Çeşitli bilim alanlarında çalışan bilginler topluluğu ve bu toplulukların mensup oldukları kuruluş.
Çeşitli bilim alanlarında çalışan bilginler topluluğu ve bu toplulukların mensup oldukları kuruluş.
Akademi terimi daha ziyade üniversiteleri ve üniversitelerde çalışan bilginler topluluğunu tanımlamak için kullanılır. Akademik, bu kurumlarda yapılan bilimsel, edebî ve sanatsal incelemeleri nitelerken, akademisyen ise bu tür kurumlarda çalışan uzmanları işaret eder. Tarih boyunca yüksek düzeyde eğitim öğretim yapmak ve mevcut bilgiyi dönemin anlayışına uygun şekilde derlemek ve geliştirmek için çeşitli müesseseler ortaya çıkmıştır. Bu müesseseler farklı kültür dünyalarında bilgi üretimi araçlarına, bilgileri derleyen ve geliştiren kişi ile kurumların sosyal konumlarına ve bu bilgilere temel oluşturan kozmoloji anlayışlarına bağlı olarak şekillenmiştir. Akademi, Eflâtun (Platon) tarafından kurulmuş ve adını Atina'da kurulduğu yerin adından (Akademos) almıştır. Sonraki asırlarda birçok kültür ve coğrafyada taklit edilmiş ancak genellikle farklı adlarla anılmıştır.
Akademi'de o gün anlaşıldığı şekliyle dil bilgisi, sayılar, sanatlar, doğa bilgisi ve spor eğitimi veriliyordu. Eflâtun'un öğrencisi Aristo da Akademi'de yirmi yıla yakın ders verdi. Daha sonra benzer amaçlarla kendi okulu olan liseyi (lyceum) kurdu. Müzikte "uyumlu aralıklarda oranları" bulan Pisagorcular, belagat tekniklerinde öne çıkan sofistler ve diğer düşünce çevreleri de eski Grek toplumunda öğretilecek bilgi çerçevelerinin gelişmesinde etkiliydiler. Felsefe ve etikle birlikte doğa çalışmalarının da (bilim) meşru bir toplumsal konum elde etmesinde bu kurumların sonraki çağlarda etkisi oldu. Siyasî istikrarsızlıklar sebebiyle Akademi çeşitli defalar yıkıldı ancak sonrasında bir kısmı Eflâtun'un takipçileri de olan çevreler tarafından tekrar tekrar kuruldu. Farklı düşünce gelenekleriyle Eflâtuncu fikirler arasında yakınlıklar arayan düşünce çevreleri de başta İskenderiye'de ve antik dünyanın bazı kültür şehirlerinde bilgin ve öğrenci topluluklarını buluşturan benzer müesseseler oluşturdular (Ben-David, 2011: 61-70).
Hıristiyanlığın doğuşu sonrasında eski Grek ve Helenistik bilgi faaliyetlerine yönelik dinî şüpheler Eflatun Akademisi'nin ve eğitimi yapılan öğretilerin akıbetini etkiledi. Spekülatif felsefe ve doğa incelemeleri yerine hukuk çalışmalarını öne çıkaran İmparator Jüstinyen milattan sonra 529 yılında Yeni Eflâtuncu Akademi'yi ve liseyi kapattı. Katolik Hıristiyanlığın dini kısıtlamaları altında kadim Grek ve Roma kültürü bastırıldı. Bu dünyadan gelen disiplinlerin eğitimde kullanımı kilise doktrininin imbiğinden geçirilerek iki seviyede yeniden formüle edildi. "Artes liberales" adı verilen ve üç disiplinden (trivium) oluşan gramer, mantık ve belagatla (retorik) sayılara ve ölçüye dayanan dört (quadrivium) disiplin olan aritmetik, astronomi (küreler), müzik ve geometri yüksek eğitim etkinliklerinde öne çıkan ilimler oldu (Ede - Cormack, 2022: 45, 77-79).
Eğitim öğretim ve düşünce çalışmaları için XIII. yüzyıldan sonra Mâverâünnehir'den Endülüs'e kadar İslam toplumlarında zengin bilgi toplulukları ortaya çıktı. İlk büyük çeviri hareketi kadim bilgi mirasını ağırlıkla Arapça'ya aktaran büyük bir kültürel canlanma getirdi. Edep literatürünün (humanities) temellerini atan bu girişimin özellikle İslam ve Avrupa orta zamanlar kültürleri üzerinde derin etkileri oldu. İslam coğrafyasına yayılan ve çok farklı bilgi alanlarında kendini ortaya koyan bilgin topluluklarının gelişimi X. yüzyıl sonuna doğru medreseleri şekillendirdi. İslam medreseleri ve diğer eğitim ve araştırma ortamları (kütüphaneler, şifahaneler, rasathaneler, saray okulları ve ders halkaları vd.) Roma'nın yıkılışından itibaren süren kültürel durgunluğa son veren büyük bir yenilik ve canlanmaydı. Gutas (2003) ve Makdisi'nin (2015) ayrıntılı olarak belgelediği üzere, eski Grek dünyasından ve diğer kültürlerden yapılan ve sultanlar tarafından çok uzun bir süre bizzat himaye edilen ve katı bir şekilde yönteme bağlı olarak yürütülen titiz çeviri faaliyetleri, dil bilgisi alanındaki teorik çalışmalar önce Bizans'ta, sonrasında ise Akdeniz Avrupası'nda hümanistik incelemelerin zemininde yer aldı. Bağdat, Şam, Buhara ile Endülüs şehirlerindeki medreselerin yanı sıra büyük kütüphaneler dolaşıma giren bu metinlerle zenginleşti, sayısız entelektüel çevre ortaya çıktı. Matematik, astronomi, dil çalışmaları, tababet başta olmak üzere birçok alanda ortaya çıkan okullar ve ekoller İslam dünyasının farklı örgütsel biçimlere sahip akademik ortamlarında şekillendi. XI. yüzyıl sonu ve XII. yüzyıl başında Haçlı seferleri ile başlayan İslam kültürüyle etkileşimler sonrasında Akdeniz Avrupası'nda sonradan üniversite (studia, studium generale, studium particulare) adını alacak olan kuruluşlar ortaya çıktı. Avrupa XII. yüzyıl Rönesans'ı İslam dünyasındaki toplumundaki bilginlerin olağanüstü zenginlikteki çalışmalarının oluşturduğu kültürel kalıbı model alarak yükseldi.
Bahsedilen geniş entelektüel canlanmanın sonucunda akademi kavram olarak tekrar XV. yüzyılda gündeme geldi. Üniversiteler dışında taraftar bulan hümanistler ve doğa felsefecileri Arapça'daki olağanüstü zenginlikteki bilgi birikimi üzerinden antik Grek ve Roma dünyasıyla Arapça'daki özgün yeni bilgilere yöneldi. Üniversitelerde kurumsallaşmış Katolik skolastiğine karşı, kadim dünyadaki bilgi ve birikimleri keşfetme arzusuyla ortaya çıkan çok sayıda bilgi topluluğu İtalya'da bazı varlıklı insanların da desteği ile büyüdü. Ben-David'in (2011: 91-97) belgelediği üzere XV. yüzyılın başlarında başlayıp 1800'lere kadar süren dört yüzyıllık dönemde İtalya'da kendine akademi ismini veren 650'den fazla çevre ortaya çıktı. Bu akademiler edebiyat, bilim, sanat, tıp, teoloji, hukuk ve aynı anda çoklu ilgilere hitap eden farklı alanlarda etkinlik gösterdi. Akademilerin yarıdan fazlası geniş anlamıyla edebiyat (letters) çalışmalarına odaklanmaktaydı. Yine bu akademilerin önemli bir kısmı gayriresmî topluluklar olarak faaliyet gösterirken, yarıdan fazlası örgütlü meslek toplulukları ve entelektüellerin düzenli akademik faaliyetler yapması anlamında resmî tanımlara sahipti. İtalya'dan Avrupa'ya yayılan "akademi hareketi" bilim etkinliklerinin toplumsal faaliyetler içinde meşrulaştırılması, himaye görmesi ve XVII. yüzyıldan sonra da diğer Avrupa ülkelerinde monarşilerin koruması altında devlet destekli akademi topluluklarına dönüşmesine öncülük yaptı. XVI. yüzyıldan sonra Avrupa'nın kuzey bölgelerinde de yayılan hümanist bilgi ve yayıncılık odaklı akademi hareketleri sonradan modern bilim faaliyetlerine dönüşecek "bilimci hareketin" gelişip biçimlenmesine de yardımcı oldu.
Rönesans akademilerindeki Grek, Roma ve Arap metinlerine, sanat çalışmalarına, dillere, doğa araştırmalarına yönelik toplumsal ilginin artışı, üniversiteler dışında kalan ya da üniversitelerde olup bu alanlarda serbest çalışma yapamayan ve kendilerine akademi diyen bilginlerin de katılımıyla ortaya çıktı. Edebiyat ve sanat çalışmalarıyla başlayan akademi hareketi Roma (Lincei Akademisi) ve Floransa'daki (Platonik Akademi ve Umidi Akademisi) etkili girişimlerden sonra da yüzyıllar içinde Urbino'da, Siena'da (Accesi Akademisi ve Intronati Akademisi), Napoli'de (Pontaniana Akademisi) Padua'da ve Venedik'te (Incogniti Akademisi) yayıldı ve yüzyıllara yayılacak bir klasik eser çeviri faaliyeti başlattı. Avrupa ölçeğinde hümanist fikirlerin yayılmasına hizmet eden İtalyan akademileri geniş bir entelektüel ağ ve daha sonra çeşitli Avrupa ülkelerinde görülen bir "edebiyatçılar cumhuriyeti" (republic of letters) oluşturdu (Field, 1988; Kristeller, 1961; Testa, 2015).
Hümanist hareket ve akademiler, bağımsız olarak araştırmalar yapan doğa bilimcilerinin faaliyetlerine de sağladıkları destek ile zaman içinde doğa araştırmasının meşru bir çalışma olarak benimsenmesinde temel bir rol oynadı. Accademia dei Lincei üyesi Galileo'nun uğradığı takibat, mahkûmiyet, sindirme ve eziyetler Kuzey Avrupa'da bir "protestan bilim politikası" geliştirmek isteyenler için önemli bir propaganda malzemesi olarak da kullanıldı. Akademiler yükselen "bilimci hareket"in de temel bir bileşeniydi. Kilise karşısında bağımsız bilim çalışmalarını desteklemenin sosyal ve politik prestijini kullanmak ve aynı zamanda kendileriyle ilişki içinde yeni bir bilginler topluluğu oluşturmak isteyen monarşiler XVII. yüzyıldan sonra akademileri himaye altına almaya başladılar (Ben-David, 2011: 101-126). İtalya'daki hareketin dışında ilk önemli girişimler Londra ve Paris'te ortaya çıktı. 1662'de Londra'da Kraliyet Bilim Cemiyeti kuruldu. Bu topluluk zaman içinde özellikle doğa bilimlerinde bağımsız ve amatör bilim girişimcilerini destekleyen bir merkeze dönüştü. Fransa'da 1635'te Fransız dili üzerine çalışmalar yapmak üzere kurulan Fransız Akademisi ile H. L. Habert de Montmor tarafından kurulan Montmor Akademisi ilk akademilerdi. Daha sonra doğa çalışmalarını desteklemek için Paris'te bir akademi kurma düşüncesinin sahibi olan N. Peiresc ise Galileo ile bağlantılı bir öğrenci ve Napoli'de açılan bilim akademilerinin öncülerinden olan Giambattista della Porta'nın yardımcısıydı. 1666'da Paris'te kurulan ve sonradan doğa bilimleri çalışmalarında önemli bir merkez olan Kraliyet Bilim Akademisi ile akademi hareketi Avrupa'nın diğer ülkelerine doğru yayıldı. XVIII. yüzyıla gelindiğinde Paris'teki Bilimler Akademisi Avrupa'daki en saygın bilim merkezi olmuştu (Ben-David, 2011: 101-126; Considine, 2014; Morrice, 1734).
Skolastik düşüncenin hâkim olduğu üniversitelerde yapılamayan edebiyat, sanat ve bilim çalışmaları kraliyet desteği ile yapılacak şekilde bir dönüşüm geçirdi. Birçok Avrupa ülkesinde çok farklı bilim sahalarını destekleyen yüzlerce sanat, edebiyat ve bilim akademisi kuruldu. 1700'de Berlin Bilim Akademisi, 1713'te Avusturya Bilimler Akademisi, 1724'te Rus Bilimler Akademisi, 1739'da İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi, 1742'de Danimarka Kraliyet Akademisi, 1751'de Göttingen Bilimler Akademisi, 1759'da Bavyera Bilimler ve Beşerî İlimler Akademisi, 1772'de Brüksel'de Emperyal ve Kraliyet Edebiyat ve Bilimler Akademisi, 1780'de Amerikan Sanatlar ve Bilimler Akademisi, 1782'de Verona'da Ulusal Bilimler Akademisi kuruldu (Ede ve Cormack, 2022: 142-186).
Osmanlı'da ilim çevrelerinin gelişimi açısından bakıldığında Beşiktaş Cem'iyet-i İlmiyesi erken İtalyan sivil akademilerine benzer özellikler de taşıyan bir yer olarak görülebilir. XIX. yüzyılın başında Avrupa kültürü ve düşüncesiyle tanışan İsmâil Ferruh Efendi, Şânîzâde Atâullah Efendi, Kethüdâzâde Ârif Efendi, Melekpaşazâde Abdülkadir Bey gibi bazı seçkin Osmanlı münevverinin oluşturduğu bu heyet felsefe, edebiyat, bilim, din ve tıp alanında Ortaköy ve Beşiktaş'taki yalılarında isteyenlere dersler vermiş ve sohbetler yapmıştır. Saray çevresinde muhalifleri olan bu ilmî çevre yeniçeriliğin kaldırılması esnasında doğru olmadığı sonradan anlaşılan bazı suçlamalarla dağıtılmıştır. Bu heyetin bir akademi vasfına sahip olup olmadığına dair tartışmalar bulunmakla birlikte girişimlerinin niteliği devlet destekli olmayan erken dönem akademilerle benzerdir. Osmanlı Devleti'nde resmî bir bilim akademisi olarak ortaya çıkan Encümen-i Dâniş 18 Temmuz 1851 tarihinde kuruldu. Bu heyetin görevi açılması düşünülen üniversite (dârülfünun) için hazırlıklar yapmaktı. Bu alanda bazı çalışmalar yapıldıktan sonra 1862-63'te son buldu. Osmanlı'da bir akademi olarak zikredilmesi gereken diğer oluşum ise Cem'iyet-i İlmiye-yi Osmâniye'dir. 1861'de kurulan bu heyet de modern bilimleri ve özellikle fiziği dönemin pozitivist anlayışı içinde Osmanlı toplumuna kurtarıcı ilimler olarak tanıtmaya çalışmış, bu alanda bir kitaplık oluşturmuş, Mecmûa-yı Fünûn adlı bir yayın çıkarmıştır. 1856'da kurulan ve günümüze kadar devam eden bir diğer topluluk olarak Cem'iyet-i Tıbbiye-yi Şâhâne de (Türk Tıp Cemiyeti) Osmanlı son devrindeki Avrupaî tarzdaki ilim topluluğu girişimleri arasında zikredilmiştir (İhsanoğlu, 2021: 74-80; a.mlf., 2022: 232-304; ).
Cumhuriyet'in kuruluşu sonrasında Avrupa'dakine benzer bilim akademileri olarak iki önemli girişim ortaya çıktı. 1931'de kurulan Türk Tarihi Tedkik Cemiyeti (Türk Tarih Kurumu) Türkler'in tarihteki yerini, medeniyete hizmetlerini araştırmak üzere kuruldu. 1932'de ise Türk dilinin kökeni, mevcut hali ve "müstakbel inkişafları" üzerine çalışmalar yapmak için Türk Dili Tedkik Cemiyeti (Türk Dil Kurumu) bir ihtisas akademisi olarak ortaya çıktı. Her iki müessese de kesintiye uğramadan günümüze kadar devam etmişlerdir. Bilimsel alanlarda hükümetlere ve topluma danışmanlık yapmak ve seçkin bilim mirasını korumak üzere 2 Eylül 1993'te de Türkiye Bilimler Akademisi kuruldu.
Akademilerin sayısı XIX ve XX. yüzyıl boyunca arttı ve ihtisaslaşmış bilim dallarına ayrılarak alt uzmanlıklara doğru genişledi. Ancak XIX. yüzyıl boyunca modern üniversitenin ortaya çıkışı ve bilimsel faaliyetlerin meşru etkinlikler olarak buralarda örgütlenmeye başlamasıyla birlikte Avrupa'da akademilerin yüzyıllar içinde üstlendiği işlevler de değişti. XIX. yüzyılda yeniden örgütlenen modern üniversite akademilerdeki çalışmaları yeni disiplin tanımları içinde kurumsal olarak üniversite bünyesine dahil etti. Bu tarihten itibaren akademik sıfatı da üniversitede yapılan faaliyetleri niteleyecek şekilde genişledi ve kullanımı yaygınlaştı. XX. yüzyılın başından itibaren araştırma kavramının yapısı değişmeye ve daha sistemli ve geniş uzman gruplarıyla yapılan örgütlü çalışmalara dönüştü. Bu gelişmenin en somut sonucu artık akademiler yerine araştırma sahalarını daha geniş imkânlar içinde destekleyen araştırma konseylerinin (council) doğuşu oldu. Bu durum akademilerin işlevini bilim, edebiyat ve sanat miraslarını sembolik olarak temsil edecek bir şekle dönüştürdü. Akademiler günümüzde özellikle bilim, edebiyat ve sanat mirasının korunmasında ve bu alanlardaki ulusal birikimin teşvikinde entelektüel odak olmaları bakımından işlevlerini sürdürmektedir.
Ben-David, Joseph. Bilim İnsanın Toplumdaki Rolü: Karşılaştırmalı Bir İnceleme. çev. C. Coşkun - M. Dosay Gökdoğan. Ankara 2011.
Considine, John. Academy Dictionaries 1600-1800. Cambridge 2014.
Ede, Andrew - Cormack, Lesley B. A History of Science in Society: From Philosophy to Utility. Toronto 2022.
Field, Arthur M. The Origins of the Platonic Academy of Florence. Princeton 1988.
Gutas, Dimitri. Yunanca Düşünce, Arapça Kültür; Bağdat’ta Yunanca-Arapça Çeviri Hareketi ve Erken Abbasi Toplumu. çev. L. Şimşek. İstanbul 2003.
İhsanoğlu, Ekmeleddin. Fenler Evi Dârülfünûn: Müslüman Dünyasının İlk Modern Üniversitesi. İstanbul 2021.
a.mlf. Osmanlı Modernleşmesinde İlk Adımlar: Teknoloji, Bilim ve Eğitim. İstanbul 2022.
Kristeller, Paul Oscar. “The Platonic Academy of Florence”. Renaissance News. 14/3, 1961, s. 147-159.
Kuruluşunun 18. Yılında Türkiye Bilimler Akademisi. Ankara 2012.
Makdisi, George. İslam’ın Klasik Çağında ve Hıristiyan Batı’da Beşeri Bilimler. çev. H. T. Başoğlu. İstanbul 2015.
Morrice, Wiliam. The History of the Royal Society of London, for the Improving of Natural Knowledge. London 1734.
Testa, Simone. Italian Academies and Their Networks, 1525-1700: From Local to Global. New York 2015.
Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/akademi
Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.
Çeşitli bilim alanlarında çalışan bilginler topluluğu ve bu toplulukların mensup oldukları kuruluş.