Endülüs Emevî Devleti’nin başkenti, ilim ve kültür merkezi olan tarihî şehir.
Endülüs Emevî Devleti’nin başkenti, ilim ve kültür merkezi olan tarihî şehir.
İber yarımadasının güneyinde, günümüzde Sierra Morena olarak adlandırılan dağın eteklerinde tarihî Baetis nehri kenarında yer alır. Şehirdeki ilk yerleşimler milattan önce 3000 yılı civarına kadar uzanmaktadır. Temellerinin Fenikeliler tarafından atıldığı bilinen şehrin mevcut planı, Romalı General Marco Claudius Marcellus tarafından milattan önce 152 ya da 171 yılında oluşturulmuş ve Corduba (Córdoba) adını almıştır. Târık b. Ziyâd'ın kumandanlarından Mugîs Rûmî tarafından Temmuz-Ağustos 711 tarihinde İslam ülkesine dahil edildi. Ardından Endülüs'ün idare merkezi ve başşehri haline getirilerek Kurtuba adı kullanılmaya başlandı. Emevî Devleti'ni kuran ve Kurtuba'yı sadece siyasî ve iktisadî olarak değil ilim ve kültür bakımından da Batı İslam dünyasının merkezi haline getirmeyi düşünen I. Abdurrahman (756-788), Kurtuba Ulucamii yapımını başlattı. Şam'daki Emeviye Camii örnek alınarak inşa edilen ve üç büyük genişletme ve yenileme faaliyetine sahne olan Kurtuba Ulucamii şehirde İslam hakimiyetinin sona erdiği ve kiliseye çevrildiği 1236 yılına kadar sadece Endülüs'ün değil bütün Avrupa'nın ve Doğu İslam dünyasının en büyük eğitim ve kültür merkezlerinden biri oldu.
İspanya'da İslam hakimiyetinin oldukça ileri bir seviyeye ulaştığı ve Kurtuba'nın bilimsel bir merkez olarak temayüz ettiği III. Abdurrahman döneminde, şehrin 8 km. kuzeybatısında Medînetüzehrâ Sarayı inşa edildi. Doğu ve Batı İslam dünyasının mimari ve tezyinat birikimini yansıtan Medînetüzehrâ kısa bir sürede saray şehir halini alarak sadece idarî bakımdan değil eğitim öğretim faaliyetleri açısından da Kurtuba'nın bir diğer ilim ve kültür merkezi oldu.
Eğitim öğretim faaliyetlerinin büyük gelişim gösterdiği Kurtuba başşehir olmasının da tesiriyle kısa zamanda büyük bir bilimsel hareketliliğe sahne oldu. Endülüs'te de ilim ve kültür adamlarının yerleşmesini esas alan bir iskân siyaseti takip edildi. Bunun amacı bölgenin sadece idarî açıdan değil, kültür ve medeniyet yönüyle de İslam dünyasının bir parçası haline gelebilmesi, yargı teşkilatı başta olmak üzere bürokraside görevlendirilecek insanları yetiştirecek bir eğitim öğretim sisteminin kurulmasına yönelikti. Haneş b. Abdullah (ö. 718), Uley b. Rebâh (ö. 732) gibi yetişmiş âlimler, Doğu İslam dünyasından Endülüs'e bilgi aktarırken buradaki eğitim öğretim faaliyetlerinin öncüsü oldular, Kurtuba'nın ilmî ve kültürel açıdan merkez olma vasfını kazanmasını sağladılar.
Endülüs'e yerleşen Benî Ziyâd gibi ailelere mensup âlimler bilginin peşinden koştukları gibi bürokratik görevler de üstlendiler. Kurtuba doğumlu Şebtûn ilk eğitimini Suriye'den gelip Kurtuba'ya yerleşen ve Endülüs Emevî Devleti kurulunca kadılık görevini üstlenen Muâviye b. Sâlih Hadramî'den aldı. Ardından bilgisini ve görgüsünü arttırmak için çıktığı ilim yolculuğunda Mâlik b. Enes, Leys b. Sa'd, Ebû Ma'şer Sindî, Süfyân b. Uyeyne, Mûsâ b. Ali b. Rebâh gibi Doğu'nun en yetkin bilginlerinden ders aldı. Kurtuba'ya döndükten sonra ders vermeye başlayan Şebtûn yetiştirdiği aslen Tancalı olan Yahyâ Leysî Masmûdî ile İmam Mâlik başta el-Muvattâ olmak üzere eserleriyle fıkhî görüşlerinin Kurtuba üzerinden Endülüs ve Kuzey Afrika'ya yayılmasını temin ettiler.
Endülüslü bir âlim şayet Kurtuba dışında bir şehirde doğmuşsa tahsiline doğduğu şehirdeki âlimlerden ders alarak başlar, ardından Endülüs içerisinde istifade edebileceği hocaların derslerine katılarak bilgisini ilerletir, eğitim öğretimin son durağı da Kurtuba olurdu. Eğitimin bundan sonraki aşaması ise Doğu'ya yönelik uzun yıllar sürebilecek ilim yolculuklarıdır. Bilgi ve görgüyü arttırmak için gerçekleştirilen bu seferler hac görevini yerine getirmek için Hicaz seyahatiyle birleştirildiğinden İslam dünyasının bütün bölgelerinden Mekke ile Medine'ye gelenler birbirlerinden istifade etme imkânına sahip olurlardı.
Erken dönemden itibaren Kurtuba ile Mekke ve Medine başta olmak üzere Kayrevan, Fustat, İskenderiye, Bağdat, Kûfe, Basra, Buhara gibi ilim merkezleri arasında rihle adı verilen ilim yolculukları ve bilgi, hoca, öğrenci alışverişi yapıldı. Taşınan bilgiler ve eserlere Kurtubalı âlimlerce yapılan katkılar eğitim öğretim ağları sayesinde Endülüs'ün diğer şehirlerine yayılmaktaydı. İlim geleneği olan bir ailenin mensubu Kurtubalı Bakî b. Mahled (ö. 889) Kurtuba'da temel eğitimini tamamlayıp hadis okuduktan sonra Doğu'ya ilim tahsili için yola çıktı. Kuzey Afrika, Mısır, Hicaz ve Irak bölgelerinin bilim merkezlerini dolaşıp başta hadis olmak üzere dinî ilimler tahsili yaptı. Bu seyahatleri esnasında semâ ya da icazet yoluyla rivayet hakkını elde ettiği pek çok kitabı Endülüs'e ilk defa getirdi. Kurtuba'nın eğitim öğretim hayatına mühim katkılar sağlayan Bakî b. Mahled çok sayıda öğrenci yetiştirmiştir.
IX. yüzyılın başlarından itibaren Emevî devlet adamlarının ilim ve sanat erbabını himaye etmeleri çok sayıda bilgin ve sanatkârın Kurtuba'ya yerleşmesini sağladı. Kurtuba süratle bir eğitim ve kültür şehri haline geldi. Emevî emîr ve halifeleri doğudan gelen âlimleri bizzat karşılar ya da üst düzey bürokratlardan birini karşılaması için görevlendirirdi. Mesela Emîr II. Abdurrahman tarafından Kurtuba dışında karşılanan ve ölünceye kadar (852) burada yaşayan Abbâsî sarayı müzisyenlerinden Ziryâb Endülüs'e başta musiki olmak üzere Bağdat'ın yüksek kültürünü taşıdı. Kurtuba'da benzerleri Tuleytula (Toledo), İşbiliye (Sevilla) Gırnata (Granada) ve Belensiye'de (Valencia) kurulan bir musiki mektebi açtı. Halifeliğini ilan eden III. Abdurrahman zamanında (912-961) Arap dili ve edebiyatı başta olmak üzere şiir, ahbâr, eyyâmül'l-Arap, ensap, siyer alanlarında bilgi sahibi olan Ebû Ali İsmâil Kalî III. Abdurrahman'ın oğlu Hakem tarafından törenle karşılandı (941) ve yetiştirdiği öğrencileriyle Endülüs'teki Arap dili ve edebiyatı alanındaki çalışmaların gelişimine önemli katkılar sağladı.
İslam hakimiyetinin sona erdiği 1236 yılına kadar Kurtuba'da cami ve mescitler başta olmak üzere evler, küttaplar ve saraylar eğitim öğretim mekânları olarak kullanılıyordu. Bununla birlikte, fıkıh, hadis ve kıraat gibi dinî ilimlerle tıp, eczacılık ve botanik gibi tecrübe ve uygulamaya dayalı ilimlerin öğretim mekânlarında farklılıklar olabiliyordu. Eğitim öğretimin başlangıç safhası evlerde yahut cami ve mescitlerin içinde veya bitişiğindeki küttap adı verilen yerlerde gerçekleştirilmekteydi. Muallim veya müeddip olarak isimlendirilen öğretmenler tarafından öğrencilere okuma ve yazma, dil bilgisi kuralları ve temel dinî bilgiler öğretilir, ardından öğrenimin bir sonraki safhasına geçilirdi. Eğitim öğretim hayatı içerisinde çok özel bir yeri olan Kurtuba Ulucamii başta olmak üzere büyük camiler birer ihtisas medresesi işlevi görüyordu. Buralarda özellikle de Kurtuba Ulucamii'nde görevlendirilen meşhur âlimler herkesin katılımına açık dersler yanında belli bir seviyenin üzerinde bizzat hocalar tarafından seçilen öğrencilerin katıldığı dar kapsamlı ihtisas dersleri de yapmaktaydı. Eğitime başlamanın belirli bir yaşı olmadığı gibi tahsilin tamamlanması için belirlenmiş bir süre de yoktu. Tahsilini tamamlayan öğrenciye kimlerden ders aldığı, ders verebilme yahut eser okutabilme yetkinliğine sahip olduğunu gösteren ve icazet adıyla bilinen bir belge verilirdi. Hocanın öğrencilerine yazdırdığı imla ile hocanın veya talebelerden birinin okuduğu ve katılanların dinlediği semâ en yaygın ders usulleriydi. Dersin konusuna göre bazı meselelerin müzakere edildiği, hoca ile öğrenciler arasında tartışılarak işlendiğine işaret eden çok sayıda kayıt mevcuttur.
Kurtuba'da gelişen ilmî hareketlilik aynı zamanda çoğunluğu özel olmak üzere kütüphanelerin oluşmasını da beraberinde getirdi. Kitapların vergiden muaf tutulması doğudaki kitap pazarlarına çıkan kitap koleksiyonlarının Kurtuba başta olmak üzere Endülüs şehirlerinde kıymetli kitapların toplanmasına Kurtuba Ulucamii'nde I. Abdurrahman tarafından kurulan (786) ve bundan sonraki süreçte sürekli gelişerek zengin bir koleksiyona sahip olan kütüphane, III. Fernando tarafından 1237 yılında Kurtuba'yı zaptettikten sonra yok edildi. Kurtuba'da kurulan bir diğer önemli eğitim ve kültür merkezi saray kütüphanesiydi. Müelliflere özel sipariş verilerek kitap yazdırıldığı gibi kitap toplamak için görevliler tayin ediliyordu. II. Hakem zenginleştirdiği saray kütüphanesine babası III. Abdurrahman'dan kalan iki koleksiyonu dahil ederek İslam dünyasının en büyük kütüphanesini oluşturdu. Eser adlarının yazılı olduğu bir katalogu olan saray kitaplığında kütüphane memurları dışında satın alma yoluyla temin edilemeyen kitapları çoğaltan müstensihler, mücellitler ve müzehhipler görev yapıyorlardı. II. Hişâm zamanından itibaren siyasî gerekçe ve taassuptan dolayı bazı kitaplar yakıldı. Kurtuba'nın Berberîler tarafından kuşatılması esnasında saray kütüphanesindeki bazı kıymetli kitaplar askerlerin maaşlarının ödenebilmesi için satıldı. Kurtuba'da İbn Futays'a ve İbnü'l-Mevsıl'a ait, hat sanatı ve tezhip bakımından kıymetli eserlerin toplandığı kütüphaneler şehrin eğitim öğretim hayatında belirleyici oldukları gibi kültürel bakımdan da zenginliğe işaret etmekteydi. Kurtuba'nın zengin kitap koleksiyonları iç karışıklıklar, istilalardan büyük zarar gördü, sonra da Katolikler tarafından tahrip edildi, çok az kısmı Doğu İslam dünyasına aktarılabildi.
Tefsir alanında el-Câmi'li-Ahkâmi'l-Kur'ân unvanlı eseri günümüze ulaşan ve İslam dünyasında Kurtubî nispesiyle tanınan Muhammed b. Ahmed (ö. 1273) başta olmak üzere çok sayıda âlim yetiştiren Kurtuba önemli hadisçiler de yetiştirmiştir. Bunlar arasında Abdülmelik b. Habîb (ö. 853), Bakî b. Mahled (ö. 889), İbn Abdülber Nemerî (ö. 1071) ve Ebû Ali Gassânî (ö. 1105) sayılabilir. Endülüs'te Mâlikî mezhebinin fıkıh alanında en büyük temsilcilerinden biri olan Ebû Abdullah Muhammed Utbî'nin (ö. 868) el-Utbiyye adlı eseri fıkıh eğitiminin temel kitaplarındandı. Zâhirî mezhebinin İslam dünyasındaki en önemli temsilcisi olarak kabul edilen İbn Hazm (ö. 1064) fıkıh başta olmak üzere dinî ilimlerin bütün alanlarında eserler telif etmiş ve çok sayıda öğrenci yetiştirmiştir. Meşhur filozof ve tabip İbn Rüşd (ö. 1198), tıpkı babası ve kendisi gibi İbn Rüşd künyesiyle tanınan dedesi gibi Kurtuba'da kadılık yapmış bir ulema ailesine mensuptu. Dede İbn Rüşd'ün (ö. 1126) el-Beyân ve't-Tahsîl adlı eseri ile torun İbn Rüşd'ün Bidâyetü'l-Müctehid adlı eseri fıkıh alanında Kurtuba'da telif edilmiş önemli eserlerin başında gelmektedir.
Fıkıh ve astronomi bilgini Sâid Endelüsî'nin (ö. 1070) bilimler tarihine dair kaleme aldığı Tabakatü'l-ümem adlı eserinde yer verdiği bilgilerden Bağdat'ta Beytülhikme'nin tesis edilerek antik dünyanın bilim ve felsefe eserlerinin Arapça'ya tercüme edilmesi ve bu birikim üzerine müslüman âlimlerce yapılan katkıların Kurtuba'ya taşınması özelde şehrin genelde de Endülüs'ün eğitim öğretim hayatında yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Hipokrat'ın tıbba dair eserleri, Dioskorides'in Materia Medica adlı eczalığa dair eseri, İbn Vahşiyye'nin el-Filâhatü'n-Nabatiyye'si gibi tecrübî ilimlere temel teşkil eden eserler IX. yüzyıldan itibaren Kurtuba'ya taşındı. Kurtubalı tabip ve eczacı İbn Cülcül'ün (ö. 994 [?]) Makale fî Zikri'l-Edviye Elletî lem Yezkurhâ Diyüskûrdis adlı eseri Dioskorides'in eserinde yer almayan bazı ilaç tariflerini ihtiva etmekteydi. Zehrâvî nispesiyle meşhur tabip ve cerrah Ebü'l-Kasım Halef b. Abbas'ın (ö. 1013) telif ettiği et-Tasrîf li-men Aceze ani't-Te'lîf adlı hacimli eseri, bilhassa cerrahî konulara ayrılmış ve eserin Latince tercümesi birkaç yüzyıl boyunca Avrupa'da tıp alandaki temel eğitimin el kitabı olarak kullanılmıştı. Endülüs Emevî Hükümdarı I. Muhammed döneminde (852-886) Kurtuba'ya yerleşen ve Harrânî nispesiyle meşhur olan tabip Yûnus b. Ahmed'in kendisi gibi tabip olan oğulları saray hekimi olarak görevlendirildiler. İbn Rüşd'ün tıbba dair kaleme aldığı eserlerinden el-Külliyyât fi't-Tıb, Ortaçağ Latin dünyasında Colliget adıyla birkaç yüzyıl boyunca tıp öğretiminin temel kitaplarından biri olmuştu.
Kurtuba'da yaşayan gayrimüslim halk arasında çeşitli ilim alanlarında tanınmış çok sayıda hıristiyan ve yahudi bilgin de vardı. Bunlar arasında, Hasday b. Şaprût (ö. 975) Halife III. Abdurrahman'ın sarayında tabip olarak görev yapmaktaydı. İbn Rüşd'ün muasırı olan ve Ortaçağ Latin dünyasında Maimonides olarak tanınan Endülüslü meşhur yahudi bilgin Mûsâ b. Meymûn (ö. 1204) yahudi inancının felsefî düşünceyle uyum içinde olduğunu göstermek amacıyla Delâletü'l-Hâirîn adlı eserini yazmıştı.
Endülüs'te astronomi ve matematik çalışmalarının kayda değer ilk ürünleri de X. yüzyılda görülmeye başlandı. Kurtubalı Arîb b. Sa'd (ö. 980), Batlamyus'un İslam dünyasında el-Mecistî adıyla tanınan eseriyle Hârizmî'nin Zîc'i üzerine çalışmalar yapmış; usturlap yapımıyla ilgilenmiş ve Kurtuba için astronomi cetvelleri hazırlamıştı. Matematik ve astronomi çalışmalarının Endülüs'teki kurucu ismi olan Mesleme b. Ahmed Mecrîtî de (ö. 1007) çalışmalarını Kurtuba'da sürdürmüş ve çok sayıda öğrenci yetiştirmişti. XI. yüzyıl başlarında Kurtuba ve çevresinde yaşanan ve Endülüs Emevî Devleti'ni yıkılışa sürükleyen iç karışıklıklar esnasında Kurtuba'dan ayrılan çok sayıda kişi arasında Mecrîtî'nin öğrencileri de bulunmaktaydı. Kastilya-Leon Kralı VI. Alfonso'nun 1085 yılında Toledo'yu işgal etmesinin ardından yerleştiği Kurtuba'da çalışmalarını sürdüren İbnü'z-Zerkale, gezegenlerin en yüksek noktalarını tespit ettiği gibi Regulus yıldızının da boylamını belirlemişti.
Kurtuba'da Arap dili ve edebiyatı alanında tanınan, manzum yahut mensur eserleriyle şöhret kazanan çok sayıda kişi yetişti. Bunlar arasında çeşitli konulara göre tasnif ettiği yirmi beş bölümden oluşan el-İkdü'l-Ferîd adlı mensur eseriyle şöhreti bulan İbn Abdürabbih'in (ö. 940) yanında İbn Zeydûn (ö. 1071) ve İbn Kuzmân (ö. 1160) sayılabilir.
Kurtuba'daki ilim çevreleri büyük ölçüde Doğu İslam dünyasındaki gelişmeleri takip etmekle birlikte kendine mahsus bazı hususiyetlere de sahipti. Mâlikî mezhebi resmî otorite tarafından kabul edilen fıkıh mezhebi idi. Kurtubalı fakihlerin Mâlikî mezhebi içerisinde rey veya mesâil fıkhı şeklinde isimlendirilen fıkıh anlayışları sebebiyle burada erken dönemde felsefe, kelam ve tasavvuf düşüncesi Bağdat'taki gibi bir gelişme gösteremedi. İslam dünyasında IX. yüzyılda hadis ilmi alanında görülen gelişmelerin kısa süre içinde Endülüs'e taşınması, Kurtuba'da başlangıçta fıkıh ilmi merkezli olarak sürdürülen ilmî çalışmalara hadis ilminin de eklenerek fıkıh anlayışının daha mutedil bir çizgiye evrilmesini beraberinde getirdi. Söz konusu dönüşüm felsefî ve tasavvufî düşüncenin Endülüs'teki seyrini de ciddi bir biçimde etkiledi. Kurtuba'da felsefî düşüncenin en önemli temsilcisi Aristo'nun eserlerini onun felsefe anlayışına bağlı olarak şerhettiği için Ortaçağ Latin dünyasında "el commentator" (şârih) lakabıyla anılan ve Averroes adıyla meşhur olan İbn Rüşd idi.
Kurtuba bilhassa XI. yüzyıldan itibaren Avrupa ve Mağrip bölgesinden öğrencilerin tahsil için yöneldikleri cazip bir ilim merkezi oldu. Arapça'dan Latince'ye tercüme edilen eserler yoluyla Avrupa'daki bilimsel çalışmaları da ciddi biçimde etkiledi. Kurtuba'nın Kastilya Krallığı hakimiyetine geçmesinden sonra şehirde yaşayan halkın bir kısmı Kuzey Afrika'nın çeşitli şehirlerine yerleşerek gelenek, bilgi ve tecrübelerini o bölgelere taşıdılar. Kurtuba'da farklı alanlara dair telif edilmiş çok sayıda eser, aralarında İstanbul ve Anadolu şehirlerinin de bulunduğu İslam dünyasının çeşitli merkezlerine aktarılarak bu bölgelerdeki ilim ve kültür hayatına değerli katkılar sağladı. Günümüzde gerek İstanbul gerekse Anadolu'daki yazma eser kütüphanelerinde yer alan Kurtubalı âlimlerce telif edilmiş çok sayıda eser, bu katkının boyutlarını göstermektedir.
Adıgüzel, Cumhur Ersin. XI. Asırda Endülüs’te İlmî Hayat. Dr.T, İstanbul Üniversitesi, 2016.
a.mlf. “Endülüs Havzası”. Türk Bilimsel Kültür Havzaları. ed. Ö. Türker. Kütahya 2019, s. 159-189.
Arjona Castro, Antonio. Historia de Córdoba en el califato omeya. Córdoba 2010.
Dizer, Muammer. “İbnü’z-Zerkāle”. DİA. 2000, XXI, 243-245.
Irving, Thomas B. “Kurtuba”. DİA. 2002, XXVI, 451-453.
İbn Cülcül. Tabakātü’l-Etıbbâ ve’l-Hükemâ. nşr. F. Seyyid. Beyrut 1985.
İbn Saîd el-Mağribî. el-Mugrib fî Hule’l-Mağrib. nşr. Ş. Dayf. I-II, Kahire 1953-1955.
İbnü’l-Ebbâr. et-Tekmile li-Kitâbi’s-Sıla. nşr. B. Avvâd. I-IV, Tunus 2011.
Makkarî. Nefhu’t-Tîb min Gusni’l-Endelüsi’r-Râtib. nşr. İ. Abbas. I-VIII, Beyrut 1968.
Özdemir, Mehmet. Endülüs Müslümanları: Kültür ve Medeniyet. Ankara 2013, s. 151-296.
Sâid el-Endelüsî. Tabakātü’l-Ümem. çev. R. Şeşen. İstanbul 2014.
Yıldız, Şevket. Kurtuba: VIII-XIII. Yüzyıllar. Dr.T, Uludağ Üniversitesi, 2008.
Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/kurtuba
Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.
Endülüs Emevî Devleti’nin başkenti, ilim ve kültür merkezi olan tarihî şehir.