A

ISLAHAT FERMANI(1856)

Siyasal, ekonomik ve eğitim reformları başlatmak üzere ilan edilen ferman.

  • ISLAHAT FERMANI
    • Selçuk Akşin SOMEL
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 14.09.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/islahat-fermani
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    ISLAHAT FERMANI
ISLAHAT FERMANI (1856)

Siyasal, ekonomik ve eğitim reformları başlatmak üzere ilan edilen ferman.

  • ISLAHAT FERMANI
    • Selçuk Akşin SOMEL
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 14.09.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/islahat-fermani
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    ISLAHAT FERMANI

Kırım Savaşı'nın (1853-1856) bitiminde Paris Barış Konferansı öncesinde Fransa ve İngiltere başta olmak üzere Osmanlı Devleti'nin müttefiki olan güçler Bâbıâli'ye bir reform fermanı yayınlaması için yoğun diplomatik baskılarda bulunmuş, Rusya'ya karşı askerî ve diplomatik destek vermenin bir siyasal bedeli olarak gayrimüslim tebaa lehinde bir dizi reform yapılmasını istemişlerdir. Bu baskılar neticesinde yürürlüğe konan Islahat Fermanı'nın getirdiği köklü değişiklikleri kavramak açısından 1856 yılı öncesi Osmanlı cemaat düzenine bakılmalıdır.

Osmanlı Devleti bünyesindeki Rum, Ermeni ve yahudilere İslam hukuku çerçevesinde zimmî hukuku uygulamaktaydı. Buna göre İslam otoritesini kabullenen Ehl-i kitap unsurlar (hıristiyanlar ve Mûsevîler) halifenin korumasına girme karşılığı olarak devlete cizye ödemekle yükümlü idiler. Zımmîlere şeriat çerçevesinde ibadet ve ekonomik faaliyet özgürlüğü tanınmakla beraber siyaset, idare ve askerî sahalarda kısıtlamalar söz konusu idi.

İmparatorluk nüfusu "millet" (veya taife) adı verilen dinî ve hukukî cemaatlere ayrılmıştı. Her bir gayrimüslim milletinin bu alandaki işleri reisliğini patrik veya hahambaşının yaptığı ruhban sınıfı tarafından yürütülmekteydi. Mesela Osmanlı şehirlerindeki Rum, Ermeni, yahudi mahallelerinin yönetimi buralardaki kilise papazları ve havra hahamlarının sorumluluğundaydı.

Bu çerçevede çocukların ilk eğitimi mahalle imamı/papazı/hahamı tarafından caminin/kilisenin/havranın bünyesinde bulunan mahalle mektebi/kilise okulu gibi kurumlarda sağlanıyordu. Buralarda sunulan eğitimin ortak özelliği Kur'an-ı Kerim/İncil/Tevrat gibi kutsal kitapların kıraatini esas almasıydı. Çocukların toplumsallaşma süreci büyük ölçüde dinin belirlediği bir kültürel çerçevede gerçekleşiyordu. Aynı şekilde medreseler de vakıflarca yönetilmekteydi.

Söz konusu devrede Bâbıâli'nin imparatorluk nüfusunun geneline yönelik kapsayıcı bir mektep siyaseti yoktu. XVIII. yüzyıl öncesinde Topkapı Sarayı'nın bünyesindeki Enderun Mektebi haricinde herhangi bir devlet okulu söz konusu değildi. Bu yüzyılda ise Humbaracı Ahmed Paşa'nın (Comte de Bonneval, ö. 1747) 1731-32'de Humbaracılar Kışlası'nda neferlere yönelik teknik eğitim faaliyetlerini bir kenara koyarsak, kurumsal niteliğe sahip ilk devlet okullarının deniz subayı yetiştiren Mühendishâne-yi Bahrî-yi Hümâyun (1775) ve askerî mühendislik eğitimi veren Mühendishâne-yi Berrî-yi Hümâyun (1795) olduğunu söyleyebiliriz. XIX. yüzyılın ilk yarısına baktığımızda Yeniçeri Ocağı'nın ilga edilmesi sonrasında Tıbbiye (1827), Harbiye (1834) gibi askerî mektepler kurulmuştu. Mülkî bürokrasinin genişlemesi dolayısıyla yetişmiş memur ihtiyacının artması üzerine 1838'de Mekteb-i Maârif-i Adliye ve Mekteb-i Ulûm-ı Edebiye, 1846'dan başlayarak da rüştiye mektepleri açılmıştı. Sayılan bütün bu devlet okulları topluma genel eğitim verme amaçlı olmayıp sadece kamu sektörüne subay ve sivil memur yetiştirmeye yönelikti.

Bu gelişmelerin yanı sıra gayrimüslim cemaatlerden özellikle Rum ve Ermeni orta sınıf mensuplarının patrikhanelerin denetimindeki cemaat okullarına alternatif eğitim arayışlarına girdiklerini görmekteyiz. XVII. yüzyıl ortalarından itibaren Rum tüccar ve aydınlarının desteği ile Rumeli'de Yanya şehri, Anadolu'da ise Trabzon'da, XVIII. yüzyıldaysa Ayvalık, Sakız ve İzmir'de yeni bilimleri öğreten okullar kurulmuştu. Rumlar'a kıyasla daha geç olmakla beraber 1830'lardan başlayarak Ermeni esnafı da İstanbul'un çeşitli semtlerinde patrikhane kontrolünden bağımsız işleyen erkek ve kız mektepleri açmışlardı. Yine varlıklı Rum ve Ermeni aileler oğullarını yüksek eğitim için Avrupa'ya gönderiyorlardı.

Gayrimüslimlerin bağımsız eğitim arayışlarını pekiştiren bir diğer gelişme yabancı hıristiyan misyonerlerin kurdukları dinî mekteplerdi. XVII. yüzyıldan başlayarak çeşitli Katolik tarikatları ile XIX. yüzyıl Protestan misyonerleri imparatorluğun farklı köşelerinde okullar açmışlardı. Patrikhanelerin umutsuzca muhalefetine karşın pek çok Rum ve Ermeni gencinin söz konusu okullara rağbet göstermesinin bir sebebi de dünya pazarlarına açılmakta olan Osmanlı ticaret ve iş hayatında elzem olan Fransızca ve İngilizce'nin buralarda en iyi şekilde öğretilmesiydi.

XIX. yüzyılın ortalarında Osmanlı eğitim dünyası hayli parçalı ve birbiri ile irtibatsız durumda idi. Sultan Abdülmecid'in kararı ile 1846'da Bâbıâli bünyesinde devlet okullarının ve mahalle mekteplerinin koordinasyonundan sorumlu olan bir Meclis-i Maârif-i Umûmiye kuruldu. Ancak mahalle mektepleri vakıflara bağlı olmalarından ötürü meclisin bu okullar üzerindeki ıslah edici etkisi cılızdı. Gayrimüslim gençlerin misyoner okullarında yabancı kültürü benimseyerek yetişmeleri de söz konusu idi.

Kırım Savaşı'nda Rusya'nın yenilmesi Sadrazam Mehmed Emin Âli Paşa (ö. 1871) ve Hariciye Nazırı Keçecizâde Mehmed Fuad Efendi (ö. 1869) gibi "Batıcı" çizgideki siyasal ekibin Bâbıâli'deki iktidarını sağlamlaştırmıştır. Müttefik güçlerin baskısıyla yayımlanan Islahat Fermanı esasında gayrimüslim tebaanın hakları üzerinde odaklanmasına karşın gerçekte müslüman ahaliyi yakından alakadar eden, hatta Osmanlı siyasî ve yönetsel yapısını olduğu kadar eğitim düzenini de kökünden sarsacak hükümleri kapsıyordu. Islahat Fermanı'nın da ana fikri o zamana kadar cemaatler halinde bölünmüş olan tebaanın din ve dil ayırımı olmaksızın ortak padişah ve devlete bağlılık esasına dayalı bir "Osmanlı milleti" çerçevesinde birleştirilmesiydi. 1839 Tanzimat Fermanı ile birlikte amaçlanan bu yaklaşıma Osmanlıcılık siyaseti denmiştir.

Islahat Fermanı'nın giriş paragrafında bütün tebaanın vatandaşlık bağı ile kalben birbirine bağlı oldukları ve padişah nazarında tebaanın eşit olduğu vurgulanmaktaydı. Söz konusu vurguyla müslim-gayrimüslim ayırımının resmen sona erdiği netleşmişti. Bu durumda imparatorluktaki parçalı maarif düzeninin eskisi gibi süremeyeceği ortaya çıkmıştı. Maarif düzeniyle ilgili fermanda yer alan başka bir karar, yaşı uygun ve kabul sınavında başarılı olduğu takdirde padişah tebaası olan herkesin bundan böyle ayırım gözetilmeksizin askerî ve mülkî mekteplere yazılabilecekleri hususuydu. O zamana kadar devlet okullarında sadece müslüman çocuklara göre düzenlenmiş müfredatın ve atanmış öğretim elemanlarının olduğu gibi muhafazası artık mümkün değildi.

Bir diğer önemli hükme göre gayrimüslim cemaatler genel ve meslekî eğitim alanında okul açmakta serbest olacaklardı. Buna karşılık söz konusu okulların müfredatı ve öğretmenlerinin tayin edilmesi padişah tarafından atanacak ve üyeleri müslim ve gayrimüslimlerden müteşekkil bir karma meclis (Meclis-i Muhtelit-i Maârif) denetiminde gerçekleşecekti. Mezkûr hüküm bağlamında cemaatler artık padişah fermanı olmaksızın okul kurabileceklerdi. Böylece açılacak gayrimüslim okullarını denetleyecek bir karma meclis kurulma ihtiyacı ortaya çıkmıştı.

Islahat Fermanı'nın getirdiği hükümler yüzyıllardır egemen olan cemaat esasına dayalı maarif düzeninde köklü değişiklikler yapılmasını gerekli kılmıştır.

Kırım Savaşı öncesinde müslümanların gayrimüslimler üzerindeki siyasî ve idarî statü üstünlüğü Islahat Fermanı ile birlikte sona ermişti. Buna karşın gayrimüslimlerin öteden beri ekonomik ve kültürel sermaye bakımdan durumları iyi bulunduğundan Islahat Fermanı ile neredeyse her sektörde müslümanlara nazaran avantajlı bir konum kazanmış oluyorlardı. Maarif sahasında kendilerine sağlanan özgürlük sayesinde hızla kuracakları okullar kısa sürede müslüman mekteplerini hem nicelik hem de nitelik açısından çok geride bıraktı.

Bu durumda Bâbıâli'nin eğitim siyasetinde gerek müslim gerekse gayrimüslim mekteplerini dikkate alarak bütüncül bir yaklaşım sergileme zorunluluğu ortaya çıktı. Müslim okullarının gayrimüslim okullarıyla nicelik, nitelik bakımından rekabet edebilir bir konuma getirilmesi için tedbirlere ihtiyaç duyuldu. Bu bağlamda vakıflara bağlı mahalle mekteplerinin temel öğretim açısından yetersizlikleri görüldüğünden bu mekteplerde öğretilen dinî bilgilerin yanı sıra dünyevi konulara da yer verilmesi gündeme geldi.   

İlk adım olarak Haziran 1856'da Meclis-i Muhtelit-i Maârif oluşturuldu. Bu sırada Meclis-i Maârif-i Umûmiye faaliyetini sürdürmekteydi. Dolayısıyla her iki meclis arasında bir görev ayırımına gidilerek Meclis-i Maârif'e din eğitimine ilişkin konularda, Meclis-i Muhtelit-i Maârif'e ise müslim ve gayrimüslim mektepler konusunda yetki verilmesi kararlaştırıldı.

Keza müslim ve gayrimüslim okullarını kapsayan ilk eğitim reformu tasarısı Haziran 1856'da Meclis-i Maârif tarafından hazırlandı. Buna göre ilköğretim önceden olduğu üzere her bir cemaatin vakıf ve kilise mekteplerinde ve kendi dillerinde verilecek, buna karşın orta eğitim müslim ve gayrimüslim gençlerin birlikte devam edecekleri ve öğretim dilinin Türkçe olduğu rüştiye mekteplerinde gerçekleştirilecek, yüksek okullarda ise öğretim dili ilgili meslek dalının uzmanlık dili neyse o olacaktı. Dolayısıyla ilköğretim düzeyinde cemaat ayırımı sürerken orta ve yükseköğretimde müslim ve gayrimüslim öğrenciler bir arada okuyacaklardı. Bu üç kademeli maarif düzeni 1861'de önerilen bir diğer eğitim reformu projesi ve nihayet 1869 tarihli Maârif-i Umûmiye Nizamnamesi ile büyük ölçüde paraleldir.

Tebaanın tamamını içerecek eğitim politikalarını sadece iki meclisten oluşan bir idare ile biçimlendirme ve uygulamanın zorluğundan ötürü Mart 1857'de ilk defa Maârif-i Umûmiye Nezareti kuruldu. Böylelikle Osmanlı Devleti eğitim sektörüne bütüncül ve kalıcı bir şekilde adım atmış oldu.

Tanzimat ve Islahat Fermanı'nın amaçladığı Osmanlıcılık siyasetinin eğitim sahasındaki en önemli kurumsal tezahürlerinden biri 1868'de açılan ilk Osmanlı lisesi olan Mekteb-i Sultânî'dir. Bu okul bir devlet kurumu olmakla beraber Fransa Eğitim Bakanlığı ile iş birliği yapılarak tesis edilmiş olup müfredatı Fransız lise müfredatlarıyla uyum içerisindeydi. Burada müslim ve gayrimüslim öğrencilerin beraber öğrenim görmeleri amaçlanmıştı.

1856 yılı sonrası maarif reformlarının yasama boyutundaki en önemli ürünü ise Maârif-i Umûmiye Nizamnamesi'dir. XVIII. yüzyıl sonlarından beri bölük pörçük ilerleyen Osmanlı eğitim modernleşme süreci ilk defa bu nizamname ile birlikte tutarlı ve genel bir nitelik kazanabilmiştir. Böylelikle ülke dahilindeki okulların büyük çoğunluğu (mahalle mektepleri, rüştiyeler, Mekteb-i Sultânî, cemaat okulları, misyoner okulları) ortak hukuksal bir çerçevede tanımlanmışlardır. Bu bağlamda sıbyan mekteplerinde modern ders konularının yer alması kararlaştırıldı. Sivil orta eğitim çerçevesinde idâdî mektebi kavramı bu yasa metninde yer almıştır. Gerek vilayetlerde okullaşmayı sağlayacak idarî ve malî kurumlar gerekse yabancı okulların kurulma ve denetlenmesinin yasal şartları böylece ilk defa netleştirilmiştir. Bu nizamnamenin tam anlamıyla uygulamaya konması ise ancak II. Abdülhamid döneminde mümkün olacaktır.

Kaynakça

Berkes, Niyazi. Türkiye’de Çağdaşlaşma. İstanbul [1978], s. 207-245.

Beydilli, Kemal. “1839 Tanzimat ve 1856 Islahat Fermanları Hakkında”. 150. Yılında Tanzimat. İstanbul 1990, s. 21-28.

Bozkurt, Gülnihal. Gayrimüslim Osmanlı Vatandaşlarının Hukukî Durumu, 1839-1914. Ankara 1989, s. 54-65, 111.

Davison, Roderic. Reform in the Ottoman Empire, 1856-1876. Princeton 1963, s. 52-80.

Ergin, Osman [Nuri]. Türkiye Maarif Tarihi. İstanbul 1977, I-II, 725-734.

Ermen, Gazi. “İlanından Yüz Elli Yıl Sonra Avrupa Birliği Müzakereleri Bağlamında Islahât Fermânı’na Yeniden Bir Bakış”. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi. LI (2010), s. 327-348.

Gülsoy, Ufuk. “Islahat Fermanı”. DİA. 1999, XIX, 185-190.

Gümüş, Musa. “Anayasal Meşrûtî Yönetime Medhal: 1856 Islahat Fermanı’nın Tam Metin İncelemesi”. Bilig. sy. 47 (2008), s. 215-240.

Karal, Enver Ziya. Osmanlı Tarihi VI: Islahat Fermanı Devri (1856-1861). Ankara 2000.

Somel, Selçuk Akşin. Gayrimüslim Okulları Nasıl Azınlık Okullarına Dönüştü? İstanbul 2013, s. 30-32, 42-44.

Somel, Selçuk Akşin. “Kırım Savaşı, Islahat Fermanı ve Osmanlı Eğitim Düzeninde Dönüşümler”. Savaştan Barışa: 150. Yıldönümünde Kırım Savaşı ve Paris Antlaşması (1853-1856), 22-23 Mayıs 2006, Bildiriler. İstanbul 2007, s. 61-84.

a.mlf. Osmanlı’da Eğitimin Modernleşmesi (1839-1908): İslâmlaşma, Otokrasi ve Disiplin. çev. O. Yener. İstanbul 2010, s. 63-64.

Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/islahat-fermani

Görüş, öneri ve yorumlarınız için tıklayınız.

Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.

ISLAHAT FERMANI (1856)

Siyasal, ekonomik ve eğitim reformları başlatmak üzere ilan edilen ferman.