Eğitim kuramcısı, yazar, yayıncı, hattat, grafolog.
Eğitim kuramcısı, yazar, yayıncı, hattat, grafolog.
a) Hayatı: İstanbul Cihangir'de doğdu. Babası İbrâhim Ethem Efendi, annesi Düzceli Hamide Hanım'dır. İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu Mutlakıyet, Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerini yaşamış, bütün bu süreçlerde ilmî ve meslekî faaliyetlerde bulunmuş Türkiye'nin önde gelen eğitimcilerindendir.
İlk ve orta eğitiminden sonra (1899) Vefa İdâdî-yi Mülkîsi'ne devam etti. 1903 yılında mezun olduktan sonra Dârülfünûn-ı Şâhâne Fünun Şubesi Ulûm-ı Tabîiye Kısmı'na (İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Bitki Bilimi Bölümü) kaydoldu. 1908'de Dârülfünun'dan birincilikle mezun oldu ve Şemsülmekâtip'e hat muallimi olarak tayin edildi. Aynı sene Çarşamba'daki Dârülmuallimîn'de de (Erkek Öğretmen Okulu) hüsnühat öğretmeni oldu. Burada yazı dersinin yanı sıra usûl-i tedris ve fenn-i terbiye derslerini yürüttü (1914-1916). Bu arada Dârülmuallimât (Kız Öğretmen Okulu) ve Ana Muallime Mektebi'nin fenn-i terbiye, ilm-i ruh ve Frobel işleri öğretimini de üzerine aldı (1917-1918). İnâs Dârülfünunu, Dârüşşafaka-yı İslâmiye (1917-1918), Üsküdar Kız Sanayi Mektebi (1919-1923) gibi okullarda da benzer dersler verdi. 1918-1920 yılları arasında da Maarif Nezareti Ortaöğretim, Yükseköğretim ve Teftiş Heyeti genel müdürlüklerini yürüttü.
Dârülmuallimîn müdürü Mustafa Sâtı Bey, İsmayıl Hakkı'nın hüsnühat ve sanâyi-yi tezyîne-yi Osmâniye'deki uzmanlığını dikkate alarak, Maarif Nazırı Emrullah Efendi'ye (1858-1914), onun devlet tarafından mesleği ile incelemelerde bulunmak üzere bir yıl süreyle Paris'e gönderilmesini önerdi. Böylece ilki 1910'da olan Avrupa ziyaretleri yaptı ve sonrasında pek çok ülkede araştırmalarda bulundu.
İlk Anadolu seyahatlerine de II. Meşrutiyet yıllarında başladı. Önce İzmir'de öğretmenlere bir dizi eğitimle ilgili konferanslar verdi. Bunlar İlm-i Terbiye Konferansları (1915), İzmir Konferansları (1915) adıyla yayımlandı. Konferanslarda ağırlıkla millîlik, millet ve milliyetçilik gibi konuları ele aldı. İkinci Anadolu gezisi, Millî Talim ve Terbiye Cemiyeti (1915) adına gerçekleşti (1917). Baltacıoğlu pedagojik ölçekte Anadolu'ya ilk açılan eğitimcilerdendir.
İttihat ve Terakkî'nin eğitim, kültür ve ideoloji öncülerinden olan Ziya Gökalp'in Dârülfünun'da yaptığı yenilikler ve kadro değişimi içinde o da yer almış, Edebiyat ve İlahiyat Fakültesi'nde kurduğu müzelerin yanı sıra 1916'da Dârülmuallimîn'de millî terbiyeyi konu edinen bir Terbiye Müzesi kurmuştur. Bu dönemde kadınlara yüksek öğrenim hakkı kapsamında, "Kızlara Özgü Serbest Dersler" başlığı altında Dârülfünun Konferans Salonu'nda verilen dersler başlamıştı. Eğitim bilimi konusundaki konferansları da kendisi verdi. Çok geçmeden İnâs Dârülfünunu (1914-1921) açıldı ve daha sonra Dârülfünun ile birleşerek karma eğitim başladı.
1920-1923 yılları arasında dört dönem Edebiyat Fakültesi dekanlığı yaptıktan sonra Cumhuriyet'in ilk Dârülfünun emini (rektör) oldu (1923-1925). Dârülfünun'un yapısı içerisinde bir İlahiyat Fakültesi kurma görevi kendisine verildi. Burada din psikolojisi ile İslam bedîiyatı (estetiği) derslerini verdi. Sanâyi-i Nefîse Mekteb-i Âlîsi'nde (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) estetik ve resmin öğretim yöntemleri derslerini okuttu. Bu süreçte Dârülfünun özerkliğinin önde gelen savunucularından birisi oldu.
İsmayıl Hakkı Ankara'da toplanan Maarif Kongresi'ne (15-21 Temmuz 1921) katılarak "eğitimin ulusal, öğretimin uluslararası olması" (vahdet-i terbiye) tezini savundu. Maarif Kongresi'ne sunduğu layihaların (bildiriler) başlıkları şunlardır: Vahdet-i Terbiye Hakkında, Tedrîsat-ı Tâliye, Maarif Müesseselerinin Hayat-ı Dâhiliyesi Hakkında, Teftiş Vazifesinin Islah ve Tensiki Mevzuları Hakkında Rapor, Maarif Mıntıkaları ve Maarif Eminlikleri, Anadolu Mekteplerine Dair.
Kongre bittikten sonra Mehmet Emin Erişirgil ile Anadolu'yu dolaşarak konferanslar verdiler. Anadolu maarifi konusundaki gözlemlerini de raporlar halinde Hamdullah Suphi Bey'e sundular.
Maarif Kongresi'nin devamı niteliğinde, 15 Temmuz-15 Ağustos 1923 tarihleri arasında Ankara'da toplanan "Hey'et-i İlmiye" başlığı altında bir eğitim kurultayında Ziya Gökalp'le birlikte hazırladıkları Hars (Kültür) Teşkilatı Hakkında Rapor yeni Türk devletinin kültür politikasının temelini oluşturdu. Öneri niteliğindeki görüşleri büyük ölçüde hayata geçirildi.
1929 yılında Ankara'da Gazi Muallim Mektebi (bugün Gazi Üniversitesi) müdürlüğü teklifini vekâleten ve ücretsiz olması şartıyla kabul etti. Göreve başlar başlamaz kurumda bazı yapısal değişiklikler yaptı. Sınıf farkları yerine gelişim aşamalarını, sınav yöntemi yerine düşünsel birikim ve yoğunluğu öne çıkaran; okuldaki eğitsel uğraşının amacını "Kurumda eğitim faaliyetinin tek amacı vardır, o da uygarlaşma, yani Cumhuriyet'in düşünsel ve yönetsel hayatına birey ve toplum olarak uymaktır" biçiminde belirlenen reform tasarısını, bakanlığa sundu. Ancak kurum ile ilgili düşüncelerinde destek bulamayınca altı ay sonra görevinden istifa etti.
Bu arada siyasetle ilgilenmeye başladı ve 1930'da kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın İstanbul il başkanlığına getirildi. İl başkanlığını yaptığı fırkanın kısa bir süre sonra kapatılması üzerine ilk siyasî hayatı kısa sürdü.
1933'te gerçekleşen üniversite reformu ile Dârülfünun öğretim üyelerinden "ilmî yetersizlik" gerekçesiyle atılanlardan biri olan İsmayıl Hakkı dergi çıkarmaya karar vererek, Cumhuriyet tarihinin en uzun süreli (1983'e kadar 935 sayı) eğitim, kültür, gençlik, edebiyat ve eleştiri dergisi olan Yeni Adam'ı çıkarmaya başladı.
Dergideki yazıların çoğunu kendisi kaleme almış "Şaban, Şaban Avşaroğlu, Yeni Adam, IHB, IH, YA" gibi mahlaslar kullanmıştır.
1942 yılında Hasan Âli Yücel'in teklifiyle Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde önce kadrosuz konferans-ders vermeye başlayan Baltacıoğlu, bir buçuk yıl sonra da kadrolu pedagoji profesörlüğüne atandı. Bu dönemde yeniden siyasete girerek İsmet İnönü'nün isteği ile önce Cumhuriyet Halk Partisi'nden Afyon (1943), ardından Kırşehir milletvekili oldu (1946). Partisi 1950 seçimlerini kaybedince siyasetten çekildi ve kendini yazı hayatına verdi. Türk Dil Kurumu'ndaki terimler komisyonu başkanlık görevini 1957'ye kadar sürdürdü.
Yeni Adam'ın yanında başka dergi ve gazetelerde de sıklıkla yazmış, Din Yolu dergisinin sorumluluğunu on altıncı sayısında üstlenmiştir. Emeklilik döneminde içtimaî mektep kuramını çeşitli açılardan irdeleyen yeni kitaplar ve makaleler yazmaya devam etti.
Baltacıoğlu, yaratıcı ve üretici insanı yetiştirecek öğretmenin ne okutan ne de öğreten öğretmen olamayacağını söylemiştir. Ona göre "Kemalist devrimin öğretmeni, yaratıcılığın şartlarını sağlayan bir 'evrim-men'dir. Türkler bir devrim yapmışlardır. Türk pedagojisi de bu anlayışa koşut bir devrim yapmak zorundadır."
Baltacıoğlu, din ve din eğitimi olgusuna akademik ölçekte bakan ilk kuşak eğitimcilerdendir. Cumhuriyet'in ilk senelerinde eğitimin dinî mi millî mi yoksa asrî mi olacağı konusunu en önde tartışanlardan biri odur. 1923 yılına kadar millî eğitimin aynı zamanda dinî eğitimi de kapsadığı ve bunun ikisinden asrî eğitimin ortaya çıktığını, Cumhuriyet'in eğitim paradigmasının da bu olduğunu savunan Baltacıoğlu, Tevhîd-i Tedrisat Kanunu'ndan kısa bir süre sonra yeni eğitim politikasının sadece laik ve millî olduğunu ve bunun içinde dinin yer almadığını yüksek sesle ifade etmiştir. Ona göre din konusu her şeyden önce bir toplum ve hayat konusudur. "Dini yaratan medreseler değil, medreseleri oluşturan dindir. Eğer din toplumda yaşamıyor, din hayatı sarmıyorsa, okulda derslerle, öğütlerle yürütülecek bir din eğitimi başarısızlığa mahkûmdur. Çünkü hayatın yadsıdığı bir varlığı okul zorlayamaz!" 1925 yılından itibaren din derslerinin hızlı bir şekilde eğitim müfredatından çıkarılmaya başlanmasında onun bu görüşlerinin de etkili olduğu söylenebilir.
Bir eğitim teorisyeni olarak eskinin yeni içinde yaşamasına, eklemlenmesine kesinlikle karşı çıkmış, telifçi ve eklektik olmaktan uzak durmuştur. Onun kuramsal alandaki eğitim görüşü, Talim ve Terbiyede İnkılap ile (1912) başlar. Avrupa Bizi Nasıl Tanıyor? (1913), Terbiye-i Avam (1914), Terbiye ve İman (1914), Din ve Hayat (1918), Ahlaksızlık (1918), İçtimaiyat Nokta-i Nazarından Terbiye (1923) Baltacıoğlu'nun erken dönem eserleridir. Toplu Tedris (1938), İçtimaî Mektep ilkelerinin ilkokul programına uygulandığı bir çalışmadır. Pedagojiye toplum bilimi ve ruh bilimi açısından karşılaştırmalı bakışı, onu kişilik pedagojisi anlayışını ortaya koyduğu İçtimaî Mektep'e (1932) götürmüştür.
Hezarfen kavramı içtimaî mektep pedagojisini en iyi anlatan sözcüktür. Hezarfen, zanaat ve endüstri tekniğine kafası açık bulunan, hiçbir işte uzman olmadığı halde elinden her türlü iş gelen, kişiliği bütün olan insandır. Ona göre köy bu adam tipini yetiştirecek okulu beklemektedir. "Kişilik pedagojisi" ile "iş pedagojisi"ni birbirinden kesin çizgilerle ayırmak gerekir.
Baltacıoğlu eserlerinin hemen hemen tamamında, "içtimaî mektep" prensiplerini vurgulamıştır. Bu beş temel ilkeyi; Batak (1943) adlı romanında, iki insanın sevgi-aşk-ülkü olguları üzerine kurmuş, Halkın Evi'nde (1950) halkevlerinin yeniden yapılandırılmasında kullanmıştır.
Baltacıoğlu'nun şahsiyet pedagojisinden doğan insan tipi uzlaşmacı, yaşayan, üreten insandır. Onun Köy enstitüleri için düşündüğü eğitici tipi, demir işi yapan demirci değil, hayata direnecek, doğa ile uzlaşacak, yaşamak için, gelişmek için her türlü direnci bütün şahsiyetiyle gösterecek "hezarfen" tipidir. Ona göre "Artık demirci, marangoz, sağlıkçı, ziraatçı yoktur… Doğa ile savaşan, üreten, izleyen, yaşayan, yaşatan insan vardır. Doğa ile başa çıkma yöntemini iktisap etmiş insan tipi vardır!" Bu cümlelerden hareketle, doğa ile barışık insan imalindense, doğa ile savaşan insanın yetiştirilmesi hayalini kuran Baltacıoğlu'nun bu yönüyle modern kapitalist eğitim anlayışının benimsediği söylenebilir.
Eğitim ve kültür çalışmaları yanında Cumhuriyet'in ilk yıllarında yüzünü Batı'ya dönen Türk tiyatrosu için de kendine göre kuramlar geliştirmiş, okullarda, halkevlerinde bu görüşlerini pratiğe geçirmeye çalışmıştır. Batılı tiyatro ile geleneksel tiyatroyu birleştirerek "öz tiyatro" adını verdiği yeni bir tiyatro anlayışını savunan Baltacıoğlu'na göre kostüm, dekor, makyaj, ışık ve ezberden uzaklaştıkça oyuncunun rol-kişiliğini ortaya koyması kolaylaşacaktır. Öz tiyatro anlayışının öngördüğü oyuncu doğaçlaması; yaşanan, yaşatılan kişiliklerin doğal bir sonucudur. Çünkü yaşam ezberlenmez; yaşanır.
Önemli hususiyetlerinden biri de hat sanatına dair hem teorik hem de pratik faaliyetleridir. O Mustafa Râkım (1757-1825) ekolünde eser vermiş bir hattattır. Hatlarındaki fütürist istif, insan anatomisindeki esneklik ve orantının harflere yansıtılmasıyla sağlanmıştır. Bu özgün hat-istif bütünlüğüne kendisi alev yazısı adını vermiştir.
Kurucusu ve/veya üyesi olduğu derneklerden bazıları şunlardır: Türk Bilgi Derneği (1914), Millî Talim Terbiye Cemiyeti (1915), Fenn-i Terbiye Encümeni (1917), Millî Türk Fırkası (1919). Güçlü bir hatip olan Baltacıoğlu, çeşitli salonlarda birçok konferans vermiştir. Yunanlılar'ın İzmir'i işgali üzerine düzenlenen Sultanahmet mitinglerinin ikincisine (30 Mayıs 1919) konuşmacı olarak o da katılmıştır.
Hayatının büyük kısmını pedagojiye adayan Baltacıoğlu'nun, sağlıklı bir sayımı yapılamamakla beraber eğitim biliminden toplum bilimine, sanattan felsefeye; roman, öykü, oyun, anı, hatıra, seyahat türünde; çocuklara, gençlere, yetişkinlere yönelik, 130'u aşkın kitabı, 4000 dolayında makalesi bulunmaktadır. Gerek kitapları gerekse dergisinin belli bir dönemi ya da bir teması üzerine çok sayıda araştırmanın yapıldığı söylenebilir. Buna karşın eğitim, siyaset, din ve toplum gibi görüşlerine dair derinlikli araştırmalar yapılmamıştır. İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu'nu eğitim sosyolojisi alanının içinden eğitim görüşlerini besleyen ilk eğitimcilerden biri olarak görmek çok da yanlış olmayacaktır.
Aytaç, Kemal. “İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu”. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi. 17/1, (1984), s. 237-248.
Baltacıoğlu, İsmayıl Hakkı. Hayatım. İstanbul 1998.
Giorgetti, Filiz Meşeci. “İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu: Bir Ömür Pedagoji”. Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi. sy. 12 (2008), s. 713-726.
Kafadar, Osman. Türk Eğitim Düşüncesinde Batılılaşma. Ankara 1997.
Obuz, Ömer. Türk Rönesansı’nın Peşinde Bir Aydın: İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu. İstanbul 2019.
Tozlu, Necmettin. İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu’nun Eğitim Sistemi Üzerine Bir Araştırma. İstanbul 1989.
Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/baltacioglu-ismayil-hakki
Eğitim kuramcısı, yazar, yayıncı, hattat, grafolog.
b) İçtimaî Mektep Teorisi: Eğitimci İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu'nun 1924'ten sonra temsilciliğini yaptığı "çağdaş eğitim reformu" görüşünün İçtimaî Mektep Nazariyeleri ve Prensipleri (1932) adlı eserinde ortaya koyduğu prensiplerdir. Baltacıoğlu bu eseri 1942'de Maarif Vekilliği tarafından yapılan ikinci baskının ön sözünde "pedagojik inançlarının kitabı" olarak tanımlamış ve bunu "bir davanın müdafaası" şeklinde nitelemiştir.
Baltacıoğlu 1912 yılında yazdığı Talim ve Terbiyede İnkılap'ta eğitimin amacını "hayata adam hazırlama" şeklinde ferdiyetçiliğe vurgu yaparak açıklarken, İçtimaî Mektep'te "ferdi müesseseleştirmekten" bahsederek ferdiyetçilikten toplumsalcılığa geçmiştir. İçtimaî Mektep'te toplumcu bir eğitim felsefesi açısından bir "şahsiyet pedagojisi" ve bu pedagojiye dayanan bir "içtimaî mektep" modeli geliştirilmiştir. Baltacıoğlu bu zihniyet ve modeli büyük ölçüde Durkheim felsefesine dayalı yapmıştır (İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu). Bu süreçte Ziya Gökalp ve J. Dewey'in de etkileri vardır. İçtimaî Mektep'te eğitimi "Terbiye içtimaî bir olgudur" önermesinden sonra eğitimi tıpkı Durkheim gibi "Terbiye henüz içtimaî hayata alışmamış olan acemi fertlerin içtimaî fertler tarafından ve usulü dairesinde bu hayata alıştırılmasıdır" şeklinde tanımlamıştır.
İçtimaî mektep teorisine göre eğitimin temel dayanağı olan "şahsiyet" bir bütündür ve "içtimaiyatta" oluşur. Okul sadece kurulduğu çevreye hizmet eden bir kurum değil, bütün toplumun malıdır, dolayısıyla toplumun genel amaç ve değerlerine hizmet etmeli, öğrencileri bu doğrultuda donatmalıdır. Okul ve toplumsal diğer unsurların iş birliği, öğrenciyi eğitim sonrasında katılması gereken toplumsal hayata gerçekçi biçimde hazırlamayı hedeflemelidir. Buna göre okul bireyin gerçek bir üretim faaliyeti içinde yer almasını sağlayacak şekilde tasarlanır. Faaliyet ve üretim, ilgili ve ilişkili bir zeminde yani ortamda (çevrede) gerçekleşir. Temelde üretim üzerine kurulu olan okulda birey kendini bulur, doğal bir şekilde öğrenir ve ileriki kademelerde ve okul sonrası hayat içinde devamını getirebileceği başlangıç adımları atar. Baltacıoğlu "içtimaî mektep"i beş ana ilke ile açıklar: Şahsiyet (kişilik), muhit (çevre), travay (çalışma), randıman (verim) ve inisiyasyon (başlatma).
Şahsiyet, bir bütünlüğü, ahengi ve düzeni tanımlar. Kişiliğin oluşumu, toplumsal gerekliliklerle uyuşması halinde mümkündür. Kişilik toplumsal şartlarda kazanılır ve kendisini ortaya koyar. Bu sebeple eğitimin temel amacı bireylere beceriler kazandırmak, onları topluma uyumlu fertler haline getirmektir. Buna göre, bir alanda alınan eğitim sadece akademik bilgileri değil, o alana ait kişiliğin kazanılma sürecini de başlatmalıdır. Mesela eğitim öğrencilere sanata ya da bilime dair bilgiyi vermekle kalmamalı, sanatkâr ya da bilim insanı kişiliğinin geliştirilmesini de desteklemelidir.
Eğitimin ferdin şahsiyetinin gelişimini desteklemesi ancak çevreye uyumla mümkündür (muhit). Çocuğun toplumsal kişiliği geliştirebilmesi için ona gerçek deneyimler yaşayabileceği çevre şartlarının sağlanması gerekmektedir. Baltacıoğlu'na göre eğitim ancak kendi çevresi içerisinde gerçekleştirilebilir. İçtimaî mektep teorisine göre bu çevre uygun kültür ve teknik çevresidir.
Ferdin kişiliğini geliştirmesinde, eğitiminin ona gerçekçi deneyimler sağlaması ve bireyin bu deneyimleri yaparak ve yaşayarak gerçekleştirmesi esastır. Baltacıoğlu yaratıcılık üzerinde durur ve bireyin yaratıcılığa ulaşmasında dört farklı evre sayar: Bunlar verimsiz olan ancak başlamayı kapsayan anarşik çalışma evresi, sonrasında düzenli ancak bilinçsiz tekrarları içeren mekanik çalışma evresi, bireyin yenilik isteği yaşadığı ve bilinçli olarak farkında olduğu aktif çalışma evresi ve özgünlük içeren anlayışlar sonucu ürünler verebilen orijinal çalışma evresi olarak sıralanır. İçtimaî mektep teorisine göre okulda yürütülen çalışmalar bu gelişim seyrini destekleyecek nitelik taşır.
Verim, çocuğun davranışlarına sosyal içerik kazandırmaktır. Bu kazanım bir sonuçtur ve bu kazanımı oluşturan unsurlar, kişilik, çevre ve çalışma anlayışlarıdır. Bu sebeple eğitim öğretim çalışmayı temel almalı, okuldaki etkinlikler gerçek hayatın basit bir taklidini değil, gerçek bir uygulamasını içermelidir. Baltacıoğlu'nun içtimaî mektebinde öğrenciler, bilgiden hayata değil hayattan bilgiye giden yol ile öğrenmekte, bir çırak işçi gibi çalışmaktadırlar.
İçtimaî mektep kuramına göre, eğitimin esas amacı, toplumsal kişiliğin uygun muhitte verim getiren çalışmalarla geliştirilmesi için bir başlatıcılık (inisiyasyon) etkisi yaratmaktır. Eğitim kişiliği bir bütün olarak kazandırmayı değil, bu süreci başlatmayı temsil eder. Bu ilke doğrultusunda hazırlanacak eğitim öğretim programlarında şahsiyet, muhit, travay, randıman ilkelerine uygun olmayan ve buna bağlı herhangi bir başlatma değerine sahip olmayan bilgilere yer verilmez. Bunun yerine, kişiliğin yaratılmasına uygun çalışma konuları belirlenerek başlatma ilkesi ile uyumlu programlar oluşturulması esastır.
Kuramın öne sürdüğü öğretim yöntemi, öğrencinin, beden, duygu ve düşüncesini ortak hareket ettiren bütünsel yöntemdir. Bu yaklaşımla Baltacıoğlu, bireylerin bilgi ve düşüncelerini kendi çevrelerinde, kendi bedensel ve zihinsel etkinlikleri çerçevesinde kazandıklarını dile getirir. Baltacıoğlu'na göre öğretmen ve yöneticiler, toplumun gereksinimlerinin farkında olan ve bu ihtiyaçlarla uyumlu kişilik gelişimine imkân sağlayacak kişiler olmalıdır.
Baltacıoğlu'nun içtimaî mektep teorisi II. Meşrutiyet dönemi ferdî pedagojik gelişim teorisinden toplumsal uyum düşüncesine kesin bir dönüştür. Bu düşünsel dönüşte Osmanlı'nın son dönemi ve Cumhuriyet'in başlarındaki siyasî, toplumsal gelişmeler etkili olmuştur. Durkheim'den hareket ederek, Ziya Gökalp'in Türkiye'ye getirdiği eğitime sosyolojik yaklaşım, Baltacıoğlu'nun sisteminde yine Durkheim'in ve özellikle J. Dewey'in etkisiyle derinleşerek temeli toplumda olan fakat hem psikolojiye hem de sosyolojiye dayanan bir şahsiyet pedagojisinin kurulması şeklinde ortaya çıkmıştır.
Baltacıoğlu, İsmayıl Hakkı. Tâlim ve Terbiyede İnkılâp. haz. R. Canım - R. Y. Kıncal. İstanbul 1995.
a.mlf. Pedagojide İhtilâl. İstanbul 1964.
a.mlf. İçtimaî Mektep. Ankara 1942.
a.mlf. Toplu Tedris. İstanbul 1938.
Erdoğan, İrfan. Cumhuriyetçi Muhafazakâr İsmail Hakkı Baltacıoğlu: Bir Eğitim İnkılâpçısının Hayatı. İstanbul 2018.
Gündüz, Mustafa. Kurum, Kavram ve Zihniyet: Osmanlı’dan Günümüze Eğitimde Dönüşümler. İstanbul 2020.
Kafadar, Osman. Türk Eğitim Düşüncesinde Batılılaşma. Ankara 1997.
Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/baltacioglu-ismayil-hakki
Eğitim kuramcısı, yazar, yayıncı, hattat, grafolog.
c) "Talim ve Terbiyede İnkılap": Eser son dönem Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinin önde gelen eğitimcilerinden İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu'nun (1886-1978) Avrupa'da incelemeler yapmak için 1910'da yaptığı seyahat dönüşünde yazılmıştır. 1912'de İstanbul'da basılan (332 sayfa) kitapta yazar kendine göre, bütünlüklü ve ideal bir eğitim sistemi öngörmüştür. 1927'de Latin harfleriyle yapılan ikinci baskıda Baltacıoğlu kitabın özünü değiştirmediğini belirterek 196 sayfaya indirmiştir. On bir bölümden oluşan kitapta herhangi bir şekil, tablo, resim vb. görsel unsura yer verilmemiştir.
Talim ve Terbiyede İnkılap belli bir devrin eğitim sistemine eleştiriler getirirken yazar "hücumlarını kişilere değil var olan zihniyete yönelik" yaptığını söylemektedir. Kitap, yazıldığı dönemi "mekaniklik ve tutsaklık devri" (Baltacıoğlu, 1912: 16) olarak tanımlamış, yazdırma, okutma ve ezberciliğin bütün eğitim çalışmalarını sıfıra indirdiğini iddia ederek bunları şiddetle eleştirmiştir.
II. Meşrutiyet dönemi hâkim eğitim paradigmalarına ilk değinen çalışmalardan biri olan Talim ve Terbiyede İnkılap'ta yetiştirtilmek istenen ideal tip, fiziksel olarak sağlıklı ve kuvvetli, zihnen düşünebilen ve düşüncelerinden sonuç çıkaran, cesur, zorluklardan yılmayan, "ilerlemeye tapan" çalışkan biridir. Bunun için öncelikle disiplin sistemini ve eğitim metodunu değiştirecek gerçek bir inkılap öngörülmüştür. Baltacıoğlu'na göre disiplin hürriyet ile birleştirilmelidir. Disiplinde hürriyet yahut baskı yetişecek olan neslin hür veya mahkûm olmasına etki etmesi yönünden önemlidir. Başarıda etkili hususlardan bahsedilirken karakter üzerinde durulmuştur. Başarı yalnız bilginin değil teşebbüs, azim ve dayanıklılık gibi ahlakî vasıfların da ürünü olarak görülmüştür.
Kitapta "ilkellik" ve çocukluk arasında "birbiriyle kesişen gelişimler olduğu vurgulanmış, ilkel insanın medeniyete erişmek için geçirdiği evrimde eğitim öğretim için esaslar bulunacağına işaret edilmiştir. Beden eğitimine sıkça değinen kitap, bu dersi ruh eğitiminin alt yapısı olarak görmüştür. Yazar kitapta, ikinci olarak "Frobel uğraşıları" olarak tanımladığı "el işlerine" geniş yer ayırmıştır.
Baltacıoğlu, gerçek bilginin çok okuyarak değil tecrübe ile elde edilebileceğini belirterek eğitimin faydalı olması için faaliyetin devamlı olmasını şart görmüştür. Faaliyet bedende, beş duyuda, fikirde, duyguda ve iradede olarak üzere beş farklı sahada söz konusudur. Bedende faaliyet beden sağlığı ve kuvvetini geliştirme; beş duyuda faaliyet duyuları olgunlaştırma; fikirde faaliyet muhakemeyi geliştirme; duyguda faaliyet kuvvetleri olgunlaştırma; iradede faaliyet girişimcilik ve cesarete sevketme durumudur.
Çevrenin eğitim üzerindeki etkisine de sıkça değinen yazar, öğretim sisteminde yapılacak en önemli yeniliklerden birinin çevrede başlaması gerektiğini savunmuştur. "Hayat içinde okul" gibi söylemlerin okullarda yalnız sıralar üzerine oturularak edinilmeyeceğine dikkat çekilmiştir. Yazara göre fikirler doğal çevrelerinde şahsî tecrübe ile kazanılır.
Eğitimin geleceğini okulların ve medreselerin iyileştirilmesinde görmüştür. Yeni nesli yetiştirecek okulun şehir gürültüsünden uzak, sakin yerlerde kurulmasını önermesi Avrupa'daki "kır eğitimi" akımının etkisinde olduğunu gösterir. Okulda, sağlanan disiplinden sonra, eğitim başarısında en büyük etken okulun fiziksel çevresiyle ilgilidir.
Kitapta vurgulanan hususlardan biri millî değerlerin yeni nesillere etkili bir şekilde aktarılmasıdır. Yükselen bir değer olan "millet ve vatan" kavramlarının öğretimi hayli önemsenmiştir. Söz konusu değerlerin öğretiminde oyun, eğitim araç ve gereçleri, gezi ve gözlem ile musiki faaliyetlerinin önemi vurgulanmıştır. Millî bilincin telkininde sanatları ve estetiği ön plana almıştır. Güzellik duygusunun temini için çocuğun en yakın çevresine bakılmasını önermiştir. Resim dersini, süsleme egzersizlerini girişimciliğin ve dayanıklılığın geliştiricisi olarak görmüştür. Çocuklar kendi tecrübeleriyle öğrenmeye başladığından ilk öğretmeninin de çocuğun kendisi olduğunu dile getirmiştir. İnsanın gelişiminin basitten karmaşığa doğru olduğunu savunan Baltacıoğlu nicelikten ziyade niteliğe doğru bir gelişimin var olduğunu düşünmüştür.
Baltacıoğlu, İsmayıl Hakkı. Talim ve Terbiyede İnkılap. İstanbul 1912.
Tozlu, Necmettin. Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu’nun Eğitim Sistemi Üzerine Bir Araştırma. İstanbul 1989.
Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/baltacioglu-ismayil-hakki
Eğitim kuramcısı, yazar, yayıncı, hattat, grafolog.
d) Pedagojide İhtilal: Son dönem Osmanlı ve Cumhuriyet'in önde gelen eğitimcilerinden İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu'nun çok sayıda pedagojik yayını vardır. Bunlar arasında 1964 yılında yayımlanan ve kendi ifadesine göre "pedagoji tezinin nasıl uygulanacağını gösteren" Pedagojide İhtilal hususi bir yere sahiptir. Baltacıoğlu bu kitapta İçtimaî Mektep (1931) eserindeki görüşlerini gözden geçirmiş, geliştirmiş ve sistematik hale getirmiştir. On altı bölümden, 139 sayfadan oluşan kitapta tablo, şekil, resim vb. unsurlara yer verilmemiştir.
Baltacıoğlu eserde farklı pedagoji tanımlarına yer vermiştir. Kavram kullanımında J.J. Rousseau, Kant, Pestalozzi, Fröbel (Froebel), J. Dewey, Montesorri gibi modern eğitim filozoflarının görüşleri kendini göstermiştir. "Ne Türk okullarında ne de dünya okullarında bugüne kadar bütünüyle uygulanmadığı"nı iddia ettiği tezlerinde modern Batılı eğitim filozoflarının etkisinde olduğu görülebilir.
Baltacıoğlu'nun 1912 yılında telif ettiği Talim ve Terbiyede İnkılap adlı eserinde "yerine daha iyilerini koymak" (Baltacıoğlu, 1964: 139) maksadıyla yıktığını iddia ettiği eğitim sistemi için önerdiği yeni sistemin, hangi unsurlardan ve zihniyetten oluştuğunu bütünlüklü halde bu eserden öğrenmek mümkündür. Baltacıoğlu burada ezbercilik göreneğini, kitapların uzunluğunu, sınıf ve okulların yapısını, ibtidâî ve rüştiye mekteplerinin işlevlerini tenkit ederek İçtimaî Mektep programında müfredata ezber ve kelime bilgisi yerine sosyal, "gerçek travayı" (pratik uygulamalar) yerleştirmeyi amaçlamıştır. Baltacıoğlu 1964'te telif ettiği bu eserinde 1912 ve 1931'deki görüşlerini yeniden ele aldığını, geliştirip ilave hususlar getirdiğini, Tanzimat ve Meşrutiyet pedagojisinin ezbercilikten ve baskıdan ileriye gidemediğini, Cumhuriyet pedagojisinin de yeterli olmadığını belirterek yeni bir pedagoji sistemi sunduğunu iddia etmektedir. Baltacıoğlu "atom devrine yakışan, yaratıcı Türk'ü doğuran bir pedagoji peşinde" olduğunu söyler.
Pedagojide İhtilal, Baltacıoğlu'nun "milliyet ve kültür tezi" ile "pedagoji tezi"nin sentezini oluşturmaktadır. Ona göre eğitim, millî ve medenî kişiliklere sahip sosyal insanı meydana getirmelidir. Millî kişiliği, millî gelenekleri taşıyan kişi olarak tanımlayan Baltacıoğlu; din, dil ve sanat eğitimini gerekli görmüştür. Teknik denilen medenî kişiliği oluşturan bilginin aksiyonla, eylemle verileceğine inanarak gerçek hayatı dikkate alan bir eğitim sistemi meydana getirmek istemiştir.
Ezberleme tekniğine baştan itibaren karşı çıkan Baltacıoğlu, sistemin hafızayı ödüllendirdiğini söyler. Bunu bir hastalık olarak tanımlamış ve sebebini imtihan ve kitap odaklı eğitim sistemine yormuştur. Buna ilave olarak sınavların da makul seviyeye çekilmesi istenmiştir. "Sınıf göreneği" olarak adlandırdığı ortamın farklı yetenekteki insanları aynı kalıba döken pota olduğunu söyleyerek bir anlamda modern eğitimin tektipleştirici yönüne eleştiri getirmiştir. Ona göre tek zekâdan ziyade zekâlar vardır, sağlıklı bir eğitim sistemi bu farklılıkları ortaya çıkarır.
Baltacıoğlu okul pedagojisinde ilk ihtilalin kitaplarda yapılacağını ve kitap konusu olmayan her bilginin atılması gerektiğini söyler. Yeni sistemiyle uygun alternatif ölçme ve değerlendirme önerileri sunmuş, burada bilginin miktarına değil öğrenmek için sarfedilen güce bakılması gerektiğini savunmuştur.
İçtimai Mektep'te ortaya koyduğu şahsiyet, muhit (çevre), travay (çalışma), randıman (verim), inisiyasyon (başlatma) prensiplerine Pedagojide İhtilal eserinde de yer vermiştir. Baltacıoğlu'ya göre adam yetiştirmek, insanlara milletinin kültürünü ve zamanın tekniğini vermek demektir. Yetişecek insanın hangi toplumun adamı olduğu önemlidir. Her millet kendine özgü eğitim sistemine sahiptir. Her milletin kendi kültürünün, kendi tekniğinin insanı vardır. Eğitimin amacı bir yandan kültür adamları bir yandan da teknik adamları yetiştirmektir. Millî kişiliği var eden millî kültür dediğimiz değerler; din, dil ve sanattır. Teknik kişiliği var eden de teknik dediğimiz kurallardır. Pedagojide İhtilal'de adam yetiştirmek için yapılacak ilk iş olarak çevreyi düzenlemek önerilmiştir. Baltacıoğlu'ya göre şahsiyetler ancak "gerçek çevrede" var olur. Gerçek çevre iyi düzenlenmiş tabii ve sosyal ortamı (aile, mahalle, okul vb.) ifade eder. Yeni nesiller kültürel kişiliği gerçek çevrelerinden edinirler.
Ezberin öğretmenlerin de etkisiyle varlığını sürdürdüğünü iddia eden Baltacıoğlu, bunun yeniliği (inisiyasyon) engellediğini savunmuştur. Pedagojide İhtilal'de kişiliğin oluşumunda, eğitim çevreleri oluşturmanın yanı sıra çevre yaşayışını aktif hale getirmek için kişiliğin tamamıyla bir çalışma içerisinde olması gerektiğine değinilmiştir. Baltacıoğlu'ya göre şahsiyetler gerçek ortamda ve gerçek faaliyetlerle vücut bulur. Bütün bu çevre ve çalışma sonucunda eğitim, kendinden beklenen kültür ve teknik kişiliğini sağlayabiliyorsa verimlidir. Baltacıoğlu randımanı eğitimin sonucu olarak görmüştür.
Eğitim bilimciler ve tarihçileri tarafından "önemli" görülmesine karşın Baltacıoğlu'nun Pedagojide İhtilal başlıklı eseri 1964'ten sonra basılmamıştır. Buna karşın eser, eğitim bilimi araştırmalarında, eğitim felsefesi, eğitim reformu vb. konularda kaynak olarak kullanılmaktadır.
Baltacıoğlu, İsmayıl Hakkı. Pedagojide İhtilal. İstanbul 1964.
Gündüz, Mustafa. Kurum Kavram ve Zihniyet: Osmanlı’dan Günümüze Eğitimde Dönüşümler. İstanbul 2020.
Kafadar, Osman. Türk Eğitim Düşüncesinde Batılılaşma. Ankara 1997.
Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/baltacioglu-ismayil-hakki
Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.
Eğitim kuramcısı, yazar, yayıncı, hattat, grafolog.
a) Hayatı
b) İçtimaî Mektep Teorisi
c) “Talim ve Terbiyede İnkılap”
d) Pedagojide İhtilal