Kâşgarlı Mahmûd tarafından yazılmış Türk dil ve kültür tarihinin kurucu eseri, ilk Türk dili sözlüğü.
Kâşgarlı Mahmûd tarafından yazılmış Türk dil ve kültür tarihinin kurucu eseri, ilk Türk dili sözlüğü.
Eserin müellifi Kâşgarlı Mahmûd'un doğum ve ölüm tarihi hakkında bilgi yoktur. Son yıllarda Kâşgar civarında mezarının bulunduğu ileri sürülmüştür. Buna göre 1077'den sonra Kâşgar'a döndüğü ve orada öldüğü kabul edilebilir. Babasının adı Hüseyin olup Issık Göl'ü civarındaki Barsgan şehrindendir. Atası, Sâmânoğulları'ndan Türk diyarını fetheden Emîr Nasr Tigin'dir. Kendini "Dilde Türkler'in en doğruyu bilenlerinden, anlatımda en açık olanlarından, akılca en yetkinlerinden, soyca en köklülerinden, mızrakta en iyi atıcılarından" diye tanıtır. Türkler'in ülkelerini ve bozkırlarını incelediğini; Türk, Türkmen, Oğuz, Çigil, Yağma ve Kırgızlar'ın lehçelerini ve kafiyelerini öğrendiğini, her boyun ağzını en mükemmel biçimde bildiğini ifade eder. Kendi verdiği bilgilere göre Karahanlı hanedan ailesinin mensubu ve iyi bir asker olan Kâşgarlı Kitâbü Dîvânü Lügati't-Türk adını verdiği Türk lehçeleri sözlüğünü 25 Ocak 1072 tarihinde yazmaya başlamış, eseri tamamlamak için yıllarca çalışmış ve 10 Şubat 1074 veya 9 Ocak 1077 Pazartesi günü bitirmiştir. Ayrıca Kitâbü Cevâhiri'n-Nahv fî Lügati't-Türk adıyla Türkçe'nin dil bilgisi kitabını yazdığını da belirtmektedir, ancak bu eser henüz ele geçmemiştir.
Kâşgarlı Mahmud, bugünün dilcilik anlayışına göre değerlendirildiğinde bile son derece iyi yetişmiş bir dil bilgini olarak kabul edilmektedir. Yazdığı eser ona Türklük biliminin kurucusu unvanını kazandırmıştır. O eserinde; kültürel dil bilimi, toplum dil bilimi, politik dil bilimi, antropolojik dil bilimi, dil psikolojisi, idrak dil bilimi, dil coğrafyası gibi dilciliğin hemen akla gelen birkaç alanında bize malzeme veren bir bilim adamıdır. Eserde karşılaşılan dönem Türkçe'sinin ağızlarıyla ilgili ayrıntılı bilgiler, onun Türkçe ile ilgili bilgilerinin yalnız ölçülü/standart dille sınırlı olmadığını, kendisinin belirttiği üzere bütün Türk boylarının ağızlarıyla ilgili ciddi araştırmalar yaptığını ve bilgi sahibi olduğunu gösterir. Eserde bir kısım sözlerin hangi boya ait olduğu özellikle belirtilmiş ve ağızların ses özellikleriyle ilgili birtakım bilgiler verilmiştir. Konuyla ilgili yapılan bir çalışmada hangi boya ait olduğu belirtilen sözlerin sayısı şöyle tespit edilmiştir: Argu 45, Basmil 1, Bulgar 4, Çiğil 51, Çömül 3, Halaç 3, Hotan 3, Karluk 9, Karluklu Türkmen 1, Kay 3, Kençek 22, Kıpçak 53, Ograk/Igrak 1, Oğuz 265, Türkmen 4, göçer halk 2, Soğdak 1, Suvar 6, Tatar 3, Tuhsı 9, Tübüt 2, Uygur 12, Yabaku 8, Yağma 22, Yemek 7, Balasagun 2, Barsgan 8, Kâşgar 2, Köçe 1, Sayram 1, Uç 7, Utluk 1 (Killi, 2008: 391). Bu listede Kâşgarlı'nın yaşadığı dönemde etkin olan boyların ağızlarına ait sözcük sayısının diğerlerine göre daha fazla olduğu görülmektedir. O dönemde Türk dünyasının batısında, Arap ve Fars coğrafyasında hâkim durumda olan Oğuzlar hem söz dağarcığı bakımından hem de başka yönleriyle eserde en fazla yer alan, haklarında çok bilgi verilen Türk boyudur. Kâşgarlı'nın Oğuzlar'la ilgili olarak verdiği bilgiler yalnız dilleriyle sınırlı değildir. Onların boy teşkilatı hakkında da oldukça değerli açıklamalarda bulunmuş, yirmi dört Oğuz boyunun yirmi ikisinin adlarını ve ongunlarını da kaydetmiştir. Bunun muhtemel sebebi, Selçuklular'ın döneme damgasını vuran egemenlikleri ve Abbâsîler'i yani İslam'ın halifelik merkezini himayeleri altına almış olmalarıdır.
Kâşgarlı, ortaya koyduğu bu anıt eseriyle karşılaştırmalı tarihî dil araştırmacılığının da temelini atan bilgindir. Arapça ve Farsça'yı oldukça iyi bildiği, bu dillerle ilgili yapılan çalışmalar ve yazılan sözlükler hakkında da bilgi sahibi olduğu anlaşılmaktadır.
Dîvânü Lügati't-Türk'te temel gaye Türk milletinin yüceliğini vurgulamak ve Türk dilinin Arapça'dan geri kalmadığını ortaya koymaktır. Eserin Türkçe'den Arapça'ya sözlük olarak tertip edilmesi bu gayretin ürünüdür.
Emevîler döneminde Arap olmayanları küçümsemeye dayalı devlet politikasına tepki olarak diğer müslüman milletler arasında Şuûbîlik akımı ortaya çıkmış, Fars, Türk ve Berberî gibi milletler isyan hareketleri içerisinde yer almışlardı. Kâşgarlı Mahmud'un, eserde yer alan aşağıdaki cümleleri dikkate alındığında, bu hareketten etkilendiği, millî duygulara sahip olduğu, eserini de bu duyguların etkisiyle yazdığı düşünülebilir:
"Yüce Tanrı, Türk burçlarında doğdurdu devlet güneşini; onların ülkeleri etrafında döndürdü göklerin çemberini ve onlara ad verdi Türk diye; ülkelerin idaresini verdi mülk diye; zamanın hakanları yaptı onları; ellerine verdi günümüzdeki insanların yularını; onları görevlendirdi halk üzre; onları kuvvetlendirdi hak üzre; aziz kıldı onlara yanaşanları ve idareleri altında çalışanları; onlar (Türkler) sayesinde muratlarına erdiler ve ayak takımının şerrinden esen oldular..." (Ercilasun ve Akkoyunlu, 2018: XXVII).
Türk adının Tanrı tarafından verildiğini ifade eden Kâşgarlı, kaynaklarını da belirtmek suretiyle Hz. Peygamber'den Türkler'in erdemleriyle ilgili hadisler de nakleder. Böyle bir içeriğe sahip olan eserin Bağdat'ta tamamlanıp halifeye sunulmasının özel bir anlamı vardır. Kâşgarlı bunu yaparken herhalde hem halifeliğin Türkler tarafından korunduğunu düşünüyor hem de arkasında çağa damga vuran Karahanlılar, Gazneliler ve Selçuklular gibi üç büyük Türk devletinin siyasî gücünü hissediyordu.
Yaklaşık 9000 Türkçe söz varlığına sahip olan, içerisinde atasözlerini, deyimleri, Türk şiirinin en eski örneklerini, Türk diliyle ilgili gramer bilgilerini, Türk boylarının ağız özellikleriyle ilgili bilgileri, o çağın Türk dünyasından büyük küçük pek çok yer adını, kişi adlarını, çeşitli gelenek ve inançlarla efsaneleri, hayatın hemen her alanına dair bilgi ve uygulamaları ve benzeri pek çok öğeyi barındıran Dîvânü Lügati't-Türk, esasında bir Türklük ansiklopedisi olarak değerlendirilebilir. Eserde Türkçe'ye ve Türkler'e ait pek çok konuda etraflı bilgi verilmiştir, bu konulardan biri de Türkler'in müslüman olmadan önce kullandığı Uygur yazısıdır. Kâşgarlı bu yazı için "Türk yazısı" tabirini kullanır ve yer yer yazıyı Arap yazısıyla karşılaştırıp hakkında bilgi verir. Eser, sahadan derleme yöntemiyle hazırlanmış, bütün olarak nerede yazıldığı tam bilinmemekle birlikte Bağdat'ta tamamlanmış ve Abbâsî Halifesi Muktedî-Biemrillâh'a sunulmuştur. Esas itibariyle Türkçe'den Arapça'ya bir sözlüktür ve Arap sözlükçülüğü sistemine uygun olarak hazırlanmıştır. Eserin elimizdeki tek yazma nüshası, İstanbul Fatih'teki Millet Kütüphanesi'nde (Ali Emîrî Efendi, nr. 4189) kayıtlıdır. Bu nüshanın, Muhammed b. Ebû Bekir b. Ebü'l-Feth Sâvî tarafından 1 Ağustos 1266 tarihinde Şam'da istinsahı tamamlanmıştır. Bunun müellif nüshasından yani Kâşgarlı Mahmud'un kaleminden çıkan nüshadan kopya edildiği düşünülmektedir. Eser, 1912 yılında İstanbul'da bir sahafta bulunmuştur. Ali Emîrî Efendi, o güne kadar varlığı bilinen, ancak elde olmayan kitapla ilgili olarak dostlarına "Bu, kitap değil, Türkistan ülkesidir. Türkistan değil, bütün cihandır. Türklük, Türk dili bu kitap sayesinde başka revnak kazanacak" diyerek elindeki hazinenin değerini ifade eder. Üzerinde Kilisli Rifat Bilge'nin ve başka bazı bilginlerin çalışmaları olmuş, ancak eserin Türkçe'ye çevrilerek yayını Besim Atalay tarafından 1939-41 yılları arasında yapılmıştır. Çağdaş Türk lehçelerinin bir kısmında da yayımlanmış olan eserin İngilizce yayını da yapılmıştır. Ülkemizdeki son değerli yayını Ahmet Bican Ercilasun ve Ziyat Akkoyunlu tarafından hazırlanıp 2014 yılında Türk Dil Kurumu tarafından basılmıştır.
Eser sözcüklerin belirli bir sırayla kaydedildiği ve anlamlarının verilerek geçildiği sıradan bir sözlük değil, pek çok sözcüğün cümle içerisinde nasıl kullanıldığının da örneklerle gösterildiği tanıklı bir sözlüktür. Eserin Türk kültürü için değerini kat kat arttıran bu tanıklardır. Bunlar içerisinde atasözleri, deyimler, hikmetli sözler, beyitler ve dörtlükler bulunmaktadır. Kâşgarlı'nın yazdığı aşağıdaki satırlar, onun neyi nasıl yaptığını bildiği gibi yaptığı işin ne derece önemli olduğunun da bilincinde olduğunu gösteriyor. "Kitapta Türkler'in görgülerini, bilgilerini göstermek için söyledikleri şiir tanıklarını serpiştirdim. Kaygılı ve sevinçli günlerinde yüksek düşüncelerle söylenmiş olan savları da aldım... Bununla beraber kitapta birçok önemli kelimeler topladım; böylelikle kitap, arılıkta son kerteyi, güzellikte son yüksekliği buldu" (Atalay, 1985: I, 8). Kâşgarlı bütün bu dil malzemesinin yanında eserine koyduğu çağın Türk dünyasını gösteren haritasıyla ilk Türk harita bilgini unvanını da hak etmiştir.
Dîvânü Lügati't-Türk'ü çeşitli yönleriyle değerlendiren Reşat Genç, eserdeki dil malzemesini çağın Türk sosyal hayatını ortaya koyacak biçimde sınıflandırmış ve evlenme, boşanma, aile yapısı, akrabalık, oba, boy, kavim (el, il, budun), sosyal tabakalar, halk, toplumda günlük hayat ve karşılıklı ilişkiler, dinî inanış ve âdetler, öğrenim hayatı, tıp, oyunlar ve eğlenceler, müzik ve çalgılar, giyim kuşam, süs eşyaları ve süslenme, ev, mutfak ve yemekler, posta ve ulaşım işleri, at takımları ve silahlar, para ve kıymetli maddeler, ticaret, tarım, hayvancılık, avcılık ve balıkçılık, el işleri-zanaatlar ve diğer meslekler başlıklarıyla eserin bütün söz varlığını en ince ayrıntısıyla işlemiştir. O'na göre Türkler'in kitapla ve okuyup yazma ile ilgili tutumları konusunda "Dîvânü Lügati't-Türk'te kitap yazılması ve okunmasına dair kırk kadar örnek cümlenin bulunması, söz konusu yüzyılda Türkler arasında oldukça yaygın bir kitap okuma ve yazma geleneğinin varlığını göstermektedir" (Genç, 2015: 133).
Müngüz müngüz, karagunı, çengli mengli, aşık oyunu, büzüşmek, köçürme oyunu, ütüş, tepük, ceviz oyunu, kayak, çelik-çomak, bebek oyunu eserde geçen çocuk oyun adlarıdır. Eserde at ile ilgili olarak kaydedilen sözler ise şunlardır: Azma yılkı, ak at, ala at, arkun, başgıl yılkı, beçel at, boymul at, boz at, böğrül at, bulak at, büktel at, bül at, çilgü at, erik at, ıkılaç at, igiş at, kaşga at, kevel at, kır at, kızgul at, koş at, kuba at, kula at, munduz yorıga at, ulduk at, or at, oy at, ozuk at, ök at, öküş yılkı, peçeli at, şaş at, sengregü at, sil at, taz at, tığ at, tış at, torıg at, turlak at, tüküz at, tüm kara at, tüm torug at, ugar at, ugar bül, yabıtak at, yagız at, yazıglıg at, yorıga at, yüğrük at. O çağda dilde at ile ilgili bu kadar çok söz bulunması atın insan ve toplum hayatındaki önemiyle ilgilidir. Eserde koyun ile ilgili olarak da şu sözler yer almaktadır: Başıl koy, bogrul koy, boz koy, bögrül koy, çal koy, kartal koy, kaşga koy, kongur koy, man yaşlıg koy, saglık koy, sokar koy, targıl koy, taz koy, toy koy. Koyun, özellikle konar göçer yaşayan Türkler'in belli başlı geçim kaynaklarından biridir ve her nesne, dile hayattaki yeri kadar yansır.
Kâşgarlı eserine son söz olarak "Hüseyin oğlu Mahmud dedi ki: Kitabın başında Türk lehçelerini toplamak, onun kural ve usullerini açıklamak, kurallarını açmak, fasıllarını düzenlemek için verilen söz yerine getirildi ve maksat elde edildi. Fazlalıklar ve dildeki saçmaları, bozuklukları ve gereksiz doldurmaları ayıkladım" cümlelerini yazmıştır (Ercilasun ve Akkoyunlu, 2018: 534).
Eserden bazı örnekler:
Alp şecaatli. Şu atasözünde geçer: Alp yagıda alçak çogıda "Yiğit, düşmanla karşılaşmada; yumuşak huylu, münakaşada sınanır" demektir.
Şöyle derler:
Alp Er Tonga öldi mü
Isız ajun kaldı mu
Ödlek öçin aldı mu
Emdi yürek yırtılur
Anlamı şudur: Efrâsiyab Han öldü mü; hırçın ve kötü dünya onsuz kaldı mı; felek ondan intikamını ve öcünü aldı mı? Şimdi zamana kızmaktan ve onun saltanatına üzülmekten yürek yırtılır (Ercilasun ve Akkoyunlu, 2018: 19).
Yukarıda "alp" sözüne anlam verildikten sonra sözü daha iyi açıklamak ve okuyanların zihninde yerleşmesini sağlamak amacıyla içerisinde alp sözü geçen hem bir atasözü hem de bir dörtlük örnek olmak üzere verilmiştir.
"Öz" sözcüğü de şöyle açıklanmıştır:
Öz kendi. Şöyle derler:
Körklüg tonug özünke
Tatlıg aşıg adınka
Tutgıl konuk agırlıg
Yadsun çavın bodunka
Anlamı: Güzel elbiseyi kendin giy; lezzetli yemeği başkasına yedir; misafiri ağırla; böylece bunlar ününü insanlar arasında yaysın (Ercilasun ve Akkoyunlu, 2018: 21).
Eserde bazı sözcüklerin yalnızca anlamı yazılmış, bazı sözcükler ise anlamları yazıldıktan sonra örneklerde görüldüğü üzere atasözleriyle ve beyit ya da dörtlüklerle açıklanma yoluna gidilmiş yani tanıklanmıştır.
Apak, Adem. “Şuûbiyye”. DİA. 2010, XXXIX, 244-246.
Atalay, Besim. Divanü Lügat-it-Türk Tercümesi. Ankara 1985, I, 8.
Barutçu Özönder, F. Sema (ed.). Kâşgarlı Mahmûd Kitabı. Ankara 2008, s. XII.
Ceritoğlu, Murat. “Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lügâti’t-Türk”. Cumhuriyetin 100. Yılında 100 Türk Büyüğü: Bilgeler ve Bilginler. haz. V. Türk. İstanbul 2022, I, 394-441.
Ercilasun, Ahmet B. “İlk Müslüman Türk Devletlerinde Dil ve Edebiyat”. Makaleler. haz. E. Arıkoğlu. Ankara 2007, s. 162-214.
Ercilasun, Ahmet B. – Akkoyunlu, Ziyat. Dîvânu Lugâti’t-Türk: Giriş-Metin-Çeviri-Notlar-Dizin. Ankara 2018.
Genç, Reşat. Kaşgarlı Mahmud’a Göre XI. Yüzyılda Türk Dünyası. Ankara 2015.
Kaydarov, Abduali – Orazov, Meyirbek. Türklük Bilgisine Giriş. aktaran V. Türk. İstanbul 2012, s. 39.
Killi, Gülsüm. “Türk Diyalektoloji Araştırmalarının Eşsiz Kaynağı: Dîvânu Lügâti’t-Türk”. Kâşgarlı Mahmûd Kitabı. ed. F. S. Barutçu Özönder. Ankara 2008, s. 375-403.
Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/divanu-lugatit-turk
Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.
Kâşgarlı Mahmûd tarafından yazılmış Türk dil ve kültür tarihinin kurucu eseri, ilk Türk dili sözlüğü.