A

EMEVÎLER

İslam tarihinde ilk dört halifeden sonra gelen hanedan.

  • EMEVÎLER
    • İrfan AYCAN
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 14.09.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/emeviler
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    EMEVÎLER
EMEVÎLER

İslam tarihinde ilk dört halifeden sonra gelen hanedan.

  • EMEVÎLER
    • İrfan AYCAN
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 14.09.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/emeviler
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    EMEVÎLER

661-750 yılları arasında Atlas Okyanusu'ndan Çin sınırlarına, Kafkasya'dan Yemen'e kadar geniş bir coğrafyada egemenlik kuran bir hanedanlık olup adını kurucusu Muâviye b. Ebû Süfyân'ın mensup olduğu Beni Ümeyye (Ümeyyeoğulları, Emevîler) kabilesinden almıştır. Hulefâ-yi Râşidîn (632-661) döneminden sonra Suriye'nin merkezi Dımaşk'ta kurulan Emevîler güç kullanarak ele geçirdikleri hilafeti saltanata dönüştürdüler. Kabile asabiyetinin belirleyici olduğu bu dönemde idarî, siyasî ve sosyal alanlarda önemli değişimler meydana geldi. Müslümanlar Araplar ve ekseriyeti Farslar, Türkler ve Berberîler'den oluşan ve mevâlî adı verilen Arap olmayanlar olmak üzere ikiye ayrıldı. Statü bakımından üstün sayılan Araplar siyasî, idarî ve kazâî görevlere getirilmeye daha uygun görülürken, ikinci sınıf vatandaş muamelesi gören mevâlî bu görevlere nadiren getirildi.

İslamiyet'in yayılışıyla birlikte karşılaşılan farklı kültürler ve İslam toplumuna yeni katılan çeşitli millet ve medeniyetlerin birbirlerini tanıma ve etkileşimi Emevîler zamanında da sürdü. Fetihler veya yapılan anlaşmalar neticesinde İslam coğrafyasına katılan yerlerde müslümanlarla birlikte yaşayan hıristiyan, yahudi, Mecûsî, Sâbiî ve Hindular, devletin güvenliğini, bekasını ve egemenliğini zaafa uğratacak bir tutum içine girmedikleri ve yükümlülüklerini yerine getirdikleri sürece canları, malları ve dinî özgürlükleri Emevî Devleti'nin garantisi altında oldu.

Hz. Osman gibi birkaç istisna dışında İslam'ı geç sayılabilecek bir zamanda kabul eden Emevîler'in asabiyeden uzaklaşmamaları lüks ve israfa dalmaları, saraylarda ikamet etmeye başlamaları toplumdan kopmalarına sebep oldu. Ömer b. Abdülazîz dışındaki Emevî devlet başkanları, kişisel ve siyasî yaşamlarını dinî hassasiyetlere uygun bir biçimde düzenlemeyi zaruri görmediler ve yönetimlerini daha çok Arap örf ve âdetlerine dayandırdılar.

Emevîler siyasî egemenliklerini başkalarıyla paylaşmak istememeleri sebebiyle siyasî, askerî ve idarî alanın dışındaki alanları sivil kesimlere ve mevâlîye terkettiler. Çeşitli el sanatları ve esnaflık da mevâlînin yanında zimmîlerin (İslam ülkesinde yaşayan gayrimüslimler) uhdesindeydi. Hz. Peygamber ve dört halife döneminde devletin bizzat destek verdiği ve görevliler atadığı eğitim öğretim faaliyetleri ile ilmî çalışmalar, bu dönemde hanedan ve yönetici çocuklarının eğitimi hariç, mevâlî tarafından üstlenildi (bk. Hz. Muhammed). Emevîler döneminin Arap dili ve edebiyatı, kıraat, tefsir, hadis, siyer ve tarih, fıkıh, kelam gibi alanlarda iz bırakmış mevâlî âlimleri arasında şunlar sayılabilir: Kadî Şüreyh, Hasan-ı Basrî, Amr b. Dînâr, Ebû Hanîfe, Evzâî, Tâvûs, Vâsıl b. Atâ, Atâ b. Ebû Rebâh, Cehm b. Safvân, Nâfi', İbn İshak, Nâfi' b. Abdurrahman, Ebû Ma'bed Abdullah, Hamza b. Habîb ve İkrime sayılabilir.

Hulefâ-yi Râşidîn döneminde olduğu gibi ilim adamlarının dinî ve edebî ilimlerle meşguliyetleri Emevîler döneminde de sürdü ve Kur'an ilimleriyle ilgili çalışmalar hız kazandı. Kur'an kıraatinde doğru okumayı sağlamak irap hatalarını gidermek ve mushaf metninde bozulmayı önlemek için harekeleme ve noktalama çalışmaları yapıldı. Âyetlerin beşerli ve onarlı gruplar halinde bölümlenmesini ifade eden tahmis ve ta'şîrlerle sûre ve âyetleri ayırıcı işaretler de geliştirildi.

Kur'an'ın açıklaması mesabesinde olan hadislerin toplanması, Hz. Peygamber'in hayatı ve savaşlarının bilinmesi ve sonraki nesillere aktarılması ihtiyacı ile günlük hayatta ortaya çıkan bazı sorunları çözme konusundaki hukukî çalışmalar da bu dönemde hız kazandı. Bir arada yaşanılan diğer din mensuplarıyla girilen tartışmalar kelam ilminin zuhuruna yol açarken, diğer taraftan tarih alanında Cahiliye dönemi tarihi, yerel tarihler, şehir tarihleri, genel tarihler ve kültür tarihleri üzerine yapılan çalışmaların alt yapısı da hazırlanmıştır. Kur'an'ın yorumlanmasının öncülerinden olan Abdullah b. Abbas'ın tefsir ve hadis başta olmak üzere siyer, ahbâr, fıkıh, Arap dili ve edebiyatı gibi alanlardaki müktesebatı bu hususların teyididir. İbn Abbas başta olmak üzere o dönemdeki pek çok âlimin genellikle umumi, kısmen de özel dersleri ya da görüşmeleri ve fikir teatileri sonraki dönem kaynakları tarafından iktibas edilmiştir.

Emevîler zamanında eğitim öğretim faaliyetlerinin sürdürüldüğü kurumların başında Hulefâ-yi Râşidîn döneminde olduğu gibi cami ve mescitler geliyordu. İslam'ın yayılışına paralel olarak fethedilen ve yeni kurulan şehirlere yerleşen ashap bu mekânların ilk öğretmenleriydi. Onların yetiştirdikleri tâbiîn nesli zengin kitap koleksiyonlarına sahip olan camilerde kurulan ders halkalarında eğitim öğretim faaliyetleri sürdürülürken ilmî tartışmalara da öncülük yaptılar.

Sadece öğretmekle meşgul olan hocaların uzmanlık alanlarına göre ders halkaları oluşturdukları için bazan bir mekânda birden fazla eğitim öğretim meclisi olur, öğrenciler istediklerine katılır, bazan da bir program dahilinde bütün meclislere katılarak istifade etmeye çalışanlar olurdu. Tefsir, hadis, fıkıh gibi ilimlerin yanında şiir, edebiyat, siyer, tarih ve eyyâmü'l-Arab gibi dersler verilir nadir de olsa bazı meclislerde musikiye dair konular işlenirdi. Ders veren hocalar resmî görevli olmadıkları için sabit bir maaşları yoktu. Ders verenlerden bazıları geçimlerini aileleri başta olmak üzere özel kaynaklardan temin ederken bir kısmı da ticaret başta olmak üzere ders dışında icra ettikleri meslekler vasıtasıyla sağlıyorlardı.

Derslerde öğrenciler dinleyerek not tutarlardı. Bazan sorulu cevaplı fasıllar olur, ancak çoğu zaman öğrenciler ezberledikleri metni ya da dersi hocasına okur, hoca da eksik veya hatalı yerlerde müdahale ederdi. Şehir dışından gelen veya fakir olan öğrencilerin iaşe ve ibate açısından ya da maddi olarak desteklenmeleri, bu dönemin önemli özelliklerindendir. Bu öğrencilerin, yeni oluşmaya başlayan imarethanelerde ve misafirhanelerde ya da ihtiyaç halinde mescitlerde kalmaları temin edilirdi.

Emevîler döneminde cami ve mescitler aynı zamanda halk eğitim merkezi gibi de değerlendirilmiş, topluma faydalı hale getirilmek istenen fertlere bu mekânlarda farklı dinî ve ahlakî eğitimler verilmiştir. İslam eğitim öğretim tarihi açısından son derece büyük bir öneme sahip olan dönemin önemli mescitleri arasında, Mekke'deki Mescid-i Haram, Medine'deki Mescid-i Nebevî, Kudüs'teki Mescid-i Aksâ, Kûfe ve Basra'daki cuma mescitleri, Şam'daki Ümeyye ve Dımaşk mescitleri ile Fustat'taki Amr b. Âs Camii sayılabilir (bk. Ders Halkaları).

Emevîler döneminde okuma yazmanın yanında, ilmihal bilgileri, basit şiir ve edebiyat ile matematik, yüzme ve biniciliğin öğretildiği küttaplar İslam coğrafyasının her tarafında yaygınlaştı. Hz. Peygamber zamanından itibaren var olan bu mekânlarda çocuklar gündelik hayata ve ibadetlere alıştırıldığı gibi ibadet başta olmak üzere oyun, eğlence dahil bütün davranışlarında ölçülü olmaları öğretilirdi. Bütün kesimlere açık olan küttapları yaşatan Emevîler dört halife döneminde olduğu gibi bu kurumları maddi olarak desteklemediler ve başta hocalar olmak üzere görevlilere herhangi bir ücret ödemediler. Bu dönemde hocaların ücretleri veliler tarafından üstlenildiği gibi bu görevi meccanen yerine getirenler de vardı ve bazı Kur'an öğreticileri ücret karşılığı bu işi yüklenmeyi doğru bulmuyorlardı.

Emevîler döneminde bazı ilim adamlarının evlerini ve iş yerlerini de eğitim öğretim ve ilmî faaliyetler için açtıklarını, ilmî çalışmalar ve tartışmalar için ortam hazırladıklarını, özel ihtisas gerektiren bazı konularda, bazı âlimlerin sabahlara kadar evlerde tartıştıklarını görmekteyiz. Buna ilaveten şiir ve edebiyat konusunda da geçmişte olduğu gibi insanların yoğun olduğu pazar yerlerinin ve özel tertip edilen yarışma meclislerinin, varlığını bu dönemde de devam ettirdiği bilinmektedir.

Emevî halife ve devlet adamları çocuklarının eğitimine çok önem vermişler, geleceğin yöneticileri olacak bu kişileri, yüksek maaşlı ve alanında uzman eğiticiler görevlendirmek suretiyle yetiştirmeye çalışmışlardır. Üst düzey yöneticiler de hanedanlık mensupları gibi çocuklarının eğitimini saraylarda veya vilayet konaklarında yaptırmışlardır. Burada çocuklara verilecek eğitim müfredatı, devlet başkanı veya vali ile eğitici arasındaki anlaşmaya bağlı olarak belirlenmiştir. Kur'an eğitimi, hitabet ve tarih bilgisi, şiir ve edebiyat, ahlak, insanî ilişkiler, sağlıklı beslenme ve kişisel bakım gibi konular bu eğitim ve öğretim faaliyetinin müfredatını oluşturuyordu.

Fetihler sonrası İslam coğrafyasına katılan pek çok bölgede ve özellikle de Doğu Roma ve Sâsânîler'den elde edilen bölgelerde önceleri çok önemli görevler ifa etmiş bilim ve düşünce merkezleri müslümanların eline geçti. Cündişâpûr, Antakya, Harran, Urfa, Nusaybin, Dımaşk ve İskenderiye gibi yerlerde bulunan ve yüksek düzeyde eğitim veren bu kurumlarda özellikle felsefe, tıp, astronomi ve kimya gibi ilimlerin tahsili yapılıyordu. Müslümanlar faaliyetlerini rahatça hatta geliştirerek devam ettirmelerine izin verdikleri bu kurumlar ve mensuplarından istifade etmeye çalıştılar ve zikredilen alanlarla ilgili eğitim öğretim faaliyetleri hızlandı. Özellikle Emevî halifeleriyle devlet erkânı tabipleri yanlarında istihdam ederlerken, toplumda kimya ve diğer alanlardaki ilimlerden istifade etmek isteyenler kendilerine özel öğreticiler tutarak bu ilimleri öğrenmeye gayret ettiler ve tercüme faaliyetlerini de başlattılar.

Hâlid b. Yezîd b. Muâviye (ö.704 [?]) İslam toplumunda ilk tercüme faaliyetini başlatan ve kimya ilminin öncülerinden sayılan Emevî emîridir. Bunun yanında Emevî halifelerinden Muâviye tarih sohbetlerine ve tıp eserlerine; Yezîd b. Muâviye tarihî, siyasî ve edebî sohbetlere; Mervân b. Hakem tıp kitaplarına; Abdülmelik b. Mervân tarih ve fıkıh sohbetleriyle astrolojiye ve coğrafya kitaplarına; kardeşi Abdülazîz Mısır valisi iken İncil'in Kıptîce'den Arapça'ya tercüme edilmesine; Velîd b. Abdülmelik tıp, sağlık kurumları ve kütüphanelere; Ömer b. Abdülazîz hadis başta olmak üzere dinî ilimler ve edebî bilgilere; Yezîd b. Abdülmelik musiki, astroloji ve kimyaya; Hişâm b. Abdülmelik Fars tarihi, şiir ve edebiyat meclisleri ile Aristo'nun İskender'e yazmış olduğu mektupların tercümesine; Velîd b. Yezîd musiki ve astrolojiye; Mervân b. Muhammed ise apokaliptik edebiyata ve astrolojiye ilgi duyuyorlardı. Abdülmelik'in ilk İslam parasını bastırması ve devlet dairelerinde Arapça'yı resmî dil olarak ilan edip mahallî dillerle tutulan divanları Arapça'ya tercüme ettirmesi kurumların İslamîleşmesinin yanında Arapça'nın ilim dili olarak eğitim öğretimde yaygınlaşmasını sağlamıştı. Abbâsîler Abdülmelik zamanından itibaren başlayan eğitim öğretim ile idarî ve malî uygulamaların Araplaştırılması uygulamasını tercüme hareketleri de dahil olmak üzere herhangi bir değişikliğe uğratmadan Emevîler'den devraldıkları eğitimli ve nitelikli insanları bürokraside ve başta çeviri olmak üzere bilimsel faaliyetlerde istihdam ederek ve kurumsal hale getirerek sürdürdüler.

Emevîler döneminde gerçekleştirilen ilmî faaliyetler ve çalışmalar sonucunda bazı düşünce farklılıkları da ortaya çıkmıştır. Mekke ve Medine'de rey ve kıyasa yer verilmezken, Basra ve Kûfe gibi özellikle mevâlînin ya da Emevî muhaliflerinin yoğun olarak yaşadığı yerlerde rey ve kıyasa büyük önem verilmiştir. Ayrıca buralarda etkileşim içinde olunan Ehl-i kitap'tan da etkilenilmiş veya sonradan ihtida eden insanlar, geçmişte sahip oldukları kültürel birikimlerini çok fazla sorgulamadan İslamî dönemdeki bilgi dağarcıklarına taşıyabilmişlerdir. Özellikle tefsirdeki kıssalara, hadisteki geçmiş ümmetlerle ilgili haberlere, fiten ve melâhim gibi konularla tarihteki geçmiş peygamberlerin kıssaları hakkındaki İslamî literatüre pek çok rivayet taşınmıştır.

Emevîler zamanında hanedanın ve devletin egemenliğine yönelik herhangi bir aşırı eleştiri veya isyan içerisine girmedikçe ilim adamlarının faaliyetlerine bir kısıtlama getirilmemiş ve rahat bir şekilde çalışmalarına müsaade edilmiştir. Bununla birlikte hanedanın ve devlet görevlilerinin bazı uygulamalarına karşı çıkan ve itiraz eden Saîd b. Cübeyr, Ca'd b. Dirhem, Saîd b. Müseyyeb, Cehm b. Safvân, Zeyd b. Ali gibi ilim adamları bazan şiddete maruz kalmışlardır.

Hz. Peygamber zamanında olduğu gibi Emevîler döneminde de çöl, beden sağlığı ve fasih Arapça konuşmayı temsil etmesi bakımından hem Arap çocukları hem de sonradan İslam'a giren kişiler için büyük bir öneme sahip olmuştur. Dilin doğru ve iyi konuşulmasıyla, işlerin düzgün halledilebilmesi irtibatlı görülmüş ve çöl âdeta bir dil okulu işlevi görmüştür. Çöle gidemeyen insanların birçoğu ise çölde fasih Arapça öğrenen kişilerden eğitim alıyorlardı.

İslam toplumundaki gayrimüslimler de daha önceden eğitim öğretim faaliyetleri için bir alt yapıya sahip olduklarından bu faaliyetlerini Emevîler döneminde de sürdürdüler. Müslümanlarla yapmış oldukları zimmî anlaşmaları da kendilerine bu faaliyetleri özgürce yapma imkânı veriyordu. Ehl-i kitap çocuklarının okuma yazma öğrendikleri yerler müslümanlarda olduğu gibi küttaplar olurken halkın dinî eğitim gördükleri yerler kiliseler, din adamlarının eğitildiği yerler ise yerleşim yerlerinin biraz dışında olan ve yatılı hizmet veren manastırlardı. Yahudilerde ise Batha Midras adı verilen kurumlarda halka dinî eğitim verilmekte, okuma yazma eğitimi ise Batha Sifr adı verilen yerlerde yapılmaktaydı. Sâsânîler'den devralınan coğrafyada da Mecûsî halkın din eğitimi ve din adamı yetiştirme faaliyetleri âteşkedelerde gerçekleştirilmekteydi. Mecûsîler'e eğitim öğretim ve din adamı yetiştirme konusunda Ehl-i kitaba olduğu gibi muamele edilmekteydi. Özellikle din adamları yetiştirilirken belli konularda aldıkları eğitimin ardından kendi ölçütlerine göre sınavlardan geçirilir ve yeterliliğe sahip oldukları görülen kişiler cemaatlerinin dinî hizmetlerinde görevlendirilirlerdi.

Kaynakça

Ahmed Çelebi. İslâm’da Eğitim-Öğretim Tarihi. çev. A. Yardım. İstanbul 1983.

Aycan, İrfan – Sarıçam, İbrahim. Emevîler. Ankara 1993.

Aycan, İrfan v.dğr. Emeviler Dönemi Bilim, Kültür ve Sanat Hayatı. Ankara 2011.

Hitti, Philip K. Siyâsî ve Kültürel İslam Tarihi. çev. S. Tuğ. I-IV, İstanbul 1980.

İbn Kesîr. el-Bidâye ve’n-Nihâye. nşr. A. el-Arnaût v.dğr. Dımaşk 1431/2010, VIII, tür.yer.; IX, tür.yer.; X, 5-276.

İbnü’n-Nedîm. el-Fihrist. çev. R. Şeşen. İstanbul 2019.

Mes‘ûdî. Mürûcü’z-Zeheb ve Meâdinü’l-Cevher. nşr. Y. E. Dâgır. Kum 1984, III, 3-250.

Saliba, George. İslam Bilimi ve Avrupa Rönesansının Oluşumu. çev. G. Aksoy. İstanbul 2015.

Sezgin, Fuat. İslam’da Bilim ve Teknik. I-V, Ankara 2015.

Watt, W. Montgomery. İslâm Düşüncesinin Teşekkül Devri. çev. E. R. Fığlalı. Ankara 1981.

Yiğit, İsmail. “Emevîler”. DİA. 1995, XI, 87-104.

Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/emeviler

Görüş, öneri ve yorumlarınız için tıklayınız.

Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.

EMEVÎLER

İslam tarihinde ilk dört halifeden sonra gelen hanedan.