A

MÜDERRİS

Medrese, cami vb. mekânlarda ders vermek üzere atanmış hoca, unvan.

  • MÜDERRİS
    • Murat AKGÜNDÜZ
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 19.09.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/muderris
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    MÜDERRİS
MÜDERRİS

Medrese, cami vb. mekânlarda ders vermek üzere atanmış hoca, unvan.

  • MÜDERRİS
    • Murat AKGÜNDÜZ
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 19.09.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/muderris
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    MÜDERRİS

Müderris kelimesi, İslam tarihinde X. asırdan itibaren görülmeye başlamışsa da Nizamiye medreselerinin kurulmasından sonra resmî bir mahiyet kazanmıştır. Diğer Türkistan devletlerinde olduğu gibi Osmanlı dönemi medreselerinde de eğitim öğretim faaliyetinin temelini müderrisler oluşturmaktadır. Bu sebeple talebelere verilen icazetnamelerde medrese adı zikredilmezken müderrislerin ve okuttukları derslerin isimleri yazılmıştır. Medreselerin yaygınlaşmasıyla birlikte her tarafta saygı ve itibar gören müderrisler başlangıçtan itibaren ilmî faaliyetlerini rahat bir şekilde sürdürebilmelerini sağlamıştır.

Orhan Gazi tarafından 1331 yılında İznik'te kurulan ilk Osmanlı medresesinin müderrisliğine devrinin büyük âlim ve mütefekkirlerinden Dâvûd-ı Kayserî günlük 30 akçe ücretle tayin edilmişti. Kuruluş dönemi medreselerinde genellikle devrin en seçkin âlimlerinin müderris tayin edilmesi gelenek haline gelmiştir. Bu müderrislerin çoğu İslam dünyasının tanınmış ilim merkezlerinde yetiştikten sonra Osmanlı medreselerinde görev yapmışlardır.

Medreselerdeki dersleri sırayla görüp dânişment olan talebe, bundan sonra mülazemet ve kazasker defterine kaydedilerek nöbet sırası gelince en aşağı derecedeki müderrisliklerden birine tayin olunurdu. Kadrosu boşalan herhangi bir medreseye birden fazla müderris talip olduğunda imtihan yapılırdı. Bunun için müderrislere herhangi bir konu verilerek nasıl anlattıkları dinlenir ve ayrıca aynı konuda bir risale yazdırılırdı. İmtihan heyeti hangi adayı başarılı bulduysa medrese ona tevcih edilirdi. Mesela Ekim 1558 tarihinde Kazasker Hamid Efendi ve Abdülkerim Efendi'nin katılmasıyla Fâtih Sahn-ı Seman müderrisliği için yapılan imtihanda tefsir, fıkıhtan Hidâye ve fıkıh usulünden İbn Melek'ten seçilen konu üzerine risale yazanlar arasında Tosun Efendi başarılı bulunmuştu.

Zaman içinde müderrislerin niteliğini arttırmak için ilmî çalışma ve tecrübeyi esas alan bir kariyer sistemi oluşturulmuş, en alt seviyedeki medreseden en üst seviyedeki medreseye kadar yükselme ve terfi eden müderrislere daha iyi maddi şartlar sağlanmıştır. XVI. yüzyıl sonlarına kadar müderris tayinleri kazaskerlerin teklifiyle yapılırdı. Şeyhülislam Ebüssuûd Efendi'den itibaren kırklı müderrislerin tayini yine kazaskerler, daha yukarı derecedekilerin tayinleri ise şeyhülislamın teklifinden sonra sadrazamın padişaha arzı ile yapılmaya başlandı. Tayin işleminin tamamlanmasından sonra müderrise verilen tuğralı beratta, görevlendirildiği medrese, kaç akçe ücret verildiği, başlama tarihi ve süresi gibi hususlar yer alırdı. Medrese vakfiyelerinde belirtilen akademik ve ahlakî vasıflara sahip olan kimseler, çeşitli derecelerdeki müderrisliklere tayin edilmişlerdir.

Vakfiyelere göre müderrisin temel görevi belirli ilimlere dair kitapları okutmak, eğitim öğretim alanındaki görevlerinin dışında medresenin yönetimiyle ilgilenmek, diğer idarecilerle birlikte vakıf şartlarına göre medreseyi yönetmektir. Bunun yanında, talebenin gördüğü dersler müderris tarafından deftere kaydedilir, küçük medreselerde çoğunlukla ayrıca bir mütevelli olmadığından bu görevi de müderris üstlenirdi. Müderrisler aynı zamanda imamlık, vaizlik, hatiplik görevlerini de yapabilirlerdi.

Müderris belli bir kitaptan dersi okuyarak yerine göre açıklarken talebe de hocasını takip ederek dinler ve gerektiğinde not tutardı. "İmla" denilen not tutma usulü yanında ezber ve karşılıklı soru-cevap usulü de derslerde kullanılırdı. Genellikle talebeler müderrisin etrafında halka şeklinde otururdu. Sadece medreselerde değil camilerde de müderrisin etrafında ders halkaları oluşturulurdu. Müderrislerin ders okutma yöntemine "açık kitaptan tedris usulü" denilirdi (bk. Ders Halkası).

Müderrisler, okuttukları derslerden bir bahis seçerek talebelerine münazara yaptırırlar ve münazara sonunda kendi görüşlerini açıklarlardı. Her bir müderrisin talebeleri içinden seçtiği "muid" denilen bir yardımcısı olurdu. Müderrisler arasında bütün gün öğretimle meşgul olanlar bulanabileceği gibi yarım gün ders verenler ve hatta evinde ücret karşılığı ders verenler de olabilirdi (bk. Muid).

Medreselerin ıslahı amacıyla değişik dönemlerde çıkarılan fermanlarda müderrislerin görev alma esasları üzerinde durularak bu hususta mevcut kurallara uyulması istenmesine rağmen şikâyet edilen yanlış uygulamalar son dönemlere kadar devam etmiştir.

Müderrisin vefatından sonra erkek çocuğunun yerine atanmasının usul haline gelmesi ve bunun vakfiyede belirtilmesi, yine beraberinde bazı sıkıntıların yaşanmasına sebep olmuştur. Bazı örneklerde müderrisin çocuğu küçükse büyüyene kadar yerine vekâleten tayin yapılması, medreselerin bir geçim kapısı olarak da görüldüğünü ortaya koymaktadır.

Osmanlı Devleti'nin son zamanlarında müderrislik "medreselerin müdürlüğü" mânasına da gelirdi. Özellikle İstanbul'da medrese dersleri camilerde okutulmaya başlanınca müderrisler aynı zamanda talebelerin işleriyle de ilgilenmişlerdir. Derslerin vakfiyedeki şartlara göre yapılıp yapılmadığı veya diğer bir konuda herhangi bir şikâyet olduğunda müderrisler kadılar tarafından teftiş edilirdi. XVI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Anadolu'ya yayılan medreseli olayları esnasında derse girmediği tespit edilen bazı müderrislerin uyarılması, girmemekte ısrar edenlerin bildirilmesi emredilmiştir.

Müderrislere aslî görevleri dışında tahkikat, teftiş, yargı, hakemlik, bilirkişilik gibi görevler de verilebilir, meslek hayatında ilerleyen müderrisler kadılığa geçebilirlerdi. Buna göre 20-50 akçe ücret alan müderrisler 150'den 300 akçeye kadar ücretle kadılığa tayin edilebilirlerdi. 50-60 akçe ücretli müderrisler 500 akçe yevmiyeli büyük kadılıklara geçebilirlerdi. 60 ile 100 akçe arasında ücret alanlar ise İstanbul kadılığı ile Anadolu ve Rumeli kazaskerliğine, oradan da şeyhülislamlığa kadar çıkabilirlerdi. Ayrıca XVI. yüzyıl ortalarına kadar hâriç ve dâhil müderrisleri nişancılık ve defterdarlık gibi bürokratik görevlere gelebilirlerdi (bk. Şeyhülislam).

Müderrislerin görevden alınma gerekçeleri arasında ilmî yetersizlik, medreseye devamsızlık, vakıf şartlarına uymama gibi hususlar yanında müderrisin edebe aykırı sözler söylemesi de azil sebebi olabilirdi. Mesela 1601 senesinde Süleymaniye müderrislerinden Mehmed Nihâlî, İstanbul kadısının yanında devrin şeyhülislamı Hocazâde Mehmed Efendi hakkında hakarete varan sözler söyleyince görevinden azledilmişti.

Müderrislerin derecesinin yükselmesi aynı zamanda ücretlerinin artması anlamına gelirdi. Müderrislerin vakfiyede belirtilen maaşları dışında taâmiye, yaylakiye, bahâriye adları verilen ek gelir kaynakları da vardı. Müderrislere taâmiye olarak buğday, arpa, kışlık yakacak olarak odun verilirdi. Medreseler genellikle imaretlerin yanında kurulduğu için müderrisler vakfiyede geçtiği şekilde buralardan pişmemiş erzak veya pişmiş yemek alabilirlerdi. Medreselerin tatil olduğu ramazan ayında verdikleri vaazlardan da müderrisler ek gelir temin ederlerdi.

Tevkiî Abdurrahman Paşa Kanûnnâme'sine göre, mülazemet döneminde uzun yenli cübbeler giyen müderrisler, her cuma sabah namazından sonra veziriazamın konağına giderek ziyarette bulunurlardı. Ayrıca her perşembe günü çeşitli derecelerdeki müderrislerden oluşan bir heyet şeyhülislamı evinde ziyaret ederdi. "Mülazemet günü" denilen bu ziyarette, Sahn-ı Seman ve üzerindeki müderrisler özel bir odada bekletilir, mûsıla-yı Sahn ile aşağı derecedekiler ise evin sofasında dinlenirlerdi. Şeyhülislamın huzuruna girildiğinde, bütün heyete Süleymaniye Dârülhadisi müderrisi başkanlık ederdi.

İstanbul'daki yüksek seviyeli medreselerin müderrisleri bayramlaşma, mevlit, padişah çocuklarının düğünleri gibi önemli merasimlere özel kıyafetleriyle katılırlardı. Mevlit merasiminde müderrisler, "örf" denen kavukla birlikte ulemaya mahsus olan muvahhidî kürk giyerlerdi (bk. Osmanlı İlmiye Kıyafetleri).

XVIII. yüzyılda müderrislerin sayısında büyük bir artış olduğu için bunların tayin edileceği yeni medrese bulunamamıştır. Şeyhülislam huzurunda genellikle yedi yılda bir yapılan imtihanla müderrisliğin ilk halkası olan hâriç müderrisliği tevcih edilmeye başlanmıştır. XIX-XX. yüzyıllarda Batı usulünde açılan mekteplerin muallimlerinin yanı sıra Dârülfünun hocaları için de müderris, müderris muavini tabirleri kullanılmıştır. 1933 yılı Üniversite Reformu'ndan sonra "müderris" tabiri tarihe karışmıştır.

Kaynakça

Abdurrahman Şeref. “Millî Maarif Tarihi”. Millî Talim ve Terbiye Cemiyeti Mecmuası. sy. 1 (1332/1916), s. 22.

Ahmed Cevdet Paşa. Ma‘rûzât. haz. Y. Halaçoğlu. İstanbul 1980, s. 109.

Akgündüz, Ahmet. Osmanlı Kanunnâmeleri ve Hukukî Tahlilleri. İstanbul 2015, X, 419.

Ali Haydar. “Tedrisatımız Hakkında Bir Tarihçe”. Muallimler Mecmuası. 1/8 (1923), s. 147-148.

Baltacı, Cahid. XV-XVI. Yüzyıllarda Osmanlı Medreseleri. İstanbul 2005, I, 108-113.

Bilge, Mustafa. İlk Osmanlı Medreseleri. İstanbul 1984, s. 17-29.

Bozkurt, Nebi. “Müderris”. DİA. 2020, XXXI, 467-468.

Esad Efendi. Teşrîfât-ı Kadîme. İstanbul t.y., s. 3.

İpşirli, Mehmet. “Müderris (Osmanlılar’da)”. DİA. XXXI, 468-470.

Muallim Emin Bey. “Târihçe-i Tarîk-i Tedrîs”. İlmiye Salnâmesi. İstanbul 1334, s. 648.

Nev‘îzâde Atâî. Hadâiku’l-Hakâik. İstanbul 1268, s. 51, 277, 619.

Pakalın, Mehmet Zeki. Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü. İstanbul 1983, II, 598.

Uzunçarşılı, İsmail Hakkı. Osmanlı Devleti’nin İlmiye Teşkilâ. Ankara 1988, s. 55-81.

Zengin, Zeki Salih. II. Meşrutiyette Medreseler ve Din Eğitimi. Ankara 2002, s. 70-71.

Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/muderris

Görüş, öneri ve yorumlarınız için tıklayınız.

Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.

MÜDERRİS

Medrese, cami vb. mekânlarda ders vermek üzere atanmış hoca, unvan.