Eğitim öğretimle ilgili işlerin bütünü, ders kitabı.
Eğitim öğretimle ilgili işlerin bütünü, ders kitabı.
a) Eğitim Programı: Müfredat Arapça'da "ayrışmış veya tekil şey, birim, cüz" mânalarına gelen müfred kelimesinin çoğuludur. Batı dillerinde daha çok curriculum olarak ifade edilir. Eğitim öğretim alanında müfredat, öğrencilerin öğrenmesi için gereken beceri, bilgi ve tutum gibi hedefleri, içerik ve kavramların sunulma sırasını, öğretim yöntemleri ve tekniklerini, öğretim kaynaklarını, ölçme ve değerlendirme ile öğretme ve öğrenme süreçlerinde yapılan ayarlamaları kapsayan deneyime ve değerlendirmeye dayalı bir terimdir. Genel olarak öğretmenlerin öğreteceği ve/veya öğrencilerin öğreneceği içerik olarak değerlendirilmekle birlikte çeşitli sözlüklerde "bir okul, kolej, üniversitede verilen eğitim derslerinin toplamı", "bir okulda, kolejde vb. okutulan konular ve her konunun ne olduğunu içeren liste veya planlar", "bir okulda sunulan derslerin veya belirli bir konudaki bütün derslerin birleşimi", "uzmanlık kazandırmak için tasarlanmış bir dizi ders", "belirli yaşlarda öğretme ve öğrenmeyi düzenlemek için öğretmenlere sunulan planlı bir dersler bütünü", "öğrencilere aktif öğrenme, ilgi alanlarını keşfetme, yurttaşlık sorumluluğu, karakter oluşturma ve toplumu tanıma ve yardım etme yoluyla hem içerik hem de sosyal müfredatta uygulama sağlayarak öğrencilere fayda sağlayan bir kurallar dizisi" vb. olarak tanımlanmıştır.
Eğitim amaç ve hedeflerine ulaşmak için önemli bir faktör, öğretme-öğrenme sürecinin planlandığı ve uygulandığı eğitimin temeli olan müfredat, bir okul tarafından eğitim amaçlarına ve hedeflerine dayalı olarak düzenlenen bütün planlanmış öğrenme deneyimlerini içerir. Geleneksel eğitim sistemlerinde müfredat terimi daha çok okullarda öğretim amaçlı olarak belirli bir sırayla düzenlenmiş bir grup konu veya çalışma dersini ifade etmek için kullanılırken modern eğitim sistemlerinde bireysel ve grup yaşamının bütün geniş alanlarını, dolayısıyla okul ve okul dışındaki bütün alanları kapsamaktadır. Bu anlamda daha ileriye dönük bir bakış açısına sahiptir; öğrenci merkezlidir ve çeşitli faaliyetler aracılığıyla verilen deneyimlerin tamamını içermekte, öğrencinin kişiliğini geliştirmeye çalışmaktadır. Burada müfredat, ders veya içerik seçme süreci veya eğitim etkinliklerini sistematik olarak uygulamak için hazırlanmış bir tür plan olarak görülebilir.
İnsanların hayatlarını ve çevrelerindeki dünyayı anlamlandırmalarına yardımcı olması hedeflenen müfredat bir öğrenme planı sunmakta, onu etkileyen karar vericilerin kimliğini, varsayımlarını ve bakış açılarını yansıtmaktadır. Müfredat geliştirme ve uygulama apolitik süreçler olmadığı gibi durağan da değildir. Toplumların temel değerlerini ve ortak inançlarını temsil eder ve belirlenmesinde asgari bir uzlaşı gerekir.
Müfredat yer, kültür, sosyal ihtiyaçlar ve uygulamaya dayalı olarak çeşitlilik arzeder. İlk olarak hedeflenen ve ulaşılan müfredat olarak iki bölüm olarak düşünülebilir. Hedeflenen müfredat çoğu zaman resmî bir eğitim kurumunun öğretilmesini beklediği veya eğitim sisteminde öğrenme hedefleri olarak belirlediği içerik olarak anlaşılmaktadır. Hedeflenen müfredat, XX. yüzyılın ikinci yarısında eğitim politikasında özel bir önem kazanmıştır. Ulaşılan müfredat ise öğrencilerin eğitimlerinin bir sonucu olarak etkin bir şekilde edindikleri beceri, bilgi ve eğilimler olarak anlaşılmaktadır.
Resmî (yazılı veya açık) müfredat, bir ülkedeki yetkili kurumlar tarafından belirlenen müfredatı kapsar. Yetkili kurumlar müfredatı kapsama aldıkları ve kapsam dışında bıraktıklarıyla şekillendirirler. Gelecekte nasıl bir insan ve toplum arzu ediliyorsa müfredat ona göre düzenlenmektedir. Bir okulun resmî öğretim gündemini desteklemek için açık şekilde seçilen formal müfredat genellikle kurumsal olarak tespit edilen yazılı anlayışlar ve mevzuatla sınırlıdır. Göz ardı edilen müfredat ise isteyerek ya da farkında olmadan okulda öğretilmeyen konuları kapsayan müfredat olarak tanımlanabilir. Resmî müfredat öğretmeyi amaçladıklarının yanında öğretmeyi amaçlamadıkları bakımından da önemlidir. Resmî müfredatta öğretilmeyen şeyler yani göz ardı edilen müfredatla öğrencilere bu unsurların veya konuların onların eğitim deneyimlerinde veya içinde yaşadıkları toplumda önemli olmadığı mesajı verilmek istenir. Bu açıdan okullar yalnızca öğrettiklerinin değil öğretmediklerinin de sorumluluğunu taşırlar. Çünkü öğrencilerin dikkate alamadıkları, işleyemedikleri, kullanamadıkları içerikler, sürdükleri yaşam türleri içinde çeşitli sonuçlar doğurur. Yetkili kurumlar resmî müfredata neyin dahil edileceği ve edilmeyeceği konusunda bilinçli karar verme yetkisine sahiptir. Aynı zamanda okullarda her şeyi öğretmek teknik olarak imkânsız olduğundan, birçok konu bilinçli olarak resmî müfredattan çıkarılmak zorundadır. Bu durum müfredata dahil olmayan belirli içerik ve süreçlerin çalışmak için yeterince önemli/öncelikli olmadığı mesajlarını öğrencilere verebilmektedir.
Müfredat öğrenciler, öğretmenler, materyaller ve çevre arasında geliştirilen etkileşimli bir süreç olmakla birlikte kültürel inançları, sosyal ve politik değerleri ve kurumun değerlerini yansıtan bir ayna işlevi de görür. Gizli veya örtük müfredat genellikle doğrudan öğretilmeyen, yazılı olmayan sosyal kuralları ve davranış beklentilerini tanımlamak için kullanılır. Bu tür müfredatta doğrudan öğretilenlerden çok dolaylı öğretilenler ön plandadır. Öğrencilerin, okul veya kurumun faaliyetlerine katılarak gizli müfredatın hedeflerine ulaşacağı varsayılmaktadır. Gizli müfredat sosyal kabul edilebilirlik, güvenlik, değer gibi unsurları içerdiğinden, öğrencilerin dünyayı anlamalarında oldukça önemlidir. Gizli müfredat yönergeleri resmî veya kamuya açık beyanlarından ayrı olarak, okul organizasyonu ve işleyişi tarafından iletilen tutumlar, değerler, inançlar ve davranışlarla ilgili mesajları ifade eder. Mesela okuma ve matematiğin ilkokuldaki en önemli dersler olduğu mesajı, bu derslere daha fazla zaman ayrılarak ve bu dersleri günün en ideal saatlerine koyarak üstü kapalı olarak verilir.
Öğrencilere gönderilen örtülü mesajlar, onların gelişimine katkı verebildiği gibi zarar da verebilir. Mesela bu mesajlar öğrenci tarafından gönderenin amaçladığı biçimde algılanmayabilir. Özellikle bir okulun gizli müfredatı çeşitli veya çelişkili mesajlar sunduğunda, öğrencilerin neye göre hareket edecekleri ve bunu nasıl yapacakları belirsizleşebilir. Nitekim bu tür durumlarda öğrencilerin çoğu okulun verdiği örtük mesajları ne tamamen kabul etmekte ne de tamamen reddetmekte; okulun değerlerini veya dünya görüşlerini içselleştirmeksizin, iyi notlar alabilmek veya gruba ayak uydurmak için geçici olarak kabul etmiş görünmektedir.
Örtük müfredat genellikle statükonun, özellikle de baskın kültür ve hâkim sosyoekonomik yapının korunmasına hizmet etmektedir. Gizli müfredatın kaynakları genellikle yapısal ve kültüreldir. Örtük müfredatın yapısal yönleri arasında sınıf ve diğer okul etkinliklerinin zaman planlaması, tesisler, ders kitapları ve bilgisayar yazılımı gibi materyaller, dersler, özel programlar, ders dışı etkinlikler ve hizmetler, derecelendirme ve gruplandırma politikaları sayılabilir. Gizli müfredatın kültürel yönleri arasında ise okul kuralları veya değerleri, dekor ve duvar dekorasyonları, öğretmenler ve öğrenciler arasındaki ilişkiler dahil olmak üzere bütün roller ve ilişkiler, öğrenci grupları, ritüeller ve kutlamalar ile çeşitli öğrenci gruplarının öğretmen beklentileri sayılabilir.
Toplumsal veya sosyal müfredat insanı hayat boyunca eğiten aile, akran grupları, mahalleler, çeşitli kurum ve kuruluşlar, meslekler, kitle iletişim araçları ve sosyal medya dahil diğer sosyalleştirici güçlerin şekillendirdiği resmî olmayan müfredat olarak tanımlanabilir. Ailenin tercihlerine dayalı olarak dinî ifade, değerler, etik veya ahlakî dersler, kalıplaşmış davranışlar veya sosyal deneyimler içerebilir. Retorik müfredatın unsurları ise politika yapıcılar ve okul yetkilileri tarafından sunulan fikirlerden oluşur. Bir diğer müfredat türü olan alınan müfredat ise öğrencilerce gerçekten öğrenilen, hatırlanan kavramları ve içerikleri kapsamaktadır.
Elektronik müfredat bilgi için internette arama yaparak veya e-iletişim biçimlerini kullanarak öğrenilen dersleri kapsar. Bu tür müfredat resmî veya gayriresmî olabilir. İnternet ve elektronik ortamları çeşitli amaçlarla düzenli olarak kullanan öğrenciler, her türlü medya ve mesajın etkisine açık hale gelmektedir. Bu bilgilerin çoğu olgusal olarak doğru veya yanlış, ön yargılı ve yönlendirici bilgiler de olabilmektedir. Bu yüzden resmî müfredatın içinde medya okuryazarlığı adı altında öğrencilere elektronik ortamdaki bilgilerin doğruluğunun nasıl eleştirel bir şekilde değerlendirileceğine ve ayrıca güvenilirliğin nasıl belirleneceğine ilişkin derslerin verilmesi önemli hale gelmektedir. Müfredat türleri arasında farklılaştırılmamış müfredat, temel eğitim müfredatı, öğrenci merkezli, çocuk merkezli, toplum merkezli, bilgi merkezli veya eklektik müfredattan da bahsedilebilir. Ayrıca müfredatın ortak felsefî yönelimleri açısından idealizm, gerçekçilik, daimicilik, esasicilik, deneycilik, varoluşçuluk, yapılandırmacılık, yeniden yapılandırmacılık vb. pek çok müfredat yaklaşımından da bahsedilebilir.
Belirli bir alana ait içeriklerin ve faaliyetlerin tamamı bir anda incelenemeyeceği için bunlar belirli bir şekilde düzene sokulurlar. Bu düzenlemeye müfredat tasarımı denir ve eğitimcilerin öğrencilerin öğrendiklerini etkilemek için kullanabilecekleri en güçlü araçlar arasında yer alır. Ancak müfredat tasarımları için kesin bir sınıflandırma mevcut değildir. Müfredat teriminin algılanmasındaki farklılıklara rağmen, müfredat tasarlama süreci genellikle hedefler, içerik, yöntemler, değerlendirme ve sonuçlar olmak üzere beş unsur içerir. Her tür müfredat, neyin öğretilmesi ve öğrenilmesi gerektiği ile bu tür öğretme ve öğrenmenin en iyi şekilde nasıl gerçekleştirilebileceği ve ardından nasıl değerlendirileceği hakkındaki fikirlerden doğar. Öğrenciye nelerin, nasıl, ne kadar, ne zaman, ne şekilde öğretileceği gibi sorular müfredatın şekillenmesinde önemli rol oynamaktadır. Ülkeler için bu alanı kontrol etmek, düzenlemek ve bu çerçevede eğitim sisteminin yönünü tayin ve tespit etmek gelecek nesillerin yetiştirilmesi açısından önemlidir. Bu yüzden bugünün müfredatında istenen esasen gelecektir. Müfredat gençlerin sosyal ve kültürel düzende yerlerini alabilmeleri için bilmeleri veya deneyimlemeleri gerekenlere dair katmanlı kültürel anlayışları yansıtmaktadır. Bu sebeple, yaygın bir modern kurumun merkezî birleşeni olarak müfredat, zorunlu olarak toplumlardaki bütün sosyolojik ve kültürel belirsizliklerin bir parçasıdır.
Müfredat terimi hem Avrupa'da hem de Amerika Birleşik Devletleri'nde XVI. yüzyıldan bu yana yükseköğretimde akademik çalışma ve eğitim ile ilişkilendirilir.
İslam dünyasının en önemli eğitim kurumları olan sıbyan mektepleri ve medreselerde modern anlamda bir müfredattan bahsedilemese de bu kurumların kendilerine özgü öğretim programları olduğu açıktır. Daha çok hoca etrafından şekillenen bu programlar çeşitli sebeplerle değişiklik göstermektedir. Mesela 1693 yılında Hindistan'ın Leknev şehrinde bulunan Dârülulûm-ı Frengî Mahal'de hazırlanan ve "ders-i Nizâmî" diye bilinen müfredat üç asır kadar başarı ile uygulanmış, başka medreseler tarafından da benimsenmiş ve küçük değişikliklerle günümüze kadar devam etmiştir (bk. Hindistan).
Osmanlılar'da XVII ve XVIII. yüzyıllarda medreselerde işlenen konular ve derslerle ilgili nesir ve nazım halinde müfredat yazıldığı bilinmektedir. Bunlara İshak Tokadî'nin Manzûme-i Tertîb-i Ulûm'u, Saçaklızâde Mehmed Maraşî'nin Tertîbü'l-Ulûm'u, Müderris Ali Uşşâkî'nin Kasîde fi'l-Kütübi'l-Meşhûre fi'l-Ulûm'u, bir heyet tarafından hazırlanan Kevâkib-i Seb'a ve Erzurumlu İbrâhim Hakkı'nın Tertîbü'l-Ulûm adlı eserleri örnek verilebilir. Ayrıca Taşköprizâde, Kâtip Çelebi, Şeyhülislam Seyyid Feyzullah Efendi, Bursalı İsmâil Hakkı, Abdullah Ahıskavî ve Ahmed Cevdet Paşa medrese programlarıyla ilgili önemli bilgiler vermişlerdir. Devlet XIX. yüzyıla kadar bu kurumlara nadiren müdahale etmiştir.
Tanzimat döneminde Osmanlı eğitim anlayışında kişinin gerekli ilmihal bilgilerini öğrendikten sonra kimseye muhtaç olmayacak seviyede bir tahsil kazanması, ilim ve fen öğrenmesi ve kişiliğini geliştirmesi önem kazanmıştır. Nitekim eğitim kurumlarına lisân-ı Osmânî, tarih ve coğrafya dersleri konmuş ayrıca Batı dilleri de programlarda yerini almıştır. II. Abdülhamid döneminde de öğretmenlerin seviyelerini yükseltmeye ve okullardaki müfredatın muhtevasını iyileştirmeye çalışmıştır. 1910 yılında çıkarılan Medâris-i İlmiye Nizamnamesi'yle medrese müfredatına dinî ilimlerin yanı sıra matematik, geometri, fizik ve kimya gibi dersler konmuştur. Sıbyan mekteplerini ve medreseleri ıslah etmek için yapılan çalışmalara rağmen bu konuda istenen gelişmeler kaydedilememiştir.
Cumhuriyet'in ilanından sonra ilkokul, ortaokul ve liselerin müfredatları gözden geçirilmiş ve önemli değişiklikler yapılarak millîlik çerçevesinde adımlar atılmıştır. Bu adımlardan en önemlileri Tevhîd-i Tedrisat Kanunu'nun çıkarılması ile Talim ve Terbiye Heyeti kurulması olmuştur. Ayrıca 1924 müfredat değişikliği ile okul programlarına Cumhuriyet'i öne çıkaran bir muhteva getirilmiştir. Müfredatta Türkçe, hayat bilgisi, hesap-hendese, resim, el işi ve müziğin yanı sıra, üçüncü sınıftan itibaren din dersi programa girmiş, ikinci devrede ayrıca tarih, coğrafya, tabiat bilgisi, yurt bilgisi dersleri yer almıştır. Latin harflerine geçişle birlikte Arapça ve Farsça okul müfredatından çıkarılmış. 1935'ten itibaren de cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik ve inkılapçılık ilkeleri eklenmiştir. Demokrat Parti döneminde ise (1950-1960) din dersleri ilkokulların müfredatına yeniden alınmış ve İmam-Hatip okulları açılmıştır. Bu okulların müfredatındaki meslek derslerinin ağırlığı yaklaşık %40, diğer derslerin ağırlığı ise %60 olarak tespit edilmiştir.
Arung, Fernandes. “The Definition of Curriculum”. https://anekawarnapendidikan.wordpress.com/2014/06/03/the-definition-of-curriculum-dictionaries-and-experts/ (Erişim tarihi: 17.01.2023).
Ayhan, Halis. “Batılılaşma (Eğitim ve Öğretim)”. DİA. 1992, V, 158-162.
Cornbleth, Catherine. “Hidden Curriculum”. Encyclopedia of Education. ed. J. W. Guthrie. New York 2003, s. 537-539.
https://www.etimolojiturkce.com/kelime/m%C3%BCfredat (Erişim tarihi: 17.01.2023).
Huggett, Kathryn Dey – Smith, Nora C. – Conrad, Clifton F. “Traditional and Contemporary Perspectives”. Encyclopedia of Education. ed. J. W. Guthrie. New York 2003, s. 519-524.
İpşirli, Mehmet. “Medrese (Osmanlı Dönemi)”. DİA. 2003, XXVIII, 327-333.
Kenan, Seyfi. “Türkiye (Eğitim Öğretim)”. DİA. 2012, XLI, 586-593.
Su, Shao-Wen. “The Various Concepts of Curriculum and the Factors Involved in Curricula-making”. Journal of Language Teaching and Research. 3/1 (2012), s. 153-158.
Thornton, Stephen J. “Curriculum Design”. Encyclopedia of Curriculum Studies. ed. C. Kridel. California 2010, s. 199-201.
Valverde, Gilbert A. “Curriculum, International”. Encyclopedia of Education. ed. J. W. Guthrie. New York 2003, s. 524-529.
Westbury, Ian. “Curriculum, School: Overview”. Encyclopedia of Education. ed. J. W. Guthrie. New York 2003, s. 529-535.
Wilson, Leslie Owen. “Types of Curriculum”. https://thesecondprinciple.com/instructional-design/types-of-curriculum/ (Erişim tarihi: 17.01.2023).
Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/mufredat
Eğitim öğretimle ilgili işlerin bütünü, ders kitabı.
b) Tarihi: Türk eğitim tarihinde Emevî, Abbâsî ve Selçuklu mirası üzerine kurulan ve Osmanlı eğitim sisteminin temel taşı olan medreselerde, okutulan derslerin belirli bir sistematiği ve aşamalılık düzeni mevcuttur. Bir diğer ifade ile medreseye giren bir öğrencinin hangi sınıfta neleri okuyacağı ve hangi eserlerden sınava gireceği bellidir. Öğrenci başlangıç-orta-ileri düzeyde okuması gereken kitapları okur aşamaların her birinden sonra sınava girer ve eğer başarılı olduysa tahsiline devam edebilirdi. Osmanlı medrese sisteminde belirli bir müfredat anlayışından bahsetmek zordur. Fatih Sultan Mehmed zamanında bir medrese müfredatı hazırlandığına dair rivayetler bulunsa da asıl Kanûnî Sultan Süleyman devrinde yapılan yeniden yapılanma büyük ölçüde medreselerin kapatılmasına kadar geçerli olmuştur. Müderrisler verdikleri dersleri okuttukları gibi çoğu zaman medrese eğitiminin tamamını kapsayan müfredat çalışmaları da yapmışlardır. Bir diğer ifade ile müderrisler sadece ders vermemiş, o dersin hangi aşamalarla okutulacağını basitten karmaşığa ve kolaydan zora doğru giden bir sıra ile belirlemişlerdir. Osmanlı eğitim tarihinde ulaşılabilen müfredatların neredeyse hiçbirinin isminde müfredat kelimesi geçmemektedir. Bununla beraber her bir müfredat öğrencinin ne öğreneceğini ve neleri okuması gerektiğini ayrıntılı bir şekilde ifade etmektedir (bk. Medrese Müfredatı).
Bu çerçevede Tokatlı İshak Efendi'nin (ö. 1689) manzum olarak kaleme aldığı Nazmü'l-ulûm başlığını taşıyan müfredat, temelde bir medrese öğrencisinin yüksek düzeyde olgunluk ve ahlak sahibi olması için gerekli nitelikleri ve okuması gereken bilimleri sistematik bir şekilde dile getirmekte ve otuz üç bilimden söz edilmektedir. Her bir bilim için okunması gereken eserler ve bu eserlerin sırası da manzum programda belirtilmiş ve her bir bilimin niçin önemli olduğu açıklanmıştır. Maraşlı Saçaklızâde Mehmed Efendi ise Tertîbü'l-ulûm adlı eserinde (1715-1716), bir ilimler tasnifi yaparken aynı zamanda bu ilimlerin nasıl öğrenilmesi ve hangi eserlerin basitten karmaşığa doğru bir sıra ile okunması gerektiğini vurgulamıştır. Önerdiği sistematik her bir bilim için başlangıç, orta ve yüksek olmak üzere üç düzey içermektedir. Ayrıca her bir aşamada okunması gereken eserleri belirlemektedir.
Medreselere yönelik müfredatlar içinde bir diğer örnek de Nebiefendizâde olarak bilinen Ali Uşşâkî'ye (ö. 1785-6) ait Kasîde fi'l-kütübi'l-meşhûre fi'l-ulûm (Bilimler Alanında Meşhur Olan Kitaplara İlişkin Şiir) başlıklı çalışmadır. Toplam yirmi yedi adet bilim dalı ve bu dallarda basitten karmaşığa doğru okunması gereken kitapları sıralayan Nebiefendizâde'ye göre ilk okunması gereken ilim, akait ilmidir. İslam inancının temellerini öğrendikten sonra öğrenci Kur'an-ı Kerim okumayı öğrenecektir. Ona göre bütün bilimlerin temeli bu iki esasta bulunmaktadır. Bu anlayışı ile klasik program teorisinin Osmanlı dünyasındaki en önemli temsilcileri olan Tokatlı İshak Efendi, Saçaklızâde Mehmed Efendi gibi Nebiefendizâde de aynı yaklaşımı korumaktadır. Bu iki temel öğrenildikten sonra öğrenci için tahsil hayatının derinliklerine yolculuk başlayabilir. Bu bağlamda önemli bir diğer çalışma alanı kıraat ilimleridir. Bunun ardından sırasıyla Arapça gramer, Arapça morfoloji, belagat dersleri ve mantık gelmektedir. Arapça gramerde toplam yedi, morfolojide dört ve belagatta ise iki kitap verilmiştir. Medresede İslamî bilimlerin temel olması ve İslam dininin temel kaynaklarının ise Arapça olmasından dolayı dil derslerinin programdaki ağırlığı fazladır.
Osmanlı medreselerinde uygulanan eğitim programlarından biri de Kevâkib-i Seb'a (Yedi Yıldız) ismiyle bilinen programdır. 1728-1741 yılları arasında Osmanlı Devleti'nde Fransa büyükelçisi olarak görev yapan Marquis de Villenuve Osmanlı medrese sistemiyle ilgili Osmanlı Dışişleri'ne başvuruda bulunmuş ve kimin tarafından hazırlandığı bilinmeyen bu eğitim programı kendisine takdim edilmiştir. Bu müfredat bir önsöz, iki bölüm ve bir sonsöz olmak üzere dört parçadan oluşmuştur. Kevâkib-i Seb'a'da öğrencilerin derslere nasıl çalışması gerektiği konusunda da ayrıntılı bilgiler vardır.
Erzurumlu İbrâhim Hakkı (ö. 1780) tarafından yazılan Tertîb-i Ulûm bir diğer müfredat örneğidir ve Osmanlı medreselerinde okutulan derslerin programlarına ilişkin yazılan en kapsamlı eser olarak dikkat çekmektedir. On iki bölümden oluşur. İbrâhim Hakkı bir öğrencinin olgunluk düzeyine erişmesi için okuması gereken dersleri resmî ve resmî olmayan olarak ikiye ayırarak incelemiştir. Resmî dersler standart olarak Osmanlı dünyasındaki medreselerde okutulanları tanımlamaktadır. Resmî olmayan dersler ise İbrâhim Hakkı tarafından programa eklenmiştir. İbrâhim Hakkı hazırladığı müfredatta öğrenciyi olgunluğa ulaştıracak derslerin bir listesini sunar. Listede her bir dersin niçin önemli ve değerli olduğu, bu dersin öğrenilmesiyle öğrencinin neler kazanacağını açıkladığı gibi her bir ders için okunması gereken kitaplar da belirtilir.
XVIII. yüzyıl başlarından itibaren askerî alanda açılan birçok askerî okulun da kendilerine has bir müfredatının olduğu görülmektedir. Genelde teknik derslerin egemen olduğu bu müfredat anlayışı zaman içinde gelişme göstermiş özellikle II. Mahmud döneminde yapılan köklü reformlarla Batı ülkelerindeki askerî ve teknik okullar düzeyine ulaşmak hedeflenmiştir.
Tanzimat Fermanı (1839) ülkede geniş ve kapsamlı bir reform hareketinin başlangıcı olmuştur denilebilir. Fermanda eğitimle ilgili tek bir kelime bile bulunmamasına rağmen 1845 yılında Sultan Abdülmecid 1839-1845 yılları arası dönemde yapılan çalışmaların askerî alanda yapılanlar dışında çok da etkili olmadığı ve istenen neticeleri ortaya çıkarmadığına ilişkin bir hatt-ı hümâyun yayımlamış, bunun temel sebeplerinin araştırılmasını istemiştir. Bunun üzerine 14 Mart 1845'te, temel amacı eğitim öğretim alanındaki genel problemlerin çözümüne yönelik öneriler geliştirmek olan Meclis-i Maârif-i Muvakkat kurulmuştur. Nitekim bu öneriler içinde ilkokulların eğitim öğretim sisteminde reform yapılması, orta dereceli okulların açılması, ders programlarının yapılması ve daimî hizmet verecek bir eğitim meclisinin kurulması yer alıyordu. Yine eğitim sisteminin ilk, orta ve yüksek düzey olarak düzenlenmesiyle yükseköğretim için Batılı anlamda bir üniversitenin tesis edilmesi öneriler içindeydi. 1846 yılında kurulan Meclis-i Maârif-i Umûmiye eğitim bürokrasisi içinde Eğitim Bakanlığı'na giden yolda önemli bir girişimdir. Meclis-i Maârif-i Umûmiye'nin aldığı en önemli kararlardan biri de okulların inşa, imar ve müfredatlarından sorumlu bir genel müdürlük olan Mekâtib-i Umûmiye Nezareti'nin kurulmasıdır. Atılan bürokratik adımlar ve okulların ülke geneline yayılması, müfredatların hazırlanma ve uygulanması açısından kuşkusuz yeni bir alanının gelişmesine katkı yapmıştır. Dârülmuallimîn-i Rüşdî'nin açılması (16 Mart 1848) ve bir müddet sonra müdürlük görevine Ahmed Cevdet Efendi'nin (Paşa) atanması, okulun müfredatı ile ilgili ilk kapsamlı çalışmanın yapılmasını da beraberinde getirmiştir. Rüştiyelere öğretmen yetiştirecek bu kurumun ders müfredatına Usûl-ü Talim ve Tedris gibi meslekî bir dersin eklenmesi Türk eğitim tarihinde önemli bir gelişme olarak ele alınmaktadır. Tanzimat döneminin eğitimle ilgili belki de en kapsamlı adımı ise 1869 yılında yayımlanan ve bütün eğitim bürokrasisini düzenleyen Maârif-i Umûmiye Nizamnamesi'dir.
Maârif-i Umûmiye Nizamnamesi ile hem eğitim bürokrasisi belirli bir düzene koyulmuş hem de okullar kendi içinde kademelendirilerek formel eğitim açısından önemli bir adım atılmıştır. Bu nizamname ile ilkokulların yapısı ve ilkokul öğretmenlerinin meslekî formasyonuna daha çok önem verilmeye başlanmış, bu okullar medresenin etki alanından çıkarılmıştır. Maârif-i Umûmiye Nizamnamesi aynı zamanda okulların müfredatını ve hangi kademede hangi ders kitaplarının okutulacağını ilk defa resmî olarak belirlemiştir. Bu açıdan ele alındığında müfredatın bürokratik bir metin olarak ele alınmasında Maârif-i Umûmiye Nizamnamesi önemli bir dönüm noktasıdır denilebilir. Yine de müfredatın devletin ciddi olarak ilgi alanına girmesi, müfredat komisyonlarının teşekkülü, ders kitaplarının müfredatla uyumluluğu gibi problemlerin bir idarî mesele olarak sistemli bir şekilde ele alınması Sultan II. Abdülhamid döneminde gerçekleşmiştir. Bu dönemde yayımlanan okul müfredatlarının bazısında müfredat bazısında program kelimesinin kullanıldığı görülmektedir. Örnek vermek gerekirse 1894 yılında yayımlanan idâdîlerin müfredatında "ders programı" ifadesi geçmektedir. Yine 1896 yılında yayımlanan Dârülmuallimîn'de okutulacak dersleri gösteren resmî belgede "Dârülmuallimîn Programı" başlığı bulunmaktadır. Müfredat kelimesi de aynı anlamda kullanılmakla beraber ders programı, müfredat programı gibi ifadeler de yayımlanan dokümanlarda sıklıkla görülmeye başlanmıştır.
II. Meşrutiyet'in ilanıyla birlikte müfredat konusundaki çalışmalarda yoğunlaşmıştır. Maarif Nezareti'nin ibtidâî, rüştiye, idâdî ve sultânîler için hazırladığı programlar bu dönemde çeşitlilik kazanmıştır. 1908-1914 arası dönemde özellikle ilkokul programlarında çocuk oyunlarının yer alması da dikkat çekicidir. Dönemin pedagojik anlayışı içinde hayli yaygın olan çocuk merkezli söylem bu dönemin müfredatlarında kendine yer bulmuştur denilebilir.
Cumhuriyet'in ilanıyla birlikte bütün öğretim kademelerinde müfredat programlarının revizyonuna gidildi. İlkokullar için 1924 yılı müfredat programı yayımlandı. Programın en temel özelliği yeni ilan edilen Cumhuriyet ile ilgili konuların derslerde kendine yer bulmasıdır. 1926 yılında dönemin pedagojik yeniliklerini bünyesine alan ilkokul müfredat programı yayımlandı ve hayat bilgisi dersinin ilk üç sınıf için kabul edilmesi, toplu tedris gibi yenilikler bu açıdan önem taşımaktadır. 1936 yılında yeni bir revizyon yapıldı ve Cumhuriyet'in üçüncü ilkokul programı yayımlandı. Bu programda özellikle Avrupa'da baş gösteren Alman ve İtalyan tehdidine karşı savunmacı bir perspektif dikkat çekmektedir. II. Dünya Savaşı'nın sonunda 1948 yılında yeni bir ilkokul programı yayımlandı. Bu programın en karakteristik özelliği ise demokrasi vurgusunun yoğun bir şekilde işlenmesidir. 1962 yılında sosyal ve ekonomik gelişmelerin bir yansıması olarak yeni bir program denemesi yapılır ve hazırlanan taslak, pilot çalışmayı takiben 1968 yılında uygulamaya konuldu. 1968 yılı programı dört ve beşinci sınıflar için disipline dayalı tarih ve coğrafya öğretimini geniş alanlar tasarımına çevirerek tarih, coğrafya ve yurttaşlık bilgisi derslerini birleştirip sosyal bilgiler dersi adıyla programa ekledi. 1980'li yıllara kadar ufak tefek değişiklikler yapılan bu program ana hatları aynı kalmak kaydıyla 1998 yılına kadar uygulandı. 1998 yılında zorunlu sekiz yıllık ilköğretimin kabul edilmesiyle programlarda yeniden bir düzenlemeye gidildi. 1998 yılı programı, hedef ve davranış kategorilerine, belirtke tablolarına yer veren bir özellik göstermektedir. 2004 yılında pilot çalışması yapılan ve yapılandırmacı paradigmaya uygun olarak hazırlandığı belirtilen program 2005 yılında uygulamaya konuldu. 2005 yılı ilköğretim program tasarısında izlenen program geliştirme modelinde ihtiyaçların belirlenmesinin ardından genel hedeflerin, alanla ilgili kavramların ve ilkelerin, öğrenme alanları ve alanı kapsayan kazanımların, öğrenme alanlarının kapsadığı temaların/ünitelerin belirlenmesi (Bu aşamada diğer alanlarla bağlantılar ve kavram haritalarının oluşturulması da yer almıştır) ve paydaşlarla paylaşım, materyal geliştirme, onaya sunma ve tasarının denenip izlenmesi gibi basamaklar yer almaktadır. 2015 yılında ilkokul programları yeniden düzenlemeye tâbi tutuldu ve elli bir müfredat ekseninde kapsamlı şekilde bir yenileme (güncelleme, gözden geçirme, ikmal ve değişiklik) çalışması yapıldı. Bakanlık bu süreci mevcut müfredatlar, öğrenme öğretme teori ve yaklaşımlarındaki yenilik ve gelişmeler doğrultusunda çağın gerekliliklerini, ferdin ve toplumun değişen ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde yenilenme olarak nitelendirmiştir.
Cumhuriyet döneminde ortaokul ve lise programları da zamanın sosyal ve ekonomik ihtiyaçları doğrultusunda yenilenmiştir. Bu noktada ortaokuldaki bütün dersler için ayrı ayrı ve farklı zaman dilimlerinde; yine lise kademesinde her bir ders için farklı zaman dilimlerinde düzenlemelerin yapıldığı görülmektedir. Mesela ortaokul programlarında 1929 yılı "Orta Mektep ve Liselerin Türkçe Müfredat Programı", 1931 yılı "Orta Mektep Müfredat Programı", 1949 yılı "Ortaokul Programı", 1957 yılı "Ortaokul Programı" ve 1962 yılı "Ortaokul Programı" böyledir. Lise programlarında ise Cumhuriyet tarihi boyunca pek çok farklı düzenleme yapılmış ve bu programlara yeni konular eklenerek bazı konular çıkarılmıştır.
Akyüz, Yahya. Türk Eğitim Tarihi: M.Ö. 1000 – M.S. 2015. Ankara 2015.
Antel, Sadrettin Celâl. “Tanzimat Maarifi”. Tanzimat I. İstanbul 1940, s. 441-462.
Dersaâdet Mekâtib-i İbtidâiyesi İçin Ta‘lîmât-ı Mahsûsa.
Dersaâdet: Mahmud Bey Matbaası, 1309/1891-92.
Ergin, Osman [Nuri]. Türkiye Maarif Tarihi. İstanbul 1977.
İlk Mekteplerin Müfredat Programı. İstanbul 1924.
İlk Mekteplerin Müfredat Programı. İstanbul 1926.
İlkokul Programı Taslağı. Ankara 1962.
İpşirli, Mehmet. “Enderun”. DİA. 1995, XI, 185-187.
İzgi, Cevat. Osmanlı Medreselerinde İlim: Riyazî İlimler. İstanbul 1997.
Kafadar, Osman. Türk Eğitim Düşüncesinde Batılılaşma. Ankara 1997.
Koçer, Hasan Ali. Türkiye’de Modern Eğitimin Doğuşu 1773-1923. İstanbul 1992.
Mahmud Cevad. Maârif-i Umûmiye Nezâreti Târihçe-i Teşkîlât ve İcraatı. İstanbul 1338.
Özyılmaz, Ömer. Osmanlı Medreselerinin Eğitim Programları. Ankara 2002.
Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı İlkokul Programı. İstanbul 1936.
Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı İlkokul Programı. İstanbul 1968.
Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı İlkokul Programı. İstanbul 1948.
Unat, Faik Reşit. Türkiye Eğitim Sisteminin Gelişmesine Tarihî Bir Bakış. Ankara 1964.
Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/mufredat
Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.
Eğitim öğretimle ilgili işlerin bütünü, ders kitabı.