A

YENİ DELHİ

Hindistan Cumhuriyeti’nin başşehri.

  • YENİ DELHİ
    • Azmi ÖZCAN
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 01.11.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/yeni-delhi
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    YENİ DELHİ
YENİ DELHİ

Hindistan Cumhuriyeti’nin başşehri.

  • YENİ DELHİ
    • Azmi ÖZCAN
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 01.11.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/yeni-delhi
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    YENİ DELHİ

Hindistan'ın kuzeyinde Ganj nehrinin kollarından Yamuna ırmağının batı yakasında kurulmuştur. Şehir, 1210 yılından itibaren İngilizler Hindistan'ı sömürgeleştirinceye kadar (1258) Hindistan'da hüküm süren Delhi Türk Sultanlığı ile Bâbürlü Sultanlığı'nın taht merkezi olmuştur. 1947'de ise Bağımsız Hindistan Devleti'nin başşehri yapıldı. Günümüzde 20 milyonun üzerindeki nüfusuyla dünyanın en kalabalık metropollerinden biri durumundadır.

Camiler, medreseler, türbeler, kaleler, park ve bahçeler ile saray ve köşkler gibi zengin bir medeniyet ve kültür mirasının bütün çeşitliliği ve ihtişamını barındıran bugünkü Yeni Delhi, tarih içerisinde hüküm süren Türk hanedanlıklarının kurduğu yedi ayrı şehrin zamanla birleşmesiyle ortaya çıktı. Bu şehirler Lâlkot (1192), Sîrî (1303), Tuğlukâbâd (1320 [?]), Cihanpenâh (1340), Fîrûzâbâd (1354), Purânâ Kıl'a (1542) ve Şahcihanâbâd (1638) isimlerini taşımakta olup halen bu isimlerle varlıklarını korumaktadırlar.

Delhi 1192'de Afganistan merkezli Gurlu hanedanı tarafından zaptedildi. Burada vali olan Kutbüddin Aybeg (ö. 1210) bağımsızlığını ilan ederek 1206'da Delhi Türk Sultanlığı'nı kurdu. Delhi'de fethin ve hakimiyetin sembolü olarak önce Kuvvetü'l-İslâm Mescidi, sonra da dünyanın en büyük minaresi olan ünlü Kutub Minâr inşa edildi (1229). Kutbüddin Aybeg'den sonra hüküm süren diğer sultanlar tarafından da ilave edilen mimari eserlerle giderek müslüman şehri görünümü kazandı. 1289'da Sultan Muizzüddin Keykubad'ın, payitahtını Okhla yakınlarında inşa ettirdiği Kilohrî Sarayı'na taşımasına kadar Delhi sultanları burada ikamet ettiler. Özellikle Tuğluk hanedanı (1320-1414) zamanında kurulan Tuğlukâbâd, Âdilâbâd Cihanpenâh ve Fîrûzâbâd şehirlerinde inşa edilen çeşitli mimari eserlerden bu dönemde Delhi'nin çok canlı bir şehir olduğu anlaşılmaktadır.

Ancak XIV. yüzyılın sonlarında Emîr Timur'un Hindistan seferlerinde Delhi ve etrafındaki yerleşim birimleri bir tahribat yaşadıysa da kısa zamanda toparlanarak Seyyid (1414-1451) ile Lûdî (1451-1526) hanedanları döneminde yeniden eski günlerine kavuştu.

Delhi Sultanlığı döneminde kültür hareketliliği Şemseddin İltutmış tarafından yaptırılan Havz-ı Şemsî civarında yoğunlaşmış, sufiler, şairler, âlimler ve musikişinaslar bu havuzun etrafında toplanarak kendilerini ifade ediyorlardı.

Delhi şehri İslam öncesi devirlere kadar uzanan zengin abideleriyle ünlüdür. Delhi Sultanlığı dönemi mimari eserlerinden Kuvvetü'l-İslâm Camii ile Kutub Minâr ve Sultan İltutmış'ın türbesi çok önemlidir. Caminin güneydeki Alâî Dervâze denilen cümle kapısı ise muhteşem bir sanat eseridir.

Tuğluk hanedanı dönemi yapılarından, Sultan Gıyâseddin Tuğluk'un kırmızı taşlardan yapılmış olan türbesi, üzerine çeşitli motifler işlenmiş beyaz mermer duvarlarıyla dikkat çekici bir yapıdır.

1526'da başlayan Bâbürlüler döneminin ilk zamanlarında ise Delhi merkezî şehir olma hüviyetini muhafaza etti. Ancak Ekber Şah'ın (1542-1605) bir ara devletin merkezini Agra ile sıfırdan inşa ettirdiği Fetihpûr Sikri kale şehrine nakletmesi Delhi'nin hareketliliğini kaybetmesine yol açtı.

Şah Cihan (1628-1658) Delhi'ye yeniden değer katıp geliştiren Bâbürlü sultanıdır. Devletin merkezini Agra'dan yeniden Delhi'ye taşıyıp yerleşim yeri olarak Şahcihanâbâd'ı, kale saray olan Lâl Kıl'a'yı ve Bâbürlü mimarisinin nadide örneklerinden muhteşem Delhi Cuma Camii'ni inşa ettirerek burayı Bâbürlü hakimiyetinin ve ihtişamının sembolü haline getirdi. Bâbürlü döneminin Delhi'deki en önemli eserlerinden biri olan ve 1572'de tamamlanan Sultan Hümâyun'un türbesi de bu açıdan önemlidir.

Şah Cihan Delhi'deki sanat hayatının ilerlemesine de çok katkıda bulunmuş, Şahcihanâbâd, cuma camisi ve sarayını ülkedeki sanatkârların merkezi ve kültür faaliyetlerinin icra edildiği yer haline getirmiştir. Toplumun her kesiminden gelen sanatçılar buralardaki geniş merdivenlerde muhtelif sanat etkinliklerini sergilemişlerdir.

Delhi'nin ilim ve kültür hayatındaki yeri asırlar boyunca devam etmiştir. Moğollar'ın Türkistan ve İran coğrafyasındaki işgalleri sırasında Delhi Sultanlığı'na sığınan âlimler, şairler, sufiler ve sanatkârlar sayesinde şehir İslamî ilimlerin de merkezi durumuna geldi. Alâeddin Halacî devrinde burası, her biri kendi alanında yüksek seviyede ilim sahibi olan kırk altı âlimi barındırmakla iftihar etmekteydi. Tuğluk hanedanı devrinde (1296-1316) Delhi'de Havz-ı Hâs bölgesinde, 100 civarında medrese bulunduğu kaynaklarda yer alır. XIV. yüzyılın ilk yarısında Delhi'de yedi yıl kadar kalan İbn Battûta seyahatnamesinde şehrin akademik ve ilmî seviyesinin yüksekliğinden bahsederek kız ve erkek çocuklar için kırk kadar mektebin olduğunu kaydeder.

Delhi Urdu dili ve edebiyatının yayıldığı bir merkez olup Emîr Muhammed Taki, Galib Mirza Esedullah, Nevvâb Mirza Han gibi şair ve ediplerin yaşadığı ve eserlerini ortaya koyduğu şehirdir. Şehrin Fars edebiyatına olan katkısı da bir hayli önemlidir. Bütün hayatını Delhi sultanlarının saraylarında ve meclislerinde geçiren Emîr Hüsrev de şiirlerini burada kaleme aldı.

İslam düşüncesinin ve tasavvufunun gelişmiş olduğu Delhi'de Çiştî, Sühreverdî, Firdevsî, Kadirî ve Nakşibendî gibi çeşitli tarikatlara mensup mutasavvıflar dergâhlar kurup faaliyetlerde bulunmuşlardır. Şeyh Kutbüddin Bahtiyâr Kâkî, Nasîrüddin Çirâğ, Bîbî Fâtıma Sâm, Nizâmeddin Evliyâ, Şah Kelîmullah, Hâce Bâkî-Billâh, Şah Fahreddin, Mirza Mazhar Cân-ı Cânân, Şah Gulâm Ali'nin kabirleri asırlar boyunca şehre ziyaretçi çekmiştir.

Hindistan'ın bağımsızlığına kavuştuğu 1947'den bugüne kadar hızlı bir gelişme gösteren Delhi her yöne doğru genişledi. Bu süratli gelişme sonunda bütün eski yerleşim merkezleri birbirleriyle birleşerek şehre büyük bir metropol görünümü kazandırıldı. Bugün aynı zamanda hükümet merkezi olan Yeni Delhi geniş yolları, gösterişli binaları, modern otelleri, lokantaları, alışveriş merkezleri, sanat galerileri ve muhteşem güzellikteki çok sayıda parkları ile dünyanın en güzel, en planlı şehirlerinden biridir. Eski Delhi ise bunun tam aksine son derece sağlıksız bir yapılaşmanın devam ettiği, alt yapısı olmayan, küçük dar sokakları ve bozuk yolları ile gelişmemiş bir yerleşim merkezi karakterini devam ettirmektedir. Öte yandan Yeni Delhi çok yeşil bir görünüme sahiptir ve dünyanın kilometrekareye en fazla ağaç düşen şehirlerinden biri olarak da bilinir.

Geometrik bir plana sahip olan Yeni Delhi'nin alışveriş ve iş merkezi, daire şeklindeki Connought Place'dir; şehrin her yerinden gelen bütün yollar buraya ulaşır. Ülkedeki hemen bütün etnik ve dinî grupların temsil edilmekte olduğu Delhi'nin nüfusunun yaklaşık dörtte üçünü Hindular, geri kalanın çoğunluğunu da müslümanlar oluşturur (tahminen 2 milyon).

Delhi eğitim ve kültür açısından da Bâbürlüler devrinden itibaren Hindistan'ın merkezi olma konumunu devam ettirdi. Şehirde geçmişi çok eskilere dayanan zengin bir eğitim geleneği zaten mevcuttu. Delhi Sultanlığı döneminde başlayan medrese eğitimi Moğollar'dan Hindistan'a sığınan âlim ve sanatkârların etkisiyle çok çeşitlenmiş ve gelişmişti. Eğitim camiler, dergâhlar ve medreseler üzerinden yürüyen bir süreçtir. Özellikle İslam'ın yayılmasında etkili olan Nakşibendî ve Çiştî dervişleri bu alanda öne çıkmıştır.

XVI. yüzyılın başlarından XIX. yüzyılın ortalarına kadar süren Bâbürlüler döneminde Delhi'de birçok eğitim kurumu ve medrese faaliyette idi ve şehir ülkenin en önemli kültür sanat merkezi durumundaydı. Bâbürlü sultanlarının ilim ve sanatı himaye etmesi en büyük teşvik kaynağı idi. Ancak eğitimin yürütülmesi başka yerlerde olduğı gibi genellikle vakıflar eliyle oluyordu.

Zaman içerisinde Delhi'de dinî ilimlerde tebarüz etmiş başlıca medreseler şunlardır: Medrese-yi Muizzî (XIII. yüzyıl), Medrese-yi Nâsıriye (1237), Medrese-yi Fîrûzâbâd (1352), Medrese-yi Hayrü'l-Menâzil (1561), Medrese-yi Mescid-i Fethpûrî (1650), Medrese-yi Mescid-i Ekberâbâdî (1650), Medrese-yi Dârü'l-Bekâ (1650), Medrese-yi Rahîmiye (1660 [Delhi]), Medrese-yi Gaziüddin Han (1700). 1562 yılında Ekber Şah tarafından kurulan Medrese-yi Âzam da önemli bir eğitim kurumu idi. Burada yüksek standartlarda dinî ilimler okutuluyor ve ülkenin her yerinden talebeler geliyordu. Medreselerin genel müfredatı ders veren hocalara göre değişebilmekle beraber genellikle dinî ilimler ile felsefe, matematik ve tıp yoğunluklu idi.

İslamî düşüncenin yaygınlaştığı diğer bir döneme ise, Kur'an, hadis ve kelam ilimlerine dair çalışmaları ile Şah Veliyyullah Dihlevî'nin (ö. 1762) damgasını vurduğu görülmektedir. Şah Veliyyullah'ın oğlu Şah Abdülaziz, o dönemde akademik faaliyetin çok yaygın olduğunu ve Delhi'nin her yerinde İslamî eğitim veren medreselerin bulunduğunu bildirmektedir. XVIII. yüzyıl başlarında ülkenin en etkili medreselerinden biri olan Medrese-yi Rahîmiye, Şah Veliyyullah'ın babası Mevlevî Abdürrahim tarafından kuruldu. Daha sonra buranın başına geçen Şah Veliyyullah'ın ve medresenin ünü bütün İslam dünyasına yayıldı.

1857 yılındaki büyük ayaklanma sırasında Delhi tahribat gördü ve İngilizler duruma hâkim olduktan sonra şehirdeki İslamî eğitim öğretim uzun süre sekteye uğradı, bütün medreseler kapatıldı. İngilizler ayaklanmadan öncelikle müslümanları sorumlu tuttukları için yoğun bir sindirme siyaseti takip ettiler. İlerleyen yıllarda Delhi yeniden İngiliz sömürge yönetiminin merkezi oldu. İngilizler, sömürge döneminde açtıkları eğitim kurumlarıyla ülkedeki din ve tarih geleneğini zaafa uğratan faaliyetlerde bulundular.

Günümüzde Delhi'de eğitim öğretim devlet ya da özel sektör tarafından yönetilen 5000 civarında ilk orta ve lise dereceli okullar vasıtasıyla yapılmaktadır. Ayrıca her seviyede eğitim faaliyeti yürüten ve bir kısmı da devlet tarafından tanınan Diyûbendî, Birelvî, Ehl-i Hadis ve Ehl-i Kur'an gibi geleneksel dinî eğitim ekollerine bağlı müstakil yüzlerce medrese de faaliyet göstermektedir.

Modern yükseköğretim ise 200 civarında üniversite, politeknik ve kolejlerde sürdürülmektedir. Bunlardan devlet eliyle yürütülen en büyük on dört üniversite şunlardır: Delhi Üniversitesi, Hindistan Dış Ticaret Enstitüsü, Hindistan Teknoloji Enstitüsü, Hindistan Tarımsal Araştırma Enstitüsü, Delhi Teknoloji Üniversitesi, Delhi Öğretmen Üniversitesi, Netaji Subhas Teknoloji Üniversitesi, Indira Gandhi Delhi Kadın Teknik Üniversitesi, Jawaharlal Nehru Üniversitesi, Dr. Ambedkar Üniversitesi, Delhi Guru Gobind Singh Indraprastha Üniversitesi, Delhi Beceri ve Girişimcilik Üniversitesi, Ulusal Hukuk Üniversitesi, Jamia Millia Islamia ve Hamdard Nagar İslami Araştırmalar Enstitüsü'nde de ağırlıklı olarak İslamî ilimler okutulmaktadır. Şehirdeki birçok arşiv ve kütüphane yanında içerisinde özellikle zengin kaynaklar ve tarihî vesikaların muhafaza edildiği Hindistan millî arşivleriyle Delhi Halk Kütüphanesi, Dayal Singh Halk Kütüphanesi, Jawaharlal Nehru Müze ve Kütüphanesi, Hindistan Tarihsel Araştırma Konseyi, Hindistan Sosyal Bilimler Araştırma Konseyi ve Ulusal Bilim Kütüphanesi gibi kütüphaneler de çok önemlidir.

Kaynakça

Anand, Kusha – Lall, Marie. Delhi’s Education Revolution. London 2022.

Bernier, François. Travels in the Mogul Empire, A.D. 1656-1668, New Delhi 1934, s. 230-235.

Burton-Page, J. “Dihlī”. EI2 (İng.). 1965, II, 255-266.

Dayal, Maheshwar. Rediscovering Delhi. New Delhi 1982.

Hambly, Gavin. Cities of Mughul India: Delhi, Agra and Fatehpur Sikri. London 1968.

https://delhi.gov.in/wps/wcm/connect/doit_he/Higher+Education/Home/About+Us

https://www.delhicapital.com/?s=EDUCAT%C4%B0ON

https://www.edudel.nic.in/directorate.html

İbn Battûta. Seyahatnâme. çev. M. Şerîf. İstanbul 1333-35, II, 26-32, 34-35, tür.yer.

Nath, R. History of Mughal Architecture. New Delhi 1982.

Nizami, K. Ahmad. Studies in Medieval Indian History and Culture. Allahâbâd 1966, s. 73-79.

a.mlf. “Delhi”. DİA. 1994, IX, 126-128.

Pakdemirli M. Nur – Birışık, Abdulhamit. “Hint Altkıtası Geleneksel Öğretim Kurumlarında Yürütülen Din Eğitiminin Gelişim Sürecine Tarihsel Bir Yaklaşım”. Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi. 13/2 (2013), s. 87-115.

Rizvi, Saiyid Athar Abbas. The Wonder that was India. C. II, London 1987.

Schimmel, Annemarie. Islam in the Indian Subcontinent. Leiden-Köln 1980.

Sharma, Ajay Kumar. A History of Educational Institutions in Delhi. New Delhi 2011.

Singh, Khushwant – Rai, Raghu. Delhi: A Portrait. New Delhi 1983.

Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/yeni-delhi

Görüş, öneri ve yorumlarınız için tıklayınız.

Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.

YENİ DELHİ

Hindistan Cumhuriyeti’nin başşehri.