A

ABDÜLKADİR GEYLÂNÎ(1078-1166)

Kadirîye yolunun kurucusu, âlim, sufi.

  • ABDÜLKADİR GEYLÂNÎ
    • Reşat ÖNGÖREN
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 14.09.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/abdulkadir-geylani
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    ABDÜLKADİR GEYLÂNÎ
ABDÜLKADİR GEYLÂNÎ (1078-1166)

Kadirîye yolunun kurucusu, âlim, sufi.

  • ABDÜLKADİR GEYLÂNÎ
    • Reşat ÖNGÖREN
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 14.09.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/abdulkadir-geylani
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    ABDÜLKADİR GEYLÂNÎ

İran'da Hazar denizinin güneybatısında bulunan Gîlân (Geylân) şehrinde doğdu. Soyu baba tarafından Hz. Hasan'a, anne tarafından Hz. Hüseyin'e ulaştığı için "seyyit ve şerif" unvanına sahiptir. Babası Ebû Sâlih Mûsâ'yı küçük yaşta kaybeden Abdülkadir, annesi Ümmülhayr Fâtıma'nın yanında ve dedesinin himayesinde büyüdü. İlk eğitimini memleketinde tamamladıktan sonra tahsiline, on sekiz yaşında gittiği Bağdat'taki Nizamiye Medresesi'nde devam etti; dinî ilimlerden kıraat, hadis, fıkıh ve belagatta derinleşti. Bu sırada Bağdat mutasavvıflarıyla yakın dostluklar kurdu ve tasavvuf yoluna girdi. Tasavvuf eğitimini aynı zamanda bir fakih olan Ebû Sa'd Mübârek Muharrimî'nin (ö. 1119) rehberliğinde tamamlayarak icazet aldı. Onun Bağdat'ta Vefâiye tarikatının kurucusu Ebü'l-Vefâ Bağdâdî ile de görüştüğü, Ebü'l-Vefâ'nın kendisinin manevi tasarrufunun kıyamete kadar devam edeceğine işaret ettiği nakledilir.

Mücahede ve riyâzet hayatının yirmi beş yıl gibi uzun bir dönemi kapsadığı belirtilmektedir. Ancak bu dönemde halktan tamamen uzaklaşmamış, Bâbülezc'deki medresede ömrünün sonuna kadar müderrislik ve mürşitlik vasıflarıyla eğitim ve irşat faaliyetini birlikte sürdürmüştür. Medreseyi, yanına yaptırdığı ribatla (tekke) birlikte kullanan Geylânî, cuma sabahları ve çarşamba akşamları tefsir, hadis, fıkıh gibi ilim dallarında dersler vermiş, 1127 yılından itibaren pazar sabahları da halka vaaz vermeye ve nasihat etmeye başlamıştır. Zamanla vaazına gelenlerin sayısı artmış, medrese yetersiz kalarak genişletilmek zorunda kalınmıştır.

Öğretisinde öne çıkan değerlerden biri tevazu diğeri cömertliktir. İhtiyaç sahipleri için düzenlediği sofralarda onlarla beraber yemek yemesi, "Allah'ın kullarını ayırım yapmadan" ikramda bulunması sık sık hatırlattığı "Cömert kimse yalnız yemek yemez" ifadesi, bu değerlerin hayata nasıl yansıması gerektiğine dair davranışlar olarak dikkati çekmiştir.

Vaazlarında özellikle Hakk'a teslimiyet, kadere rıza, tevekkül ve sabır gibi konuları âyet ve hadislerle destekleyerek açıklamakta, aynı zamanda tasavvufî inceliklere de temas etmekteydi. Bu kavramları, onun öğretisinde öne çıkan diğer değerler olarak da görmek mümkündür. O dönemde kader konusunda kulun iradesini yok sayan Cebriye ile kaderi inkâr eden Kaderiye'nin ortaya attığı görüşlerden dolayı gelen sorulara cevaben Geylânî, bu konunun sadece akılla çözülemeyeceğini, kalbin de devreye sokularak kullukta manevi bir boyutun kazanılması gerektiğini vurgulamıştır.

Geylânî'yi dinlemeye gelenler arasında halkın yanı sıra ilmiyeden kimseler de bulunmakta, zaman zaman kendisine birtakım fıkhî meseleleri sormaktaydılar. Bu âlimlerden bazılarının ders halkalarına da katıldığı nakledilir.

Meclisine zamanın sultan ve vezirleri de gelmekte, sohbet ve nasihatlerini dinlemekteydi.

Ömrü boyunca iki defa hac yapmıştır. Son dönem mutasavvıflarından Hüseyin Vassâf (ö. 1929) Geylânî'nin Mekke'de iken halvete girdikleri bir çilehanesi, Medine'de de Hz. Peygamber'in kabri civarında hatırasını temsil eden bir makamı olduğunu belirtmekte ve hacılar tarafından buranın ziyaret edildiğini bizzat müşahede ettiğini kaydetmektedir.

Abdülkadir Geylânî hicrî takvime göre doksan yaşında iken 1166 yılında Bağdat'ta vefat etti. Defnedildiği yer olan medrese revakının girişi zamanla medrese, ribat, cami ve türbe ile birlikte bir külliyeye dönüştü ve önemli ziyaret merkezlerinden biri haline geldi. Bu külliye ilk olarak 1258 yılında Moğollar'ın, hilafet merkezi Bağdat'ı işgali sırasında diğer binalar gibi yerle bir edilmiş, işgal geçtikten sonra yeniden inşa edilmiştir. Külliyenin Safevîler döneminde de 1509 ve 1623'te en az iki defa tahrip edildiği bilinmektedir.  İlkinde Osmanlı Sultanı Kanûnî Sultan Süleyman'ın 1534 yılında Bağdat'ı fethi ile, ikincisinde ise Sultan IV. Murad'ın 1638'deki fethinin ardından onarılmıştır. Osmanlı sultanlarının bu külliye ile daha sonra da yakından ilgilendikleri bilinmektedir.

Abdülkadir Geylânî'nin "seyyit ve şerif" unvanlarının yanı sıra daha başka "dini dirilten" anlamında muhyiddin, ihtiyaç sahiplerine maddi ve manevi yardımlarından dolayı gavs-ı âzam, veliliğin en yüksek mertebesine çıktığı kabul edildiği için kutbü'l-aktâb gibi unvanları da vardı.

Abdülkadir Geylânî'ye nispet edilen birçok eser olmakla birlikte onun telif ettiği kesin olarak bilinen tek eseri el-Gunye li-Tâlibî Tarîki'l-Hak'tır. Bazı kaynaklarda el-Gunye fi't-Tasavvuf adıyla da kaydedilen bu Arapça eseri, talebelerinin isteği üzerine kaleme almıştır. Fıkıh, akait ve tasavvuf konularını âyet ve hadislerle destekleyerek sade bir üslupla ele alan bu eser beş bölümden oluşmaktadır. İlk bölüm namaz, oruç, zekât, hac, nikâh gibi fıkıh konularını; yeme içme, giyinme, yolculuk gibi adap konularını içermektedir. İkinci bölüm iman, kaza-kader, büyük günah işleyenlerin durumu gibi akait konularından oluşmaktadır. Bu bölümde ayrıca Şîa, Mûtezile, Cehmiye ve Mürcie gibi fırkalar eleştirilmekte, Ehl-i sünnet'in özellikleri anlatılmaktadır. Üçüncü bölüm birtakım vaazlara ve nasihatlere ayrılmış, bazı âyetlerin işârî yorumlarına yer verilmiştir. Dördüncü bölümde bazı fıkıh konularıyla birlikte nafile ibadetlerin faziletleri, günlük virdler ve dualar ele alınmıştır. Son bölüm ise tasavvufî konulara ayrılmıştır. Şeyh ve müritte olması gereken özelliklerle tasavvuf eğitimi sırasında şeyh-mürit ilişkileri üzerinde durulmuş, sufi, mürit, murat, mücahede, ilham, sema, uzlet, tevekkül, sabır, rıza, vera, sıdk gibi kavramlar açıklanmıştır.

Geylânî'ye nispet edilen eserlerden Fethu'r-Rabbânî ve'l-Feyzü'r-Rahmânî; Cilâü'l-Hâtır fî Kelâmi Şeyh Abdilkadir ile Fütûhu'l-Gayb onun muhtelif zamanlardaki vaazları ve sohbetleri derlenerek oluşturulmuştur. Fütûhu'l-Gayb'ın sonunda Geylânî'nin çocuklarına öğütleri, hastalığı ve ölümüyle ilgili bilgiler de yer almıştır. Tasavvufun genel konularının halkın anlayacağı şekilde açık bir üslupla anlatıldığı bu esere, Takıyyüddin İbn Teymiyye tarafından Şerhu Kelimât min Fütûhi'l-Gayb adıyla bir şerh yazılmıştır. Birçok sufiye ve tasavvufî konuya muhalefeti ile bilinen İbn Teymiyye'nin bu eserinde, Abdülkadir Geylânî'den saygıyla söz etmesi ve fikirleriyle uyum içinde bir tavır sergilemesi ikisinin de Hanbelî mezhebine mensup oluşuyla açıklanmıştır. Bu eserlerden başka Geylânî'nin mektupları ve dağınık olarak bulunan bir kısım şiirleri de bir araya getirilerek yayımlanmıştır. Şiirlerinde Muhyî mahlasını kullandığı görülmektedir. Eserleri değişik dillerle birlikte Türkçe'ye de çevrilmiştir. Öte yandan Geylânî'ye nispet edilen muhtelif isimlerle derlenmiş evrâd ve hizipler de vardır.

Geylânî'nin eserlerinin en temel özelliklerinden birinin, sade ve herkes tarafından anlaşılabilir bir üslup taşıması olduğu ifade edilir. Bu yönünün yanında, tema olarak hüzünlendiren ve ürperten konuları tercih etmesi, konuşmalarında dua ve niyazların ağırlıklı yer tutması, bir taraftan cennet ile ümit vermesi, diğer taraftan şeytanın insanlara etki etme yollarını açıklaması gibi örnekler onun eğitim usulünün insanların duygularına hitap eden bir yaklaşımı esas aldığını göstermektedir.

Abdülkadir Geylânî ile birlikte Bağdat merkezli olarak İslam kültürünün en etkili tarikatlarından Kadiriye teşekkül etmiştir. Silsilesi Ebû Sa'd Mübârek Muharrimî üzerinden Cüneyd-i Bağdâdî'ye, ondan da Hz. Ali'ye ulaşan tarikatın zikir şekli sesli ve hareketli (cehrî) olup, tevhit (lâ ilâhe illallah) ve lafza-yı celal (Allah) zikrinden ibarettir. Moğollar'ın Bağdat'ı işgalinden sonra Geylânî'nin torunları İslam dünyasının çeşitli bölgelerine giderek Kadiriye'nin yayılışını sağlamışlardır. Böylece İslam dünyasının en yaygın tarikatlarından biri haline gelen Kadiriye, elliye yakın koluyla birlikte başta Irak olmak üzere Ortadoğu, Afrika, Endülüs, Afganistan, Hindistan, Pakistan, Çin, Endonezya, Hicaz, Anadolu, Balkanlar, Kuzey Kafkasya, Orta Asya, Doğu Türkistan gibi bölgelerde yayılmıştır. Doğu Afrika'ya giren en eski tarikatında Kadirîlik olduğu belirtilmektedir.

Kadiriye'yi Anadolu'ya XV. yüzyılda Abdülkadir Geylânî'nin soyundan Hüseyin Hamevî'den hilafet alan Eşrefoğlu Rûmî getirmiştir. İsmâil Rûmî (ö. 1617) tarafından kurulan Rûmiye ise Kadiriye'yi İstanbul'da ilk temsil eden koldur. Bu kol adına Tophane'de kurulan Kadirîhane, zamanla Kadiriye'nin Osmanlı başşehrindeki asitanesi hüviyetini kazanmış, bu sebeple diğer Kadirî kollarına ait icazetnameler de burada görev yapan şeyhler tarafından onaylanmıştır.

Kaynakça

Abdülkadir Geylânî. Fütûhu’l-Gayb: Âlemlerin Kapısı. çev. İ. Aslan - D. Çakır. İstanbul 2010.

a.mlf. Risâleler. haz. D. Gürer. İstanbul 2007.

Aynî, Mehmed Ali. İslâmın Büyük Velîsi Abdülkadir Geylânî=Les Grandes Figures de L’Orient Un Grand Saint de L’Islam Abd-Al-Kadir Guilânî. Fransızca’dan çeviren T. Yücel. İstanbul 2016.

Azamat, Nihat, “Kādiriyye”. DİA. 2001, XXIV, 131-136.

Çakır, Adalet. Mehmed Rifat Efendi’nin Nefhatü’r-Riyâzi’l-Âliye’sinde Abdülkādir-i Geylânî ve Kādirîlik. I-II, İstanbul 2012.

Dilâî, Muhammed. Netîcetü’t-Tahkīk. Tunus 1296.

Geylânî, Muhammed Fâdıl. Nehru’l-Kadiriyye. çev. D. Gürer - S. A. Ceylânî. İstanbul 2010.

Gürer, Dilaver. Abdülkadir Geylânî: Hayatı, Eserleri, Görüşleri. İstanbul 1999.

Hüseyin Vassâf. Hâtıra-i Hicâziye. Marmara Üniversitesi İlahiyat Ktp., Yazmalar, nr. 368.

Şattanûfî, Ali b. Yûsuf. Behcetü’l-Esrâr ve Ma‘dinü’l-Envâr fî Menâkıbi’s-Sâdeti’l-Ahyâr mine’l-Meşâyihi’l-Ebrâr. Kahire 1304.

Tâzifî, Muhammed b. Yahyâ. Kalâidü’l-Cevâhir fî Menâkıbi’ş-Şeyh Abdilkādir. Kahire 1303.

Uluçam, Abdüsselam. “Abdülkādir-i Geylânî Külliyesi”. DİA. 1988, I, 239-240.

Uludağ, Süleyman. “Abdülkādir-i Geylânî”. DİA. 1988, I, 234-239.

Yamak, Mehmet Bilal. Abdülkadir Geylânî’nin “el-Gunye li-Tâlibi Tarîki’l-hakk” İsimli Eserinde Tasavvufî Unsurlar. YLT, İstanbul Üniversitesi, 2015.

Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/abdulkadir-geylani

Görüş, öneri ve yorumlarınız için tıklayınız.

Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.

ABDÜLKADİR GEYLÂNÎ (1078-1166)

Kadirîye yolunun kurucusu, âlim, sufi.