A

DİLSİZ ve ÂMÂ MEKTEBİ(1889-1926)

Konuşma, işitme ve görme engelli çocukların eğitimi için İstanbul’da açılan okul.

  • DİLSİZ ve ÂMÂ MEKTEBİ
    • Fatih DEMİREL
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 10.09.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/dilsiz-ve-ama-mektebi
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    DİLSİZ ve ÂMÂ MEKTEBİ
DİLSİZ ve ÂMÂ MEKTEBİ (1889-1926)

Konuşma, işitme ve görme engelli çocukların eğitimi için İstanbul’da açılan okul.

  • DİLSİZ ve ÂMÂ MEKTEBİ
    • Fatih DEMİREL
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 10.09.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/dilsiz-ve-ama-mektebi
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    DİLSİZ ve ÂMÂ MEKTEBİ

Osmanlı Devleti'nde, konuşma ve işitme engelli çocuklar için bir okul açılmasına, Hamidiye Ticaret Mektebi'nin kurucusu ve müdürü Grati Efendi'nin 1889 tarihli layihası üzerine karar verildi. Layihada, sağır ve dilsizlerin mektep sayesinde elde edecekleri becerilere, kazanacakları insanî meziyetlere vurgu yapıldı, Avrupa'daki sağır-dilsiz eğitiminin gelişiminden ve Avrupa başşehirlerindeki benzer mekteplerin insanlığa büyük hizmetlerinden bahsedildi. Layiha üzerine, işitme ve konuşma engelli çocuklar için bir mektep açılmasını teklif eden takrir Maarif Nezareti'nce hazırlandı, Maarif Nazırı Münif Paşa tarafından Meclis-i Mahsûs'a sunuldu (bk. Münif, Mehmed Tâhir). Ticaret Mektebi içerisinde ve onun ödeneği dahilinde dört yıl süreli planlanan mektep için ayrıca bir daimi bütçe talep edilmedi. Yalnızca mektepte kullanılacak bazı kitap ve araç gereçlerin alınabilmesi için bir defaya mahsus 3000 kuruşluk ödenek talep edildi. Meclis-i Mahsûs'ta alınan karardan sonra konu Sultan II. Abdülhamid'e arzedildi ve 24 Haziran 1889 tarihli irade ile Dilsiz Mektebi kuruldu (bk. Abdülhamid II).

Mektebin tanıtımını yapmak için "Sağır ve Dilsizlere Mahsus Mektep" başlığı ile hazırlanan ilanda Hamidiye Ticaret Mekteb-i Âlîsi binası içerisinde oluşturulacak bir sınıfta açılacağı, 15 Eylül 1889 tarihinde derslere başlanacağı ve kayıt başvurularının alınmaya başlandığı ifade edildi. Cinsiyet ve din farkına bakılmadan isteyen herkesin ücretsiz kaydedildiği mektep gerekli hazırlıkların tamamlanmasından sonra yirmi öğrenci ile 30 Eylül 1889 tarihinde eğitim öğretime başladı.

Dilsiz Mektebi'nin kuruluşu üzerinden iki yıl geçmeden, İstanbul'da bir de Âmâlar Mektebi açılmasına karar verildi. Gerekli yazışmaların yapılmasından sonra 17 Mart 1891 tarihinde çıkan bir irade ile Dilsiz Mektebi bünyesinde bir de Âmâlar Mektebi kuruldu. Maarif Nezareti'ne bağlı kurulan okul, Dilsiz ve Âmâ Mektebi/Dilsiz ve Âmâlar Mektebi şeklinde isimlendirildi. Dört yıl süreli olarak kurulan okul, Hüseyin Sabri Bey'in müdürlüğü döneminde beş yıla çıkarıldı. Okul gündüzlü (nehârî) olduğundan, kayıt için İstanbul dışından yapılan birçok müracaat geri çevrilmiştir. Dilsiz ve Âmâ Mektebi açıldıktan sonraki ilk yıllarda ilgi görmüş ve korunmuştur. Bunun yanında dönemin Maarif nazırı Münif Paşa okulla özel olarak ilgilenmiştir.

Dilsiz ve Âmâ Mektebi kuruluşunun ilk yıllarından itibaren bina problemiyle uğraşmaya başladı. Birçok bina gezdikten sonra, Zühdü Paşa'nın Maarif nazırlığı sırasında âmâ öğrencinin kalmaması ve konuşma engelli öğrenci sayısının da azalması sebebiyle, bazı muallimlik kadroları kaldırılarak Ayasofya Merkez Rüştiyesi'nde bir sınıfa nakledildi (bk. Ahmed Zühdü Paşa). 1897 yılında Ayasofya Merkez Rüştiyesi'ne taşınmasından sonra müstakil müdürlük vasfını kaybeden okulun âmâ kısmı da kapatıldı. Mektepte âmâ öğrencinin kalmayıp konuşma engelli öğrenci sayısının azalmasında, birçok defa bina değiştirilmesi, bina probleminin halledilememesi ve buna bağlı olarak mektebin yatılıya dönüştürülememesinin etkisi vardır.

Okulun eski müdürü ve o tarihte muallimi olan Hüseyin Sabri Bey 10 Ağustos 1908 tarihinde Maarif Nezareti'ne gönderdiği dilekçe ile Dilsiz Mektebi'nin kötü durumundan bahsetmiş ve okulun Dârülhayr-ı Âlî Mektebi binasına taşınmasını istemiştir. Okulun bulunduğu, Ayasofya Merkez Rüştiyesi binasının bodrum katındaki sınıfı, zindana benzer, dar, rutubetli, havasız olarak tarif eden Sabri Bey, dilekçesinde, konuşma engelli öğrencilerin rüştiye öğrencileri ile aynı binada bulunmalarının sakıncalı olduğunu da ifade etmiştir. Hüseyin Sabri Bey, Dilsiz Mektebi'nin durumunu anlatan, aynı tarihli, bir de rapor hazırlamıştır. Raporunda, konuşma engelli çocukların özelliklerinden ve ihtiyaçlarından bahsettikten sonra problemlerin çözümü için çeşitli önerilerde bulunmuştur. Ancak okulun içinde bulunduğu durumdan kurtarılması için çeşitli girişimlerde bulunulmuşsa da etkili bir çözüm üretilememiştir.

II. Meşrutiyet'in ilk yıllarında durumunda bir değişiklik olmayan mektep 1913 yılına kadar Maarif Nezareti'ne bağlı olarak faaliyetlerini devam ettirmiştir. 1913 yılı başında İstanbul Vilayet Meclisi verimli olmadığı gerekçesiyle Dilsiz Mektebi'nin kapatılmasına karar vermiştir. Bu karara dayanarak bazı telif eserlerde okulun 1913 yılında kapatıldığı yönünde bilgi varsa da bu doğru değildir. Mektebin kapatılma kararı üzerine, Hüseyin Sabri Bey, Dilsiz Mektebi öğrenci velileri adına, Maarif Nezareti'ne gönderdiği dilekçede, kapatılan Dilsiz Mektebi'nin sanayi şubesi olan yatılı bir okula dönüştürülmesi durumunda ülke genelindeki yüzlerce konuşma engelli çocuğun okula geleceğini ifade etmiştir. Diğer taraftan II. Meşrutiyet döneminde birçok yeni okul açılıp mevcut olanlar iyileştirilmeye çalışılırken tek örnek olan Dilsiz Mektebi'nin kapatılmasının yeterince araştırma yapılmadan ve ilgisizlikten kaynaklandığını belirtmiştir. Hüseyin Sabri Bey bu gerekçelere istinaden okul sayesinde, hiç olmazsa okuma ve yazma öğrenmek suretiyle, toplum içerisindeki varlıklarını idrak eden çaresiz çocukların, eğitimden büsbütün mahrum edilmemesi için en azından Dârülaceze binasında özel bir sınıf oluşturularak, oraya nakledilmesini istemiştir. Maarif Nezareti, dilekçeyi dikkate almış ve şehremanetine (İstanbul Belediyesi) göndermiştir. Şehremaneti, Dersaadet Belediye Kanunu gereği, dilsiz ve âmâlar eğitiminin kendilerinin sorumluluğunda olması sebebiyle Dilsiz Mektebi için Darülaceze dahilinde özel bir sınıf açmayı kabul etmiştir. Ancak Darülaceze Nizamnamesi'ne göre Darülaceze'ye yalnızca İstanbul ahalisinden olup ebeveyn ve akrabası bulunmayanlar kabul edilebilmekteydi. Bu durumda Dilsiz Mektebi öğrencileri ancak ücret karşılığında kabul edilebilecekti. Diğer taraftan, Darülaceze'de açılması kararlaştırılan özel sınıf yalnızca İstanbullu kimsesiz ve dilsiz çocuklarla sınırlı kalacaktı. Bu sınırlamaya karşın, Maarif Nezareti ve Meclis-i Mahsûs'un arzusu doğrultusunda Darülaceze arazisinde küçük binalar inşa edilmek suretiyle yeni bir dilsiz mektebi açılması düşünülmüştür. Dahiliye Nezareti, şehremaneti ve Maarif Nezareti arasındaki yazışmalar neticesinde Dilsiz Mektebi'nin 1914 yılından itibaren şehremaneti idaresine verilerek Darülaceze'ye nakli kabul edilmiştir. Ancak I. Dünya Savaşı ve diğer sebeplerle Darülaceze'de gerekli inşa çalışmaları gerçekleştirilememiş ve mektep Koska'da bulunan Vakıf Mektebi binasında bırakılmıştır.

1915 yılında çıkarılan Dilsiz ve Sağır Mektepleri Nizamnamesi Dilsiz Mektebi'nin idaresini yeniden Maarif Nezareti'ne vermiştir. Bu sırada Darülaceze idaresinin de şehremanetinden alınması sonucu okulu 1916 yılında Darülaceze'ye nakletmeyi planlayan şehremaneti konuyla ilgili çalışmalarını durdurmuştur.

Şehremaneti, Dahiliye Nezareti'ne Dilsiz ve Sağır Mektepleri Nizamnamesi doğrultusunda dilsiz mektepleri teşkilatlandırılıncaya ve İstanbul'da bir bina inşa edilinceye kadar, az sayıdaki öğrencinin Dârüleytam'ın münasip bir sanat şubesine yerleştirilmeleri gerektiğini bildirmiştir (22 Ocak 1916). Diğer taraftan 1916 yılı Mart ayından itibaren şehremaneti ile bir bağı kalmayacak olan okulun o tarih beklenmeden Dârüleytam'a nakledilmesi istenmiştir. Dahiliye Nezareti, şehremanetinin isteğini Maarif Nezareti'ne bildirmiş (8 Şubat 1916), ancak Dârüleytam'ın dilsiz ve sağır çocukların kabulüne uygun olmadığı gerekçesiyle olumsuz cevap almıştır. Şehremaneti ve nezaretler arasındaki yazışmalardan Dilsiz Mektebi'nin 1916 ve 1917 yıllarında da şehremaneti imkânlarıyla faaliyetlerini yürüttüğü anlaşılmaktadır.

II. Meşrutiyet döneminde, Fransa, İngiltere, Avusturya-Macaristan, İsviçre gibi çeşitli ülkelerden örnekler incelenmek suretiyle bir Dilsiz ve Sağır Mektepleri Nizamnamesi hazırlanmıştır. Dört bölüm ve yirmi beş maddeden oluşan nizamname 29 Eylül 1915 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Nizamname ile duyma, konuşma engelli kız ve erkek çocukların eğitim öğretimi için tasarlanan dilsiz-sağır mektepleri, vilayetlerde ve müstakil livalarda yatılı veya gündüzlü olarak açılabilecekti. Okulların öğretim süresi sekiz yıl olarak belirlenmişti. Ayrıca dilsiz-sağır mekteplerine öğretmen yetiştirmek üzere, uygulama sınıfı olan, yatılı bir dilsiz-sağır mektebi açılacaktı. 18 Eylül 1916 tarihinde Dilsiz ve Sağır Mektepleri Nizamnamesi'ne müzeyyel (ilave) olmak üzere üç maddeden oluşan, yeni bir nizamname daha kabul edilmiş ve dilsiz sağır mekteplerinde âmâ çocuklara mahsus bir şubenin açılması kararlaştırılmıştır. Ancak I. Dünya Harbi'nin bütün şiddetiyle devam ettiği süreçte nizamname tam olarak hayata geçirilememiştir.

Okulun son müdürü 13 Ocak 1896'da atanan ve okulun kapanışına kadar hizmet eden Hüseyin Sabri Bey olmuştur. Hüseyin Sabri Bey'in Maarif Nezareti'ne gönderdiği 10 Ağustos 1908 tarihli dilekçede, o güne kadar yaklaşık 200 talebenin okula kaydolduğu belirtilmiştir.

Dilsiz ve Âmâ Mektebi talebeleri kırmızı çuhadan ceketle kalın ve kırmızı şeritli pantolondan oluşan tek tip okul kıyafeti giymişlerdir. Kıyafetin renkleri, yolda, çarşı pazarda insanların dikkatli olması ve kazalara sebebiyet vermemesi için seçilmiştir. Okul kıyafetleri yılda bir defa, talebelere ücretsiz verilmiştir. Ayrıca her ay veya üç ayda bir defter, kalem, resim malzemeleri gibi ders araç gereçleri de verilmiştir. Talebe yardımları bunlarla sınırlı değildir. Sultan II. Abdülhamid Dilsiz ve Âmâ Mektebi talebeleriyle bizzat ilgilenmiş, onlara çeşitli zamanlarda hediyeler göndermiştir. Talebeler bazı mevsimlerde önlerinde mızıka ve kendi çalgıları ile saz takımları olduğu halde mesire alanına götürülmüştür. Kutsal gün ve gecelerde de farklı camilerde ve saraylarda düzenlenen faaliyetlere dahil edilmiştir. Talebelerin mektebe gidiş gelişlerine de ihtimam gösterilmiştir.

Dilsiz ve Âmâ Mektebi mezunları Bahriye Nezareti'ne bağlı Tersâne-yi Âmire gibi devlet fabrikalarında istihdam edilebildikleri gibi, Bâbıâli'de Meclis-i Mahsûs-ı Vükelâ'nın toplandığı dairede odacılık, hademelik gibi işlerde çalışabilmekteydiler. Diğer taraftan konuşma engelli mezunların mürettiplik yaptıkları, görme engelli mezunların çeşitli sazları çalarak geçimlerini temin etmeye çalıştıkları bilinmektedir.

Dilsiz Mektebi'nin kuruluş kararında, Grati Efendi'nin önerisi doğrultusunda Türkçe ve isteyenlerden bazılarına Fransızca, okuma ve yazma, sık kullanılan bazı kelimelerin telaffuzu, ilmihal, hüsnühat (güzel yazı), ilm-i hesap, coğrafya-yı umûmî ve husûsî (dünya ve Osmanlı coğrafyası), resm-i hattî ve taklidi (şekil, plan vb. çizme), ilm-i ahlak, jimnastik dersleri öğretim programı olarak belirlenmiştir. Daha sonra eşyâ-yı nâfia (bayındırlık) hakkında genel ve basit bilgiler, hendese (geometri), musiki ve tarih dersleri müfredata eklenmiştir.

Dilsiz ve Âmâ Mektebi'nde, konuşma engelli öğrenciler için A.C.M de I'Epee tarafından icat edilen daktiloloji, parmak usulü veya işaret usulü olarak da isimlendirilen yöntem öğretilmiştir. Bu yöntemde her harf el ve parmaklarla yapılan bir şekille ifade edilir. İşaret yöntemindeki şekiller Fransız alfabesine göre düzenlenmiştir. Osmanlı Devleti zamanında Türkçe'nin harfleri Fransız alfabesiyle birebir aynı olmadığından, üzerinde yapılan bir kısım küçük değişiklik ve yeni harf eklemeleriyle, el ve parmak işaretleri Türkçe'ye uygun hale getirilmiştir. Muallim, yöntem gereği, önce her harfi ifade eden el ve parmak şekillerini öğretir. Sonra yazılmasını istediği kelimeleri oluşturan harflerin işaretlerini eliyle gösterir; öğrenci de o kelimeyi yazar. Talebelere, açık ve sade bir Türkçe öğretilmiştir.

Dilsiz ve Âmâ Mektebi'nin en temel meselelerinden biri kendine ait bir binaya sahip olamamaktır. Mektep ilk başta, Ticaret Mektebi'nin bir bölümünde faaliyetlerine başlamış, bünyesinde Âmâlar Mektebi açıldıktan sonra, 1891/1892 yılında, Kaptan İbrâhim Paşa Rüştiye Mektebi binasına, 1896 yılında Kadırga'daki Veziriazam Yahyâ Paşa Mektebi'ne taşınmıştır. Mektep oradan Çiçekpazarı'ndaki Haseki Mustafa Ağa Vakıf Mektebi'ne taşınmış ve iki yıl orada kalmıştır. Dilsiz ve Âmâ Mektebi, âmâ öğrencinin kalmaması ve dilsiz öğrenci sayısının da azalmasıyla, bazı muallimlik kadroları kaldırılarak, 1897 yılında Ayasofya Merkez Rüştiyesi'ndeki bir sınıfa nakledilmiştir. Mektep ancak 1910/1911'de Koska'daki Râgıb Paşa Mektebi binasına taşınmıştır. Deprem sebebiyle hasarlı durumda olan bu bina da kalıcı bir çözüm olmamıştır. Mektep Simkeşhane bitişiğindeki Ümmetullah Sultan Mektebi'ne sonra da Şehzade İmareti'nin bitişiğindeki kubbeli taş binaya ve oradan da Posta ve Telgraf Mektebi'nin bir odasına taşınmıştır. 1921 yılında Beyazıt Rüştiyesi'nin bir odasına nakledilen Dilsiz ve Âmâ Mektebi 1922 yılında da Süleymaniye Medresesi'nin bir odasına nakledilmiştir.

Dilsiz ve Âmâ Mektebi, kuruluşunu takip eden yıllarda büyük sıkıntılar çekmiş olsa da devletin üst düzey mercilerince takip edilmiştir. Mektebin bina sıkıntısı ve maddi problemleri II. Abdülhamid'in emriyle Encümen-i Mahsûs-ı Vükelâ'da görüşülmüş (1904) ve meselenin çözümü için çeşitli kararlar alınmış, müstakil bir binanın yapılması planlanmıştır. Bunun için öncelikle bir arazi tahsis edilmiş, malî kaynaklar gözetilmiş, hayır severlerin yardımı yanında mîrî çiftliklerinden birinin gelirinin okula tahsisi öngörülmüştür. İlaveten Sultan Abdülhamid 1000 lira nakit vermiş, 1000 lira daha vereceğini taahhüt etmiştir. Bunlara ilaveten bazı memur maaşlarından %1 kesinti yapılması da kararlaştırılmıştır. Kesintilere 1904 Ağustosunda başlanmışsa da Dilsiz ve Âmâ Mektebi için hususi bir mektep inşasında başarılı olunamamıştır. Müstakil bir mektep binası inşasına II. Meşrutiyet döneminde yeniden teşebbüs edilmiş, proje-plan için Mimar Kemâleddin Bey görevlendirilmişse de bundan da bir netice alınamamıştır. Dilsiz ve Âmâ Mektebi'nin şehremaneti idaresinde Darülaceze binasına taşınma kararı alındığında orada pavyonlar inşa edilmek suretiyle bir kere daha mektep binası yapılması düşünülmüştür. Memur maaşlarından yapılan kesintiden biriken 425.480 kuruş Tıp Fakültesi için yurt dışından getirilen alet ve edevata harcanmıştır. 1915 ve 1916'da hazırlanan nizamname hayata geçirilemeyince müstakil bir binaya kavuşamayan Dilsiz ve Âmâ Mektebi uzunca bir süredir olduğu gibi yalnızca duyma ve konuşma engelli çocukların eğitimiyle sınırlı kalmış ve Cumhuriyet'e de bu şekilde intikal etmiştir. Zor şartlarda 1926 yılına kadar yaşayan okul bu tarihte Maarif Vekâleti'nin kararıyla kapatılmıştır.

Kaynakça

Balcı, Sezai. Osmanlı Devleti’nde Engelliler ve Engelli Eğitimi: Sağır Dilsiz ve Körler Mektebi. İstanbul 2013.

Demirel, Fatih. Osmanlı’da Sağır-Dilsiz ve Âmâların Eğitimi: Dilsiz ve Âmâ Mektebi. İstanbul 2013.

Ergin, Osman [Nuri]. Türkiye Maarif Tarihi. I-V, İstanbul 1977.

Gök, Süleyman. Dünyada ve Türkiye’de Sağır, Dilsiz Okulları Tarihçesi ve Eğitim Sistemi. İstanbul 1958.

Hekimbaşızâde Muhyiddin. Kulağın Hıfzıssıhhati: Sağırlık (Sağır, Dilsiz ve Âmâ Çocukların Usûl-i Talim ve Terbiyesi). İstanbul 1322.

Mahmud Cevad. Maârif-i Umûmiye Nezâreti Târihçe-i Teşkîlât ve İcrâatı. İstanbul 1338.

Sağlam Tekir, Hürü. Osmanlı Devleti’nde Sağır, Dilsiz ve Âmâların Eğitimi ve Gündelik Hayatları. İstanbul 2021.

Yıldırım, Nuran. “İstanbul’da Sağır-Dilsiz ve Âmâların Eğitimi”. İstanbul Armağanı 3 (Gündelik Hayatın Renkleri). haz. M. Armağan. İstanbul 1997, s. 305-330.

Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/dilsiz-ve-ama-mektebi

Görüş, öneri ve yorumlarınız için tıklayınız.

Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.

DİLSİZ ve ÂMÂ MEKTEBİ (1889-1926)

Konuşma, işitme ve görme engelli çocukların eğitimi için İstanbul’da açılan okul.