Yetimhane, ıslahevi, meslekî eğitim kurumu.
Yetimhane, ıslahevi, meslekî eğitim kurumu.
Tanzimat döneminde yetim, fakir, kimsesiz ve muhtaç çocukların bir meslek öğrenmesi ve bazı temel bilgi ve beceriler kazanması için devlet tarafından açılan daha sonraki meslekî ve teknik eğitim okullarının temeli sayılan eğitim kurumlarıdır. Bu türde bir eğitim kurumu ilk defa 1863'te Tuna Valisi Midhat Paşa'nın öncülüğünde Niş'te açılmıştır. Yatılı olması düşünülen kurumun ilk senelerde beş yıl eğitim vermesi planlanmıştır.
Niş Islahhanesi, evvela din ayrımı gözetmeksizin beş ile on üç yaş aralığındaki kimsesiz çocuklar için, onları sokağın olumsuz şartlarından korumak üzere bir barınma mekânı olarak faaliyete geçer. Ocak 1864 tarihi itibariyle sayıları kırk biri bulan çocukların mahalli memurlar ve hayır severlerin yardımıyla iaşeleri temin edilir. Malî açıdan sürdürülebilirlik adına bir han, debbağhane (deri işleme yeri) ve değirmenin geliri buraya tahsis edilir, ayrıca hukukî işlemler için hazırlanan matbu dilekçe ücretlerinden sürekli ödenek ayrılır. Beş yıllık süreyi verimli değerlendirmek üzere temel teorik eğitim verecek muallimler tayin edilir. Ayrıca dönemin geçerli mesleklerini kalfalık derecesinde icra edebilmeleri için birer terzi ve kundura ustası görevlendirilmiştir. Çocuklar arasında adlî suç töhmeti altında bulunanlara ana mekân içerisinde ayrı bir bölüm ayrılır. Açılan bu kurum, yetimhane ve meslekî eğitim vasfı yanında, ıslahevi hüviyeti de kazanmıştır. Kuruma "ıslahhane" adı Bakara sûresinin 220. âyetinden esinlenilerek Midhat Paşa tarafından verilir.
Niş Islahhanesi açıldığı bölgenin siyasî ve sosyal yapısının özgün bir ürünü olmuştur. Kuruluşu, özellikle Kafkas göçlerinin Balkanlar'a yoğun olarak yöneldiği bir dönemde gerçekleşir. Kimsesiz çocuklara sağlanan barınma imkânının yanı sıra verilen ahlakî ve meslekî eğitim sayesinde kaydedilen olumlu gelişme, rağbeti de arttırır. Ailesi fakir olan çocuklar da ıslahhaneye kabul edilir, hayır severlerin ilgisi ve çocukların mevcudu günden güne artar. Bunun üzerine kapasitesi 150'yi bulan yeni bir bina inşa edilir. 1865'te önce Rusçuk'ta ardından Sofya ve Köstence'de birer ıslahhane daha açılarak her bir ıslahhanedeki çocuk sayısı 200'ü aşar. Tuna Gazetesi aracılığı ile gerek yapılan yardımlar gerekse ıslahhanelerdeki etkinlik ve faaliyetler düzenli olarak duyurulur. Çok geçmeden Takvîm-i Vekâyi' gündemine alınan ıslahhanelerle ilgili haberler, diğer valileri de harekete geçirir. Başta vilayet merkezleri olmak üzere birçok yerde ıslahhaneler açılmaya başlar. Devletin bu faydalı girişime destek vermesiyle Tanzimat devri sonuna kadar Sivas, Edirne, Diyarbakır, Halep, Kastamonu, Erzurum, Adana, Bağdat, Girit, Selanik, Manastır, Bursa, İşkodra, Yanya, Bosna, Trablusgarp, Prizren, Üsküp ve daha birçok yerde ıslahhaneler faaliyete geçer.
Islahhanelerin sayıca çoğalması, personel sayılarındaki artış, gelirlerin koordinasyonu ve talep yoğunluğu, nizam altında bulunmalarını zorunlu kılmıştır. İlk etapta yerel yönetimlere bağlı, belirli sorumlulukları içeren talimatlar çerçevesinde idare edilirler. Önce açılanların idare tarzı, yenilerine esin kaynağı olduysa da kurumsallaşma yine Midhat Paşa tarafından hazırlanarak 1867'de Tuna vilayetinde yürürlüğe giren "Islahhânelere Dâir Nizamname" ile başlar. Söz konusu nizamname ile ıslahhanelerin idaresi, eğitim öğretime dair her türlü faaliyetleri, öğrenci kabul şartları, gelirlerinin hesabı ve sarfına dair konular standarda bağlanır. Nizamnameye göre ıslahhanelerin idarî ve malî bütün işlerinden sorumlu bir üst yönetimin bulunması öngörülür ve "Tuna Vilayeti Umum Islahhaneler Nezareti" olarak adlandırılır. Vilayet dahilinde bulunan ıslahhanelere görevli tayini, söz konusu nezaretin uhdesine bırakılır. Diğer taraftan ıslahhanelerin idarî yapıları iki kısma ayrılmıştır. İlki güvenlik, kıyafet ve yiyecek işlerinin düzeni ile bu kalemler için belirlenen ödeneğin koordinasyonu, ikincisi imalat ve hesap işlerinin yönetimi. Her iki başlığın tamamından sorumlu bir umum müdür yetkilendirilir. Umum müdürün yanı sıra güvenlik işlerinden sorumlu bir zabıta müdürü ile imalat ve hesaptan mesul bir imalat müdürünün tayin edilmesi öngörülür. 1871'den itibaren ülke genelindeki ıslahhanelerin teşkilat yapısı büyük oranda bu nizamnameye göre şekillendirilmiştir.
Taşrada ıslahhanelerin yaygınlaşması, İstanbul'da açılması kararlaştırılan lakin yaklaşık yirmi yıl somut bir sonuç alınamayan sanayi mektebinin tesisine de hız vermiştir. 1868'de Şûrâ-yı Devlet başkanlığına getirilen Midhat Paşa, Âli ve Fuad paşaların talebiyle konu gündeme alınıp, hazırlıkları seri bir biçimde tamamlanarak İstanbul Sanayi Mektebi'nin faaliyete geçmesini sağlar. Mektebin kuruluş gerekçesini, idaresini ve eğitim programını düzenleyen bir nizamname hazırlanır. Söz konusu nizamname ile mektebe ıslahhanelerin ruhuna uygun bir misyon yüklenir. Özellikle 1870'ten sonra dâhilî şube öğrencilerinin sayısı yer yer 700'e ulaşır. Bu öğrencilerin büyük çoğunluğu kimsesiz, yersiz, yurtsuz ve muhacir çocuklarıdır. Bu sebeple sanayi mektebi için Tanzimat devri sonuna kadar gayriresmî olarak büyük ıslahhane ve ıslahhanelerin çatısı gibi tanımlamalar kullanılmıştır. İstanbul Sanayi Mektebi, meslekî teknik eğitim açısından yapısal bir dönüşüm geçirene kadar (1892) büyük bir ıslahhane gibi hizmetini sürdürmüş, vilayetlerdeki ıslahhanelerin gelişimine katkı sağlamıştır.
İstanbul Sanayi Mektebi ve taşrada açılan ıslahhanelerin tamamı erkek çocuklara yöneliktir. Ancak Tuna vilayeti sınırları içerisinde ve özellikle göçmenler arasında ana babasını kaybetmiş kız çocukları vardır. Bu durum, kadın muallim ve ustaların istihdam edileceği bir kız ıslahhanesinin kurulmasını gündeme getirmiştir. Tuna Vilayeti Umum Meclisi'nde yapılan görüşmeler neticesinde ileride gerekli olan yerlerde yenilerinin de açılması ifade edilerek 1867'de Rusçuk'ta kızlara mahsus bir ıslahhane açılmasına karar verilmiş ve merkezden onay alınmıştır. Açılacak ıslahhaneye din ayırımı gözetmeksizin en fazla on yaşında olan öksüz veya ana babasından birini kaybetmiş fakir kız çocukları tercihen kabul edilmiştir. Kimsesiz kız çocuklarına mahsus ilk ıslahhane 1872 yılı sonuna doğru faaliyete geçebilmiştir.
Devlet tarafından ıslahhaneler için tahsis edilmiş merkezî bir ödenek bulunmamaktaydı. Zira bu kurumlar, yardımlar ve yerel yönetimlerin gelir kalemleri içerisinde bulunan birtakım akar ile finanse edilmekteydi. Başlıca malî kaynakları han, hane, dükkân gibi gayrimenkul kiraları idi. 1867'de söz konusu kalemler üzerinden Rusçuk Islahhanesi'nin 50.000, Niş Islahhanesi'nin ise 20.000 kuruşluk daimi gelirleri bulunmaktaydı. Vilayet matbaalarında basılan matbu evrak, risale ve gazete ile gazete aboneliğinden elde edilen kazançlardan da gelir sağlanmıştır. Bazı ıslahhanelerde terzilik gibi öne çıkan meslekler sayesinde kamuya yönelik üretim yapılmakta, seccade, halı, kilim, masa, ayakkabı gibi ürünlerin satışından varidat temin edilmekteydi. Tuna vilayetindeki ıslahhanelerde yine 1867 yılı itibariyle öğrenciler tarafından yapılan bu işlerden elde edilen kazanç ortalama 70 ile 80.000 kuruş civarındadır. Sarfiyat ise öğrenci başına 1000 kuruşu bulabilmekteydi. Başka bir deyişle ilk zamanlar gelir-gider arasında bir denge söz konusu idi. Bununla birlikte bazı ıslahhanelere zebhiye ve duhûliye gibi beledî vergilerden de pay ayrıldığı görülmüştür.
Islahhanelerin kuruluşundaki asıl gaye kimsesiz çocukların muhafazası olsa da zamanla meslekî eğitime yönelik işlevleri ön plana çıkmaya başlamıştır. Bî-kes ve bî-vâye çocuklar ise talebe olarak anılmaya başlanmıştır. Bulgarca, Rumca ve Ermenice ıslahhanenin bulunduğu yere göre ikinci eğitim dili olarak kullanılmıştır. Okutulan teorik dersler nizamname ile elifba, Amme ve Tebâreke cüzleri, ilmihal, risâle-yi ahlak, edebiyat, sülüs, rik'a, hesap ve defter tutma usulü şeklinde düzenlenerek büyük ölçüde bölgesel farklılıklardan arındırılmıştır. Meslekî eğitimin niteliği ve çeşitliliği artarak dinamik bir yapıya bürünmüştür. Terzilik ve kunduracılığın yanı sıra matbaacılık, dericilik, boyacılık, hasırcılık, marangozluk gibi meslekler ıslahhanelerin eğitim programında yer almıştır.
Farklı alanlarda meslekî eğitim almak ve geri döndüklerinde kurumlarında eğitimci olarak görevlendirilmek üzere ıslahhanelerden Avrupa'ya öğrenci gönderilmiştir. Hangi alanda eğitim göreceği ise bölge ihtiyaçlarına göre belirlenmiştir. Islahhanedeki eğitimlerini başarıyla tamamlayıp mezun olan öğrenciler nizamname gereğince ıslahhaneden ayrılmayıp ücret karşılığında çalışma hakkına sahip olmuştur. Mesleğini iş yeri açmak suretiyle piyasada icra etmek isteyenlere ıslahhane idaresi tarafından kredi sağlanmıştır. Ayrıca mezunların eğitim gördükleri meslek dalına göre devlet kurumlarında istihdamda tercih öncelikleri vardır. Bu avantajlar ıslahhanelere olan heves ve rağbeti arttırmıştır.
Tanzimat devri sonuna kadar büyük oranda nizamname çerçevesinde yürütülen ve yerel yönetimlerin kontrolünde bulunan ıslahhanelerin idareleri II. Abdülhamid döneminde "Taşra Devâir-i Belediyesine Dâir Kanunnâme" ile bulundukları yerin belediye meclislerine havale edildi. Doksanüç Harbi (1877-78) sonrasında ıslahhanelere olan ilgi azalmış, idarî zaaf ve kaynak noksanlığı sebebiyle bir kısmı kapanmış, bir kısmı ise iyice zayıflamıştır. 1890'dan sonra meslekî eğitime duyulan ihtiyaç daha belirgin hale gelince kapanan ıslahhaneler tekrar açılırken yenileri de faaliyete geçti. Dönüşüm ilk önce isimde başladı ve ıslahhanelerin adı vilayet sanayi mektepleri oldu. İdareleri belediyelerden alınarak başında valinin bulunduğu bir komisyona havale edildi. Eğitim öğretimin süresi, niteliği ve müfredatı noktasında belirli bir standart sağlanamadıysa da bazı mektepler teknik açıdan ilerleme sağlamış, kuruluşlarındaki aslî görevleri değişmemiştir. Başta muhacir çocuklar olmak üzere kimsesiz çocukların barınağı olmaya devam ederek yetimhane vasıflarını korumuştur.
II. Meşrutiyet dönemine gelindiğinde Ticaret ve Nâfia Nezareti Sanayi Müdüriyet-i Umûmiyesi tarafından mahkemelerin yapısıyla ilgili bir düzenleme yapılarak 1911'de vilayet sanayi mekteplerine gönderildi. Islahhanelere dair nizamnamenin ardından yaklaşık kırk sene sonra gerçekleşen bu iyileştirme girişimi, prensip olarak teknik eğitimin standart bir şekilde yaygınlaşmasını sağlamaya yöneliktir. Demir ve ahşap işlerinin öğretilmesine yönelik eğitimin ön plana çıkarıldığı teknik müfredatta, öğrenci kabulünde en aşağı on iki yaş ve eğitim süresinde de dört yıl sınırlaması getirildi. Eğitimci kadrosunda niteliğe önem verilmesi, belirli bir bütçe ayrılması, kontenjanda üst sınır ile fizikî yapıda standartların belirlenmesi gibi konuları içeren düzenleme meslekî eğitimin kurumsallaşmasını öngörmüştür. Ancak çeşitli sebeplerle uygulama sınırlı kalmış ve istenen başarı sağlanamamıştır.
Osmanlı'nın son döneminde kimsesiz, yetim ve fakir çocukların nitelikli bireyler olarak topluma kazandırılması gibi özel bir amaçla açılan ıslahhaneler, fonksiyonel bir yapıya kavuşarak tedricen ülke geneline yayılmıştır. Osmanlı Devleti'nin sanayileşme çabalarına katkı veren kurumlar, yerel sanayi mekteplerine dönüşmüşlerdir. Bu itibarla 1863'te başlayan serüven, Cumhuriyet döneminde orta dereceli meslekî teknik okulların temelini oluşturmuştur.
BOA. C.MF. (Cevdet Tasnifi Maârif) 7 L 1289. D131/6542; İ.MVL. (İrade, Meclis-i Vâlâ) 18 Ş 1280, D.502/22735; İ.MVL. 9 B 1284, D.584/26270; MF. MKT. (Maârif Mektûbî) 5 Z 1291, D.24/130.
Düstûr, Birinci tertib, II, İstanbul 1289.
Ergin, Osman [Nuri]. Türkiye Maarif Tarihi. I-II, İstanbul, 1977.
Koç, Bekir. Osmanlı Modernleşmesi ve Midhat Paşa: Tuna Vilayeti Meclisleri ve Yeniden Yapılanma Çabaları. İstanbul 2021.
Su, Kâmil. “Yüz Yıl Önce Teknik Öğretimde Öğretmen Problemi”. Meslekî ve Teknik Öğretim. sy. 125 (1963), s. 7-13.
Unat, Faik Reşit. Türkiye Eğitim Sisteminin Gelişmesine Tarihî Bir Bakış. Ankara 1964.
Yıldırım, Mehmet Ali. Dersaâdet Sanayi Mektebi: İstanbul Sanayi Mektebi 1868-1926. İstanbul 2012.
a.mlf. Tanzimat Döneminde Meslek Okulları. Dr.T, Ankara Üniversitesi, 2010.
Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/islahhane
Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.
Yetimhane, ıslahevi, meslekî eğitim kurumu.