Hz. Peygamber’in zevcesi, muhaddis, müctehit, fakih ve müfessirlerinden.
Hz. Peygamber’in zevcesi, muhaddis, müctehit, fakih ve müfessirlerinden.
Mekke'de doğdu. Babası Hz. Ebû Bekir, annesi Ümmü Rûmân'dır. Aişe'den başka Sıddıka, Hümeyra, Müberra, Habîbetü Resûlillah, Tayyibe gibi sıfat ve lakapları da bulunmaktadır. 622 yılında Medine'ye hicret etti. Hicretin ikinci yılında Hz. Peygamber'le evlendi. Uhud Gazvesi'nde yaralıların bakımı ve su taşıma gibi hizmetlerde bulundu. Beni Müstalik (Müreysî'), Zâtürrika ve Hendek gazveleri ile Hudeybiye Antlaşması sırasında Hz. Peygamber'e eşlik etti. Veda haccında hazır bulundu.
627 yılındaki Benî Mustalik Gazvesi'ne katıldığı sırada İfk Hadisesi yaşandı. Düşürdüğü gerdanlığını aramak maksadıyla kervandan ayrılan Hz. Aişe'ye, ordunun artçısı Saffân b. Muattal eşlik ederek kervana yetiştirdi. Bu olay üzerine müşrik ve münafıkların ortaya attığı dedikoduların iftira olduğu nâzil olan âyetlerle (Nûr 24/11-20) ilan edildi. O âyetlerde böyle bir durum karşısında müminlerden "hüsnüzan beslemeleri" ve "dört şahit istemeleri" gerektiği ve aksi takdirde yalan haber yayanlar hakkında kazif (iftira) cezası hükme bağlandı. Bir başka hüküm getiren hadise ise Zâtürrika seferinde yaşandı. Hz. Aişe'nin orada da kaybettiği gerdanlığının bulunması için Hz. Peygamber bazı kimseleri aramaya gönderdi. Ancak o sırada sabah namazı vaktinin girmesi, civarda da su bulunmayışı sebebiyle yaşanan abdest alma sıkıntısı teyemmüm âyetinin nazil olmasıyla halloldu (Mâide 5/6). Hz. Ebû Bekir'in bunun üzerine kızına, "Sen ne mübarek birisin, Allah senin sayende insanlara kolaylık ve bereket ihsan etti" diye iltifatta bulunduğu rivayet edilir.
Veda haccından sonra rahatsızlanan Hz. Peygamber diğer hanımlarından izin alarak onun odasına geçti ve başı onun kucağında olduğu halde ahirete irtihal eyledi. Bu sebeple naaşı Hz. Aişe'nin odasına defnedildi. Genç yaşında dul kalmasına rağmen peygamber zevcelerinin tekrar evlenmelerini yasaklayan âyet (Ahzâb 33/6, 53) hükmünce bir daha evlenmedi ve ümmü'l-mü'minîn olarak ömrünü tamamladı. Çocuk sahibi olmadı. Hz. Peygamber'den sonra kırk yedi yıl yaşadı ve Medine'de vefat etti. Cennetü'l-bakî'de medfundur.
Çocukluğunda zekâsı, hafıza kuvveti ve idrak kabiliyetiyle temayüz eden Hz. Aişe'nin yetişmesinde baba ocağının hususiyetleri son derece etkiliydi. Babası Hz. Ebû Bekir, İslam'dan önce de itibarlı bir mevkiye sahipti. İlk müslümanlardandı ve İslamiyet'in yayılması uğrunda canı, malı ve ailesiyle canla başla çalıştı. Annesinin de ilk müminlerden olması onun müslüman bir yuvada, Cahiliye devrinin âdet ve anlayışlarından azade olarak büyümesini sağladı.
Tarih ve nesep ilminde döneminin ileri gelenlerinden olan babasından bu ilimleri tahsil etti. Arap şiirini çok iyi biliyordu. Hz. Peygamber'le evliliği dokuz yıl sürdü. Hz. Peygamber hanımları arasında sadece onun yanındayken kendisine vahiy geldiğini bildirmiştir.
Aralarındaki bir başka hususiyet, Hz. Aişe'nin bilhassa Kur'an'ı anlamaya, Hz. Peygamber'in davranışlarının ve sözlerinin arkasındaki hakikat ve saikleri öğrenmeye yönelik sorular sorması; onun da bunlara memnuniyet ve sabırla cevap vermesiydi. Vahyin ilk muhatabına sorular ve itirazlar yöneltecek kertede birikim ve cesareti sayesinde Kur'an'ı ve sünneti anlama, izah etme ve uygulamada müstesna bir mertebeye ulaştığı kabul edilir.
Kaynaklarda yer alan bilgilere göre kanaatkâr, mütevazi, buna mukabil vakur ve cömertti. Kimsenin ihsanını kabul etmez, etse de hemen mukabelede bulunurdu. Çokça sadaka verirdi. Sade bir hayat sürmesiyle meşhurdu. Yetim, öksüz ve fakir çocukları himayesine alır, onlara bakar büyütür, terbiye ve yetiştirilmelerine nezaret eder, sonrasında da evlendirirdi. Son derece cesur bir kadındı. Hz. Peygamber döneminde katıldığı gazvelerde meydanları dolaşır, mücahitlere yardım ederdi. Hitabet yönü çok kuvvetli idi.
Hz. Peygamber'e kadınların doğrudan soramadıkları birtakım meselelerde aracılık yapar, onların hukukunu temsil ederdi. Başta eşler arasındaki münasebetler olmak üzere gerek ilmî gerekse hukukî alanlarda sahabe kadınlarının müracaatları onu hemcinslerinin rehberi ve önderi konumuna getirmişti.
Hz. Peygamber'den sonraki hayatında ondan aldığı ilim ve yönlendirmeler doğrultusunda kendisini Kur'an'ın ve sünnetin öğretilmesine, hadislerin doğru nakledilmesine ve güncel meselelerin Kur'an ve sünnet çerçevesinde çözümüne adadı. Bu iki kaynağı en iyi anlayan ve uygulayan kişilerin başında geliyordu. Sahabeler arasında son derece hürmet edilen, fikri alınan ve görüşlerine önem verilen bir hanımdı.
Hz. Peygamber sonrasında mütevazi evi yakından uzaktan, kadın erkek pek çok kimsenin gelip kendisini dinlediği, sorular sorup cevabını aldığı bir ilim ve irfan mekânı, bir nevi eğitim merkezi olmuştu. Halife Ömer kadınlarla ve Hz. Peygamber'in ev ahvaliyle ilgili hükümleri ona havale eder, diğer konularda da istişarede bulunurdu. İslamî ilimlerin birer disiplin haline gelmeye başladığı, hadislerin tedvininin hızlandığı, zor ve karmaşık fıkıh meselelerinin baş gösterdiği ve çeşitli fırkaların ortaya çıktığı Halife Osman döneminde hadis rivayet etmek, mevcut rivayetleri düzeltmek, izah etmek, fetva vermek ve âyetleri tefsir etmek gibi önemli bir vazife yüklendi.
Yıllarca süren bu eğitim öğretim faaliyetleri sayesinde İslamî ilimlerin temellerinin atılması ve gelişmesinin yanı sıra hadis ve fıkıh sahalarında Medine ekolünün teşekkülünde ciddi katkıları oldu. Bu faaliyetleri Medine ile sınırlı değildi. Muhtelif şehir ve bölgelerde yaşayan müslümanların gönderdiği mektuplardaki sorulara cevaplar vermiş, böylece bazı hadislerin ve fıkhî meselelerin yazıya geçirilmesine öncülük etmiştir. "Habîbullah'ın sevgilisi, Ebû Bekir kızı Müberra Aişe'den" gibi ifadelerle başlayan bu mektupların metinleri Cemheretü Resâili'l-Arab (Kahire-Beyrut 1937) adlı kitapta toplanmıştır.
Hz. Peygamber'in kişiliği, aile hayatı ve diğer insanlarla münasebetlerine olduğu kadar vahiy hallerine de yakinen şahit olması hadislerin sebeb-i vürûdu ve delaletlerine dair açıklamalar yapmasını sağlamış, bütün bunlar da İslam ilim anlayışına yeni bakış açıları kazandırmıştır.
Rivayet ettiği hadislerin sayısı 2210'dur. Hem Hz. Peygamber'in diğer hanımlarından hem de Ebû Hüreyre, Enes b. Mâlik ve Abdullah b. Ömer dışındaki diğer bütün sahabeden daha fazla hadis rivayet eden tek kadındır. Bu yönüyle binden fazla hadisin râvisi olan ve "müksirûn" diye adlandırılan râviler arasında dördüncü sırada yer almıştır. Hadis ilmine en ciddi katkısının ilmî tenkit zihniyetini yerleştirmesi olduğu ifade edilir.
Rivayetleri, Kur'an'a ve sünnete muhalif unsurlar ihtiva edip etmemesi yönüyle tenkide tâbi tutması ve yanlış gördüğü yaklaşımlara müdahaleleriyle özellikle dikkat çekmiş bir isimdir. Sahâbîlerde gördüğü bazı zapt kusurlarına asla kayıtsız kalmaz, düzeltme yoluna giderdi. Mesela Ebû Hüreyre'nin "Uğursuzluk şu üç şeydedir: Ev, kadın ve at" şeklindeki rivayetini düzelterek râvinin hadisin başını işitmemiş olduğunu, oysa Hz. Peygamber'in bu sözlerine "Cahiliye insanları şöyle derlerdi" diyerek başladığını, dolayısıyla uğursuz addedilen üç şeyin Cahiliye'de geçerli olduğunu belirtmiştir. Sahâbîlerin rivayetlerine ve fetvalarına yönelik itirazları ve tashihleri de söz konusudur.
Kur'an, sünnet, hadisler yanında tarih, Arap dili ve kendi görüşü (rey) gibi kriterler kullandığı bu düzeltmelerinin (istidrak), hadis usulü ilminin doğuşunda ve daha sonra muhaddislerin hadisleri eserlerine alım kriterlerini belirlemelerinde rehber ve ön açıcı olmuştur. Onun bütün bu müdahale ve düzeltmeleri hakkında bazı âlimler müstakil eserler kaleme almışlardır.
Naklettiği hadislerin muhtevalarında Hz. Peygamber'in risaleti, aile hayatı, şemaili, ahlakı, miraca çıkışı, gece ibadetleri, duaları, vahyin geliş şekilleri ve mahiyetinden başka İfk Hadisesi, Veda haccı, dört halife dönemi olayları, müslümanların faaliyetleri, rü'yetullah, gayp, ölüm, kıyamet ve ahiret bahislerinin yer aldığı görülür. Onun "Kadir gecesine ulaşırsam ne söyleyeyim ya Resûlallah?" sorusu karşılığında, "Allahım! Sen affedicisin, affı seversin beni de affet" duası yaygınlık kazanmıştır. Yine "Onun ahlakı Kur'an'dı" tanımlaması Hz. Peygamber'in meziyetlerinin ve davranışlarının en veciz ifadesi olarak dillerdedir. "Amellerin en hayırlısı az da olsa devamlı yapılandır", "Ya Aişe! Yoksulu yarım hurmayla da olsa boş gönderme, bir şeyler ver. Yoksulları sev, onlara yakın ol ki Allah da seni kıyamet günü cennetine yakın etsin" gibi bugün en fazla akılda tutulan onlarca hadisi o nakletmiştir.
Hz. Aişe nâzil olan her âyeti tam mânasıyla kavramayı şiar edinmişti. Bu sebeple anlayamadığı ve sebebi hikmetini kavrayamadığı âyetleri bıkıp usanmadan Hz. Peygamber'e sormuş, tatmin edici cevaplar alıncaya kadar sormaktan vazgeçmemiştir. Kur'an'ın kıraat tarzına, her âyetin manevi işaretlerine, nâsih-mensuh konusuna, nüzûl sebeplerine olan vukufiyeti yanında Hz. Peygamber'den aldığı bakış açısı sayesinde ibadet, ahlak, ahiret, savaş hukuku ve muamelatla ilgili âyetlerin birçoğunu tefsir ve tevil etmiştir.
Cahiliye dönemindeki insanlar arası ilişkileri, akrabalık bağlarını, örf ve âdetleri, diğer sosyal konuları, inançları bilmesi hasebiyle tefsir usulüne yerleşik örf ve anlayışları da dahil etmiştir. Kur'an'ın anlaşılması, tahlili hususundaki gayretleri, âyetlerden nasıl hüküm çıkarılacağını çok iyi bilmesi ve Kur'an'ın tertibine yaptığı katkıları göz önüne alındığında Hz. Aişe'den bahsedilmeden sahabe tefsiri ve tefsir tarihi yazmanın mümkün olmadığı genel kabul görmüştür.
Fıkhî meselelerde Kur'an'da veya sünnette doğrudan bir hüküm bulunmadığında içtihatta bulunurdu. Mesela güvenilir tanıdık bir grup ve emniyet şartlarının oluşması durumunda kadının mahremi olmadan da yolculuk yapabileceği yönündeki içtihadı İmam Mâlik ve İmam Şâfiî tarafından delil kabul edilmiştir. Fıkhî konulara ve hikmet-i teşrîye vukufiyeti, içtihat kabiliyeti ve özellikle ferâiz konularındaki uzmanlığı dolayısıyla Hz. Ömer devrinde fetva izni verilen on kişiden biri olmuştur.
Fıkhî alandaki rivayet ve fetvalarının konularını çoğunlukla eşler arasındaki meseleler, helal haram, gusül, hayız, abdest, taharet, teyemmüm, elbise temizliği, sütkardeşliği, boşanma, mehir, namaz (özellikle teheccüt ve vitir), oruç, hac, kurban, itikâf, yemin, yetimler ve vasiyet oluşturmaktadır.
Ömrünün her safhasında kadınların eğitim öğretimiyle bizzat ilgilenmiştir. Etrafında ders dinleyen, hadis nakleden ve akıl danışan pek çok hanım bulunmuştur. Kendi ilmî çalışmaları ve yetiştirdiği hanım öğrencileriyle İslam dünyasında kadınların ilimle meşgul olmaları gerektiğini zihinlere yer ettirmiş, onların bu alandaki yetkinliklerini ispatlamıştır. Hz. Peygamber'in bizzat yetiştirdiği, hemcinsleri arasında kişiliği, ilmî birikimi, faaliyetleri ve toplumdaki rolleriyle öne çıkan bir müslüman kadın şahsiyet ve numûne-yi imtisal olmuştur. Onun rivayetleri ve ilmî faaliyetleri olmasaydı İslam'ın tefsir, hadis, fıkıh, ahlak, tasavvuf ve siyer-i nebî birikiminin çok büyük bir eksikliğe maruz kalacağı; özellikle kadınlarla ilgili mevzular ve kadınların İslam toplumundaki yeri ile haklarının bu kadar netlik kazanmasının zorlaşmış olacağı düşünülmektedir.
Hz. Aişe, Türk-İslam geleneğinde de ayrıcalıklı bir konuma sahip olagelmiştir. Aynı zamanda "ümmü'l-mü'minîn" olarak isminin ve lakaplarının asırlardır her evden bir kız çocuğuna verilmesi gelenek halini almıştır. Ayrıca adının yanına "gül" ve "nur" ilave edilerek (Ayşegül, Ayşenur) Hz. Peygamber'le birlikte anılmaları düşünülmüştür. Baba ocağından gelin çıkan kızlara yapılan dualarda "Hz. Peygamber ile Aişe'nin evliliğindeki muhabbet, meveddet ve mutluluk" dilenmiştir.
Hayatı, evlenme yaşı, İfk Hadisesi, Cemel Vakası ve örnek şahsiyeti gibi konuların yanı sıra hadis, fıkıh ve tefsir alanlarına yaptığı katkılara dair çok sayıda bilimsel tez, makale, roman ve hikâye gibi edebî eserlere konu olmuştur.
Âşık, Nevzat. Hazreti Âişe’nin Hadisciliği. İzmir 1987.
Aynacı, Mediha. Hz. Âişe’nin İctihadında Takip Ettiği Usûl. YLT, Marmara Üniversitesi, 2001.
Çalışkan, İsmail. “Vahiy-Olgu-İnsan İlişkileri Bağlamında Hz. Aişe ve Tefsiri”. Mü’minlerin Annesi Hz. Âişe (Uluslararası Sempozyum Bildirileri). ed. A. Aksu. Sivas 2017, s. 185-209.
Erkocaaslan, Recep. Hz. Âişe’nin Hayatı, Şahsiyeti ve Hz. Peygamber Sonrası İslâm Tarihindeki Rolü. Dr.T, Ankara Üniversitesi, 2016.
Erul, Bünyamin. “Hadiste Eleştirel Yaklaşımın Öncüsü Olarak Hz. Âişe”. İslâmiyât. 3/2 (2000), s. 109-129.
Fayda, Mustafa. “Âişe”. DİA. 1989, II, 201-205.
Görmez, Hatice Kübra. “Hane-i Saâdet’in Bilge Hanımefendisi: Hz. Aişe”. Diyanet İlmi Dergi. 45/1 (2009), s. 45-56.
Göztepe, Yüksel. “Tasavvuf Literatüründe Hz. Aişe”. Turkish Studies. 13/25 (2018), s. 253-274.
Habergetiren, Ömer Faruk. Hanefî Mezhebi Furû Konularında Hz. Âişe’nin (r.a.) Fıkhî Görüşleri. İstanbul 2020.
Kınar, Kadir. Hz. Âişe’nin İçtihad Metodu ve Kaynakları. YLT, Erciyes Üniversitesi, 1995.
Kotan, Sehal Deniz. “Öğrenen-Öğreten-Uzmanlaşan Model Şahsiyet: Aişe Validemiz”. Yakın Doğu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi. 3/1 (2017), s. 113-123.
Öztürk, Zehra. “Fatma Şadiye Hanım ve Hazret-i Âyişe-i Sıddîka İsimli Eseri”. Divan Edebiyatı Araştırmaları Dergisi. sy. 29 (2022), s. 1137-1155.
Sabuncu, Ömer. Hz. Âişe’nin Hayatı, Şahsiyeti ve İslâm Tarihindeki Yeri. Dr.T, Harran Üniversitesi, 2015.
a.mlf., “Hz. Âişe Hakkında Yapılmış Çalışmalar Bibliyografyası”. Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi. sy. 33 (2015), s. 130-145.
Tütün, Sevgi. Taberi Tefsiri Bağlamında Örneklerle Hz. Aişe’nin Tefsir Rivayetleri ve Metodu. İstanbul 2017.
Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/aise-hz
Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.
Hz. Peygamber’in zevcesi, muhaddis, müctehit, fakih ve müfessirlerinden.