A

GRANADA

Endülüs’te bilim ve kültür merkezlerinden biri.

  • GRANADA
    • Nizamettin PARLAK
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 23.10.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/granada
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    GRANADA
GRANADA

Endülüs’te bilim ve kültür merkezlerinden biri.

  • GRANADA
    • Nizamettin PARLAK
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 23.10.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/granada
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    GRANADA

İspanya'nın güneyinde Genil (Şenîl) ırmağının kuzeyinde kurulmuştur. İçinden Duero çayı geçmektedir. Şehrin günümüzde de kullanılan Granada adı yaygın olan görüşe göre bölgede çokça yetişen "nar" anlamına gelen Latince granado kelimesinden türetilmiştir. İslam fethi sonrasında İspanya'ya yerleşen Berberîler'den Kernâta kabilesiyle de ilişkilendirilen bu adın I. yüzyılda hatta daha öncesinde İspanya'ya yerleşen yahudiler tarafından "göçmenler yurdu" mânasında Gar-anat şeklinde kullanılmasıyla ilgili olduğu görüşleri de vardır.

Şehrin ilk sakinleri, Turdulos diye bilinen bir İber kabilesidir. Hıristiyanlığın erken konsillerinden birinin 305 yılında burada toplanmasından sonra idarî, askerî ve dinî bakımdan önem kazandı ve bu konumunu Vizigotlar döneminde de kısmen korudu.

Târık b. Ziyâd, İber yarımadasının kapılarını müslümanlara açan Lekke zaferinden (711) sonra dağılan Vizigot ordularını takip amacıyla üçe böldüğü ordusunun bir kolunu Gırnata istikametine göndererek şehrin fethini sağladı (712). Müslümanların verdikleri Gırnâta, Garnâta ve Agarnâta isimlerinden Gırnâta yaygınlaştı. Şam'a benzediği için de "Endülüs'ün Dımaşkı" olarak nitelendi.

Fetihten sonra Gırnata'ya yerleşen Araplar'la, İslam'a giren müvelledûn ve hıristiyan yerliler arasında tam bir kaynaşma gerçekleşmedi. Âmirîler döneminde Kuzey Afrika'dan Endülüs'e gelen ve Berberî bir kabile olan Zîrîler'in Gırnata merkezli bir yerel yönetim kurmasıyla şehir ön plana çıktı (1013). İlbîre halkının büyük çoğunluğunun güvenlik sebebiyle göç etmeye başladığı Gırnata'nın önemi Emevîler'in yıkılmasıyla (1031) daha da arttı. 1090 yılında Murâbıtlar'ın gelişine kadar Zîrîler'e başkentlik yapan Gırnata bu dönemde Endülüs'ün diğer büyük şehirleri Kurtuba (Cordoba), Tuleytula (Toledo), Sarakusta (Saragossa, Zaragoza) ve İşbîliye'ye (Sevilla) mamurluk ve gelişmişlikte denk hale geldi. 1212 yılından itibaren müslümanlar Endülüs'teki askerî ve siyasî etkinliklerini kaybettiler. Bundan sonra yaşanan karışıklıklar döneminde Nasrîler hanedanı Gırnata Sultanlığı'nı kurdu (1238).

XV. yüzyılın ortalarından itibaren iç karışıklıklar ve "reconquista" hareketinin etkin hale gelmesi Hıristiyanlığın yayılmasını hızlandırdı. Gırnata dışında Gırnata Emirliği'nin bütün topraklarını kaybeden müslümanlar, şehrin müdafaası için büyük çaba gösterdilerse de 2 Ocak 1492'de teslim olmak zorunda kalınca İslam dünyasının Batı'daki son şehrî düşmüş oldu. Şehirdeki müslümanlarla yahudiler anlaşmayla korunmuş olmalarına rağmen verilen sözlere uyulmadı. Bir kısmı kimliklerini gizleyerek hayatlarını sürdürmeye çalıştılarsa da memleketlerinden sürüldüler ve kültürel imhaya tâbi tutuldular.

İslam hakimiyetine girmesinden itibaren medenî hayatın tekâmülüne paralel olarak ilim ve fikir hayatında önemli gelişmelerin yaşandığı Gırnata'da özellikle Zîrîler zamanında eğitim öğretim faaliyetleri ivme kazandı. Mâlikî mezhebinin ilim ve fikir hayatıyla halk üzerindeki etkinliğinin arttığı Zîrîler döneminde özellikle büyük camiler birer medrese fonksiyonu üstleniyordu.

Zîrîler döneminde ortaya çıkan bir diğer gelişme de ilim ve kültür hayatı içerisinde yahudilerin etkinliğinin artması oldu, yahudi bilginler öne çıktı.

Murâbıtlar ve Muvahhidler döneminde Kuzey Afrika ile olan bilimsel alışveriş arttı. Bu dönemde Gırnata'nın ilim ve kültür hayatında etkin rol üstlenen İbn Atıyye Endelüsî, Muhammed İlbîrî gibi âlimler yetişti. Gırnata doğumlu olan ünlü seyyah ve coğrafyacı Ebû Hâmid Gırnâtî ile büyük edip ve seyyah İbn Saîd Mağribî de eserleriyle bütün İslam dünyasında tanındılar. Matematik alanında Abdullah b. Muhammed Darîr, tıp alanında Ahmed b. Dâvûd Cüzâmî ünleri Gırnata dışına taşan bilginlerdi. Tarihçi ve coğrafyacı İbn Galib ile tarihçi İbn Sâhibüssalât ve Gırnata şairi diye bilinen Mutarrif bilimsel faaliyetleriyle Gırnata'nın gelişmesinde etkin rol üstlendiler. Kıraat ilminin yanında Arap dili ve edebiyatı alanında Endülüs şehirleriyle yarışan âlimler Gırnata'yı bilimsel bakımdan öne çıkardıkları gibi eğitim öğretim için seyahat edilen şehir haline getirdiler. Cami ve mescitlerde ihtisas halkalarının oluştuğu bu dönemde hadis, tefsir, tarih, felsefe, Arap dili ve edebiyatı alanlarında bilimsel faaliyetlerde bulunan şahsiyetler yetişti ve Endülüs'ün başka şehirlerinden İyâz b. Mûsâ ile İbn Zerkûn gibi fakihler, hadis hafızı ve tarihçi İbnü'd-Debbâğ ve iyi bir hekim olduğu kadar ünlü bir filozof da olan İbn Tufeyl gibi âlimler Gırnata'ya gelerek yerleşti. Mürsiye'nin (Mucia) hıristiyanların eline geçmesinin ardından bir süre Aragon Kralı I. Jacques'ın himayesinde çalışan tabip, matematikçi ve astronom Ebû Bekir Muhammed b. Ahmed Mürsî daha sonra Gırnata'ya göç ederek burada çok sayıda öğrenci yetiştirdi. Gırnata'nın ilim ve kültür hayatında rol alan bu âlimler, ihtisas sahibi oldukları alanlarda ders verdikleri gibi zaman zaman kadılık ve kâtiplik başta olmak üzere bürokratik görevler de üstlendiler.

Nasrîler döneminde bizzat sultanların ilimle uğraşmaları, bilimsel etkinlikleri ve âlimleri desteklemelerinden dolayı eğitim öğretim faaliyetleri büyük aşama kaydetti. En üst seviyede ilme ve âlime gösterilen ilgi devlet bürokrasisinde görev alanları da etkiledi. Nasrî sarayı devrin âlimlerinin de ilgisini çekti, burada kurulan ilmî ve edebî meclisler en üst seviyede eğitim öğretim faaliyeti halini aldı. Kitap ve kütüphaneye yönelik ilgi arttı. Sarayda ve bazı şahısların evlerindeki kütüphaneler nadir kitaplarla meşhur oldu. Gırnata'da da kitapçıların bulunduğu mekânlar ortaya çıktı.

Ailesi Benü'l-Vezîr adıyla meşhur olan tanınmış âlim ve devlet adamı Lisânüddin İbnü'l-Hatîb vezirliği esnasında arşiv kayıtlarını kullanma imkânı elde ederek Gırnata'nın coğrafya, tarih ve topografyasına dair bilgileri ve mühim şahsiyetlerin hayat hikâyelerini, eğitim öğretim durumlarını kayıt altına almıştır. Endülüs edebiyatının mühim isimlerinden olan İbn Zümrek "Elhamra şairi" olarak meşhur olmuştur.

Bilim, sanat ve kültür hayatı bakımından Nasrîler zamanında çok parlak bir dönem geçiren Gırnata, âlimlerin ve ediplerin toplandığı önemli bir eğitim merkezi işlevi görüyordu. Kur'an, hadis rivayeti, fıkıh ve nahiv en çok rağbet edilen ilimlerin başında gelmekteydi. Şiirin çok geliştiği bu dönemde "müveşşah" ve "zecel" denilen yeni şiir türleri ortaya çıktı. Bunların arasında Endülüs'te ün kazanmış kadın şairler de vardı.

Genel olarak camiler birer medrese işlevi görmekteydi ve eğitimin ilk merhalesini oluşturan küttaplarda fasih Arapça'nın yanında matematik öğretimi ilk sırada yer alıyordu. Ardından şiire geçiliyor ve en sonunda Kur'an-ı Kerim öğretiliyordu. Tasavvuf da hem teorik hem de pratik olarak Gırnata'nın sosyal hayatına iyice nüfuz etmiş ve şehrin muhtelif yerlerine çok sayıda tekke ve zaviye inşa edilmişti. Horasan, Semerkant, Tebriz ve Konya gibi Doğu İslam dünyasından da mutasavvıfların vazife üstlendiği bu mekânlar eğitim öğretim müesseseleri olarak öne çıktı ve buradan yetişen sufiler Doğu İslam dünyasına seyahat ederek önemli görevler yerine getirdiler.

Gırnata'da 1349 yılında kurulan "Yûsufiye" ya da "Nasriye" adlarıyla da bilinen medresede tefsir, hadis, fıkıh, kelam, tasavvuf gibi dinî ilimlerin yanı sıra Arap dili ve edebiyatı, psikoloji, tıp, fizik, kimya, botanik ve felsefe dersleri okutuluyordu. Dönemin ileri gelen bilginleri medresenin hocaları arasında yer alıyordu.

Nasrîler'in zayıflamasının ardından Gırnata halkının çoğu Kuzey ve Batı Afrika'ya göç etmek zorunda kaldı. İbn Haldun, ülkede yaşanan işgaller yüzünden özellikle XIV. yüzyılın son çeyreğinden itibaren Gırnata'da ilme önem verilmediğini, eğitim öğretimin tamamen durduğunu ve bütün ilmî disiplinler gibi tıp ilminin de oldukça gerilediğini haber vermektedir. XVIII. yüzyıl başlarında İspanyollar tarafından yıkılıncaya kadar ilim ve kültür merkezi olmaya devam eden ve günümüzde belediye tarafından yerine yeni bir bina yapılan sadece mescidi günümüze ulaşan medresenin bazı kalıntıları ve kitabeleri Gırnata Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir.

İslam hakimiyetinden çıkan Gırnata'da yürütülen hıristiyanlaştırma faaliyetleri ve 1502'deki toplu vaftiz uygulamasının ardından Arap alfabesi, Arapça isimler, Arapça konuşmanın yanında Arapça kitaplar da yasaklandı. On binlerce eser Gırnata'nın Bâbürremle Meydanı'nda Gırnata'nın hristiyanlaştırılması vazifesini üstlenen Toledo Piskoposu F. Ximenez'in nezaretinde yakıldı. Bunlar sadece dinî eserler olmayıp içlerinde felsefe, tıp, astronomi vb. ilim dallarıyla ilgili kitaplar da vardı. Bu şartlar altında Gırnata'da kalmak durumunda olan ve kimliklerini bütün olumsuz şartlara rağmen korumak isteyen müslümanlar, dinlerini ve kültürlerini muhafaza etmek amacıyla çocuklarına din eğitimini gizlice vermek zorunda kaldılar. İspanyolca'yı Arap harfleriyle yazdıkları "Aljamia" denilen bir yazı türü geliştirdiler ve bununla daha ziyade dinle olan bağlarını devam ettirmeye yönelik menkıbevî ve efsanevî tarzda çok sayıda risale telif ettiler.

Gırnata'da 1531 yılında İmparator V. Charles tarafından Universidad de Granada adıyla kurulan bir devlet üniversitesi bulunmaktadır. Avrupa'nın çeşitli ülkelerinden gelenlerle birlikte üniversitenin 60.000'den fazla öğrencisi vardır. Üniversitenin, biri Granada'da diğer ikisi de Kuzey Afrika'daki İspanya toprakları olan Ceuta (Sebte) ve Melilla'da (Melîle) olmak üzere üç kampüsü vardır. Günümüzde İspanya'nın genelinde müslümanlar, en büyüğü La Comunidad Islamica en Espana Granada olan bağımsız cemaatler halinde faaliyet göstermektedirler. Bilimsel araştırmalar yapan bu kuruluşlardan biri de XX. yüzyılın başlarında kurulan Gırnata'daki Escuela de Estudios Arabes adını taşıyan ve zengin bir kütüphanesi bulunan enstitüdür.

Kaynakça

Durmuş, İsmail. “İbn Zümrek”. DİA. 1999, XX, 472-474.

Gürbüzer, İbrahim. “İbn Hazm (Dinler Tarihi)”. DİA. 1999, XX, 56-57.

İbn Battûta. Tuhfetü’n-Nüzzâr fî Garâibi’l-Emsâr ve Acâibi’l-Esfâr. nşr. A. et-Tâzî. I-V, Rabat 1997.

İbn Haldûn. Mukaddime. trc. Z. K. Ugan. I-III, İstanbul 1986.

İbnü’l-Hatîb, Lisânüddin. el-İhâta fî Ahbâri Gırnâta. nşr. M. A. İnân. I-IV Kahire 1973.

a.mlf. el-Lemhatü’l-Bedriyye fi’d-Devleti’n-Nasriyye. nşr. M. M. Cibrân. Bingâzi 2009.

Makkarî. Nefhu’t-Tîb. nşr. Y. M. el-Bikâî. I-X, Beyrut 1998.

Özdemir, Mehmet. Endülüs Müslümanları: Kültür ve Medeniyet. Ankara 2013.

a.mlf. “Gırnata”. DİA. 1996, XIV, 51-57.

a.mlf. “İspanya (İspanya’da İslâm Araştırmaları)”. DİA. 2001, XXIII, 173-176.

Parlak, Nizamettin, Lisânüddîn İbnü’l-Hatîb’in Siyâsî Kişiliği ve Tarihçiliği. Ankara 2012.

a.mlf. “Endülüs’te Kitap Yakma Hâdiseleri”. İSTEM. 32 (2018), s. 199-217.

Watt, W. Montgomery – Cachia, Pierre. Endülüs Tarihi. çev. C. E. Adıgüzel – Q. Şükürov. İstanbul 2011.

Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/granada

Görüş, öneri ve yorumlarınız için tıklayınız.

Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.

GRANADA

Endülüs’te bilim ve kültür merkezlerinden biri.