A

ZEKÂ

Anlama/kavrama, hızlı sorun çözme becerisi.

  • ZEKÂ
    • Uğur SAK
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 23.10.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/zeka
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    ZEKÂ
ZEKÂ

Anlama/kavrama, hızlı sorun çözme becerisi.

  • ZEKÂ
    • Uğur SAK
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 23.10.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/zeka
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    ZEKÂ

Zekâ, uzayda bir yer işgal etmeyen, yani nesnesi olmayan, elle tutulup gözle görülmeyen, ama dolaylı olarak davranışlarda gözlemlenebilen ve bu sebeple var olduğu kabul edilen psikolojik bir yapıdır. Psikolojik yapılar kültürün bir ürünü olup kültürün yapay olgu, sosyal olgu ve zihinsel olgu alt sistemlerinden beslenerek ortaya çıkarlar. Sosyal olgular örgüt ve kurum gibi sistemleri, yapay olgular sanat ve teknoloji gibi nesneleri, zihinsel olgular ise düşünceleri ve inançları içerir. Zekâ ile mevzubahis olan alt sistem ise zihinsel olgulardır. Zihinsel olgu kavramı, toplumun kuşaktan kuşağa aktarılarak yeni yapılandırmalara dönüşen zihinsel yapılara ilişkin fikirlerini ve kabullerini (zekâ, yaratıcılık, yetenek) açıklamak için kullanılır. Öyleyse zekâ bir biyolojik olgu değil kültürün ortaya çıkardığı soyut bir kavram, zihinsel bir olgudur. Ancak zekâ kavramının oluşumunu kültürün alt sistemi olan zihinsel olgu tek başına açıklayamaz; bunun için zihinsel olgular arası bağ kurarak bir sistem oluşturmak gereklidir. Zihinsel olgu sistemi, kültürün zihinsel olgularının toplamından ve organizasyonundan oluşur. Zekâ kavramı da toplumun ve bilim insanlarının zekâya ilişkin bellek, muhakeme, problem çözme ve yaratıcılık gibi kültürel yapıların toplamı ve zihinsel düzenlemesinden oluşur. Bu sebepledir ki zekâ tanımı toplumdan topluma değiştiği gibi bilim insanları ve bilim dalları arasında da farklılıklar gösterir.

Kültürel yapı olması sebebiyle zekâ kavramına ilişkin tek bir tanım geçerli olmayabilir. Bu sebeple zekâ kavramının tanımı psikoloji ve kültür araştırmaları temel alınarak geliştirilebilir. Bu kısımda üç tanım ele alınmış ve irdelenmiştir. Yûsuf Has Hâcib, Kutadgu Bilig'de zekâyı günümüz zekâ tanımlarında bulunan algılama gücüne yakın bir anlamda "tetiklik" olarak ele almıştır. Kuşkusuz bu, o dönemin zekâya ilişkin toplumsal yargısını yansıtmaktadır. Hâcib, eserinde zekâ, bilgi ve akıl kavramlarını tartışmış ve bunların ayırımını yapmıştır. Diğer tanımlar bilimsel çalışmalara dayanan günümüz görüşlerini yansıtmaktadır. Zekâ konusunda araştırmalar yürüten elli iki zekâ araştırmacısı tarafından yapılan ve Wall Street Journal'da yayımlanan tanıma göre; temel zihinsel süreçler veya beceriler problem çözme, akıl yürütme, soyut düşünme, planlama, karmaşık fikirleri kavrama, hızlı ve deneyimden öğrenme olarak ifade edilmiştir (Gottfredson, 1997). Türk Dil Kurumu da zekâyı; insanın düşünme, akıl yürütme, objektif gerçekleri algılama, yargılama ve sonuç çıkarma yeteneklerinin tamamı şeklinde tanımlamıştır. Her iki tanım da büyük ölçüde örtüşmekte ve tek değil pek çok psikolojik yapının toplamına işaret etmektedir. Diğer bir ifadeyle zihinsel olgu sistemi çerçevesinde irdelenecek olursa toplumsal değeri olan insan becerilerinin (zihinsel olgular) zekâ kavramına farklı şekillerde dahil edildiği söylenebilir.

Zekânın temel zihinsel süreçle ilişkisi aynı zamanda eğitimle ilişkisini de belirler. Anlama ve kavrama hızı, problem çözme, akıl yürütme, bilinenden bilinmeyene doğru çıkarımda bulunma, özellikle modern eğitim sürecinin hem geliştirmeye hem de eğitsel amaçlarına ulaşmak için harekete geçirmeye çalıştığı yapılardır. Ayrıca zekâsı normallik aralığının dışında kalan çocukların belirlenmesi, tanılanması da özel eğitim için gereklidir. Nitekim zekânın eğitime ve performansa yansıyan boyutları zekâ olimpiyatları olarak anılan çeşitli akademik yarışma etkinliklerine de konu olmaktadır.

Zekâ, her ne kadar farklı becerilerin oluşturduğu bir bütün olarak görülse de bilim insanları zekânın bir değil birden fazla olabileceğini ileri sürmüşlerdir. Bu akımın öncülerinden biri olan H. Gardner'e (1983) göre zihinsel yetenekler birbirlerinden bağımsız becerilerden oluşur. Bu sebeple bilim alanlarına göre insan zekâsı da çeşitlilik göstermektedir. Ancak bir yetenek alanındaki zihinsel işleyiş başka bir yetenek alanındaki performanstan etkilenebilir. Örneğin sosyal zekâ insan ilişkilerinde kullanılırken insanın öncelikle kendini tanımasını gerektiren içsel zekâdan beslenebilir. Gardner (1999) ortaya attığı "çoklu zekâ kuramı"nda farklı zihinsel becerileri kapsayan mantıksal-matematiksel zekâ, görsel-uzamsal zekâ, dilsel zekâ, müzikal zekâ, içsel zekâ, sosyal zekâ, doğacı zekâ ve beden-hareket zekâsı olmak üzere toplam sekiz farklı zekâ türünün olduğunu ileri sürmüştür. Zekâ türleri konusunda bilim alanını değil zihinsel süreçlerin türünü temel alan R. Sternberg (1997) ise zekâ türlerini analitik zekâ, pratik zekâ ve yaratıcı zekâ olarak sınıflandırmıştır. Ancak bu zekâ türleri de her ne kadar birbirlerinden bağımsız kabul edilseler de problem çözme süreçlerinde birbirlerinin performansını etkilerler. Kısacası; bazı bilim insanlarına göre zekâ türleri farklılaşsa da problem çözme gibi ileri zihinsel becerilerin işe koşulduğu insan davranışının oluşumunda birden fazla zekâ türünün katkısı bulunmaktadır. Öte yandan zekâ kavramı ile ifade edilen yapının çeşitli özel alanlardaki yansımaları bazı araştırmacıları yeni zekâ türlerini tanımlamaya sevketmiş görünmektedir. Goleman'ın duygusal zekâ, Borba'nın ahlakî zekâ kavramları ve teorileri bunlara örnek olarak verilebilir.

Zekâ üzerine modern anlamda ilk bilimsel araştırmaları XIX. yüzyılda İngiliz bilim adamı F. Galton başlatmıştır. Galton'un kaleme aldığı Kalıtımsal Deha kitabı zekâ araştırmalarının başlangıcı kabul edilir. Galton'dan önce de bu konuyu irdeleyen ve keşfetmeye çalışan düşünürler olmuştur. Homer, Aristo ve Eflatun'un çalışmalarında, Yûsuf Has Hâcib'in Kutadgu Bilig'inde ve Konfüçyus felsefesinde zekâ üzerine öğretilere ve tartışmalara rastlanmaktadır. Ancak bunlar daha çok bireysel tecrübelere dayanan eserlerdir.

F. Galton, ilk çalışmalarında dâhiliğin kökenlerini aile ve akrabalar içinde araştırmış ve bunun kalıtımsal olduğunu akrabalar içinde birden fazla dâhinin olabileceğini ileri sürmüştür. Bu araştırmalarını temel alan Galton, çevrenin zekâ üzerindeki etkisinin ise az olduğunu ortaya atmıştır. Galton zekâyı genel zihinsel bir kapasite olarak düşünmüş, bu kapasitenin temellerini ise duyuların oluşturduğunu varsaymıştır. Duyuların bilgi edinim kanalları olduğunu kabul eden Galton, zekâyı ölçmek için işitsel ve görsel ayırt edicilik testlerini kullanmış, uyaranlara karşı verilen tepki zamanını ölçmüştür. Bu ölçümlerle de zekâ üzerine çıkarımlarda bulunmuştur. Ancak Galton'un zekâ ölçümüne yalnızca ikincil bilişsel işlemleri dahil etmesi eleştiri almıştır.

Fransız psikolog A. Binet, F. Galton'un zekâ birleşenlerini ölçme yöntemini eksik bulmuştur. Binet'e göre zekâ çok daha karmaşıktır. Galton'un duyusal becerilerin ölçümü ile zekâyı anlamaya çalışması yetersizdir. Zekâ, karmaşık zihinsel süreçlerin keşfedilmesi ile anlaşılabilir çünkü bireysel farklılıklar karmaşık süreçlerde daha fazla değişkenlik göstermektedir. Binet, Fransa'da Eğitim Bakanlığı'nın talebi üzerine öğrencisi Simon ile birlikte çalışarak 1905 yılında ilk zekâ ölçeğini geliştirmiştir. Bakanlığın amacı zihinsel gelişim yetersizliği olan ve öğrenme sorunu yaşayabilecek öğrencilerin önceden belirlenmesini yapmaktı. Binet-Simon ölçeği olarak adlandırılan bu test kendinden sonraki zekâ testlerine öncülük etmesi sebebiyle bütün zekâ testlerinin atası kabul edilmiştir. İbrahim Alaeddin Gövsa aynı testi 1915 yılında Osmanlıca'ya çevirmiştir.

Zihinsel becerilerin karmaşıklığı üzerine yapılan tartışmalar dönemin önemli eserlerinde yer almıştır. Bu eserlerin başında Spearman'ın 1904 yılında ortaya attığı "genel zekâ kuramı", Binet ve Simon'un ise 1905 yılında zekâ testini anlattıkları makale gelmektedir. Binet'in zekâ ölçeği ve Spearman'ın genel zekâ kuramı XX. yüzyıl boyunca zekâ üzerine yapılan bilimsel araştırmaları ve kuramları önemli ölçüde etkilemiştir.

A. Binet'in ve C. Spearman'ın araştırmalarından etkilenen Stanford Üniversitesi profesörü L. Terman, Binet-Simon zekâ ölçeğini bir sonraki aşamaya taşımıştır. Önce Amerika Birleşik Devletleri'nde uyarlamasını yapmış, sonra ölçeğe yeni eklemeler yaparak daha da geliştirmiştir. Ayrıca W. Stern'in ortaya attığı IQ kavramını toplam test puanını yorumlamak için kullanmıştır. "Stanford-Binet zekâ testi" olarak adlandırılan bu testin günümüze kadar pek çok sürümü yayımlanmıştır.

Zekâ testi ham puanları çocukların yaşı temel alınarak standart puanlara dönüştürülür. Puanların ortalaması 100, standart sapması ise 15 olarak hesaplanır. Toplumun yaklaşık olarak %95'i 70 ile 130 IQ aralığında yer alır. Bu aralıkta yer alan bireyler normal, aralığın altında veya üstünde yer alan kişiler ise anormal olarak kabul edilir. Zekâ testi puanı da adlandırılmaktadır. IQ, genel zekâ göstergesidir. IQ ilk ortaya atıldığında zekâ yaşının kronolojik yaşa bölünüp yüz ile çarpılmasıyla elde edilmiştir. Günümüzde bu formül kullanılmamaktadır.

Zekânın oluşumunda kalıtımın ve çevrenin payı üzerine yapılan tartışma, zekâ üzerine bilimsel araştırmaların başladığı dönemden beri devam etmektedir. Bilimsel araştırma sonuçları zekânın yaklaşık %50 kısmının genlerle ilişkili olduğunu ortaya koymuştur. Ancak yapılan bütün araştırmalarda zekâ düzeyleri karşılaştırılmış, zekânın yapısına ilişkin bir kıyaslama yapılmamıştır. Bu sebeple gerçekte zekânın kesin olarak ne kadarının kalıtımla oluştuğu bilinmemektedir.

Öte yandan zekâ belli ölçüde kalıtsal olarak oluşsa da değiştirilebilirlik ve geliştirilebilirlik özelliği çok yüksektir çünkü zekâ, dinamik olup çevre değişiminden dolaylı olarak etkilenir. Çevrenin sosyal yönü (eğitim gibi) ve biyolojik yönü (besin gibi) zekâ gelişimini etkiler. İnsanların alışkanlıkları, değerleri, inançları kısaca yaşam biçimleri zekâyı oluşturan becerilerin gelişimine katkıda bulunur. XX. yüzyılın başlarında zekânın kalıtım yoluyla ebeveynlerden çocuklara geçtiği, çevrenin ise zekâyı çok az etkilediği kabul edilirdi. Ancak günümüzde zekânın son derece dinamik olduğu ve kaotik sistemlerden etkilenerek geliştiği kabul edilmektedir. Çevrenin etkisinin önemi, kuşaklar arası zekâ farklarında da görülmektedir.

Kuşaklar arası zekâ farkları üzerine araştırmalar yürüten ve bu konuda öncü kabul edilen J. Flynn, kuşaktan kuşağa zekâ farklarının XX. yüzyıl boyunca ne kadar arttığını tespit etmiştir. Flynn, bu durumu çevrenin iyileşmesi ile ilişkilendirmiştir. Kuşaklar arası zekâ artışı, yaşam koşullarındaki iyileşme ile doğrudan ilişkilendirilebilir. Küresel olarak özellikle çocukluk yıllarında bilişsel uyaranların olumlu artışı, beslenme niteliğinin iyileşmesi, rekabet amacıyla yetenek testlerinin kullanımının artışı ve bu testlere yönelik verilen eğitimlerin zekâ gelişimi üzerindeki olumlu etkileri, rastlantısal fırsatlar ve sağlık bilimlerindeki gelişimin üretmiş olduğu yeni fırsatlar (özürlü bebeklerin doğmadan önce belirlenmesi, vitaminler gibi) kuşaklar arası zekâ farkının oluşumuna, dolayısıyla küresel olarak zekânın yükselişini etkileme potansiyeline sahiptir.

Bununla birlikte eğitimin kalitesindeki artış, küresel zekâ yükselişini etkileyen en önemli etmen olarak kabul edilmektedir. Gerçekte de okullaşma oranındaki artış ile kuşaklar arası zekâ farkı arasında manidar bir ilişki vardır. XX. yüzyıl boyunca hem ülkelerin ortalama eğitim düzeyi hem de ortalama zekâ düzeyi artış göstermiştir. Flynn'in yürüttüğü bilimsel çalışmalarda zekâ düzeyindeki artış en fazla okul öncesi eğitimdeki okullaşma oranı ile ilişkilendirilmiştir.

Ortalama zekânın bütün toplumlarda artış göstermesine rağmen bu artış, toplumun sosyal tabakalarına göre farklılık göstermektedir. Her ne kadar toplumların sosyoekonomik olarak üst tabakasında yer alan bireylerin ortalama zekâ düzeyi orta ve alt tabakada yer alan bireylerin ortalama zekâ düzeyinden hep daha yüksek çıksa da kuşaklar arası zekâ artışı ile bu farkın azaldığı veya farkın yükselişinin azaldığı söylenebilir, çünkü alt ve orta tabakada yer alan bireylerin zekâ düzeyindeki artış, üst tabakanın ortalama zekâ düzeyindeki artıştan daha hızlı gerçekleşmektedir. Bu sonuç, orta ve alt tabakada yer alan bireylerin bir yüzyıl öncesine göre son yüzyılda daha fazla sosyal fırsatlara ulaşmaları ile ilişkilendirilebilir. Sonuç olarak, yaşam kalitesindeki yükseliş eğilimi sürdüğü müddetçe geleceğin kuşaklarının, bugünün kuşaklarından daha zeki olacağı ortaya çıkmaktadır.

Günümüz teknolojisi zekâ kavramı içinde tanımlanan zihinsel süreçlerin işleyişini model alarak tasarlanmış biçimde yapay zekâ adı verilen sistemler geliştirmektedir. Büyük bir veri kümesi ile desteklenmiş, zenginleştirilmiş ve eğitilmiş bilgisayar programları bu bilgileri işlemekte, yeni bilgilere ulaşmakta, bilgileri kişiselleştirmekte, makine öğrenmesi ve derin öğrenme gibi işlevlerle insan zihninin çalışma prensiplerine benzer şekilde karar algoritmaları oluşturmaktadır.

Kaynakça

Bineth, Alfred – Simon. Türkiye’nin ilk Zeka Testi: “Çocuklarda Zekanın Mikyası”. çev. İbrahim Alaeddin (Gövsa). Transkrisiyon: S. Z. Özkan, s.nşr. E. Kömür. İstanbul 2020.

Brand, Chris. g, genes, and pedagogy: A reply to seven (lamentable) chapters. D. K. Detterman (Ed.), Current topics in human intelligence: vol. 5. The environment. Norwood NJ USA 1996. 113-120

Flynn, James. The mean IQ of Americans: Massive gains 1932 to 1978. Psychological Bulletin, 1984, 95, 29–51.

a.mlf. Massive IQ gains in 14 nations: What IQ tests really measure. Psychological Bulletin, 1987, 101(2), 171–191.

Gardner, Howard. Intelligence reframed: Multiple intelligences for the 21st century. New York USA 1999.

Gottfredson, Linda. Intelligence and social policy. Intelligence, 1997. 24(1). (Special issue).

Gümüş, İnan, (2015). “Kutadgu Bilig’de Zekâ Kavramı”. Turkish Studies, 10/16, 593-604.

Huxley, Julian. S. “Guest editorial: Evolution, cultural and biological”. Yearbook of Anthropology. 1955. 2-25.

Jensen, Arthur. R. “Secular trends in IQ: Additional hypotheses”. D. K. Detterman (Ed.), Current topics in human intelligence: vol. 5. The Environment. Norwood, NJ USA 1996. 147-150

Lynn, Richard. “The role of nutrition in secular increases in intelligence”. Personality and Individual Differences. 1990. 11(3), 273–285.

Karabey, Burak - Yürümezoğlu, Kemal. “Yaratıcılık ve Üstün Yetenekliliğin Zekâ Kuramları Açısından Değerlendirilmesi. Buca Eğitim Fakültesi Dergisi. 2015. 40, 86-106

Sak, Uğur. The Fuzzy Conception of Giftedness. R. J. Sternberg & D. Ambrose (Eds.), Conceptions of Giftedness and Talent. Switzerland 2021. 371-392.

Sternberg, Robert, J. Successful intelligence. New York USA 1997.

Terman, Lewis. M. The measurement of intelligence. Boston USA 1916.

Uluç, Salih v.dğr., “Wechsler Çocuklar İçin Zekâ Ölçeği-IV: Klinik Bağlamda Zekânın Değerlendirilmesinde Türkiye İçin Yeni Bir Dönem”. Türk Psikoloji Yazıları. 2011. 14(28), 49-57.

Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/zeka

Görüş, öneri ve yorumlarınız için tıklayınız.

Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.

ZEKÂ

Anlama/kavrama, hızlı sorun çözme becerisi.