Osmanlı padişahlarına hocalık yapan âlimler.
Osmanlı padişahlarına hocalık yapan âlimler.
Türk-İslam devlet geleneğinde şehzadeler tahta çıkmadan evvel idarî ve askerî konular yanında dünya siyaseti, ilim, sanat, maneviyat, saray adabına dair nazarî ve uygulamalı olarak ciddi bir eğitim almaları söz konusu idi. Osmanlı Devleti de bu geleneğe göre şehzadelerin yetişmesine özel önem vermiş, bunun için kurumlar tesis etmiştir (bk. Şehzade Eğitimi).
Padişahlar tahta çıktıktan sonra da çoğunlukla ilim ve sanat/zanaat öğrenmeye devam ediyorlar; tarih, siyaset, fıkıh, tasavvuf, edebiyat vb. alanlarda birikimlerini arttırıyorlardı. Bu çerçevede erken dönemlerden itibaren saray bürokrasisinde "padişah hocalığı" diye bir makam ihdas edilmişti.
Bir şehzade padişah olduğu zaman genellikle kendi hocalarından birini veya onların haricindeki bir müderrisi, kimi zaman da Enderun'dan herhangi bir ağayı padişah hocası olarak atardı. Padişah hocalığı kaynaklarda "hünkâr hocası", "hâce-yi sultânî", "hâce-yi şehriyârî", "hâce-yi hazret-i şehriyârî" ve "muallim-i sultânî" şeklinde de ifade edilmiştir.
Padişah hocalığına dair bilinen ilk atama, Çelebi Sultan Mehmed'in (1413-1421) Sofu Bayezid adıyla meşhur olan İmâmüddin Ali Çelebi'yi tayinidir. II. Murad'ın (1421-1444/1446-1451) saltanatında çeşitli coğrafyalardan Molla Gürânî, Alâeddin Tûsî, Şerefeddin Kırîmî, Seydî Ahmed Kırîmî, Alâeddin Semerkandî, Seydî Ali Arabî ve Acem Sinan gibi âlimlerin Osmanlı topraklarına geldikleri bilinmekle beraber bunlardan padişah hocası olarak atanan olup olmadığı meçhuldür (bk. Molla Gürânî).
II. Mehmed tahta çıktığında İstanbul'un ilk kadısı Hızır Bey'in oğlu ve Tazarru'ât müellifi Sinan Paşa ile daha sonra Hocazâde Muslihuddin Mustafa, Hatibzâde Muhyiddin Mehmed, Ispartalı Abdülkadir ve Samsunlu Hayreddin efendileri padişah hocası olarak atadı. Onun şehzadeliğindeki hocalarını değil de ulemadan farklı kişileri padişah hocalığına ataması doğrudan padişahın yönetim tarzı ve tercihiyle alakalıdır.
Padişah hocalığının resmî olarak tasdiki, görev ve yetkileri ilk defa Fâtih Kanunnamesi olarak da bilinen Kanunnâme-yi Âl-i Osmân'da yer almıştır. Buna göre "Şeyhülislam ulemanın reisidir ve muallim-i sultânî dahi kezâlik serdâr-ı ulemâdır. Veziriazam onların riâyeten üstünde olmak münasiptir. Ama müftü ve hoca sair vüzeradan bir nice tabaka yukarıdır" ifadesiyle "muallim-i sultânî" olarak ifade edilen padişah hocasının şeyhülislam ile aynı mertebede olduğu hükme bağlanmıştır. Ayrıca teşfiratta/protokolde veziriazamdan sonra diğer vezirlerden önce gelmekteydi. Bayram tebriki merasimlerinde padişah hocası huzura kabul edildiğinde padişahın ayağa kalkmasına dair hüküm de her makamda talebenin hocasına göstermesi gereken saygıyı ifade etmesi bakımından dikkat çekicidir. Kanunname gereği padişah hocası ile şeyhülislam aynı elkabı kullanırdı. Öte yandan kanunnamede padişah hocalığının hiyerarşideki yeri de belirlenmiştir. Buna göre saraydaki Enderun ve Harem dairelerinin haricinde "dış saray" anlamında üçüncü birim olan bîrun halkı arasında hekimbaşı, cerrahbaşı, kehhalbaşı, müneccimbaşı ve padişah imamlarının yanı sıra padişah hocaları da yer almaktaydı. Yine kanunnamede belirlenen ve onların evlatlarının tahsili, göreve tayini ve imtiyazlarıyla ilgili hukukî düzenlemelere "Hocazâdeler Kanunu" adı verilmiştir.
XV. yüzyılda hazırlanan ve yazarı belirsiz bir ıslahat layihasında padişah hocalarının vazifeleri "devlet müsteşarı" ifadesine uygun olarak tanımlanmıştır. Layihaya göre padişah hocası, padişahın müsait zamanlarında kendini geliştirmesine katkı sunmalı, onunla peygamberlerin adabı ve sultanların menkıbeleri hakkında konuşmalı, nazım ve nesir metin yazılarında ifade ve imlasının düzgün olması için çalışmalı, ona aruz veznini öğretmeli ve bazı özgün beyitleri ezberletmelidir. Dolayısıyla padişah hocası belli ilimleri öğretmesi yanında ona danışmanlık da yapmalıydı.
II. Bayezid'e (1481-1512) şehzadeliği ve padişahlığında Amasyalı Hatip Kasım, Mevlânâ Selahaddin, Seyyid Abdullah, Hattat Mîrim Çelebi Mahmud, Muarrifzâde ile hattat Şeyh Hamdullah hocalık yaptı (bk. Şeyh Hamdullah). Bu isimlerin resmen padişah hocası oldukları tevsik edilemese de Şeyh Hamdullah'ın eserlerinde "kâtibü's-sultân Bayezid Han" sıfatını kullanması bunun ihtimal dahilinde olabileceğini göstermektedir. Yavuz Sultan Selim (1512-1520) Trabzon'da sancak beyi iken imamlığını ve musahipliğini yapan Kastamonulu Halîmî Çelebi'yi tahta geçince padişah hocalığına tayin etti (bk. Yavuz Sultan Selim). Kanûnî Sultan Süleyman ise (1520-1566) Dadaylı Hayreddin Efendi'yi bu makama getirdi (bk. Kanûnî Sultan Süleyman).
Padişah hocalarının vefatından sonra hanımları, çocukları, kethüda ve dânişmentleri de korunur, kimseye muhtaç edilmezlerdi. Nitekim Kanûnî'ye, hocasının vefatı sonrasında zevcesi tarafından gönderilen arzuhalde bu sahip çıkış açıkça dile getirilmektedir. "Kardeşiniz, hocanız hatunu" imzasıyla kaleme aldığı ve "Kimseciğim yoktur ki halimi anlatayım" diye başladığı sözlerini, "Merhum hocanızın oğlu, kethüdası ve dânişmentleri padişahımız sâye-yi devletinde ber-murad olup hoş geçindiler. Padişahımızın saltanatında umarım ki kardeşiniz dahi ber-murad olur" şeklinde sürdürür. Devamında ise "Merhum Sultan Selim on beş yıllık hocasının hatununa dirlik vermiş idi. Ben ise 'yedi iklim' padişahımız olan sizin otuz sekiz yıllık hocanızın ve emektarınızın hatunuyum." dedikten sonra kocasının vaktiyle dediklerini nakletmektedir: "Merhum hocanız hayatta iken derdi ki: 'Ben ölüncek sana ne gam. Devletlü padişahım sağ olsun. Sen garip değilsin. Seni kayırıp dirlikler eder. Aşını ekmeğini kesmez. Kimseye muhtaç etmez. Bunca yıllık hukuk-ı sâbıkayı unutmaz'" (BOA, TS.MA.d. 316/5).
II. Selim'in padişah hocası Birgili Atâullah Efendi, III. Murad'ınki (1574-1595) Yavuz'un nedimi Hasan Can'ın oğlu ve Tâcü't-Tevârîh müellifi Hoca Sâdeddin Efendi idi. Padişah hocalığının yanı sıra şeyhülislam da olan Sâdeddin Efendi'ye iki riyaset sahibi anlamında "câmiu'r-riyâseteyn" denildi. Şehzadeliğinde Câfer Efendi, Azmi Efendi ve Nevâlî Efendi'den ders alan III. Mehmed de Sâdeddin Efendi'yi padişah hocası olarak atadı. Dolayısıyla Sâdeddin Efendi iki padişahın hocası olarak vazife gördü.
Sultan I. Ahmed'in (1603-1617) hocası Aydınlı Mustafa Efendi'nin "müsteşâr-ı devlet" ve "mürettib-i ulemâ" sıfatıyla şeyhülislamlardan daha nüfuzlu olduğu söylenmektedir. II. Osman'ın (1618-1622) hocası Amasyalı Ömer Efendi yenilikçi fikirleri de olan bir âlimdi. I. Ahmed'in saltanat usulünde yaptığı değişiklikle tahta II. Osman'ın geçmesi gerekirken hanedanın en yaşlı üyesi olarak amcası I. Mustafa geçti. Ancak akıl sağlığının yerinde olmadığı sübut edince çok geçmeden hal'edildi. Kaymakam Sofu Mehmed Paşa ve Şeyhülislam Hocazâde Esad Efendi'yi veraset sistemini değiştiren ve kendisinin saltanat hakkını engelleyen kişiler olarak gören Sultan II. Osman İran cephesinde bulunan Sofu Mehmed Paşa'yı görevden uzaklaştırdı. Hocazâde'nin uhdesinden de ilmiye mensuplarını tayin ve diğer idarî yetkilerini alarak bu görevleri padişah hocası Ömer Efendi'ye verdi. Dolayısıyla padişah hocalığı ve şeyhülislamlık görevini birlikte üstlenen kişiler dışında ilk defa bir şeyhülislamın idarî yetkileri elinden alınarak padişah hocasına devredilmiş oldu. Sadece fetva verme yetkisi kalan Şeyhülislam Esad Efendi, padişahın kardeş katline dair istediği fetva talebini de reddetti. Buna mukabil II. Osman, şeyhülislamın itirazına rağmen cariye usulü yerine Şeyhülislam Hocazâde Esad Efendi'nin kızıyla evlenerek mevcut uygulamanın dışına çıktı. Onun bu ve benzeri icraatlarını Ömer Efendi ile Dârüssaâde Ağası Mustafa Ağa'nın planladığı kaydedilmektedir. IV. Murad da (1623-1640) Ömer Efendi'den ders almış, babası I. Ahmed'in vefatından sonra ise Dârüssaâde ağalarından ders görmüştü.
Sultan İbrâhim (1640-1648) asabî ruh hali sebebiyle Valide Kösem Sultan tarafından tedavi maksadıyla hocalara okutuldu. Bu süreçte Sultan İbrâhim, Safranbolulu Hüseyin Efendi'nin okumasından fayda gördüğünü söyledi. Bu şöhret ona kısa sürede padişah hocalığı ve Anadolu kazaskerliği payelerini kazandırdı. Bir yeniçeri isyanıyla tahta geçen IV. Mehmed'in (1648-1687) cülus bahşişi için Hüseyin Efendi'den bir miktar para istendi. Hüseyin Efendi istenen meblağı vermeyince tutuklandı ve bütün servetine el konularak idam edildi.
IV. Mehmed'in padişah hocalığına ise ulema dışından iki kişi atandı. Bunlar sarayda yetişmiş Bilal Ağa ile Reyhan Ağa idi. II. Süleyman'ın (1687-1691) padişah hocalığına Süleymaniye Camii cuma vaizi Arapzâde Abdüvehhap Efendi atandı. Her gün huzura kabul edilen bu zat padişaha ders verme dışında diğer mevkidaşları gibi devlet işlerine de müdahil oluyordu. Abdülvehhap Efendi, II. Süleyman'ın 1689 yılında çıktığı Macaristan seferinde konaklama yerlerinde de padişaha ders vermeye ve musahipliğe devam etti.
II. Mustafa'nın saltanatında (1695-1703) şeyhülislamlık ve padişah hocalığı görevlerini birlikte üstlenen Erzurumlu Feyzullah Efendi camiu'r-riyâseteyn unvanını alan ikinci kişi oldu. Bu şahıs evlat ve etbâını devletin en üst kademelerine yerleştirdiği gibi padişah ve devlet erkanı Edirne'de ikamet ettiği dönemlerde bütün tayin vesair işlerde danışılan bir otorite oldu. 1703 yılında başlayan isyanda yaklaşık 8000 kişilik orduyla Edirne'ye gelen asiler III. Ahmed'i tahta çıkartarak bütün isteklerini kabul ettirdiler. Bu arada Feyzullah Efendi de katledildi.
III. Ahmed (1703-1730) devrin meşhur hattatı Hafız Osman'dan sülüs ve nesih, Veliyyüddin Efendi'den tâlik meşkederek bu sanatta hayli mertebe katetmişti. Büyük şair ve musikişinas olan III. Selim ömrü boyunca ders ve meşklerine devam etmiş, aynı şekilde II. Mahmud da (1808-1839) musiki ve hat sanatında söz sahibi olmuştu (bk. Mahmud). Böyle olmakla birlikte bu üç hükümdarın ders gördükleri hocalarından "padişah hocalığı" makamına getirilen olup olmadığı bilinmemektedir.
Sultan Abdülmecid'in (1839-1861) tahta çıktıktan sonra hocası olan iki isim tespit edilmiştir. Bunlardan ilki, padişaha verdiği bir arzuhalini "hâce-yi hazret-i şehriyârî" şeklinde imzalayan Ömer Efendi'dir. Diğeri ise "hâce-yi şehriyârî" diye hitap edilen ve padişahın bir sahilhane ihsan buyurduğu Hafız Mehmed Emin Efendi'dir.
Sultan Abdülaziz'e (1861-1876) şehzadeliğinde ders veren Hasan Fehmi Efendi, 30 Mart 1862 tarihinde "muallim-i sultânî" tayin edildi. Bu payesiyle onun Mısır ve Avrupa seyahatine katıldı. Sultan Abdülaziz "hâce-yi hazret-i cihândârî fazîletlü Hasan Fehmi" olarak tasvir ettiği hocasına teamüllerin dışına çıkarak Mekke payesi verilmesini emretti. Ayrıca üçüncü rütbeden Mecîdî nişanı ihsan etti. Oğlu Ali Haydar Efendi'ye İstanbul müderrisliği vererek resmî işlemlerinin yapılmasını istedi. Hasan Fehmi Efendi 1858 yılında şeyhülislam tayin edilince camiu'r-riyâseteyn unvanını alan üçüncü kişi oldu.
V. Murad ile (1876) II. Abdülhamid (1876-1909) arasında iki yaş fark olduğundan şehzadelik yıllarında ikisi birlikte eğitim almış, bu minvalde Gerdankıran Ömer efendilerden Türkçe, Ali Mahvî Efendi'den Farsça, Ferid ve Ömer efendilerden Arapça ve diğer ilimleri, Vakanüvis Lutfi Efendi'den Osmanlı tarihi, Ethem Paşa ve Kâmil Paşa ile Fransız Gerdat'dan Fransızca, İtalyan Guatelli ve Lombardi'den musiki dersleri görmüşlerdir (bk. II. Abdülhamid). Ancak bu şahısların padişah hocalığı makamına getirildiklerine dair kayıt yoktur. Keza Mehmed Reşad (1909-1918) ve VI. Mehmed Vahdeddin'in de padişah hocası atayıp atamadıkları konusunda bilgi bulunmamaktadır.
BOA. DBŞM. nr. 9806-3; HH. İ. 99/68 (H.15 Rebîülevvel 1314/M.24 Ağustos 1896); TS.MA.d. 274 (H.29 Zilhicce 1276/M.18 Temmuz 1860), lef.3; TS.MA.d. 316/5 (H.29 Rebîülevvel 955/M.8 Mayıs 1548), lef.1; TS.MA.e. 878/6 (H.21 Ramazan 1265/M.12 Haziran 1849), lef.1; MB.İ. 18/99 (H.12 Zilkade 1279/M.1 Mayıs 1863), lef.1; A.}MKT.MHM. 266/49 (H.29 Zilhicce 1279/M.17 Haziran 1863), lef.1.
Akgündüz, Murat. “Osmanlı Padişahlarını Yetiştiren Hocalar: Muallim-i Sultânîler”. İstem. sy. 9 (2007), s. 49-59.
Danişmend, İsmail Hami. İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi. I-IV, İstanbul 1971-72.
Emecen, Feridun. “Osman II”. DİA. 2007, XXXIII, 453-456.
a.mlf. “Süleyman I”. DİA. 2010, XXXVIII, 62-74.
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı. Osmanlı Devleti’nin İlmiye Teşkilâtı. Ankara 1988.
Yurdakul, İlhami. Osmanlı İlmiye Merkez Teşkilâtı’nda Reform (1826-1876). İstanbul 2017.
a.mlf. Şeyhülislam Arzları ve Padişah İradeleri (1845-1878). Ankara 2017.
a.mlf. İktidarın Ruhu: Osmanlı’dan Cumhuriyete Kişizade İmtiyazları (Beşik Uleması, Siyaseten Katl, Müsadere). İstanbul 2022.
Yücel, Yaşar. Osmanlı Devlet Teşkilâtına Dair Kaynaklar: Kitâb-ı Müstetâb, Kitâbu Mesâlihi’l-Müslimîn ve Menâfi‘i’l-Mü’minîn, Hırzü’l-Mülûk. Ankara 1988.
Altuntaş, Zeynep. Sultan Abdülmecid Dönemi Osmanlı Ulemâsı. Dr.T, Marmara Üniversitesi, 2013.
Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/padisah-hocasi
Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.