Tanzimat devri şair, edip, devlet adamı ve eğitimci.
Tanzimat devri şair, edip, devlet adamı ve eğitimci.
Erzurum kökenli memur bir ailenin çocuğu olarak Kandilli'de dünyaya geldi. Tanzimat'ın ilk modern okullarından Süleymaniye'deki Mekteb-i Ulûm-ı Edebiye'de okuduktan sonra rüştiyeye gitti. Bu arada klasik ilimler yanında Arapça ve Farsça'yı da öğrendi. Çocukluğu ve gittiği okullardaki eğitime dair anılarını Emile tercümesinin girişinde ayrıntılı bir şekilde anlatmıştır. Mustafa Reşid Paşa'nın himayesinde erken yaşta Babıali'ye memur olarak girmiş ve Fatîn Efendi, Leskofçalı Galib, Osman Şems Efendi gibi devrin meşhur isimleriyle tanışmıştır. Bir yandan şiir istidadını geliştirirken, diğer taraftan Fransızca'sını da ilerleterek Endülüs Tarihi, Engizisyon Tarihi gibi çeviriler yapmıştır.
Ziya Paşa 1855'te Mâbeyin kâtibi olmuş, daha sonra da Maarif Nezareti'ne müsteşar olarak atanmıştır. Reşid Paşa'nın 1858 yılında vefatından sonra başlayan çetrefilli siyasî hayatı onu farklı makamlara taşımıştır. 1860'lardan itibaren sürekli eğitimle hem pratik hem de teorik olarak ilgilenmiştir. 1862'de "Paşa" unvanıyla Kıbrıs mutasarrıflığına tayin edilmiştir. Bir yıl sonra İstanbul'a dönüp yine farklı devlet görevlerine getirildiyse de kısa bir süre sonra Amasya'ya vali tayin edilmiştir. Burada hızlı bir imar faaliyetine girişmiş, yeni devlet binaları, okullar, yollar ve köprüler inşa ettirerek hem halk tarafından sevilmiş hem de devletçe takdir edilmiştir.
Ziya Paşa Tercümân-ı Ahvâl, Tasvîr-i Efkâr ve daha sonra Muhbir gazetesinde devlet ve toplum sorunlarıyla ilgili yazılar kaleme aldı. Bunlardan ilki, Tercümân-ı Ahvâl'de 1861'de kaleme aldığı "Maarife ait bend-i mahsustur" başlıklı yazısıdır (12 Mayıs 1861, nr.34). Bu yazı sebebiyle Maarif Nezareti'nin şikâyeti üzerine Türk basın tarihinde ilk defa bir gazete hükümet tarafından kapatılmıştır. Söz konusu yazıda Ziya Paşa, insanlık tarihinin kısa bir özetini yaptıktan, milletin devlete karşı "itaat" vazifesine karşın devletin temel görevlerinden birinin "milletin hüsn-i terbiyesine mütemadiyen ikdam ve himmet" olduğunu söylemiştir. Paşa, padişahın "neşr-i ulûm ve maarif" için birçok hizmet yaptığını belirttikten sonra Maarif Nezareti'nin üstüne düşeni hakkıyla yapmadığını, mevcut mekteplerden mezun olanların devletin işine yarayacak insanlar olmadığını belirtmiştir. Ona göre burada asıl mesele eğitim öğretim yönteminde, daha doğrusu okuma yazma öğretimi ile milletin kendi lisanını hakkıyla tahsil edememesidir. Bunu bir "yolsuzluk" olarak gören paşaya göre, sekiz on sene mektebe giden çocuklar hâlâ kendi lisanını düzgün bir şekilde okuyup yazamamaktadır. Bunun sebebi ise Türkçe'nin öğretim yöntemiyle ilgilidir. Mektepteki talebeler ve hocalar, "Kendi lisanımıza ve kitaplarımıza, usûl-i dîniye ve milliyemize vakıf olamamaktadırlar." Bu soruna çare olarak paşa, "lisân-ı Osmâniye göre bir elifba ve hece risalesi tertip ve Türkçe huruf ve nahve dair muhtasar ve mutavvel bazı kitaplar telif etmek ve bundan sonra mahalle mekteplerinde eski yol bırakılıp tarz-ı cedit üzere talim olunmak" (Tercümân-ı Ahvâl, 2 Zilkade 1277, sy. 34, s. 2) yolunun tutulması gerektiğini teklif etmiştir. Ziya Paşa'nın basın tarihinde ilk eğitim yazılarından biri olan ve ilk gazete kapanmasına sebep olan bu yazısında ciddi bir eleştirinin, hakaretin ve haksızlığın olmadığı açıktır. Ancak devlet ve bürokrasi kamusal alanda kendini alenî eleştiren biriyle karşılaşmış ve bunun telaşı ile katı bir karar alınmış görünmektedir.
Maarife dair bu ilk yazısında da görüldüğü üzere Ziya Paşa, modern devletin öncelikli görevlerinden birinin devletin kamusal eğitimini geliştirmek ve düzenlemek olduğunun farkındadır. Bu sebeple yazılarında sıklıkla maarifin yaygınlaşmasından devletin bu alana yatırım yapmasından ısrarla bahsetmiştir. Geleneksel eğitimin, medreselerin köklü değişimler geçirmesini, eski usulü bırakıp "tarz-ı cedit" üzere eğitim öğretim yapmalarını isterken, kızların eğitimini de önemsemiş ve bu konunun da asla ihmal edilmemesini istemiştir.
Ziya Paşa'nın önde gelen faaliyetlerinden biri 1863-64'ten sonra oluşan Yeni Osmanlılar Cemiyeti'nin içinde yer almasıdır. Burada Namık Kemal, Şinâsi, Nûri Bey ve Ali Suavi gibi isimler özellikle meşrutî yönetim, seçim, parlamento ve yeni devlet düzeni gibi konularda etkin bir muhalif düşünce hareketi meydana getirdiler. Bu durum Yeni Osmanlılar'ın sürgün edilmelerine sebep oldu. Ziya Paşa da Rodos'a gitmek yerine Paris'e kaçmayı tercih etti (1867). Mısırlı Mustafa Fâzıl Paşa'nın desteği ile başta Hürriyet olmak üzere başka dergilerde muhalif yazılar yazan grup, üç sene sonra çıkan genel af üzerine yurda döndü. Ziya Paşa da İstanbul'a geldi 1876'ya kadar adlîye ve maarif işlerinde görevlendirildi. Suriye, Konya ve Adana valiliklerine getirildi ve buralarda birçok maarif ve bayındırlık alanlarında eser inşa etti. 1880'de Adana'da vefat etti. Ulucami haziresine defnedildi.
Ziya Paşa'nın belirgin vasıflarından biri de eğitimciliğidir. "Terbiyenin hayattaki yaratıcı rolüne kani" (Tanpınar, 2001: 329) olan Ziya Paşa, Münif Paşa'dan sonra ilk ciddi pedagojik tercüme hareketine girişmiştir. Yarım bıraktığı J. Jacques Rousseau'nun Emilé tercümesi Batılı eğitim zihniyetinden etkilendiğini göstermektedir. Paşa'nın geleneksel eğitime karşı çıkıp, onun yerine Rousseau'nun teklifine benzer bir sistem ve zihniyet önermesi manidardır. Cemil Meriç'e göre paşanın Emilé ilgisi, "yepyeni bir insan yaratmak istemesinden" (Meriç, 1975: 84) kaynaklanmaktadır. "Beklemeye tahammülü olmayan paşa, yeni bir toplum oluşturmaya çocuktan başlamak" istese de onu bile tamama erdirememiş, Emilé tercümesinin Mecmûa-i Ebüzziyâ sayfalarında unutulup gittiğini belirtmiştir. Paşanın Emilé kitabını ne kadar tercüme ettiği tam olarak bilinmemekle birlikte, tercümeye uzun bir önsöz yazdığı herkesin malumudur (Apaydın, 2001: 141-142). Paşanın Emilé tercümesi hiçbir zaman yayımlanmamış, ancak önsöz metni farklı biçimlerde ve başlıklarda yayımlanmıştır. Ziya Paşa tercümesine giriştiği bu önemli kitabın önsözünde, devletler için maarifin ne kadar önemli olduğu, çocuk eğitiminin gerekliliği üzerinde durmuştur. İlave olarak ise kendi çocukluğundan bahsederek, geleneksel-modern eğitim mukayesesi yapmıştır. Paşa metnine "İnsan çocuktan olur, çocuk da terbiye ile insan olur" ifadesiyle başlaması, beşer olarak doğan insanın terbiye-eğitim yoluyla insan haline dönüşmesine değinmesi oldukça anlamlıdır. Ona göre devletin içinde bulunduğu zor durumdan kurtulmasının yolu terbiyeye önem vermekten geçmektedir.
1869 yılında yayımlanan Maârif-i Umûmiye Nizamnamesi'ne tereddütle bakan Ziya Paşa, yeni eğitim hamlesinin başarılı olabilmesi için iki hususa dikkat çekmiştir: Ona göre, 1856 Islahat Fermanı ile azınlık ve yabancılara kendi eğitim kurumlarını anlamlı bir sınırlama olmaksızın açma yetkisi veren düzenleme bir an önce devlet lehine tadil edilmelidir. İkinci olarak daha güçlü bir maarif teşkilat idaresi kurulmalıdır. Kızların eğitimine farklı vesilelerle değinen paşa, yeni ve daha çok sayıda kız okulunun yapılmasını ve onlara uygun eğitim materyallerinin hazırlanmasını istemiştir. Hükümetin eğitim reformunda güçlü, iradeli ve sürdürülebilir yenilikler peşinde olmasını teklif etmiştir.
Ziya Paşa sert eleştiriler getirdiği geleneksel eğitim yanında, Tanzimat'ın modern eğitim kurumu, Maarif Nezareti'ni de tenkit etmiştir. Ona göre bu kurumda derin ve dağınık sorunlar vardır ve buradaki yolsuzlukları anlamak, bozukluğu düzeltmek yine aynı kuruma düşmektedir. Ahlak eğitimi bakımından da geleneksel ve modern eğitim kurumlarını eleştirmiş, bu konuda azınlık ve yabancı okullarını üstünlüklerine değinmiştir. Devletin ve toplumun necatında eğitimin önemine sıklıkla vurgu yapmış, valilikleri sırasında yeni okul açma, okulları tamir ettirme gibi aktif görevler de yapmıştır. Her biri atasözü haline gelmiş terciibent, terkibibent şiirleri ve hasımlarına yazdığı hicivlerle unutulmayan bir sima haline gelen Ziya Paşa'nın şairliği geleneksel eğitimden modern eğitime geçişin özgün tecrübelerinden biri olmuştur. Paşa, her ne kadar fiziksel cezaya cevaz vermese de "Nush ile uslanmayanı etmeli tektir/Tektirden anlamayanın hali kötektir" beyti ile önce nasihat, sonra uyarı ve en sonunda ceza sürecinin pedagojik sıralamasını yapmıştır. "Allah'a sığın şahs-ı halimin gazabından/Zira yumuşak huylu atın çiftesi pektir" beytiyle güler yüzlü, halim selim insanların sabrının da bir sınırının olacağı ve neticesinin sert olabileceği uyarısını at çiftesi üzerinden örneklendirmiştir. Ziya Paşa, üretken, verimli, olgun insanların hasede uğrayacağını, çevresindekilerce kıskanılacağını ise "Erbâb-ı kemâli çekemez nakıs olanlar/Rencide olur dîde-i huffaş ziyadan" diyerek hem tevriye sanatının en güzel örneklerinden birini vermiş hem de münevver kişilerin kaderini dile getirmiştir. Akıllı, bilgili, düşünen, sorgulayan ve üreten insanların kaderini ise "Her âkıle bir dert bu âlemde mukarrer/Rahat yaşamış var mı hiç gürûh-ı ukelâdan" diyerek hem edebî sanatın zirvesinden akıllı olmak ve ukala olmak arasındaki ince çizgiye işaret etmiş hem de akıllı insanların makus tarihine vurgu yapmıştır. "Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz" derken insan için yaptığı işin ve eserin önemli olduğuna değinen Ziya Paşa, insanlara en büyük nasihat olarak "İnsana sadakat yaraşır görse de ikrah/Yardımcısıdır doğruların Hazret-i Allah" diyerek sadakat, doğruluk ve samimiyet olduğunu son nokta gibi koymuştur. Daha bunlar gibi yüzlerce beytiyle Osmanlı son dönemi edebiyat, siyaset, din ve devlet hayatının âdeta toplu felsefesini yapan Ziya Paşa'nın beyitleri maarif ve irfan tarihinin derinlerde parlayan incileri gibidir.
Apaydın, Mustafa. “Ziya Paşa’nın Emil Tercümesinin Önsözü”. Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. 7/7 (2013), s.141-164.
Bilgegil, M. Kaya. Ziyâ Paşa Üzerine Bir Araştırma-1. Erzurum 1970.
Mardin, Şerif. Yeni Osmanlı Düşüncesinin Doğuşu. İstanbul 1998.
Meriç, Cemil. Bu Ülke. İstanbul 1975.
Osmanlı Eğitim Mirası: Klasik Dönem ve Modernleşme Süreci Üzerine Makaleler. haz. M. Gündüz. Ankara 2013.
Sungu, İhsan. “Ziya Paşa’nın Emile Tercümesi”. Tercüme. 1/1, 19 Mayıs 1940, s. 62-78.
Tanpınar, Ahmet Hamdi. 19 uncu Asır Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul 2001.
[Ziya Paşa]. “Maarife ait bend-i mahsustur”. Tercümân-ı Ahvâl. 2 Zilkade 1277, nr. 34, s.1-2.
Ziya Paşa, Çocukluk Hatıraları ve Terbiye Yazıları. haz. M. Gündüz. İstanbul 2024.
a.mlf. “Devlet-i Âliye’ye Ba‘sü Tenzil Olan Ma‘ârifin Esbâb-ı Tedennisi”. Hürriyet. nr. 6, 14 Rebîülevvel 1285, s. 1-3.
a.mlf. “Hüdâ Kadirdir Eyler Seng-i Harâdan Güher Peydâ”. Hürriyet. nr. 54, 25 Rebîülevvel 1286, s. 2-6.
Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/ziya-pasa
Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.
Tanzimat devri şair, edip, devlet adamı ve eğitimci.