A

ENCÜMEN-i DÂNİŞ

Osmanlı Devleti’nin Batılı anlamda tesis ettiği ilk bilim kurumu.

  • ENCÜMEN-i DÂNİŞ
    • İlhami YURDAKUL
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 15.09.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/encumen-i-danis
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    ENCÜMEN-i DÂNİŞ
ENCÜMEN-i DÂNİŞ

Osmanlı Devleti’nin Batılı anlamda tesis ettiği ilk bilim kurumu.

  • ENCÜMEN-i DÂNİŞ
    • İlhami YURDAKUL
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 15.09.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/encumen-i-danis
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    ENCÜMEN-i DÂNİŞ

Osmanlı Devleti'nde Lâle Devri'nde (1718-1830) tercüme faaliyetleriyle meşgul bir ilmî teşekkülün varlığından söz edilir. Nevşehirli Damad İbrâhim Paşa'nın himayesinde hacmi küçük eserler tek tek şahıslar, daha büyük tercüme faaliyetleri ise kırk beş kişiye kadar varan heyetler tarafından yapılmıştır. Bunlar Grekçe, Farsça, Almanca ve Latince'den Arapça'ya veya bu dillerden ve Arapça'dan Türkçe'ye tercümedir. Bu tercüme heyetlerinde yer alan ulemanın vasıfları "erbâb-ı dâniş ve irfan" şeklinde ifade edilmiştir. Ancak bu tercüme faaliyetleri kurumsal ve daimi bir yapıya kavuşamamıştır.

Osmanlı Devleti'nde bu anlamda ikinci teşebbüs literatürde Beşiktaş Cem'iyet-i İlmiyesi veya Cem'iyet-i İlmiye denilen bir ulema grubunun faaliyetleridir. Bu cemiyet, 1797'den itibaren üç yıl Londra sefirliği yapan İsmâil Ferruh Efendi, vakanüvis ve hekimbaşı Şânîzâde Atâullah Efendi ve Anadolu kazaskerliği payeli Melekpaşazâde Abdülkadir Efendi gibi Doğu ve Batı dillerini, kültürlerini bilen münevverlerden müteşekkildir. Cevdet Paşa'nın (1823-1895) naklettiğine göre Beşiktaş'ta tesis edilen Encümen-i Ulûm ve Maârif'in müdürü Melekpaşazâde Abdülkadir Efendi, başhocalar Şânîzâde Atâullah Efendi ile İsmâil Ferruh Efendi'dir. Herhangi bir fennin tahsili için müracaat olduğunda üyelerden uygun biri ders verir veya dışarıdan bir hoca tutulurdu. Encümenin masrafları da yine üyelerin aidatlarıyla karşılanırdı. Bektaşîliğin ilgası üzerine Behçet Efendi rakiplerini saf dışı bırakmak için "cem'iyet-i ilmiye"yi Bektaşîlik ile itham etti ve dağıtılmasına sebep oldu. Dolayısıyla gönüllülük esasına dayalı sivil bir akademi olma yolunda ilerleyen bu ilmî cemiyet de kurumsallaşamadan son buldu.

İlmî kurum bağlamında bu ikinci teşebbüs devrine şahitlik etmiş olan Mustafa Reşid Paşa (1800-1858), maarifin halk arasında kolayca yayılması için fen ve sanat kitaplarının herkesin anlayabileceği bir dille yazılması gerektiğine inanmıştır. Reşid Paşa ekolünden Ahmed Cevdet Paşa'ya göre de Türkçe önceki müelliflerin eserlerinde oldukça ihmal edilmiş ve bu eserler ya başka bir lisanla veya Arapça ve Farsça kelimeler yoğun olarak kullanılarak yazılmıştı. Halbuki bilim ve sınâiye dair kaleme alınan eserlerin halkın anlayacağı ve tahsilinin kolay olacağı bir şekilde yazılması gerekirdi.

Bu zihnî dönüşümün bir parçası olarak 13 Ocak 1845 tarihinde Sultan Abdülmecid, Bâbıâli'yi ziyaretinde yapısal reformlarla eğitim arasındaki ilişkiye değinmiş, cehaletle mücadele için yeni mekteplerin açılmasının gerektiğine vurgu yapmıştır. Bunun üzerine yaklaşık iki buçuk ay sonra 1 Mart 1845 tarihinde eğitim reformu için çalışmalar yapmak üzere Meclis-i Maârif-i Muvakkat adıyla bir komisyon kurulmuştur. Meclis-i Maârif-i Muvakkat yaptığı çalışmalar neticesinde birincisi sıbyan mekteplerinin yeniden düzenlenmesi, ikincisi bu mekteplerin üzerinde orta dereceli rüştiye mekteplerinin açılıp yaygınlaştırılması, üçüncüsü de yüksek eğitimin yapıldığı bir dârülfünun açılmasına dair üç rapor hazırlamıştır.

Eğitim tarihinin önemli kurumsal yapılarından Meclis-i Maârif-i Muvakkat'in üzerinde durduğu konuların başında Dârülfünun'da okutulacak ders kitaplarıyla halkın ihtiyacı olan telif ve tercüme kitaplarının hazırlanması için Encümen-i Dâniş adında bir ilmî heyetin kurulması gelmiştir. Kurulacak Encümen-i Dâniş'in yirmi üyesinin dâhilî, yirmi üyesinin ise hâricî olmak üzere kırk üyeden oluşturulması öngörülmüştür. Hâricî üyelerin yabancı ülke vatandaşı da olacağı dikkate alınarak bunların yazdıkları veya tercüme ettikleri kitapların tashihleri ve yazışmaları için iki musahhih ve bir kâtibin de atanması uygun görülmüştür.

Meclis-i Maârif-i Muvakkat'in yerine 27 Haziran 1846 tarihinde Meclis-i Maârif-i Umûmiye adında yetkileri daha geniş bir meclis teşekkül etmiştir. Bu meclis, Meclis-i Maârif-i Muvakkat'in raporunu gözden geçirerek Dârülfünun binasının tamamlanmasını beklemeden hemen kitap telif ve tercüme faaliyetlerine başlanmasını önermiştir. Buna göre Dârülfünun binası tamamlanıncaya kadar ders kitabı olarak okutulacak tercüme ve telif kitapları da hazırlanacaktır. Encümen-i Dâniş, farklı alanlardan ve dillerden tercüme ve telif çalışmaları yürüteceği için alanlarında dâhilî üye sayısının kırka çıkarılması, hâricî üye sayısının ise belli bir sayıyla sınırlandırılmaması kararı alınmıştır. Encümen-i Dâniş'in, vakit kaybetmeksizin Sultan Abdülmecid'in annesi Bezmiâlem Valide Sultan'ın inşa ettiği Dârülmaarif adlı mektebin bir odasında çalışmalara başlaması istenmiştir. 11 Şubat 1851 tarihinde de Encümen-i Dâniş'in iç tüzüğü hazırlanmıştır.

Meclis-i Maârif'in 15 Nisan 1851 tarihinde ortaya koyduğu bu öneriler Meclis-i Vâlâ ve Şeyhülislam Ârif Hikmet Beyefendi'nin müspet görüşü üzerine Sultan Abdülmecid tarafından onaylanmıştır. Sultan Abdülmecid, Encümen-i Dâniş'in birinci başkanlığına Şeyhülislam Atâullah Efendizâde Mehmed Şerif Efendi'yi ikinci başkanlığına da Meclis-i Maârif-i Umûmiye üyesi Hayrullah Efendi'yi atamıştır. Encümen-i Dâniş'in yapacağı telif ve tercüme faaliyetleri kapsamında kitap telif ve tercüme edenlere ödeme yapılması için 50.000 kuruşluk bir fon ayrılmıştır. Böylece Encümen-i Dâniş'in kuruluşu tamamlanmıştır.

Encümen-i Dâniş'in kuruluş kararından yaklaşık dört ay sonra, 18 Temmuz 1851 tarihinde Sultan Abdülmecid'in teşrifiyle resmî açılışı yapılmıştır. Açılış töreninde Mustafa Reşid Paşa, Hayrullah Efendi ve Ahmed Cevdet Paşa da birer konuşma yapmıştır. Encümen-i Dâniş'in kuruluşunun ardından dâhilî ve hâricî üyeleri belirlenmiştir. Dâhilî üyeleri arasında Sadrazam Mustafa Reşid Paşa, Şeyhülislam Ârif Hikmet Beyefendi, Serasker Mehmed Rüşdü Paşa, Meclis-i Vâlâ Başkanı Sâdık Rifat Paşa, Hariciye Nazırı Mehmed Emin Âli Paşa, Meclis-i Vâlâ üyesi Meşrebzâde Ârif Efendi, Meclis-i Vâlâ üyesi nakîbüleşraf Tahsin Beyefendi, Dâr-ı Şûrâ-yı Askerî üyesi Rüşdü Molla Efendi, encümen başkanı Atâullah Efendizâde Şerif Efendi, sadaret müsteşarı Keçecizâde Mehmed Fuad Efendi, Mekteb-i Tıbbiye Nazırı Zîver Efendi, Meclis-i Maârif üyesi ve encümenin ikinci başkanı Hayrullah Efendi ve devrin önde gelen sivil, ordu ve ilmiye sınıfından kırk üye atanmıştır. Aynı şekilde hâricî üye olarak J. Redhouse, Bianchi ve J. von Hammer gibi tanınmış üyelerin sayısı ise süreç içinde yirmi altıya kadar yükselmiştir.

Encümen-i Dâniş faaliyette bulunduğu yaklaşık on bir yıl zarfında pek çok telif ve tercüme eseri neşretmiştir. Tanzimat devrinden sonra Arapça, Farsça veya ağdalı bir Türkçe ile yazılan eserleri insanların anlamakta zorluk çektikleri ve cahil kaldıkları düşünülmüştür. Bu yüzden telif eserlerin anlaşılır ve sade bir Türkçe ile yazılmasına işaret edilmiştir. Yazı dili ile konuşma dilinin birbirine yaklaştırılması ve herkes tarafından anlaşılır bir dilin zaruretini savunan Ahmed Cevdet Paşa'nın, ilk mekteplerin (mekteb-i ibtidâî) dördüncü sınıfında okutulmak üzere Fuad Paşa ile birlikte yazdığı gramer kitabı Kavâid-i Türkiye (1875) adıyla basılmıştır. Bu eser Encümen-i Dâniş'in resmî açılışı sırasında Kavâid-i Osmâniye (İstanbul 1281) adıyla tekrar gözden geçirilerek basılmış ve Sultan Abdülmecid'e takdim edilmiştir.

Süreç içinde Encümen-i Dâniş'in bir faaliyeti olarak Aziz Efendi ve Hayrullah Efendi tarafından Devlet-i Aliyye-i Osmâniye Tarihi (on sekiz cilt;1853-1865), Ahmed Cevdet Paşa tarafından Târîh-i Cevdet (on iki cilt; 1891), İbn Haldun'un Kitabü'l-İber ve Mukaddime (Bulak 1274) adıyla bilinen kitabının giriş kısmının tercümesi de diğer pek çok tercüme ve telif çalışması gibi encümenin birer projesi olarak başlamıştır. Bir kısmı zamanında bir kısmı da uzun zaman sonra da olsa tamamlanmıştır. Süreç içinde üye ölümleriyle zayıflayan Encümen-i Dâniş, Mustafa Reşid Paşa'nın 1858'de vefatıyla en büyük hâmisini kaybetmiştir. Ölen üyelerin yerine yeni üyeler de atanamamıştır. Böylece Encümen-i Dâniş önemini büyük ölçüde kaybetmeye başlamıştır.

Bu sırada Bâbıâli birinci tercümanı Münif Efendi'nin (Paşa) gayretiyle Cem'iyet-i İlmiye-yi Osmâniye adıyla yeni bir heyet teşekkül etmiştir. Bu yeni cemiyetin amacı da maarif ve mekteplerle ilgili konuların yanı sıra telif ve tercüme faaliyetleri yürütmektir (bk. Cem'iyet-i İlmiye-yi Osmâniye). Cemiyet, 3 Haziran 1861 tarihinden itibaren Münif Paşa'nın riyasetinde Çiçekpazarı'nda taş mektepte faaliyetlerine başlamıştır. Pek çok üyesi bulunan cemiyet Mecmûa-yı Fünûn adlı dergiyi neşretmeye başlamıştır (Temmuz 1862). Encümen-i Dâniş'in II. Abdülhamid döneminde yeniden teşkili için teklifler olduysa da gerçekleşmemiştir.

Encümen-i Dâniş, yaklaşık on bir yıllık verimli bir hizmet sürecinden sonra Mustafa Reşid Paşa'nın ölümünün ardından gerekli önem verilemediği için yavaş yavaş tarihî misyonunu tamamlamış, kısa bir süre sonra da Dârülfünun hizmete açılmıştır.

Kaynakça

Aktepe, Münir. “Türkiye’de Akademi Meselesi ve II. Abdülhamid’e Dil Akademisi Hakkında Sunulan Layiha”. Belgelerle Türk Tarihi Dergisi. sy. 8 (1968), s. 22-28.

Akyıldız, Ali. İlk Türk Akademisi Encümen-i Dâniş’in Kuruluşu ve Faaliyetleri (1851-1862). Ankara 2018.

Akyüz, Kenan. “Encümen-i Dâniş’in Kuruluşu ve Mâhiyeti Hakkında Yeni Belgeler”. Studi Preottomani e Ottomani: Atti del Convegno di Napoli (24-26 Settembre 1974). Napoli 1976, s. 7-13.

Chambers, Richard L. “The Encümen-i Daniş and Ottoman Modernization”. VIII. Türk Tarih Kongresi, Bildiriler. Ankara 1981, II, 1283-1289.

Eren, İsmail. “Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye’nin Faaliyet ve Tesirleri”. Belgelerle Türk Tarihi Dergisi. sy. 45 (1971), s. 10-12.

Gencer, Ali İhsan. “Encümen-i Dâniş ve Mustafa Reşid Paşa”. Mustafa Reşid Paşa ve Dönemi Semineri, Bildiriler. Ankara 1987, s. 31-37.

Hayrullah ibn Abdülhak. “Encümen-i Dâniş Reisinin Maarif Islahına Ait Layihası”. Türklük. 2/8 (1939), s. 102-104.

İhsanoğlu, Ekmeleddin. “Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye’nin Kuruluş ve Faaliyetleri”. Osmanlı İlmî ve Meslekî Cemiyetleri. İstanbul 1987, s. 197-220.

Uçman, Abdullah. “Encümen-i Dâniş”. DİA. 1995, XI, 176-178.

Yurdakul, İlhami. “II. Meşrutiyet Devri Alfabe Tartışmaları: Musullu Davud’un Layihası ve Şeyhülislam Hüsnü Efendi’nin Fetvası”. İmparatorluğun Son Asrında Osmanlılar. haz. F. Bozkurt – B. Çağlar. İstanbul 2021, s. 55-67.

a.mlf. “Ahmed Cevdet Paşa’nın Muhtıra-ı Hususiye Adlı Tezkire Defteri”. Türk Hukuk Tarihi Araştırmaları. sy. 31-32 (2021), s. 163-175.

Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/encumen-i-danis

Görüş, öneri ve yorumlarınız için tıklayınız.

Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.

ENCÜMEN-i DÂNİŞ

Osmanlı Devleti’nin Batılı anlamda tesis ettiği ilk bilim kurumu.