A

MÜHENDİSLİK EĞİTİMİ

Mühendis yetiştirmek üzere verilen eğitim.

  • MÜHENDİSLİK EĞİTİMİ
    • Haydar LİVATYALI
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 15.09.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/muhendislik-egitimi
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    MÜHENDİSLİK EĞİTİMİ
MÜHENDİSLİK EĞİTİMİ

Mühendis yetiştirmek üzere verilen eğitim.

  • MÜHENDİSLİK EĞİTİMİ
    • Haydar LİVATYALI
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 15.09.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/muhendislik-egitimi
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    MÜHENDİSLİK EĞİTİMİ

Her meslek alanında olduğu gibi mühendislik uğraşısı da kimliğini ve bugünkü eğitim yöntemini binlerce yıllık bir süreç içerisinde kazanmıştır. Türkçe'deki mühendis kelimesinin kökeni Farsça "ölçme-mikyas" anlamına gelen endâze kelimesine kadar uzanır. Bu kelime daha sonraları âb-endâz olarak "su yollarının mecralarını ölçen kişi" anlamına gelmiştir. Zaman içerisinde hendâze ve hindâz şekilleriyle de kullanılan kavram Arapça'ya aktarılma sürecinde hendese halini almış ve buradan türeyen mühendis kelimesi "geometri veya ölçme işi ile uğraşan kişi" anlamında yaygınlık kazanmıştır.

İngilizce'de "mühendis" kavramı karşılığında engineer kelimesi (Fransızca'sı engigneour) kullanılmaktadır. "Doğuştan kabiliyet ve hüner sahibi olmak" anlamında kullanılmıştır. Günümüzde mühendislik, bilimsel olgulardan başlayarak insanlığın konforunu sağlamak üzere araç, gereç, cihaz, makine, yapı, sistem veya süreç tasarlayan ve gerçekleştiren meslek olarak tanımlanır. Çağdaş mühendislik eğitimi bu anlayışa paralel olarak yükseköğretim seviyesinde matematik, fen bilimleri, temel mühendislik ile meslekî tasarım ve laboratuvar uygulamaları yanında sahada veya sanayide staj süreçlerini içermektedir.

Mühendislik çalışmalarının Akdeniz havzasındaki ilk örneklerine Eski Mısır'da rastlanır. O dönemde Nil deltasındaki zengin tarım faaliyetlerini ayakta tutan su yapıları ve vidalı pompalar, çağımızda hâlâ kullanılan bazı mühendislik ürünlerinin bilinen ilk örnekleridir. Bu mirası Mısır'dan devralan Eski Yunan'da Archimedes (Arşimed, m.ö. 287-212) pek çok makine tasarımını kâğıda dökerek belgelendirmiş ve sonraki çağlara miras bırakmıştır. Antikçağ ve Ortaçağ boyunca bina, alet ve cihaz tasarımlarını yapan mühendisler, henüz mühendislik eğitimine hasredilmiş okullar bulunmadığından, daha ziyade usta-çırak ilişkisi içinde yetişmişlerdir.

Ortaçağ'da İslam uygarlığı içinde bina ve alet tasarlayan ve yapan çok sayıda insan yetişmiştir. Bir kısmı medrese eğitimine sahip bilginler olan bu kişilerin yetişme tarzı da hoca-öğrenci, usta-çırak biçiminde idi. İbnü'l-Heysem ve İsmâil b. Rezzâz Cezerî bu alan için güzel örneklerdir. İbnü'l-Heysem (965-1038) din ve fen bilimleri konularındaki eğitimini Basra ve Bağdat medreselerinde almış, bilim insanı yönünü mühendislikle birleştirmiş, çeşitli eserler kaleme aldığı astronomi ve optik üzerine çalıştığı dönemlerde pek çok ölçme cihazı tasarlamış ve imal etmiştir. 1181-1206 yılları arasında Âmid'de (Diyarbakır) Artuklu hanedanının hizmetinde bulunan Cezerî de medrese kökenli olup mekanik biliminin temellerini attığı Kitâb fî Ma'rifeti'l-Hiyeli'l-Hendesiyye adlı bir eser bırakmış, kitabında yer verdiği çizimlerden de anlaşılacağı gibi pek çok su makinesinin tasarım ve imalatını yapmıştır (bk. Cezerî).

XVI. yüzyılın sonlarına kadar Batı karşısında teknolojik önderliği elinde tutan Osmanlılar'dan bir örnek olarak Mimar Sinan (1490-1588) önce bir askerî mühendis olarak Yeniçeri Ocağı'nda yetişmiş, savaş meydanlarında tecrübe kazanmış ve en ünlü eserlerini sivil bir mimar-mühendis olarak vermiştir (bk. Mimar Sinan). Çoğu bugüne erişmiş eserleri arasında dinî nitelikte olanlar yanında köprüler ve su yapıları da vardır. Aynı çağda Avrupa'da Leonardo da Vinci (1452-1519) sanat atölyelerinde usta-çırak sistemiyle yetişmiş, ustalık döneminde mühendislik çalışmaları da yapmıştır.

XVI. yüzyıldan itibaren Avrupa'da okyanus aşabilen büyük gemilerin yapımı, yeni kıtaların keşfi ile artan zenginlik, ardı arkası kesilmeyen savaşlar ve XVIII. yüzyılın başlarından itibaren kendini hissettirerek sanayi devrimine dönüşen süreç, askerî ve sivil mühendislere duyulan ihtiyacı arttırmıştır. Yakınçağ'ın ilk formel mühendislik okulu olan Çek Teknik Üniversitesi, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'na bağlı Prag'da 1707'de kurulmuş, 1745'te Braunschweig ve Freiberg mühendislik okulları eğitime başlamıştır. Kendisinden sonra kurulan pek çok okula örneklik teşkil eden Fransız mühendis okulu École Polytechnique, 1794'te sivil bir kurum olarak kurulmuş olsa da çok geçmeden askerî bir okula dönüştürülmüştür.

XIX. yüzyılda Avrupa'da bir kısmı bağımsız teknik üniversiteler şeklinde, bir kısmı da mevcut üniversitelerin bünyesinde fakülteler olarak çok sayıda mühendislik okulu açıldı. Bu dönemde bilim ve teknolojide katedilen gelişmeler Avrupa kurumlarındaki mühendislik müfredatlarını temel bilim ve matematik modelleme ağırlıklı teorik bir yapıya dönüştürmüştür. Askerî ve sivil mühendislik şeklindeki iki ana kol yerini inşaat, makine, kimya, elektrik gibi disiplinlere bırakmıştır.

Amerika Birleşik Devletleri'ndeki ilk askerî mühendislik okulu West Point Akademisi'dir (1802). İlk sivil kurum Rensselaer Polytechnic Enstitüsü 1824'te faaliyete geçtikten sonra pek çok mühendislik okulu ardı ardına eğitime başlamıştır. I. Dünya Savaşı'na kadarki süreçte Amerikan mühendislik programları arasında farklılıklar bulunsa da teorik eğitim ile pratik atölye çalışmaları ve sanayi stajları dengeli bir yapıdaydı. Ancak süreç içinde mühendisleri eğitmekte derslik atölyeye üstün geldi. Elektrik ve kimya gibi yeni alanlar, pratik tecrübeye ve ustalığa dayalı bilgi ve becerilerden daha fazlasını gerektiriyordu. I. Dünya Savaşı'ndan sonra gelen Avrupalı göçmenler karmaşık matematiksel analizlerin pratik faydasını gösterdikçe değişim başladı. II. Dünya Savaşı sırasında radar ve atom bombası gibi gelişmeler ile araştırmaya ve lisansüstü eğitime daha fazla ağırlık verilmesi sonucunu doğuran değişim hızlandı. Mühendislik bilimi, çizimin ve atölye çalışmalarının yerini aldığından, teori pratiğe ağır basmış oldu. Soğuk savaş döneminde Sovyet uydu programı ile olan rekabette üniversitelere sağlanan askerî araştırma fonları bu dönüşümü destekledi. Böylece dünyada kabul gören Anglo-Amerikan mühendislik eğitim sistemi ortaya çıkmış oldu.

XVIII. yüzyıla gelindiğinde ardı ardına gelen savaş yenilgileri, Osmanlılar'ın matematik, bilim ve mühendisliğin hayatî önemini anlamalarını sağladı. 1735'te açılan Ulûfeli Humbaracı Ocağı askerî mühendislik eğitimine yönelik ilk adım oldu. Buradaki temel amaç modern savaş tekniklerine ve silahlarına hâkim "mütefennin zâbit" yetiştirmekti. Bu çerçevede birçok ders hem teorik hem uygulamalı olarak okutuldu. Bugünkü İstanbul Teknik Üniversitesi'nin nüvesi olarak kabul edilen Hendesehane 1775 yılında Tersâne-yi Âmire bünyesinde kuruldu. Daha sonraları Mühendishâne-yi Bahrî-yi Hümâyun (Deniz Mühendisliği Okulu) olarak bilinen bu kurumun amacı geometri, coğrafya, denizcilik gibi alanlarda harita ustaları ve gemi yapımcıları yetiştirmekti. Bunu 1795 yılında Mühendishâne-yi Berrî-yi Hümâyun'un (Askerî Mühendislik Okulu) açılması izledi. Humbaracı ve lağımcı kışlalarının yanında inşa olunan bu okul, humbaracı neferlerine ateşli silahlar ve fen ilimlerini öğretmeyi hedefliyordu. Buradan yetişen mühendisler teknik yöntem ve aletler kullanarak metris kazma, tabya inşa etme, top ve humbara kundağı yapma, lağım tombazı imali gibi becerileri teorik ve uygulamalı olarak öğreneceklerdi. Ayrıca Arapça'ya ilave olarak Fransızca öğreneceklerdi.

XIX. yüzyılın son çeyreğinde, sivil mühendislik alanının askerî mühendislik alanından ayrıldığı görülür. 1883 yılında kurulan Mülkiye Mühendis Mektebi veya diğer ismiyle Hendese-yi Mülkiye Mektebi, her ne kadar idarî olarak askerî idaredeki Mühendishâne-yi Berrî-yi Hümâyun'a bağlı olsa da sivil mühendislerin yetişmesi yolunda önemli bir aşamaydı. Ülkenin yeni alt yapı projelerinin planlanması ve uygulanmasında ihtiyaç duyulan sivillerin inşaat mühendisi ve mimar olarak yetiştirilmesini hedefliyordu. Bu önemli adımı 1908'te kurulan Mühendis Mekteb-i Âlîsi takip etti. Altı yıllık bir eğitim öğretim programını öngören bu mektep Bayındırlık Nezareti'ne bağlandı. Cumhuriyet'in kurulmasından sonra Yüksek Mühendis Mektebi olarak faaliyet gösteren bu kurum 1944'teki yasal sürecin ardından İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) olarak fakültelere ayrıldı ve 1946 yılındaki Üniversiteler Kanunu ile özerklik ve tüzel kişilik kazandı. Eğitim süresi altı yıldan beş yıla indirildi. Günümüzde dört yıllık eğitim veren İstanbul Teknik Üniversitesi, Türkiye'deki mühendislik eğitiminde en önemli üç ekolden birini temsil eder (bk. İstanbul Teknik Üniversitesi ).

Bugünkü Yıldız Teknik Üniversitesi'nin (YTÜ) temeli olan Kondüktör Mekteb-i Âlîsi, Bayındırlık Bakanlığı'na bağlı olarak Paris'teki Ecol de Conducteur'ün müfredat programı esas alınmak suretiyle 1911 yılında buharlı ve motorlu gemilerde çalışacak güverte ve gemi makineleri teknikerlerini yetiştirmek için kuruldu. 1936 yılında ilk mühendislik programları açıldı. 1969'da akademi, 1982'de üniversite statüsü kazanıncaya kadar bu kurumun özelliği, sadece lise mezunlarını kabul eden İstanbul Teknik Üniversitesi'ne kıyasla, meslek lisesi mezunlarını kabul etmesi ve Türkçe olarak daha uygulamalı bir eğitim vermesiydi. Böylece Almanya'daki teknik üniversiteler tarzındaki İstanbul Teknik Üniversitesi yanında uygulamalı bilimler üniversitelerine (fach-hochschule) benzer ikinci bir ekol ile özellikle sahada, küçük ve orta ölçekli işletmelerde çalışacak, bunların yenilerini kurup geliştirecek daha pratik formasyonlu mühendisler yetişmiş oldu. Kurum, 3 Temmuz 1992 tarih ve 3837 sayılı yasayla bugünkü Yıldız Teknik Üniversitesi adını almıştır (bk. Yıldız Teknik Üniversitesi).

Türkiye'deki üçüncü önemli ekolü, Amerikalı misyonerler tarafından İstanbul'da 1863 yılında kurulan Robert College olmuştur. Bu kurum 1912'de dört yıllık Amerikan lisans eğitimine karşılık gelen mühendislik okulunu açtı. 1959'a gelindiğinde Mühendislik Fakültesi'nin İngilizce eğitim veren Kimya, İnşaat, Elektrik ve Makine Mühendisliği bölümleri vardı. Bu okul uzunca süre ülkede kendini kabul ettirmekte zorlandı, çünkü Alman sistemine göre yetişmiş mühendislerin çoğu, Amerikan müfredatına sıcak bakmıyordu. Okul 1971'de devletleştirilerek Boğaziçi Üniversitesi'ne dönüştürüldü (bk. Boğaziçi Üniversitesi). Benzer bir eğitim anlayışına göre 1956'da Ankara'da kurulup çok kısa sürede toplumda kabul gören Orta Doğu Teknik Üniversitesi de daha büyük bir meslekî kapsam ve ölçekte İngilizce eğitim vermeye başladı (bk. Orta Doğu Teknik Üniversitesi). 1974'ten itibaren bu ekolün önceden beri yürüttüğü dört yıllık lisans ve iki yıllık yüksek lisans eğitim sistemi, İstanbul Teknik Üniversitesi dahil bütün kurumlarda esas kabul edildi. 1982'de diğer disiplinler gibi mühendislik eğitimi veren bütün kurumlar da ortak yönetmelikler ile Yükseköğretim Kurulu'na (YÖK) bağlanmış oldu (bk. Yükseköğretim Kurulu).

Cumhuriyet döneminde İstanbul ve Ankara üniversitelerinde de mühendislik bölümleri kuruldu. 1950 sonrasında Anadolu'nun çeşitli illerinde kurulan üniversite ve akademiler zaman içinde çok sayıda mühendis yetiştirdi. 1984'te kurulan Bilkent Üniversitesi, mühendislik programları ile kendisini dünyada da hızla kabul ettiren ilk vakıf üniversitesi oldu. 1990'lı ve 2000'li yıllarda kurulan çok sayıda devlet ve vakıf üniversitesinde açılan programlar ile ülkenin mühendis yetiştirme kapasitesi oldukça arttı.

Lisans mühendislik programlarının müfredatı dört yıllıktır, ancak çoğu öğrencinin lisans derecesinin gerekliliklerini karşılaması daha uzun sürer. Genel lisans müfredatında matematik, fizik, kimya ve mühendislik konuları ile beşerî bilim dersleri bulunur. Matematik dersleri, diferansiyel ve integral cebir, diferansiyel denklemler ve lineer cebir gibi üst düzey matematik derslerini içerir. Tipik olarak mühendislik öğrencileri ikinci sınıflarında ana dallarındaki derslere başlarlar. Öğrencilerin bu dönemde mekanik, termodinamik, elektrik devreleri, transport olguları ve bilgisayar programlama gibi konularda genel mühendislik derslerini tamamlamaları beklenir. Üçüncü sınıfta meslekî zorunlu dersler yanında laboratuvar çalışmalarına ağırlık verilir. Dördüncü yılda ağırlıklı olarak meslekî ve serbest seçmeli dersler verilir. Serbest seçmeliler arasında teknik dersler yanında beşerî bilimler, kültür, sanat, spor ve yabancı dil gibi konularda dersler alınabilir. Son sınıf bitirme tasarım projelerinde, öğrencilerin bilgi ve becerilerini meslekî alanlarındaki bir problemi çözmek için kullanmaları, dönem sonunda rapor ve sözlü sunum ile göstermeleri beklenir.

1974'ten beri Türkiye'deki mühendislik eğitimi dört yıl lisans, iki yıl yüksek lisans ve dört-altı yıl doktora aşamalarından oluşacak biçimde Amerikan sistemine benzer biçimde tasarlanmıştır. Kıta Avrupası sisteminde 1999'da Avrupa Birliği bünyesinde sağlanan anlaşma ile başlayan Bologna sürecinde Avrupa yükseköğretim sistemlerinin dünya ile uyumlu hale getirilmesi amacıyla üç yıl lisans ve iki yıl yüksek lisans uygulamasına geçilmiştir. Bu sistemde lisans eğitimi 240 Avrupa Kredi Transfer Sistemi'ne (AKTS) karşılık gelmekte olup, Türk üniversitelerinde de uygulanmaktadır. Dört yıllık öğrenimde alınması gereken yerel kredide ise net bir ölçüt yoksa da genellikle 130-160 arasında değişmektedir. Türkiye'de mühendislik programlarının akreditasyonu 2007'de kurulan Mühendislik Eğitim Programları Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği (MÜDEK) tarafından yürütülmektedir.

Mühendislik eğitiminin önemli bir boyutu da sanayide yapılan stajlardır. Lisans düzeyinde otuz-altmış iş günü süren ve alanda faaliyet gösteren bir firmada yürütülen bu süreçte öğrencilerin meslekî hayatın pratik sorunlarını tecrübe etmeleri ve süreç sonunda bunu raporlamaları beklenir. Bazı başarılı öğrenciler öğrenimlerinin son yılında firmalarda "aday mühendis" veya benzeri bir unvan ile kısmî zamanlı olarak çalışmaya başlarlar. Bazı mühendislik lisans programlarında teorik öğretim yedi dönem içinde bitirilip, sekizinci dönemin tamamı "Sanayide Uygulamalı Eğitim" (Ko-Op) adı altında bir çalışma ile geçirilmektedir. Bunlara ek olarak çoğu mühendislik bölümü öğrencileri kulüp çalışmalarına ve teknolojik proje yarışmalarına katılmaya teşvik edilmektedir.

Lisans programı ile karşılaştırıldığında, mühendislikte lisansüstü eğitim daha araştırma-yoğun ve esnektir. Ayrıca lisansüstü öğrenciler için ders gereklilikleri, lisanstaki kadar kısıtlayıcı değildir. Yüksek lisans öğrenimleri tezli veya tezsiz olabilir. İleride araştırmacı olmak üzere doktora yapacak öğrencilerin tezli bir programdan mezun olmaları beklenmektedir.

Kaynakça

Bagherzadeh, Zohreh v.dğr. “A Brief View of the Evolution of Technology and Engineering Education”. EURASIA Journal of Mathematics Science and Technology Education. 13/10 (2017), s. 6749-6760.

Emmerson, George. Engineering Education: A Social History. New York 1973.

Erden, Abdülkadir. Tasarım Mühendisliği. Ankara 2022.

Günay, Durmuş. “The Philosophy of Technology and Engineering”. Journal of University Research. 1/1 (2018), s. 7-13.

Kaçar, Mustafa v.dğr. İstanbul Teknik Üniversitesi ve Mühendislik Tarihimiz. ed. M. Karaca. İstanbul 2013.

Nurdoğan, Arzu M. “Robert Koleji Mühendislik Okulu (1912)”. Dîvân: Disiplinlerarası Çalışmalar Dergisi. 14/26 (2009), s. 203-232.

Seely, Bruce E. “The Other Re-engineering of Engineering Education, 1900-1965”. Journal of Engineering Education. 88/3 (1999), s. 285-294.

Tantekin-Ersolmaz Ş. Birgül v.dğr. “Engineering Education in Turkey: From Ottomans to the Republic”. Proceedings of the 2004 American Society for Engineering Education Annual Conference & Exposition. 9.549. (2004), s. 1-7.

Uluçay, Çağatay – Karatekin, Enver. Yüksek Mühendis Okulu. İstanbul 1958.

Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/muhendislik-egitimi

Görüş, öneri ve yorumlarınız için tıklayınız.

Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.

MÜHENDİSLİK EĞİTİMİ

Mühendis yetiştirmek üzere verilen eğitim.