Fâtih Sultan Mehmed tarafından kurulan medrese.
Fâtih Sultan Mehmed tarafından kurulan medrese.
1463-1470 yılları arasında İstanbul'da yaptırılan külliye bünyesinde yer alırlar. Esasta "Semâniye" (Sahn-ı Seman) ve "Tetimme" (Mûsıle-yi Sahn) olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır. Birinci gruptakiler, yüksek ihtisas medreseleri niteliği taşırlar. İkinci gruptakiler ise, günümüzün liseleri gibi düşünülebilir; bunlar Sahn'ın idâdîleri olarak da görülür. Nişancızâde Mehmed ve Hoca Sâdeddin Efendi birinci gruptaki medreselerden, "medrese-yi âliye" (yüksek medrese) olarak söz ederler. "Semâniye" (sekiz, sekizli) ismi, medreselerin sayılarıyla ilgilidir. Ancak Sahn'a dair çeşitli yorumlar yapılır: "Şehrin tam ortasında bulunmaları"; sahnın "düz yer", "geniş saha" ve "avlu" mânalarına geldiği ve külliyenin Bizans'tan kalma Havâriyyûn Kilisesi harabelerinin temizlenmesiyle oluşturulan düzlük alana yapılmasından dolayı bu ismin kullanıldığı yönünde görüşler ileri sürülür (Ergin, 1977: 97). Gelibolulu Mustafa Âlî de, İstanbul'un ortasında bulunmaları dolayısıyla bunlara Sahn medreseleri dendiğini belirtir (Âlî, nr. 5959: vr. 85a).
Sahn medreseleri, caminin sağında ve solunda, yani kuzey ve güney yanlarında camiye paralel olarak yer alırlar. Her iki tarafta dörder medrese bulunur. Sağda, Marmara tarafında bulunanlara Akdeniz; solda, Haliç tarafında bulunanlara Karadeniz medreseleri adı da verilmiştir. Medreselerde bir meydan (sahn) etrafına dizilmiş on dokuz oda ve odalara nispetle daha büyük ve yüksek bir dershane bulunur. Odaların genişliği 4.20 m2'dir. Her odanın bir penceresi, bir ocağı, kandil koyma yeri ve rafı vardır. Zeminler tuğla döşeli olup her medrese dershanesinin arkasında yer alan geniş avlularda dörder helâ ve gusülhane yer alır.
Fâtih medreseleri, mimari bakımdan Osmanlılar'da bir dönüm noktası olmuştur. Oktay Aslanapa'ya göre (1986: 201-202), Fâtih Sultan Mehmed dönemine kadar Osmanlılar'da Selçuklular'ın büyük çaplı âbidevî eserleri yerine, pratik ihtiyaçları karşılayan, öğretim şartlarına uygun değişik yapı planları uygulanmıştır. Sahn medreselerinin yapılışıyla büyük ölçüde bir medrese mimarisi geliştirilmiştir. Bu mimari İstanbul'da daha sonra yapılan selatin medreselerine örnek olmuş, dershaneler bağımsızlaştırılarak medreselerin aslî unsuru olarak görülmüştür.
Fâtih medreseleri iki tek ve bir çift olmak üzere muayyen bir üsluba göre yapılmışlardır. Her iki tarafın başında ve sonunda bulunan medreseler tek, ortadakiler ise birbirine bitişik olarak dizilmişlerdir. Buna göre, kıble yönünden başlamak üzere birinci medreselere Baş Kurşunlu; ortadaki Baş Kurşunlu tarafında bulunanlara Çifte Baş Kurşunlu, bunun bitişiğinde olanlara Çifte Ayak Kurşunlu ve sondakilere ise Ayak Kurşunlu adları verilmiştir. Karadeniz tarafında bulunan birinci medreseye Çınarlı Medrese de denmiştir. Medreseler, zaman zaman buralarda ders veren tanınmış müderrislerin isimleriyle anılmışlarsa da bunlar kalıcı olmamıştır. Sahn medreselerinin her birinde bulunan on dokuz odadan (hücre) ikisi muid, ikisi de hizmetliler için ayrılmıştır. On beş oda ise talebeye tahsis edilmiştir. Kuruluş döneminde her odada bir öğrencinin kalması kararlaştırılmış ve bu durum uzun süre böyle devam etmiştir.
Külliyenin diğer birimleri gibi, medreseler de zaman zaman çeşitli tamirler görmüşlerdir. 1509 yılında gerçekleşen ve kırk beş gün süren şiddetli depremde medrese binalarına ait kubbelerin çoğu yıkılmıştı. III. Mustafa zamanında 1765'te meydana gelen depremde de büyük hasar görmüşlerdir; bundan sonra ufak onarımlar dışında büyük bir değişiklik olmamıştır. Medreselerin kapatılmasından sonra (1924), binaları uzun süre boş kalmıştır. 1940'larda medreseler harap durumdaydılar. Bu tarihlerde Karadeniz tarafındaki Çifte Baş ve Çifte Ayak Kurşunlu medreseleri, fakir talebelere yurt olarak tahsis edildi. Aynı tarihlerde Akdeniz tarafındaki medrese binalarından sadece Baş Kurşunlu iyi durumdaydı ve İstanbul Belediyesi tarafından film deposu olarak kullanılıyordu. Medrese binaları 1951-53 yılları arasında restore edildiler. 1975'ten sonra söz konusu binalar yurt, dispanser ve bazı sosyal ve hayrî dernekler tarafından sosyal ve kültürel faaliyet mekânları olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Tetimme (Mûsıle-yi Sahn) medreseleri de Sahn medreseleri gibi, toplam sekiz medreseden oluşuyordu. Sahn medreselerinin arka planında dörderli şekilde, onlara paralel olarak dizilmişlerdir. Sahn medreselerini tamamlar nitelikte olup derece bakımından onlardan daha altta idiler ve Sahn'da okuyacak olan talebeyi hazırlamaktaydılar. Tetimmelerin bir diğer adı olan Mûsıle-yi Sahn, "Sahn'a götüren, Sahn'a ulaştıran" mânasına gelir ki, bu da onların fonksiyonlarını ifade etmektedir. Sahn medreseleri, yüksek dereceli medreseler (medrese-yi âliye) olduklarına göre, bunları orta seviyede veya günümüzün liseleri denginde medreseler olarak görmek mümkündür. Külliye vakfiyesinde Tetimme medreselerinden "medrese-beççe" (küçük medrese) diye söz edilir. Süheyl Ünver, Tetimme medreselerinin baş taraftakilerinde onar, ortadakilerinde ise dokuzar olmak üzere toplam yetmiş altı oda bulunduğunu (Ünver, 1946: 37), külliyenin kısa bir vakfiyesinde imaretten 600 öğrencinin (suhte) yemek yiyeceğinin belirtilmesinden hareketle her odada on kadar talebe kalmış olabileceğini söyler (Ünver, 1946: 37). Uzunçarşılı ise, kaynak belirtmeden her odada üçer talebe kaldığını belirtir, ancak oda sayısı vermez (1988: 9). Tarihî kaynaklardan Solakzâde (1281: 266-267), Tetimme odalarında üçer talebe kaldığını ve her odaya 12'şer akçe mum parası verildiğini belirtir; Evliya Çelebi ise (1314: I, 315), her odada dörder beşer talebe kaldığını söyler. Bu bilgilerden hareketle Tetimme odalarında duruma ve talebe yığılmasına göre değişen sayıda talebe kaldığı söylenebilir. Talebe sayısı tam tespit edilemese de 1782 tarihli bir vesikada (BOA, Cevdet-Evkaf, nr. 27949), tetimmelerin eski durumlarına uygun olarak yenilendiği belirtilir. Buna göre, her medresenin on bir odası bulunmaktaydı. Bu durumda toplam seksen sekiz Tetimme odası bulunuyor demektir. Tetimme medreselerinin Akdeniz tarafındakiler bugün mevcut değildirler. 1928'de Fevzipaşa caddesi açılırken yıkılmışlar ve yerleri yola gitmiştir. Karadeniz tarafındakiler ise, nispeten mevcut olmakla birlikte, eski durumlarını tamamen kaybetmişler ve birleştirilmişlerdir. I. Dünya Harbi yılları başlarında Vakıflar İdaresi'nce yeniden yaptırılan bu yapılar, bir süre medrese olarak kullanılmışlardır. Bir bölümünde Ali Kuşçu İlkokulu bulunmaktadır. Bir bölümü ise, 1992'de Kur'an kursu binası olarak kullanılmak üzere İstanbul Valiliği'ne tahsis edilmiştir.
Fâtih medreselerinde yürütülen eğitim öğretim bakımından yüksek dereceli medreseler olarak Sahn'da uygulanan müfredat, eski medrese geleneğinden farklı değildi. Sahn medreseleri müfredatı "aklî ve naklî" ilimlere göre planlanmıştı. Külliye vakfiyesinde (Fatih Mehmed II Vakfiyeleri, 1938: 264) Sahn medreselerinin her birine başlangıç ve giriş (mebâdî ve mukaddemât) ilimleriyle aklî ve naklî ilimleri iyi bilen birer müderris tayin edilmesi, müderrislere yardımcı olarak seçilen muidlerin muhtasar kitapları öğretebilecek, teferruatlı olanları öğrenip anlayabilecek kabiliyette olması öngörülmekteydi. Bu umumi çerçeve dışında Sahn'da okutulması istenen kitap adı zikredilmemektedir.
Gelibolulu Mustafa Âlî'nin, müderrislerle ilgili olarak "Sahn medarisinde ve altmışlılarda dersleri dahil medârisindeki ifadeleri hükmünde ola" ibaresi ve dahil medreselerinin ders kitapları olarak fürûdan Hidâye'yi, usulden Telvîh'i, tefsirden Zemahşerî'nin Keşşâf'ı ile Kadî Beyzâvî'nin tefsirini zikretmesi (Âlî, nr. 5959: 86b), bunların aynı zamanda Sahn medreselerinde okunması gereken kitaplar olduğunu göstermektedir. Zaman zaman Fâtih Sultan Mehmed'in, medreselerin ders programlarını Molla Hüsrev ve Ali Kuşçu ile âlim bir zat olan Veziriazam Mahmud Paşa'ya yaptırdığı ileri sürülürse de bu hususta kesin bir delil yoktur. Sahn müderrisleri, Süleymaniye medreselerinin kuruluşuna kadar "şüyûh-ı müderrisîn" (müderreslerin en seçkinleri) olduklarına göre, verilen bilgilerden hareketle Sahn'da Şerh-i Adud, Hidâye ve Keşşâf'ın okutulduğu, ayrıca müderrislerin kendi seçtikleri kitapların derslerde kullanıldığı söylenebilir. Bazı araştırmacılar, XVI. yüzyılda Sahn medreselerinde fıkıhtan Hidâye'nin, usûl-i fıkıhtan Telvîh ve Şerh-i Adud'un, hadisten Buhârî'nin, tefsirden Keşşâf ile Beyzâvî'nin eserinin okutulduğunu belirtir. Ayrıca Taşköprizâde Telvîh, Buhârî ve Beyzâvî'yi Sahn'da birkaç defa bizzat okuttuğunu yazar (Mecdî, 1989: 526). Tetimme medreselerinde ise Şerh-i Şemsiye ve İsfâhânî okunması öngörülmüştür. Uzunçarşılı, Sahn medreselerinde tefsir, hadis, fıkıh, usûl-i fıkıh, kelam ve Arapça ile ilgili eserlerin okunduğunu, bu yapısıyla Semâniye medreselerinin ilahiyat, İslam hukuku ve Arap edebiyatının tahsil edildiği bir "fakülte" niteliğinde olduğunu kaydeder (1988: 33). Fâtih medreselerinde okutulan derslerin ve uygulanan ders programlarının, XIX. yüzyılın sonlarına kadar mühim bir değişikliğe uğramadığı söylenebilir. 1910, 1914 ve 1915 yıllarında medrese müfredatıyla ilgili yapılan düzenlemelerle birlikte, dersler için kitap adı yerine tefsir, hadis, fıkıh, fıkıh usulü, kelam, belagat ve Arap edebiyatı, Türk edebiyatı, mantık, felsefe, hukuk (mâ 'lûmât-ı kanûniye), sosyoloji (ilm-i içtimâ), Rusça, Fransızca, Almanca ve İngilizce gibi soyut ders isimleri kullanılmıştır.
Sahn talebesinin eğitim gördüğü süre değişebiliyordu. Talebe, eğitim süresince okunması gereken dersleri kitap halinde veya kitapların belirli bölümlerini seçerek okuduğu için verilen bilgileri öğrenip hocası tarafından yeterli bulunmadıkça başka bir derse (kitaba) geçemezdi. Bu sebeple sürenin uzaması, hatta her dânişment için farklılık göstermesi mümkündü. Bununla beraber klasik dönemde zaman zaman asgari süreler belirlendiği görülür. 1526-1540 yıllarında Sahn'a ulaşıncaya kadar sekiz-dokuz eğitim yılı geçirildiği anlaşılmaktadır. Dâhil medresesi hükmündeki Sahn'da ise umumiyetle bir yıllık sürenin geçerli olduğu söylenebilir. Nitekim aynı dönemlerde Taşköprizâde ile Şah Mehmed b. Hürrem, Sahn'da okuttukları dersleri birer eğitim yılında tamamlamışlardı. Bu durum XVI. yüzyılın sonlarından başlamak üzere hızla değişmiş, daha önce Sahn'a gelinceye kadar geçirilmesi gereken sekiz-dokuz yıllık müddet önce beş, ardından üç, sonra da iki yıla kadar düşmüştür. II. Selim dönemine ait olduğu sanılan bir kanunnamede (Kanûnnâme-i Sultân Süleymân Hân, nr. 1970: 122b-123b) Sahn öncesi eğitim süresinin beş yıldan aşağı olmaması gerektiği belirtilmiştir. 983 (1576) tarihli başka bir kanunnamede ise bir talebenin Sahn'a ulaşmadan önce en az üç yıllık bir eğitim görmesi gerektiği ifade edilmiştir (Ahmed Refik, 1988: 34-35). 1006 (1597-98) tarihli kanunnamede sürenin iki yıla düşürüldüğü görülür. Eğitim süresinin bu şekilde gitgide kısalmasının eğitim öğretim ve ilmî verimin kalitesini düşürdüğüne şüphe yoktur.
Sahn medreseleri bugün aslına uygun şekilde restore edilmiş ve burada İslami ilimler başta olmak üzere lisansüstü düzeyde düzenli olarak dersler ve ilmi çalışmalar yapılmaya devam etmektedir.
BOA. Cevdet-Evkaf. nr. 27949.
Âlî, Gelibolulu Mustafa. Künhü’l-Ahbâr. İstanbul Üniversitesi Ktp., Türkçe Yazmalar, nr. 5959, vr. 85a-86b.
Aslanapa, Oktay. Osmanlı Devri Mimarisi. İstanbul 1986.
Atâî, Nev‘îzâde. Hadâiku’l-Hakaik fî Tekmileti’ş-Şekaik (Şekaik-ı Nu‘mâniye ve Zeyilleri, 2). nşr. A. Özcan. İstanbul 1989, s. 137, 418.
Atay, Hüseyin. “Fatih-Süleymaniye Medreseleri Ders Programlan ve İcâzetnâmeler”. Vakıflar Dergisi. 13 (1981).
Baltacı, Cahid. XV-XVI. Asırlarda Osmanlı Medreseleri. İstanbul 1976.
Ergin, Osman [Nuri]. Türkiye Maarif Tarihi. İstanbul 1977.
a.mlf. (haz.). Fatih İmareti Vakfiyesi. İstanbul 1945.
Evliya Çelebi. Seyâhâtnâme. İstanbul 1314.
Fatih Mehmed II Vakfiyeleri. Ankara 1938.
Hoca Sâdeddin Efendi. Tâcü’t-Tevârîh. İstanbul 1279, I, 578.
İlmiye Salnâmesi. İstanbul 1334.
Kanûn-ı Örfiye-yi Osmâniye. İstanbul Üniversitesi Ktp., Türkçe Yazmalar, nr. 3239, vr. 48a-49b.
Kanûnnâme-yi Sultân Süleymân Hân. Beyazıt Devlet Ktp., Veliyüddin Efendi, nr. 1970, vr. 122b-123b.
Mecdî Mehmed Efendi. Hadâiku Şekaik (Şekaik-ı Nu‘mâniye ve Zeyilleri, 1). nşr. A. Özcan. İstanbul 1989.
Solakzâde Mehmed Hemdemî. Târîh-i Solakzâde. İstanbul 1281.
Unan, Fahri. Kuruluşundan Günümüze Fâtih Külliyesi. Ankara 2003.
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı. Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilâtı. Ankara 1988, 33, 244.
Ünver, A. Süheyl. İstanbul Üniversitesi Tarihine Başlangıç: Fatih, Külliyesi ve Zamanı İlim Hayatı. İstanbul 1946.
Bu madde Türk Maarif Ansiklopedisi’nin 2024 yılında Ankara'da basılan 5. cildinde, 355-357 numaralı sayfalarda yer almıştır. Maddenin pdf dosyasını indirmek için tıklayınız.
Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/sahn-i-seman
Görüş, öneri ve yorumlarınız için tıklayınız.
Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.
Fâtih Sultan Mehmed tarafından kurulan medrese.