Osmanlı padişahı.
Osmanlı padişahı.
II. Mahmud ile Bezmiâlem Valide Sultan'ın oğlu olarak İstanbul'da dünyaya geldi. Otuz birinci Osmanlı padişahıdır. Babası II. Mahmud'un ölümü üzerine, 1 Temmuz 1839 (18 Rebîülâhir 1255) tarihinde tahta çıktı. Osmanlı Devleti'nin son dört padişahının babasıdır. Şehzadelik döneminde iyi bir eğitim gören, alanında uzman yabancı hocalardan özel dersler almakla birlikte iyi derecede Fransızca biliyordu.
Tahta geçtiğinde Osmanlı ordusu Nizip savaşında Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa'ya yenilmiş, donanma ise Mısır'a kaçırılmıştı. Ayrıca ekonomik sıkıntılar sebebiyle eyaletlerden şikâyetler gelirken, Eflak-Boğdan, Sırbistan, Suriye ve Hicaz'da ayaklanmalar başlamıştı. Devlet ricali ise aralarındaki çekişmelerle meşguldü.
Abdülmecid bu sorunlar karşısında mevcut geleneksel devlet düzeniyle devam edilemeyeceği hususunda ikna oldu. 3 Kasım 1839 tarihinde Tanzimat Fermanı'nı ilan ederek yeniden yapılanma sürecini başlattı. Böylece kanun hakimiyetinin yerleşmesi sağlanacağı gibi, temel hak ve özgürlükler geliştirilecek, Avrupa'nın güçlü devletlerine karşı daha uyumlu politikalar izlenerek Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu sorunlar karşısında onların destekleri sağlanacaktı. Bu amaçla, birbirleriyle çekişme içinde olan her kesimden devlet adamını bir araya toplayıp birlikte çalışmalarını sağladı (bk. Tanzimat).
Tanzimat'ın ilanından sonra uygulanan politikalar sonucu Mısır meselesi Avrupalı devletlerin müdahil olmalarıyla karara bağlandı. Rusya ile yapılan Hünkâr İskelesi Anlaşması'nın (1833) getirdiği riskler Boğazlar Sözleşmesi'yle (1841) ortadan kaldırıldı. Diğer taraftan Osmanlı Devleti ile Rusya arasında bir savaş arenası haline gelen Eflak ve Boğdan meselesi Baltalimanı Sözleşmesi'yle (1849) sonlandırıldı. Aynı süreçte Rusya ve Avusturya ile yaşanan Macar mültecileri sorunu Osmanlı Devleti'nin Avrupa nezdinde itibarını arttırdı. Zira Osmanlı Devleti'ne sığınan mülteciler teslim edilmedi. Devletin o güne kadar sürekli savaştığı iki rakibine karşı takındığı cesur ve özgürlükçü tutumu sonucunda sorun diplomatik yollarla çözüldü. Ancak Rusya'nın tavrı yüzünden 1853 yılında Osmanlı-Rus Savaşı kaçınılmaz oldu. İngiltere, Fransa ve Piyomenti bu savaşta Rusya'ya karşı Osmanlı'nın yanında yer aldı. Maddi ve manevi büyük kayıpların yaşandığı Kırım savaşı, Rusya'nın mağlubiyeti ve Paris Antlaşması'yla (1856) sona erdi. Bu savaşın Osmanlı Devleti'ne en ağır maliyeti ise dış borçlanma ve getirdiği dinî hükümlerle Osmanlı iç barışını bozan Islahat Fermanı (1856) oldu (bk. Islahat Fermanı).
Abdülmecid Tanzimat Fermanı'nın gereği olarak idarî, adlî, askerî, hukukî ve malî alanlarda pek çok yenilik başlattı. Önce babasının ihdas ettiği başvekillik kaldırılarak sadrazamlık makamı yeniden getirildi.
Yönetimde de Dîvân-ı Hümâyun önemini kaybettiği için onun yerini meclisler aldı. 1850'de bu meclislerde görev alacak memurlara, padişaha ve devlete sadakatle hizmet edeceklerine dair yemin etme usulü getirildi. 1853 yılında Meclis-i Âlî-yi Tanzimat kurularak Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye'nin kanun yapma yetkisi bu meclise devredildi. Eyaletlerde valilerin etrafında gayrimüslimlerin de temsil edildiği meclisler oluşturuldu. 1858'de ise memurlar için vazife ve salahiyet kanunu çıkarıldı. 1845'te nüfus sayımı yapıldı ve halka "Mecidiye" denen ilk kimlik belgeleri verildi. Bu belgelere, fesin altında saklandığı için halk arasında "kafa kâğıdı" denilmeye başlandı.
Abdülmecid döneminde imar faaliyetleri de ihmal edilmedi. Boğaz'da yolcu taşımak amacıyla 1854'te Şirket-i Hayriye kuruldu. 1855'te İstanbul ve Edirne arasında ilk telgraf sistemi hizmete girdi. 1849'da Mecidiye Camii, 1853'te Dolmabahçe Sarayı, 1854'te Teşvikiye Camii, 1855'te Beykoz Kasrı ve 1857'de Küçüksu Kasrı yapıldı. Bunlarla birlikte Abdülmecid döneminde birçok çeşme, cami, tekke gibi yapılar onarıldı ya da yeniden inşa edildi. Ayrıca 1845'te çiçek aşısı uygulandı ve padişahın annesi Bezmiâlem Valide Sultan tarafından Gureba Hastanesi yaptırıldı. Galata Köprüsü de bu dönemde inşa edildi.
Abdülmecid döneminde idarî alanda olduğu gibi adlî alanda da önemli atılımlar oldu. Tanzimat'tan sonra oluşturulan adlî teşkilat, Adliye Nezareti'ne bağlandı. Şer'î mahkemeler ise şeyhülislamın faaliyet alanında bırakıldı. 1846'da memurların görev ve sorumlulukları ile ilgili bir düzenleme yapıldı. 1847'de köle ticareti yasaklandı. 1850'de Ticaret Kanunu, 1858'de Arazi Kanunu hazırlanırken, 1840'taki ilk Ceza Kanunu 1858'de yeniden düzenlenerek yürürlüğe konuldu. 1843'te çıkarılan kanunla kura usulü benimsendi ve nizamiye askerlik süresi beş yıla indirildi. Her aileden bir kişinin askere alınması, tek çocuklu ailelerden ise asker alınmaması kuralı getirildi. 1845'te İstanbul ve eyaletlerdeki asayişten sorumlu olacak Zaptiye Müşirliği kuruldu. Islahat Fermanı ile gayrimüslim ailelerden de asker alınması usulü kabul edildi. Ancak gayrimüslimlerden gelen tepkiler üzerine onlardan askerlik görevi yerine bedel-i askeriye adıyla bir vergi alınması kabul edildi.
Vergi sisteminde de dikkat çekici değişiklikler yaptı. İltizam ve öşür toplama usulü kaldırılarak, vergi toplama görevi merkezden gönderilen "muhassıl-ı emvâl" denilen maaşlı maliye memurlarına verildi. 1844'te madeni para sistemi yeniden düzenlenerek, Taksîm-i Ayar Kanunnamesi ile kenarları kırpılamaz mecidiye denilen sikkeler kullanılmaya başlandı. Ardından kaime-yi mu'tebere denilen ilk kâğıt para basıldı. Kırım savaşının finansal yükünü karşılamak için ilk defa dış borç alındı (1854). Bunu 1855'te ikincisi, 1858'de üçüncüsü ve 1860'ta dördüncüsü takip etti. Bu borçlara karşılık ise ülkenin önemli kaynakları ipotek edildi. Londra'da bulunan İngiliz sermayeli Ottoman Bank'ın merkezi, Fransız sermayesinin katılımıyla birlikte Bank-ı Osmânî-yi Şâhâne adıyla İstanbul'a taşındı (1856).
Abdülmecid'in bütün bu çabalarına rağmen, bir türlü çözüme kavuşturulamayan malî kriz ve dış müdahaleler ülkenin çeşitli bölgelerinde hoşnutsuzluğu arttırarak karışıklıklara sebep oldu. Hatta muhalifler Abdülmecid'i indirip kardeşi Abdülaziz'i tahta çıkarmak için başarısız bir darbe girişiminde bulundu. Islahat Fermanı'ndan üç yıl sonra, 1859 yılında gerçekleşen bu olay Kuleli Vakası olarak bilinmektedir.
Tanzimat Fermanı'nda eğitim konusuna hiç değinilmemişse de uyarıları sonucu eğitimde köklü değişimi başlatan adımlar atıldı. Babası döneminde başlatılan eğitim alanındaki reform girişimlerinin daha sistemli hale getirilmesi için bir taraftan hatt-ı hümâyunlar yayımlayıp yöneticileri teşvik etti, diğer taraftan ise zaman zaman Bâbıâli'yi ziyaret ederek çalışmalarla bizzat yakından ilgilendi.
Abdülmecid 1845 yılında Meclis-i Vâlâ'yı ziyaretinde okunan hatt-ı hümâyununda, mevcut çalışmaları yeterli bulmayarak her hususta cehaletin ortadan kaldırılmasını istemişti. Bilim ve sanayinin icadı ve inşası olacak yeni okulların açılması ve halkın eğitimi için gereken adımların bir an önce atılması adına vükelanın tek bir düşünce etrafında birleşerek konuyu müzakere ve mütalaa etmeleri noktasında gerekli uyarılarda bulundu.
Onun bu uyarıları ve talimatları çerçevesinde devlet bürokrasisi harekete geçmiş ülkenin her sancağından iki yetkin kişi İstanbul'a çağrılarak planlamalar yapılmıştı. Ayrıca padişahın "halkın cehaletten kurtarılması ve herkesin lazım olan ilim ve fenleri tahsil etmesi" şeklindeki talimatları doğrultusunda temel eğitim, "levâzım-ı insâniye, tahsîlât-ı kabiliyet ve îcâb-ı akl ve hikmet" başlığı ile iki ana esasa bağlandı. Birinci esasta, öncelikli olarak bireyin dinî inancı ile ilgili bilgilerin öğretilmesi, terbiye ve fazilet sahibi olması ve bireyin kabiliyetine uygun bir eğitim verilmesi amaçlanırken, ikinci esas ile de bireyin ilim ve fen tahsil ederek, olup bitenleri anlayabilecek ve kimseye muhtaç olmayacak kadar bilgi ve beceri sahibi olması hedeflenmiştir.
Bu temel ilkelerin belirlenmesinin ardından önce Meclis-i Muvakkat ve peşinden de 1846 yılında eğitim işlerinin tamamından sorumlu olacak Meclis-i Maârif-i Umûmiye adında daimî bir meclis kuruldu. Bu meclisin alacağı kararları uygulamak amacıyla da Mekâtib-i Umûmiye Nezareti kuruldu (8 Kasım 1846). Meclis-i Maârif-i Umûmiye'nin çalışmaları sonucu, mevcut sıbyan mektepleri yeniden yapılandırılarak ilköğretim parasız ve zorunlu hale getirildi. Yedi yaşına giren her çocuğun okula devam mecburiyetinin bulunduğu öğrenim süresinin ise dört yıl olması karara bağlandı ve okullarda falaka cezası da yasaklandı. Bunun yanında II. Mahmud döneminde kurulmuş olan rüştiye mektepleri de geliştirilerek sayıları arttırıldı. Rüştiye mekteplerinin çoğalması sonucu, yeni usule göre ders verebilecek öğretmenler yetiştirmek amacıyla 1848'de bir dârülmuallimîn açıldı. Bu okulun ilk öğrencileri ise medrese mezunlarından seçildi. Bu tarihe kadar sıbyan mekteplerinden sonra eğitim hayatına devam edemeyen kız çocukları için İstanbul'da Cevrî Kalfa İnâs Rüştiyesi adında ilk kız rüştiyesi açıldı (1859) ve daha sonra kız rüştiyelerinin sayıları artmaya başladı.
Diğer taraftan, medrese dışında yükseköğretim seviyesinde eğitim verecek bir dârülfünun kurulması kararı alındı. Dârülfünun öğrencilerinin ve halkın ihtiyacı olan telif ve tercüme eserleri hazırlamak üzere Mustafa Reşid Paşa'nın gayretleri sonucu 1851 yılında Encümen-i Dâniş adında bir "bilimler akademisi" kuruldu. Ayda bir defa toplanan, kırk dahilî üyesi olan ve sınırlandırılmamış miktarda da haricî üyesi bulunan Encümen-i Dâniş'in haricî üyeleri arasında ünlü tarih yazarı Avusturyalı J. von Hammer ile sözlük yazarı İngiliz J. Redhouse ve Fransız T. X. Bianchi de vardır (bk. Encümen-i Dâniş).
Abdülmecid döneminde ülkenin üst düzey memur, asker ve teknik kadrolarını yetiştirmek amacıyla meslek okulları da açıldı. Mühendishâne-yi Bahrî-yi Hümâyun geliştirilerek adı Mekteb-i Bahriye-yi Şâhâne olarak değiştirildi ve 1846'da Heybeliada'ya taşındı. Mekteb-i Tıbbiye ve Mekteb-i Harbiye yeniden düzenlendi. Mekteb-i Harbiye üçe ayrıldı ve ardından Harp Akademisi kuruldu. 1842 yılında Mekteb-i Tıbbiye'ye bağlı olarak Ebe Mektebi, nâip yetiştirmek için 1855'te Mekteb-i Nüvvâb açıldı. Devletin ihtiyaç duyduğu idarî kadrolara yönetici yetiştirmek amacıyla da 1858'de Mekteb-i Mülkiye kuruldu. Bunların haricinde 1847'de Ziraat Mektebi, 1849'da Baytar Mektebi, 1857'de Orman Mektebi, 1860'ta Sanayi mektepleri ve 1861'de ise Telgraf Mektebi açıldı.
Abdülmecid dönemindeki eğitim faaliyetleri sonucu devlet okullarında önemli bir mesafe kaydedildi. Gerek okullardaki sayısal artış ve çeşitlilik gerekse Islahat Fermanı'nın ilanı, bütün eğitim faaliyetlerinin bir merkezden ve devlet eliyle yürütülmesini zorunlu hale getirdi. Eğitim faaliyetlerinin daha planlı bir şekilde tek merkezden yürütülmesini sağlamak amacıyla 17 Mart 1857 tarihinde Maârif-i Umûmiye Nezareti kurularak Harbiye, Bahriye ve Tıbbiye dışındaki, bütün devlet okulları bu nezaretin yönetim ve denetimine verildi.
II. Mahmud, Abdülmecid ve sonraki devirlerde eğitim reformları yapılırken medrese ve ilmiye alanının ihmal edildiği ve klasik eğitim kurumlarının kaderine terkedildiğine dair yaklaşımlar söz konusudur. Bununla birlikte Abdülmecid devrine bakıldığında, medreselerde görev yapan ulemanın yetkileri ve sorumlukları azalmamış artmıştır. İlmiye mensuplarına yeni açılan kurumlar, mektepler ve meclislerde görev verilerek istihdam sahaları genişletildi. Böylelikle eğitim ve diğer alanlardaki reform programlarına karşı ilmiye sınıfından gelmesi muhtemel tepkiler sınırlandırıldığı gibi onların da kayda değer desteği alınmış oldu. Bu bağlamda modern eğitim kurumları, mektepler ve eğitimle ilgili meclis ve nezaretler doğrudan ilmiye sınıfının gücünü ve etkisini azaltmak maksadıyla değil, aksine ortaya çıkan ihtiyaçlar üzerine benzeri Avrupa ülkelerinde de görülen reformlar çerçevesinde kurulmuştur.
Yirmi bir sene on bir ay yirmi beş gün tahtta kalan Abdülmecid, 25 Haziran 1861 (16 Zilhicce 1277) tarihinde, tüberküloz hastalığından Ihlamur Kasrı'nda vefat etti ve Yavuz Selim Camii haziresine defnedildi.
“Abdülmecid”. Osmanlı. ed. G. Eren. Ankara 1999, XII, 221-225.
Ahmet Cevdet Paşa. Târîh-i Cevdet. C. XII, İstanbul 1966.
a.mlf. Tezâkir. Ankara 1991.
Altuntaş, Zeynep. Sultan Abdülmecid Dönemi Osmanlı Ulemâsı. Dr.T, Marmara Üniversitesi, 2013.
Bilim, Cahit Yalçın. Türkiye’de Çağdaş Eğitim Tarihi (1734-1876). Eskişehir 2002.
İhsanoğlu, Ekmeleddin. “Tanzimat Öncesi ve Tanzimat Dönemi Osmanlı Bilim ve Eğitim Anlayışı”. 150. Yılında Tanzimat. ed. H. D. Yıldız. Ankara 1992, s. 335-395.
Karal, Enver Ziya. Osmanlı Tarihi. C. V, Ankara 1999.
Koçak, Cemil, “Abdülmecid”. Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi. 1985, V, 1288-1289.
Küçük, Cevdet. “Abdülmecid”. DİA. 1988, I, 259-263.
“Maarif Nezâretinin Tarihçesi”. Sâlnâme-i Nezâret-i Maârif-i Umûmiye. İstanbul 1319, s. 1-17.
Mahmud Cevad. Maârif-i Umûmiye Nezâreti Târihçe-i Teşkîlât ve İcrâatı. İstanbul 1338.
Sakaoğlu, Necdet - Akbayar, Nuri. Sultan Abdülmecid. İstanbul 2008.
Subaşı, Turgut. “Sultan Abdülmecid ve Sultan Abdülaziz”. Türkler. ed. H. C. Güzel v.dğr. Ankara 2002, XII, 753-781.
Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/abdulmecid
Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.
Osmanlı padişahı.