Eğitimin amaç ve önceliklerini belirleyip buna uygun faaliyetler yürütme süreci.
Eğitimin amaç ve önceliklerini belirleyip buna uygun faaliyetler yürütme süreci.
Bir ülkedeki eğitimin amaç ve önceliklerinin neler olduğunun ve bu alanda neler yapılması gerektiğinin belirlenmesi anlamına gelen eğitim politikaları aynı zamanda nasıl bir insan yetiştirilmeye çalışıldığı konusuyla da ilgilidir. Mevcut siyasî yapı, toplumsal değişim, ekonomik ihtiyaçlar, ulusal ve küresel siyasî gelişmeler, bilimsel ve teknolojik ilerlemeler, coğrafî durum, nüfus yapısı ve dönemsel dinamikler gibi birçok faktör eğitim politikaları üzerinde etkili olmaktadır. Eğitimin insanı ilgilendiren karmaşık bir süreç olması konunun felsefî, psikolojik, sosyolojik, kültürel, siyasî, hukukî, ekonomik ve tarihî bütün boyutlarıyla ele alınmasını ve eğitim politikalarının bütün disiplinlerin verileriyle desteklenerek oluşturulmasını da gerektirir. Ulus-devletler çağı ile birlikte eğitim politikaları merkezî otoriteler tarafından belirlenmeye başlanmıştır. Böylece okullar toplumsal değerlerin yanında devletin resmî görüşü ve ideolojilerini de eğitim aracılığı ile genç nesillere aktaran kurumlar haline gelmiştir.
Günümüzde devletler, eğitimi hem ulusal birliği ve kalkınmayı sağlamanın hem de uluslararası rekabette etkili olabilmenin bir aracı olarak kullanmaktadırlar. Eğitim aracılığı ile değer ve beceri kazandırma, bilgi aktarımı, vatandaşlık bilinci kazandırma gibi amaçlar eğitim politikalarının ortak noktasıdır.
Türkiye'de Cumhuriyet dönemi eğitim politikalarında Osmanlı modernleşme dönemi eğitim politikalarının izleri olduğu gibi bu politikalardan kopuşlar da görülmektedir. Osmanlı Devleti'nin modernleşme hareketleri kapsamında Batılı ülkelerin eğitim sistemleri incelenerek öncelikle tıp ve askerî eğitim almak üzere Avrupa tecrübesinin aktarımı yoluna gidilmiştir. Tanzimat ve Meşrutiyet dönemlerinde görülen bu yaklaşım Cumhuriyet'in kuruluşuyla birlikte de devam etmiş, her alanda olduğu gibi eğitim alanında da birçok reform gerçekleştirilmiştir. Bu çerçevede Osmanlı'dan miras alınan eğitim kurumları, ders içerikleri ve ilgili mevzuat Cumhuriyet'in amaçları doğrultusunda dönüştürülerek yeni eğitim politikaları oluşturulmaya başlanmıştır. Cumhuriyet dönemi eğitim politikalarının ve eğitim alanında yapılan inkılapların birçoğu özellikle II. Meşrutiyet döneminde dile getirilen, tartışılan ve bir kısmı uygulamaya geçirilen politikaların izlerini taşır.
3 Mart 1924 tarihli Tevhîd-i Tedrisat Kanunu, Cumhuriyet döneminde eğitim alanındaki ilk radikal yasa idi ve bütün eğitim kurumlarını Millî Eğitim Bakanlığı'nın denetimi altına veriyordu (bk. Tevhîd-i Tedrisat). Medreseler kapatıldı, malvarlıkları Millî Eğitim Bakanlığı'na devredildi. Cumhuriyet'in başından itibaren eğitimle ilgili müfredat yazımı, kitap seçimi vb. bütün önemli kararlar Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yürütüldü. Bu merkezî yapı günümüzde de sürmektedir.
14 Eylül 2011 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı'nın teşkilat ve görevleri hakkında 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'ye göre "eğitim ve öğretimin her kademesi için ulusal politika ve stratejileri belirlemek, uygulamak, uygulanmasını izlemek ve denetlemek, ortaya çıkan yeni hizmet modellerine göre güncelleyerek geliştirmek" Millî Eğitim Bakanlığı'nın görevleri arasındadır. Yine aynı Kanun Hükmünde Kararname'ye göre Millî Eğitim bakanı "bakanlığı, anayasaya, kanunlara, hükümet programına ve Bakanlar Kurulu'nca belirlenen politika ve stratejilere uygun olarak" yönetir. "Bakanlık görev alanına giren konularla ilgili olarak diğer bakanlıklar, kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, özel sektör temsilcileri ve konu ile ilgili uzmanların katılımıyla geçici çalışma grupları oluşturabilir."
Türkiye'de eğitim politikalarının belirlenmesinde Millî Eğitim Bakanlığı yanında Yükseköğretim Kurulu ve TÜBİTAK gibi resmî kuruluşlarla çeşitli sivil toplum kuruluşları da yayımladıkları raporlar ve farklı çalışmalarla eğitim politikalarının şekillenmesine katkıda bulunabilmektedir. 2018 yılı Ekim ayından itibaren göreve başlayan Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu da "Türkiye'nin hedefleri doğrultusunda eğitim ve öğretim faaliyetleriyle ilgili politika önerilerinde bulunmak" görevi doğrultusunda bugüne kadar birçok öneri belgesi hazırlamıştır.
Türkiye'nin eğitim politikalarına yön veren başlıca metinler anayasa, ilgili kanunlar, ilgili uluslararası anlaşmalar, hükümet programları, Millî Eğitim şûra kararları, kalkınma planları ve Millî Eğitim Bakanlığı stratejik planlarıdır.
Bugünkü Türk eğitim siteminin yapısını ve genel amaçlarını 1973 tarihli, 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu belirlemiştir. Kanunda bugüne kadar farklı tarihlerde bazı değişiklikler yapılmakla birlikte kanunun ideolojik içeriğine ve ana mantığına dokunulmamıştır (bk. Millî Eğitim Temel Kanunu). 1982 anayasasının "Eğitim ve Öğretim Hakkı ve Ödevi" başlıklı 42. maddesi, "Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz" demek suretiyle eğitim politikalarının ana çerçevesini çizmiştir. Millî Eğitim Temel Kanunu 12 Mart 1971 askerî muhtırası, 1982 anayasası da 12 Eylül 1980 askerî darbesi sonrası oluşturulan metinler olarak yazıldıkları dönemin zihniyetini yansıtmaktadırlar. Bu sebeple Türkiye'de anayasa ve yasaların analizi yapılırken dönemin iç ve dış güçlerinin dünyaya bakışı ile temsil ettikleri güç odaklarının neler olduğu da göz önünde bulundurulmalıdır.
Millî Eğitim Bakanlığı'nın en yüksek tavsiye organı olan Millî Eğitim şûraları 1939 yılından itibaren düzenli olarak toplanıp eğitim sisteminin farklı sorun alanlarıyla ilgili çeşitli tavsiye kararları almaktadır. Sonuncusu 2021 yılında toplanan bu şûralar, dönemin sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasal ortamı, eğitimle ilgili sorun alanları ve öncelikler konusunda fikir vermektedir (bk. Millî Eğitim Şûrası).
Millî Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanan stratejik planlarda da eğitimi iyileştirmeye yönelik hedefler ve bakanlıkça yapılması planlanan faaliyetler yer alır. 1963 yılından itibaren uygulanmakta olan ve en son 2019 yılında on birincisi yayımlanan kalkınma planlarında ise ekonomik kalkınma beklentileri doğrultusunda eğitimde yapılması gerekenler ele alınır. Bu planlar bakanlık üzerinde bağlayıcı olmadığı için her zaman uygulamaya geçememiştir. Siyasî partilerin programlarında da eğitimle ilgili düşünce ve hedeflerini görmek mümkündür. Partilerin ideolojileri doğrultusunda vaat edilen politikalar partilerin iktidara gelmeleri durumunda belli ölçülerde uygulama şansı elde edebilmektedir. Birçok ülkede eğitim sendikaları da eğitim politikalarının belirlenmesi ve geliştirilmesinde aktif birer paydaş olarak rol alırken Türkiye'de daha çok üyelerinin özlük haklarıyla ilgili konular ve istihdam taleplerine yoğunlaşması sendikaların eğitim politikalarına katkılarının sınırlı kalmasına yol açmıştır.
Türkiye'de uygulanan eğitim politikalarında Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu (IMF), Avrupa Birliği, OECD, UNICEF, UNESCO, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (ECO) ve İslam Kalkınma Bankası gibi devletin ilişkide olduğu uluslararası kuruluşlarla yapılan anlaşma ve iş birlikleri, bu kuruluşların uygulama, tavsiye ve raporları da etkili olmaktadır. Türkiye Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) ve Uluslararası Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırması (TIMMS) gibi uluslararası sınavlar ile Uluslararası Öğretme ve Öğrenme Anketi (TALIS) gibi anket sonuçları da karşılaştırmalı veriler sağlayarak eğitim politikalarının şekillenmesinde yol gösterici olabilmektedir. Türkiye'de lise ve üniversite sınavlarında aday sayısının çokluğundan dolayı çoktan seçmeli sınav uygulaması, derslerde yenilikçi yaklaşımların uygulanmasını zorlaştırmakta böylece analiz becerisi gelişmiş nesiller yetiştirme hedefi uygulamaya geçirilememektedir. Sadece uluslararası sınavlar değil liselere ve üniversitelere öğrenci seçmek için yapılan Liselere Giriş Sınavı (LGS), Temel Yeterlilik Sınavı (TYT) ve Alan Yeterlilik Testleri (AYT) gibi merkezî yerleştirme sınavlarının ayrıntılı analizi de okullardaki eğitimin durumu ve yapılması gerekenler hakkında politika yapıcılara ayrıntılı veriler sağlayacaktır.
Uzun yıllar boyunca kamuoyunu meşgul eden ve eğitim politikalarının başlıca gündem maddeleri arasında eğitim sistemindeki aşırı merkeziyetçi yaklaşım, eğitime erişimde yaşanan eşitsizlikler, meslekî eğitimle ilgili belirsizlikler ile temel toplumsal değerlerin yeni nesillere aktarımıyla ilgili sorunlar yer almaktadır. Ayrıca yükseköğretimin kurumsal ve içerik olarak güncel ihtiyaçlar doğrultusunda yapılandırılamaması ve ihtiyaçlara göre kontenjan belirlenememesi, dezavantajlı grupların eğitime katılımı, eğitimde sosyal sınıflar arası ve bölgesel eşitsizliklerin giderilememesi ve bunun eğitime olumsuz yansımalarını da saymak gerekir. Bunlara eğitimin resmî ideoloji doğrultusunda endoktrinasyon amaçlı kullanımı, küresel sermayenin ve onun ürettiği değerlerin ulusal değer ve ihtiyaçların önüne geçmesi, istihdam koşullarına uygun eleman yetiştirilememesi, veriye dayalı politika geliştirilememesi, eğitimin finansmanı, öğretmen yetiştirme ve öğretmen niteliklerini de eklemek gerekir. Bunların yanında eğitim yönetimi ve okul yöneticiliği, liselere kabul ve üniversiteye geçişte çoktan seçmeli sınav sisteminin getirdiği sınırlılıklar, sanat ve spor gibi alanların uygulamada yeterince yer bulamaması, din eğitimi ve yabancı dil öğretimindeki sorunlar, özel ihtiyacı olan bireylerin eğitimi, farklı ülkelerden göç yoluyla gelen öğrencilerin eğitime katılımı ve uyumu, araç gereç ve bina ihtiyacıyla ilgili sorunlar bulunmaktadır. Son yıllarda gündeme gelen dijitalleşmenin ve yaygın sosyal medya kullanımının yol açtığı pedagojik sorunlar da bu listeye dahil edilebilir.
Türkiye'de eğitim politikalarının şekillenmesinde dönemin siyasî iktidarlarının öncelikleri de etkili olmuştur. Tek parti döneminde yeni bir toplum inşasının aracı olarak kullanılmak istenen eğitim politikalarında laiklik ve millîlik vurgusu ön planda olmuş, din eğitimiyle ilgili kısıtlayıcı hükümler getirilmiştir. Laikliğin eğitime yansıması, din eğitimi ve İmam-Hatip okulları konusunda Cumhuriyet tarihi boyunca iç ve dış siyasî konjonktüre bağlı olarak uygulama farklılıkları olmuştur. Çok partili hayata geçişle birlikte din eğitimiyle ilgili sınırlamalar zamanla kalktığı gibi dönemin sosyal ve ekonomik ihtiyaçları doğrultusunda programlar, dersler ve okul türlerinde birçok düzenleme yapılmıştır. Bu süreçte köyden şehre göç, sosyal yapı ve taleplerin değişmesi, ekonomik atılımlar ve Batı ile ilişkilerin artması eğitim alanında birçok politika değişikliğine gidilmesini gerektirmiş, Türkiye'nin NATO üyeliği, Avrupa Konseyi üyeliği, Avrupa birliği ile entegrasyon, uyum ve demokratikleşme çabaları eğitim politikalarına da yansımıştır. 1990'lı yıllara kadar plansız şehirleşme, genç nüfus artışı, kalkınma amaçlı ekonomi politikaları vb. sebeplerle eğitim alanında personel ve öğretmen eksikliği, bina ve araç-gereç yetersizliği gibi eksikler gündeme gelmiş, dönemin hükümetleri enerjilerini bu alandaki sorunları çözmeye harcamışlardır. 1980'lerden sonra küreselleşme kavramı Türkiye'de etkili olmuş, neo-liberal politikalar doğrultusunda öğretim programları ve ders kitaplarında düzenlemeler yapılmıştır. Meslekî beceriler, yaşam boyu öğrenme, birlikte çalışma kültürü, iş birliğine dayalı yaklaşım, performans değerlendirme gibi birçok kavram gündeme girmiş ve öğrencilere beceri temelli eğitim verilmeye çalışılmıştır.
XXI. yüzyılla birlikte eğitim hayatında özellikle nicel bakımdan ciddi atılımlar olmuş, üniversite sayısı artmış, 2004 yılından itibaren Türk eğitim sisteminde Avrupa Birliği kriterleri doğrultusunda birçok düzenleme yapılmıştır. Ulusal Ajans aracılığı ile öğretmen ve öğrencilerin Avrupa Birliği projeleri kapsamında çeşitli hareketlilik programlarından yararlanmaları karşılıklı etkileşim sayesinde doğrudan ve dolaylı birçok etkiye yol açmıştır.
2004 yılından itibaren yapılandırmacı anlayış doğrultusunda öğretim programları güncellenmiş ve ders kitapları yeniden yazılmıştır. XIX ve XX. yüzyılda dünyadaki genel gidişata uygun olarak pozitivist bilim anlayışı ve ulus-devlet gereklerine göre şekillenen ve davranışçı ekolün bakış açısına göre hazırlanan önceki programlar, XXI. yüzyılda yaygınlık kazanan postmodern bilim felsefesi ve yapılandırmacı yaklaşım ile neo-liberal ekonomik sistemin gereklerine göre yeniden yazılmıştır. Bu durum Türk eğitim sisteminde farklı felsefe ve yaklaşımlara göre geliştirilmiş politikaların bir arada yer aldığı eklektik bir sistemin yer almasına yol açmıştır (bk. Yapılandırmacı Eğitim).
Eğitimle ilgili temel sorunlar yanında sekiz yıllık kesintisiz eğitimle ilgili tartışmalar, üniversiteye girişte katsayı uygulamaları, okullara girişte uygulanan kılık kıyafet yasağı, meslekî ve dinî eğitimi sınırlayıcı hükümler gibi antidemokratik uygulamalar eğitim alanında tıkanmalara yol açtığı gibi bu gelişmeler toplumsal gerginliklere ve enerji kayıplarına da yol açmıştır.
2002 yılından itibaren eğitim alanında insan hakları ve demokratikleşme yönünde reform çabaları dönemin hükümetlerinin öncelikli konuları arasında yer almıştır. Eğitim hayatında anayasal hakların kullanımı, anti-militarizm, özgürleşme gibi alanlarda gelişmeler olmuş, baş örtüsü yasağı kaldırılmış, millî güvenlik dersi müfredattan çıkartılmış, üniversite giriş sınavında meslek liseleri aleyhine durum yaratan katsayı yönetmeliği değiştirilmiştir. Eğitimde dijitalleşme kapsamında teknolojik alt yapıyı güçlendirici tedbirler alınmış, ders kitaplarının ücretsiz dağıtılması, çocukların eğitimi için ihtiyaç sahibi ailelere ekonomik destek verilmesi, bütçe, alt yapı, insan kaynağı ve program konusunda iyileştirici düzenlemeler yapılmıştır. Yeni programlarda çok kültürlülük, toplumsal farklılıklara saygı, katılımcı demokrasi, eleştirel düşünce gibi kavramlar ön plana çıkarılarak eğitim alanında Türkiye'yi evrensel standartlarda demokratik toplumlara yaklaştıracak eğitim politikaları izlenmeye çalışılmıştır. Kapsayıcı eğitim yaklaşımına uygun olarak eğitim ortamlarının herkesin özel durum ve ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde düzenlenmesi ve bu sayede fırsat eşitliğinin sağlanması yönünde birçok çaba gösterilmiştir. Çeşitli özel ihtiyacı olan öğrenciler, dezavantajlı ailelerden gelen öğrenciler, iç savaş, işgal, ekonomik vb. sebeplerle Türkiye'ye göç etmek zorunda kalmış farklı ülkelerden binlerce öğrencinin varlığı birçok yeni karar ve uygulamaya yol açmış, kapsayıcı eğitim kapsamında birçok politika geliştirilmiştir (bk. Kapsayıcı Eğitim). Eğitim alanındaki birçok değişim çabası yer yer dirençle karşılanmış, uzun yıllara dayalı alışkanlıklar sebebiyle merkezî politika değişikliklerinin sınıf içi pratiğine yansıması uzun zaman almıştır.
Son yıllarda özel okul ve dershanelerle ilgili tartışmalar eğitimde fırsat eşitliği, sosyal politikaların gerekliliği, okullardaki derslerin verimliliği gibi konuları yeniden gündeme taşımıştır. Dershane ve özel okullar aracılığı ile bazı yapı ve ideolojik grupların devletin ve toplumun aleyhinde nesiller yetiştirme çabaları eğitimin aynı zamanda bir millî güvenlik sorunu olduğu gerçeğini yeniden gündeme getirmiştir.
Covid-19 salgın sürecinin zorunlu kıldığı eğitimde dönüşüm süreci 2020 yılından itibaren eğitim alanında yeni politikalar belirlenmesini zorunlu kılmıştır. Eğitimde dijitalleşme aracılığı ile daha da hızlanan küreselleşme eğilimi uzun vadede birey, devlet ve toplumların bağımsızlığı önünde önemli bir sorun oluşturma potansiyelini içermektedir. Küresel eğitim şirketlerinin hazırladığı içerikler sadece formel eğitim aracılığıyla değil internet, televizyon, diziler, müzik, filmler vb. aracılığıyla bütün evlere girerek her yaştan bireyi etkilerken, eğitimde yapay zekâ kullanımı ve ChatGBT gibi uygulamaların yaygınlık kazanması eğitim anlayışlarının ve pedagojik yaklaşımların gözden geçirilmesini gerektirmektedir. Böylece eğitim politikalarını belirleme gücü teknoloji aracılığı ile uzun vadede tamamıyla küresel sermayenin denetimine geçme riski taşımaktadır.
Belli tarihsel dönemlerde belirlenen eğitim politikalarının ülke ve dünya gerçekleri değiştikçe gözden geçirilmesi, toplumun ihtiyaçlarını ve beklentilerini karşılayacak politikalar belirlenmesi gerekmektedir. Toplumsal değerlerle ve ihtiyaçlarla uyumlu olmayan eğitim politikaları toplumda gerginliklere, tartışma ve kutuplaşmalara yol açmaktadır. Eğitimde öncelikle her tür düşünceye eleştirel gözle bakabilen, demokratik ve hoşgörülü nesiller yetiştirilmesi hedeflenmelidir. Kültür, edebiyat, sanat, felsefe, tarih, din kültürü ve ahlak gibi konularda içerik ve bu içeriğin aktarımının nasıl sağlanacağı eğitim politikalarında ihmal edilmemesi gereken unsurlardandır. Bu alanda izlenecek politikalar eğitimi zihinsel özgürleşmenin bir aracı kılabileceği gibi, dogmatik ve estetikten yoksun nesiller yetişmesine de yol açabilir.
2023 yılı verilerine göre Türkiye'de örgün eğitimde yaklaşık 18 milyon (17.506.519) öğrenci eğitim almakta ve farklı düzeylerdeki okullarda yaklaşık 1 milyon yüz bin (1.068.737) öğretmen görev yapmaktadır. Yine iç savaş, işgal ve ekonomik sebeplerle Türkiye'ye farklı ülkelerden göç etmiş çoğunluğu Suriyeli yaklaşık 800.000 (792.390) kayıtlı öğrenci de Millî Eğitim Bakanlığı'na bağlı okullarda eğitim görmektedir. Bu rakamlara yükseköğretimde öğrenim gören öğrenciler dahil değildir. Birçok ülkenin nüfusundan daha fazla öğrenciye ve öğretmene sahip Türk eğitim sisteminin, tarihsel birikimi ve uluslararası gelişmeleri göz önünde bulunduran, çok boyutlu, şeffaf, katılımcı, toplumun bütün kesimlerinin sorumluluk alacağı, verilere ve analitik bakış açısına dayalı, devletin farklı birimleri arasında koordinasyonun sağlandığı, ortak bir gelecek tasavvuruna ve eğitim felsefesine sahip politikalar geliştirme ihtiyacı devam etmektedir.
Akar, İlhan. “Cumhuriyet Dönemi Eğitim Politikalarının Temel Özellikleri”. Yeni Türkiye. sy. 7 (1996), s. 211-218.
Akgün, Birol – Alpaydın, Yusuf (ed.). 21. Yüzyılda Eğitim Politikaları: Karşılaştırmalı Perspektifler. İstanbul 2023.
Akgün, Birol – Çelik, Metin (ed.). 50 Soruda Eğitimin Uluslararasılaşması ve Türkiye. İstanbul 2022.
Aktekin, Semih. “Dijitalleşme ve Bireyselleşme Çağında Eğitim Ulus Devletlerin Egemenlik Alanından Çıkıyor mu?”. Uluslararası Maarif Dergisi. sy. 2 (2020), s. 23-27.
a.mlf. “Eğitimin Politik Temelleri”. Eğitime Giriş. ed. H. Özmen – D. Ekiz. Ankara 2021, s. 94-105.
Gümüş, Arife (ed.). Türkiye’de Eğitim Politikaları. Ankara 2015.
Kafadar, Osman. Türk Eğitim Düşüncesinde Batılılaşma. Ankara 1997.
Kazamias, Andreas M. Education and the Quest for Modernity in Turkey. London 1966.
MEB. Sosyal Bilgiler Dersi Öğretim Programı (İlkokul ve Ortaokul 4, 5, 6 ve 7. Sınıflar). Ankara 2018.
Tekin, Yusuf. “Demokratikleşme ve Eğitim Politikaları İlişkisinin Türkiye Serüveni”. Yeni Türkiye. sy. 58 (2014), s. 135-142.
UNESCO. Artifical Intelligence and Education: Guidance for Policy Makers. Paris 2021.
Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/egitim-politikalari
Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.
Eğitimin amaç ve önceliklerini belirleyip buna uygun faaliyetler yürütme süreci.