Kuzey Afrika’da bir ülke.
Kuzey Afrika’da bir ülke.
Kuzey Afrika'da Libya ile Cezayir arasında bulunan Tunus'ta, milattan önce X. yüzyılda Suriye'den giden denizci Kenanlılar (Fenikeliler) Kartaca'yı kurarak başkent yaptılar. Yeryüzünün en mühim merkezlerinden biri haline gelen Kartaca, milattan önce III. yüzyıl ortalarında Romalılar tarafından yıkıldı. Romalılar'ın hakimiyeti milattan sonra 652'ye kadar sürdü. Hz. Osman döneminde müslümanlarca fethedildi. Ukbe b. Nâfi 670'te bölgeye giderek büyük bir cami yaptırdı, caminin çevresine de Kayrevan şehri kuruldu.
Halife Abdülmelik b. Mervân tarafından vali olarak tayin edilen Hassân b. Nûman'ın 696'da Kartaca bölgesini fethetmesiyle Tunus ve civarı tam anlamıyla İslam hakimiyetine girdi. Hassân b. Nûman bugün halen başkent olan Tunus'un da kurucusudur. Tunus, Araplar tarafından Kayrevan'dan sonra Afrika'da kurulan ikinci şehir olarak kabul edilmektedir.
734'te Kuzey Afrika Valisi Ubeydullah b. Habhâb'ın Tunus'ta yaptırdığı Zeytûne Camii, Kuzey Afrika müslümanlarının kültür merkezi oldu. Abbâsî Halifesi Hârûnürreşîd, 800 yılında bölgeye İbrâhim b. Ağleb'i vali olarak atadı. İbrâhim b. Ağleb, valilik müessesesini babadan oğula geçen bir sistem haline getirince Tunus ve civarında Ağlebîler dönemi başladı (800-909). Ağlebîler döneminde Hanefî ve Mâlikî mezhepleri Kuzey Afrika'da yayıldı. Kayrevan şehri dinî ilimlerin ve edebî faaliyetlerin merkezi haline geldi.
Şiî mezhebinin İsmâilî koluna mensup Fâtımîler, 909 yılında Ağlebîler'in iktidarına son verdi. Ancak bölgede fazla tutunamayan Fâtımîler, 973 yılında Mısır'a çekilmek zorunda kaldı.
Ardından Kuzey Afrika ve Endülüs'te hüküm süren Muvahhidler (1130-1269) döneminde yönetim, ilim, sanat ve mimari konularında Endülüs medeniyetinin tesirleri Kuzey Afrika'ya taşındı. Tefsir ve kıraat ilimleri ağırlıklı olmak üzere tıp, felsefe, edebiyat, fıkıh, kelam ve tasavvuf gibi ilmî faaliyetlere büyük önem verildi. Büyük hastaneler kuruldu. Dinî ve askerî mimariye önem verildi ve büyük camiler, hanlar, hamamlar inşa edildi. Muvahhidler (1130-1228) ve Hafsîler döneminde (1228-1574) Endülüs'ün yanı sıra Doğu İslam dünyasının bilimleri de Kuzey Afrika'ya taşındı.
Hafsîler devrinin sonlarında Avrupalı devletlerin saldırıları artmaya başlayınca Osmanlılar bölgeye geldi. Oruç Hızır Reis 1534'te önce Cezayir sonra da Tunus şehrini ele geçirdi. Bu süreçte şehir zaman zaman İspanyollar'la el değiştirse de 1573'te nihaî olarak Osmanlı topraklarına dahil edildi. Bundan sonra Tunus Osmanlı Devleti'ne bağlı Kuzey Afrika'da "Garp ocakları" olarak bilinen üç mümtaz eyaletten biri oldu. Osmanlı egemenliğine dahil olduktan sonra Tunus sırasıyla; İstanbul'dan gönderilen beylerbeyi, sancak beyi, dayılar ve beylerden sonra veraset sistemi ile öne çıkan bazı aileler tarafından yönetildi.
Akdeniz dünyasında önemli değişikliklerin meydana geldiği XIX. yüzyılda Tunus, Avrupa'nın özellikle de Fransızlar'ın yayılmacı politikalarından etkilenen bölgelerden biri oldu. Fransa 1881'de Tunus'a asker çıkardı. 1883 yılında imzalanan Mersâ Antlaşması ile de Tunus resmen Fransız idaresine girdi. Böylece Tunus, 1881-1956 yılları arasında Fransız sömürgesi ve egemenliği altında yaşamak zorunda kaldı.
II. Dünya Savaşı sonrasında ciddi bir güç kaybına uğrayan Fransa bu süreçte sömürgeleştirdiği coğrafyalarda başlayan bağımsızlık mücadeleleriyle uğraşmak zorunda kaldı ve 1956'da Tunus bağımsızlığına kavuştu.
Müslümanlar tarafından fethedilmesiyle birlikte buralarda inşa edilen cami, medrese, kütüphane, zaviye ve diğer kültür binalarıyla Tunus âdeta bir ilim merkezi haline geldi ve bu kurumlar ilmin gelişip yayılmasında etkili oldu. Bu devirde fıkıh, hadis, tasavvuf, edebiyat, matematik gibi alanlarda önemli ilim adamları yetişti.
Ünlü tarihçi, devlet adamı, sosyolog, iktisatçı ve modern tarih yazımının öncülerinden kabul edilen ve Kitâbü'l-İber, Mukaddime, Lübâbü'l-Muhassal, Şifâü's-Sâil li-Tehzîbi'l-Mesâil, et-Târif bi'bn Haldûn, Kasîde-i Bürde Şerhi, Kitabü'l-Mantık, Kitabü'l-Hisâb gibi kitapların müellifi İbn Haldun'u yetiştiren bu ilim merkezleri oldu. Osmanlılar burayı fethettikten sonra da ilmî hareketlilik devam etti. Osmanlılar devraldıkları bu ilmî ve kültürel mirası korudular, desteklediler ve sahip çıktılar.
Tunus'ta ilk kez 699 yılında kurulan Zeytûne Medresesi Kayrevan'dan sonra Kuzey Afrika coğrafyasının en önemli bilim ve medeniyet merkezi olarak faaliyet içinde oldu. Zeytûne Medresesi bilhassa Hafsîler zamanında önemli bir gelişme kaydetti, medrese âdeta üniversite konumuna yükseltildi. Hafsîler'in son dönemlerinde İspanyollar Tunus'u işgal edip kütüphaneleri yakıp yıkınca, buralardaki pek çok bilim adamı başka bölgelere kaçmak zorunda kaldı. Bu süreçte Tunus'ta ilmî hayat durma noktasına geldi. Ancak Osmanlı'nın bölgeye hâkim olmasıyla beraber düzen tekrar sağlandı ve Tunus ilmî olarak eski canlı günlerine kavuştu. Dolayısıyla Hafsîler'in tesis ettiği eğitim geleneği Osmanlı döneminde de gelişerek devam etti (bk. Zeytûne Medresesi).
Zeytûne Medresesi uzunca bir süre Tunus ve Kuzey Afrika coğrafyasının en mühim İslamî eğitim öğretim merkezlerinin başında yer aldı. Talebelerin çoğu eğitimlerini burada tamamlamak isterlerdi. Bundan dolayı Tunus'a komşu olan diğer ülkelerden de talebeler tahsillerini tamamlamak üzere en son olarak Zeytûne Medresesi'ne gelir ve burada yüksek düzeyde bir eğitime tâbi olduktan sonra diplomalarını alıp ülkelerine dönerlerdi.
Osmanlı döneminde, daha önce yapılmış ancak zamanla yakılıp yıkılan ve böylece işlevlerini kaybeden eğitimle ilgili müesseseler yenilenerek tekrar ihya edildi. Müstansıriye Medresesi, Şammâiye Medresesi ve Unkiye Medresesi bunlara örnek gösterilebilir. Özellikle İspanyollar'ın işgal ve istilasından sonra harabeye dönen bu yapılar tekrar yenilenerek eğitim hayatının devam etmesi sağlandı, aynı zamanda bu mekânlar zamanla dönemin meşhur âlimlerinin yetiştiği yerler oldu.
Osmanlı döneminin önemli eserlerinden biri 1612'de Yûsuf Dayı tarafından Türk çarşısında yaptırılan ve Tunus'taki ilk Hanefî camii olan Yûsufiye Camii'dir. Yûsuf Dayı, cami ile birlikte yine Hanefî mezhebine göre eğitim veren Yûsufiye Medresesi'ni de inşa ettirdi. Bu medrese Tunus'ta ilmî hayatın canlanmasında etkili oldu.
Yûsuf Dayı döneminde yapılan diğer önemli bir eser de Endülüsiye Medresesi'dir. Bu medrese Yûsuf Dayı'nın isteği üzerine Tunus'a zorla göç ettirilen Endülüslü müslümanlar tarafından inşa edildi. Döneminde baş gösteren yeniçeri ayaklanmalarını bastırıp kışlalarını yıktıran II. Murad Bey, 1673'te kendi adını taşıyan ve bazı kaynaklarda Tevbe Medresesi olarak da geçen Murâdiye Medresesi'ni inşa ettirdi. Bölge halkının ağırlıklı olarak Mâlikî mezhebinden olmasını dikkate alarak bu mezhepten hocalar tayin edildi. Murâdiye Medresesi günümüzde yöresel sanat atölyelerine dönüştürülerek asıl amacının dışında hizmet vermektedir.
Süvari Medresesi olarak da bilinen Kaid Murad Medresesi 1682'de Murâdî Emîri Murad b. Abdullah tarafından inşa ettirildi. Hanefî mezhebine göre eğitim faaliyetlerinin yürütüldüğü medresede talebeler için yurt binaları da bulunmaktadır.
Hüseynî beylerinden olan I. Ali Paşa'yı Tunus eğitim hayatı içerisinde ayrıca zikretmek gerekir. Evvela Zeytûne Medresesi civarında bulunan bir alanda Nahle Medresesi'ni, 1715'te Hüseyniye Medresesi'ni, 1749 yılında Âşûriye Medresesi'ni ve 1754'te de Süleymaniye Medresesi'ni inşa ettirdi. Âşûriye Medresesi ismini, bulunduğu mahalleden almıştır. Mâlikî mezhebine göre eğitim veren medrese, Ali Paşa'nın yaptırdığı okullar içinde en iyisi olarak kabul edilmektedir. İçinde ayrı bir kütüphanesi de bulunmaktadır. Ali Paşa oğlu Süleyman Bey'in adına da Süleymaniye Medresesi'ni yaptırdı. 1756 yılında da Süleymaniye Medresesi'nin yanına Bâşiye Medresesi adıyla başka bir medrese daha yapıldı. Günümüzde amacından farklı olarak belediye bünyesinde sanat merkezi olarak hizmet vermektedir. Ali Paşa'nın 1756'da yaptırdığı Bi'rülhaccâr Medresesi ile Mâlikî talebeler için inşa ettirdiği Havânît Âşûr Medresesi'ni de ayrıca zikretmek gerekir.
Tunus'ta eğitim ve modernleşme denildiğinde akla ilk gelen isimlerden biri Tunuslu Hayreddin Paşa'dır. Paşa, siyasî, sosyal ve iktisadî pek çok alanda reformlar gerçekleştirdi. Yaptığı reformların yanında eğitime de önem verdiği görülmektedir. Ülkede sadece öğrencilerin ve ilim adamlarının değil halkın da istifade edebileceği büyük bir kütüphane kurdu, bizzat kendisi el yazması 1100 cilt eser bağışladı ve değişik şehirlere dağılan çok sayıda eseri de kütüphaneye kazandırdı. Ayrıca Zeytûne Medresesi'ndeki eğitime yeni düzenlemeler getirdi.
Yine Hayreddin Paşa tarafından 1874 yılında tesis edilen Vakıflar Cemiyeti Tunus tarihinde önemli bir yer teşkil eder. Cemiyet kurulmadan evvel Tunus'taki vakıfların idaresi yargı, savunma bakanlığı ve belediye tarafından yürütülüyordu. Vakıflara ait malların, kazanımların kayba uğradığı, zimmete paraların geçirildiği, çeşitli yolsuzlukların olduğu, bundan dolayı vakıfların kendi ana gereksinimlerini dahi karşılayamadığı bir süreçte cemiyetin kurulmuş olması birçok vakfın tekrar ayağa kalkmasına sebep oldu. Bu süreçte çok sayıda vakıf içinde bulunduğu olumsuz şartlardan kurtarıldı, ülkenin farklı bölgelerinde bulunan bu vakıflara ait mülkler tespit edilip kayıt altına alındı. Birçok vakfın durumunun iyileştirilmesi, suistimallerin ortaya çıkarılması, denetim ve muhasebe kurallarının konulması Vakıflar Cemiyeti'nin tesisi ile gerçekleşti.
1875'te Tunus'un merkezî bir alanında inşa ettirilen Sâdıkıye Medresesi modern mânada ilk eğitim kurumu hüviyetindedir. Bu medrese kurulurken Avrupa'daki okullar örnek alındı. Talebeler burada Arapça ile birlikte Türkçe, İtalyanca ve Fransızca'nın da okutulduğu iyi bir eğitim gördüler. İlerleyen süreçte birçok önemli şahıs bu medreseden mezun oldu ve bunlar Tunus'un kaderinde önemli rol oynadılar. Bağımsız Tunus'un ilk devlet başkanı Habib Burgiba bunlara örnek gösterilebilir. Tunus'un modernleşme tarihinde çok özel bir yerde olan medrese, günümüzde halen lise olarak kullanılmaktadır.
İslam medeniyeti Tunus'a ulaştıktan sonra kültürel hayata katkı sağlayan kurumlardan biri de kütüphaneler oldu. Ukbe b. Nâfi' ile başlayan medrese, hastane, cami, mescit ve kütüphaneler inşa etme uğraşıları Osmanlı döneminde de devam ettirildi. İdareciler saraylarında yaptırdıkları kütüphanelerden başka medrese ve camilerde de kitapların olmasına itina gösterdiler ve yaptırdıkları her eğitim ve kültür binasının yanına bir de kütüphane inşa ettirdiler. Hafsîler'in son dönemlerinde, sadece Zeytûne Camii'ne ait kütüphanelerde 200.000 cilt kitabın olduğu belirtilmektedir. Bunların içerisinde hatırı sayılır sayıda nadir yazma eserlerin de olduğu ifade edilmektedir.
Tunus'un sahip olduğu en önemli iki kütüphane Zeytûne Camii'nin bünyesinde bulunan kütüphaneler ile Kayrevan'daki Ulucami Külliyesi'ne ait kütüphanedir. IX. asırdan kalan Kayrevan Kütüphanesi Fâtımîler'in şehri istilası sırasında âdeta yok edildi. Kıymetli eserlere sahip olan Zeytûne'deki kütüphaneler ise İspanyollar'ın saldırılarıyla ortadan kaldırıldı. Bazı eserler de çalındı. İspanyollar'ı bu süreçte bölgeden uzaklaştıran Türkler oldu ve onlardan geriye kalan enkazı yenilemek yine Türkler'e düştü.
Osmanlı döneminde devlet eliyle kurulan kütüphanelerden başka siyasî, edebî ve ilmî kimlikleriyle öne çıkan bazı kişilerin kurduğu kütüphaneleri de zikretmek gerekir. Ebü'l-Hasan Kerrây Kütüphanesi, Ahmediye Kütüphanesi, Hüseyin Hoca Bâş Memlük Kütüphanesi ve Nûriye Kütüphanesi bunlara örnek gösterilebilir.
Tunus'ta XIX. yüzyılda başlayan eğitim reformları 1881 yılında Fransız işgaliyle farklı bir boyut kazandı. Bu süreçten sonra Fransız-Arap okullarının ağırlığı hissedilmeye başlandı. Özellikle Tunus'ta Fransız yanlısı üst düzey yönetici yetiştirmek amacıyla belirli bir plan çerçevesinde Sâdıkiye Medresesi'nin ele geçirilmesi hedeflendi ve başarılı olundu. Tunus millî eğitiminin başına Fransız görevliler getirildi. Türkçe ve İtalyanca dilleri müfredattan çıkarılarak yerine Arapça'nın yanında Fransızca konuldu. Bunun amacı Tunus'un geleceğini kontrol etmek maksadıyla eğitimin doğasını değiştirmekti.
1958 yılında yapılan eğitim reformuna kadar Tunus'ta eğitim sisteminde çeşitlilik vardı. Halkın önemli kısmı ücretli olduğu için modern okullardan istifade edemiyordu. Bu süreçte çok sayıda Avrupalı Tunus'a yerleştiğinden farklı okullar ve eğitim kurumları inşa edildi. Dolayısıyla her bir gruba ait okulun farklı müfredatları vardı. Buna Tunus'taki mescitler ve Zeytûne gibi müslüman okulları, Sâdıkiye gibi modern Fransız kurumları, etnik okullar da dahildi. Bunlar genellikle dinî dernek ve cemiyetler tarafından finanse ediliyordu. Bu süreçte eğitim sisteminin ve müfredatların içeriği Fransız sömürge sisteminin amacına hizmet etmeye yönelikti ve bunda Tunuslular'ın bir çıkarı yoktu.
1956'da bağımsızlık kazanıldıktan sonra Tunuslu önderler bütün vatandaşlarının ücretsiz eğitim alması hususunda Türkiye'yi de örnek alarak laik bir eğitim sistemini benimsediler. 1858'de çıkarılan yasa ile Tunus eğitim sistemi ilköğretim, lise ve üniversite olmak üzere üç kategoriye ayrıldı. Eğitim zorunlu ve ücretsiz hale getirildi. 1960'larda Fransızca'dan ziyade Arapça eğitime önem verildi. 1980'li yıllarda Mezali yönetiminde Tunus'ta Arapça eğitim konusunda daha ciddi reformlar yapıldı. Bu dönemde Tunus ilkokullarındaki fizik, kimya, matematik gibi fen bilimlerini de kapsayacak şekilde bütün derslerin Arapça olarak okutulması sağlandı. Bu süreç daha sonraki yıllarda da devam etti.
Günümüzde devletin yanında özel sektörün de katıldığı üç aşamalı eğitim sistemine sahip Tunus'ta zorunlu olarak on sene ilköğretim ve dört yıl da ortaöğretim sürmektedir. Devamında da yükseköğretim gelmektedir. Halihazırda Zeytûne Üniversitesi, Kartaca Üniversitesi, Tunus Üniversitesi, Tunus Manar Üniversitesi ve İbn Haldun Üniversitesi gibi on iki devlet üniversitesi varken özel sektöre ait yirmi eğitim kuruluşu bulunmaktadır. Devlet üniversitelerinde 400.000 civarında öğrenci olup bunlardan her yıl yaklaşık 70.000'i mezun olmaktadır. Tunus'ta 3500 civarında yabancı öğrenci vardır, 11.000 Tunuslu öğrenci de başka ülkelerde eğitim almaktadır.
Hayreddin (Paşa, Tunuslu). Akvemü’l-Mesâlik fî Ma‘rifeti Ahvâli’l-Memâlik. Tunus 1284.
İlter, Aziz Samih. Şimalî Afrika’da Türkler. C. II, İstanbul 1937.
Kâtib Çelebi. Tuhfetü’l-Kibâr fî Esfâri’l-Bihâr. İstanbul 1329.
Kavas, Ahmet. “Tunus (Osmanlı Dönemi)”. DİA. 2012, XLI, 388-393.
Laroussi, Mohamed. 19. Yüzyıl ile 20. Yüzyılın İlk Yarısında Tunus’ta Vakıflar. Dr.T, Marmara Üniversitesi, 2009.
Muhammed b. Hoca. Târîhu Meâlimi’t-Tevhîd fi’l-Kadîm ve fi’l-Cedîd. Tunus 1939.
Muhammed Bayram el-Hâmis. Safvetü’l-İ‘tibâr bi-Müstevdai’l-Emsâr ve’l-Aktâr. C. II, III, Kahire 1302.
Stiti, Mustapha. Tunus’un Fransızlar Tarafından İşgali Karşısında Osmanlı Siyaseti (1878-1888). Dr.T, İstanbul Üniversitesi, 2008.
Tanınmış, Ayten. Osmanlı Döneminde Tunus’ta Edebî ve Kültürel Hayat. İstanbul Üniversitesi, 2018.
Yiğit, İsmail. “Tunus (Kültür ve Medeniyet)”. DİA. 2012, XLI, 393-397.
Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/tunus
Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.
Kuzey Afrika’da bir ülke.