Şeyhülislam.
Şeyhülislam.
Asıl adı Mehmed'dir. Doğum tarihi hakkında kesin bilgi bulunmamaktadır. Tarihî kaynaklarda verilen bilgiler değerlendirildiği zaman onun Sivas'ın Yıldızeli ilçesi, Çırçır nahiyesine bağlı Kargın köyünden olduğu söylenebilir.
Hayatını anlatan kaynaklar bir ablası olduğunu ve Hüsrev Bey adında bir emîr ile evlendiğini belirtmektedir. Küçük yaşlarda babasını kaybedince eniştesi Hüsrev Bey'in himayesinde yetişmiş, bu sebeple de halk arasında "Hüsrev kaynı" lakabıyla anılmıştır. Zamanla "kayın" kelimesi terkedilerek eniştesi Hüsrev'in adıyla anılmış, eğitim öğretim sürecinde "Molla Hüsrev" lakabıyla meşhur olmuştur.
Molla Hüsrev Sa'deddin Teftâzânî'nin öğrencilerinden Müftü Mevlânâ Burhâneddin Haydar Herevî ve Molla Fenârî'nin çocuklarından Yûsuf Bâlî'de okumuştur. İlk görevine Edirne'de Şah Melek Medresesi müderrisi olarak başlamış, Edirne'deki Medresetü'l-Halebî'de hocalık yapan kardeşinin ölümünden sonra buraya müderris olarak atanmıştır.
Sultan II. Murad 844 (1440-41) yılında tahtı oğlu Sultan Mehmed'e bırakıp Manisa'ya giderken Çandarlı Halil Paşa'yı oğlunun yanında vezir, Molla Hüsrev'i de kazasker olarak bırakmıştır. Molla Hüsrev II. Murad'ın yeniden tahta oturmasından (850/1446) sonra Edirne kadısı olmuştur.
İstanbul'un fethinden sonra Fâtih Sultan Mehmed Ayasofya Kilisesi'ni camiye çevirdiği gibi Ayasofya'nın yanında bulunan papaz odalarını da medreseye çevirmiş ve Ayasofya Medresesi adı verilen bu kuruma ilk müderris olarak Molla Hüsrev'i tayin etmiştir. İstanbul kadısı Hızır Bey'in 1459 yılında ölmesi üzerine Molla Hüsrev İstanbul kadısı olmuştur. Ayrıca bazı kaynaklarda Bursa kadısı olduğu da belirtilmektedir. İstanbul kadısı iken 1462 yılında karşılaştığı bir protokol sorunundan dolayı İstanbul'u terkedip Bursa'ya gitmiş ve Zeynîler semtinde "Hüsrev Medresesi" adıyla bir medrese kurarak burada hocalık yapmıştır.
Yaklaşık yedi yıl Bursa'da kaldıktan sonra 1469 yılında Fâtih Sultan Mehmed'in davetiyle tekrar İstanbul'a dönmüş ve daha sonra "şeyhülislamlık" (meşihat) olarak da anılan İstanbul Müftülüğü makamına atanmıştır. Hayatının sonuna kadar bu görevde kalmış, Ekim 1480'de bir cuma günü İstanbul'da vefat etmiş ve cenazesi Bursa'ya götürülerek Hüsrev Medresesi'nin haziresine defnedilmiştir.
Tarih ve tabakat kitaplarında belirtildiğine göre Molla Hüsrev mütevazi, şahsiyetli ve özgür düşünceli hayır sever bir ilim adamıydı. İstanbul Eminönü'ndeki Molla Hüsrev Camii'ni, Fatih ilçesinde Küçük Mustafa Paşa Mescidi adıyla da anılan Molla Hüsrev Camii'ni, yine Fatih ilçesinde Sofular Mescidi adıyla anılan Molla Hüsrev Camii'ni ve Bursa'da bugün mevcut olmayan Molla Hüsrev Medresesi'ni yaptırmış; bu hayratı için de İstanbul'un ticaret merkezleri olan Beyazıt ve Mahmutpaşa gibi semtlerinde 179 dükkân, kırk iki hücre (oda), Bursa'da iki dükkân, dokuz ahır vb. olmak üzere toplam 72.603 akçe gelirli vakıf bırakmıştır.
Fâtih Sultan Mehmed'in kendisiyle iftihar ettiği ve "O, zamanın Ebû Hanîfe'sidir" dediği Molla Hüsrev müderrislik, kadılık, kazaskerlik ve müftülük (şeyhülislamlık) görevleri sebebiyle daha çok fıkıh alanında eserler yazmıştır.
Eserleri: 1. Mir'âtü'l-usûl fî şerhi Mirkâti'l-vüsûl. Fıkıh usulü ilmine dair önce Mirkâtü'l-vüsûl ilâ ilmi'l-usûl adıyla muhtasar bir metin yazmış, daha sonra bu metni Mir'âtü'l-usûl adıyla şerhetmiştir. Fıkıh usulü tarihinde salt Hanefî/fukaha metodundan ziyade, fıkıhçı-kelamcı ortak yaklaşımını yansıtan karma (memzuç) bir metotla yazılan bu eser Osmanlılar döneminin temel usûl-i fıkıh metinlerinden biridir. Mir'âtü'l-usûl bir mukaddime ile iki bölümden (maksad) meydana gelmektedir. Eserin mukaddimesinde usûl-i fıkıh ve fıkıh terimlerinin tanımları yapılarak fıkıh usulünün konusu ve faydaları anlatılmaktadır. İslam hukukunun kaynaklarının ele alındığı birinci bölümde sırasıyla kitap, sünnet, icmâ ve kıyas konuları ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir. Eserin ikinci bölümü şer'î hükümlerle ilgili olup burada hüküm, hâkim, hükme konu olan fiiller ve hükmün muhatabı olan mükellef konusu anlatılmıştır. Son kısmında ise içtihat, özellikle içtihatta hata ve isabet meselesi tartışılmıştır. Osmanlı medreselerinde usûl-i fıkıh ders kitabı olarak okutulmuş olan Mir'âtü'l-usûl üzerine birçok haşiye yazılmış, ayrıca eser Gelibolulu Osman Mustafa (İstanbul 1288/1872), Haydar Sadıkoğlu (İstanbul 2013), Halit Ünal (Almanya 2009-2011) ve Davut İltaş (İstanbul 2020) tarafından Türkçe'ye tercüme edilmiştir.
2. Dürerü'l-hükkâm fî şerhi Gureri'l-ahkâm. Fürû-i fıkıhla ilgili önce Gurerü'l-ahkâm adında bir metin yazmış, daha sonra onu Dürerü'l-hükkâm adıyla şerhetmiştir. Molla Hüsrev'in bir yandan medreselerde fıkıh hocalığı yapmasının kazandırdığı teorik birikimi, diğer yandan da uzun süren kazaskerlik, kadılık ve müftülük görevlerinden elde ettiği hukukçu formasyonuyla yazdığı bu eser hem çeşitli ders halkalarında fıkıh kitabı olarak okunmuş hem de kadılar tarafından yargısal faaliyetlerde resmî olmayan bir kanun metni gibi değerlendirilmiştir. Hanefî mezhebindeki muteber görüşler esas alınarak yazılan Dürerü'l-hükkâm temizlik (taharet) konusuyla başlayıp vasiyet (miras) konusuyla sona ermiş ve İslam fıkhının ibadet ve muamelatla ilgili bütün meselelerini toplamıştır. Zaman zaman Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî mezheplerinin görüşlerine de atıflar yapılan eserde eski klasik fıkıh kitaplarında bulunmayan bazı yeni meselelere de yer verilmiştir. Bu eserinde kendisinden önceki fakihlerin bazı görüşlerini eleştirdiği gibi, doksan kadar meselede de "ben diyorum ki" ifadesiyle açık bir şekilde kendi görüş ve tercihlerini belirtmiştir. Üzerinde pek çok şerh ve haşiye çalışması yapılan Dürerü'l-hükkâm Süleyman Velî Ankaravî, Şam Kadısı Gelibolulu Osman, Vefa Nâibi Boyabatlı Kara Bekir, Vâhid Mağnisavî ve Arif Erkan (İstanbul 1979) tarafından Türkçe'ye tercüme edilmiştir.
Medreselerdeki fıkıh ve fıkıh usulü dersleri için temel metin olarak kaleme aldığı bu iki eser dışında, Hâşiye alâ Envâri't-Tenzîl li'l-Beyzâvî, Hâşiye ale't-Telvîh, Hâşiye alâ Hâşiyeti'l-Muhtasar li's-Seyyid Şerîf, Şerhu Usûli'l-Pezdevî, Risâle fi'l-velâ, Hâşiye ale'l-Mutavvel, Nakdü'l-efkâr fî reddi'l-enzâr, Esâsü'l-iktibâs Tercümesi ve Vasiyetnâme adında tefsir, fıkıh, usûl-i fıkıh, mantık, Arap dili ve edebiyatıyla ilgili çeşitli eserleri de bulunmaktadır.
Ahmed Refik Bey. “Osmanlı Şeyhülislamları”. İlmiye Salnâmesi. İstanbul 1334, s. 328-329.
Ayverdi, Ekrem Hakkı. Osmanlı Mimarisinde Fatih Devri 855–886 (1451–1481). İstanbul 1973-74, III, 120, 462–464; IV, 573, 615.
Mehmed Tâhir (Bursalı). Osmanlı Müellifleri. İstanbul 1333, I, 292-295.
İnalcık, Halil. Fatih Devri Üzerinde Tetkikler ve Vesikalar –I. Ankara 1995, s. 215–217, Levha VI.
Kâtib Çelebi. Keşfü’z-Zunûn an Esâmi’l-Kütüb ve’l-Fünûn. nşr. Kilisli M. Rifat – Ş. Yaltkaya. Ankara 1941-43, I, 91, 113, 190, 497, 747, 899; II, 1144, 1199-1200, 1657.
Koca, Ferhat. “Molla Hüsrev”. DİA. 2020, XXX, 252-254.
Köker, Ahmet Hulusi (ed.). Molla Hüsrev Mehmet Efendi (1400-1480). Kayseri 1992, s. 5-12, 69-73, 75-84, 129-131.
Mecdî, Mehmed. Hadâiku’ş-Şekâik. nşr. A. Özcan. İstanbul 1989, 108, 117-120, 135-139, 143, 144-145, 149, 158, 179, 208, 209, 220, 229, 294, 302, 343, 344.
Repp, R. C. The Müfti of Istanbul: A Study in the Development of the Ottoman Learned Hierarchy. London 1986, s. 154-166.
Taşköprizâde. Miftâhu’s-Sa‘âde. Beyrut 1405/1985, II, 171-172.
a.mlf. eş-Şekâiku’n-Nu‘mâniyye. nşr. A. S. Furat. İstanbul 1985, s. 116-120.
Ünal, Halit. “Mirkatü’l-Usul”. Avrupa İslam Üniversitesi İslam Araştırmaları. II/3 (2009), s. 27-49; III/1 (2010), s. 88-110; IV/1 (2011), s. 49-69.
Yücedoğru, Tevfik v.dğr. (ed.). Uluslararası Molla Hüsrev Sempozyumu (18-20 Kasım 2011 Bursa) Bildiriler. Bursa 2013.
Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/molla-husrev
Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.
Şeyhülislam.