A

İMAMZÂDE ESAD EFENDİ(ö. 1851)

Mekteb-i Maârif-i Adliye ve Mekteb-i Maârif-i Edebiye nazırı.

  • İMAMZÂDE ESAD EFENDİ
    • İlhami YURDAKUL
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 15.09.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/imamzade-esad-efendi
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    İMAMZÂDE ESAD EFENDİ
İMAMZÂDE ESAD EFENDİ (ö. 1851)

Mekteb-i Maârif-i Adliye ve Mekteb-i Maârif-i Edebiye nazırı.

  • İMAMZÂDE ESAD EFENDİ
    • İlhami YURDAKUL
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 15.09.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/imamzade-esad-efendi
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    İMAMZÂDE ESAD EFENDİ

İmamzâde Esad Efendi'nin babası İstanbul Zeyrek Camii imamlarından Konyalı Abdullah idi. Babasının görevine nispetle "İmamzâde" unvanıyla meşhur oldu. Medrese tahsilinden sonra bir süre dersiam ve müderris olarak görev yaptı. 1817 yılında üst düzey bir müderris iken Kudüs kadılığına atandı. Bu tayinden bir yıl sonra gündelik hayat, ahlak konuları, peygamberler tarihi ve Hz. Peygamber'e dair özlü bilgileri içeren bir ilmihal olan Dürr-i Yektâ unvanlı Türkçe kitabını telif etti.

1823'te Mısır (Kahire) kadısı oldu. Bu atamadan yaklaşık bir yıl sonra Dürr-i Yektâ adlı eserinde ileri sürdüğü görüş ve teklifleri benzer bir yaklaşımla mektep çocuklarının iman ve İslam'ın temel esaslarını öğrenmeleri, bir kurala ve denetime bağlanması kararlaştırıldı. 1824-1825 yılında II. Mahmud tarafından yayımlanan bu ferman ile müslüman çocukların iman ve İslam'ın esaslarını öğrendikten sonra bir meslek öğrenmeye yönlendirilmesi kararlaştırıldı. Bu tarihten itibaren on iki yaşına girmeyen çocukların çırak olarak verilmesi de yasaklandı. İstanbul, Galata, Üsküdar ve Eyüp kadıları ile mektep hocaları bizzat çocukları görerek izin tezkiresi verecekti. Esnaf da izin tezkiresi bulunmayan çocukları çırak almayacaktı. Öksüz ve yetim çocukları, ustaları günde iki saat mektebe gönderecekti. Mektep hocaları çocuklara Kur'an, tecvit ve ilmihal gibi temel dinî bilgiler verecek, bazı hesap ve dil bilgisi kurallarını öğretecekti.

Esad Efendi 25 Temmuz 1827 tarihinde Medine kadısı olarak atandı. 30 Eylül 1827'de de Kütüphâne-yi Âmire ve Galata Sarayı hocalığına tayin edildi. 1828'de Dürr-i Yektâ adlı eseri maliyeti hazineden karşılanarak 1116 adet basıldı. Bu eser, her tabura on altışar adet olacak şekilde ordu birliklerine dağıtıldı.

1829 yılında Mekke kadılığı payesi aldı ve 6 Haziran 1831 tarihinde de Evkaf-ı Hümâyun Nezareti'nin iş yükünün artması üzerine Evkaf-ı Hümâyun müfettişliği görevi uhdesine verildi. Bu görevden sonra Edirne ve İstanbul payeleri verildi. 1811 ile 1825 yıllarında muhatap, 1826 ile 1835 yıllarında da mukarrir olarak padişahın huzurunda Topkapı Sarayı'nda yapılan huzur derslerine katıldı.

1838 yılında Umûr-ı Nâfia Nezareti tarafından hazırlanan ve Türk maarif tarihi için fevkalade önemli olan layihaya göre, her alanda olduğu gibi mahalle mekteplerinin de iyi bir usul ve denetime kavuşturulması gerekiyordu. Esad Efendi Meclis-i Umûr-ı Nâfia'nın maarif reformuna dair teklifine son halini vererek yeniden padişaha arzını sağladı. 17 Mart 1839 tarihli bu layihaya göre, müslüman çocukları anne ve babaları tarafından beş yaşına doğru ehliyetli bir hoca vasıtasıyla eğitime başlatılacaktı. Mektep hocası çocuklara elifba harflerini, heceleri, dua ve Kur'an'dan sûreleri okutacaktı. Ders ilerledikçe bu sûrelerin okunuşu tecvit denilen kaidelere uygun olarak öğretilecekti. Kur'an'ın baştan sona ikinci defa okunacağı zaman çocukların tecvit kaidelerine uygun okumasına dikkat edilecekti. Bazı âyetler ve belli sayıdaki sûreler ezberletilecekti. Sekiz-on yaşlarına gelen çocuklara ibadet bilgileri ve dinî terbiye verilmeye başlanacaktı. Ezber kabiliyeti olan çocuklardan özellikle sesi güzel olanlar hafızlığa yönlendirilecekti. On üç yaşına kadar hafız olamayan çocuklar, kabiliyetine göre güzel yazı (hüsnühat), muteber bazı Türkçe risaleler okutularak dinî meseleleri tahsile devam ettirilecekti.

Mahalle mektebinde mektep hocasının rehberliğinde eğitimini tamamlayan çocuklar, selatin mekteplerinde belirlenen usule göre eğitim öğretime devam edecekti. Mahalle mektebini tamamlayan çocuklardan "ulûm-ı maârife" kabiliyeti olanların meramını ifade edebilecek ve ihtiyaç halinde bunu hatasız yazabilecek bir eğitim almaları için "Ulûm-ı Edebiye Mektebi" açılacaktı. Bu mektepteki dersleri görmeye kabiliyeti bulunmayan çocukların istedikleri sanatı öğrenmeleri için bir ustanın yanına çırak olarak gitmelerine izin verilecekti.

Bu yetenekli çocuklar, on sekiz yaşlarına kadar "ulum ve maariften" yeteri kadar talim edip maksadını "ibâre-yi fâsiha" ile ifade ve "imlâ-yı sahîha" ile yazmayı öğrenecekti. Ancak diğer hizmetlere dair hususi maarif ise inşa edilmiş ve edilecek daha üst mekteplerde tahsil edilecekti. Bu üst mekteplere (mekâtib-i âliye) geçme aşamasındaki gençlerden isteyenler kalemiye bürolarında istihdam edilecekti. İlmiye sınıfına geçmek isteyenler ise "ulûm-ı akliye ve şer'iyede" tahsilini yirmi beş yaşına kadar sürdürüp ehliyet ve liyakat ehli olarak ilmiyede istihdam imkânı bulacaktı.

İmamzâde Esad Efendi, bu layihada yapılacak eğitim ve edinilecek kazanımları "ulum ve maarif" ve "ulûm-ı edebiye" terkipleriyle verdi. Layihada mahalle mektebinin bir üstü kabul edilecek mektepler, "selâtîn-i izam" şeklinde ifade edilmişken İmamzâde Esad Efendi, bu mektepleri Ulûm-ı Edebiye Mektebi olarak isimlendirdi.

Hem Meclis-i Umûr-ı Nâfia hem de İmamzâde Esad Efendi'nin son halini verdiği layihada henüz rüştiye ve rüştiye mektebi kavramı yoktu. Bu mektepte okunacak dersler de "ulum ve maarif" ile "ulûm-ı edebiye" olarak ifade edildi. Böylece İmamzâde Esad Efendi'nin nazırlığı sırasında sıbyan mekteplerinin üzerinde İstanbul'da Sultan Ahmed Camii avlusunda Mekteb-i Maârif-i Adliye, Süleymaniye Camii civarında ise Mekteb-i Ulûm-ı Edebiye adıyla iki yeni mektep açıldı. Mekteb-i Maârif-i Adliye adındaki adlî veya adliye II. Mahmud'un Adlî mahlasına işaretti. 1840 yılında İmamzâde Esad Efendi'ye Rumeli kazaskerliği payesi ve bir adet de Rumeli kazaskerliği nişanı verildi.

1841 yılında Süleymaniye'de açılmış olan Mekteb-i Edebiye'ye kaydolan Aşçı İbrâhim Dede hatıratında bu iki mektep hakkında en geniş malumatı vermektedir.

İmamzâde Esad Efendi 29 Temmuz 1849 tarihinde Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye azası olarak atandı. Uhdesinde bulunan ve sıbyan mekteplerinin üzerinde, kamuya memur yetiştirmek üzere açılan Mekteb-i Maârif-i Adliye ve Mekteb-i Maârif-i Edebiye de Mekâtib-i Umumiye Nezareti'ne nakledildi. Böylece Türk maarif tarihinde sınıf esasına dayalı örgün eğitimin temellerinin atılmasına öncülük eden kişilerden biri olan İmamzâde Esad Efendi'nin bu alandaki görevi son buldu.

Dürr-i Yektâ adlı eseri rüştiye mekteplerinde ders kitabı olarak okutuldu. Bu eserine yaptığı şerh olan Şerh-i Dürr-i Yektâ'nın da çok sayıda farklı baskısı yapıldı. Secâvendî'nin Cerîdetü'l-Ferâiz adlı eserine Şerhu's-Sirâciye fi'l-Ferâiz adıyla bir şerh yazdı (1833). İstanbul'un fethine dair telifi olan Feth-i Kostantiniye ise Hz. Muhammed'in İstanbul'un fethine dair hadisinin izahı, Emevî ve Abbâsî devrinde yapılan İstanbul seferleri, bu seferlere katılan Ebû Eyyûb Ensârî ile diğer sahabe mezarlarının yerlerinin tespitini konu almaktadır. Bakara sûresinin 212 âyetini izah ettiği bir tefsir yazdı ve medreselerde yaygın olarak okutulan Mülteka'l-Ebhur adlı fıkıh kitabında yer alan sütakrabalığı konusunda da iki risale kaleme aldı. Mantık ilmine dair Es'ile ve Ecvibe adıyla bir risale de yazdı ve Arapça temel gramer kaidelerini tablo halinde Mecmûatü'r-Resâil de topladı. Tenkîdü İmâmzâde Es'ad: Risâle fî Telhîsi'l-Ma'nâ ve Tashîhi'l-İ'râbRisâle fi'l-EbvâbRisâle fî Tefrîkı'l-Kazıyye ve't-TasdîkRisâle fi'l-HisâbRisâle fî Vaz'i'l-Kadem ve Ref'ihâ fi's-Sücûd adlı farklı risalelerden oluşan bir eseri ile hat sanatı konusunda da çalışmaları vardır. Hat meşklerini Murakkaât adıyla bir araya toplamıştır.

29 Ocak 1851 tarihli sadaret arzından anlaşıldığı üzere İmamzâde Esad Efendi'nin Harem-i Şerif binası hakkında belgeler üzerinden yaptığı tahkikat hususi bir mecliste müzakere edilerek tamire muhtaç kısımlarının aslına uygun bir şekilde yapılması sadaret tarafından ilgili makama arzedildi. 3 Şubat 1851 tarihinde tamirin yapılması yönünde irade çıktı. İmamzâde Esad Efendi, bu tarihten kısa bir süre sonra 7 Mart 1851 tarihinde vefat ederek Süleymaniye Türbesi civarına defnedildi.

Kaynakça

BOA. A.DVN. nr. 49/30; Cevdet Askeriye. nr. 8/318; HAT. nr. 1439/59117; nr. 1573/2; nr. 44/2159; nr. 547/27011; İ. DAH. nr. 227/13615; İ.MVL. nr. 217/7244; İrade Dahiliye. nr. 20/972; nr. 21/987; MKT. MHM. nr. 30/15; TS. MA. e. nr. 712/87.

Cici, Recep. “İmamzâde Esad Efendi”. DİA. 2000, XXII, 211-212.

Mahmud Cevad İbnü’ş-Şeyh Nâfi‘. Maârif-i Umumiye Nezareti Tarihçe-i Teşkilât ve İcrââtı. haz. M. Ergün v.dğr. Ankara 2002.

Yıldırım, Adem. Osmanlı Türkçesiyle Yazılan İlmihal Eserleri ve Muhtaviyatı (II) Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkçe İlmihaller”. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi. 9/46 (2016), s. 981-995.

Yurdakul, İlhami. “Kudüs Mezhep Müftüleri, Kadıları ve Naibleri”. Osmanlı Döneminde Kudüs’te İlmi Hayat ve Eğitim Uluslararası Sempozyum Bildirileri Kitabı. ed. Z. Kurşun – A. Usta. İstanbul 2019, s. 149-168.

a.mlf. İktidarın Ruhu: Osmanlıdan Cumhuriyet’e Kişizade İmtiyazları (Beşik Uleması, Siyaseten Katl, Müsadere). İstanbul 2022.

Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/imamzade-esad-efendi

Görüş, öneri ve yorumlarınız için tıklayınız.

Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.

İMAMZÂDE ESAD EFENDİ (ö. 1851)

Mekteb-i Maârif-i Adliye ve Mekteb-i Maârif-i Edebiye nazırı.