve tabirleri abece sırasıyla ve açıklamasıyla veren "metin sözlüğü" (vocabulary) veya "yazarın söz dağarı" olarak adlandırılabilecek olan "şahıs sözlüğü" (glossary); hem sözlük hem ansiklopedi niteliğinde hazırlanan kamus (
Sözlük bir dilin söz varlığını ortaya koyması yanında kavramlar aracılığı ile kaynak kültürün belirlenmesine, dillerin birbirine tesirinin ortaya konmasına yarayan kaynaklardandır. Yazılı kaynaklarda tespit edilebilen ilk sözlüklerin ait oldukları Dicle-Fırat arası ve Mısır medeniyet havzaları ile Eski Çin (Karlgren, 1931: 46), Yunan ve Roma medeniyet havzalarının hepsinde, kendi kültürlerini, örf ve âdetlerini öğretip aktarmak amacı gütmeleri, komşu kültürlerden ziyade kendi kültürlerini merkeze almaları ve bu yüzden de ben merkezli davranmaları gibi sebeplerle tek dilli olarak hazırlandığı görülür. Bütün bu medeniyet havzalarında dinle dil, dille sözlük ve bu üçüyle de abece iç içedir. İlk sözlükler arasında Akkadlılar veya Bâbilliler'e ait çivi yazılı kil tabletler (Sterkenburg 2003: 8-9); yine Akkadlılar'dan kalma ve milattan önce 2300'lere tarihlenen Sumerce-Akkadca olarak kil tabletlere yazılmış iki dilli sözlükler sayılır. Aristofanes'in [m.ö. III-II. yüzyıl] Homeric Lexicon'u bugünkülere benzer şekilde hazırlanmış ilk tek dilli sözlük olarak kabul edilir. Çin havzasında hazırlanan Erh-ya sözlüğü [m.ö III. yüzyıl] (Karlgren, 1931: 46); Yunan havzasında "Düzensiz Sözler" (Ἄτακτοι γλῶσσαι) adlı yazarı bilinmeyen sözlük ve bunun üzerine Koslu Filitas'ın bu eserdeki ıstılahlar ve ağızlara ait bilinmeyen kelimeler üzerine yazdığı yorumları içeren eseri [m.ö. IV. yüzyıl]); Hint havzasında Amarasimha'nın yazdığı "Ölümsüz Hazine" (Sans. Amarakośa) olarak anılan ve asıl adı "İsimler ve Cinsiyetle İlgili Talimat" (Nâmalingânuśâsana) olan sözlüğü [m.s. IV. yüzyıl]; sutra adı verilen Budist öğreti ve felsefî metinlerdeki işaretleri listeleyen ve bu yüzden "Yeni İşaretler" (Jap. 新字 ) adıyla anılan Japonca'nın ilk sözlüğü [m.s. 682]; İran medeniyet havzasında Farslar'ın milattan sonra IX-X. yüzyıllara tarihlenen Ârâmîce'den Orta Farsça'ya Farhang-i Pahlavîg "Pehlevî Sözlük"ü; Ada Avrupası'nda, anlaşılması güç ve ölmüş kelimelerin anlamlarını ve kökenlerini inceleyen İrlandaca'nın ilk sözlüğü "Kormak Sözlüğü" (Sanas Cormaic); Türkistan medeniyet havzasına ait olan 1074 yılında, Kâşgarlı Mahmud'un yazdığı Dîvânü Lügati't-Türk adlı eser; Zemahşerî'nin Mukaddimetü'l-Edeb'i [1128-1144]; 1303'te hazırlanmış olan Codex Cumanicus "Kuman Kütüğü"; İslam dünyasında Halîl b. Ahmed'in (ö. 175/791) Kitâbü'l-Ayn'ı, İsmâil Cevherî'nin (1002~1009) al-Sıhâh - Tâcü'l-luġa ve Sihâhu'l-Arabiyye- adlı sözlüğü, Fîrûzâbâdî'nin el-Kamûsü'l-Muhît'i mühim sözlük çalışmalarıdır.
Dilin söz varlığını bütünüyle derleyip sunması, bir dilin öğrenilmesi ve öğretilmesinde sözlüğün ana kaynak olarak kullanılmasını gerekli kılar. Ana dili öğretmede ve yabancı dil öğretmede dil bilgisi kitaplarından önce sözlük bilgisi tanıtılır, eğitime sözlük bilgisi ile başlanır. Sözlük bilgisi, dil bilgisi ile birlikte yürütülür; çünkü dil öğretmede dil bilgisi kitapları tek başına yeterli değildir. Yabancısı olduğu bir dili öğrenmeye çalışan biri o dilin dil bilgisi kurallarını bilmese de öğrendiği kelimelerle meramını anlatabilir.
İnsanın, bilinmeyeni öğrenme macerasındaki emekleme devresinde ele aldığı ilk eserler sözlüklerdir. Sözlüğe kelimelerin birebir karşılıkları için veya tarifleri için başvurulur. Yabancı dil öğrenirken bilinmeyen kelimeler için başvurulan ilk kaynaklar, okunan kitapların arkasındaki sözlükçüklerdir. Bunu, günlük konuşmalarda duyulan kelimeler için cep sözlükleri ve o dilin yaşayan bütün kelimelerini ihtiva eden genel sözlükler takip eder.
Sözlük; kitapların arkasına iliştirilmiş, ezbere bilgiler içeren gelişigüzel hazırlanmış kelime listeleri değildir. Sözlükler, geçmişten tevarüs edilen sağlam, etraflı ve çelişkisiz tarif bilgisini günümüze taşır, müracaat edildiğinde bilgiyi müracaat edene sunar. Sözlükçülükte, söz gelişi Türkçe'nin söz varlığındaki uyarı kelimesini tarif etmek yerine "ihtar, ikaz, tembih" kelimeleriyle karşılamak ve aynı şekilde bu kelimelerin her birinden ötekisine gönderme yaparak ince mâna farklarını vermeden kelimeler arasındaki döngüyü tamamlamak doğru değildir. Aynı sözlükte ihtar, ikaz ile; ikaz, tembih ile; tembih, uyarı ile karşılandığında sözlüğün kullanıcısı bilinmeyenler arasında bırakılmış olur. Başvurulan sözlük kullanıcıyı kelimeler arasında dolandırmaz, onları doğru tarif eder, aralarındaki ince mâna farklarını gösterir; müracaat edenin "nedir" sorusuna tam ve anlaşılır şekilde cevap verir, sunduğu tarifle kullanıcının bilme, tanıma ve öğrenme ihtiyacını tam olarak karşılar.
Dil, söz varlığı içinde pek çok sahadan unsur barındırdığı için o dilin sözlüğünü yazma işi sahanın mütehassıslarıyla yürütülür. Sözlükte kelimeye, kökene, anlama ve örneğe yalnızca sahanın mütehassısı müdahale edebilir. Bu uzman, sözlü yazılı metinleri tarayarak maddeleri tespit etme ve bunları kullanıldığı ibarede inceleyerek anlamlarını tespit etme, telaffuzlarını tasvir etme ve bunu seslik alfabe ile gösterme, kökenlerini inceleme, tariflerini yazma, söz içinde kullanıldığı yere göre anlamını yansıtan en uygun örneği seçme gibi sözlük yazmanın bütün iş basamaklarında asıl karar verici kişidir.
Sözlük hazırlanırken dikkat edilmesi gerekenler ve bir sözlük maddesinin hususiyetleri şunlardır:
1. Tarama ve tespit. Sözlüğün türüne göre sözlükte yer alması gereken maddeler tespit edilir. Hiçbir sözlük bitmiş değildir. Dilin gelişme seyrine göre sözlüğe yeni kelimelerin girmesi, bunların tarif edilmesi; var olan kelimelerin tedavüldeki anlam değişmelerinin tespit edilmesi ve tariflerinin gözden geçirilmesi mütehassıslardan müteşekkil bir heyet tarafından yürütülür. Mesela Berlin-Brandenburg Bilimler Akademisi'nin bastığı Deutsches Wörterbuch gibi yazılması ve basılması seneler önce tamamlanmış sözlüklerde bile bugün asgari yirmi mütehassıs çalışmaya devam etmektedir. Mütehassıslardan oluşan sözlük heyetleri, söz varlığına yeni giren kelimelerin sözlüğe alınması ve bunların tarif edilmesi için sözlü yazılı her türden metni değerlendirir, söz varlığındaki ve bunların anlamlarındaki her türlü değişikliği kayda geçirir; böylece sözlük yaşayan dilin kaydını tutmuş olur.
2. Kitabiyat. Yazılacak madde ile ilgili önceden yazılanlar gözden geçirilip o madde ile ilgili bir kitabiyata hâkim olunur.
3. Tarihî kaynaklar. Madde başı olan kelimenin geçtiği en eski kaynak ve mâna tespit edilir. Madde başı olan kelimenin haiz olduğu mânaya dair kırılma, değişme veya dallanmaların hangi tarihlerde olduğunu tespit edebilmek için tarihî metinlere müracaat etmek elzemdir.
4. Köken. Sözlükteki her madde başının köken incelemesi yapılır. Köken; eşyanın hakikatini anlamak için değil, kelimenin geldiği yeri tespit etmek içindir.
Madde başı kelimenin köken bilgisi verilirken köken dil, kaynak dil ve aracı dil ayırımına dikkat edilir. Köken dil "bir kelimenin tespit edilebildiği kadarıyla ortaya çıktığı ilk dildir", kaynak dil "bir kelimenin söz konusu dile geçmesine kaynaklık eden dildir", aracı dil ise "köken dilden kaynak dile gelmesine aracılık eden dil"dir. Mesela Türkçe şifre kelimesi incelendiğinde, Arapça köken dil, İtalyanca aracı dil, Fransızca ise kaynak dildir: şifre < Fr. chiffre < İt. ciffra < Ar. ṣifr.
5. Tarif. Sözlükte tarifler, bir kelimenin mânası için müracaat eden kişinin ayrıca başka kaynaklara bakmasına gerek bırakmayacak şekilde açık ve belirgin olur.
Kelimeler tarif edilirken mâna sıralamasına dikkat edilir; sıralama günlük dilde kullanılan ilk mânadan sonraki mânalara doğru yapılır.
Sözlükler farklı sahalardan kelimeleri derleyen eserlerdir. Bir madde başı biyoloji ile (plazma), bir madde başı müzikle (es), bir madde başı futbolla (ofsayt), bir madde başı gramerle (zamir), bir madde başı hukukla (miras), bir madde başı matematikle (tanjant), bir madde başı sosyolojiyle (tabaka) ve bir başka madde başı da tarihle (cizye) alakalı olabilir. Bu kadar farklılığı bir araya getirip tarif etmeye, örneklemeye ve açıklamaya çalışan sözlüklerin hazırlanması da bu sebeple kişilerin değil heyetlerin işidir. Her madde ait olduğu sahanın mütehassısları tarafından tarif edildiğinde mânaların daha vâzıh bir şekilde ifade edilmesi sağlanacaktır.
Madde başları resim eklemeye gerek duyulmayacak kadar açık şekilde tarif edilir; fakat hazırlanan sözlüğün hitap edeceği tabaka göz önüne alınarak (örneğin ilkokul, ortaokul ve lise öğrencileri için) resimli sözlükler hazırlanabilir. Günlük hayatın değişmesiyle birlikte insanların hayatlarında artık karşılaşmadıkları nesneleri ifade eden kelimeler tarif edilirken fotoğraf veya resim ekleme ihtiyacı duyulabilir.
Genel sözlükler, bulundurdukları ıstılahları tarif etse de derinlemesine bilgiler verebilecek genişlikte olamadığından bu ihtiyacı karşılamak üzere meslek sözlükleri hazırlanır. Bir meslekle alakalı ıstılah, ancak o mesleğin sözlüklerinde derinlemesine tarif edilme imkânı bulabilir.
Kelime tariflerinde devir sözlükleri de mühim bir yer tutar. Kelimelerin mânaları yıllar içinde değişebildiğinden sözlüğe müracaat eden kişi kaçıncı asra ait metni anlamaya çalışıyorsa o devrin sözlüğüne müracaat etmelidir.
Sözlükler konuşma dilinde kullanılan yapıları da barındırmalıdır; zira dil öğrenen bir kişi "Hadi oradan", "Senden iyi olmasın", "Ha şunu bileydin" gibi dili kullananların tek tek değil, bir bütün olarak algıladıkları ibareleri de sözlüklere müracaat ederek bulabilmelidir.
6. Şahit (tanık). Sözlükte madde başı altındaki mânalar için metinlerden örnekler verilir. Kelimenin birden fazla mânası varsa her biri için ayrı ayrı örnek verilir; zira yalnızca birinci mâna için verilen örnek, öteki mânaların anlaşılmasında yanlış bir yönlendirmeye sebebiyet verebilir. Kelimenin yaşayan dilde kullanılmayan bir mânası verilmişse örnek de söz konusu mânanın yaşadığı dönemdeki eserlerden verilir. Örnek gösterirken alıntı yapılan müellifin adı ile yetinilmez, alıntı yapılan eserin adı ve sayfa numarası ile ait olduğu yüzyıl bilgisi de belirtilir.
7. Fonetik. Sözlükte bulunacak fonetik kısmı özellikle dili, yabancı dil olarak öğrenenler için mühimdir.
8. Belagat. Sözlük dilin belagata ait kısımlarını da içerir.
9. Kinaye (mecazlı söz öbekleri). Sözlükler kinayeli, mecazlı mânaları barındıran atasözlerini, deyimleri, örfî mecazları da ihtiva eder.
10. Yakın anlam-zıt anlam. Sözlüklerde yakın anlamlı kelimeler, ilk geçtiği maddede farklarını ortaya koyacak şekilde tarif edilir. Sonraki maddelerde de söz konusu maddeye müracaat edilmesi gerektiğini belirten atıf yapılır. Aynı zamanda her maddenin sonunda, o kelimenin yakın anlamlıları ve zıt anlamlıları bir liste halinde verilir.
11. İşaretler ve kısaltmalar. Bir sözlük maddesinde asıl ifade edilmesi gereken şey kelimenin tarifi olduğundan maddenin öteki unsurları; kullanmayı kolaylaştırıcı, maddenin sözlükte kaplayacağı yeri kısaltıcı işaretler ve kısaltmalar kullanılarak gösterilir. Bu işaretler ve kısaltmalar sözlüğün tamamında ortak olur; eserin başında liste halinde okuyucuya sunulur.
Sözlük bir ömür işidir. Sözlük, bilinmeyeni öğrenmenin emekleme devresinde el altında tutulan ilk eserdir, başvurulan ilk kaynaktır; ilmin kemale erdiği devredeyse bilmeyenlere öğretmek için kaleme alınan son eserdir. Tarihte sözlük yazarlarının çoğu sözlüğünü tamamlayamadan vefat etmiştir. Sözlükçülük tarihi, eserini tamamlayamayanlar, eserinin basıldığını göremeyenler; hayattayken ettiği hizmete sunulan şükranı duyamayan veya iltifata mazhar olamayan sözlük yazarlarıyla doludur: Jacob ve W. Grimm'in 1854 yılında yalnız I. cildini neşredebildikleri Deutsches Wörterbuch (Almanca sözlük) adlı sözlükleri, Alman Bilimler Akademisi tarafından ancak 1961 yılında tamamlanabilmiştir. Muallim Nâci'nin Lugât-ı Nâcî adlı sözlüğü 1894 yılında arkadaşı Müstecâbîzâde İsmet Bey tarafından tamamlanmıştır. 1949 yılında vefat eden İbrahim Alaeddin Gövsa'nın Resimli Yeni Lugât ve Ansiklopedi: Ansiklopedik Sözlük adlı eseri meşlektaşlarınca 1954'te tamamlanmıştır. 1955'te vefat eden Ali Ekber Dihhudâ'nın başkanlığında hazırlanmaya başlanan Lugatnâme adlı eser, 1980 yılında tamamlanabilmiştir. 1956'da vefat eden Ahmet Talat Onay'ın Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar ve İzahı adlı eseri 1992 yılında yayımlanabilmiştir. 1999 yılında neşredilen İngilizce-Türkçe Sözlük adlı eserin müellifi Hamit Atalay, 1996'da vefat etmiş, eserin tashihini yapmak ailesine kalmıştır. Andreas Tietze Tarihî ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lugati'nin I. cildini 2002'de yayımlamış, eserin kalan ciltleri 2020'de basılabilmiştir. Ansiklopedik Askerî Terimler Sözlüğü'nün müellifi Nurhan Sabuncuoğlu, 2017'de vefat etmiş, eseri 2018'de yayımlanmıştır.
Hazırlayan vefat ettiği halde basılamamış olan sözlükler de vardır: Tâhirülmevlevî Divan Edebiyatı Istılahları'nı 1951'de İslam Yolu dergisinin ilavesi şeklinde bir forma basabilmiştir. Abdülbaki Gölpınarlı Şark Edebiyatı Ansiklopedisi'ni 1949'da; Necip P. Alpan Arnavutça-Türkçe Sözlük'ü vefatından hemen önce tamamlamış; ancak bu eserler de merhum Veled İzbudak'ın Türk Dili adlı sözlüğü gibi basılacağı günü beklemektedir.
Diğer taraftan sağlığında eserlerinin basımını görenler de vardır: Mütercim Âsım Efendi, Fîrûzâbâdî'nin Kamû'su'l-Muhit adlı Arapça sözlüğünü 1814'te Kamû's Tercümesi (el-Okyânûsü'l-Basît fî Tercemeti'l-Kamûsi'l-Muhit) adıyla tercüme edip bastırmış, 1819'da vefat etmiştir. L.B. Sravnitel'nin Slovar' Turetsko-Tatarskih' Nareçiy adlı sözlüğünü 1871'de yayımlamış, 1887'de ölmüştür. Şeyh Süleyman Efendi Lugat-i Çağatay ve Türkî-yi Osmânî'yi 1882'de yayımlamış, 1890'da vefat etmiştir. W. F. Radloff, Versuch eines Wörterbuches der Türk-Dialecte-Opıtʹ slovarya tjurkskichʹ nareçiy adlı eserini 1911'de tamamlamış, 1918'de ölmüştür. Martti Rasanen Versuch eines etymologischen Wörterbuchs der Turksprachen adlı eserini 1969 yılında tamamlamış, 1976 yılında ölmüştür. G. Clauson, An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth Century Turkish adlı eserini 1972 yılında tamamlamış, 1974 yılında ölmüştür. Hasan Eren'in Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü 1999 yılında basılmış, kendisi 2007 yılında vefat etmiştir.
Cuddon, J. A. The Penguin Dictionary of Literary Terms and Literary Theory. Oxford 2000.
Hüllen, Werner. “The Paradigm of John Wilkins’ Thesaurus”. The History of Lexicography. ed. R. Hartmann. Amsterdam/Philadelphia1986, s. 116-125.
Karlgren, Bernhard. “The Early History of The Chou Li and Tso Chuan Texts”. Bulletin of the Museum of Far Eastern Antiquities. 3 (1931), s. 1-59.
Merriam-Webster: https://www.merriam-webster.com/dictionary/dictionary
Nida, Eugene A. Dilbilim Üzerine Tartışmalar. trc. Ö. Başkan. İstanbul 1973.
Ölmez, Mehmet. “Tarihi Türk Dillerinin Sözlükleri”. Kebikeç: İnsan Bilimleri İçin Kaynak Araştırmaları Dergisi. 6 (1998), s. 109-110.
Russell, Paul. “The Sound of Silence: The Growth of Cormac’s Glossary”. Cambridge Medieval Celtic Studies. 15 (1988), s. 1-30.
Sterkenburg, Piet van. “‘The’ Dictionary: Definition and History”. A Practical Guide to Lexicography. Amsterdam/Philedelphia 2003, s. 3-18.
Şentürk, A. Atilla. Osmanlı Şiir Kılavuzu. İstanbul 2016.
Topaloğlu, Ahmet – Kaçalin, Mustafa S. “Sözlük (Türkçe)”. DİA. 2009, XXXVII, 402-414.
Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/sozluk
Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.
Bir dilin söz varlığını esas alan başvuru kaynağı.