A

SAĞLIK EĞİTİMİ

Sağlığa yönelik temel eğitim öğretim süreci.

  • SAĞLIK EĞİTİMİ
    • Sabahattin AYDIN
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 19.09.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/saglik-egitimi
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    SAĞLIK EĞİTİMİ
SAĞLIK EĞİTİMİ

Sağlığa yönelik temel eğitim öğretim süreci.

  • SAĞLIK EĞİTİMİ
    • Sabahattin AYDIN
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 19.09.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/saglik-egitimi
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    SAĞLIK EĞİTİMİ

Hayattan beklenti, insanın bedenen ve ruhen rahatsızlık hissi duymadan yaşaması, bilinen ve hissedilen anlamıyla sıhhatli olmasıdır. Bu yüzden sağlık talebi insanoğlunun varlığı ile birlikte var olagelmiştir. Günümüzde sağlık kadar hastalık da hayat sürecinin bir parçası olarak kabul görmektedir. Hastalık hali eski zamanlarda sebebi bilinemeyen olaylar olarak görülür, kötü ruhlarla karşılaşma, tanrıların laneti, doğada bulunan varlıklara kötü davranma gibi sebeplere bağlanırdı. Bu yüzden sağlık talebine karşılık veren kişiler genellikle toplumun inancına göre değişen ruhban sınıfı mensupları olmaktaydı.

Türk tarihini belirli zaman diliminde bir bütün olarak değerlendirmek güçlüğünden dolayı eski Türk kültürü içinde sağlık ve hastalığa yaklaşım bakımından tek bir modelden bahsetmek mümkün değildir.

Farklı Türk toplulukları geniş bir coğrafyada binlerce yıl içinde değişik kültür ve medeniyetlerle etkileşim sonucu, çok zengin bir birikime sahip olmuştur. Bu zengin bir kültür ve medeniyet birikimin tabi olarak sağlık ve tıp anlayışını da etkilemiştir.

Uygur Türkleri'nin Şamanizm'e mensup olduğu çağlarda şamanların şarkılar söylemek ve dans etmek suretiyle hasta tedavi seansları ve merasimleri icra ettikleri söylenir. Baksı ve kam adı verilen tedaviciler, bu tedaviyi bir merasimle, müzik, ritim ve dans ile harekete geçen sezgileriyle gerçekleştiriyorlardı (bk. Uygurlar).

Şamanizm'de şaman ile tabip aynı şahıs olarak kabul edilirdi. Bu inancın etkisiyle olsa gerek, Yûsuf Has Hâcib Kutadgu Bilig'de, kamları otacılarla (tabipler) bir tutmuş, kamların insan topluluğu için yararlı kişiler olduğuna işaret etmiştir.

Eski Türkler'de atalar kültü önemli bir yer tutuyordu. Bu anlayışın doğal sonucu olarak çeşitli hastalıkların giderilmesi için ölmüş ataların ruhlarından yardım istenirdi.

Dede Korkut hikâyelerinde, yer alan Korkut Ata'nın kabrini ziyaret edenlerin hastalıklarından kurtulduklarına dair inanç yaşamaya devam etmiştir. Hatta türbe ve yatır ziyaretlerinden medet umulması geleneği bir yanıyla bu anlayışın devamıdır denilebilir.

İslamiyet öncesi Orta Asya bilimsel Türk tıbbını, bu dönemin yegâne yazılı kaynakları olan Uygur tıbbî metinlerinden öğrenebilmekteyiz. İdikut'ta (Turfan) bulunan yazmalar arasında, Reşit Rahmeti Arat'ın yayımladığı, biri tam diğerleri parçalar halinde otuz bir tıbbî metne ait çalışma bulunmaktadır. Ayrıca değişik alanlardaki Uygur metinleriyle birlikte yayımlanan eserler içinde de on dört tıbbî belge bulunmaktadır. Bu metinlerin yazı ve imlalarına nazaran pek eski devirlere ait olmadıkları anlaşılmaktadır.

Uygur Budist külliyelerinde ve manastırlarında hekimlik eğitimi verilmekte ve tedavi yapılmaktaydı.

Karahanlılar, Gazneliler ile Selçuklu devletleri döneminde tıp ayrı bir bilim dalı olarak gelişmiş, tıp eğitimiyle birlikte tanı ve tedavi hizmetlerini yürüten kurumsal yapılar oluşturulmuştur. Ülkenin farklı yerlerine tıp medreseleri inşa eden Selçuklular dönemi dikkat çekicidir. Bu müesseselerde ihtiyaç sahiplerine, yolculara ve diğer hastalara ücretsiz tedavi uygulanıyor olması, devletin sağlığa bakışı ve vakıf kültürü hakkında da bilgi vermektedir. İslam'ın tıp ilmine başat etkisi büyük oranda Büyük Selçuklu Devleti'nin kuruluşundan sonraya rastlar. Devletin zamanla kurumsallaşması, ekonominin güçlenmesi tıbbî sahadaki çalışmalara ve bu alanda çalışan bilim adamlarına olan desteği arttırmıştır.

Selçuklular döneminde hastane ve tıp eğitimi veren kurumların yaygın olarak inşa edilmesinin sebeplerinden biri devlet anlayışına dayanmaktadır. Muhtaç durumdaki halkın sağlık sorunlarıyla ilgilenilmesi de bu devlet anlayışının bir parçasıdır.

Selçuklu dârüşşifaları, genellikle hem hastaların tedavi edildiği hem de bünyelerindeki medreseler vasıtasıyla talebelerin tıp tahsilinde bulundukları ve uygulamalı tıp eğitiminin verildiği kurumlardı. Öğrenciler, medresenin eyvan kısmında toplanırlar, hastalıklar ve tedavi usulleri hakkındaki dersleri dinlerler, akabinde öğrendikleri hususlarda hekimlerin gözetimi altında hastalar üzerinde uygulama yaparlardı. Selçuklu hastaneleri İslam tarihinin günümüze ulaşan en eski sağlık kuruluşlarındandır.

Selçuklular tarafından Anadolu'da inşa edilen hastanelerin Osmanlılar tarafından da muhafaza edilmiş Osmanlı-Türk tıbbı, genel hatlarıyla Anadolu Selçukluları'nın mirasçısı olmuştur. XX. yüzyıla kadar hizmetlerini sürdüren çok sayıdaki medresenin, şifa yurtlarının, bimarhanelerin ve diğer vakıf müesseselerinin tarih içindeki seyrine göz gezdirdiğimiz zaman "Selçuklu-Beylikler-Osmanlı" kültür sürekliliği dikkati çekmektedir.

IX-XV. yüzyıllar arasında İslam dünyası tıp alanında dünyada önemli bir yere sahipti. Klasik dönem Osmanlı tıbbı, Anadolu Selçuklu tıbbından devralınan gelenekler yanında dönemin önemli kültür merkezleri olan Mısır, Suriye, İran ve Türkistan kökenli bilim adamlarının eğitim ve eserlerinden etkilenmiştir.

Ancak Haçlı seferleri ve saldırıları, Moğol istilası ve Endülüs'ün düşüşü İslam dünyasında sosyal hayatla birlikte bilimsel gelişmelerin de duraklamasına sebep olmuştur.

İslam tababetinin devamı olan klasik dönemde tıp eğitimi dârüşşifalarda usta-çırak usulü, tıp medresesinde özel hocalardan alınan derslerle sağlanmaktaydı. Medreselerin mezun ettiği tabip sayısı toplum taleplerini karşılayacak niceliğe sahip değildi. XV. yüzyıl ortalarından itibaren Avrupa'dan hıristiyan ve yahudi hekimler de gelmeye başladı. Hekimlik mesleğinin farklı ülkelerde ve farklı eğitim yöntemleriyle kazanılması, anlayış ve nitelik bakımından sıkıntılara yol açmaya başladı. Şikâyetler artınca hekimbaşıların başkanlığında imtihanlar yapılarak başarılı olanların meslek icrasına izin verilmeye başlandı.

Avrupa'da gelişmeye başlayan modern tıp anlayışının Osmanlı eğitim hayatında yer bulması XIX. yüzyılın ikinci yarısını bulmuştur. XIX. yüzyılın başında III. Selim, Tersane Tabiphanesi adında donanmanın hekim ihtiyacını gidermeye yönelik eğitim tesisini teşkil ettirmiş ancak kalıcı olmamıştır. O dönemin çağdaş tıp eğitimine paralel eğitim vermesi amaçlanan ilk tıp okulu 1827 yılında Tıbhâne-yi Âmire ismiyle açıldı. Önceleri Türkçe eğitim yapan bu okul, muhtelif yer değiştirmelerle 1829 yılında Mekteb-i Tıbbiye-yi Adliye-yi Şâhâne'ye dönüştürüldü ve eğitim dili Fransızca oldu. Yabancı hocaların baskın olduğu bu kurum Osmanlı'nın son döneminde ilk modern tıp fakültesi olarak kabul edilir. 1867 yılında eğitim dili Türkçe olan sivil Mekteb-i Tıbbiye-yi Mülkiye açıldı. Meşrutiyet'in ilanından sonra askerî ve sivil tıp okulları İstanbul Dârülfünunu'nun bir fakültesi olarak birleştirildi. Cumhuriyet döneminde 1933 üniversite reformundan sonra bu fakülte İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi adıyla eğitimine devam etti.

Geçmişten günümüze sağlık politikaları incelendiğinde Selçuklu-Osmanlı tıp geleneğinin sürekliliği yanında, sağlık hizmetlerinin yürütülmesinde de bir kültür birliği göze çarpmaktadır. Cumhuriyet'in kuruluşuyla birlikte diğer pek çok alanda olduğu gibi bu yapı geliştirilirken de daha çok Batı'ya dönük bir yol izlendi. Sağlık politikaları bu süreçte, dünyadaki eğilimlerden bağımsız kalamayarak temel tercih değişiklikleri göstermiştir.

İnsan kaynakları alt yapısı oluşturulması maksadıyla İstanbul ve Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden sonra Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, 1955 yılında öğrenci alımına başladı. II. Dünya Savaşı sırasında Almanya'dan ayrılarak ülkemize gelen ve üniversitelerde görev alan tıp hocalarının Türk tıp eğitiminin şekillenmesinde önemli etkileri oldu. Soğuk savaş yıllarında Türkiye daha çok Amerikan ekolü çerçevesinde bir eğitim müfredatı oluşturulduysa da organizasyon ve çalışma hiyerarşisi yönünden Alman ekolü uzun süre tesirini sürdürdü. Özellikle bilim dilinde İngilizce'nin hakimiyeti tıp eğitimi müfredatının Amerikan müfredatına paralel seyretmesine yol açtı.

Ancak son yıllarda sağlık alanında yapılan atılımlarla Türkiye tıp eğitiminde artık pek çok ülkenin önünde bir başarı seviyesine ulaşmış, yetiştirdiği hekimler çoğu ülke tarafından kabul edilir hale gelmiştir. 2023 yılı itibariyle Türkiye'de tıp eğitim programı bulunan 110 üniversite mevcuttur. Tıp eğitiminin yeterliliğinde "Avrupa Kredi Aktarma Sistemi" referans alınarak eğitimin diğer ülkelerce tanınırlığı da teminat altına alınmıştır. Tıp sonrası uzmanlık eğitiminde üniversitelerin yanı sıra Sağlık Bakanlığı'na bağlı eğitim ve araştırma hastaneleri de rol almaktadır.

Cumhuriyet'in başlangıcında tıbbî hizmetlerin ifasında tabipler dışında diş tabipleri, eczacılar, ebeler, sünnetçiler, hastabakıcı ve hemşireler yetkili kılınmıştı. Bunlardan tabip, diş tabibi ve eczacıların üniversitelerin ilgili bölümlerinden mezun olmaları şarttı. Ebelerle hastabakıcı ve hemşirelerin Sağlık Bakanlığı'nın açtığı okullarda eğitim görmesi öngörülmüştü. Sünnetçiler ise daha ziyade usta-çırak usulüyle yetişiyordu. Daha sonra sünnetçilik tek başına bir meslek olmaktan çıkarıldı. Tanı ve tedavi metotları geliştikçe bu alanda tabibin yönetiminde farklı disiplinlerin görev almasına ihtiyaç doğdu. Ortaöğretim, lisans ve lisansüstü düzeyde yirmiyi aşkın sağlık eğitimi alanından mezun olan meslek sahipleri tıbbî hizmetlerde görev almaya başladı. Gelişen hızlı teknolojilerin tıpta kullanımıyla bu tür eğitim alanları da çeşitlenerek artmaya devam etmektedir.

Türkiye'de sağlık eğitimi ortaöğretim düzeyinde 19 Ocak 2018 tarih ve 43 sayılı Talim ve Terbiye Kurulu'nun kararı ile sağlık bilgisi ve trafik kültürü dersi olarak ortak dersler arasında da uygulanmaktadır. Dokuzuncu sınıf düzeyinde okutulmakta olan ders bir kredilik bir derstir ve temel sağlık bilgileri ile sağlık okuryazarlığı kazandırmayı hedeflemektedir. Ayrıca Anadolu meslek ve teknik liseler grubunda sağlık hizmetleri alanı da bulunmaktadır. Bu alanda ebe yardımcılığı, hemşire yardımcılığı ve sağlık bakım teknisyenliği dallarında müfredat uygulanmaktadır. Bütün programlarda yoğun staj etkinlikleri de yer almakta, dersler hem uygulamaları hem de teorik olarak öğrencilere sunulmaktadır.

Kaynakça

Akdağ, Recep (ed.). Türkiye Sağlıkta Dönüşüm Programı Değerlendirme Raporu (2003-2011). Ankara 2012, s. 45-52.

Aydın, Sabahattin. “Modern Tıp Penceresinden Osmanlı Tıp Anlayışına Bakış”. Osmanlılarda Sağlık. ed. C. Yılmaz – N. Yılmaz. İstanbul 2006, I, 27-40.

Bayat, Ali Haydar. “İslâm Öncesi Orta Asya Türk Dünyasında Tababet”. Türkler. ed. H. C. Güzel v.dğr. Ankara 2002, III, 449-459.

a.mlf. “Osmanlı Devleti’nde Tıp Eğitimi”. Osmanlılarda Sağlık. ed. C. Yılmaz – N. Yılmaz. İstanbul 2006, I, 237-246.

Güvenç, Rahmi Oruç. “Eski Türklerde Müzik ile Tedavi”. Türkler. ed. H. C. Güzel v.dğr. Ankara 2002, III, 460-467.

Kahya, Esin. “Bilimin Işığında Osmanlılardaki Tıp Çalışmalarının Değerlendirilmesi”. Osmanlı Devleti’nde Sağlık Hizmetleri Sempozyumu. haz. B. Ak – A. Ataç. Ankara 2000, s. 13-20.

Kesik, Muharrem. “Selçuklularda Sağlık, Sağlık Kurumları ve Tıp Eğitimi”. Tarih Dergisi. 71 (2020), s. 115-144.

Köker, Ahmet Hulusi. “Selçuklu ve Osmanlı Devirlerinde Tıp Öğretimi ve Eğitimi”. Selçuklular Devrinde Kültür ve Medeniyet. ed. A. H. Köker. Kayseri 1992, s. 23-47.

Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/saglik-egitimi

Görüş, öneri ve yorumlarınız için tıklayınız.

Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.

SAĞLIK EĞİTİMİ

Sağlığa yönelik temel eğitim öğretim süreci.