Canlıların doğrudan veya dolaylı olarak gözlenebilen her türlü eylemi.
Canlıların doğrudan veya dolaylı olarak gözlenebilen her türlü eylemi.
"Davranış, hareket, döngü" gibi anlamlara gelen Arapça tavr sözcüğünden türetilmiştir. Eski Türkçe'de de "çeviklik ve çevik olmak, hızlı olmak, hareket etmek" anlamındaki "tavra-, tavran-" kökünden gelmektedir.
Davranışlar hayatta kalma, güvenlik ihtiyacı, beslenme, üreme, toplumsal ilişkiler kurma, çevreyi keşfetme gibi farklı amaçlara yönelik olabilir ya da bu değere hizmet edebilir. Canlıların davranış üretmeleri çok karmaşık bir süreçtir ve biyolojik, sosyal, kültürel ve bilişsel faktörler tarafından şekillendirilir. Davranışların karmaşıklığını anlamak için matematiksel modeller ve veri analizi yöntemleri de kullanılır. İnsan davranışlarını ve bunun kökenlerini açıklayan bilim alanı olarak psikolojinin onlarca alt alanının olması insan davranışlarının karmaşıklığını açıkça göstermektedir. Zooloji içindeki etoloji alt alanı da hayvan davranışlarını inceleyen alan olarak ortaya çıkar. Tropizm bitkilerin çevre şartlarına karşı gösterdiği yönelim davranışlarını inceler. Işık, yer çekimi ve suya tepki olarak bitkilerin büyüme yönünü değiştirmesi bunlara örnek olarak verilebilir. Öte yandan bilimsel disiplinler içinde yer alan davranış bilimleri insan ve insan davranışlarıyla ilgilenmektedir. Ancak davranış bilimleri metodolojik olarak insan davranışlarını açıklayabilmek amacıyla tek bir akademik alanı kullanmak yerine çok disiplinli hareket etmenin daha yararlı olacağı varsayımı ile hareket eder. Davranış bilimleri kapsamında psikoloji, sosyoloji ve antropoloji gibi disiplinler yer alır. Ayrıca davranışsal ekonomi, davranışsal nöro-biyoloji gibi disiplinler, davranışların altında yatan mekanizmaları inceleyerek insanların niçin belirli eylemler gerçekleştirdiğini anlamaya çalışır. Bu bağlamda örgütsel davranış adında, bireylerin ve grupların bir organizasyon içindeki etkileşimini inceleyen bir disiplin de ortaya çıkmıştır. Kurumlar genellikle liderlik tarzları, kurumsal kültür, iletişim kanalları, çalışan motivasyonu ve dış çevre ile etkileşim gibi unsurları bir araya getirerek bir örgütsel davranış oluştururlar.
Davranışların bir kısmı yürümek, konuşmak gibi fiziksel davranışlardır ve duyu organlarıyla doğrudan gözlemlenebilirler. Bazı davranışlar ise düşünme ve algılama örneklerinde olduğu gibi doğrudan değil çeşitli test ve gözlem araçlarıyla dolaylı biçimde gözlenebilir. Bu sebeple davranışlar, organizmanın doğrudan veya dolaylı olarak gözlemlenebilen her türlü etkinliği olarak da tanımlanmaktadır. Kaynağı ne olursa olsun her davranış içsel veya dışsal kaynaklı belirli bir uyarıcı tarafından başlatılır.
İnsan davranışları çok çeşitli etkilere bağlıdır ve farklı biçimlerde ortaya çıkabilirler. Farklı bir davranış tasnifi de davranışın öğrenme ürünü olup olmamasına göredir. Eğitim açısından öğrenme ürünü olan davranışların özel bir önemi vardır zira bunlar eğitim süreciyle değiştirilebilen davranışlardır. Bunların dışındaki davranışlar için öğrenme ürünü değildirler dolayısıyla eğitim sürecine bağlı etkileşimlerde değiştirilebilir değildirler denilebilir. Bu grupta refleks eylemler, hayvanlar için içgüdüler ve homeostatik davranışlar yer alır. Refleksler belirli bir dış uyarıcıya bağlı olarak ortaya çıkan oldukça basit, hızlı ve tutarlı tepkilerdir. Refleks davranışlar da iki türdür. Birinci grupta bebeklikte gözlenen ve bir süre sonra kaybolan yakalama, emme-yutma, tonik boyun ve moro gibi refleksler bulunur. Bu reflekslerin çoğu doğumu takip eden ilk yıl içinde kaybolurlar. Eğitim ve öğrenmeler yoluyla değiştirilemezler ama pek çok öğrenmenin de temellerini oluştururlar. Bilişsel ve psikomotor gelişimin bu reflekslerle meydana gelen yaşantılarla sıkı ilişkileri bulunur. Söz gelimi başlangıçta otomatik biçimde refleks olarak bir nesneyi yakalayan bebek (palmer refleksi) bu temasın sağladığı uyarıcılarla öğrenmeler yaşar ve bunları da zihinsel şemalara dönüştürür. Şemalar fiziksel ve sosyal dünyaya ilişkin algıyı etkileyen alt yapılardır. Diğer taraftan reflekslerin bir kısmı da hayatın sonuna kadar sürer. Bu refleksler yüksek sese bağlı irkilme ya da düşme durumunda meydana gelen beden uyarılmışlığı (kasılma, tutunma gibi) şeklindeki reflekslerdir. Doğumla gelen bir diğer davranış grubu homeostatik davranışlardır. Bu grup yaşamsal davranışlardan oluşur. Nefes alıp verme, dolaşım, sindirim sistemi davranışları gibi. Bazı kaynaklar bu davranışlara refleks grubunda yer verse bile yapı ve işlev olarak onlar yukarıda bahsedilen refleks davranışlardan açık şekilde ayrılırlar. Doğumla gelen davranışlar içinde üçüncü grupta içgüdüler ya da içgüdüsel davranışlar yer alır. Bu davranışlar bir canlı türünün bütün üyelerinde gözlemlenen, öğrenmeden çok belirli bir biyolojik yeterliğe erişmeye bağlı olarak ortaya çıkan, türe özgü olan karmaşık davranışlardır. Bunlar söz gelimi örümceklerin ağ örmesi, arıların bal yapması, kuşların yuva yapmaları, göçleri veya bazı balıkların doğdukları nehirlere geri dönmesi gibi davranışlardır. İçgüdüler doğuştan gelen, genetik olarak programlanmış davranışlardır ve organizmanın hayatta kalma ve üreme şansını arttırmaya yöneliktir. Bu tür davranışlar için öğrenme veya deneyim gerekmez. İnsanlarda içgüdülerin varlığı konusu tartışmalı olmakla birlikte anneliğin yaygınlıkla içgüdüsel davranış olarak nitelendiği söylenebilir. İçgüdü grubuna giren davranışların içsel uyarıcılarla harekete geçtiği anlaşılmakla birlikte bu uyarıcıların neler olduğu tanımlanabilmiş değildir. Söz gelimi somonların doğdukları nehire dönmelerine hangi uyarıcının sebep olduğu ve göç sırasında yönlerini hangi uyarıcılara bağlı şekilde buldukları kesin olarak açıklanamamaktadır.
Doğumdan sonra ortaya çıkan davranışlar iki türlüdür. Bunlardan ilki belirli bir uyarıcının varlığında bu uyarıcıya bağlı olarak ortaya çıkan ve sonra kaybolan geçici davranışlardır. Narkozdaki bir kişinin ilacın etkilediği andaki davranışları ya da ateşli bir hastalıktaki sayıklama örnekleri gibi. Bu gruptaki davranışlar geçici performans yükselmeleri veya düşmeleri şeklinde izah edilebilir ve kalıcı olmadıkları için de öğrenme ürünü olarak değerlendirilmez. Başka bir ifade ile eğitsel açıdan öne çıkmaz. Doğum sonrası davranışlardan ikincisi öğrenilmiş davranışlardır. Öğrenilmiş davranışlar tekrarlamalar ya da yaşantılara bağlı olarak ortaya çıkan oldukça kalıcı izli ve gözlemlenebilir olan, deneyim ve çevresel etkileşimler sonucunda kazanılan davranışlardır. Geleneksel olarak eğitim alanında merkeze alınan davranışlar bunlardır. Çeşitli ortamlarda (aile, okul, sosyal ortam ya da sanal mecralar gibi) birey sık karşılaştığı (tekrar) ve üzerinde bir iz/etki bırakan (yaşantı) uyarıcılara bağlı olarak kalıcılığı sağlanmaya çalışılan davranışları kazanması suretiyle eğitilmektedir. Dil öğrenme, araç kullanma, ahlakî değerler ve ibadetler gibi. Eğitim ve öğrenmeler yoluyla davranışlar değiştirilmeye çalışılır. Bu değişiklik yeni davranış kazandırma, var olan davranışın sıklığını arttırma, bir davranışın sürekliliğini sağlama ya da davranış azaltma şeklinde olabilir.
Davranışların performansa dönüşmesi yani eylemsellik öğrenmişliğin kanıtı olarak kullanılır. Sosyal-bilişsel ve bilişsel davranışçılık gibi teoriler öğrenmenin davranış öncesinde, davranış ortaya konulmadan meydana geldiğini iddia ederler. Bu durumda davranışa dökme öğrenmelerin ürünlere dönüştürülmesi anlamına gelir. Ancak eğitim alanında davranışlar öğrenmelerin kanıtı olarak kullanılır. Mesela öğretmenler öğrencilerin bilip-bilmemelerine göre değil sınavlarda yazdıklarına göre puanlama yaparlar. Bu durumda sınavlar öğrenmelerin davranışlara dönüştürülüp gözlemlenebilir hale getirildiği uygulamalardır. Nitekim insanın, iç dünyasında inanç olarak barındırdıklarını dille ifadesi beklenir. Dille ifade etme inancın davranışlara, eylem haline dönüştürülmesi ve bunun da inancın kanıtı olarak sunulması yoludur.
Türk eğitim tarihinde bir bilimsel disiplin olarak eğitimde davranış kazanmanın önemsenmesi davranışçılığın etkisiyle belirginleşir. Nitekim geleneksel eğitim tanımlarına bakıldığında eğitimin bir davranış değişikliği meydana getirme süreci olarak tanımlandığı görülür.
Atkinson, Richard C. v.dğr. Psikolojiye Giriş. çev. Y. Alogan. Ankara 2019.
Bacanlı, Hasan. Gelişim ve Öğrenme. Ankara 2002.
Biggs, John B. “Approaches to Learning: Nature and Measurement”. The International Encyclopedia of Education. ed. T. Husen – T. N. Postlethwaite. Oxford 1994, I, 319-322.
Gallaher, Peggy E. “Individual Differences in Nonverbal Behavior: Dimensions of Style”. Journal of Personality and Social Psychology. 63/1 (1992), s. 133-145.
Kassin, Saul M. Psychology. New Jersey 2001.
Messick, Samuel. “The Manner of Style: Manifestations of Personality in Cognition, Learning, and Teaching”. Educational Psychologist. 29/3 (1994), s. 121-136.
Otrar, Mustafa. “Öğrenmede Davranışçı Yaklaşım”. Eğitim Psikolojisi. ed. A. Bakioğlu. Ankara 2019, s. 193-222.
Özkalp, Enver. Davranış Bilimlerine Giriş. Eskişehir 2003.
Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/davranis
Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.
Canlıların doğrudan veya dolaylı olarak gözlenebilen her türlü eylemi.