A

ERDEM

Ahlakî ve insanî olgunluk ifadesi.

  • ERDEM
    • Banu GÜRER
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 15.09.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/erdem
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    ERDEM
ERDEM

Ahlakî ve insanî olgunluk ifadesi.

  • ERDEM
    • Banu GÜRER
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 15.09.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/erdem
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    ERDEM

Türkçe "er" kökeninden türetilen ve yiğitlik, fütüvvet gibi eril özelliklere atıfta bulunduğu kabul edilen erdem kavram olarak "ahlakın övdüğü iyi olma, alçak gönüllülük, yiğitlik, doğruluk gibi niteliklerin genel adı; fazilet, insanın ruhsal olgunluğu" şeklinde tanımlanmaktadır.

Erdem "fazilet, yetkinlik ve kemal" anlamlarının yanı sıra Türkçe'de yer alan "alp erdemi" ifadesinde "cesaret, yiğitlik" mânasını taşımaktadır. Bunların yanında "sıra dışı bir yetenek, işinde yetkin ve değerli taş" gibi anlamları da söz konusudur. Mesela "erdem üçün, er erdem üçün" ifadelerinde "cesaretinden dolayı" mânalarına gelmektedir. Uygur Türkçesi'nde de kullanılan erdem kelimesi "sevinç, eşsiz ahlak ve cazibe, talihin iyiye dönmesi, edepli olmak ve öğüt dinlemek" anlamında da kullanılmıştır.

Erdem "edep ve terbiye" anlamına da gelir ve bu anlam "Erdem başı til" (Edebin başı dil) deyimiyle ifade edilir. Kâşgarlı Mahmud, erdemi "hikmet ve ilim" mânasında kullanmıştır. "Erdem tile ögrenüben bolma küvez erdemsizin ögünse enğmegüdhe anğar" (Erdem iste, öğrenirken gururlanma, bilgisiz kimse öğünse sınav zamanında şaşalar) ifadesiyle erdem, öğrenirken gururlanmamayı ve bilgisiz kimsenin sınav zamanında şaşırmasını ifade eder. Erdem sözü, Dîvânü Lügati't-Türk'te genel olarak "Tanrı tarafından seçilmiş kişi, arıtılmış görgü, bilgi, zekâ, anlayış" gibi anlamlarda kullanılır.

Türk kültürünün köklü kavramlarından biri olan erdem "yiğitlik, doğruluk, dürüstlük, bilgi sahibi olma, güvenilirlik, kararlılık, cesaret, ölçülü ve dengeli olma, öz saygı" anlamlarının yanında bunlara yönelik değerleri de içerir. Dede Korkut Hikayeleri, Atebetü'l-Hakayık, Dîvânü Lügati't-Türk, Kutadgu Bilig, Dîvân-ı Hikmet, Siyâsetname gibi Türk kültürünün kurucu eserlerinde bu ve benzeri erdemlerin hem halk için hem de yöneticiler için elde edilmesi gereken kazanımlar olarak vurgulandığını görmek mümkündür.

İslam inanç ve düşünce geleneğinin Türk diline ve kültürüne etkisi, uzun bir süre boyunca erdem ile birlikte fazilet kavramının da yaygın olarak kullanılmasını beraberinde getirmiştir. Kavramın Arapça karşılığı olarak ifade edilen ve bazı Türk şivelerinde erdemin karşılığı olarak kullanılan fazilet kelimesi, "artmak, çoğalmak, üstün olmak" anlamına gelen fazl kelimesinden türetilmiştir. İsfehânî, felsefe kültürünün etkisiyle fazilet terimini "insanın başkalarından üstün ve imtiyazlı olmasını sağlayan durum, kişiyi mutluluğa götüren şey" olarak tanımlamıştır. Ayrıca bu kavramın zıddının rezilet olarak adlandırıldığını belirtmiştir.

İslam'ın ortaya koyduğu insanî değerler Türk kültüründe yetiştirilmesi hedeflenen insan modelini de etkilemiş ve belirlemiştir. Söz konusu değerler kapsamında Kur'an-ı Kerim'de adalet, doğruluk ve dürüstlük, cesaret ve kahramanlık, ağırbaşlılık, itidal, hoşgörü, kararlılık ve azim, cömertlik, sevgi ve dayanışma, kardeşlik ve dostluk, samimiyet, hikmet, iyilikte yarışma, neşeli olma, barışçılık, tövbe, tevekkül, kanaatkârlık, itaat ve teslimiyet, ölçü ve tartıda dürüstlük, selamlaşma gibi birçok tutum ve davranış üzerinde durulduğu görülmektedir. Hadis kitaplarında özellikle "Kitâbü'l-Edeb" ve "Kitâbü'l-Bir" başlıklı bölümlerde ana babaya itaat, akrabayı ziyaret etmek (sıla-yı rahim), misafirperverlik, kardeşlik, dostluk, sevgi, dayanışma, yardımlaşma, insanlarla iyi geçinme, adalet, ihsan, doğruluk, takva, hoşgörü, sabır, tevazu, tevekkül, tövbe, hayâ, vera, şükran gibi ahlakî faziletler önemli bir yer tutar. Ayrıca geçmiş peygamberlerin, Hz. Muhammed'in, Ebû Bekir'in, Ömer'in, Osman'ın ve Ali ile diğer sahâbîlerin ahlak ve şahsiyetlerinin tanıtıldığı "fezâil" veya "menâkıp" başlıklı bölümlerde İslam ahlakında fazilet sayılan niteliklere temas edilmiştir.

Fazilet terimi, özellikle ahlâkî erdemleri ifade eden bir terim olarak kullanılmış ve sistematik bir fazilet teorisi, felsefî kültürle birlikte gelişmiştir.

İslam düşüncesinde erdem üzerine yapılan ilk felsefî araştırmaların Kindî (ö. 866) ile başladığı ifade edilmektedir. Kindî, Eflâtun'dan (Platon) esinlenerek tasnif ettiği erdemleri nefis ve bedenle ilgili olarak iki kısımda incelemektedir. Nefiste var olan erdemler, Eflâtun'da öne çıkan üç erdemdir: Bilgelik (hikmet), yiğitlik (necdet) ve iffet. Kindî, hikmeti küllî şeyleri hakikatleriyle bilmek ve gerekli olanları gerektiği gibi yerine getirmek olarak tanımlar. Necdet, alınması gereken şeyi almak konusunda ve verilmesi gereken şeyi vermek konusunda ölüme değer vermemek olarak nitelendirilir. İffet ise bedeni gereğince eğitmek ve korumaktır. Bu erdemlerin her biri için "itidalin dışına çıkmak" mânasına gelen bir ifrat bir de tefrit olmak üzere iki aşırı uç vardır.

Tanımların ortaya koyduğu üzere erdem eğitimin temel unsurlarından biridir. Zira kavram anlamı itibariyle insanın ahlakî olgunluğa ulaşabilmesi için gerekli birtakım nitelikleri ifade etmekte; bu niteliklerin kazandırılması eğitimin hedefleri arasında yer almaktadır. Bu niteliklerin neler olması gerektiği ise erdem ve eğitim ilişkisinin bir diğer yönünü oluşturmaktadır. O sebeple erdem kavramının edep ve terbiye mânasında kullanılması anlamlıdır.

Erdemli olabilmenin yolları eğitimin bir diğer meselesidir. Hem birey hem de toplum için eğitimin temel kazanımları içerisinde yer alan erdemler öncelikle bireylerin içselleştirmeleri gereken kazanımlar olarak değerlendirilebilir. Zira erdemli toplumların temelinde erdemli bireylerin yattığı kabul edilmektedir.

Bireyin erdemli olabilmesi için kendilik bilincini elde edebilmesi önemli bir merhale olarak görülmektedir. Çünkü insanın "kim olduğu" sorusuna verdiği cevap, kişinin fıtratını bilmesini, öz benliğini tanımasını ve bu fıtrata uygun davranarak insanlık onuruna yaraşır bir ahlaka sahip olmasını mümkün kılacaktır. Felsefe tarihinde Sokrat'ın "Kendini bil" ahlak kuralı ile dikkat çekildiği kabul edilen bu husus, İslam düşüncesinde kişinin kendini bilmesinin, kendini var eden rabbini tanımayı sağlayacağı, böylece en temel fazileti elde edeceği ilkesiyle ortaya çıkmaktadır. Klasik ahlak kitaplarının genellikle "nefis bilgisi" ile başlaması da bu hususun bir ifadesi olarak görülebilir. Mesela İslam ahlak düşüncesinin ilk sistematik eseri olarak kabul edilen Tehzîbü'l-Ahlâk'ta, ilk bölümün başlığı "İnsan Nefsinin Tanımı"dır. Buna göre insan öncelikle kendi özünü bilmeli, tanımalı ve anlamalıdır. Ahlak kişinin kendi özüne sadık kalabilmesidir ve benlik bilinci sayesinde kişi, kendisi olarak kalabilir. İbn Miskeveyh, kitabın hemen başında, kişilik bilgisi ile erdem arasındaki ilişkiyi açıklarken ahlakın, bir sanat ve eğitimle ortaya çıktığını, bunun ise öncelikle nefsimizin ne olduğunu ve niçin yaratıldığını bilmek olduğunu belirtir. Böylelikle nefsin mükemmelliği, amacı ve gereği gibi kullanıldığında insanın yüksek dereceye ulaşmasını sağlayan güç ve yetenekler, bu dereceye engel olan şeyler, kurtuluşa ermesi için nefsi temizleyen ve zarar getiren kötülükler bilinecektir. Erdemli olabilmenin en önemli şartı da öncelikle bu bilgilerin elde edilmesidir. Nitekim insanın içsel yeteneklerini ortaya çıkaramamasını kötülüğün kaynağı olarak gören İbn Sînâ'nın da bu hususa dikkat çektiğini söylemek mümkündür.

Mutluluğa ulaşmanın yolunun erdemlerden geçtiğini düşünen Fârâbî'ye göre erdemin temeli hikmet sahibi olmaktır. Fârâbî, erdemi iki şekilde nitelendirir: Birincisi, insanda doğal olarak var olan ve onu iyi niteliklere yönelten tabii (tutum, tavır, meleke, yatkınlık, kuvve) yapıdaki erdemdir. İkincisi ise insanın iradî olarak edindiği iyi alışkanlıklar, bir amaç için yapılan iyi eylemler ve yetkin bir zihnin ürünü olan fikir, sanat ve davranış erdemleridir. Buna göre erdem, kendisinden dolayı istenilen, salt kendisinden dolayı yapılması istenilen, en güzel, en iyi ve mutlak olandır. Erdemin karşıtı olan erdemsizlik veya rezilet ise insanın kendisiyle kötü işler ve çirkin fiiller yaptığı nefsi/zihinsel ve davranışsal eksikliklerdir. İnsan, zihnen ve nefsen içten gelerek iyilik ve güzelliğe doğru odaklandığında, erdeme doğru ilk adımı atmış olur. Bu içsel yönelişi eyleme dönüştürdüğünde ve eylemlerini alışkanlık haline getirdiğinde ise erdemli bir insan olmak için ikinci önemli adım atılmış demektir. Bu çerçevede erdemin salih amel ile ilişkisi kurulmuş olur. Erdemin temelinde insanın düşünme gücü yatmakta; düşünebilen, akleden bir varlık olarak insanın erdemlere ulaşabilmesi mümkün olmaktadır. Bu noktada düşünmeyi öğretme erdemlerin kazanılabilmesi açısından eğitimin önemli bir görevi olarak ortaya çıkmaktadır.

Fârâbî Tahsîlü's-Saâde adlı eserinde mutluluğa ulaştıracak erdemleri dört ana başlık altında sıralamıştır: nazarî faziletler, fikrî faziletler, ahlakî faziletler ve pratik maharetler.

Nazarî faziletler, akıl gücünün bilmeye konu olan varlık ve olaylara yöneltilmesiyle kazanılan zihinsel gelişme ve bilgi zenginliğidir.

Fikrî faziletler düşünme gücünün, ferde, topluma ve ülkeye en faydalı ve hayırlı olanı arayıp bulması için olanca gücünü sarfetmesiyle kazanılan erdemlerdir. Fikrî fazilet, yüksek bir gayeye yönelik olarak düşünce üretildiğinde söz konusu olur. Ancak kötü bir gayeyi gerçekleştirmek için çalışıldığında bu faziletten söz edilemez, çünkü düşünme faaliyeti artık faziletli olma niteliğini kaybetmiştir.

Ahlakî faziletlerin açık bir tasnifi Tahsîlü's-Saâde adlı eserde yer almamakla birlikte Fârâbî Fusûlü'l-Medenî adlı eserinde, onu, nefsî aşırılıklar arasında bulunan orta meleke olarak tanımlar ve faziletlerin ve reziletlerin uzun süre tekrar edilmiş eylemlerle gerçekleştiğini belirtir.

Pratik maharetler her faaliyet alanının, o alanda çalışanlar için gerekli kıldığı pratik kazanımları da içerir. Fârâbî'nin idealindeki erdemli insan, gerçek eğitimci, filozof, devlet başkanı, kanun koyucu, imam gibi niteliklere sahip olmalıdır.

Fârâbî erdemlerin tespitinde ve uygulamasında yöneticilere de önemli bir rol biçmektedir. Yöneticinin erdemli olması ve onun yönetiminin de erdemli olması durumunda, tasarlanan düzenin hem kendini hem de yönetimi altında bulunanları erdemlere yönlendireceğini ve dolayısıyla en yüksek mutluluğa ulaştıracağını vurgulamaktadır.

Erdem ve bilgi arasındaki ilişkiye dikkat çeken bir diğer Türk düşünür Yûsuf Has Hâcib'e göre insanın değeri, bilgi, erdem ve akıl ile belirlenir. İnsanı yaratan, yücelten ve seçen Tanrı, ona erdem, bilgi ve akıl vermiştir. Gönül vererek ona duyguları, dilini açarak iletişimi, güzel biçim ve gösterişle donatarak insanı yaratmıştır. Verilen bilgi sayesinde insan yükselir, anlayış ise sorunları çözmede yardımcı olur. Bu sebeple bilgiye ve anlayışa değer vermek her kulun yükselmesini sağlar. Ona göre mutluluğa giden yolda önce kişi kendini bilgisizlikten kurtarmalı sonra bilgi ve anlayış ile erdemli olmayı ve bu erdemde kararlı olmayı seçmelidir. Ancak bu erdem ahlakının gerçekleşmesi için riyazet eğitimine ihtiyaç vardır. Bu riyazet eğitimine dilin riyazetiyle başlanmalıdır. Bilmeden konuşmamalı, kötü sözden uzak durulmalıdır. Sonra kalp eğitimi gelmelidir ki bu da söz ve hikmeti anlayıp gizli mânaları kavramayı içermektedir.

Erdem/fazilet teorisi, günümüzde de ahlak felsefesi ve etik alanında önemli bir konu olarak ele alınmaktadır. Söz konusu teoriler çerçevesinde tespit edilen erdemlerin Türk eğitim sisteminde kazandırılmak istenen değerlere de etkisi olduğunu söylemek mümkündür. Son olarak 23 Mayıs 2024 tarihinde kabul edilen 20 nolu Talim ve Terbiye Kurulu kararınca ilan edilen müfredatlara zemin olan Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'nde de "yetkin ve erdem sahibi insanlar yetiştirmek" bir hedef olarak ifade edilmiştir. Belli bir alanda gerekli olan bilgi ve becerilere sahip olmayı ifade eden yetkinlik ile ruhsal olgunluğu başka bir ifadeyle ahlaken övülen meziyetleri kapsayan erdem, birbirini tamamlayan iki önemli değer olarak ele alınmaktadır.

Kaynakça

Çağrıcı, Mustafa. “Fazilet”. DİA. 1995, XII, 268-271.

Fârâbî. Tahsîlu’s-Sa‘âde. çev. H. Atay. İstanbul 2003.

a.mlf. el-Medînetü’l-Fâzıla. çev. Y. Aydınlı. İstanbul 2018.

Gümüş, Muhittin. “Türk Kültüründe Erdem Kavramı”. Alisher Navoiy nomidagi Toshkent davlat o’zbek tili va adabiyoti universiteti “Tilshunoslikning Dolzarb Masalalari” Ilmiy-Nazariy Anjumani Materiallari. 1/1 (2022), s. 22-28.

https://mufredat.meb.gov.tr/

İbn Miskeveyh. Ahlâkı Olgunlaştırma. çev. A. Şener v.dğr. Ankara 1983.

Kâşgarlı Mahmud. Divanü Lûgat-it Türk Tercümesi. çev. B. Atalay. I-II, Ankara 2023.

Kindî. Fî Hudûdi’l-Eşyâ’ ve Rüsûmihâ. nşr. M. A. Ebû Rîde. Resâilü’l-Kindî el-Felsefiyye içinde. Kahire 1950.

Macid Fahri. İslâm Ahlâk Teorileri. çev. M. İskenderoğlu – A. Arkan. İstanbul 2004.

Öz, Ayhan. “Kendilik Bağlamında Erdemlilik”. İnsan, Din ve Erdemlilik. ed. M. Çakmak – H. Algur. İstanbul 2022, s. 307-326.

Özgen, Mehmet Kasım. “Klasik Türk Düşüncesinde Hikmet ve Erdem Anlayışı”. Bilimname. 41 (2020), s. 835-862.

TDK. Güncel Türkçe Sözlük. 2023 (https://sozluk.gov.tr).

Turan, Ramazan. “İbn Miskeveyh’de Erdem Kavramı ve Temel Erdemler”. Namık Kemal Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi. 1/2 (2015), s. 7-35.

Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/erdem

Görüş, öneri ve yorumlarınız için tıklayınız.

Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.

ERDEM

Ahlakî ve insanî olgunluk ifadesi.