Türk-İslam devletlerinde atanmış yargı görevlisi.
Türk-İslam devletlerinde atanmış yargı görevlisi.
İslam hukuk ve yönetim anlayışı ile adalet sisteminde kadı (kadî), çoğunlukla müracaat edilen ilk merci olarak kabul edilir. Yetkili makam tarafından usulüne uygun bir biçimde insanlar arasında meydana gelen anlaşmazlık ve davaları İslam fıkhı hükümlerini esas alarak çözüme kavuşturma görevi verilmiş kişileri ifade eden bir terimdir.
Kadı kelimesi Kur'an-ı Kerim'de "hükmünü, sözünü geçiren" anlamıyla sadece bir defa (Tâhâ 20/72) kullanılmışsa da aynı anlam etrafında çok sayıda hadîste geçmektedir. İslam'ın temel hedeflerinden biri olan adaletin tesisi için bizzat kaza (yargı) faaliyetlerinin yerine getirmesi bakımından Hz. Peygamber'in de bu görevi ifa ettiği belirtilebilir. Hz. Peygamber bu amaçla farklı bölgelere kadılar tayin etmiş, bu uygulamayı râşit halifeler de kendi dönemlerinde izlemişlerdir. Hz. Peygamber'in yetki verdiği kişilerin verdiği kararları gözden geçirdiği, bunları tasdiklediği yahut iptal ettiği, hatta infaz edilmiş bir karar için tazminat ödenmesi talimatı verdiği dikkat çekmektedir. Kadılık kurumunun Emevîler ve Abbâsîler dönemlerinde de gelişerek kurumsallaştığı söylenebilir.
Türk-İslam devletlerinde ulemadan bir adliye ve mülkiye görevlisi olarak kadı, fethedilen yerlerde hakimiyet sembolü ve hukuku uygulamak üzere öncelikli biçimde atanan bir bürokrat görünümü arzetmektedir. Osmanlı Devleti'nde ilk kadı tayininin Osman Gazi zamanında yapıldığı, hatta Osman Gazi'nin ilk atadığı memurların kadı ve subaşı olduğu, bilahare I. Murad döneminde eski İslam devletlerinde görülen kadılkudat (başkadı) benzeri bir müessese olarak kazaskerliğin kurulduğu kaydedilmektedir. Kaza kurumunun Fâtih Sultan Mehmed zamanında daha ayrıntılı ele alındığı, Fâtih Kanunnamesi'nde kadılara dair bir hiyerarşinin kurgulandığı görülmektedir.
Osmanlı devlet teşkilatında medreseyi bitirerek icazet aldıktan sonra (müderrisliği tercih etmeyip) kazaskerlik divanına mülazemet edenler arasından seçilen kadı, eğitim ve kariyeri ile bu vasfı kazanmış kişidir. Kadı olabilmek için müslüman, erkek, hür, ehliyet sahibi (âkıl ve baliğ) olmak, âmâ, sağır, dilsiz olmamak gibi temel şartlar yanında zekâ, anlayış seviyesi, dürüstlük, güvenilirlik, hukukî bilgi anlamında yeterlilik, ahlaken vakur, edepli, yalandan uzak olma vasıfları aranmıştır. Ayrıca yargılama faaliyetini icra eden şahıs hikmet sahibi, bilge, âkıl, âdil, sâlih, fehîm (anlayışlı, fetanet sahibi), müstakîm (doğru sözlü olan, muannit, rüşvetçi, hilekâr olmayan) ve emîn (mutemet, hıyanetten uzak olan), mekîn (mekânet ve şeref sahibi olan, ayak takımı ve hafif meşrep olmayan), metîn (güçlü kişiliğe sahip, sabırlı, ciddi, etki altında kalmayan) olmalıdır (Mecelle, md. 1792-1794).
Kaza (yargı) vazifesini doğrudan hükümdardan/sultandan alan, dava ve muhasamayı halletmek için adeta hükümdarın vekâletini elinde bulunduran kadıların atamasında ve azillerinde yetki sadece hükümdarındır. Atama tasarrufları padişah beratı ile gerçekleşmekte ve padişah beratıyla kendilerine mansıp verilen müderris, müftü ve kadılara ehl-i menâsıb denilmektedir. Üst düzey yöneticilerin de atama ve azil hususuna dair bir salahiyeti bulunmamaktadır. Osmanlı Devleti'nde müderrisler, müftüler ve kadılar yani ilmiye sınıfının padişah tarafından atanabilmesi ve azledilebilmesi eğitim, tayin, terfi ve azil konuları bakımından bir ayrıcalığa ve bağımsız davranabilme imtiyazına sahip olduğunu göstermektedir. Hükümdar adına hareket etmek ve bizzat hükümdar tarafından atanmakla beraber özellikle kaza kadılıklarının tayinine dair teferruat, kazaskerler tarafından icra edilmiştir.
Bir kadının görevden alınabilmesi, akıl ve temyiz gücünü yitirmek, yolsuzluğa yönelmek gibi meşru bir sebebin varlığına bağlı olarak mümkün görülmüştür. Kadıların mahkemede ticaret yapması, hediye kabul etmesi, dava taraflarının ziyafet ve davetlerine iştirak etmesi, taraflara hal ve hareketleriyle eşit davranmaması ise katiyen meşru değildir.
Başlıca görevi yargı (kaza) olarak belirlenmiş kadılar, yeri geldikçe malî, idarî, beledî, eğitim öğretim gibi alanlarda da roller üstlenmişlerdir. Osmanlı Devleti'nde görevlendirildikleri mahkemelerde miras taksimi, boşanma, alacak verecek gibi davalara bakmak dışında yetim mallarının korunması, yed-i eminlik ve vakıfların idaresi gibi birtakım sorumlulukların yerine getirilmesinde de kadılardan istifade edilmiştir. İdarî ve beledî olarak ise şehrin yönetimi, mal ve can güvenliğinin temini, esnafların denetimi gibi hizmetlerin ifasını gerçekleştirmişlerdir. Öte yandan kadıların reâyâ ile devlet arasında irtibatı tesis noktasında mühim bir misyona sahip oldukları söylenebilir. Kadıların beratlarında belirtilen sınırlar dışında kazaî veya idarî bir yetki kullanması meşru görülmemiştir.
Kadılar, kendisine yardımcı olan nâipler (kadı tarafından yargılama hususunda yetki verilmiş kişiler), kassamlar (miras paylaşımını belirleyen kişiler), muhzırlar (davalının mahkemeye getirilmesini sağlayan görevli), subaşılar (kadıya bağlı olarak şehir muhafızlarının komutanı ve kamu düzenini korumak adına şikâyete bağlı olmadan kamuyu ilgilendiren suçların zanlılarını doğrudan kadı huzuruna çıkarabilmesi özelliğiyle savcı profilini anımsatmaktadır), çavuşlar (zanlının getirilmesi, mahkemede kesinlik kazanmış cezaların uygulayıcısı olmak gibi görevleri bulunmaktadır), asesbaşılar (subaşına bağlı biçimde gece bekçiliği yapan görevliler), mütercimler-eminler, cilvazlar (duruşma inzibat amiri), hâcipler (mübaşirler), avanlar (tebliğ memurları), kâtipler, bevvaplarla (kapıcılar) birlikte kazaî ve idarî görevleri yerine getirmişlerdir.
Osmanlı Devleti'nde kadıların verdiği kararların hukuka aykırı olduğu (hükme itiraz), kadıların tutumları (şikâyet), kadılığın gerektirdiği şartları yitirdiği, taraf tuttuğu, dava süresini gereğinden fazla uzattığı, rüşvet aldığı, hediye kabul ettiği, davaya bakmaktan imtina etmesi gibi iddialar mehâyif adı verilen teftişlerle incelenmiştir.
Kadılar tarafından yönetilen mahkemelerde, bireyler ve hukukî münasebetlerine dair bilgilerin kaydedildiği Şer'iye sicili veya sicil olarak isimlendirilen kayıtlar, hukukî değeri yanında Osmanlı devlet ve toplum yapısı hakkında son derece önemli bir kaynak değeri taşımaktadır.
1826 yılında yeniçeriliğin kaldırılması sonrasında devletin idarî yapısında getirilen değişiklikler çerçevesinde kadıların mülkî görevleri; İhtisap Nezareti'nin teşkiliyle beledî görevleri; Evkaf Nezareti'nin kurulmasıyla da vakıfların idare ve denetimine dair vazifeleri sona ermiştir. Tanzimat Fermanı'yla (1839) birlikte idare hukuku, ceza ve ticaret alanında gerçekleştirilen yenilikler, nizamî ve temyiz mahkemelerinin kurulmaya başlanması, kadıların görev ve yetki alanlarını ciddi anlamda daraltmıştır. Bununla birlikte şer'î mahkemelerde görev yapan kadıların daha iyi yetişmeleri için İstanbul'da özel bir ihtisas okulu kurulmasına karar verilmiştir. 1855 yılında kurulan Muallimhâne-yi Nüvvâb, 1885'te Mekteb-i Nüvvâb'a, 1908'de Mekteb-i Kudât'a ve 1909'da da Medresetü'l-Kudât'a dönüşmüştür. Osmanlı Devleti'nin bu ilk ve tek kadı okulu, 1924 tarihli Tevhîd-i Tedrîsat Kanunu'ndan sonra diğer medreselerle birlikte kapatılmış; 9 Nisan 1924 tarihli şer'î mahkemelerin ilgasına dair kanunla da kadılık kurumu Türkiye'de tamamen ortadan kalkmıştır.
Atar, Fahrettin. İslâm Adliye Teşkilâtı. Ankara 1999.
a.mlf. “Kadı”. DİA. 2001, XXIV, 66-69.
Avcı, Mustafa. Türk Hukuk Tarihi. Ankara 2022.
Bayındır, Abdülaziz. İslâm Muhakeme Hukuku: Osmanlı Devri Uygulaması. İstanbul 1986.
Beyazıt, Yasemin. “XVI. Yüzyıl Osmanlı İlmiyye Kanûnnâmeleri ve Medrese Eğitimi”. Belleten. 78/283 (2014), s. 955-982.
Doğan, Hasan. “Kanun-ı Esâsî Öncesi Osmanlı Devlet Geleneğinde ve Hukuk Sisteminde Adalet Vurgusunun Yargı Bağımsızlığına Tesiri”. Amme İdaresi Dergisi. 56/4 (2023), s. 55-81.
Ekinci, Ekrem Buğra. “Osmanlı Devleti’nde Mahkemeler ve Kadılık Müessesesi Literatürü”. Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi. 3/5 (2005), s. 417-439.
Fendoğlu, Hasan Tahsin. “Osmanlı’da Kadılık Kurumu ve Mahkemelerin Bağımsızlığı”. Osmanlı. ed. G. Eren. Ankara 1999, VI, 453-469.
Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye. md. 1784-1814.
Ortaylı, İlber. Hukuk ve İdare Adamı Olarak Osmanlı Devleti’nde Kadı. İstanbul 2020.
a.mlf. “Kadı (Osmanlı Devleti’nde Kadı)”. DİA. 2001, XXIV, 69-73.
Şentop, Mustafa. Osmanlı Yargı Sistemi ve Kazaskerlik. İstanbul 2005.
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı. Osmanlı Devleti’nin İlmiye Teşkilâtı. Ankara 2014.
a.mlf. Osmanlı Devleti’nin Merkez ve Bahriye Teşkilâtı. Ankara 2020.
Yıldız, Kemal – Hasekioğlu, Ferda Esengül. “Muallimhane-i Nüvvab’dan Medresetü’l Kudât’a Osmanlı’nın Son Döneminde Kadı Yetiştiren Okullar”. İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi. sy. 34 (2019), s. 411-442.
Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/kadi
Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.