A

HAYVAN TERBİYESİ

Hayvanların belirli amaçlar için eğitilmesi.

  • HAYVAN TERBİYESİ
    • Bekir BİLGİLİ
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 20.09.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/hayvan-terbiyesi
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    HAYVAN TERBİYESİ
HAYVAN TERBİYESİ

Hayvanların belirli amaçlar için eğitilmesi.

  • HAYVAN TERBİYESİ
    • Bekir BİLGİLİ
    • Web Sitesi: Türk Maarif Ansiklopedisi
    • Son Güncellenme Tarihi: 18.12.2022
    • Erişim Tarihi: 20.09.2025
    • Web Adresi: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/hayvan-terbiyesi
    • ISBN ve DOI Numarası:
    • Bu metni kaynak göstererek kullanabilirsiniz.
    HAYVAN TERBİYESİ

Hayvanların evcilleştirilmesi, insanlık tarihinin en önemli gelişmelerinden biridir. Bu konuda farklı görüşler bulunsa da evcilleştirmenin genellikle Batı Asya'da, Anadolu ve Mezopotamya'yı da içine alan bölgede gerçekleştiği öne sürülmektedir.

İnsan çabasıyla evcilleştirmenin izi sürüldüğünde sürecin milattan önce 8000-2500 yılları arasında tamamlandığı görülmektedir. Büyük memelilerin evcilleştirilmesi, bahsedilen aralıkta koyun, keçi ve domuzla başlayıp milattan önce 2500 yıllarında deve ile tamamlanmıştır.

Hayvanların eğitilmesi ve evcilleştirilmesi birbirinden farklıdır. Hayvan eğitimi denildiğinde günlük hayatta farklı maksatlarla kullanımı için hayvanlara belirli davranışların öğretilmesi kastedilir. Ehlileştirme ise, hayvanlarla bir arada yaşamak için onların belirli fizikî çevreye uyumlu hale getirilmesi anlaşılır. Eski Türkler'de hayvan eğitimini diğerlerinden ayırt etmek için özel fiil vardır. Bugün "eğitim" kavramının da kökeni olduğu varsayılan "igi, igit" gibi kökler hayvan terbiyesi için de kullanılmış fiillerdir. Hayvanların eğitimi için özel şahıslar yetiştirildiği gibi, bu işin nasıl yapılacağına dair ilkeler belirlenmiş hatta metinler bile yazılmıştır. Hitit çivi yazılarında milattan önce XV. yüzyıl hayvan terbiyesine ait kısımlar bulunmuştur.

Türk kültür tarihinde hayvan bakımı ve terbiyesiyle ilgili eserler İslamiyet sonrası döneme aittir ve büyük bölümü atlarla ilgilidir. Söz konusu eserler, "fürûsiye", "haylname", "feresname", "esbname", "baytarname" gibi isimlerle anılır. Bunlardan bir kısmı telif olmakla birlikte bazıları tercümedir. Mesela Aristo'dan tercüme edilen ve İskender Edirnevî tarafından tercüme edilen eser, İskender'in ordusundaki atlar ve at hastalıkları hakkındadır. IX. yüzyılda Ahî Hizâm tarafından Arapça olarak kaleme alınan Kitâbü'l-Hayl ve'l-Baytara ise telif eserlerin ilk örneğidir. Tolu Bey adına Memlük Kıpçakçası'na çevrilen Baytaratu'l-Vâzıh ve Kitâb fî Riyâzati'l-Hayl adlı iki baytarname, Ali b. Ömer'in Gazânâme ve Baytarnâme adlı iki risalesi, II. Selim'in hekimbaşısı Ankaralı Nidâî'nin Tabâbet-i Beşeriye ve Baytâriye eserleri de bu sahanın önde gelen eserleridir. Tayyarzâde Atâ Bey'in tercüme ettiği Tuhfetü'l-Fârisîn fî Ahvâli Huyûli'l-Mücâhidîn adlı eser de at terbiyesi, at hastalıkları ve bakımıyla ilgili önemli bilgiler içermektedir.

Selçuklular'da at eğitiminin çok kurallı ve sistemli bir eğitim süreci olduğuna dair bilgiler vardır. Yabancı seyyahlar da Türk atlarının eğitilmesinde sahipleriyle olan sevgi ilişkisine dikkat çekmişler, Türk atlarının savaş meydanındaki maharetini sahipleriyle bütünleşebilmelerine bağlamışlardır. Osmanlı'da saray atlarının yetiştirilmesi özel bir ihtisas konusuydu ve bu amaçla müesseseler ihdas edilmiştir. Istabl-ı âmire veya has ahır adını taşıyan bu işle vazifeli dairenin başında mîrâhur (imrahor) denilen bir memur vardır.

Attan başka insanların taşımacılık ve ulaşımda en fazla istifade ettiği hayvanlardan biri de devedir. Develerle ilgili haylnâme veya kitâbü'l-hayl adında eserler yazılmış, bunlara da "kitâbü'l-ibil" adı verilmiştir. August Haffner tarafından neşredilen Asmaî'nin Kitâbü'l-İbil'i bunun örneklerinden biridir. Osmanlı Yeniçeri Ocağı'nda da deveciler sınıfı ihdas edilmiştir. Bu sınıf Farsça şütürbân ("deveciler"), reisleri de şütürbanağa şeklinde adlandırılmıştır.

Avcılık eski çağlardan beri önemli bir iş ya da yetenektir. Türk devlet yapılanmasında avcılık işleriyle meşgul olan bir teşkilat hep var olmuş, av seferlerinde yardımcı hayvanların eğitimi ve yetiştirilmesi için görevliler istihdam edilmiştir. Anadolu Selçukluları'nda av köpekleriyle, doğan, atmaca, şahin gibi avcı kuşların bakımını yapan ve sultanla birlikte ava giden başında "emîr-i şikâr" adı verilen bir amirin bulunduğu bazdâr adlı bir yapılanma vardır. Timurlular zamanında kuşhane adı verilen saraya bağlı bir bölümde kuşciyân adı verilen bir eğitmen av hayvanlarının yetiştirilmesinden sorumludur. Av için kullanılan genelde pars cinsi hayvanların bakıcı ve eğitmenlerine ise barsciyân denilmiştir. Memlükler'de av işlerinden hârisü't-tayr, Hârizmşahlar'da ise av kuşlarının bakımından emîr-i şikâr sorumlu olmuştur. Anadolu Beylikleri, İlhanlılar, Karakoyunlular, Akkoyunlu ve Osmanlı devletlerinde de av hayvanlarının eğitimi ve yetiştirilmesiyle ilgili teşkilatlar vardır.

Kuşların av için eğitilmesiyle ilgili bilgilere bâznâme adı verilen eserlerden ulaşılabilmektedir. Osmanlı bâzhanelerinde kartal, şahin, doğan, atmaca, çakır, sungur (akdoğan) gibi daha çok atmacagiller ve doğangiller familyasından kuşlar beslenir ve av için yetiştirilirdi. Bu konuda, Kitâb-ı Bâznâme-i Pâdişâhî avcı kuşların bakımı ve eğitimi hakkında bilgiler vermektedir. Bâzhanede insanlara ve çevreye alıştırılan kuşların uçuş ve av eğitimlerine geçilirdi. İlkin açık alana bırakılan etleri almaları sağlanır üçüncü günden sonra canlı avları yakalamaları için talimlere başlanırdı. Eğitim süreci ile "alıcı" olma özelliğini öğrenen kuşun öğrendiklerini pekiştirmek için gerçek av sahasında bir gün daha eğitim verilir ve kuş av için hazır hale getirilirdi.

Osmanlı sarayında 1600'lü yılların başında sarayda 30 doğancı, 271 çakırcı, 276 şahinci, 45 atmacacı olmak üzere toplam 592 kuşbazın çalıştığı kaynaklarda belirtilmektedir. Evliya Çelebi, saray dışında kuşçu dükkânlarında 600 kuşbazın çalıştığından bahsetmektedir.

Türlerine göre çok farklı amaçlarla eğitilen hayvanlardan en yaygın olanı köpektir. Köpekler koruma, avlanma, iz sürme gibi amaçlarla eğitilmişlerdir. Osmanlılar'da saldırı amaçlı ve bekçi köpeği olarak istihdam edilen harp köpeklerinin yanı sıra av seferlerinde kullanılmak üzere sakson/samson, zağar ve tazı gibi cins köpekler yetiştirilmiştir. Yeniçeri ortalarının başında saksoncubaşı veya zağarcıbaşı tabir olunan ağalar vardır. Bunun yanı sıra yine padişah avlarında istihdam edilen tazıların eğitimi için Üsküdar'da "Tazıcılar Ocağı" teşkil edilmiştir.

Hayvanlar XX. yüzyılda günlük sıradan işler yanında, savaşın en karmaşık işlerinde, ulaşımda, haberleşmede, taşımacılıkta en temel yardımcı unsurlar olmaya devam etmiştir. I. Dünya Savaşı'nda toplam 12.000.000 hayvan ordularda istihdam edilmiştir. 11 milyon at, katır ve eşek, 100.000 köpek, 200-250.000 güvercin savaşta görev almıştır. 1917 yılında sadece Alman, Fransız ve Britanya ordularında 50.000 adet köpek kullanılmıştır. Britanya'da ordu için savaş köpeği eğitimi, Sultan II. Abdülhamid'in daveti üzerine İstanbul'da da kısa bir süreliğine bulunan, Almanlar'ın savaş köpeği eğitimindeki usullerini öğrenen Edwin H. Richardson tarafından "Britanya Savaş Köpeği Okulu" (British War Dog School) adı altında kurumsallaştırılmıştır. I. Dünya Savaşı'nda harp köpeklerinin iz sürme, arama kurtarma, haberleşme, ilk yardım gibi alanlardaki başarıları Osmanlı subaylarının da dikkatini çekmiş bu köpeklerin eğitimi ve istihdamı için girişimlerde bulunulmuştur. 1921 yılında Şark Cephesi Karargâh Matbaası'nda basılan Harp Köpeği Talimatnamesi köpek eğitiminin ordu içerisinde kurumsallaşmaya başladığının bir göstergesidir.

Bazı hayvanlar hızlı hareket edebilme, yön bulma, iz sürme yetenekleriyle haberleşmede de kullanılmıştır. Güvercinlerin eşlerine düşkünlüğü ve yeme içme ihtiyaçlarını alıştıkları yerde giderme güdüleri onları bu amaçla kullanmayı kolaylaştırmıştır. Osmanlı son döneminde posta güvercinlerinin eğitimi hakkında çalışmalar yapılmış, Güvercinler ve Muhabere/Muhabere Güvercinlerinin Talim ve Terbiyeleri hazırlanmıştır.

Modern dünyada hayvanların kullanım şekli klasik dönemlerden oldukça farklıdır ve bu durum hayvan eğitiminde kullanılan yöntem ve tekniklere de yansımaktadır. Taşıma, ulaşım, haberleşme gibi faaliyetler uzak mesafeler söz konusu olduğunda dünyanın hemen hemen hiçbir yerinde artık hayvanlarla yapılmamaktadır. Buna karşın hayvanlar hâlâ turizm, spor, güvenlik, arama kurtarma gibi alanlarda yoğun olarak istihdam edilmektedir.

Güvenlik hizmetlerinde atlardan ve köpeklerden yararlanılmakta bu doğrultuda gerek kamu gerek özel sektör eliyle hayvan eğitim programları yürütülmektedir. Türkiye'de asayiş ve güvenlik amacıyla at ve köpek eğitimi veren kurumların başında Nevşehir Jandarma At ve Köpek Eğitim Merkezi (JAKEM) gelmektedir. 2003 yılından beri Nevşehir ilinde Jandarma At ve Köpek Eğitim Merkezi Komutanlığı bünyesinde hizmet veren kurumda özel ırk atlara güvenlik, devriye, toplumsal olaylara müdahale gibi alanlarda eğitim verilmektedir. Jandarma At ve Köpek Eğitim Merkezi Komutanlığı'nda "arama kurtarma, kadavra arama, bomba arama, asayiş, erzak tespit, iz takip, mayın arama, operasyon, uyuşturucu madde arama, tütün tespit ve yangın tespit" gibi asayiş konularında toplam on bir farklı alanda köpek eğitim programı uygulanmaktadır. Jandarma At ve Köpek Eğitim Merkezi'nde, soy kütüğü tescilli damızlık köpeklerden üretilen ve doğumdan itibaren yaklaşık iki ay eğitime tâbi tutulan yavrular daha sonra kabiliyetlerine, sosyalizasyon, grup ve branş özelliklerine göre ayrıştırılmaktadır.

Afet sonrası, arama kurtarma ve ilk yardım faaliyetlerinde de köpeklerden yararlanılmaktadır. Köpeklerin bu alandaki kabiliyetlerini geliştirmek için Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) bünyesinde AFAD Köpek Eğitim Merkezi hizmet vermektedir. İki yıllık yoğun bir eğitimden geçen köpekler, basit komutları almayı öğrendikleri "temel itaat", yemek ve tuvalet gibi becerilerini geliştirmeye yönelik "temel beceri"; karmaşık komutları anlayabilecekleri "ileri itaat"; iz sürme gibi karmaşık görevleri yerine getirebilmelerini sağlayan "ileri beceri" eğitimlerinden sonra arama kurtarma, gaz sızıntısı, yangın ve doğal tehlike bildirme gibi eğitimlerden geçmektedirler. Eğitim süreci sonunda köpekler sertifikalandırılmakta ve AFAD üyesi yapılmaktadır.

Bugün hayvan eğitimi konusunda yöntem ve teknikler ilerlemiştir. Bazı ülkelerde teknolojik ilerleme, insan ve hayvan ilişkisini büyük oranda dönüştürmüş, hayvanlardan yararlanma şekilleri de buna paralel olarak değişmiştir.

Kaynakça

Ali Nazima. “Güvercin”. Maarif. 1/26 (1892), s. 412-414.

Cevizci, Sibel – Erginöz, Ethem – Baltaş, Zuhal. “Ruh Sağlığının İyileştirilmesinde Destek Bir Tedavi Yaklaşımı: Hayvan Destekli Tedavi”. Nobel Medicus. 5/1 (2009), s. 4-9.

Gündoğdu, Cihangir. “Savaşın Meçhul Aktörleri: Osmanlı Cihan Harbi Seferberliğinde Hayvanlar Üzerine Genel Bir Değerlendirme”. Kebikeç. sy. 53 (2022), s. 55-88.

Özcan, Abdülkadir. “Doğancı”. DİA. 1994, IX, 487-489.

a.mlf. “Şahincibaşı”. DİA. 2010, XXXVIII, 277-278.

Özer, Sevilay. “Osmanlı Devleti’nin Son Döneminde Posta Güvercinleri”. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi. 55/2 (2015), s. 167-188.

Siddiq, Abu Bakar. Tarihöncesi Toplumlarda İnsan-Hayvan İlişkisi. Konya 2019.

Sümer, Faruk. “Türklerde Avcılık”. Resimli Tarih Mecmuası. 4/12 (1953), s. 2404-2406.

Şen, Mesut. “Baytarnâmeler”. Türk Kültüründe At ve Çağdaş Atçılık. İstanbul 1995, s. 177-263.

Tayyarzâde Ahmed Atâ. Tuhfetü’l-Fârisîn fî Ahvâli Huyûli’l-Mücâhidîn. Millet Ktp., AEtıb57. 

Türkmen, Mustafa Nuri. Osmanlı’da Av Kültürü. İstanbul 2013.

Yüzbaşı Asaf. “Güvercinler ve Muhabere/ Muhabere Güvercinlerinin Talim ve Terbiyeleri”. Fen Kıtaatı Mecmuası. 2/5 (1926), s. 23-24.

Kaynak: https://turkmaarifansiklopedisi.org.tr/hayvan-terbiyesi

Görüş, öneri ve yorumlarınız için tıklayınız.

Bilgi paylaştıkça çoğalır. Okuduğunuz için teşekkür ederiz.

HAYVAN TERBİYESİ

Hayvanların belirli amaçlar için eğitilmesi.