A

MEDRESETÜ'l-HATTÂTÎN(1915-1924)

Osmanlı’da hat ve diğer tezyinî sanatların öğretildiği ilk eğitim kurumu.

  • MEDRESETÜ'l-HATTÂTÎN
    • Mustafa Uğur DERMAN
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 31.10.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/medresetul-hattatin
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    MEDRESETÜ'l-HATTÂTÎN
MEDRESETÜ'l-HATTÂTÎN (1915-1924)

Osmanlı’da hat ve diğer tezyinî sanatların öğretildiği ilk eğitim kurumu.

  • MEDRESETÜ'l-HATTÂTÎN
    • Mustafa Uğur DERMAN
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 31.10.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/medresetul-hattatin
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    MEDRESETÜ'l-HATTÂTÎN

Osmanlı medeniyet tarihinde mühim bir mevkii olan hüsnühattın öğretimi iki şekilde sürdürülmüştür. Bunlardan ilki, hat üstadının ekseriyetle evinde talebeyle bire bir meşk yoluyla meşgul olması suretiyle gerçekleşmiştir. Bu öğretim şeklinin para ile karşılanan maddi bir tarafı yoktur. İkinci öğretim yolu ise, vakfedilerek kurulmuş medrese ve mektep gibi öğretim müesseselerinde eğitimin gerçekleştirilmesidir. Bu öğretim usulünde hat üstatları talebeden para almadan meşketmekle birlikte bunun karşılığı olarak, bağlı oldukları vakıftan muayyen bir ücret almışlardır. Tanzimat'tan sonra açılan rüşdî (orta) ve idâdî (lise) mekteplerinde de devlet tarafından tayin olunmuş hat muallimleri aylık alarak bu vazifelerini icra etmişlerdir.

XIX. asrın malî darlıkları içinde, o zamana kadar takip edilen gelenekli yol artık geçmişteki gibi yürüyemeyince çağın ihtiyaçlarına uygun bir öğretim müessesesi aranır hale gelmiş; tezhip, cilt, ebru, şebih (minyatür) gibi hüsnühatla yakın olan diğer kitap sanatları çoklukla babadan oğula devredilerek yürütülen bir esnaf zanaatı şekline bürünmüştür.

Şeyhülislam Hayri Efendi'nin (1867-1921) Evkaf nazırlığı sırasında devrin hattatlarından Ârif Hikmet Bey'in (1886-1918) bir münasebetle kendisine hatırlatması üzerine, bu alanda hizmet verecek bir müessesenin kurulması fikri, Hayri Efendi tarafından da benimsenmiştir. Evkaf İdaresi'ne malî yük getirmemesi için, medrese ve benzeri kuruluşlarda eskiden beri mevcut olan ve bazısı kullanılmayan hat muallimliği tahsislerinin bir araya toplanmasıyla hâsıl olan meblağ Medresetü'l-hattâtîn'e (Hattatlar Medresesi) aktarılmıştır. Bu kurum için düşünülen tedris tarzının klasik medrese tahsiliyle bir benzerliği bulunmamakla birlikte, adı için Evkaf İdaresi'ne de uygun gelen Medresetü'l-hattâtîn ismi tercih olunmuştur. Fakat sırf adındaki "medrese" kelimesi sebebiyle bu mühim müessesenin dokuz yıl sonra kapatılması gündeme gelmiştir.

Müdürlüğüne hattat Ârif Hikmet Bey'in getirildiği Medresetü'l-hattâtîn, Tersane Emini Yûsuf Efendi tarafından vaktiyle yaptırılıp vakfedilen bir sıbyan mektebinde 20 Mayıs 1915 tarihinde açılmıştır. Bütün vakıf mektepleri gibi bu yeni medresede, Evkaf Nezareti'nin Müessesât-ı İlmiye Müdürlüğü'ne bağlı olarak kurulmuşken, daha sonra Süleymaniye Külliyesi'nde 27 Nisan 1914'te henüz açılmış bulunan Evkaf-ı İslâmiye (şimdiki Türk ve İslam Eserleri Müzesi) idaresine tevdi olunmuştur. Bunun üzerine Ârif Hikmet Bey vazifesinden istifa etmiştir.

Medresetü'l-hattâtîn'in ilk hoca kadrosu arasında; sülüs nesih hat nevinde Hacı Kâmil (Akdik, 1861-1941), celî sülüs-tuğrada Tuğrakeş İsmail Hakkı (Altunbezer, 1873-1946), tâlikte Hulusi (Yazgan, 1869-1940), divânî-celî divânîde Ferid Bey (1858-1930?), rik'ada Mehmed Said Bey (1860-1938), tezhipte Yeniköylü Mehmed Nûri (Urunay), ciltte Bahaddin (Tokatlıoğlu, 1866-1939) gibi mühim isimler yer almıştır.

Medresetü'l-hattâtîn, Bâbıâli gibi Osmanlı idarî zümrelerinin fazlaca bulunduğu bir semtte faaliyetini sürdürdüğü cihetle, müdavimleri çok olan bir eğitim müessesesi haline gelmiştir. Muallimler, haftada iki veya üç gün öğle vakti 12.00-14.00 saatleri arasına faaliyetlerini sıkıştırmış, böylelikle resmî dairelerde vazifeli heveskârların da buraya devamına imkân sağlanmıştır. Hocalar da ekseriya resmî vazifeli oldukları için, tabiatıyla ihtiyaç durumuna göre öğle saatleri dışında da talebelerin hocalarla meşk için buluşmaları mümkün olmuştur.

Medresetü'l-hattâtîn'e tahsis edilen Cağaloğlu Yokuşu'ndaki tamamı yaklaşık 150 m² olan iki katlı taş binaya, kapıda ayakkabılar çıkartılarak girilir, üst kata merdivenle çıkılırdı. Hat hocaları duvarlara dayalı erkân minderlerinde oturup talebenin meşkini diz üstünde yazar veya tashih ederlerdi. Hat dışındaki sanatların hocaları ise ortadaki büyük masanın etrafında yer alırlardı.

Tedrisata başlanıldıktan bir müddet sonra, sülüs-nesih yazıları için ikinci bir hocaya ihtiyaç duyulmuş ve bunun için de Hasan Rızâ Efendi (1849-1920) seçilmiştir. Târîh-i hutût ve hattâtîn derslerini de Yenişehr-i Fenârî Hüseyin Hâşim Bey (1861-1920) vermeye başlamıştır. 1916 senesinde Emîrzâde Kemal Bey (1934) hatt-ı kûfî ve resm-i hattî; Necmeddin ise (Okyay, 1883-1976) ebru ve âhar derslerine hoca olmuş, aynı yıl hazırlanıp bastırılan Medresetü'l-hattâtîn Talimatnamesi ilgilenenlerin bilgisine sunulmuştur. Medrese her yıl ramazan aylarına mahsus olmak üzere bir ay boyunca tatile girmiştir. Ramazanda düzenlenen sergilerde önceleri sadece tarihî hat eserleri sergilenirken ilerleyen yıllarda medrese talebelerinin işleri de yer almıştır.

Bir kabahati sebebiyle tezhip muallimi Yeniköylü Mehmed Nûri Bey 1917'de vazifesinden alınınca İranlı Tâhirzâde Hüseyin Behzad (1889-1963) Enver Paşa'nın tasarrufuyla medreseye hoca olarak dahil edilmiştir. Damad Ali Kenan Bey de (Esin, 1882-1961) bir müddet kûfî dersleri vermiştir. Hasan Rızâ Efendi'nin görme güçlüğünün artması üzerine, Hacı Nuri Korman (1868-1951) sülüs-nesih hatları için 1920 yılında muallim olmuştur.

Medresetü'l-hattâtîn'in ilk mezunları olan on üç hüsnühat talebesine 14 Ekim 1918 tarihinde icazetnameleri verilmiştir. Buranın ilk mezunları arasında medresenin zaten iki yıldır ebru-âhar muallimliğinde bulunan Necmeddin ve ileride çok tanınacak olan Mustafa Halim (Özyazıcı, 1898-1964) efendiler ön sırayı almıştır. Şevket (Pektaş, 1880-1964), Nizâmeddin (1892-1934) ve Şâdî beyler de mezunlar arasında diğer ismi bilinenlerdir.

Açılalı henüz altı yıl olmasına rağmen Medresetü'l-hattâtîn ilk kapanma tehlikesini 1921 yılında Evkaf nâzırı olan Hüseyin Kâzım Kadri Bey (1870-1934) zamanında yaşamıştır. Evkafa ait hizmetlerin tahsisat yokluğundan gerçekleştirilemediğini müşahede eden Kâzım Bey, burası için yapılan harcamaların esasen cılızlaşan evkaf vâridatından çıktığı zehabına kapılarak bunu haksız bulmuş, medresenin derhal kapatılmasını istemiştir. O zaman işin hakikatini bilenler medresenin harcamalarının vakfedilmiş yazı muallimliği tahsislerinden yapıldığını ispat ederek kapanmayı önlemişler, Kâzım Bey de iki ay sonra nazırlıktan ayrılmıştır.

Medresetü'l-hattâtîn'in ikinci icazet merasimi ise 27 Kasım 1923 tarihinde yapılmış, yirmi iki mezun verilmiştir. Bunların ikisi tezhipten, yirmisi hattan mezun olmuştur. Tezhipten mezun olanlar Ahmet Süheyl (Ünver) (1898-1986) ve Hâmid (1891-1982) beylerdir. Hat dalında ise Hüseyin Mâcid (Ayral, 1891-1961) zikre şayandır. Medresenin icazetnameleri klasik tarzda değildir. Etrafını matbu bir tezyinatın çevirdiği yazı sahasındaki izin cümlesi daima divânî hatla Hakkı Bey tarafından yazılmıştır. Medresetü'l-hattâtîn'de bu iki icazet merasimi dışında mezun verilmediği anlaşılmaktadır.

Medrese Cumhuriyet'in ilanından sonra da faaliyetini sürdürmüş fakat medreselerin kapatılması hakkındaki Tevhîd-i Tedrisat Kanunu'nun 3 Mart 1924 tarihinde yürürlüğe girmesiyle ilgası cihetine gidilmiştir. İsmine bakılarak alınan bu karar, anılan sanatları sevenlerde büyük teessür uyandırmıştır. Bu işe en çok üzülenlerden biri olan müzeler müdürü Halil Edhem (Eldem, 1861-1938) medrese hocalarına burasının elden kaçırılmaması gerektiğini, kendisinin Ankara nezdinde gayret göstereceğini ve medreseyi tekrar açtıracağını söylemiştir. Sekiz ay herhangi bir ödeme yapılmadan medrese açık kalmış, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ismi Hattat Mektebi'ne çevrilip Âsâr-ı Atîka Müdürlüğü'ne bağlanarak yeniden faaliyete başlamıştır. Bu müessese için farklı bir talimatname hazırlanmış, o zamana kadar talebe olarak kabul edilmeyen hanımlara da mektebin kapıları açılmıştır.

28 Mayıs 1927 tarihinde kabul edilen 1057 sayılı "Türkiye Cumhûriyeti Dâhilinde Bulunan bi'l-Umûm Mebânî-i Resmiye ve Milliye Üzerindeki Tuğrâ ve Medhiyelerin Kaldırılması Hakkında Kanun"un katı tatbikatı, hat sanatının istikbalini de hayli olumsuz etkilemiştir. Aynı yıl medresede açılan ramazan sergisinde hattan ziyade diğer sanatlara yer verilmiştir.

Harf inkılabının 1 Kasım 1928 tarihindeki tahakkukuyla Hattat Mektebi'nin yeniden kapatılması üzerine Halil Edhem Bey açılması için tekrar teşebbüse geçmiştir. Bunun üzerine sülüs-nesih muallimi Kâmil Efendi müdürlüğe, Tuğrakeş Hakkı Bey tezhip hocalığına kaydırılmış, Hulusi Efendi ile Hacı Nûri ve Ferid beylerin hocalıkları nihayetlendirilmiştir. Şark Tezyinî Sanatlar Mektebi adıyla dört ay sonra yeniden faaliyetine başlamış fakat 1934 yılında İzmir Fuarı'nda açılan sergide hat sanatına yer verilmemiştir (bk. Alfabe Değişikliği).

Şark Tezyinî Sanatlar Mektebi'nin 1936 yılında Güzel Sanatlar Akademisi'ne bağlanmasına karar verildiğinde, Çankaya nezdinde hat sanatının öğretilmesine de müsaade alınmıştır. Akademide Türk Tezyinî Sanatları Şubesi adıyla açılan bölümün hat hocalığına yine Kâmil Akdik getirilmiştir. Fakat burasının gelişmesine Batı takdirkârı hocalar tarafından müsaade edilmemiş, emekliye ayrılanların yerine tayin yapılmayarak 1960'lı yıllarda bölümün fiilen sonu getirilmiştir.

1980 yılından sonra kurulan Yükseköğretim Kurumu, gelenekli bölümlerin üniversitelerde açılmasına sıcak baktığı için halen Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde bu bölüm -nitelik ve nicelik itibariyle eskisi gibi olmamakla beraber- faaliyetini sürdürmektedir.

Kaynakça

Derman, M. Uğur. Medresetü’l-Hâttâtîn Yüz Yaşında. İstanbul 2015.

Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/medresetul-hattatin

Görüş, öneri ve yorumlarınız için tıklayınız.

Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.

MEDRESETÜ'l-HATTÂTÎN (1915-1924)

Osmanlı’da hat ve diğer tezyinî sanatların öğretildiği ilk eğitim kurumu.