A

"MUHAMMEDİYE"

Halk eğitimi için siyer-mevlit türünde yazılmış kitap.

  • "MUHAMMEDİYE"
    • Nihat ÖZTOPRAK
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 23.10.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/muhammediye
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    "MUHAMMEDİYE"
"MUHAMMEDİYE"

Halk eğitimi için siyer-mevlit türünde yazılmış kitap.

  • "MUHAMMEDİYE"
    • Nihat ÖZTOPRAK
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 23.10.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/muhammediye
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    "MUHAMMEDİYE"

Muhammediye, Türkler'in Hz. Peygamber'i ve İslam dinini öğrendiği temellerden biridir. Halkı irşat etmek amacıyla yazılan eserin hedef kitlesi tek bir zümre olmayıp basit kısımlarıyla avama mürekkep ve tasavvufî kısımlarıyla da havassa hitap etmektedir. Böylece İslam'ın esasları, Hz. Peygamber'in hayatı, sünneti, tebliği ve sevgisi Türkler'in hafızasına standart bir çerçevede yerleşmiştir.

Yazıcıoğlu Mehmed (ö. 1451) Ankara'da doğmuş, fakat Gelibolu'da ömür sürmüştür. Babası Yazıcı Sâlih ulemadandır. Yazıcıoğlu Mehmed ilk tahsilini babasıyla yaptıktan sonra aralarında Molla Zeyneddin Arab ve Haydâr-ı Hafî'nin de bulunduğu âlimlerin tedrisinden geçti. Arapça ve Farsça'ya hakimiyeti göz önünde bulundurulduğunda iyi bir tahsil gördüğü anlaşılmaktadır. Hacı Bayram Velî'ye intisabının ardından Gelibolu'nun Namazgâh beldesinin Hamza koyu sahiline nazır bir kayalıktaki çilehanesinde münzevi bir hayat yaşadı. Şehrin merkezinde bir tekkesinin olduğu, Gelibolulular'ın kendisinden feyiz aldığı kaynaklarda zikredilmektedir. Doksanlı yaşlarında vefat etti ve İstanbul yolu üzerinde kardeşi Ahmed Bîcan'ın mezarı yakınındaki türbeye defnedildi. Muhammediye'den başka Şerhu Fusûsi'l-Hikem adlı bir eseri daha vardır. Tasavvufî ve edebî yönü son derece güçlü olan Yazıcıoğlu'nun "Vefâtü'l-Hasan ve'l-Hüseyin" başlıklı mersiyesi (Yazıcıoğlu Mersiyesi) Hatip Zâkirî Hasan Efendi tarafından bestelenmiş ve günümüze kadar gelmiştir. Eser besteli mersiyelerin en eskilerinden biridir.

Muhammediye'nin müellif nüshası 9008 beyitten oluşmakla birlikte birinci bölümde tevhit, naat, dört halife, Hz. Peygamber'in torunları ve yaratılış konuları ele alınmaktadır. İkinci bölüm Hz. Peygamber'in doğumu, viladet mucizeleri, çocukluğu, gençliği, risaleti, mucizeleri, gazaları, Veda haccı ve vefatının yanı sıra ilk müslümanlar, hicret, ezan, Kur'an'ın hususiyetleri, diğer peygamberler; besmele, Fâtiha ve İhlâs sûrelerinin faziletlerine ayrılmıştır. Son bölümde ise kıyamet alametleri ve ahiret ahvali anlatılmıştır.

Yazıcıoğlu Mehmed eserini önce Arapça olarak Megaribü'z-Zamân adıyla yazmış, ardından yakın çevresi ve halkın talebiyle Türkçe olarak nazmetmiştir. Bizzat eserinde bildirdiğine göre telif sebebi rüyasında Hz. Peygamber'i görmesi ve onun bu yöndeki telkinlerine muhatap olmasıdır. Üç yıl emek verdiği eserini 1449 yılında tamamlamıştır. Müellif nüshası Gelibolu'daki hücresinde XX. yüzyılın ortalarına kadar halk tarafından muhafaza edilmiştir. 1943 yılında ise Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşiv ve Neşriyat Müdürlüğü Kütüphanesi'ne alınmıştır. Tasavvuf ehli ve âlim bir kişi olan kardeşi Ahmed Bîcan da (ö. 1466 sonrası) Muhammediye'yi Envârü'l-Âşıkîn adıyla nesre çevirmiştir (bk. Envârü'l-Âşıkîn).

Yazıldıktan kısa bir müddet sonra Türkçe konuşulan diyarlara ulaşan ve her kesimden insanın ilgi ve muhabbetine mazhar olan Muhammediye, şifahî geleneğin yaygın olduğu dönemlerde köy ve şehirlerdeki ev, konak, saray ve benzeri mekânlarda tertip edilen kıraat ve sohbet meclislerinde bir okuyucu tarafından okunup izah edilen eserler grubuna dahil olmuştur. Eser, asırlarca mekteplerde ders kitabı olarak okutulmuş, çeşitli bölümleri ezberlenmiş üzerine şerhler ve nazireler yazılmıştır. Kalem erbabı arasında edebî bir tür olarak kabul görmüş, bu minvalde üslup ve tertip bakımından benzerleri yazılmıştır. Mevlit gibi bestelenmiş, şehir ve kasabalarda bu besteleri icra edenler muhammediye hanlık müessesesini ortaya çıkarmıştır. Nitekim bazı vakfiyelerde "cami ve tekkelerde Muhammediye okunması için" bir kısım vazifeliler tayin edilmiştir.

Osmanlı padişahlarının nezdinde eserin ayrı bir yeri vardı. Gelibolu'da bulunan müellif nüshası Sultan II. Selim, IV. Mustafa, II. Mahmud ve Abdülmecid'in cülus törenlerinde İstanbul'a getirtilerek padişahlar tarafından ziyaret edilmiş ve bu faaliyet resmi merasim silsilesinde yer almıştır. Ayrıca I. Ahmed, II. Mahmud, Abdülmecid ve II. Abdülhamid'in Gelibolu'ya gittiklerinde Yazıcıoğlu'nun türbesine ziyaretleri ve Muhammediye'yi görerek mevlit okutmaları devletin üst düzeydeki alakasını gösteren diğer tarihi vakalardır.

Muhammediye'nin şöhreti Osmanlı ve Türkiye ile sınırlı kalmayarak Kırım, Kazan, Başkırt, Uygur, Balkanlar, Kafkaslar ve Mâverâünnehir gibi diğer Türk ve İslam coğrafyalarına da yayılmış, oralara da mal olmuştur. Evliya Çelebi Seyahatnâme'sinde Gelibolulular'ın Muhammediye'yi ezberlemeyi çok sevdiklerini, Ejderhan'da Rusça tercümesini okuyan müslümanlara rastladığını kaydetmiştir. Osmanlı'da olduğu gibi Cumhuriyet'ten sonra da Muhammediye okuma günleri tertiplendiği, bu maksatla büyük kalabalıkların bir araya geldiği bilinmektedir. Sadece İstanbul kütüphanelerinde elli sekiz adet tam nüshasının yer alması, pek çok evde bir nüshasının bulunması esere gösterilen yoğun ilgiye işaret etmektedir.

Muhammediye'de okuyucu ve dinleyicilerin konuları daha iyi anlamaları, olay ve olguları zihinlerinde canlandırmaları için klasik kıssa, tahkiye ve temsil metotları kullanılmıştır. Aynı şekilde "eğer bize sorarsan/sorulursa" gibi kalıplarla okuyucunun dikkati çekilmiş, uzun izahlara düşme tehlikesi bertaraf edilmiştir:

"Gökleri pes kabz ede andan düre kâğıt gibi

Yerlere ata bu gökleri işit bî-ihticâc

Yüce dağlar atıla yün gibi dedim dedim

Melekler kuşata yeri nitekim suyu tas."

mısralarında görüldüğü gibi insanın tahayyül sınırlarını zorlayan kıyamet sahneleri Türkçe'nin bugün de yaşayan özgün ifadeleriyle tasvir edilmektedir.

Eser manzum olması hasebiyle geleneksel şiir anlayışını sürdürmesi, kitaptaki yüzlerce konu başlığını en veciz şekilde sunması ve okuyucuyu sözü güzelleştirmeye sevketmesi yönüyle de halk eğitimine katkı vermiştir. Eserde çokça dua bölümünün yer alması da okuyucuyu duaya yönlendirmesi yanında hatip ve eğitimcilere de bu etkileme yolunu tavsiye etmektedir.

Namaz, oruç ve hac gibi dinî vecibeler, ibadetlerin faziletleri, ahlakî kural ve meziyetler, âdâb-ı muâşeret, tasavvufî konular didaktik bir üslupla aktarılmıştır. Böylece bunlara muhatap olan ferdin ve toplumun değer dünyasının inşası sürdürülmüş, bilgi ve nasihatlerle bilinç düzeyi yükseltilmiş ve pekiştirilmiştir.

"Emanet ne idi anda salât ile zekât idi

Oruçtu hacc-ı beyt idi kim olalar tutup haffâz

Dahi sıdk-ı kelam idi dahi borç ödemekti hem

Terazi kilede adl ü emanette olup haffâz."

Bu mısralarda ise ibadet ve ahlakın birbiriyle örüldüğü ve bunun aksinin düşünülemeyeceği örneklendirilmektedir.

Muhammediye'de özellikle ilim ve onunla alakalı bahisler öne çıkartılmış, methedilmiş ve İslamî ilim anlayışı çerçevesinde zuhur eden âlim tipi ortaya konmuştur. Esere göre mutlak ilim sahibi, ilmin kaynağı Allah'tır. "Sana ve ilmine yok hadd ü pâyan/Bana ve sözüme var add ü pâyan" sözü muvacehesinde sonsuz ilim sahibi ve ilmin menbaı O'dur. İlmi dilediğine bahşeder. Dolayısıyla ilim Allah'ın melekler ve Kur'an vasıtasıyla insanlara aktardığı, oradan da Hz. Peygamber'in yeryüzüne saçtığı bir nurdur. İlim nuru Allah tarafından ona talip olanlara ikram edilmiştir. Bizzat Allah Teâlâ onu övdüğü için ayrıca methetmeye gerek yoktur. Ahiretteki sorgu duraklarından biri Kur'an'ı öğrenmek ve öğretmek iken bir diğeri kişinin "tâlib-i ilim" olup olmadığıdır. Bu bakış açısıyla "Cihana ölmeğe geldin ölürsen/Cihana bilmeğe geldin bilirsen" diyerek ilmi tıpkı ölüm gibi dünya hayatının merkezine yerleştirmiştir.

Yazıcıoğlu'na göre dünyada insana bahşedilmiş iki nimetten biri hayat diğeri ilimdir. Ruh ilimle şeref ve ferahlık bulur. Alimler ise her şeyden önce akıl, ilim ve faziletleri bakımından peygamberlere benzerler. "Kâmil, müttaki, ehl-i salah" sıfatlarını taşırlar. Allah onları halka birer kandil (misbah) kılmıştır. Allah'tan en fazla korkanlar onlardır. Ancak bütün bunlarla birlikte âlimler ilimle yüceldikleri gibi ilmin de onların omuzlarına yüklediği sorumluluklar vardır. "İlmiyle amel etmek", "ihlas sahibi olmak" ve "dünyaya tamah etmemek" bunlardan bazılarıdır.

Geleneksel anlayışa göre ilimden sonraki basamakta yer alan "irfan" ve "marifet" hakkında Yazıcıoğlu, bu neviden bilginin ve bilme eyleminin kesbî değil de vehbî yolla elde edileceğini söyleyerek klasik tasavvufî düşünceden beslendiğini ortaya koymaktadır. "Çün ere bu makama seyr-i ârif/Ana keşf ola esrâr-ı maarif" ve aynı minvalde "Doğa çün marifet nuru gönüldür ona âyine/Gönül yere göğe sığmaz elinde tutar ol vehhâb" derken buna vurgu yapmaktadır. Ancak "Muhammed'dür Hakk'ın sırrı/maarif şehrinin hanı" sözleriyle marifetin başköşesine Hz. Peygamber'i yerleştirmiş, buna mukabil marifet kapısının herkese açık olduğunu da belirtmiştir.

Yazıcıoğlu'na göre âlemin ahlak, kerem ve doğruluk gibi Hz. Peygamber'den öğrendiği bir başka meziyet de edeptir. Bu meziyetin tecessüm ettiği şahısları bizzat tanıdığını da "Hem üstadım benim Zeynü'l-Arab idi/Kim içi dışı ilim ile edeb idi" sözleriyle dile getirmektedir.

Eserdeki "aşk" anlayışı ve âşık-mâşuk ilişkisi, nihaî hedefe konan Allah aşkı, aşığın gözünün daima yaşlı oluşu, mâşuku için canından geçmesi, onu görebilmek için bin bir sıkıntıya duçar olması gibi haller bağlamında klasik edebiyat temalarıyla benzerlik arzetmektedir. Fakat "Adn'a girmek ister isen sadık ol/Ya şehid ol olmazsan âşık ol" çağrısı yazarın onu ne kadar yücelttiğini göstermektedir.

Muhammediye'de işlenen makbul insan her şeyden önce iman sahibidir. Allah'ı sever, yüceltir, zikreder. Takvası sebebiyle gizlide ve âşikârda günah işlemez. Hz. Peygamber'e tâbi olur. İbadetlerinde hassastır. Sürekli şükür makamındadır. Adaletli, ağır başlı, kanaatkâr, mütevazi, cömert, sabırlı, sözüne sadık, tövbekâr, özü sözü bir, ihlaslı ve ilim sahibidir. İyiliği emredip kötülükten sakındırır, şüpheli şeylerden kaçınır, emanete ihanet etmez, faydasız işlerle uğraşmaz, cana kastetmez ve haram lokma yemez. Ömrünü ve malını Allah yolunda harcayıp ana-baba, akrabalık ve komşuluk haklarına riayet eder. Hiçbir varlığı incitmediği gibi viran gönülleri imar eder. Zayıfı kollar, kendisi için istediğini başkaları için de ister. Ara bozucu, âsi, kibirli, inatçı, cimri, gayretsiz, yalancı, müfteri, gıybetçi, menfaatperest değildir. İçki, zina, faiz, zulüm, sihir, kibir, gösteriş hayatında yoktur. Toplumun idarecileri de daima gaza ehlidir, şehitlik arzusundadır. Devleti iyi idare etmek, nasihatlere uymak, emri altındakilere âdil olması onun vazifelerindendir.

XV. yüzyıldan bu yana Türk milletinin fikir ve ahlak kodlarına fevkalade katkılarda bulunan Muhammediye günümüzde edebiyat, ilahiyat ve eğitim disiplinleri tarafından çeşitli incelemelere tâbi tutulduğu gibi hâlâ baskıları yapılan ve okunan kadim eserler arasında yer almaktadır. Lakin buna rağmen yeteri kadar güncellenmediği ve gençlerin gündemine girmesi için gerekli çalışmaların yapılmadığı da âşikârdır.

Kaynakça

Akkuş, Ahmet. Yazıcıoğlu Muhammed ve Muhammediye Adlı Eserinin Kültür Tarihimizdeki Yeri. YLT, Rize Üniversitesi, 2010.

Ay, Hatice Yavuz. Yazıcıoğlu Mehmed’in Muhammediye Adlı Eserinin Din Eğitimi Açısından İncelenmesi. YLT, Ankara Üniversitesi, 2020.

Köprülü, Mehmed Fuad. Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul 2016.

Muhammediye. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşiv ve Neşriyat Müdürlüğü Kütüphanesi, nr. 431/A (Müellif hattı yazma).

Uzun, Mustafa. “Muhammediyye”. DİA. 2020, XXX, 583-584.

Yamak, Mehmet Bilal. “Yazıcızade Muhammed Efendi’nin Muhammediyye’sinin Cülûs Merasimlerinde Padişahlar Tarafından Ziyaret Edilmesi Meselesi”. IX. Uluslararası Türkoloji Kongresi: Türk Kültür ve Medeniyetinin Sürekliliği, 20-22 Ekim 2021, Bildiri Kitabı. ed. B. Bayram v. dğr. Türkistan 2021, s. 339-347.

a.mlf. Yazıcızâde Kardeşler: Muhammed Efendi - Ahmed-i Bîcân (İlmî, Tasavvufî Görüşleri - Eserleri - Osmanlıya Tesirleri). İstanbul 2022.

Yazıcıoğlu Mehmed. Muhammediye. haz. A. Çelebioğlu. İstanbul 2018.

Yılmaz, Kadir. 1556 Tarihli Muhammediye: İnceleme-Metin-Dizin. Dr.T, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2020.

Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/muhammediye

Görüş, öneri ve yorumlarınız için tıklayınız.

Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.

"MUHAMMEDİYE"

Halk eğitimi için siyer-mevlit türünde yazılmış kitap.