A

MÜLAZEMET

Osmanlı ilmiye teşkilatında mesleğe hazırlık ve hizmet içi eğitim dönemi.

  • MÜLAZEMET
    • Yasemin BEYAZIT
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 19.09.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/mulazemet
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    MÜLAZEMET
MÜLAZEMET

Osmanlı ilmiye teşkilatında mesleğe hazırlık ve hizmet içi eğitim dönemi.

  • MÜLAZEMET
    • Yasemin BEYAZIT
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 19.09.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/mulazemet
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    MÜLAZEMET

Osmanlı Devleti'nde ilmiye teşkilatının en temel uygulamalarından olan mülazemet sistemi ilmiye mesleğinde istihdam olunabilmek için geçirilen son aşama olarak tanımlanabilir. Mülazemet birinci anlamıyla, medrese mezunlarının ilmiye mesleğine girmek için mevâlînin (yüksek rütbeli kadılar) ya da müderrislerin hizmetinde geçirdikleri, kazanımlarını arttırma, öğrendiklerini uygulama ve mesleğe hazırlanma sürecidir. İkinci olarak, mâzuliyet yani bir görevden ayrılıp bir başka göreve atanmak için bekleme döneminde üst seviyedeki müderrise ya da ilgili kazaskerlik divanına devam etme suretiyle geçirilen bir çeşit hizmet içi eğitim dönemidir.

Osmanlı eğitim sistemi içerisinde bir talebe suhtelikten dânişmentliğe yükselmesinden sonra Hâşiye-yi Tecrîd, Miftâh, Telvîh, Hâriç, Dahil, Sahn, Altmışlı ve Süleymaniye medreselerinde eğitim görür, ardından kendisine mülazemet hakkı tanınmış bir mollanın hizmetine girerek ilmiye mesleğine girmeye çalışırdı. Hocasına kadro hakkı tanındığında onun önerisi, kazaskerin arzı ve padişahın onayı ile mülazım defterine kaydolunarak atanmayı beklerdi. Bu şekilde ilmiye mesleğine girmeye hak kazanan kişiye "mülazım", mülazım olup bir göreve atanana kadar geçen süreye de "zamân-ı mülazemet" adı verilmektedir.

Mülazemet sisteminin uygulanan merkeziyetçi politikalar sebebiyle Fâtih Sultan Mehmed devrinde ortaya çıkmış olabileceği düşünülmektedir. Fâtih Kanunnamesi'nde yer alan "yeni mülazım" tabiri, Mecdî'nin Şekâik Tercümesi'ndeki ilgili ifadeleri ve Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi'nde yer alan II. Bayezid devrindeki mülazım kayıtları bunun en önemli delilleri arasındadır. Ancak mülazemet yollarının nasıl geliştiği yeterince bilinmemektedir. Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi'ndeki 1501-1506 tarihli mülazım kayıtlarını içeren yeni mülazımlar ile görevden ayrılıp atanmayı bekleyen munfasıl mülazımların birlikte kaydedildiği defterde, vefat eden âlimlerin öğrencilerinin ekseriyeti teşkil ettiği ve klasik mülazemet yollarının tam olarak belirginleşmediği tespit edilmektedir. 1523 yılına ait olan ve Anadolu kazaskerliğine bağlı olarak görev yapan ulemanın isimlerinin yanı sıra eğitimleri, mesleğe giriş şekli ve mevcut görevlerinin kaydedildiği defterde ise "iadeden", "mevtadan", "nevbetten", "diğer hizmet alanlarından", "müstakillen", "şefaat" ve "tezkirecilik" mülazemet yollarının mevcudiyeti görülür. 1545-1552 yıllarını içeren defterde ise yukarıdaki mülazemet yollarına "fetva eminliği" ile "teşrif" kadrolarının ilave olunduğu tespit edilmektedir. Zikredilen bilgiler, mülazemet yollarının başlangıçta müstakil uygulamalar şeklinde başlamışken daha sonra bunların uygulanan ve kullanılan birer yol ya da kadro haline geldiğini göstermektedir.

Mülazemet sisteminin XVI. yüzyılın ortalarında klasik şeklini kazanmasında Ebüssuûd Efendi'nin payı büyüktür. Ebüssuûd Efendi, mülazemet sistemini daha iyi kontrol edebilmek için ayrı bir defter tutma uygulamasını başlatmış, "fetva eminliği" ile "teşrif" kadrolarının tesisinde etkili olmuş, ulemaya verilen kadro sayılarındaki standartlaşmayı sağlamış, nevbeti ulema için bir sebep beklemeksizin belirli aralıklarla ilan edilen bir ihsan aracına dönüştürmüştür. Ayrıca Çivizâde Mehmed Efendi ecnebilerin ilmiyeye girişini engellediğinde, onların haklarından mahrum bırakılmaması yönünde görüş beyan ederek durumu imparatorluk politikalarına uygun olarak çözüme kavuşturmuştur.

Mülazemet sisteminin işleyişine bakıldığında, kadrolardan ulemanın mülazım verebilmesi için en önemli gerekliliğin, medreselerde ve mevleviyette (yüksek dereceli kadılık) hareketin gerçekleşmesi olduğu görülür. Görev yeri değişen ulemanın, hangi kadrodan kaç kişiyi mülazım verebileceği kurallarla belirlenmiştir. Müderrisler diğer bir medreseye veya kadılığa atandığında ya da emekli olduğunda ayrıldığı medresedeki muidini ilmiyeye katma hakkını elde ederdi. Bu yolla ilmiyeye girmeye "muidlikten" ya da "iadeden" adı verilmiş olurdu. Âlimler, bir görevden diğerine atandıklarında ya da terakki aldıklarında "teşrif" namıyla da bir kadroya sahip olmuşlardır. Bu aşamada, ulemanın kaç öğrencisini ilmiyeye katabileceği onların işgal ettiği konumla orantılıdır. Mesela 1545-1552 tarihli mülazım rûznâmçesine göre Ebüssuûd Efendi Rumeli kazaskerliğinden müftülüğe atandığında altı, kazaskerliğe çıkanlar üç, Sahn'dan mevleviyete çıkanlar ise birer mülazım vermiştir. Şeyhülislamlar "fetva eminliği", kazaskerler de "tezkirecilik" kadrosundan her altı ayda birer öğrencilerini ilmiye zümresine dahil etmişlerdir. "Müstakillen" olarak adlandırılan kadroda ise bazı dânişmentler gösterdikleri hizmetleri ya da sahip oldukları bazı özel durumları sebebiyle hocaları tarafından müstakil olarak arzedilmiştir. Bu yol genellikle molla ve şeyh çocukları için kullanılmış; ulema, hizmetinden memnun kaldığı bazı öğrencilerini de müstakillen ilmiyeye katmıştır. Nevbet yolu ise padişahın ulemaya verdiği bir ihsan olarak ulemanın rütbeleri oranında ilmiyeye topluca ve çok sayıda öğrenci katması olarak tarif edilebilir. Cülus, zafer elde edilmesi, sefere çıkılması, sûr-ı hümâyun, ulemadan birinin önemli bir eser kaleme alması gibi vesileler ile nevbet ilan edilebildiği gibi Ebüssuûd Efendi'nin girişimiyle nevbet uygulaması herhangi bir sebep beklemeksizin belirlenmiş sürelerde de yapılmıştır.

Bir âlim vefat ettiğinde ise diğer mülazemet yollarından farklı ve çetin bir süreç yaşanırdı. Gelibolulu Mustafa Âlî, vefat eden âlimin ardından ailesinin bazan rüşvet vereni talebe olarak hocanın defterine kaydettiklerini söyler. İlmiye bürokrasisi de bu sebepten yaşanacak suistimalleri önlemek için bir dizi tedbir almıştır. Mülazım olacakların imtihanı ve tespiti, genellikle Sahn ya da Süleymaniye müderrisleri arasından kazaskerlik tarafından seçilen mümeyyizlere havale edilmiştir. Mümeyyiz "tahrir" ya da "teftiş" adı verilen tespit esnasında vefat eden âlimin öğrencilerine daha önce hocaları tarafından verilen temessükleri, tezkireleri; seçkin müderrislerin, kadıların, diğer dânişmentlerin ve mülazımların konuyla ilgili sundukları belgeleri bir ispat aracı olarak kullanmışlardır. Kazasker vefat yoluyla ilmiyeye girecek mülazım âdetini, mümeyyizin görüşü, talebenin sayısı ve imtihandaki başarılarına göre belirledikten sonra, durumu padişaha arzederek işlemi yürürlüğe koymuştur. Vefat eden âlimin talebeleri sınavda gösterdikleri başarıya göre "intihab", "umum" gibi isimlerle derecelendirilerek ilmiye kuralları çerçevesinde istihdam olmuşlardır.

XVI. yüzyılın ikinci yarısında nüfus artışı, medrese ve talebe sayısının artması buna bağlı olarak ilmiye mesleğinde istihdam olunacak kişi sayısının fazlalaşmasıyla istihdam sorunu ortaya çıkmaya başlamış, ilmiye bürokrasi de kanunnameler yayımlayarak tedbir almaya çalışmıştır. Kanunnamelerle medresede niteliksiz, hızlı ilerleme engellenmeye çalışılmış, uygulanan rotasyon sisteminde görev süreleri azaltılmış ve mülazemet sistemine önemli kısıtlamalar getirilmiştir. 1598 tarihli kanunname ilmiyeye giren kişi sayısını mümkün mertebede arttırmama, ilmiyeye girişin yetkisini tamamıyla mollalara verme, ilmiyeye girişi daha da merkezîleştirerek taşranın etkisini azaltma, kayırmacılığı, şefaati, sahtekârlıkları önleme, ulema çocuklarının ayrıcalıklarını koruma ve ilmiyedeki kurumsallaşmayı arttırma hedefindedir.

XVII. yüzyılda çıkarılan kanunnameler de hem medrese eğitimini hem mülazemet sistemini düzenlemeye yöneliktir. IV. Murad devrinde Rumeli Kazaskeri Nûh Efendi (Mart 1636) döneminde mülazım ve dânişmentlere dair yeni düzenlemeler yapılmıştır. İstanbul Kadısı Ahmed Efendi mümeyyiz tayin edilerek müderrislerin muidleri dışındaki mülazımlarının, özellikle vefattan ilmiyeye gireceklerin onun tarafından ders okutulup imtihan edildikten sonra mülazemet verilmesi istenmiştir. IV. Mehmed devrinde Rumeli Kazaskeri Abdülkerim Mehmed Efendi döneminde (Haziran 1658), mevâlî ve müderrislerden alınacak mülazım sayısı yeniden düzenlenmiş, payeli tayinlerden, diğer hizmet alanlarından, müstakillen ve vefat yoluyla mülazım alınmaması, kazaskerin mülazımları şeyhülislamlığa bildirmesi ve şeyhülislamların da bir defter tutması istenmiştir. IV. Mehmed döneminde Minkarîzâde Yahyâ Efendi mümeyyiz tayin edilerek (Aralık 1658), yukarıdaki uygulamalara ilaveten muidler için de mümeyyizden ders okuma ve imtihan olma uygulaması başlatılmıştır. Ayrıca mollazadelerin de mülazım yazılmadan önce muhakkak imtihan olmaları istenmiş ve görev değişikliği durumunda alınan mülazım sayıları yeniden düzenlenmiştir. Alınan bu tedbirler ilmiyeye giriş üzerinde mümeyyiz vasıtasıyla bir kontrol kurulmaya ve nitelik yükseltilmeye çalışılmış; vefat, diğer hizmet alanları, nevbet gibi mülazım yolları da ortadan kalkmaya yüz tutmuştur.

Mülazemet sisteminde yeni bir düzenleme dönemi de III. Ahmed devrinde Damad Ali Paşa'nın sadrazamlığı sırasında yapılmıştı. 1714-1715 yıllarında ulemadan padişah çocuklarının doğumunda ve yeni göreve atandıklarında "teşrif" namıyla mülazım alındığı, "müstakillen" olarak adlandırılan mülazımlık yolunun şeyhülislamın müstahak bulduğu ehliyetli ve yetenekli kişilerin silke katılma (ilmiye zümresine giriş) vasıtası olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca şeyhülislamların Sultan Bayezid Medresesi müderrisi olmaları dolayısıyla da her altı ayda birer muid ve muzaflarının silke girdiği, kazaskerlerin her altı ayda bir "tezkirecilik" hizmetinden mülazım verdikleri, müderrisler bulundukları medreselerinde müddetlerini tamamladıklarında mûsıla-yı Sahn'dan Sahn'a, Sahn'dan ibtidâ-yı altmışlıya ve mûsıla-yı Süleymâniye'den Süleymâniye'ye ve Süleymâniye'den bir diğer göreve atandıklarında birer muidlerini, eğer bir müderris mevleviyete atanmış ise dört dânişmendini mülazım verebilmiştir.

İlmiye kapısında görülen yığılma ve istihdam sorunu sebebiyle alınan yeni kararlara göre, mülazemetin medresede ve mevleviyette hareket durumunda olması, hak eden bir kişiye mülazemet verileceği zaman şeyhülislamın işareti üzerine arzolunması ve ulemanın kontenjanına sınırlandırılma getirilmesi kararlaştırılmıştır. Göreve atanmaları durumunda şeyhülislamlar üç, kazaskerler iki mülazım alacaklardır. Kazaskerlerin müddetleri süresince tezkirecilikten sadece bir dânişmentleri mesleğe girecektir. Müderrisler mansıpta hareket ettiklerinde mevleviyete çıkmış olsalar bile sadece bir mülazım vereceklerdir. Zikredilen bilgiler XVI. yüzyıldan XVIII. yüzyıla mülazemet yollarındaki değişimin kavranması açısından önemlidir. Fetva eminliği, nevbet, vefat, diğer hizmet alanları gibi mülazemet yolları bu yüzyılda ortadan kalkmış, teşrif, muidlik ve müstakillen en önemli mülazemet yolları haline dönüşmüş, XVIII. yüzyılda şeyhülislamlar mülazemet sistemini tamamen kontrolleri altına almışlardır. XVIII. yüzyılın ikinci yarısında sadrazamlardan teşrifen mülazım alınması da önemli bir değişim olarak ortaya çıkmaktadır. 1779 yılı başlarında Şehzade Süleyman doğduğunda sadrazam ve şeyhülislamdan kırkar, kazaskerlerden ve nakîbüleşraftan dörder, İstanbul kadısından, imâm-ı evvelden, müneccimbaşıdan ve kehhalbaşından birer mülazım alınmıştır.

Mâzuliyet dönemindeki mülazemet ise bir nevi hizmet içi eğitim dönemi olarak düşünülmelidir. Müderris, atanmak istediği medrese grubuna mülazemet ederek yeni görevi için hazırlanmaktadır. IV. Mehmed döneminde Minkarîzâde Yahyâ Efendi'nin mümeyyiz tayin edildiğini bildiren fermanda (Aralık 1658) mülazımların iki seneyi tamamladıktan sonra medrese mülazemetine izin verilmesi, bir sene mülazemetin ardından yapılan imtihanda başarılı olursa iç-il medresesi verilmesi, sekiz sene geçmeden de hariç medreselerine mülazemete izin verilmemesi istenmektedir. Bu bilgiler Osmanlı ilmiye bürokrasisinin medrese mülazemetini de düzene koymaya çalıştığını ve kariyerde hızlı ilerlemeye karşı önlem aldığını göstermektedir.

Mâzuliyet döneminde kadılar da çarşamba günleri kazaskerlik divanına katılmak zorunda olup buna mülâzemet-i müstemirre adı verilmektedir. Atâî, Kızıl Abdurrahman Efendi'nin Rumeli kazaskerliği döneminden bahsederken Anadolu Kazaskeri Mâlûlzâde ile perşembe akşamları ilim sohbetleri yaptıklarından ve mülazımları imtihan ettiklerinden söz etmektedir. Ocak 1626 tarihli Rumeli Kazaskeri Mehmed Efendi'ye gönderilen bir fermanda kanûn-ı kadîme göre en az bir yıl infisali ve en az altı ay mülazemeti olanların kadılığa atandığı belirtilmektedir. Bu bilgi kadıların XVII. yüzyılın ortalarında en az altı ay mülazemetle mükellef olduklarını göstermektedir. IV. Mehmed zamanında 3 Kasım 1674 tarihli fermanda Anadolu kadılarının kendileri asitanede mülazemette iken mülazemeti olmayanların atandığına dair şikâyette bulunmaları üzerine durumun araştırılıp bir defterle padişaha sunulması, 27 Kasım 1674 tarihli fermanda ise benzer bir şikâyetten söz edilmesi üzerine yapılan atamaların iptal edilerek mülazemette olanlara görev verilmesi istenmiştir. Konuyla ilgili bir diğer düzenleme 1715-1716 yıllarında yapılmıştır. Aday kadılara uygulanan mülâzemet-i müstemirrenin sebep olduğu olumsuzluklar nedeniyle mülâzemet-i müstemirre kaldırılmıştı. 1732 yılında mâzuliyet dönemindeki kazaskerliğe mülazemet etme uygulaması ilmiyeye yabancı kimselerin girişini engellemek maksadıyla yeniden getirilmiştir. Bu uygulama XVIII. yüzyılın ikinci yarısında iki defa daha kaldırılmışsa da 1774 ve 1798 yıllarında çıkarılan kanunnamelerle süresi altı aya indirilmiştir. Aynı süreç izleyen yüzyıl başlarında da yaşanmış, 1806 yılında kaldırılmasına rağmen 1810'da tekrar uygulamaya dönülmüş, 1814'te de tekrar kaldırılmıştır.

Mülazemet sisteminden günümüze kalan en önemli belge türü mülazım rûznâmçeleridir. Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi'nde erken ilmiye defterlerinin içerisinde mülazemet kayıtları bulunsa da bunlar günbegün tutulan ruznâmçe defterlerinden farklı derleme özellik göstermektedirler. Mülazım rûznâmçeleri hem Nuruosmaniye Kütüphanesi'nde hem de Meşihat Arşivi'nde bulunmaktadır. Bilinen ilk örnek Çivizâde Şeyh Muhyiddin Mehmed ve Bostan efendilerin kazaskerlikleri dönemine ait (1545-1552) rûznâmçe defteridir. Mevcut son defter (1808-1809) ise Rumeli Kazaskeri Derviş Mehmed Efendi ile Kethüdâzâde Mehmed Sâdık Efendi'nin dönemlerine aittir. Defterler içerisinde mülazımın ve hocasının adı, hangi sebeple ve hangi yolla mülazım olduğu gibi kayıtları barındırmaktadır.

Mülazemet sistemi XVIII. yüzyılın sonlarından itibaren yeni bir sisteme dönüşmeye başlamıştır. III. Selim döneminde ilmiye ıslahatına dair önemli adımlar atılmış, Nisan 1793 tarihinde bir ferman yayımlanmış, imtihansız mülazemet verilmemesi emredilmiştir. Mülazemetin imtihana bağlı hale getirilmesi kadimden uygulanan ve ulemaya tanınan kadrolarla mülazım alımını değişime uğratmıştır. Mevcut son mülazemet defterinin 1808-1809 yıllarına ait olması ve defterde Sultan II. Mahmud'un cülusu sebebiyle alınan mülazımların da imtihan edilmiş olmaları sistemin dönüştüğünün işaretleridir. Mülazemetin kesin ortadan kalkış tarihi net bir şekilde belirlenemese de yeniçeriliğin ilgasıyla birlikte Ağakapısı'nın şeyhülislamlığa verilmesi, kazaskerliklerin şeyhülislamlığa bağlanması ve Tanzimat'la birlikte Muallimhâne-yi Nüvvâb, Meclis-i İntihâb-ı Hükkâm gibi kurumların tesisiyle son bulduğu ifade edilebilir. 1855 yılında çıkarılan Tevcîhât-ı Menâsıb-ı Kazâ Nizamnamesi'nde kadı olmak isteyen mülazımların, yılda iki defa düzenlenecek divanların ardından imtihana girip başarılı bulunurlarsa ilmiyeye girebilecekleri ifade edilmektedir. Aynı yıllarda Ahmed Cevdet Paşa, tarihsel süreçte ilmiyenin bozulmasından bahsederken, döneminde sistemin teminatı olarak Bayezid Medresesi dânişmentliği, mülazemet ve ruûs imtihanlarını görür. Bu bilgi mülazemet imtihanının yüzyılın ortalarında yerleşmiş bir uygulama olduğuna işaret etmektedir.

Kaynakça

Alan, Ercan – Atçıl, Abdurrahman (haz.). XVI. Yüzyıl Osmanlı Ulema Defterleri. Ankara 2018.

Alan, Ercan. “… Didükde Cevâb: Rumeli Kadıaskeri Bostan Çelebi’nin Hakkındaki Teftişe Karşı Hazırladığı Savunma”. Tarihin İzinde Bir Ömür: Prof. Dr. Nuri Yavuz’a Armağan. ed. N. Hayta v.dğr. Ankara 2019, s. 21-46.

Atâî, Nev‘îzâde. Hadâiku’l-HakāikTekmileti’ş-Şekāik. haz. S. Donuk. I-II, İstanbul 2017.

Beyazıt, Yasemin. Osmanlı İlmiyye Mesleğinde İstihdam (XVI. Yüzyıl). Ankara 2014.

a.mlf. “Osmanlı İlmiyye Bürokrasisinde Bir Nizam Koyucu: Ebüssuûd Efendi”. Kanûnî Sultan Süleyman ve Dönemi: Yeni Kaynaklar, Yeni Yaklaşımlar. ed. M. F. Çalışır v.dğr. İstanbul 2020, s. 125-149.

a.mlf. Kadıasker Mülâzım Ruznamçelerinden Bostanzâde Mehmed Efendi Defteri. Ankara 2020.

a.mlf. “Osmanlı İlmiyye Bürokrasisinde Şeyhülislâmlığın Değişen Rolü ve Mülâzemet Sistemi”. Belleten. 73/267 (2009), s. 423-441.

Cengiz, Cihan. XVII. Yüzyıl Ortalarında Osmanlı İlmiyye Kânûnnâmeleri ve Mülâzemet Sistemi. YLT, Pamukkale Üniversitesi, 2019.

Demirel, Tacettin. XVIII. Yüzyıl Başlarında İlmiye Düzenlemeleri ve Mülâzemet Sistemi. YLT, Pamukkale Üniversitesi, 2019.

Erbay, Halil İbrahim. Teaching and Learning in the Madrasas of Istanbul during the Late Ottoman Period. Dr.T, University of London, 2009.

Erünsal, İsmail. “Nuruosmaniye Kütüphanesinde Bulunan Bazı Kazasker Ruznâmçeleri”. Tarih Enstitüsü Dergisi. 10-11 (1981), s. 3-15.

Evsen, Esra. Osmanlı İlmiye Teşkilâtında Mülazemet Sistemi (18. Yüzyıl Örneği). YLT, Marmara Üniversitesi, 2009.

İpşirli, Mehmet. “Osmanlı İlmiyye Teşkilâtında Mülâzemet Sisteminin Önemi ve Rumeli Kadıaskeri Mehmed Efendi Zamanına Ait Mülâzemet Kayıtları”. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Güney-Doğu Avrupa Araştırmaları Dergisi. sy. 10-11 (1983), s. 221-231.

a.mlf. “Mülâzemet”. DİA. 2006, XXXI, 537-539.

Kuru, Levent. Kazasker Ruznamçelerine Göre 18. Yüzyılın İlk Yarısında Rumeli’de Kadılık Müessesesi. Dr.T, Marmara Üniversitesi, 2016.

Mecdî, Mehmed. Hadâiku’ş-Şekāik. nşr. A. Özcan. İstanbul 1989.

Uzunçarşılı, İsmail Hakkı. Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilâtı. Ankara 1988.

Yetim, Hacer. 1217-1224 Tarihli Mülâzemet Defterleri ve Mülâzemet Sistemi. YLT, Marmara Üniversitesi, 2009.

Yurdakul, İlhami. Osmanlı İlmiye Merkez Teşkilâtı’nda Reform (1826-1876). İstanbul 2008.

Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/mulazemet

Görüş, öneri ve yorumlarınız için tıklayınız.

Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.

MÜLAZEMET

Osmanlı ilmiye teşkilatında mesleğe hazırlık ve hizmet içi eğitim dönemi.