Özel gereksinimli çocuklara yönelik eğitim ve destek hizmetleri.
Özel gereksinimli çocuklara yönelik eğitim ve destek hizmetleri.
Özel eğitim "özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin yetersizlikleri ve özellikleri için en uygun ortamda, ihtiyaçları doğrultusunda geliştirilmiş programlar, yöntemlerle bu bireylere eğitim vermek için özel olarak yetiştirilmiş personel ile verilen eğitim" şeklinde tanımlanmaktadır. Süreç içerisinde yayımlanan Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği'nde özel eğitim, "Eğitim performansı açısından akranlarından belirgin seviyede farklılık gösteren, gelişim seviyesi ve bireysel özellikleri bakımından akranlarından farklı olan bireylerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere oluşturulan program ve özel olarak yetiştirilmiş personellerle birey için en uygun olabilecek ortamda verilen eğitimdir" şeklinde tanımlanmaktadır. Özel gereksinimli birey ise "eğitim performansı, gelişim düzeyi ve bireysel özellikleri bakımından akranlarından belirgin seviyede farklılık gösteren birey" şeklinde açıklanmaktadır. Bu farklılık akranlarından daha geride olabileceği gibi daha ileride de olabilir. Başka bir ifade ile özel eğitim, "normal" olarak kabul edilen gelişimsel özelliklerden anlamlı düzeyde farklılık gösteren bireyler için sürdürülen hizmetler olarak nitelendirilmektedir. Bu hali ile özel eğitim, tipik gelişim gösteren çocuklardan farklı gereksinimi olan bireylerin gereksinimlerini desteklemeye yönelik olarak desenlenmiş eğitim öğretim faaliyetlerinin bütünü anlamına gelmektedir. Bu bağlamda görme, işitme, bedensel, zihinsel açıdan normallik sınırlarının altında olanlar da özel yetenekli (üstün zekâlı, görsel işitsel açıdan özel yetenekli) olanların eğitimi de özel eğitim kapsamındadır.
Tarihsel seyri içinde ele alındığında özel gereksinimli bireylerin eğitiminde farklı tablolar ile karşılaşılır. Batı eksenli eğitim düşüncesi kapsamında Antikçağ ve Ortaçağ'da akranlarından geride olanların toplumdan soyutlanıp dışlandığı bir anlayışla karşılaşılır. Kendilerine daha çok dinî kurumlarda "bakım" hizmetleri sunulmakla beraber bugünkü anlamıyla özel eğitim bulunmaz. Mesela milattan önce IV. yüzyılda Aziz Basil'in Kayseri'de görme engelliler için bir hastane ve bakım merkezi açtığı kaydedilmektedir. Eğitim kavram ve düşüncesinde meydana gelen ve çoğunlukla da Rönesans'la başlayan değişimler özel eğitime de yansır. İnsana bakışın değişmesi özel eğitime muhtaç çocuklara bakışı da değiştirir. 1800'lü yıllarla birlikte zihin, görme ve işitme açısından özel gereksinimli çocuklar için Batı'da eğitim kurumları kurulmaya başlar. Mesela zihin ve görme yetersizliği olan çocukların eğitimi ilk defa Fransa'da uygulanmış, ilk işitme engelliler okulu da 1817'de Amerika'da açılmıştır. Bu değişimin 1900'lü yıllardaki temsilcilerinin en bilinenlerden biri Dewey'dir. Eğitimin çocukların ilgi ve gereksinimlerini merkeze alarak yürütülmesi gerektiğini belirten Dewey, literatüre "çocuk merkezli program" ve "çocuk merkezli okullar" kavramlarını kazandırmıştır. Özellikle erken çocuklukta özel eğitimine katkılarından bahsedilmesi gereken diğer bir isim de M. Montessori'dir. Çalıştığı hastanede zihin yetersizliği bulunan bireylerle karşılaştıktan sonra çalışmalarını bu çocuklara yönelterek erken çocuklukta özel eğitim çalışmalarının tıbbî olarak yapılacak müdahalelerden daha gerekli olduğunu ifade etmiştir. Başarılı sonuçlara ulaştığı etkinlik temelli öğretim yöntemi, günümüzde hâlâ kullanılmaktadır.
Türk ve İslam medeniyeti içinde özel eğitime yön veren özellikle İslam dininin herkese yönelik eşitlik anlayışı, adalet ve merhametli davranma gibi değerleri olmuştur. İbn Sînâ'nın ortopedik ve zihinsel açısında özel gereksinimli bireyler için çalışmaları bilinmektedir. Diğer yandan Türk-İslam devletlerinde vakıf kültürü özel gereksinimli çocuklar için önemli işlevler icra eder. Darüşşafaka gibi kurumlar bakıma muhtaç bireyler kadar özel gereksinimli bireyler için de bir sosyal koruma hizmeti sunmuştur. Osmanlı döneminde Selanik'te konuşma yetersizliği olan bireylere yönelik bir okul açıldığı bilinmektedir. Diğer yandan yine bir özel eğitim alanı olan özel yetenekli bireylerin eğitiminde de önemli politikalar izlenmiştir. 1400'lü yılların ikinci yarısından 1908'e kadar ayakta kalan ve dünyanın ilk sistemli ve kapsayıcı yetenek eğitimi olarak anılan Enderun mektepleri, Fâtih Sultan Mehmed döneminde idarî, fennî, İslamî ilimlerin yanı sıra dil ve sanat eğitimleriyle yetenek entegrasyonunda zirveyi görmüştür. Osmanlı Devleti'nde de özel yetenekli çocuklara yönelik olarak kurulan "Enderun mektepleri" bu çocuklara odaklı dünyadaki ilk sistemli seçim, istihdam ve eğitim emsali niteliği taşıdığı belirtilmektedir. Ayrıca Cumhuriyet döneminde yetenek yönetiminde, 1929'da çıkarılan 1416 sayılı yasa çerçevesinde üstün yetenekli bireylerin seçilmesi ve yurt dışına gönderilmesi sistemli hale getirilmiştir. 1959-1966 yılları arasında "Türdeş İlkokul Sınıfları" hayata geçirilmiş, 1995-1996 eğitim öğretim yılında ise bugünkü haliyle ilk bilim ve sanat merkezi Ankara'da Yasemin Karakaya Bilim ve Sanat Merkezi adıyla hizmete açılmış ve sayıları da zamanla artmıştır. Ayrıca İstanbul'da 2017'de açılan Araştırma Geliştirme Eğitim ve Uygulama Merkezi (ARGEM) adında özel yetenekli öğrencilere ortaokul ve lise düzeyinde yatılı olarak eğitim veren bir okul da bulunmaktadır. 2023-2024 eğitim öğretim yılında ARGEM'de yaklaşık 200 öğrenci öğrenim görmektedir.
1948 yılında da "İdil Biret Suna Kan Yasası" ile özel yeteneklilerin eğitimine yönelik kanunî güvencenin sağlandığı belirtilmektedir. Çıkan yeni yasalarla birlikte kalkınma planları ve Millî Eğitim Şûralarının özel eğitimin gelişmesinde önemli roller oynamıştır. Özel eğitimle ilişkilendirilebilecek uygulamaların tarihsel bağlamda bu kadar eski olması, geçmişten günümüze bireysel hakların ve özgürlüklerin giderek daha önemli olduğu yönündeki farkındalığı geliştirdiği söylenebilir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilanıyla Osmanlı Devleti'nden kalan İzmir Sağırlar Okulu, Yıldız Sağırlar Okulu gibi bazı kurumların devam ettirilerek iyileştirmeler yapılmış, 1970 ve 1980'li yıllarda çıkarılan yeni kanunlarla uygulamaların desteklenmiştir. Süreçteki en önemli gelişme, daha önce Sağlık Sosyal Yardım Bakanlığı'na bağlı olan özel eğitim hizmetlerinin 1950 sonrasında Millî Eğitim Bakanlığı'na aktarılması olarak değerlendirilmektedir. Bu düzenleme, özel gereksinimli bireylerin ihtiyaçlarının tıbbî bir müdahale ile ortadan kaldırılamayacağı ve eğitim öğretim gereksinimlerinin farkındalığı açısından önemli bir adımdır.
1983 yılında özel eğitim uygulama hizmetlerinde dünyada gelişmiş ülkeler göz önüne alınarak ayrıntılı çalışmalar yürütülmüş ve kaynaştırma programları gündeme alınmıştır. 1994'te yayımlanan "Salamanca Bildirisi" ile yeni bir yaklaşım olarak "bütünleştirici/kapsayıcı eğitim" kavramları öne çıkmıştır. Kapsayıcı eğitim felsefesi özel gereksinimli bireylerin tipik gelişim gösteren ve akranlarıyla birlikte fiziksel olarak aynı eğitim ortamlarına yerleştirilmelerinin ötesinde eğitim süreç ve hizmetlerinin bütün çocuklara uygun olarak yürütülmesini kapsamaktadır.
Özel gereksinimli bireyler için sunulan hizmetlerde bireyin özel eğitime ihtiyaç duyduğu yetersizliğin ortadan kaldırılması değil, gereksinimlerinin karşılanması yoluyla kendine yeter biçimde bağımsız yaşayabilmesi hedeflenmektedir. Özel gereksinimli olma halini oluşturan sebeplere bağlı olarak gereksinim duyulan müdahaleler çeşitlilik göstermektedir. Bu çeşitliliğe uygun ve etkili biçimde müdahale etmek için bireylerin gereksinimlerine yönelik özel program ve uygulamalar geliştirilmektedir. Bu noktada özel gereksinimli bireylerin gelişimlerini desteklemek adına en sık başvurulan programlar "Bireyselleştirilmiş Eğitim Programları"dır (BEP). Bu programlar tamamen bireye özgüdür.
"Bireyselleştirilmiş Eğitim Programları"nın hazırlanmasıyla ilgili olarak 1997 yılında kabul edilen 573 sayılı "Özel Eğitim Hakkında Kanun Hükmünde Kararname" ve 2000 yılında yürürlüğe giren "Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği"nde ayrıntılı olarak yer verilmiştir. İlgili yönetmelikte "Bireyselleştirilmiş Eğitim Programları" "Özel gereksinimli bireyin performansına uygun olarak hazırlanan bu programlara bireyin, ailenin, öğretmenlerin ihtiyaçları doğrultusunda oluşturulan amaçlar, ulaşılmak istenen amaçlarda verilecek destek eğitim hizmetlerinin yer aldığı ve bireyin ailesi tarafından onaylanan özel eğitim programıdır" şeklinde tanımlanmaktadır (MEB, 2000). Buna göre yasal olarak belirtilen "Bireyselleştirilmiş Eğitim Programları" özel gereksinimli bireyin alacağı eğitim ve hizmetlerin kaydı olmasının yanında süreç içerisinde ihtiyaç duyacağı her adımı içeren bir yol haritası olarak da açıklanmaktadır.
Özel eğitim, özel gereksinimli bireyler ve ebeveynleri için bazen doğumla birlikte bazan da izleyen birkaç yılda hayatlarına dahil olan bir süreç anlamına da gelmektedir. Türkiye'de özel gereksinimli çocukların eğitimine erken başlamanın önemli olduğu ilk olarak, 1983 yılında yayımlanan 2916 sayılı "Özel Eğitime Muhtaç Çocuklar Kanunu"nda belirtilmiştir. Erken çocukluk eğitiminin önemiyle ilgili yasayı, 1987 yılında yayımlanan "Özel Gereksinimli Çocukların Okulöncesi Eğitimleriyle İlgili Genelge" izlemiştir. Bununla özel gereksinimli birey tanısı konulmuş çocukların, hazırlanan "Bireyselleştirilmiş Eğitim Programları"yla özel eğitim anaokullarında ve anasınıflarında okul öncesi eğitim almaları, dört-beş yaş altı çocuğu olan ebeveynlerin de destek hizmet almaları belirtilmiştir. Erken çocukluk özel eğitiminin gelişimi ise yasal olarak 1997 yılında kabul edilen 573 sayılı "Özel Eğitim Hakkında Kanun Hükmünde Kararname" ile olmuştur. Bu kararname okul öncesi eğitimi zorunlu hale getirirken, anne ve babalara çocukları için alınacak eğitim kararlarına katılma hakkı ve sorumluluğu vermiştir. Bu bağlamda, "Bireyselleştirilmiş Eğitim Programları" hazırlanması ve eğitim hizmetlerinin hesap verilebilirlik, ailenin etkin katılımı, izleme-değerlendirme gibi bütün süreçlerle ilgili ailelere bilgi verilmesini sağlamaktadır.
Türkiye'de özel eğitim uygulamalarının sunulmasında görev alan devlete bağlı resmî ve özel hizmet veren kurumlar bulunmaktadır. Millî Eğitim Bakanlığı'na bağlı özel eğitim organizasyonları arasında sırasıyla Özel Eğitim Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü, bu genel müdürlüğe bağlı Rehberlik ve Araştırma Merkezleri (RAM), iş okulları, meslekî eğitim liseleri, hastane okulları, işitme ve görme yetersizliği olan çocukların eğitimi için hizmet veren okullar, genel zihinsel, resim ve müzik alanındaki yetenekli öğrenciler için ek müfredat sunan bilim sanat merkezleri ve özel gereksinimi bulunan bütün çocukların okul dışında destek alabileceği rehabilitasyon merkezleri şeklinde sıralanabilir.
Ayrıca Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesinde yer alan Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu ve engelli bakım merkezlerinde de özel eğitim hizmetleri sunulmaktadır. Bu kurumlardaki öğretmen ihtiyacıysa 1983 yılına kadar genel sınıf öğretmenlerine verilen sertifika programları ve hizmet içi eğitimlerle sürdürülmüştür. Süreçte yaşanan gelişme ve ilerlemelerle üniversite bünyelerinde "özel eğitim öğretmenliği" adıyla lisans, yüksek lisans ve doktora programları açılmasına ve eğitimlerin yürütülmesine başlanmıştır.
Türkiye'de özel eğitim hizmetleri ilgili öğrencilerin ulaşım ve beslenme ihtiyaçları devletçe ve ücretsiz bir şekilde karşılanmaktadır. Özel eğitime dahil olan öğrencilerin ulaşım ve beslenmeleri de aynı şekilde devletçe giderilmektedir. Bir kişinin özel eğitim alabilmesi için öncelikle hastanelerde tıbbî tanılamalarından da Rehberlik ve Araştırma Merkezleri'nde eğitsel tanılama yapılması gerekmektedir. Özel eğitim tanısı olan öğrencilerin devlet okullarındaki eğitimi de çocuğun durumuna göre hem bağımsız özel eğitim okullarında hem de kaynaştırma şeklinde normal okullarda sürebilmektedir. 2023-2024 eğitim öğretim yılı sonu itibariyle Millî Eğitim Bakanlığı'na bağlı 297 Rehberlik ve Araştırma Merkezleri tanılama hizmeti sunmakta; Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü'ne bağlı çeşitli tür ve düzeylerde eğitim veren 2531 özel eğitim kurumunda (hastanede sınıflarında ve evde eğitim alanlar dahil) 31.404 öğretmen görev yapmakta ve toplamda 167.733 öğrenci eğitim almaktadır. Bunlara ek olarak çeşitli genel müdürlüklere bağlı okullarda özel eğitim sınıflarında 95.505, 404.920 öğrenci de çeşitli sınıf düzeylerinde kaynaştırma eğitimi almaktadır. Özel eğitim alan öğrenci sayısı toplamda 678.555'tir. Devlete bağlı olanlardan başka ülkemizde özel kurumlar da özel eğitim hizmetleri sunan Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezleri de Millî Eğitim Bakanlığı'nın Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü'ne bağlı olarak hizmet sunmaktadır.
Akçamete A. Gönül (ed). Genel Eğitim Okullarında Özel Gereksinimi Olan Öğrenciler ve Özel Eğitim. Ankara 2009.
Çitil, Mahmut. Türkiye’de Özel Eğitim: Tarihsel, Politik ve Yasal Gelişmeler. Ankara 2017.
Gargiulo, Richard – Kilgo, Jennifer. Young Children with Special Needs: An Introduction to Early Childhood Special Needs. 1999.
Kargın, Tevhide. “Kaynaştırma: Tanımı, Gelişimi ve İlkeleri”. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Özel Eğitim Dergisi. 5 (2004), s. 1-13.
MEB. Özel Eğitim Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği. Ankara 2000.
“Millî Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim Kurumları Yönetmeliği”. Resmî Gazete. sy. 28292, 18 Mayıs 2012
(https://ookgm.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2019_09/06103840_Ozel_EYitim_KurumlarY_YonetmeliYi.pdf).
“Özel Eğitim Hakkında Kanun Hükmünde Kararname”. Resmî Gazete. sy. 23011, 6 Haziran 1997 (https://orgm.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2012_10/10111011_ozel_egitim_kanun_hukmunda_kararname.pdf).
“Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği”. Resmî Gazete. sy. 26184, 31 Mayıs 2006.
“Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği”. Resmî Gazete. sy. 30471, 7 Temmuz 2018 (https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2018/07/20180707-8.htm).
“Özel Eğitime Muhtaç Çocuklar Kanunu”. Resmî Gazete. sy. 2916, 12 Ekim 1983 (https://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/18192.pdf).
Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/ozel-egitim
Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.
Özel gereksinimli çocuklara yönelik eğitim ve destek hizmetleri.