Güneydoğu Anadolu bölgesinde tarihî bir şehir.
Güneydoğu Anadolu bölgesinde tarihî bir şehir.
Hz. İbrâhim'in doğduğu şehir olarak bilinen Urfa'nın ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu bilinmemektedir. Hz. İbrâhim'le birlikte Urfa ile ilişkilendirilen peygamberlerin sayısı on ikiye kadar çıkarılmaktadır. Bu sebeple Urfa, halk arasında "peygamberler şehri" olarak adlandırılmıştır. Asurlular, Medler ve Persler dönemini yaşadıktan sonra milattan önce 332 yılında Makedonyalılar'ın eline geçmiş, Büyük İskender'in ölümünden sonra Selevkoslar, Abgar ve Osrhoene krallıkları elinde kalmıştır. Şehrin en eski adı olan Edessa'nın Selevkoslar dönemine uzandığı bilinmektedir. Urfa kelimesinin menşeinin ise Süryânîce Orhai'den geldiği, bu ismin Arapça "suyu bol" anlamına gelen verihadan kaynaklandığı ileri sürülmüştür. Şehrin Arapça ismi olan Ruha, Osmanlı döneminde Meşrutiyet'e kadar kullanılmış, daha sonra muhtemelen halk arasındaki söyleyişe uygun olarak Urfa'ya dönüşmüştür. Millî Mücadele dönemindeki önemine işaret etmek üzere 1984 yılında, Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla şehre Şanlıurfa adı verilmiştir.
Hz. Ömer döneminde 640 yılında fethedilen Urfa, Emevî Halifesi Abdülmelik devrinde Harran ve Samsat ile birlikte bir eyalet haline getirildi. Emevîler devrinde olduğu gibi Abbâsî hakimiyeti sırasında da Urfa bölgesi, ekonomik imkânları sayesinde devlet içinde özel bir değere sahip olmuş ve hanedan mensupları, veliahtlar, Rakka, Harran ve Urfa'da oturmuşlardı. Daha sonra 1037 yılında bir antlaşmayla Bizans imparatoruna teslim edilene kadar şehir müslümanların elinde kaldı. Elli yıl süren Bizans hakimiyetinden sonra Urfa, Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah döneminde Mart 1087 tarihinde tekrar fethedildi. Ancak I. Haçlı Seferi esnasında 10 Mart 1098 tarihinde Baudouin tarafından ele geçirilerek Urfa Haçlı Kontluğu kuruldu. Kırk altı yıl süren Haçlı Kontluğu döneminden sonra Musul ve Halep Atabegi İmâdüddin Zengî tarafından 24 Aralık 1144 tarihinde fethedildi. Bundan iki yıl kadar sonra Ekim 1146 tarihinde II. Joscelin kumandasındaki Franklar tekrar şehri almak için harekete geçtiler ve geceleyin içeri girmeyi başardılar. Altı gün sonra 10.000 Türk askeriyle şehre giren Nûreddin Zengî, Urfa'daki Haçlı varlığını temelinden yıktı. Haçlılar'ın doğudaki müstahkem mevkii olan Urfa'nın düşmesi, Avrupa'da II. Haçlı Seferi'ne yol açtı.
Nûreddin Zengî'nin 1174 yılındaki ölümünden sonra yeğeni Seyfeddin Gazi Urfa'ya hâkim oldu. 1182 yılında şehir Selâhaddin Eyyûbî tarafından ele geçirildi. Eyyûbî idaresini takiben Urfa'da Moğol istilası, Timur, Akkoyunlu ve Safevîler dönemleri yaşandı.
Yavuz Sultan Selim döneminde 1517 yılı ilkbaharında Osmanlı idaresine giren Urfa, "Ruha sancağı" olarak Diyarbekir eyaletine bağlandı. Şehrin nüfusu, Osmanlı hakimiyetine geçişinden sonraki ilk yarım asır içinde iki katından fazla bir artış gösterdi ve Türk-İslam şehir tipini gösteren bir fizikî yapı oluştu.
1586 yılında Urfa, yeni oluşturulan Rakka beylerbeyliğine bağlandı. Eyaletin merkezleri Rakka ve Urfa idi. Rakka küçük bir yer olduğundan valileri Urfa'da otururlardı.
XVIII. yüzyıl başlarından itibaren Urfa'da Rakka mutasarrıflığı yapmış olan Kadızâde Hüseyin Paşa, Arapgirli Yûsuf Paşa, Ahmed Rıdvan Paşa ve Fîruz Bey gibi hayır sever valilerin çabalarıyla Urfa, gerçek bir Osmanlı şehri hüviyetini kazandı. Bu paşalar, harabe haldeki birçok vakıf eserini tamir ettirmeleri yanında, bir kısmı günümüze kadar gelmiş olan cami, medrese, han ve hamam gibi vakıf eserler yaptırarak şehrin gelişmesine katkı sağladılar.
Tanzimat döneminde değişen idarî teşkilata göre 1842 yılında Halep eyaletine bağlanan Urfa, eyaletin vilayet teşkilatına dönüştürüldüğü 1866'da yine buraya bağlı bir sancak olarak kaldı. 1910'da müstakil sancak statüsünü kazandı. XIX. yüzyıl sonunda şehrin nüfusunun 50.000 dolayında olduğu tahmin edilmektedir.
Mart 1919 tarihinde İngilizler, yedi ay kadar sonra da Fransızlar tarafından işgal edilen Urfa, işgal güçlerine karşı yürütülen halk ayaklanması şeklinde gelişen mücadele sonucunda 11 Nisan 1920 tarihinde işgalden kurtarıldı. Cumhuriyet döneminde 20 Nisan 1924 tarihinde vilayet merkezi haline getirildi.
Osmanlı döneminde Urfa gerek ticarî hayattaki canlılığı gerekse zengin vakıflara sahip olmasıyla öne çıkmaktadır. Aynı zamanda şehirde faaliyet gösteren medreselerle birlikte pek çok tekke ve zaviyenin bulunması, Urfa'nın eğitim ve kültür hayatı yönünden de belli bir seviyeye geldiğini göstermektedir.
Bu dönemde Urfa'da şehir merkezinde faaliyet gösteren yirmi bir medresenin olduğu tespit edilmiştir. Bunlar arasında ihtisasa dayalı olarak eğitim veren dârülkurralar ve dârülhadisler de bulunmaktaydı. Başta meşhur divan şairi Nâbî (ö. 1712) olmak üzere Urfa medreselerinden yetişen pek çok âlim ve şaire rastlamak mümkündür. Nâbî dışında Şeyh Şânî (ö. 1665), Hartâvîzâde Muhammed Selim Efendi (ö. 1860), Sâkıb Efendi (ö. 1874) ve Hikmet (ö. 1878) gibi Urfalı şairler de mevcuttur. Ayrıca "Ruhâvî" nispesi ile tanınan bazı tarihçiler, matematikçiler ve hukukçular olduğu biyografi kitaplarından anlaşılmaktadır.
Evliya Çelebi, Urfa'daki ulemayı bütün dinî ilimleri tahsil etmiş müfessir, muhaddis, eser yazan ve geniş bilgisi bulunan zatlar olarak tarif etmiştir. Medreseler sayesinde Urfa'nın hareketli bir ilim ve kültür hayatına sahne olduğu söylenebilir. Bu şekilde medreseler, ilim adamları ve şairlerin toplandığı bir merkez olma işlevini de sürdürmüştür. Şeriye sicillerinde yapılan bir inceleme sonucunda, son dönemde kadılık ve müftülük gibi resmî görevlere tayin edilen on sekiz Urfalı âlimin bulunduğu tespit edilmiştir.
Medreselerin içinde yer alan on bir kütüphane, şehrin kültür seviyesini gösteren diğer bir unsurdur. Bunun yanında, yine bir eğitim merkezi olarak kabul edilebilecek tekke ve zaviyeler, halkın manevi yönden aydınlatılmasını sağlamışlardır.
Urfa'da diğer bir önemli bilim merkezi de Harran'dır. Harran'da matematik, geometri, astronomi ve tıp alanlarında en ciddi çalışmalar yapıldığı gibi, Grekler'in unutulmaya yüz tutan ilmî birikimlerini bilim ve medeniyet dünyasına kazandıran tercümelerin büyük bir kısmı burada yetişen bilginler tarafından gerçekleştirilmiştir (bk. Harran).
Urfa'da genellikle camilerin yanında bulunan sıbyan mekteplerinde çocuklara eğitim verilmiştir. 1898 tarihli Halep Vilayet Salnamesi'ne göre Urfa sancağı merkez kazasında otuz bir sıbyan mektebi bulunmaktaydı. 1903-1906 yılları arasındaki sayı otuz birden yirmi dörde düşmüştür. Birecik kazasında 1868-1894 yılları arasında on sıbyan mektebi mevcut iken 1895-1902 yılları arasında bu sayı sekize düşmüştür. Rumkale'deki sıbyan mektebi sayısı 1868'de iki iken ertesi yıl dokuz olduğu kaydedilmiştir. 1914 tarihli salnameye göre Urfa sancağındaki ibtidâî mekteplerinin bulunduğu kaza, nahiye ve köyler şunlardır: Urfa, Hilvan, Yaylak, Payamlı, Siverek, Dudasen, Çemik. Suruç kazası: Kara, Ziyaret, Sadik, Arslanhan. Birecik, Nizip, Suruç.
Rüştiye mektebi, 1879 yılında Mutasarrıf Rûmî Bey tarafından Sarayönü'nde açılmıştır. 1902 yılında rüştiye mektebine iki sınıf ilave edilerek beş yıllık idâdî derecesine yükseltilmiş, böylece Urfa'nın ilk lisesi açılmıştı. Urfa İdâdîsi, 1914 yılında dokuz sınıflı sultânî mektebine çevrilmiştir. Ülke genelindeki idâdî mekteplerinde olduğu gibi Urfa İdâdîsi'nde de Dârülmuallimîn (Erkek Öğretmen Okulu) mezunu olanların sayısı çok azdır. Medrese uleması, subaylar, çeşitli yüksek mektep mezunları, değişik kurumlarda görev yapan memurlar ve gayrimüslimler muallim olarak çalışmışlardır.
Yine 1902 yılında Urfa'da kızlar için bir ilkokul da açılmıştı. Kız ilkokuluna İstanbul'daki Dârülmuallimât'tan (Kız Öğretmen Okulu) mezun olan bir öğretmen tayin edilmişti. İlk kız mektebi, Akcami yakınında, iki katlı ve kârgir olarak inşa edilmiştir. 179 talebeli mektebin üst katı dershaneler, alt katı da dinlenme salonu ile yemekhanedir.
1899 yılına ait Maarif Nezareti Salnamesi'ne göre Urfa'da yedi gayrimüslim rüştiye mektebi vardı. Bu mekteplerin çoğu, müslümanlara ait mekteplerden önce kurulmuşlardı. Bunlara ilaveten Protestan Alman ve Amerikan misyoner mektepleri de açılmıştı.
Osmanlı Devleti'nin diğer şehirlerinde olduğu gibi Urfa vakıflarının da sosyal hayatta büyük etkisi olmuştur.
Günümüzde Urfa'nın merkezinde kırk altı tarihî cami ve mescit bulunmaktadır. Bunlardan Şeyh Mesud Zaviyesi Mescidi Selçuklu dönemine, Ulucami ve Pazar Camii Zengîler dönemine, Halîlürrahman Camii Eyyûbîler dönemine, Hasan Padişah Camii ve Nur Ali Mescidi Akkoyunlular dönemine ait olup geriye kalan camiler Osmanlı döneminde yapılmıştır.
Urfa'da kurulan Harran Üniversitesi 1992 yılında kurulmuştur. Halen on dört fakülte, dört yüksekokul, bir devlet konservatuvarı, on dört meslek yüksekokulu ve üç enstitü ile eğitim öğretime devam etmektedir. Öğrenci sayısı 30.000 civarındadır.
Urfa merkezinde iki halk gece mektebi vardır. Okuma, yazma bilmeyen ve tahsil çağını geçen birçok esnaf ve genç bu mekteplerden istifade etmişlerdir. Urfa'da şehir merkezinde ve ilçelerde toplam on iki kütüphane bulunmaktadır.
Akgündüz, Murat. “Osmanlı Dönemi Urfa Medreseleri ve Tedrisat Hayatı”. İstem. sy. 11 (2008), s. 113-121.
Demircan, Adnan. “Peygamberler Şehri Urfa”. Geçmişten Günümüze Şanlıurfa’da Dinî Hayat. ed. Y. Z. Keskin. Ankara 2011, s. 81-96.
Demirel, Yurdal. “Urfa’da Modern Bir Eğitim Kurumu: Urfa İdâdî Mektebi”. İslâm Tarihi ve Medeniyetinde Şanlıurfa. ed. K. Şulul – Ö. Sabuncu. Ankara 2016, II, 276-295.
Evliya Çelebi. Seyahatnâme. İstanbul 1314, III, 153.
Habergetiren, Ömer Faruk. “İstanbul Müftülüğü Meşihat Arşivinde Yer Alan Urfalı Müftü, Müderris ve Kadılar/Naibler”. İslâm Tarihi ve Medeniyetinde Şanlıurfa: Osmanlı Belge ve Kaynaklarında Urfa. ed. K. Şulul v.dğr. Şanlıurfa 2018, III, 298-308.
Halep Vilâyeti Salnâmesi. Halep 1316, s. 293.
Honigmann, E. – [Göyünç, Nejat]. “Urfa”. İA. 1986, XIII, 50-56.
Kürkçüoğlu, Cihat. “Dinî Mekanlar: Camiler”. Geçmişten Günümüze Şanlıurfa’da Dinî Hayat. ed. Y. Z. Keskin. Ankara 2011, s. 97-188.
Öztürk, Şehnaz. Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Urfa’da Eğitim. YLT, Harran Üniversitesi, 2006, s. 33-38.
Palalı, İlhan. “Urfa Gayrimüslim Mektepleri”. İslâm Tarihi ve Medeniyetinde Şanlıurfa: Osmanlı Belge ve Kaynaklarında Urfa. ed. K. Şulul v.dğr. Şanlıurfa 2018, IV, 251-272.
Salnâme-i Nezâret-i Maârif-i Umûmiye. İstanbul 1317, s. 1128-1129.
Saru, Kâmran Şerif. İhsan Şerif Saru: Eğitim Hizmetinde Elli Yıl. İstanbul 1970, s. 32, 38.
Turgut, Bahattin. Urfa Vakıfları (1850-1900). İstanbul 2020, s. 18-19, 216.
Urfa Hakkında Salnâme. İstanbul 1927, s. 108-110.
Üner, Mehmet Emin. Osmanlıdan Cumhuriyete Urfa Tarihi. Ankara 2009, s. 19, 301-302.
Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/urfa
Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.
Güneydoğu Anadolu bölgesinde tarihî bir şehir.