Doğruyu ve hakikati ortaya çıkarmak için yapılan tartışma.
Doğruyu ve hakikati ortaya çıkarmak için yapılan tartışma.
Sözlükte "bakmak, görmek, değerlendirmek ve karşılaştırmak için bir şey üzerinde düşünmek" anlamındaki nazar kökünden gelen münazara kelimesi "birbirine bakmak, benzerlikler kurmak, karşılaştırma yapmak" gibi anlamlara gelir. Terim olarak münazara, hakikati ve doğruyu ortaya çıkarmak için yapılan diyalog şeklinde de tanımlanmaktadır. Münazara teriminin açıklamasında "hakikatin ortaya çıkarılması" ifadesinin kullanılması, bu tartışma yöntemini bir başka tartışma biçimi olan cedelden ayırmak içindir. Cedel, karşıt görüşte olan kişiyi bastırmak ve susturmak için yapılır. Ancak münazaranın amacı sadece gerçeği ortaya çıkarmaktır. Münazarada iki taraf vardır: Muallil ve sâil. İddia olunan şeyi ispat için bir sebep ileri süren kimseye muallil veya müstedil (neden ortaya koyan, gerekçelendiren), ona itiraz eden kimseye de sâil (soru soran) denilir.
Türk eğitim tarihinde münazara hem bir disiplin hem de bir öğretim usulü olarak kullanılmıştır. Bir disiplin olarak münazaranın tanımı, konusuna ve gayesine göre yapılmaktadır. Konusuna göre münazara, kabul edilebilir olup olmamaları bakımından tümel konuların özel durumları hakkında araştırma yapmaktır. Gayesine göre ise münazara, sebep ortaya koyan ve soru soran tarafından hakikati ve doğruyu ortaya çıkarmak amacıyla iki şey arasında bulunan ilişkinin doğruluğunu veya yanlışlığını kavramak için düşünme gücünü aklî meselelerde kullanmaktır. Tartışmanın istikametinin ve doğruluğunun sıhhatini ve yollarını bilmek, tartışma esnasında yapılan savunmanın doğru olanını doğru olmayanından ve makbul olanını makbul olmayanından ayırmak münazara ile mümkündür. Bu kurallara riayet edenler münazara esnasında hatadan korunurlar.
Münazarada tarafların bir mesele hakkındaki karşılıklı konuşmalarını birtakım yöntemler çerçevesinde yapmaları gerekmektedir. Münazara sırasında iddia edilen şeyi ispat için bir neden ileri süren kişi, kendi iddiasını mantık kurallarına uygun bir delil ile kanıtlamak durumundadır. Soru soran kişi ise, öne sürülen nedenlere ve delillere karşı üç türlü karşılık verebilir. Bunlar aynı zamanda soru soranın vazifesi olarak da bilinir. Münazarada soru soran kişi, öne sürülen delilin öncüllerinden birini kabul etmediği ve geçerli bulmadığı zaman, "Kabul etmeyiz" diyerek niçin ortaya koyan karşısındaki kişiden yeni bir delil sunmasını ister. Soru soran kişinin bu şekilde gerçekleşen itirazına "men'" adı verilir. Soru soran kişi öne sürülen delilin öncüllerinin açıklamasına girişmeyip geçersiz olduğunu başka bir delille ispat eder. Bu şekilde yapılan itiraza "nakz" (geçersiz kılma) denilir. Soru soran kişi, delile karşı çıkmadan niçin ortaya koyan karşısındaki kişinin iddiasını iptal ettiğinde buna da "muâraza" denilmektedir.
Münazaradan arzu edilen verimin alınabilmesi için birtakım ilkeler belirlenmiştir. Münazara adabı da denilen bu ilkelere göre taraflar usanç verecek derecede uzun konuşmamalıdır. Ancak anlamın ortaya çıkmasına zarar verecek kadar da sözü kısa tutmamalıdır. Mânanın anlaşılmasında tereddüt oluşturan kapalı sözü ve anlamayı zorlaştıran tuhaf ifadelerin kullanımından da kaçınılmalı, asıl konudan uzaklaşılmamalıdır. Tartışma esnasında gülmek, taşkınlık ve ani bir biçimde sesi yükseltmek gibi davranışlar da münazara adabına uygun görülmez. Tartışma yerinde ve anında kişi karşısındakini küçük görmemelidir. Sözü dikkatli ve basiretli bir biçimde söylemeli ve karşısındakinin sözünü sakince dinlemeli ve sonrasında karşılık vermelidir. Muhatabının sözünü yarı yerde kesmek de münazara adabına aykırıdır. İki kişi münazara halindeyken üçüncü bir şahsın onların sözünü kesip de tartışmaya girişmesi yersiz bir davranış olarak değerlendirilmiştir.
Türk eğitim geleneğinde münazara bir öğretim tekniği olarak önemli görülmüştür. Taşköprizâde Ahmed Efendi (ö. 1561), Mevzûâtü'l-Ulûm isimli eserinde öğrencilerin görevlerini açıklarken asıl meselenin öğrencilerin akranları ile müzakere ve münazara yapmaları olduğunu dile getirmiştir.
İlm-i münazara düşünmeye, tefekküre ve bilgi üretmeye yönelik ilimlerin gereği gibi öğrenilmesinde mühim bir vasıta işlevi görmüştür. Bu açıdan bakıldığından medrese eğitim anlayışı çerçevesinde derslerin tertip düzeninde ilm-i münazaranın önemli bir yeri mevcuttur. Medrese müfredatında münazara ilminin eğitimi için sırasıyla sarf, nahiv, ahkâm ve mantık ilimlerinin okunması iktiza eder, ardından da kelam, meânî, usûl-i fıkıh ve fıkıh okunması istenir. Münazara ilmini gereği gibi tahsil eden talebeler böylece farklı alanlardaki meseleler hakkında muhatapları ile münazara yaptıklarının da zihnî melekelerini geliştirme imkânı elde ederler.
Osmanlı Devleti'nde ve Türkiye Cumhuriyeti'nin başlangıcında medreselerin müfredatında münazara yöntemi, kendisine yer bulmuştur. Osmanlı eğitim sisteminde münazaranın Mekteb-i Harbiye ve Dârülfünûn-ı Sultânî gibi okullarda okutulan ilimler arasında olduğu kaynaklardan anlaşılmaktadır. Münazara sadece talebelerin ilim tahsilinde gerekli görülmemiş aynı zamanda müftülük ve müderrislik gibi bir göreve atanırken de kişilerden istenilen bir özellik ve yetenek olarak öne çıkmıştır.
Abdülhamid, Muhammed Muhyiddin. Tartışma Usûlü: Risâletü’l-Âdâb fî Âdâbi’l-Bahs ve’l-Münâzara. İstanbul 2021.
Abdünnâfi. Tercüme-i Âdâb-ı Gelenbevî. İstanbul 1302.
Ahmed Cevdet. Âdâb-ı Sedâd min İlmi’l-Âdâb. İstanbul 1294.
Ahmed Nazîf b. Mehmed. Mefhûm-ı Velediyye mine’l-Âdâb. Mantık Risâleleri içinde. haz. İ. Çapak v.dğr. İstanbul 2015.
Ardahanî, Ali Rıza. Mi’yârü’l-Münâzara. İstanbul 1307.
Dârü’l-Hilâfeti’l-Aliyye Medresesi: Nizamnâme, Ders Cedveli, Sûret-i Tedris ve Kitaplar, Talimatnâme. İstanbul 1330.
Makdisi, George. Ortaçağ’da Yüksek Öğretim: İslâm Dünyası ve Hıristiyan Batı. çev. A. H. Çavuşoğlu – T. Başoğlu. İstanbul 2012.
Medâris-i İlmiye Hakkında Meclis-i Mesâlih-i Talebeden Kaleme Alınarak Şûra-yı Devletçe de Lede’t-tedkik Mevki-i İcraya Vaz’ı Hususuna Meclis-i Hâss-ı Vükelâ Kararıyla bi’l-İstîzân İrade-i Seniyye-i Hazret-i Hilâfet-penâhî Şeref-sudûr Buyurulan Nizamnâmedir. İstanbul 1326.
Saçaklızâde. Tertîbü’l-Ulûm. çev. Z. Pak – M. A. Özdoğan. Kahramanmaraş 2009.
Taşköprizâde. Mevzûâtü’l-Ulûm. çev. Kemâleddin Mehmed Efendi, C. I. İstanbul 1313.
XVIII. Asrın Ortalarına Kadar Türkiye’de İlim ve İlmiyeye Dâir Bir Eser: Kevâkib-i Seb’a Risâlesi. çev. N. Ü. Karaaslan. Ankara 2015.
Yavuz, Yusuf Şevki. “Münâzara”. DİA. 2006, XXXI, 576-577.
Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/munazara
Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.
Doğruyu ve hakikati ortaya çıkarmak için yapılan tartışma.