 
Öğrenme kalitesinin ve veriminin arttırılması amacıyla kullanılan sistemler.
Öğrenme kalitesinin ve veriminin arttırılması amacıyla kullanılan sistemler.
Eğitim kavramı bireye bilgi, beceri ve tutumların kazandırılması yoluyla istendik davranışları geliştirme süreci olarak tanımlanır. Bu bağlamda eğitim teknolojisi kavramı eğitim süreçlerinin kolaylaştırılması, öğrenme kalitesinin ve veriminin arttırılması amacıyla işe koşulan sistemler bütününü ifade eder. Önceleri eğitimde teknolojinin kullanımı olarak ele alınan eğitim teknolojisi, yıllar içerisinde kendi kuramları, araçları ve modellerini üreten bir bilim alanı halini almıştır. Eğitim teknolojisinin görece kısa tarihi, çoğu sınıflar dışında kullanılmak için üretilmiş teknolojilerin (mesela televizyon, bilgisayar, projektör) sınıfa getirilmesinin beklenen öğrenme katkısını vermediğini göstermiş, öğrenme için teknolojik araçların değil, bu araçların nasıl değerlendirildiğinin önemli olduğu ortaya koymuştur. Temelde sosyoloji, bilişsel psikoloji, bilgisayar bilimleri, davranışsal psikoloji gibi alanlardan beslenen eğitim teknolojisi alanı günümüzde kendi araştırma alanı ve kuramsal çerçevelerini (mesela bilişsel yük kuramı, uzaktan eğitimde etkileşimsel uzaklık) geliştirebilmiş özgün bir disiplindir. Keza Eğitim teknolojisi "Kuram, araştırma ve iyi örneklerin etik bir şekilde uygulanmasını ve incelenmesini içeren bir çalışma alanıdır" ve amaçları itibarıyla içinde yer aldığı öğrenme paradigmalarından beslenir.
Günümüzde öğrenenin bağlamda ve öğrenme görevinde kendi bilgisini oluşturduğunu varsayan "yapılandırmacı" yaklaşıma göre eğitim teknolojisi yalnızca bilgi birimlerinin öğrenilmesi ve hatırlanmasının ötesinde; bilgi, yetenek ve tutumların kazanılmasını hedeflemektedir. Bu amaçla öğrenenin motive edilmesini ve öğrenme sürecine etkin katılımını sağlamaya çalışır. Bu yolla bilginin performansa dönüştürülmesi (mesela problem çözme) sağlanabilir. Hedeflenen öğrenme durumları yalnızca ilköğretim ve ortaöğretim ya da yükseköğretim düzeyleriyle sınırlı da değildir. Okul öncesi dönemden başlayarak meslekî eğitim, meslekî gelişim, yetişkin öğrenmesi, yaşam boyu öğrenme ve informal öğrenme etkinliklerine kadar uzanmaktadır.
Eğitim teknolojisinin zaman içinde çeşitli terimlerle ifade edildiği görülmektedir ki bunun sebebi temel alınan öğrenme/öğretme yaklaşımlarının yansıması yani yukarıda zikredilen paradigmal değişimlerdir. Özellikle bilişsel ve yapılandırmacı yaklaşımların davranış değişikliği yerine bilginin bağlama transferi ve insan performansına vurgu yapması sebebiyle eğitim teknolojisi kavramından uzaklaşılmıştır. Türkiye alan yazınında ise iki kavram arasındaki fark, Alkan (1997) tarafından alan öğretimiyle özdeşleştirilmiştir. Buna göre öğretim, eğitimin bir alt kolu olarak kabul edilmiş, belirli öğretim disiplinlerinin kendine özgü yönlerini dikkate alarak gerçekleştirilen düzenlemeler alanın öğretim teknolojisi (mesela fen öğretimi teknolojisi) olarak ele alınmıştır.
Eğitim teknologları, öğrenme gereksinimlerine uygun tasarımlar geliştirmeye, bunları etkili bir şekilde değerlendirmeye çalışırlar ve hedeflerine "öğrenme-öğretme süreçleri ve kaynaklarının stratejik planlanması, yönetimi ve hayata geçirilmesi" yoluyla ulaşırlar. Öğrenme, öğrenenin aktif katılımını gerektiren bir süreç olarak ele alınır. Bu sürece aracılık edebilmek için özel öğrenme hedeflerine yönelik hazırlanmış kaynaklar ve etkinlikler anlamlı bir sırada sunulur. Bu kaynaklar öğretim tasarımları ve destekleyici etkinlikleri (mesela performans destek sistemleri) içerebilir.
Eğitim teknolojisinin çalışma alanlarından biri de kitlesel eğitimdir. İlgili kuramsal alt yapılar gözetilerek üretilmiş kaliteli tasarımlar olabildiğince kapsayıcı (mesela teknoloji sahipliği, engel durumları) bir biçimde öğrenene sunulmaya çalışılır. Öğrenen süreç boyunca desteklenerek aracılık etme görevi sürdürülür. Eğitim teknolojisi alanı, içinde bulunulan bilgi çağında tanımlanan teknolojik beceriler kadar teknolojiye yönelik sağduyunun geliştirilmesi için de üstüne düşen sorumlulukları yerine getirmeye devam etmektedir. Eğitim teknolojisi alanındaki güncel eğilim her ortam ve durumda (mesela meslekî gelişim, informal öğrenme) birey performansının desteklenmesi yönündedir. Alan çalışanları öğretim tasarımlarının yanında destekleyici müdahalelerin potansiyellerini de sistematik süreçler içinde değerlendirmektedir. Bu güncel vurgu "performans geliştirme hareketi" olarak isimlendirilmiştir.
Eğitim teknolojisi alanının itici güçleri öğrenme araştırmaları ve öğretim tasarımlarına entegre edilebilecek teknolojik araçlardaki gelişmelerdir. Bu sebeple alan özellikle teknoloji boyutundaki ilerlemelere bağlı olarak sürekli bir devinim içindedir. Eğitim teknologları, teknoloji entegrasyonunda kuram ve araştırmalara dayanırken; kendi uygulamalarına da yansıtıcı bir şekilde yaklaşır. Her uygulamalı alanda olduğu gibi, eğitim teknolojisi için de etik oldukça önemlidir. Etik kavramı yalnızca teknolojinin etik kullanımıyla (mesela telif hakları ya da kullanıcı gizliliğinin korunması) sınırlandırılamaz. Teknoloji entegrasyonu sürecinde, seçilen teknolojinin öğrenme-öğretme sürecine faydaları, verimliliği (fayda/maliyet dengesi), öğrenen ve öğreten açısından riskleri, sosyal kültürel bağlama uygunluğu ve paydaşların hazır bulunuşlukları gibi pek çok etmen değerlendirilir. Eğitim teknolojisi araştırmalarında sürekli tekrar eden diğer bir bulgu ise, öğretmenlerin teknolojileri genellikle bir risk faktörü olarak görmeleridir. Öğretmenler hem teknoloji kullanımı sürecinde karşılaşabilecekleri olumsuzluklardan hem de sınıftaki konumlarının teknoloji tarafından indirgenmesinden rahatsızlık duymaktadır. Mesela sanal gerçeklik gözlükleri gibi güncel teknolojilerin eğitime entegrasyonu heyecan yaratan bir öneridir. Fakat bu teknolojinin sınıf ortamında etkili kullanımı pek çok bireysel (mesela öğrenene fizyolojik etkileri/öğretmenin bu teknoloji ile öğretmeyi benimsemesi) ve bağlamsal (mesela ders hedeflerine uyum, sosyal çevreye uyum) faktörden etkilenmektedir. Ayrıca eğitimde fırsat eşitliği de eğitim teknolojisinin etik boyutunda önemli bir kavramdır. Sosyoekonomik yapılara göre farklı yerlerdeki okulların teknolojiye erişim düzeyleri farklı olabilmektedir. Dolayısıyla öğrenen ve öğreten (öğretici) teknolojiye erişim düzeylerinden kaynaklanan fırsat eşitsizlikleri alanın önemli tartışma konuları arasındadır.
Eğitim teknolojisinin Türkiye coğrafyasındaki kökleri XVII. yüzyılın sonlarına kadar uzanmaktadır. Bu dönemde özellikle askerî alandaki yenilenme ihtiyaçlarının gözlenmesiyle eğitim sisteminin güncellenmesi gereğine vurgu yapılmış, pozitif bilimler eğitim içerikleri içinde görülmeye başlanmıştır. Tanzimat dönemi de (1839-1876) özellikle sistemsel yeniliklere ilişkin kararların alınmasıyla öne çıkmaktadır. Mesela Meclis-i Maârif-i Umûmiye'nin 1847 tarihli talimatnamesi Osmanlı'da hem modern eğitimin hem de çağdaş öğretim teknolojilerinin başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Bunun yanında, Maârif-i Umûmiye Nazırı Ahmed Kemal Efendi'nin Alman eğitim sisteminden etkilenerek oluşturduğu usûl-i cedit ikinci kademeden (rüştiye) itibaren yenilikçi eğitim materyalleri (mesela haritalar, derslik sıraları) ve yöntemlerinin (mesela soru-cevap) kullanılmasını öngörmektedir. Bu dönemdeki önemli gelişmelerden biri de Dârülfünun'da sabah derslerinin halka açılması ve ders içeriklerinin gazetelerde yayımlanmasıdır. Ancak sistemsel çabaların asıl uygulamaları II. Abdülhamid döneminde (1876-1909) gerçekleştirilmiştir. Bu yıllardaki uygulamalara çağının eğitim felsefesine hâkim eğitimcilerin önemli katkıları da olmuştur. II. Meşrutiyet döneminde (1908-1922) Batılı düşünürlerin eserleri incelenerek uygulama ağırlıklı etkinliklere önem verilmiştir. Mesela dönemin önemli eğitimcilerinden İstanbul Dârülmuallimîni Müdürü Sâtı Bey'in, tatbikat okulu, buldurucu yöntem, projeksiyon kullanımı gibi denemeleri öğretmen yetiştirme ve yenilikçi öğretim teknolojileri konusunda önemli adımlar olarak kabul edilmektedir. Bütün bu gelişmeler çok büyük coğrafyaya yayılmış bir imparatorluk için yeterli olmamışsa da genç Cumhuriyet'in reformlarının ve toplumsal gelişmesinin temellerini atmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin başlangıcından itibaren eğitim öğretim işlerine özel önem verilmiştir. Bunun en önemli göstergelerinden biri Kurtuluş Savaşı'nın en yoğun günlerinde gerçekleştirilen Maarif Kongresi'dir. Cumhuriyet dönemi öğretim teknolojileri hareketleri genel olarak 1920-1935, 1935-1950 ve 1950-1984 dönemlerine ayrılarak incelenir. 1920-1935 yılları arasındaki dönem millîleşme ve medenîleşme dönemi olarak ele alınmaktadır. Bu dönemde daha çok Latin harflerinin kabulü, Tevhîd-i Tedrisat Kanunu, millet mektepleri ve Halkevleri'nin kurulması gibi sistematik düzenlemeler gerçekleştirilmiştir. 1935-1950 döneminin önemli sistemsel güncellemeleri arasında Köy enstitüleri, meslekî ve teknik öğretimin geliştirilmesi ve öğretmen enstitülerinde yenilikçi öğretim metotlarının benimsenmesi sayılabilir. Bu dönemde öğretmen yetiştirme alanında yaparak, yaşayarak öğrenme, anlamlı öğrenme, sorgulayıcı öğrenme gibi çağdaş teknikler ele alınmıştır. 1950-1984 arası dönemde ise çoğunlukla öğretimde teknoloji kullanımı hareketinin etkileri gözlenmiştir. Radyonun eğitimde kullanımı, Öğretici Filmler Merkezi, Film Radyo ve Televizyonla Eğitim Merkezi (FRTEM) ve Eğitim Araçları Donatım merkezleri gibi girişimler bu etkinin yansımaları arasında sayılabilir. Bunun yanında bireysel öğretim (mesela yaparak, yaşayarak öğrenme, küçük adımlar ilkesi) ve kitlesel eğitim (mesela mektupla yükseköğretim, görsel-işitsel ders malzemelerinin hazırlanması, ansiklopedi ve kitaplarda görsellere yer verilmesi) alanlarında yenilikçi metotların da denendiği görülmektedir.
Alanın akademik gelişimine ve uygulama ile etkileşimine bakılacak olursa; Türkiye'de eğitim teknolojisiyle ilgili tartışmaların 1970'li yıllarda yoğunlaştığı söylenebilir. Millî Eğitim Bakanlığı'nın 1973 yılında çıkarılan 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu'nun 13. maddesinde tanımlanan planlılık ve bilimsellik ilkesi ülkemizde eğitim teknolojisinin resmî ilk tanımlaması sayılabilir:
"Her derece ve türdeki ders programları ve eğitim metotları ile ders araç ve gereçleri bilimsel ve teknolojik esaslara, yeniliklere, çevre ve ülke ihtiyaçlarına göre sürekli olarak geliştirilir. Eğitimde verimliliğin arttırılması ve sürekli olarak gelişme ve yenileşmenin sağlanması bilimsel araştırma ve değerlendirmelere dayalı olarak yapılır" (Resmî Gazete, 1973).
1989 ve 1996 yıllarında hazırlanan beş ve yedinci beş yıllık kalkınma planlarında eğitimde niteliğin arttırılması amacıyla eğitim programları, öğretim yöntem ve teknikleri, araç gereçlerin alandaki bilimsel birikimden yararlanılarak hazırlanması ve uygulanması gerekliliği vurgulanmıştır.
1980 sonrası dönemdeki önemli gelişmeler arasında Türkiye'de açık öğretim sisteminin tanımlanması ve 1982 yılında Anadolu Üniversitesi'nin açık ve uzaktan eğitim etkinliklerine başlaması, 1993 yılında internet alt yapısının kurulması ve 1998 yılında Eğitim fakültelerinde Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi (BÖTE) bölümlerinin kurulması ve 2010 yılında başlatılan Fırsatları Arttırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi (FATİH) projesinden bahsedilmesi gerekmektedir. Daha önce Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü (EĞİTEK), 2011'de güncellenen adıyla da Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü (YEĞİTEK) günümüzde Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde stratejik bir işlev icra etmektedir.
Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi bölümlerinin kuruluşu özellikle öğretim teknolojisi uzmanlarının yetiştirilmesi, eğitim sistemine dahil edilmesi ve öğretim teknolojisi alanındaki çalışmaların sistematikleştirilmesi açısından önemlidir. Bunun yanında FATİH projesiyle birlikte okullarda teknoloji entegrasyonu konusunda önemli girişimler (mesela eğitim bilişim ağı) başlatılmıştır. 2020-2021 eğitim öğretim yılında Covid-19 salgını sebebiyle uygulanan uzaktan eğitim sürecinde 681.307 adet tablet bilgisayar seti öğrencilere ulaştırılmıştır. Ayrıca uzaktan eğitim sürecinde dersliklere 105.000 web kamera kurulmuştur.
Bu gelişmelere dayanarak Türkiye Cumhuriyeti'nde eğitim hizmetlerinin niteliğinin yükseltilmesi ve yaygınlaştırılmasında eğitim teknolojisi alanına başvurulmasının bir devlet politikası olarak benimsendiğini söylenebilir.
Akkoyunlu, Buket – İmer, Gülriz. “Türkiye’de Eğitim Teknolojisinin Görünümü”. Çağdaş Eğitimde Yeni Teknolojiler. ed. B. Özer. Eskişehir 1998, s. 159-177.
Alkan, Cevat. Eğitim Teknolojisi. Ankara 1997.
Anadolu Üniversitesi. Açık Öğretim Sistemi: Tarihçe. https://www.anadolu.edu.tr/acikogretim/acikogretim-sistemi/tarihce (Erişim tarihi: 19.04.2022).
Association for Educational Communications and Technology. The Definition and Terminology Committee. https://aect.org/news_manager.php?page=17578 (Erişim tarihi: 25.12.2021).
Commission on Instructional Technology. To Improve Learning: An Evaluation of Instructional Technology. Washington DC 1970.
Cuban, Larry. Teachers and Machines: The Classroom Use of Technology Since 1920. New York 1986.
Çilenti, Kâmuran. Eğitim Teknolojisi ve Öğretimi. Ankara 1988.
Doğan, İsmail. Türk Eğitim Tarihinin Ana Evreleri. Ankara 2010, s. 373-410.
Ely, Donald P. (ed.). “The Changing Role of the Audiovisual Process in Education: A Definition and Glossary of Related Terms”. A V Communication Review. 11/1 (1963).
Lashley, Karl S. – Watson, John B. A Psychological Study of Motion Pictures in Relation to Venereal Disease Campaigns. Washington DC 1922.
“Millî Eğitim Temel Kanunu”. Resmî Gazete. sy. 14574, 24 Haziran 1973.
Molenda, Michael. “Historical Foundations”. Handbook of Research on Educational Communications and Technology. ed. J. M. Spector v.dğr. New York 2008, s. 3-20.
Reisoğlu, İlknur v.dğr. “Öğretim Teknolojilerinin Türkiye Tarihine Bir Bakış: 1920-1984 Dönemi”. Öğretim Teknolojilerinin Temelleri: Teoriler, Araştırmalar, Eğilimler. ed. K. Çağıltay – Y. Göktaş. Ankara 2016, s. 41-56.
Ren, Y. “Foreword”. Handbook of Research on Educational Communications and Technology. ed. J. M. Spector v.dğr. New York 2014.
Thompson, Penny. Foundations of Educational Technology. Oklahoma 2018.
Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/egitim-teknolojisi
Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.
Öğrenme kalitesinin ve veriminin arttırılması amacıyla kullanılan sistemler.
 
                        
                        
                     
                    