A

KINALIZÂDE ALİ EFENDİ(ö.1572)

Osmanlı âlimi, devlet adamı, şair, siyasetname yazarı.

  • KINALIZÂDE ALİ EFENDİ
    • Fahri UNAN
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 07.10.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/kinalizade-ali-efendi
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    KINALIZÂDE ALİ EFENDİ
KINALIZÂDE ALİ EFENDİ (ö.1572)

Osmanlı âlimi, devlet adamı, şair, siyasetname yazarı.

  • KINALIZÂDE ALİ EFENDİ
    • Fahri UNAN
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 07.10.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/kinalizade-ali-efendi
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    KINALIZÂDE ALİ EFENDİ

Künyesi "Alâeddin Ali b. Kadî Emrullah b. Kınalı Abdülkadir el-Hamîdî el-Ispartavî" olan Kınalızâde Ali Efendi, Isparta'da doğdu. Babası Fâtih Sultan Mehmed'in hocalarından Mevlânâ Abdülkadir'in oğlu "Mîrî" mahlaslı Emrullah Efendi'dir. Muhtelif medreselerde müderrislik yapan ve Rodos kadılığında da bulunan Müslimî Çelebi (ö.1585-86) kardeşidir. Dedesi "hızâb-ı hınâ" ile (kına boyası) tanınmış olduğu için, kendi neslinden gelenler Kınalızâdeler (Hınnâvîzâdeler) lakabıyla anılmışlardır.

Nev'îzâde Atâî'nin verdiği bilgilerden hareketle Ali Efendi, ilk tahsilini memleketi Isparta'da gördü. Sonra İstanbul'a gitti ve Kanûnî Sultan Süleyman devri şeyhülislamlarından  Kadri Efendi'nin (ö. 1548) nezareti altında tahsilini sürdürdü. 1531-32'de Anadolu kazaskerliğine kadar yükselen Mâlûl Emîr Efendi (ö.1556) Muhaşşî Sinan Efendi (ö. 1578) ve Atik Ali Paşa Medresesi müderrisi Merhabâ Muhyiddin Mehmed Efendi'den (ö. 1544-45) dersler alıp Sahn müderrisi Kara Sâlih Efendi'nin (ö.1537-38) muidî oldu. 1537-38 yılında daha sonra şeyhülislamlığa kadar yükselecek olan Çivizâde Muhyiddin Efendi'nin (ö. 1547) hizmetine girdi. 1539 yılında mülazım olan Kınalızâde, bir süre İstanbul kadılığında da bulunan Şah Mehmed b. Hürrem'in (ö.1570) muidliğine tayin edildi.

Ardından 1541 yılı civarında, şeyhülislam Ebüssuûd Efendi tarafından günlük 20 akçe ile önce Edirne'de bulunan Hüsâmeddin (Hüsâmiye) Medresesi müderrisliği sonra da Bursa'da bulunan Hamza Bey Medresesi müderrisliği ihsan olundu. Tebriz seferi esnasında Kanûnî Sultan Süleyman'ın maiyetinde bulundu. Muhaşşî Sinan Efendi'nin Anadolu kazaskerliği sırasında Bursa'da bulunan Veliyyüddin oğlu Ahmed Paşa Medresesi müderrisliği (1550) Veziriazam Rüstem Paşa'nın Kütahya'da yaptırdığı medresenin ilk müderrisliğini yaptıktan sonra Rüstem Paşa'nın İstanbul'daki medresesine nakledildi. 1553 yılı sonlarında ise önce Haseki Medresesi müderrisliğine, 1555'te de Semâniye'ye geçti. 1558'de Süleymaniye medreselerinden kuzey tarafta bulunan medrese kendisine, güneydeki ise yakını olan Şah Efendi'ye ihsan olundu. Bu medresedeki müderrisliği, tedris hayatındaki son müderrisliği oldu.

Kınalızâde Ali Efendi, müderrislik veya tedris dönemini tamamlayıp yönetim kademelerinde hizmet vermeye başladı. Şam, Kahire, Bursa, Edirne ve İstanbul kadılıklarında bulunduktan sonra 1570'te Anadolu kazaskerliğine getirildi. Aynı sene Sultan II. Selim'le birlikte Edirne'ye giden Kınalızâde, burada nikris hastalığına yakalandı. 22 Ocak 1572 Salı günü vefat etti. Edirne'de İstanbul yolu üzerinde bulunan Nâzır Mezarlığı'na defnedildi. Vefat ettiği sırada altmış üç yaşlarında idi.

Kendisiyle ilgili bilgileri iyi derlemiş ve hatta vazife değişikliklerini zaman zaman günü gününe zikretmiş olan Nev'îzâde Atâî, Ali Efendi'yi oldukça süslü bir üslupla över. Ona göre Kınalızâde, Osmanlı ülkesinde yetişmiş olan ilim adamlarının başında geliyordu (serdefter-i ulemâ-yı Rûm); her çeşit letafet ve zarafetle donanmıştı, Arabî ilimler denizinde seçkin bir yeri vardı; edep ve riyazet sahibi bir insandı. Aklî ilimlerde bilhassa cedel konusunda, tefsir ve hadis ilimlerinde meşhurdu; fıkıhta müçtehit mesabesindeydi; her türlü fıkhî meseleye hâkimdi; edebî sanatlar ve bilhassa kaside konusunda kendi zamanının İbn Mühennâ'sı (ünlü Arap şairi) gibiydi. Belagat ve fesahat alanında pervasız bir yiğitti; aynı şekilde ilm-i hikmetin Ebû Ali'si (İbn Sînâ) olmuştu. Aynı dönemin yazarlarından Gelibolulu Mustafa Âlî (2009, vr. 459b-460a), Kınalızâde'nin Şah Mehmed Efendi ile muasır olduğunu söyler ve meşhur Çivizâde'nin bunlar için, "birine sağ gözüm ve diğerine sol gözüm" dediğini belirttikten sonra, Ali Efendi'nin "zû-fünûn-ı âlem ve ser-bülend-i bülega-yı benî Âdem idüği bî-iştibâh idi ve eğer muammer olsa asrında Ebüssuûd ve Muhaşşî Sinân ve Mevlânâ Bostân gibi fuhûl-i ulemâ bulunmasa yani şimdiki gibi meydanı hâlî bulsa bî-şübhe şeyhülislâm olurdı" der. Yani kısaca Kınalızâde'yi, isimlerini zikrettiği ulema ile en azından aynı seviyede ve şeyhülislamlığa layık biri olarak görür. Kâtip Çelebi ise Kınalızâde'yi takdirle anar ve kendisiyle ilgili olarak, "Gerçekleri araştırıp bulan ulu Türk bilgini Kınalızâde Ali Efendi merhum…" ifadesini kullanılır.

Kınalızâde Ali Efendi'nin eğitim hayatına bakıldığında, tanınmış bir ulema ailesine mensup olmasına rağmen, tahsiline en alt seviyedeki medreselerden başlamış, sonra basamak basamak ilerleyerek devrin en yüksek medreselerinden olan Sahn'a kadar ulaşıp burada ders veren bir müderrisin muidliğine nail olduğu görülür. Bilahare Şeyhülislam Çivizâde Muhyiddin Efendi gibi devrin tanınmış ilim adamlarından birinin gözüne girmeyi başarmış ve en sonunda yazdığı eserlerle Ebüssuûd Efendi gibi XVI. yüzyılın en büyük Osmanlı âlimlerinden birinin dikkatini çekmiş ve onun vasıtasıyla, en alt seviyedeki bir Osmanlı medresesinde müderrisliğe başlamak suretiyle medrese basamaklarını birer birer geçerek önce Semâniye, bilahare Süleymaniye medreselerinde ders verme imkânı elde edebilmiştir. Bu durum onun ilmî kudretini göstermesi bakımından mühimdir. Nitekim yukarıda zikredildiği üzere, bir medreseye tayin edilmesi hususunda yazdığı eserlerle birlikte Ebüssuûd Efendi'ye başvurduğu zaman, ünlü âlim, bu eserleri tetkik ettikten sonra mealen, "Bu tür dilsiz şefaatçiler (eserler), sultanın haremine mensup ağaların şefaatlerinden (araya adam sokmak) yüz kere daha tercihe şayandır ve mansıbı böyle ilim adamlarına vermenin gerekliliği gün gibi âşikârdır" diyerek, hemen Ali Efendi'nin dileğini yerine getirmiştir. Aynı durum bir devlet adamı olarak vazife gördüğü kadılıklar konusunda da görülür. Süleymaniye medreselerine kadar yükseldikten sonra kazaya çıkma sırası gelince, önce Şam, ardından Kahire, Bursa, Edirne ve İstanbul kadılıklarında bulunduktan sonra Anadolu kazaskeri olarak vazife görmüş ve şeyhülislamlığa geçmesine iki basamak kala da vefat etmiştir. Kadılık vazifelerindeki sıralama da Osmanlı nizamî uygulamalarına tamamen uygun gözükmektedir.

Kınalızâde'nin eğitim anlayışı ailede eğitim özellikle de çocuk eğitimiyle şekillenmiştir. Eğitim ailede başlar, huy ve karakter ailede oluşur. Çocuk insan tabiat ve varlıkla ilişkilerinin temelini ailede kazanır. Dürüstlük, cömertlik, yardım severlik gibi genel esaslar burada edinilir. Anne baba ve diğer aile fertleri belirleyicidir. Kınalızâde'nin aile değerleri için temel referansları İslam tarihi ve başta Hz. Peygamber olmak üzere İslam büyükleridir. Çocuk Allah'ın bir hediyesi ve şükür sebebidir. Allah her doğan çocuğa rızkını verir ve çocuklar arasında kız erkek ayırımı gözetmek son derece yanlıştır. Eğitim hepsinin hakkıdır. Anne babanın çocuğuna bakması onu yetiştirmesi farzdır. Çocuk eğitiminde yumuşak olunmalı, hata yaptıklarında rencide edilmemelidir. Kötü fiiller başkaları üzerinden misaller verilerek dışlanmalıdır. Çocuklar kötü işlerden, kötü davranışlardan, kötü insanlardan ve kötü mekânlardan uzak tutulmalıdır. Mümkünse oyunla eğitim tercih edilmelidir. Oyun çocuklar için hayat tecrübesi görevi görür. Öğretmenler yumuşak huylu fakat disiplinli olmanın yanı sıra davranışlarıyla da çocuklara örnek olmalıdırlar. Çocuklara iyi davranışlar kazandırabilmek için onların iyi davranışları mükâfat ile teşvik edilmelidir. İlim ve meslek eğitiminde ise kabiliyetlerine göre yönlendirilmeli, zorlama yapılmamalıdır. Ancak hayatın içinde zorluklar da bulunduğundan bu zorluklar çocuklara eğitim sürecinde öğretilmeli, tecrübe ettirilmelidir.

Eserleriyle güçlü bir ilim adamı olduğunu ortaya koyan Kınalızâde Ali Efendi'nin kaleme aldığı eserleri, Türkçe ve Arapça olarak iki başlık altında ele almak gerekir:

A) Türkçe Eserleri: 1. Ahlâk-ı Alâî. Ahlak ve siyaset alanında Osmanlı sahasında yazılan en mühim eserdir. Aslında Kınalızâde Ali Efendi adı geçtiğinde akla ilk gelen, hiç şüphesiz Ahlâk-ı Alâî'dir. Kınalızâde kendi eserine benzer daha önce yazılmış üç eser ismi zikreder. Bunlar filozof  Nasîrüddîn-i Tûsî'nin (ö. 1274) Ahlâk-ı Nâsırî'si, Celâleddin  Devvânî'nin (ö. 1502) Ahlâk-ı Celâlî'si ve  Hüseyin Vâiz-i Kâşifî'nin (ö. 1504-5) Ahlâk-ı Muhsinî'sidir. Kendisinin Ahlâk-ı Alâî'yi yazmasının sebebi, yine belirttiğine göre Türkçe böyle bir eserin yazılmamış olmasıdır; bu durumu büyük bir eksiklik olarak görmüş ve o eksikliği giderme fırsatını ancak Şam kadılığı sırasında yakalamıştır (bk. Ahlâk-ı Alâî).

2. Târîh-i Kınalızâde (Râgıb Paşa Ktp., nr. 984). Tarihle ilgili bu eseri ile Ahlâk-ı Alâî'de tarihî hadiselere dair verdiği bilgiler, kendisinin güçlü bir tarih bilgisine sahip olduğunu göstermektedir. 3. Türkçe müdevven bir münşeat (Münşe'ât-ı Kınalızâde, Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 3300, 3314). Mu'ammâlar (Mu'ammayât, Nuruosmaniye Ktp., nr. 4289). Ayrıca Türkçe, Arapça ve Farsça müdevven "eş'âr-ı şerîfe"si bulunduğu belirtilmekle birlikte, müstakil bir divanı veya şiir mecmuası henüz ele geçmemiştir. Ancak muhtelif kaynaklarda şiirlerinden birçok örneğe rastlanır.

B) Arapça Eserleri: 1. Molla Hüsrev'in (ö. 1480) fıkhın muamelat kısmıyla ilgili Dürer ve Gurer'ine tamamlanmamış haşiyeler (Hâşiye ale'd-Dürer, Beyazıt Devlet Ktp., Veliyyüddin Efendi, nr. 1107, 1115). 2. Hâşiye ale'l-Keşşâf, Zemahşerî'nin meşhur eserine yazılmış bir haşiye (Süleymaniye Ktp., Mihrişah Sultan, nr. 3913; Esad Efendi, nr. 1556/1). 3. Tabakat-ı Hanefiyye. Hanefî mezhebi ileri gelenlerine dair bir eser (Süleymaniye Ktp., Hacı Mahmud Efendi, nr. 4662; İstanbul Arkeoloji Müzesi Ktp., nr. 411). 4. "İlm-i evkafla ilgili Es'âf adlı bir mecmua (el-Es'âf fî Ahkâmi'l-Evkâf, Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 185; Hacı Mahmud Efendi, nr. 1076). 5. Risâle-i Kalemiyye ve Risâle-i Seyfiyye (Mehmed Süreyyâ, 1311: III, 501). 6. Hâşiye alâ Tefsîri'l-Beyzâvî (Hâşiye alâ Envâri't-Tenzîl, Beyazıt Devlet Ktp., Veliyyüddin Efendi, nr. 81). 7. Risâle fi'l-vakf. Edirne'de kadı iken Şah Efendi ile vakıfla ilgili "mes'ele-i meşhûrede muârazaları" neticesinde yazmış olduğu bir risale (Süleymaniye Ktp., Düğümlü Baba, nr. 446/9; Âtıf Efendi, Ktp., nr. 1778/6). 8. Kasîde-i Mülemmâ (Aksoy, 2002: 417).

Nev'îzâde Atâî (1989: 166) şu eserlerin de Kınalızâde Ali Efendi'nin olduğu bilgisini verir: 1. Seyyid Şerîf Cürcânî'nin (ö. 1413-14) kelamla ilgili Hâşiye-i Tecrîd'ine haşiye; 2. Adudüddin Îcî'nin (ö. 1355) kelamla ilgili eseri olan Mevâkıf'a haşiye; 3. Hasan Çelebi'ye havâşî (haşiyeler); 4. Burhaneddin Mergînânî'nin (ö. 1196) Hanefî fıkıh usulüyle ilgili Hidâye'sinin "Kitâb-ı Kerâhiyye" kısmına tâlikat; 5. Bedreddin Gazzî ile tefsirden mübâhase ettikleri mahallere dair risâle-yi şerîfeler; 6. el-Muhâkemetü'l-Aliyye fî Ebyâti'r-Radaviyye fî İ'râbi Ba'zı'l-Âyâti'l-Kur'âniyye, 7. Hâşiye alâ Evâili Tefsîri'l-Kadî. Bunların bir kısmı tamamlanamamıştır.

Kaynakça

Adıvar, Abdülhak Adnan. “Kınalızâde Ali Efendi”. İA. 1977, VI, 709-711.

Aksoy, Hasan. “Kınalızâde Ali Efendi”. DİA. 2002, XXV, 416-417.

Âlî, Gelibolulu Mustafa. Künhü’l-Ahbâr: Dördüncü Rükn: Osmanlı Tarihi. (Tıpkıbasım), Ankara 2009, I, vr. 459b-460a.

Atâî, Nev‘îzâde. Hadâiku’l-Hakāik fî Tekmileti’ş-Şekāik (Şekāik-ı Nu‘mâniyye ve Zeyilleri, 2). nşr. A. Özcan. İstanbul 1989, s. 164-168.

Kahraman, Ahmet. “Ahlâk-ı Alâî”. DİA. 1989, II, 15-16.

Kam, Ferid. “Kınalızâde Ali Çelebi”. Dârülfünun Eedebiyat Fakültesi Mecmuası. 1/4 (1332), s. 357-379.

Kâtib Çelebi. Mîzânü’l-Hak fî İhtiyâri’l-Ehak. nşr. O. Ş. Gökyay. İstanbul 1972, s. 29.

Kınalızâde Ali Çelebi. Ahlâk-ı Alâî. Bulak 1248.

a.mlf. Ahlâk-ı Alâî. İnceleme-Çeviriyazı: F. Unan. Ankara 2014.

Kınalızâde Hasan Çelebi. Tezkiretü’ş-Şuarâ. haz. İ. Kutluk. Ankara 1981, II, 652-691, 779-783.

Mehmed Süreyyâ. Sicill-i Osmânî. İstanbul: Matbaa-i Âmire, 1311, III, 501.

Mehmed Tâhir (Bursalı). Osmanlı Müellifleri. İstanbul 1333, I, 400.

Mehmed Ali Aynî. Türk Ahlâkçıları. İstanbul 1993, s. 79-87.

Oktay, Ayşe Sıdıka. Kınalızâde Ali Efendi ve Ahlâk-ı Alâî. Dr.T, Marmara Üniversitesi, 1998.

Uzunçarşılı, İsmail Hakkı. Osmanlı Devleti’nin İlmiye Teşkilâtı. Ankara 1988, s. 234.

Unan, Fahri. İdeal Cemiyet, İdeal Devlet, İdeal Hükümdar -Kınalı-zâde Ali’nin Medîne-i Fâzıla’sı-. Ankara 2004.

Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/kinalizade-ali-efendi

Görüş, öneri ve yorumlarınız için tıklayınız.

Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.

KINALIZÂDE ALİ EFENDİ (ö.1572)

Osmanlı âlimi, devlet adamı, şair, siyasetname yazarı.