İlk Osmanlı medresesinin açıldığı şehir.
İlk Osmanlı medresesinin açıldığı şehir.
Marmara bölgesinde adını verdiği İznik gölünün doğusunda bulunan İznik, eski bir yerleşim yeri olup milattan önce 316 yılında Makedonyalı Büyük İskender'in kumandanlarından kurucusu Antigonius'a izafetle "Antigoneia" adını almıştır. Antigonius'tan sonra şehre hâkim olan Lysimakhos, buraya karısı Nike'nin isminden hareketle Nikaia adını vermiştir. Arap kaynaklarında "Nîkıye adıyla anılan şehir, Selçuklular'dan itibaren Arap telaffuzunun Türkçeleştirilmiş şekli olan İznik biçimini almıştır. Nitekim İbn Battûta (2004: 430), şehri "Yeznik/Yiznik" şeklinde zikreder.
İlkçağ sikkelerinde "altın şehir" olarak tavsif edilen İznik, uzun tarihi boyunca çeşitli savaşlara, el değiştirmelere ve depremlere maruz kalmış; bir süre bölgeye hâkim olan Bitinya (Bithynia) Krallığı'na başkentlik ettikten sonra, önce Roma İmparatorluğu'nun, onun ikiye ayrılmasının (m.s. 476) ardından da Doğu Roma İmparatorluğu'nun idaresi altına girmiştir. Hıristiyanlık ve Hıristiyanlık tarihinde mühim bir yeri bulunan birinci (m.s. 325) ve ikinci (m.s. 787) konsillere de ev sahipliği yapan İznik, 1071 yılında gerçekleşen Malazgirt zaferinin ardından hızla Anadolu içlerine kadar ilerleyen Selçuklu Türkleri'nden Kutalmışoğlu Süleyman Şah tarafından fethedildi. Süleyman Şah 1080-81 yılında Anadolu Selçuklu Devleti'ni kurunca İznik'i başşehir yaptı. Ancak şehir Türkler'in elinde yirmi iki yıl kadar kalabildi ve 600.000 kişilik I. Haçlı Ordusu'nun Mayıs 1097 tarihinde İznik'i kuşatması üzerine Selçuklular şehri terkettiler. Böylece Osmanlı Türkleri tarafından tekrar fethedilinceye kadar (1331) İznik Bizans İmparatorluğu'nun hakimiyetinde kaldı. Bu süre zarfında bilhassa IV. Haçlı Seferi sırasında (1204) İstanbul'un Latinler'in eline geçmesi üzerine, Bizans İmparatoru I. Theodoros Laskaris, İznik'e çekilerek burada İznik Bizans Devleti'ni kurdu. Dört yıl sonra Ortodoks Patrikliği de İznik'e taşındı. Bizans, 1261'e kadar varlığını burada sürdürdü ve bu tarihte İstanbul'un tekrar ele geçirilmesi üzerine başşehir patriklikle birlikte tekrar İstanbul'a taşındı.
İznik, Osmanlı Türkleri'nin Söğüt ve çevresinde beyliklerini kurmalarının ardından ilk defa 1300 yılında kuşatıldıysa da müstahkem surları dolayısıyla alınamadı. Babası Osman Bey'in siyasetini takip eden Orhan Bey, 1329 yılında Bizans ordusunu bozguna uğratınca, İznik'in geleceği de belirlenmiş oldu ve şehir eman ile Osmanlılar'a teslim edildi. Bizans'ın idareci takımı ve ileri gelenleri şehri terk ettiler. Şehrin fethinden sonra Orhan Bey, beyliğin başşehrini İznik'e taşıdı.
İznik, ilk dönem Osmanlı eğitim öğretim müesseseleri ve ilim tarihi açısından oldukça mühim bir şehirdi. Şehrin fethinin ardından Orhan Gazi, burada kendi adıyla anılan ve İznik Orhaniyesi de denen ilk Osmanlı medresesini kurdu. İlk müderris olarak da Dâvûd-ı Kayserî'yi tayin etti. Şekaik yazarı, bu müderris hakkında bilgi verirken, "Sultân Orhan Gazî hazretleri İznik nâm kasabada … bir medrese-i ulyâ peydâ idüp şeyh hazretlerine ta'yîn buyurdu" dedikten sonra, "ol medrese-i âliye selâtîn-i Osmâniye'nin devletinde binâ olunan medâris-i sâmiyenin akdemi"dir ifadesini kullanır (Mecdî, 1989: 27). Dâvûd-ı Kayserî'den sonra yerine Tâceddin Kürdî; onun ardından da Alâeddin Esved getirilmiştir. Bu isimler dışında medresede pek çok ünlü Osmanlı âlimi ders vermiştir.
İznik'te Orhan Gazi zamanında iki medrese daha faaliyete geçmiştir. Bunlardan biri, Rumeli fatihi olarak da anılan, oğlu Süleyman Paşa tarafından kurulmuştur. Kamûsü'l-A'lâm'da (Şemseddin Sâmi, 1889: II, 851) sadece Sultan Orhan ve Süleyman Paşa medreselerinin isimleri zikredilirken, Seyâhatnâme'de (Evliya Çelebi, 1314: III, 7) İznik'teki eğitim kuruluşları (dârü't-tedrîsleri) hakkında bilgi verildiği sırada, "Yedi medresesi var ise de Süleyman Paşa Medresesi hepsinden mükellef olup dârülhadîs ve dârülkurrâ-yı mahsûsu da vardır" denir. Bu medresede de birçok Osmanlı ilim adamı müdderrislik yapmıştır. Orhan Bey devrinde kurulan üçüncü medrese ise Mevlânâ Alâeddin Medresesi'dir.
I. Murad devrinde (1359-1389) kurulan Hayreddin Paşa Dârülhadis Medresesi ile II. Murad devrinde (1412-1451) kurulan Rükneddin Medresesi de isimleri kaynaklarda zikredilen İznik medreselerindendir. Evliya Çelebi, İznik'te yedi medrese bulunduğunu zikretmesine rağmen, Süleyman Paşa Medresesi dışında isim vermez. Ancak eğitim öğretim müessesesi olarak başta Orhan Gazi ve Süleyman Paşa mektepleri olmak üzere şehirde kırk altı sıbyan mektebi bulunduğunu söyler (1314: III, 7). Söz konusu eğitim öğretim kuruluşlarının tamamının -diğer Osmanlı eğitim öğretim kuruluşları gibi- vakıflar vasıtasıyla finanse edildiğini ve kendilerine mahsus vakfiyeleri bulunduğunu belirtmek gerekir.
İznik, Osmanlı hakimiyetine geçtikten sonra hızlı bir imar, iskân ve eğitim öğretim faaliyetine sahne olmuştur. Bilhassa II. Murad ve Çandarlılar devrinde şehir baştan başa yeniden imar edilmiş; bu çerçevede birçok cami, medrese, han, hamam vb. nitelikte sosyal ve hayrî eser yapılmış; İstanbul'dan Anadolu'ya uzanan sefer ve kervan yolları üzerinde mühim bir durak ve konaklama merkezi olduğu için XIV-XVl. yüzyıllarda Türk eğitim ve kültür hayatında mühim bir yer edinmiş; birçok âlim ve şairin yetiştiği bir kültür merkezi haline gelmiştir. Devrin en meşhur ilim adamları bir süre de olsa İznik medreselerinde ders vermişlerdir. Bu sebeple İznik uzun süre "âlimler yuvası" (âlimler diyarı) sıfatıyla da anılmıştır (Adıvar, 1982: 16). İstanbul'un fethi ve Osmanlı hakimiyetinin Anadolu'da iyice pekişmesinden sonra İznik'in ileri gelenlerinin ve âlimlerinin çoğunun İstanbul'a taşınmalarıyla şehir XVI. yüzyılın sonlarından itibaren gitgide gerilemeye başlamıştır. Ancak eğitim öğretim açısından İznik medreseleri yine de uzun süre ehemmiyetlerini korumuşlardır. Nitekim İznik Orhaniyesi müderrisleri, XVI. yüzyılın ortalarında bile, İstanbul'daki Fatih medreseleri müderrisi kadar (günlük 50 akçe) ücret alıyor, dolayısıyla medrese ellili medreseler arasında bulunuyordu.
Günümüzde bağlı olduğu Bursa'ya 85 km. uzaklıkta bulunan İznik, 44.690 kişilik nüfusu, kendisine bağlı iki kasabası ve otuz yedi köyüyle varlığını sürdürmektedir. Şehir, tarihten devraldığı mimari mirası ile bir açık hava müzesini andırır. Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetlerinin arkeolojik ve etnografik kalıntılarıyla turistik bir mekân da olan İznik aynı zamanda bir tarım şehridir. Tabii güzelliği, yeşil dokusu, zeytinlikleri, bağları ve bahçeleri zikredilmeye değerdir. İznik tarihî ve kültürel zenginliği yanı sıra dünyaca ünlü çinileriyle önemli bir yer tutmaktadır. Bizans birikimin yanı sıra Türkistan çini geleneğini Anadolu'ya taşıyarak bu geleneği günümüze kadar yaşatmıştır. Şehirde on beş ilkokul, on ortaokul, bir halk eğitim merkezi, çok sayıda lise ve meslek lisesi ile Bursa Uludağ Üniversitesi'ne bağlı bir meslek yüksekokulu bulunmaktadır.
Adıvar, A. Adnan. Osmanlı Türklerinde İlim. İstanbul 1982.
Anhegger, R. “İznik”. İA. 1977, V/2, s. 1257-1259.
Âşıkpaşazâde. Tevârîh-i Âl-i Osmân. nşr. Âlî Bey. İstanbul 1332.
Baltacı, Cahid. XV-XVI. Asırlarda Osmanlı Medreseleri. İstanbul 1976.
Bilge, Mustafa. İlk Osmanlı Medreseleri. İstanbul 1984.
Evliya Çelebi. Seyahatnâme. C. III, İstanbul 1314.
Eyice, Semavi. “İznik”. DİA. 2001, XXIII, 543-545.
İbn Battûta. Seyahatnâme. çev. A. S. Aykut. İstanbul 2004.
İbn Hurdazbih. Yollar ve Ülkeler Kitabı. çev. M. Ağarı. İstanbul 2008.
Mecdî Mehmed Efendi. Hadâiku’ş-Şekāik (Şekāik-ı Nu‘mâniyye ve Zeyilleri, 1). nşr. A. Özcan. İstanbul 1989.
Şemseddin Sâmi. Kāmûsü’l-A‘lâm. İstanbul 1889, II, 851-852.
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı. Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilâtı. Ankara 1988.
Ülgen, Ali. Saim. “İznik’te Türk Eserleri”. Vakıflar Dergisi. sy. 1 (1938), s. 53-69.
Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/iznik
Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.
İlk Osmanlı medresesinin açıldığı şehir.