Eğitim bilimi, ders adı, eğitim bilimiyle ilgili eser adı.
Eğitim bilimi, ders adı, eğitim bilimiyle ilgili eser adı.
Bilgi, marifet, sanat ve teknik konuların XIX. yüzyılın ikinci yarısında Avrupa'daki gelişmelere paralel olarak değişim göstermeye başladığı süreçte, bu konularda yeni terim ve terkipler ortaya çıkmıştır. Bunlardan biri de maarif alanında fenn-i terbiye terkibi olmuştur. Arapça bir kelime olan fen, "bir işte maharet kesbetmek, bir şeyi süslemek" anlamında mastar "bir sanat ya da meslek alanıyla ilgili ilkelerin ve kuralların hepsini, ilmî teorileri el yatkınlığı ve öğrenimle kazanılan araçlarla tatbik etme, kalbe ve akla en yüksek güzelliği verecek biçimde duyguları ve düşünceleri ifade çabası" şeklinde isim olarak kullanılmıştır. Modernleşme döneminde fen ile sanat arasında yakın bir bağ kurarak bir iş ya da mesleğin ilkelerine ve kurallarına göre derinlikli olarak öğrenilmesi ve öğretilmesi mânasında kullanılmıştır. Fen kelimesinin, İslam'ın klasik çağında herhangi bir ilmî disiplini ya da bir ilme ait alt disiplinlerin her birini karşıladığı da bilinmektedir. Ancak ilerleyen dönemlerde modern bilim için fen kelimesi tercih edilmiştir. Bu kelimenin Batı dillerindeki karşılığı için daha çok "bilim, bilgi, öğrenme, deneyim, uygulama, uzmanlık" anlamlarındaki science kelimesi kullanılmıştır. Fenn-i terbiye terkibini salt "eğitim bilimleri" ya da "pedagoji" terimiyle açıklamak yeterli değildir. Bu bakımdan kelimenin etimolojik temelleri, zaman içinde değişim gösteren klasik eğitim tanımlarından ziyade eğitimin pratik yönünde aranmalıdır. XX. yüzyıl başlarında öne çıkan pédotechnie terimi, eğitim bilim tanımlamalarındaki noksan yanları doldurmuştur. Pedagojinin uygulama sahasını teşkil eden pedo-teknik, deneysel pedagojinin tahtına hemen oturamamış olsa da eğitimin pratik yönünü kavramsal açıdan karşılamıştır.
Fenn-i terbiye, literatürde "eğitim bilimi" ya da "eğitbilim" olarak karşılık bulmuştur. Osmanlı son döneminde çocuk yetiştirme, çocuk eğitimi bilimi anlamında "ilm-i terbiye ve ilm-i terbiye-yi etfal" (Fr. pédagogie) terimi kullanılmıştır. 1920'lerden sonra bu terim "öğretme yöntem ve teknikleri" anlamında kullanılmış, terbiye fennine "pedagoji dersleri" ve "pedagoji şubesi" adı verilmiştir.
Cumhuriyet öncesi dönemde terbiye kelimesi daha çok manevi yönü de vurgulayan bir içerikle kullanılmıştır. Terbiye kelimesinin karşılığı olarak 1935'te sözlüklere ilk defa eğitim kelimesi girmiş olmakla birlikte talim, tedris, tederrüs gibi kelimeleri de kapsayarak bir çatı kavram haline gelmiştir.
Tanzimat döneminde, Batılılaşma hareketleri kapsamında eğitim öğretim, öğrenme ve öğretme yöntem ve teknikleri alanında pek çok yenilik gerçekleştirilmiştir. Geleneksel tedris anlama ve kavrayışının yanında Avrupai bir eğitim ortamı, araç gereci ve zihniyeti giderek yaygınlaşmaya başlamıştır. 16 Mart 1848 tarihinde rüştiye mekteplerine yeni tarzda muallim yetiştirmek amacıyla kurulan Dârülmuallimîn-i Rüşdî'de pedagoji alanında dikkat çekici uygulamalar görülmüştür (bk. Dârülmuallimîn). Okulun programında yer alan usûl-i ifade ve talim dersi, öncesinde örneği görülmeyen bir yeniliktir. Bu kavram ilerleyen senelerde sıklıkla kullanılmıştır.
Meşrutiyet'in ilanının ardından (1876) Kanûn-ı Esâsî'nin birçok maddesinde talim ve terbiyeye dair hususlara yer verilmiştir. Anayasada "Emr-i tedris serbesttir" hükmü yer almıştır. Bu dönemde daha çok Batılı öğrenme ve öğretme yöntem, teknik, araç gereç ve ortamlarını ifade etmek üzere usûl-i cedit kavramı kullanılmıştır. Bu kavramsallaştırma neticesinde ders programlarında ve öğretim zihniyeti başta olmak üzere ders araç gereçlerinde, disiplin ve cezalandırmada, öğretmen öğrenci ilişkilerinde ve sınıf içi uygulamalarda önemli değişimler ve yenilikler başlamıştır. Bir anlamda öğretmenlik meslek dersleri olarak görülebilecek "usûl-i tâlim ve terbiye, ilm-i terbiye-yi etfal ve ilm-i terbiye" başlıklı dersler programlarda yer almaya başlamıştır. 1880'lerden sonra sıklıkla gündeme gelen rüştiyelerin ıslahı ile ilgili öngörülen "usûl-i tâlim" dersi, dönemin maarif nazırı Münif Paşa'nın görüşleri doğrultusunda "usûl-i tedris ve terbiye" adıyla Dârülmuallimîn'in ve Dârülmuallimât'ın ders programlarına konulmuştur. Söz konusu dersler Selim Sâbit Efendi, Mûsâ Kâzım Efendi, Ayşe Sıdıka Hanım gibi eğitimciler tarafından verilerek bu alanda ilk kitaplar yazılmaya başlanmıştır. Usûl-i tâlim ve terbiye adındaki bu dersler zaman zaman programlardan çıkarılsa da II. Meşrutiyet döneminden sonra sürekli olarak öğretmen yetiştiren okullarda yer almıştır.
"Fenn-i terbiye" adlı ders ise ilk defa II. Meşrutiyet döneminde, Dârülmuallimîn Müdürü Sâtı Bey (1878-1968) tarafından müfredata konulmuştur. Sâtı Bey dersi okutmak için büyük ölçüde Batılı çalışmaları özetleyerek iki ciltlik bir kitap da yazmıştır. Mevcut müfredat programlarını eleştiren Sâtı Bey, Avrupa programlarının gelişimini inceleyerek ihtiyaca göre en uygun programın düzenlenmesi gerektiğini söylemiştir. Ona göre "Terbiye vermek bir hüner ve sanattır; bu sanatın özel yöntemleri, özel kuralları vardır." Bu sebeple meslekî eğitim ve bilginin elde edilmesi amacıyla programlarda fenn-i terbiye ve usûl-i tedris derslerine önemli bir yer ayırmıştır. 1909 yılından sonra usûl-i tedrisin yerini almış olan fenn-i terbiye dersinde; öğretim yöntemleri ve eğitim bilimleri konuları birlikte işlenmiştir. Öğrencilere fenn-i terbiye dersi kapsamında ders anlattırma uygulamasının yaptırılması, öğretmen okulunda uygulamaya yönelik bir yöntemin kullanıldığını göstermektedir.
Sâtı Bey'in telif ettiği Fenn-i Terbiye kitabı, "Terbiye-yi Bedeniye" (beden terbiyesi, beden eğitimi), "Terbiye-yi Fikriye" (zihin terbiyesi, bilişsel eğitim) ve "Terbiye-yi Ahlakiye" (ahlakî eğitim, değerler eğitimi) olmak üzere üç ana başlıktan meydana gelmiştir. Sâtı Bey'in fenn-i terbiyeye yönelik bu tasnifi, daha önce Ayşe Sıdıka Hanım ve Mûsâ Kâzım Efendi tarafından da aynı şekilde tatbik edilmiştir. Her üç eğitimcinin de W. James'in eğitim anlayışından hareketle böyle bir tasnif yaptığı anlaşılmaktadır.
Fenn-i terbiye, teorik bilginin yanında pratiği de zorunlu gördüğü için öğretmen yetiştiren kurumlarda bilginin tatbiki amacıyla ilk defa yine Mustafa Sâtı Bey tarafından Dârülmuallimîn bünyesinde "tatbikat mektebi" açılmıştır (bk. Tatbikat Mektebi). Burada en yeni eğitim öğretim yöntem ve teknikleri uygulanmıştır. Mustafa Sâtı Bey, 1913'te Dârülmuallimîn'deki görevinden ayrıldıktan sonra kurduğu özel okullarda da fenn-i terbiye dersine hususi bir yer ayırmıştır.
Dârülmuallimîn'in 1915 tarihli programında meslek dersleri resmen fenn-i terbiye adını almıştır. Dârülmuallimîn-i İbtidâî'nin 1915 yılı haftalık ders dağılım çizelgesinde; fenn-i terbiye dersine üçüncü ve dördüncü senelerde haftada üçer saat yer ayrıldığı görülmektedir. Taşradaki dârülmuallimînlerde de (bazı farklılıklar bulunmakla birlikte) temelde aynı dersler okutulmuştur.
Cumhuriyet'in ilk yıllarında fenn-i terbiye dersi, "terbiye, usûl-i tedris ve tatbikatı, tedris usulü, tatbikat, tatbîkat-ı dersiye" gibi isimlerle bazan teori ve pratik birleşik bazan de ayrı bir şekilde varlığını sürdürmüştür. 1950'lerden itibaren, "ilkokullarda öğretim" ve "seçmeli meslek dersleri" adı altında verilen bu dersler, 1980'den sonra "öğretim ilke ve yöntemleri" haline gelmiştir.
Fenn-i terbiye, II. Meşrutiyet döneminde ise öğretim ilke ve yöntemlerini anlatan meslek ders kitaplarının yaygın adlarından biri olmuştur. Bu sahanın en meşhur eseri ise II. Meşrutiyet döneminde Dârülmuallimîn Müdürü Sâtı Bey'in Fenn-i Terbiye adlı "Nazariyat ve Tatbikat" alt başlığı ile telif edilen iki ciltlik eseridir (bk. Sâtı Bey). Kitapta toplumsal düzen ve refah için okul yoluyla bedenen, fikren ve ahlaken sağlıklı bir bireyin nasıl yetiştirilebileceği bilimsel ölçütlere göre anlatılmıştır. Bu eser bazı eğitim ve düşünce tarihçilerine göre Türkiye'deki ilk modern eğitim biliminin (pedagoji) kitabı olarak kabul edilmiştir. Sistematik bir şekilde tasarlanan eserin birinci bölümünde mektep binası, okul sıraları, beden terbiyesi gibi fizikî şartlar ele alınmıştır. İkinci bölümde bilginin kaynakları, dış duyular, iç duyular, idrak, hafıza, hatırlama, fikirleri birbirine bağlama ve sebep-sonuç ilişkisinin takibi, çözümleme, soyutlama, genelleme, hüküm verme, mantık, mantığın dille olan ilişkisi ve araştırma vb. konulara yer verilmiştir. Üçüncü bölümde ise ahlak eğitiminin önemi, his, yönelim eğitimi, irade, seçme özgürlüğü, alışkanlıklar, karakter ve vicdan konuları ele alınmıştır.
1910'da eğitimci Sabri Cemil Bey'in çıkardığı Amelî Fenn-i Tedris adlı kitap, Sâtı Bey'in Fenn-i Terbiye kitabını tamamlar niteliktedir (bk. Yalkut, Sabri Cemil). 1915'te eğitimci Mehmed Ali Bey ve Osman Nûri beyler de Fenn-i Terbiye Dersleri başlıklı kitaplar yayımlamıştır. Bu kitaplar da seleflerinin muhteviyatına büyük benzerlik göstermektedir. Yazar, kitabın önsözünde en büyük arzusunun muallimleri maarifin kadim ustalarının derin bilgi ve tecrübelerinden yararlanmaya ve eserlerini incelemeye teşvik etmek olduğunu söylemiştir. Ona göre mevcut fenn-i terbiye dersleri ihtiyaç ve mecburiyeti tatminden çok uzaktır. Eğitimci Nâfi Atuf (Kansu), 1916 yılında yayımladığı Fenn-i Terbiye Tarihi adlı kitapta öncekilerden farklı olarak eğitimin tarihsel temellerini Batılı temsilcilerden hareketle ele almıştır. Uzun bir süre öğretmen okullarında ders kitabı olarak okutulan eserde terbiye tarihi ile fenn-i terbiye tarihi kaynaştırılmıştır (bk. Kansu, Nâfi Atuf).
Fenn-i terbiye 1917 yılında Maarif Nezareti'nce kurulan bir komisyona da isim olmuştur. Fenn-i Terbiye Encümeni'nin amacı asrî terbiye ilmine dair çalışmaları takip ederek telif ve tercüme eserler vücuda getirip yetkin bir kütüphane kurmaktır. Ayrıca Fenn-i Terbiye Mecmuası adında bir dergi çıkarılması da planlanmıştır.
Acar, Şehbal Derya. Yeni Dünyaya Mukaddime: Yeni Okullar. İstanbul 2012.
Dârülmuallimîn-i İbtidâîlere Mahsus Müfredat Programı. İstanbul 1330.
Demirel, Fatih. “Dârülmuallimîn-i Âliyede Fenn-i Terbiye Dersi ve Bir Öğrenci İsyanı”. Belleten. 79/284 (2015), s. 319-334.
Ergün, Mustafa. İkinci Meşrûtiyet Devrinde Eğitim Hareketleri (1908-1914). Ankara 1996.
“Fenn-i Terbiye Encümeni”. Terbiye Mecmuası. sy. 1 (1333).
Gündüz, Mustafa. Eğitim Üzerine: Neydi? Nedir? Ne Olacak?. İstanbul 2022.
a.mlf. “Gelenek ve Modernlik Arasında Bir Eğitimci: Satı Bey ve Fenn-i Terbiye Adlı Eseri Üzerine Bir İnceleme”. Turkish Studies. 5/3 (2010), s. 1392-1415.
İbtidâî Dârülmuallimîn ve Dârülmuallimâtlara Mahsus Müfredat Programı. İstanbul 1340.
“İlk Mektep Muallimlerine Tavsiyesi Muvafık Görülen Mesleki Kitaplar ve Mecmualar”. Terbiye Mecmuası. 2/8 (1927).
Kuran, Ercüment. “Bir Osmanlı Aydını Satı El Husrî”. Türkiye Günlüğü. sy. 15 (1991), s. 170-172.
Mehmed Ali. Fenn-i Terbiye Dersleri I (Nazariyat ve Tatbikat). İstanbul 1331.
Muallim Cevdet. “Dârülmuallimîn’in Yetmişinci Sene-i Devriyesi Münasebetiyle Verilen Konferans”. Tedrisat Mecmuası. 6/32 (1332), s. 175-200.
Nafi Atuf. Fenn-i Terbiye Tarihi. İstanbul 1928.
Satı, Mustafa. Fenn-i Terbiye. C. I, İstanbul 1325.
Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/fenn-i-terbiye
Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.
Eğitim bilimi, ders adı, eğitim bilimiyle ilgili eser adı.