Müzik, bale, tiyatro vb. öğretimi yapılan okul.
Müzik, bale, tiyatro vb. öğretimi yapılan okul.
Konservatuvar Latince kökenli olup "koruma ve muhafaza etme" anlamına gelmektedir. Günümüzde müzik ve tiyatro okulu diye bilinse de ilk önce kimsesiz çocukların barınma ve tedavilerine yönelik olarak açılmıştır. Avrupa'da kurulan ilk konservatuvar XVI. yüzyılda Napoli'de faaliyete geçen San Maria di Loreto müzik okuludur. O dönem İtalya'da devam eden savaşlar, salgın hastalıklar, kıtlık vb. olaylar sebebiyle çok sayıda kimsesiz çocuk ciddi bir sorun haline gelmişti. Bu çocukların topluma faydalı bireyler haline gelmeleri için bazı uygulamalar hayata geçirildi. Bu uygulamalardan bakıma muhtaç çocukların tedavileri için açılan hastanelere "conservatoire" adı verilmişti. Varlıklı insanların destekleriyle açılan bu hastaneler bir süre sonra çocukların eğitimini de üstlenmeye başlamıştı. Zamanla yatılı okula dönüşen kurumlarda ağırlıklı olarak din eğitimi veriliyordu.
Konservatuvar öğrencileri zamanla kilise ve şapellerdeki âyinlere katılmaya ve kilise korolarında görev almaya başladı. Bundan dolayı okullardaki müzik eğitiminin yoğunlaştığı ifade edilir. Kimsesiz çocukların hem eğitim görmeleri hem de barınmaları için kurulan bu merkezler zamanla müzik eğitimi veren okullara dönüşmüştür. Konservatuvarlarda görülen bu başarılı uygulama sonucunda Avrupa'da kimsesiz çocukların sanat ve kültür sayesinde topluma kazandırılma politikası yaygınlaşmaya başlamış, daha sonra açılan diğer sanat okullarına da konservatuvar (conservatory, conservation, conservatorie) adı verilmişti. Konservatuvarlarda yetişen müzisyenler kilise, cenaze töreni, eğlence yerleri ve tiyatrolarda çalışma imkânı buluyorlardı. Birçok ünlü müzisyenin yetiştiği bu okullardan bazıları hâlâ ayaktadır.
Osmanlı Devleti'nde de XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren sayıları artmaya başlayan kimsesiz ve yetim çocuklar için çeşitli projeler düşünülmüştür. Bunlardan ilki 1873 yılında Cem'iyet-i Tedrîsiye-yi İslâmiye tarafından kurulan Darüşşafaka'dır. Darüşşafaka özellikle Sultan II. Abdülhamid döneminde kurumlaşmaya başlayarak kimsesiz ve bakıma muhtaç çocuklara ciddi hizmetlerde bulunmuştur. Maarif bünyesinde faaliyette bulunan Darüşşafaka Türk müziği eğitiminin verildiği ilk okuldur. Zekâi Dede, Zekâizâde Ahmed Efendi (Irsoy) ve Abdülkadir Töre bu okulda öğretmenlik yapmıştır (bk. Darüşşafaka).
Osmanlı Devleti'nde musiki eğitimi uzun yıllar boyunca mevlevihaneler ve mehterhaneler aracılığı ile verilmiştir. Bu kurumlar musiki alanında Avrupa'daki konservatuvarların yaptığı işin bir benzerini üstlenmişlerdir. Mevlevihaneler özellikle kurumlaşmaya başladığı XV. yüzyıldan itibaren musikinin beslendiği en önemli kaynaklardan biri olmuştur. İsmâil Dede Efendi, Sultan III. Selim, Nâyî Osman Dede, Zekâi Dede ve Emin Dede gibi klasik musikide kendini yetiştirmiş olan pek çok bestekâr Mevlevî kökenlidir. Bestelemiş oldukları âyîn-i şerifler dinî musikinin en nadide eserleri arasında yer alır. Mevlevî dervişleri mevlevihanedeki meşk odalarında musiki icra ederlerdi. Burada kudüm, ney ve tambur gibi sazların eğitimi yapılmaktaydı. Bu sazlara XIX. yüzyılın sonlarına doğru kanun, keman, ud ve hatta piyano ile viyolonsel de eklenmiştir. Mevlevihanelerde musiki nazariyatı, usul bilgisi ve teknik konular üzerine dersler işlenmiştir. Osmanlı müziğinin günümüze intikali bakımından büyük paya sahiptir. Bu bağlamda Bektaşî, Kadirî ve Gülşenî dergâhlarını da zikretmek gerekir.
Mevlevîliğin yanı sıra Osmanlı musikisinin öğretildiği başlıca kurumlar arasında Mehter ve Muzıka-yı Hümâyun yer alır. Bu kurumlarda verilen müzik eğitimi askerî amaçlıdır. Askerî bölükler farklı gruplar halinde branşa dayalı eğitim görmüşlerdir. Mehter kışlasında zurnazenler , nefirzenler ve alemdarlar gibi bölükler kendi alanlarında talim yaparlardı. Talebe bölükleri de aynı kışlada eğitim almaktaydı ve ekseriyetle devşirme çocukların yer aldığı elli-altmış kişilik sınıflardan oluşuyordu. Sınıflarda temel müzik bilgileri, usul, makam ve saz eğitimi verilmekteydi (bk. Muzıka-yı Hümâyun).
Osmanlı Devleti'nde konservatuvar benzeri ilk resmî uygulamalardan biri dârüleytam (yetimhane) örneğinde görülmektedir. Maarif Nezareti'nin kurulmasının ardından açılan bu okullar tam anlamıyla bir konservatuvar niteliğinde olmamakla beraber burada verilen sanat eğitimi diğer okullara göre daha yoğun bir şekilde uygulanmıştır. Bu okullarda pek çok ünlü müzik insanı yetişmiştir. Bunlardan bahriye zabiti Sabri Bey ve çocukluğunu Bulgaristan'ın bir köyünde çobanlık yaparak geçiren "İzmir Marşı" bestekârı İsmâil Zühdü Bey Türk müzik tarihi açısından önemli isimler arasında yer alırlar. Savaş yıllarında okullardan musiki dersleri kaldırılmıştır. Dârülelhan Müdürü Yûsuf Ziya Paşa, Dârüleytam ve Darülaceze kurumlarını iyi bildiğinden buralara yönelik bazı düzenlemeler yapmıştır. Darülaceze'nin bir bölümünü musiki şubesi yaparak on üç ve on altı yaşları arasındaki elli öğrenciye musiki eğitimi verilmesini sağlamıştır.
II. Meşrutiyet sonrasında özel ve devlete bağlı birçok konservatuvar açılmıştır. En önemlilerinden biri Osmanlı'nın ilk resmî tiyatro ve müzik okulu olan Dârülbedâyi'dir. Bu dönemde yurt dışında tiyatro eğitimi alan birçok tiyatrocu genellikle Batı uyarlamaları ve az da olsa bazı yeni oyunlarla İstanbul'da temsil faaliyetleri yürütüyordu. Tiyatrodaki bu hareketlilik millî bir tiyatro okulunun kurulma düşüncesini doğurdu. 1914 yılında İstanbul Belediye Başkanı Cemil Paşa'nın (Topuzlu) öncülüğünde bir tiyatro okulu kurulmasına karar verildi. Okulun kurucu müdürlüğe Paris'in ünlü Odeon Tiyatrosu müdürlüğünden henüz ayrılmış olan André Antoine getirildi. Fakat Antoine I. Dünya Savaşı başlayınca Türkiye'den ayrılmak zorunda kaldı. Okulun ilk edebî kadrosu; Yakup Kadri, Yahya Kemal, Rıza Tevfik, Abdülhak Hamid, Tahsin Nahit, Ahmed Haşim, Mehmed Rauf ve Emin Bülent gibi isimlerden oluşuyordu. Dârülbedâyi'nin Türk müziği hocaları arasında Ali Rifat Bey (Çağatay), Zekâizâde Ahmed Efendi (Irsoy), Levon Hancıyan, Abdülkadir Töre ve Tanbûrî Cemil Bey bulunuyordu. I. Dünya Savaşı'nın olumsuz şartlarından dolayı önce Batı müziği daha sonra da Türk müziği bölümleri kapandı. 1920 yılında alınan bir kararla Dârülbedâyi sadece tiyatro topluluğu olarak faaliyetlerine devam etti. 1931 yılında belediyeye bağlı olarak İstanbul Şehir Tiyatrosu adını alan okul bu tarihe kadar birçok defa kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Dârülbedâyi günümüzde İstanbul Şehir Tiyatroları ismiyle Harbiye, Üsküdar, Kadıköy, Fatih ve Gaziosmanpaşa sahnelerinde oyunlar sergilemektedir (bk. Dârülbedâyi).
Müzik eğitimi Dârülbedâyi'de istenilen noktaya gelemeyince 1917 yılında Osmanlı Devleti'nin ilk resmî konservatuvarı kabul edilen Dârülelhan ismiyle bir müzik okulu açılır. Bu okul sayesinde açılarak Türk musikisine ait binlerce eser notaya alarak unutulmaktan kurtarılmış ve gelecek kuşaklara aktarılması sağlanmıştır. Bu sebeple Dârülelhan'ı sadece konservatuvar olarak değil aynı zamanda Türk musikisinin yeniden hayata döndürüldüğü bir kaynak olarak da görmek gerekir. Onu Avrupa'daki müzik okullarından ayıran en önemli özellik ise Osmanlı'nın büyük sıkıntılar içinde olduğu bir dönemde kurulmuş olmasıdır. Yürütülen sanatsal faaliyetlerin yanı sıra Dârülelhan Şuûnu adında bir dergi çıkarılmış ve bu dergide yayımlanan makalelerle Türk musikisinin akademik açıdan ele alınması sağlanmıştır. "Nağmeler evi" anlamına gelen Dârülelhan'ın Türk müzik eğitimine kazandırdığı yöntem, program, modern meşk üslubu ve notasyon çalışmaları günümüz konservatuvarlarına şimdiye kadar örnek teşkil etmiştir. Abdülkadir Töre, İsmail Hakkı Bey (Aksoy), Zekâizâde Ahmed Bey (Irsoy), Ali Rifat Çağatay, Rauf Yektâ Bey, Tanbûrî Cemil Bey, Leon Hancıyan ve Faize Ergin gibi büyük sanatkârların görev yaptıkları okulda birçok önemli müzisyen yetişmiştir (bk. Dârülelhan).
Günümüzdeki çeşitli müzik akademileri konservatuvar ismiyle anılır. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı, Atatürk Üniversitesi Konservatuvarı ve Muğla Belediye Konservatuvarı vb. bunların arasında sayılabilir. Ayrıca Müzik Akademisi, Müzik Fakültesi, İnce Sanatlar Merkezi, Sahne Sanatları Fakültesi ve Müzik Bilimleri Fakültesi gibi isimler de kullanılmakla birlikte Eğitim fakültelerine bağlı müzik eğitimi bölümleri de zikredilebilir. Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk müzik öğretmen okulu ise 1924 yılında Ankara'da kurulan Musiki Muallim Mektebi'dir. Daha sonra çeşitli üniversitelere bağlı olarak birçok müzik eğitimi bölümü açılmıştır.
Günümüzde müzik eğitimi örgün ve yaygın olarak çeşitli kurumlarda sürdürülmektedir. Örgün eğitim içerisinde müzik eğitimi üniversitelerin çatısı altında bulunan konservatuvarlar, müzik fakülteleri, sahne sanatları fakülteleri ve müzik bilimleri fakültelerinde verilmektedir. Bu anlamda konservatuvarlara örnek olarak İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı ve Atatürk Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı gösterilebilir. Bu kurumlar dışında müzik öğretmeni yetiştirmek amacıyla Eğitim fakültelerine bağlı müzik öğretmenliği bölümleri de bulunmaktadır. Bunlardan ilki olan ve 1924 yılında Ankara'da kurulan Musiki Muallim Mektebi, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk müzik öğretmen okulu olması bakımından önemlidir. Musiki Muallim Mektebi, günümüzde Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi adı altında Müzik Eğitimi Anabilim Dalı olarak işlevini sürdürmektedir. Yaygın eğitim içerisindeki müzik eğitim kurumlarına ise belediyelerin kurdukları müzik akademileri ve ince sanat merkezleri örnek verilebilir. Bu kurumlar dışında günümüzde bazı belediyeler de profesyonelleşme çalışmaları kapsamında kendi bünyelerinde konservatuvar kurmaya başlamışlardır.
BOA. DUİT. 22/20; MF. EYT. 13/124, 19/78; TS.MA. D, 304/1058; TS.MA. D, 9623.
Alldahl, Per-Gunnar – Alphonce, Bo. “Teaching Music Theory: The European Conservatory”. Journal of Music Theory. 18/1 (1974), s 111-122.
And, Metin. Türk Tiyatrosunun Evreleri. Ankara 1983.
Arnold, Denis. “Instruments and Instrumental Teaching in the Early Italian Conservatoires”. The Galpin Society Journal. 18 (1965), s. 72-81.
Gazimihal, Mahmut Râgıp. Türk Askerî Muzıkaları Tarihi. İstanbul 1955.
a.mlf. “Dârüleytamlar ve Mûsikî İstikbâlimiz”. Millî Mecmua. 9/108 (1927).
Mûsikî Muallim Mektebi Talimatnâmesi. İstanbul 1341 (1925).
Nutku, Özdemir. “Dârülbedâyi”. DİA. 1993, VIII, 515-516.
Özden, Erhan. Osmanlı Maârifi’nde Mûsikî. Ankara 2015.
a.mlf. Osmanlı Devleti’nin Konservatuvarı Dârülelhan (Arşiv Belgeleriyle). Ankara 2019.
Refik Ahmet. Türk Tiyatrosu Tarihi. İstanbul 1934.
Sürelsan, İsmail Baha. “Dârülelhan’ın Kuruluşuna Dâir”. Mûsıkî ve Nota. sy. 16 (1971).
Tongur, Hikmet Nuri. Kuruluşunun 50. Yılı Dönümünde İstanbul Belediye Konservatuvarı. İstanbul 1973.
Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/konservatuvar
Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.
Müzik, bale, tiyatro vb. öğretimi yapılan okul.